fidan, çiçek yetiştiririm. Ve daima bahsi ben kazanirım. Geçen sene bir gün aşağı bağımda yeni yap- tırdığım köşkü hem görmeğe hem mübareklemeğe gelm'şti. Karpuz- larım kavunlarım yeni filizlenme- ğe, marulların turfanda hiyarlarım yeni fideleşmeğe başlamıştı. Lâf a- çıldı ve münakaşa Başladı. Keçiü- rendeki bağında bunlardan daha i- © yisi yetiştiğini iddia etti.Biribirimi © <i mat edemedik.Nihayet ben dedim hi kaplumbağalar bizden akıllıdır- lar, Onlardan bir tanesini hakem tayin edelim. Bu teklifime kızdı: — Kaplumbağada akıl mı olur?! Diye pancar gibi kızara kızara haykırdı. —bDarılma , dedim, Halep orda 1se kaplumbağalar burda. Çukura attırdığım kaplumbağa- lardan bir tanesini getirttim, Sırtı- aa yapıdan artan kireçle bir x işa- reti koyduk. Kaplumbağayı sepete koyunca Keçiürendeki bağına gö- türdük. Hayvanı bağına salıver- dim: — Ne yapıyorsun birader? Mah- voluram alimallah! — Sabret. Senin fidelerin filiz- lerin benimkilerden (iyi, lezzetli i ise akıllı kaplumbağa hemen anlar ve saldırır. Eğer iki para etmez a- cı, kelek rse ağzını bile uzat- maz, gözünü bile çevirmez. Kaplumbağa bahçenin içinde bir saat döndü dolaştı, her fideye baş vurdu. Ne dersiniz? bir tanesinin ucundan bile yemedi. — Gördün mü azizim! — Tuhaf şey! Tuhaf sey! — Benim bostanın daha iyi ol- ğ ip İÇ duğuna inandın m — Ne malüm? i Kısa boylular zaten inatçı olur- © Jar, bu sefer ben kızdım. Bir teklif aha: daha: KE göze kaplumbağayı bur da bırakalım, Neticesini sonra söy- lerim. Epeyee düşündü. Sonra kap- K lumbağanın sahiden ziyan verme- diğine inanınca razı oldu. Uç beş gün sonra Bilâl Beye telefon ettim: — Bağdayım. Turfanda hıyarla cacık yaptırdım. Çabuk gel, Ostağı Âdil Beye bir taksi kira. İatmış, geldiler. Sofraya oturma dan önce: göstereceğim. Bostan, bahçe tarafına indik. Bilâl Bey şaşa şaşa haykırdı: — Vay canına! Bu da ne? ı — Senin bağda (bıraktığımız kaplumbağa! Evet, üstüne | kireçle x işareti koyduğumuz akı'lı © kaplumbağa Keçiürenden Dikmene iz 5 Yahu? Dedi. Aramızda tam on altı kilometre mesafe var. Nasıl geldi? — Gelir o. Onlara kaplumbağa Köme Sen asılne yaptığına , Kaplumbağa Benim fidelerin en taze, en tatlı yerlerini / çıtır çılır ei. — Brakma be! Mahvedecek se- n.! Attır şunu! — Senin fideleri niçin yemedi i de benim filizleri yiyor? Demek ki benim bostanım senin bostanın - dan iyi! Evet dese bahsi ve sonunda ziya- feti kaybedecek. Biraz düşündü. Evet yerine: — Sahi, dedi. Kaplumbağalar in sanlardan akıllı imiş? İşte bu bilerek hain olan akıllı bağaların Yy belleini — kırdır- mak dururken k'mseye zararı ol- mıyan saf yılancıkların derisini © yüzdürmek revamıdır? Zavallı yı- lanlar? Aka GÜNDÜZ Evet, bugün, Neşidenin doğduğu “© atmasına rağmen, hiç unutmıyaca- © Öğrem, aklımdan çıkmayacak bir gün i Neşide, ellerini kilitlemiş, kar- şımda, ayakta duruyor. Gözlerini kırpıyor, yanaklaşnı çukurlaştı- rarak gülüyor. 