m. “.amamamina a Bin Küskün Yeni Adam gazetesi, 26 mart tarih- K nüshası ile, bir edebiyat anketine başladı. Ben, bir hakikati meydana çıkaracaklarını veya bir meseleyi hal- ledeceklerini umduğum için değil, bi- lâkis bir mesele hakkmda biribirini nakzetmekle beraber hepsi de doğru ne kadar sözler söylenebileceğini is- pat ettikleri için severim. Hattâ bir netice vermesi kabil olanlarından hoş- lanmam; çünkü onlar, fikirleri kabul edilenlerin koltuklarını kabartır, öbür- lerini de etrafa küstürür. Bir meselenin ber mizaca göre baş- ka bir'surette halledilebilmesi, haki- katen bir değil, muhtelif olması bunu kabul edenlerin dahi yalnız kendi tek- lif ettikleri hal çaresini ve yalnız ken- di hakikatlerini doğru, öbü: til saymalarına mani deği belki her fikri, her bakımı anlaması lâzimdır; fakat bu da ancak kendi samimiyetinden ayrılmaması ile kabil- dir. İstediğimiz kadar reybi olalım, yi ne a bazı fikirler zaman ve hadiselerle li fakat yine © hayatımızm ber anında aha çok cezbeden ve bütün düşüncemizin merkezi olan bir fikir vardır. Ona, vakti gelince hiç bir €sef duymadan ayrılmağa razı olmak- la (Biz mi ondan ayrılırız? o mu bizi bırakır? yokta başka (bir fikir mi bizi kavrar?...) ona bağlanmanız lâzım- dır; zaten asıl benliğimizi teşkil eden sey de müdafaa ettiğimiz fikir değil, onu müdafaade gösterdiğimiz hara- rettir, Yeni Adam'ın anketindeki sualleri, gazetenin sahibi tesbit etmiştir; alma- cak cevapları ben tasnif ve tahlil ede- cek, gazetenin esas fikirlerine uygun sulmadıklarımızı da — arkadaşlarla müzakereden sonra — ben tenkit ede- sektim, Kısmet değilmiş. £ Fakat an- kstlere verilen cevapları münakaşa etmek öteden beri çek sevdiğim bir iştir; bunun içindir ki Yeni Adam'ın heşrettiği cevaplar arasmda benim bugünkü düşüncelerime en yakın veya #n uzak bulduklarımı — bu gazete- de — tahlil ve tenkide çalışacağım. Yeni Adam evvelâ Necip Fazıl'dan ald :evapları neşretmiş. Necip Fa- zil ile uzun seneler fikir arkadaşlığı ettik; fakat o, belki bir eser çıkardığı ve onun hâvasından ayrılmağa gönlü razı olmadığı için dünkü fikirlerimize hâlâ sadık kaldığı halde © ben onlar- dan — artık ibtiva ettikleri hakikati sezemiyecek kadar — uzaklaştım. Ben ve ötesi şairi, | “Sizin için edebiyatın gayesi nedir?Sanat sanat içindir, ya- hut Sanat cemiyet içindir fikirlerinden hangisine taraftarsınız?,, sualine şu cevabı veriyor: “Benim için edebiyatın gayesi her yeydir, fakat bir gey değildir... Sanat ..a yet için değildir. Sanat ayrı bir dün. yadır ve o dünya kendisi içindir.,, mi ,, sualine © verdiği cevapta da yine sanatin ve sanatkârın istiklâlini müdafaa ediyor, diyor kit “,.. Halkın konuştuğu dille konuş- mak mutlaka halim anlaması lâzım- zelen bir şeyi söylemeğe mecbur ol- mak değildir.,, Yani sanatkâr etraf ile pek alâkası olmıyan bir nevi sihirli bir âlemde ya- şar; istiyen gidip onu orada arar, fa- kat