5 Duruşunda, bakışmda, gülüşün- de, benim a tartan bir © Zaten unuttuğuma, unutabilece- © ğime ihtimal verse, bu © kadar neşeli, bu kadar emniyetle k durmaz, göz kırpar, gülümsemez ki. © Bugün, Neş'denin doğduğu sün-. t Fakat kaç yaşma girdiğini bilmiyo "rum! Daha doğrusu, aradan geçen “seneleri unutmak, düşünmemek is- #iyorum... © Susmuşum ve durgunluğum, Ne- şidenin yüzünü bulutlandırıyor: — Yoksa Hüsrev amca, unuttu- z Milliyet'in edebi tefr'kası: 45 'KANLISIR | > Ri Kadı l Afganistan . .,.. . li Vaziyetinin icmali Kühistani Saki daha doğrusu Şaki har binden sonra, Kâbil ve vilâyetlerindeki mektepler harap olmuş ve yakılmış ve talebesi de perişan olmuştu. kara kuvvetten istirdat eden Nadir Hân mil- Wi kuvvetleri bu feci muştı, Serdar Nadir ül i derhal harap yerleri imar ve mektepleri yeniden ihya ederek talebeyi yerleştirdi. Bu maarif işlerini — ıslah etmek için Türkiyeden maarif organlarından pro- fesör Emin Ali Bey celp edildi. mektedir. Afganistan bir çok geçirdi, Bunlardan en rühimmi kırk beş sene evvel Emir Abdurrahman Hân za- manında olmuştu, o zaman bu şiddet ta- raftarı Emir Türk ve Afgan kabileleri- ni birarada ittihat ettirdi, bu sıralarda &pey kan dökülmüştü, bu Emirin salta- natı zamandan yerine geçen Habibul- lah hân idaresinin sonuna kadar Afyan muklakıyetle idare edilmiş yarı müsta- Eski zamanda, Habibullah Hân tecrit politikası takip ediyordu. Haritçem memleket içine ecnebi | sokulmuyordu. Büyük Çamlıcada bir zamanlar gazino- culuk yapan i Tahsin baba bavu- landa rakı şişileri çıkmasından dolayı huduttan geri gönderilmiştir. Kâbilde İngiliz sefiri bir hintli müslümandı. Bu hal Abdurrahman ve (Habibullah Hin saltanat devirlerinde cari olmuştur. nistan 1919 senesinden itibaren Türkiye ve garp âlemi ile temasa gelmiştir. Af- gan Şahı Hz. medeniyet Abideleri olan fabrikaların ıslahı, yolalrın inşası, mem- leket dahilinde yeniden mektepler, has- tahaneler, sanatoryomlar ve kurak arazi- nin iskâsı için büyük © su bendi yaptır- makta ve asa; e hududün muhafa- zası için zaruri olan orduyu asrileştir. mektedir. Afgan hükümeti hazırasınnı Türkiye ile olan münasebatı siyasiyesi gayet tanedir, İki kardeş i hakkında caridir. Diğ: devletlerle de siyasi münasebet normal- dir. Son zamanlarda Avrupa ve Âmeri- öl bir miktar talebe gönderilmişti. Bu iler için Afgan bütçesinin nispeti da- hilinde hareket edilmektedir. Afganistan irtica doğru gitmiyor. Çünkü; Afganis- idare edi- tan çalışkan bir şef tarafından liyor. Eğer, Beççei Saki olsa idi, bu ül- kenin ocağında incir dikilecekti. Bu ül ko tam müstakil bir halde terikki yolla- rında yürüyor, ve vaziyeti de- bu mer- kezdedir. Belhizade 5. Ahmet İSA Kongre M.T. T. B. U. kâtipliğinden: 134-934 cuma günü 14 te İstanbul Halkevinde kongre vardır, Bir ay daha Borsa ve Osmanlı Bankası komiser- Tiğinlen : Mavi Renkteki (Bin) Leylik Rumen Kâğıt paralarınm değiştirilme müddeti- nin yeniden bir ay daha yani 1 Mayis 1934 tarihine kadar