kendisi harice doğru bir harekete razı olmaz. Necip Fazıl o “Şair, halkın bildiği, hoşlandığı şeyleri söylemeğe mecbur değildir,, demiyor; bunu söy- less kendisile beraberim; hayır, o, *“(Sanatkâr) halim anlaması lâzmmge- © Milliye tor, bir hastasını yoklamıya gitti. Neşide, aşağı #ofada dadısile oy- nuyor. . Mesture, yatakta... Karyolanm yanına çektiğim koltukta oturuyo- rum. Konuşmuyoruz, odanın sessizli- ğini, Mesture'nin hasta, kesik ök- sürükleri dolduruyor. . . Mesture, bir ara nefes aldı, yor- gun yorgun: — Hüsrev, ben Çenem kilitleni me ateşten iğneler saplanıyordu: — Neler söylüyorsun, yavrum? Hastanın kaşlarının arası buruş- muştu, yüzünde ciddi bir eda var- dı: — Beni dinle, Hüsrev... leceğim. ... — Bırak bu nakaratı, Allahaş- a! Mesture, her zamanki gibi sinir- lenmedi; zayıf elile işaret etti: Beni dinle, diyorum, Hüsrev.. Ben ö. / Fikirler ve İnsanlar ) 'in edebi tefrikası: 40 KANLISIR 5 sanatkâr len bir şeyi söylemeğe mecbur değil- dir,, diyor. Yani şairin, sanatkârın bir “kahraman,, olmak hakkımı, vazifesi- ni de reddediyor. İşte ondan bu husus- ta ayrileyoruz. Şair sesini halka duyurmak, kendi hulyasıtı, âlemini etrafa kabul ettir- mek istemelidir. Bunu kendi şahsına, kendi sanatina borçludur. “Sanatkâr ile filosof cemiyetteki mevkilerini ter- ke razı olunca âlem, bildiğimiz medeniyetlerin bayağı bulmakta itti- fak ettikleri endişelerin esiri oluyor. Öteden beri insan yalnız kendini dü- şünmekle iktifa edemiyeceğini, hem- cinsleri , bilhassa insan cinsinin şerefi ile alâkadar olması (lâzım geldiği nlamıştır. İnsan diyorum, bittabi bütün insanlar değil, İni bir kısmı. Pakat şair, filosof ve bu “bahtiyar azlık,, tandır; çünkü on- lar hiç bir zaman buldukları ile kana- at etmemişler, daima mevcuttan daha fazla bir şey bulmağa, birtakım sual- le rçikarmağa: çalışmış. biç olmazsa duyduklarını, düşündüklerini bakileş- tirmeğe uğraşmışlardır. Etraftan elle- rini çekmeleri, kendi mizaçlarına kar- şı bir hiyanettir. Onlar ebedinin hiz- metkârlarıdır ve onun icabatını etrafa da kabul ettirmeğe çalışmakla mükel leftirler, — Halk onları anlamaz ki? — Niçin anlamasın? Eski Atina'da, Renaissance zamanmda, XVİİ nci ve. XVI inci asırlar (o Fransa'sında, daha birçok devirlerde filosofun, şai- rin, sanatkârın bütün bir milletin ru- huna hâkim olduğu görülmüştür. Da- ha doğrusu onlarm cemiyet için ancak bir süs sayılması, kendileri etrafla alâ- kadar olmak © istemediklerinden beri başlamıştır. “Halka inmek,, demiyo rum, halkı filosofun, sanatkârm bul- yasına davet etmek... Hem halk anlamasa, anlamasına da imkân olmasa bile ne çıkar? Sanatkâr eliz ip möticesi çıkacak “işlerle ini meşgul olacaktır? O sanatkâr ki an- cak “kendi kanunlarına tabi bir âlem,, tasavvur edecek derecede zaruretler- den kaçabiliyor, hareketinin bir neti- cesi olup olamıyacağını mı düşüne- cek? Sanatin etraf ile hiç bir