uzatıldığı Rumen Milk Bankasından iş'ar edildiği ilân 0- Devredilecek ihtira beratı “ Makine yağları imalinde islâhat ” hakmdaki ihtira için istihsal edilmiş o- lan 15 Mayıs 1928 tarih ve 718 numa- ralı ibtira boratmın ihtiva ettiği bulu. kun bu kere başkasına devir veyahut i- cura verileceği teklif edilmekte olduğun - dan bu hususta fazla malümat edinmek isteyen zevatın İstanbul'da Bahçekapu- da Taş Hanında 43-48 numaralı idare- haneye müracaat etmeleri ilân olunur. (15633 Hırsız Mukbil Sait kızı doğduktan sonra da büyük bir hülyasına ka- vuştu, İstanbul civarında bir yer- de küçük ve bahçeli bir köşk satın aldı. Hayatta sükünet ve intizamı çok seviyordu. Sabahleyin daire - ye gitmek için sekizde trene bini- yor, akşam altıda dönüyordu. Bu, senelerce böyle devam etti. Kızı Leylâ orta tahsile devam eden şen bir çocuk olmuştu. Maa- mafih bütün bu şenliği nda babasından tevarüs etti, baş. Ilık ta yok değildi. Mektepten çı- kınca evde annesine yardım etme- ğe, bahçeye bakm. i devam etmeğ başladı. yalnız çıkar, musiki bilen arkadaş- larının evine giderek kendi arala» rında konserler verirlerdi. Arka - daşları da ara sıra bu ziyaretleri iade ederlerdi. On sekiz yaşma geldiği zaman sıhhati yavaş yavaş - bozulmağa başladı. Doktorlar Leylâda hât bi hastalık görmiyorlardı. Mukbil Saidin kız verem olmasın diye içi eriyordu. Bu verem, öyle pis bir hastalık ki hâlâ ne gençleri alıp götürüyor. Mukbil Sait bir akşam köşke döndüğü zaman, karısı kat'i suret- te konulan teşhisi kocasına haber verdi: — Apandisit, dedi, vakit ge- Dia girmeden ameliyat lâzmmmiş. Fakat Leylâ o kadar zayıfla- mıştı ki, ameliyattan © sonra her halde uzun bir istirahate ihtiyacı olduğu görülüyordu. Doktorla annenin ısrarı üzerine Mukbil Sait çocuğunu kurtarmak için hiç bir fedakârlıktan çekinme- mek lâzım geldiğini anlamıştı. Leylâ ancak üç ay sonra köşke i ine sıhhatin güzel fakat bastalığın- dan evvelki neş'esi kalmamıştı. Mukbil Sait için yeknesak, lâ- kin mes'ut hayat tekrar başlamış- tı, Çok sevdiği karısının ve kızı - nım arasında yaşamaktan derin bir hâz duyuyordu. Bir cuma gi eve eş dost mi- safir gelmişlerdi. Gebe olduğu için hastahaneye gönderilen hizmetçi kızdan bahis açılmıştı. O zaman Mukbil Saidin kafasında : bir ışık belirdi. Anne ile kızm evvelce bir türlü anlayamadığı manalı bakış- ları, şimdi zihnindeki ışığı büsbü- tün kuvvetlendiriyordu. Leylânın bir kaç ay hastahanede ** kalışının sebebi her halde apandiğit değil - di. Maamafih hiç bir şey söyleme- di. Yalnız yüzünün itimat ifade &- den hatlarında bir gerginlik pey- da olmuştu. Zaman geçti, Leylâ sağdan sol- dan gelen izdivaç tekliflerinin hiç birini kabul etmiyordu. Otuz yaşı- na gelmişti ki annesi öldü. Leylâ eskisi gibi eve ve bahçeye bakıyor, üstelik annesinin de evvelce gör- düğü işleri üzerine almış bulunu- yordu. Yalnız evin havasında bir hususiyet vardı. İtiraf edilmemiş, fakat sanki olmamış gibi düşünül- memesi lâzım gelen eski bir hâ- dise... « Lâkin bu böyle bir hâdiseydi ki, daima baba ve kızın zihinlerin- de yer işgal ediyordu. Mukbil Sait tekaüde sevkedil- diği zaman, Leylâ kırkına varmış- ir gece baba kız dönüyorlardı. Bahçenin © kapism açarlarken ay ışığında bir gölge- Me a er > Bugünkü program ISTANBUL: iyatı, 191: Ağı 9,30: Tike B. Hayriye H. Müzeyyen Hi. (Kemal Ni; Mahir B.), 21: Selim Serri Rey tarafından kon- ferans, 2130 Radyo mi VARŞOVA,L 17,35: Tgnnnili konser Sölistlerin iştirâkile) lülsahabe, 21,05: Ro-| sahabe, 22,15: Popüler 23. iyi kadın muganniyelerinden . 24 Müsahabe, 24,05: Dame masikimin niversite dersi, 20,10: Konferans, aptrasından nakil, ANA, 507 ma, ti 5: Tiyatro haberleri, 19, . (Max Sehönherr iştir: Haber lir, 21,05: Richard STRAU: önümü münasebeti .. tarafından tayansi. 19: ali musiki parçaları 80: Stüdyodan bir tiyatro 245 İmre Stefamini | Selim Sırrı Beyin konferansı Radyoda Selim Sırrı Beyin bu akşam saat 9 da yapacağı mü mev- zuu Belçikada terbiyedir. | YENİ NEŞRİYAT Afrika vahşileri arasında Afrika vahşileri arasma düşen © ve W- zun seneler vahşilerle beraber hayat sü- ten Nurullah Bey ismindeki bir deniz zabitinin meraklı ve heyecan dolu ser- güzeşt ve macerasını tasvir eden bu © ser Maarif kütüphanesi tarafından for- ma forma neşredilmeğe başlamıştır. 8 inci forma çıkmıştır. Bedi Vecdet Bey tarafından Türkiyede ilk defa ya- zılan ve tefrikası esnasında büyük bir a- lâka ve rağbet kazanan bu eser tavsiye ederiz. Dünyanm en meşhur tenoru MİGUEL FLETA 18 Nisan Çarşamba akşamı saat 2'de FRANSIZ TİYATROSUNDA yegine konserni verecektir. ————— ZAYI — Askerlik vesikamı ve bede- yoktur, Edirne Yahşi Fakih mahallesin- den 323 doğumlu Nesip. —— — ——— nin kaçtığını gördüler. Mükbil Sait geceleri daima ta- şıdığı tabancasını çekti ve o heye- canla hedef gözetmeden bir el ateş etti, Sonra da kaçan gölgenin ar- kasından atıldı. Hırsıza doğru da- ha ateş edip etmemek lâzım gel diğini de düşünüyordu. Leylânın zihninden bundan s6- nelere evvel gene bu £ bahçeden acele acele kaçıp giden bir gölge- nin hayaleti belirdi. Gayri ibtiya- riz — Ah, baba, ateş etme! Diye bağırdı. Mukbil Sait durakladı ve hır- sız da gölgeliklerde kayboldu. Köşke girdikleri zaman her ta- rafı aradılar, O Hırsızın bir şeye dokunmağa vakit (o bulamadığını | anladılar. Ancak arka i mutfağa girdikleri zaman Leylâ dedi ki: — Galiba acıkmış, onun için köşke girmiş olâcak. Baksana masadaki ekmek, peynir kırıntıla- rma... Mukbil Sait maziden kalan bir intibala kızının gözlerine baktı: — Acaba yemek yemeğe vakit bulmuş mudur? dedi. Leylâ hemen cevap verdi: — Evet baba, her halde yamiş- tir, SEM #““İrEk SINEMASINDA FRANSİZKA GAAL'in en EYTA zel filmi N Iz muvaffakiyetle devam ediyor. İlaveten: PARAMOUNT JURNAL ELHAMRA SİNEMASINDA: İki Böyük Fılm Birden BİR GÖNÜLDE İKİ SEVDA ve SEVİLMEK İHTİVACI (15629) 18 Nisan tarihini Kaydediniz. Bu; SUME (Eski Artistik) sürpriz