alâkası ol. ması Hizım gelmediği fikri, Necip Fa- İLLİYET CUMARTESİ 7 NİSAN: 1934 , : . Midesi nazik (Mahkeme deli Veliyi sorguya çekti. Çünkü deli Velinin bozuk bir midesi vardır. Öyle herkes gibi her şeyi yiyemez. Fakat aym on- da dokuzu kesesi boş olduğu ıçin, iştihasmı istediği gibi tatmin ede- miyor. Bu sebeptendir ki mahke- me bugün de yirmi birinci" defa- dır ki deli Veliyi midesinin ha! ve vaziyeti hakkında Sorguya çeki- yordu.) Res — Adın ne? Deli — Veli. Reis — Veli biz artık seni öğ- rendik, Kaçıncı defadır ki buroyı geliyorsun. Sen bu mideni bir yo- ki benim kababatim il nasıl edip te dü- yorum. Ne adam- lar bilirim hi mideleri taşı eritir, Fakat saşryorum, benimki neden öyle değil? Olur olmaz şeyleri yi- yemiyorum. Bir defa yumurta mi demi bulandırıyor. Et yemekleri kurşun gibi mideme oturuyor, He- le kuru cebzeler aman allah... Ha- mur işleri de... Reis — Uzatma. Bütün bun- lar meteliksiz lokantalara gidip te istediğin kadar yemek yemeye sc- bep mi Veli — Nasıl sebep değil reis Bey? Siz de pek âlâ bilirsiniz ki ben şimdiye kadar idama mahküm edilmiş değilim. Öyle ise ne diye kendimi açlıktan öldüreyim. Reis -— Bir iş bulup çalışsana.. Veli — Rulmadım mı reis bey. Buldum amma, bu patron kısmı da insandan anlamıyor ki.. Ney. miş, sabahleyin saat dokuzda işe iş. Öğle ( üzeri yemek paydosu yarım saatten fazla ola - yemekten şöyle iki saat uzanmalıyım. Daha sonra da insan biraz gezin- meli değil mi ya? Bunu yapama- dım mi, bitti, bizim mide feryadı veriyor. Onun için kendime göre bir çok -iş aradım. Bulmadık değil, bulduk amma bu işler her mevsim- de gitmiyor. Reis — Peki, sen şimdi ne iş yapıyorsun? Veli — Ne iş yapmıyoruz ki? zıl'm da söylediği gibi, ancak XIX un. cu asırda doğmuştur; hattâ o asrm bü tün büyük sanatkârları bile onu kabul etmemiştir: işte Hugo, Dostoyevski, Wagner; hattâ bütün iddialarma rağ- men, “sanat yalnız güzelliği İstihdaf etmekle insani (kumain) o olmaktan çıkıyor,, diyen Baudelaire. O fikir bir “hErâsie” dir; bumu belki Necip Fazıl da kabul eder; fakat belki bir “hörâ- sie” olduğu için bundan hoşlanır. Nurullah ATA e . MMiyet Asrın umdesi “MİLLİYET ” ür, ABONE ÜCRETLERİ Reis — Meselâ bir tanesi... Veli — Söyliyeyim ireis bey... Piyango bileti alanlar ayın on bi- ri geldi mi, kazandılar kazan- madılar mı, merak içinde kalırlar, İki üç gün sonrada numaraların listesi çıkar. Bu listeleri alıp birer kuruşa satarım. Satarım amma, Zenginin biri gelir, elden bir liste alır, numaralara şöyle bir göz a- , kendi numarasını görmeyince suratmı buruşturur, listeyi elime tutuşturup yürür. Bu adamlara kızmak değil mi, 'amma ne yaparsın ki yüreğim yufkadır reis Bey... Hiç sesimi çıkarriam. Hat- tâ acırım billâhi.. Bu yürek yuf- alımlar liste de satamaz ol - Se — Peki, bundan başka i- şin vi mu? eli — Kâğıt perde de sata- rım. Amma (Ooo kadar temiz iş değil, Bazen köylü sigarâsı da sa- tardım amma, onu da insanın bur nun getiriyorlar, Sonra efen - vi ne diye lokantanın önünden “buyurun, diye içeriye Sri ediyorlar? Onlar çağırıyorlar Yazan: Ma'ımut YESARİ Seninle konuşacaklarım var, Bunun, kat'i bir emir olduğunu anladım, başımı eğdim: uz -— Ben öleceğim... Bugün, ya- rm, bir ay, yahut bir sene sonra, Fakat er geç bu mukadder ölüme den kurtülamıyacağım. . . — Herkes öleci Kesik kesik güldü: — Benimki biraz vakitsiz ola- cak, .. Kendimi değil, geride bıra- kacağım kızımı, Neşide'yi düşü- müyorum., ., Onun hali ne olacak? Halim, ona bakar mı hiç! OHem da, kim bilir nasıl bakar ar- tık!.. Belki de evlenir... Zengin bir kadın bulursa, hiç tereddüt et. miyeceğine eminim. Neşideyi, 5. | nına alcaks yey ana eline bırakacaktır. Bu, ak.! gelelim, üçüncü, lıma geldikçe, çıldıracak gibi olu. | ne... Neşide, yorum... Şimdi sana vasiyetlerim var. Beni, iyi dinle! yabi be ime sigar , Neşide” i sen ya ağrıyordu: — Hayır, ( devam etme.. Seni çiriyorsun! Yalvarır gibi bağırdı: yanarsın... Elile koltuğu gösteriyordu: — Otur ve beni dinl: Oturdum, fakat yüzüne, bilhas- sa gözlerinin içine bakamıyordum, Meture, e basta sesile devam etti: Sana vasiyetlerim var, Evve- lâ, komşumuz avukat Şerif Baki Beyi görecek, onunla konuşacak- sm. Elde kalan malların hesabını, kitabımı çıkarsın. Ona, vekâleti u- mumiye vereceğim. Ben öldüğüm zamanda, Neşide'nin vasisi olacak. Neşide'nin babası varken bir ya- bancınm vasi olması, pek garip, pek aykırı görünürse vesayete ya- kın bir şekil bulur. Neşide'nin ve- kili umumisi olur. Bu suretle Neşi- e yam koru» Eğer Halim, benim gibi bed. baht olmasını istemiyorumi. Neşi- Yerimden firlamiştim, kalbim dinliyemem. Sen, sinir buhranı gö- | olmamasını istiyorum. . Bunu te- — Beni dinle, Hüsrer... Sonra | olacaksın. . Bana söz ver.. yemin Hilâliahmerde Toplantı 1 inci: sahifede) edilmiştir Bazı şubelerin mevcut tahsisat- Ta daha fazla çocuğu iaşe etmek gibi gösterdikleri muvaffakiyet ve gayret raporda şükran ve takdirle kaydedilmektedir. Cemiyet bu se- ne içinde ayrıca 205 veremliyi de muntazaman iaşe etmiştir. Hilâliahmer sanat evi faaliye- tinde de mühim bir inkişaf olduğu raporda görülüyordu. Raporun kabulünden sonra mer kez heyetinden beş zat kura ile tekrar intihap edildiler. Bundan sonra Ankarada toplanacak Hilâ- liahmer Meclisi umumisine gide- cek murahhaslar seçilecekti, Mer- kez heyeti bu murahhaslar için ba zı zevatın isimlerini hâvi bir nam- zet listesi teklif ediyordu. Buna mukabil heyeti umumiye hassasiyet göstermekte idi. Bu hu- susta Eminönü kazası heyetinden Avukat Atıf Bey, Fatih kazası re- isi Vasfi Bey ve Farmokoloğ Arif Bey söz alarak murahhas azanın dikkatle seçilmesini teklif /ediyor .lardı. Neticede bir çok münakaşa- lardan sonra Naci Paşa, Ali Paşa, Cemal, Tarik, Şemsettin ve Ziya Beylerin merkeze murahhas gön- derilmesine karar verildi. Bundan sonra pul satışı, Hilâli- ahmerin vereceği müsamerelere ait bazı temenniler yapılarak top- lantıya nihayet verildi. Wİİ Bugünkü program ISTANBUL : 18,15 Plâk neşriyatı. 