günüdür şey (15637) sinemasının SUMER sinemasında (Eski Artistik) MAGDA SCHNLIDER, OTTO WALBURG ve HERMANN THİMİG tarafından temsil edilen SUZAN BANYODA neşe ve fantezi filmini görünüz. İlâveten: FOX JURNAL ve EDUARDO BİANKO orkestrası gama (15638) - Şark Demiryolları İstanbul mevakifi müte bir teshilât olmak üzere Şark abonıman kartlarının fiatler zilât icrasma karar verilmiştir. Bu tedbir 1 Mayıs 1934 tarihinden itibaren tatbik vazedilecektir. Gedikpaşada Jandarma Satınalı Komisyonu Riyasetinden: .' Verilen Fiat pek az olduğundan yeniden sati cap eden elli bin adet alaturka beş adet Alafranga mıhın mü: günü saat 11 den 12 ye kadar rı görmek ve şeraiti anlamak deye iştirâk için de mezkür gür yonumuza gelmeleri. (1644) Beyoğlu Kaymakamlığından: Hayvanlar vergisi kanu (Hatta kazanca tabi hayvanat di başlanmıştır. Alâkadaranm dar Kaymakamlık binasında la hayvanları kayıt ettirmeleri ilân olunur. (1543) KİRALIK PARK Istanbul'un &n güzel mesire mahalli olim Güzel Orman ÇiftliğI park salonlarile mükemmel mobilyesile birlikte kirelıkor. Talipler Kadıköyünde Ki Çamlızada çiftlik dabiline müracaat. gaya (15553) ayy 20 , Afyon Vilâyetinden: — Kapalı zarf usulilemün tarihinde ihale edileceği evvel yolunun (8193) lira bedeli metreleri arası parke ferşiyatına muayyen saatte talip z0 etmediğinden 18 Nisan 934 tarihinde saat 16 da Encüme üzere münakasa müddetin t€ lâyette ihalesi icra kılınmak dit edildiği ilân olunur. (1376 Yazan: Ma'ımut YESARİ Doktor Nüzhet Süleyman, ben- den tarafa çıkıyor: — Hiç unutur mu, kızım? Neşide, yan yan şüpheli şüpheli bakıyor; dudak büküyor: — Bilmem! Doktor, bana yaklaştı, elile o- muzuma vurdu: — Azizim, çocuğu fazla üzüyor. sun! Ceketimin sağ yan cebinden kü- çük bir mahfaza çıkararak Neşide- ye uzattım: —'Ba, unutmadığını ispatı! Neşide, dun eder gibi avuçlar- nı birleştirdi, gözler'ni yumdu, to- Püpları üzerinde sıçradı ve birden elini uzatarak mahfazayı elimden kaptı: ü e cicidir! 'nç kız, 'azanın kapağını açıyordu; ben, sol elimi akil sol yan ceb'ne sokarak bir küçük mahfaza daha çıkardım: — Hüsrev amca, bak, seni ne ka- Neşidenin gözlerinde yıldızlar yanıyordu, hemen elini uzatıp mah- fazayı kapmak istedi. fakat ben, elimi geri çektim ve mahfazayı sü - ratle cebime koydum: — Yağma yok.. kapamazsın! Neşide, şaşaladı: — Neden, Hüsrev amca? — Bunu, sana vermiyeceğim! — Demek, benim için almadın? — Senin için aldım. — Niçin vermiyorsun; Hüsrev amca? — Benden Ceza olarak... Neşide, geriledi, gözlerini kır- piya ti: : — mi, Hüsrev amcadan şü he etmişim? ge Kaşlarını çattı; bakışlari sahte dargındı: — Hüsrev amca, cici amca değil. Doktor, bu sefer, Neşideden ta- rafa çıkıyor: — Üzme çocuğu azizim! Ben, Neşide gibi sahte bir dar- gınlıkla başımı ; Bak, ben artık cici amca de- ğilmişim! Neşide, elindeki mahfazayı bir koltuğun üzerihe attı ve kollarını açarrak beni kucakladı: ii — Şaka, Hüsrev amca! Şaka, ii ama ? şüphe ettiğin