18,45 Fransizca ders, 19,15 Ajans haberleri, o mubtelif neşriyat. 19,30 Türk musiki | neşriyatı, Tanburi Refik B. Kemençe, Fahire H. Ut Nevres B. Rifat B.) 20,15 Bu kısm- da Safiye Hanım da iştirik (edecektir. 21 Eşme Şefil Bey tarafından konferans. 21,30 Necip Yakup Bey orkestrası, VARŞOVA, MIS m 19,29: Temor muganmi iştirakile komse Müsahabe, 19,40: Oda musikisi. (Piyano man), 20: Müsahabe, 2220: Chopir car. lerinden mürekkep konser. 23: odüerüma; paikalya münarebetile seşrizei yektar; BUDAPEŞTE,Söüm. 2ik Müsahabe. 18304 Amele harun Koz: 0: Haberler. 21,30: Viyeandan maki! kadın, parkı, isimli Joham Stramen'ın bir popurlui 23: Hava raporu. 24: Britanya ole- İlinden dans musikisi, VİYANA, SIZ m a Mandolin konseri. 18,10; Müsahabe, 18.80: Şarkı ve dans (Tuna otrafına mahsssu haralardan) 1980: Akne. 2050: Sant aye Tı vesasire, 20,35; Brukmer - Fonde konseri, 21,00: “Şarap, kadın, şarkı, isimli papuri, 23, 25 Son haberler, 23,40: Dama plâkları, BRESL AU, 316». lü Gütara karti 20,30, Aktüalite, 21, indeor'un neşeli kadınları, isimli Otta Nicolaf'alr opera kamiki. 24: Orkestra Konferans İstanbul umumi hapishanesi Baştabibi Ibrahim Zati Bey Cumar tesi günü saat yedi on beşte İstan- bul radyosunda (Alkollü içkiler besleyici evsafı haiz midirler) mevzulu ilmi ve içtimai bir konfe- rans verecektir. a esnasesansessasu eses ssesm10es001sensanesseraesanesmesan İİ ben de giriyorum, Demek ki el .â- lemi aldatıyorlar. (Deli Veli bir aya mahküm e- vi Fakat kendini topladı. Niha- de hani o kadar fena bir yer değildir gibi düşündü.) sıfikriyorun: kumarbaz. olmıyasif e cak.. Kızımın kocasının kumarbaz min etmek senin vazifen, Hüsrev!. Bütün mevcudiyetinle buna mani na, itimat edebilirsin! Diye bildim. — Ben, daima sana itimat ettim, — Kânunusani — Mesture, ağırlaştı... Ben, son dakikaya kadar dişimi sıkıp İstanbul'da duramıyacağım. Buna, tahammül edemiyeceğim... hasların seçilmesinin büyük bir | (Başi 4 inci sahifede) * ninin son nulkunun â teşkil ettiği muahedeleri yeniden tetkik propagandasma — metin bir cevap telakki etmektedir. M. Titüleskonun fikirlerine işti- rakten başka bir şey oyapamayız. Bizim de fikrimiz budur. M. Bar- thou, sulh habercisi olarak, dost Avrupa hükümet o merkezlerinde bir seyahata çıkacaktır. Fransayi küçük itilâf ve Polonyaya bağla- yan bağları sıkılaştırmak isteyen M. Barthou ancak M. Titülesko nunkine benzer sulhcu bir lisan kul lanabilecektir. Muahedelerin yeni den tetkikciliği yok, çünkü sulh is- tiyoruz. Jurnal dö Deba ya göre M. Ti- tülesko muahedelerin yeniden tet- kiki propagandasına karşı parlak bir vaziyet almakla yalnız Roman- yanın menfatına değil, fakat umu- mi sulh menfaalına çalışmaktadır. M. Tituleskonun nutku