için.. Neşidenin kolları arasından kur- tulduğum zaman pencsre- den bakıyordu. Genç kız, ellerin- de iki mahfaza, çilgm çılgın sıçrı- yordu. Doktorun yanma gittim: — Bu kadar dikkatle neveye ba- kıyorsun, doktor? Doktor, cevap vermedi, başını da çevirmedi, fakat sol parmak uç- larile gözlerle, kaçırtma uğuşturu- şundan, neye © baktığını ve neler gördüğünü anladım. Neşide, kolümdan çekti: ” — Hüsrev amca, daha, senin he- diyelerini açmadım. Bana, hediyen değil, düşünmüş olman, yetişir. Fa. kat dur, bugün, gayet mühim, çok mühim bir gün! — e diyorsun, yanii ii — Evet, cici amca, çok, hem mühim bir gün, Öbür elile, doktoru” kolundan tutmuştu: — Doktorcuğum, sen de gel... Doktor, döndü, tatlı bir uysallık- la gülümseyordu: Sym e. BE 0 — Duydun, değil mi doktorcu- ğum? Bugün, çok mühim bir gün. pire Ne gibi mühim bir gün, yav- rum? Eğer Neşide, neşeli, keyifli ol- masa, vesveseleneceğim: .— Evet, ne gibi bir gün, Neşi- de? Sehin için mi mühim? Benim için mi mühim? Bizim için mi mü- him? için mi mühim? Neşidenin birden şakraklığı dur- muşta: — Beybabamı, bırakın.. Benim, doğduğum gün, o, evde ( bulunur mu hiç? Çok küçüklüğümü tabii, bilmiyorum, lâkin, bu kadar sene- beybabamın, benim doğduğum gün, evde bulunduğunu hatırlamı- yorum... Doktor, tutuk tutk söylendi: — Herhalde kasdi değildir, kı: zam! — Kağdi veya gayri kasdi.. Ben, alıştım artık, ehemmiyet bile ver. miyorum.. Beybabamm benim doğ duğum' günü, bildiğine dahi şüp- heliyim! Neşideye hak vereceğim ama, susmağı tercih ediyorum: mıştır. Toptan ve perakel müsait şsrai! tış yapılır. Sirkeci Hamidiya caddesi vay İstasyonunda No, 20 (156 ONN?- 25 j yet Asrın umdesi “ MİLLİYET” ABONE ÜCRETLERİ ürkiye için Herif” LK. L yle cant edilir. Geretemiz ilânların mas' tini kabul etmez. . caviresi yolcu seyahatleri Demiryolları tarafından inde yüzde 20 nisbetinde ve otuz üç bin üç yüz dok: zayedesi 14-4-934 cum yapılacaktır. Talipleri üzere istedikleri vakit mi nün muayyen saatinde kom muna tevfikan sayım ver; t) tabi bütün hayvanatın 15 Nisan 934 akşamma Hey'eti baytariyeye mü akasaya konulup 21 Mart ce ilân edilen Afyon - Ko keşifli 0-000 — 04-250 K ) 1 Gü ke, SİRİİLEMİNİ 1 salladı: — Peki, peki.. Siz, ne ben, hepsine peki! derim. benim için gayet mühim bir £ Hani vodvillerde, komedi genç kız rolünü oynayan yanmdai aktörleri koll, rak sahnenin önüne çeker rm. ayrı ayrı yüzlerine b tirafatta bulunur; Neşide öyle, beni ve doktoru, bu yalnız seyircisi (o yoktu, biZ aeimize imize oynıyorduk! Ve z © Neşide, başmı bana ç — Bugün ben, kaç dim, Hüsrev amca, biliyor # Cevabımı beklemeden, Nüzhet Süleymana dönmü — Doktorcuğum da bili; Onun da cevabını bek başını kâh bana, kâh dokt0 rerek tane tane söylemeğe — Bugüri; Neşide hamisi beşinci sali hayatına girdi tının on beşinci senesini ir” yor! Bakm, ne lügatler biliği değil mi? Ben, bunları bir * ezberledim, bilhassa bu$' Nasıl, küçük dilinizi yuttW swap kaldmız? - 3