ve gazeteler İ O BÜKREŞ, 6.A.A. — Bütün ga- zeteler, M. Titüleskonun mecliste söylediği nutka sahifeler dolusu yazı tahsis etmekte ve Romanya- nın harici siyasetinin değişmez hat larını wesmi bir surette tasrih eden bu meclis müzakeresine tarihi bir ehemmiyet atfetmetkedirler. Müstakil Üniversül gazetesi yor ki : M. Maniu ile Bratianu'nun be- yanaiları ve M. Tituleskonun ceva- bı Romanyanın milli mirası üzerin deki gayri kabili inkâr haklarını te yit ve parlamentoya etnik ve doku nulmaz hudutları içine yerleşmiş Romen milleti arazisinin tamamiye tini son fedakârlıklara kadar mü- dafaa azmini izhar fırsatını ver- iştir. Macaristana ve muahedele- rin tadili siyasetini teşvik edenlere M. Titüleskonun salâhiyettar #esi- ile enerjik bir cevap . verilmijtir. Hakkımı ve vazifesini müdrük olan Romanya, erazisinden bir parmak. lık yer bile terketmiyecektir. “Adeverül gazetesi, meclisin bu celsesinin Romanya parlamentosu tarihinde en güzel celseleredn bi- ri olduğunu yazarak diyor ki : —Transilvanya Romenlerinin selâhyettar ve birliğin 'mümessilerinden biri olan M. Ma- niu'nun beyanatı istihlâs edilen e- razinin ana vatanla birleşmesinin ne kadar kat'i olduğunu teyit et- isteyenlere cevap iyade selâhiyettar değildir. M, Titüleskonun nutku Roman- ya devletinin prensiplerini, sulha merbutiyetini ve sulh teşekkülüne yapmağa amade olduğu hizmeti, fakat ayni zamanda daha ileri gi- dilmek imkânı olmıyan haddi de gösterecektir. Direinesizn gazetesi, M. Titü- İ İttihad re, gözlerile beni Ka iyidsk mı?, Hatim Siret, hastanın başında bu- lunmasa mul başkaları bu- lunacak... Soğuk teselliler; boş, kli- şe kelimeler; darbımeseller, iç meler, göz bütün bu, sinir bozan haller, beni harap ede- cek... Hastayı nasıl keme Mestu- reye hissettirmeden nasıl bre irad mii Istanbulda duramam, #Gailzeld 'durursam, gene cin- net nöbetleri, bana türlü manasız münasebetsizlikler (£ yaptırabilir, Mesture'nin aziz hatırasına hürme- te mecburum,Onun Kiz ye için gurbet yollarına düşmeliyim... SÖ Ebat yolları Galiba; benim hayattan nasibim, yalnız bu, bu gurbet yolculuğu olacak! Ömrüm, Gözyaşlarımı nasıl tutacağım? O, gözümün önünde zerre zerre #liken, ben, kollarımı kavuştu- rup hissiz hissiz, ruhsuz ruhsuz ba kacak ayım? Bu, elimden gelebi lecrk mi? Ani bir cinnet bubranından kor- Kendime hükmüm geç- Fakat Mesture'yi son deminde de'nin varacağı adamda bir tek va-| yalnız bırakmak doğru mu? Mestu-| o Doktorun bu hep gurbet yollarında sürtmekle mi geçecek? Gurbette, gurbet acısile £ yaşa mak, dertlerin derdi... Fakat benim gibi dert ortağı ol- mıyan dertliler, ne yapsınlar? Bazan doktor Nüzhet Süleyma- ılmak istiyorum. Acaba, nasıl karşılıyacak? Mesture'nin temiz ha yali yıkılmıyacak mı? — Mesture Hanımla siz evlen- meli in üi hatırlıyor Tituleskonun nüfkü” : ! Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hanmda Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır, Tel. Beyoğlu : 4387. <ölliğ>1829 v lesko tarafından İtalyanın tadil raftarlığı ile Macaristanm. tadil siyaseti arasında gözeti farka işaret ederek M. Titüles nun küçü kitilâf “misakı, z Rusya ile mütecavizin tarifi mii kı ve Balkan misakı ile elde teminatın kıymetini izah etmekti dir. Bu misaklar Romanya hudulül Yınm emniyetini temin etmek ve $| niş bir teşriki mesai temellerini maktadır. Yarı resmi Vitorül gazetesi nu yazmaktadır £ | — M. Titülesko hiç bir mese temastan çekinmemiş ve n Romariyanın değil bütün Avrup$i menafiinin istilzam ettiği ost | hallerin samimi, salahiyetli kat'i bir tahlilini yapmıştır. M. Titulesto, nazari tadilci ğe, hakkın kuvveti, ve milletler €) miyetinin ve muahedelerin ma vi ve hukuki kuvveti ile ve müti caviz tadilciliğe de ittifaklarını0f| ve sarsılmaz müdafaa (kararın kuvetile mukabele ediyor. Mastakil Lüpta gazetesi diyö| di Meclisteki bü milli müza$ rat Romanya sulh siyasetinin kaf i parlak bir surette göstermil | tir, M. Titulesconun izahati, deli lerii beynelmilel siyasetin tür kat'i âmilleri tarafından bir d ve müebbet bir zaman için & ve reddedilmiş olan Macaristanif| muahedelerin tadili lehindeki mil cadelesinin yanlışlığını meydagi çıkarmıştır. | M. Tituleskonun siyaseti Romanyanm en mühim siyasi & küllerinin temsil ettikleri | MELE mebel ye de profesör Yorga şunu yazmalı tadır: i — Meclis müzakeratı milli #| tifakın bir tezahürü oldu. Küçül) fırka kavgalarının büyük me ler önünde ne kadar boş şeyler duğunu bir kere daha isbat ettik: Ayan azasından M. Gregü Filipesko, - Epoka » gazetesi diyor ki: En hararetli de tatmin o yada fırkalar bulunduğu bir ki saat için unutmak mümkün olmuf| tur. Dreptatea gazetesi yazıyor : £| M; Maniu'nun istizah ri | beynelmilel efkârı umumiye ön da hakiki bir arayi umumiye mektir. Bütün Transilvanya, bil işine reislik etmiş clan zatın se! dnima ana vatana bağlı kalı kat'i azmini ifade eylemiştir. M. Tituleskonun parlak nutk* na gelince, hu nutuk Romanya dutlarının emniyetini temin ed yatanper Ve Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi ii a eyleriz mma atmıştım. et i nim hakkımda ne emeğe se; Mesture'ye agi ne kadar sait, hlk ni alamıyacak. Slim hnm gukarmak ak emye Doktor, bu kadar düşük, kü ruhlu insan değil; ondan bu baff ğilığı ümit etmem. Fakat ii gözümü öyle korkuttular ki | BÖ) şeyden şüphe ediyorum. Belki helerimde haksızım. Kim bilir! Doktor Nüzhet açık kalplilikle dinlese, n ile baksa, gene tereddüt edeci Çünkü derdimi paylaşmak ta bi) na, miskinlik gibi geliyor.. D ne kadar büyük olsa, tek b çekmeli, yalnız kendim taşı i yım. j Bazı ıstırapların büyüklüğü bir teselli oluyor... Hayır! derdimi, ıstırabımı, iarımı, kimse ile pa; ğım, Onu kıskanç bir Tüsnetle! bimde saklıyacağım... Gurbet yollarında, gurbet eti rinde, derdim bana yoldaşlık 4? Istanbul ayası, bir > un hı bi