1 Nisan 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

1 Nisan 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

( Saray Hekimleri: Hekimbaşı Yakup | | yan işbu fermanı celilüşşanın ya- Bugünlerd. Topkapı müzesi müdür muavini İzzet Bey (Hekim-| başı odası, i'k eczahane, Baş Lala | kulesi) adı altında br eser neşret- | miştir. Dr. Galip Ata Bey, bu kita- bı (Milliyet) gaeztesinde tahlil &- derken bundan birkaç cene evvel Dr. Osman Şevki Bey tarafından yazılan (Beş buçuk asırlık o Türk tebabeti) tarihinden de bahsetmiş ve bu gön eser'n muharriri de sa- | ray hekimleri hakkında (Milliyet) gazetesinde iki mekale yazmıştır. Gerek İzzet Beyin eserinde gerek Dr. Galip Ata ve Osman Şevki lerin mekalelerinde sarayda hekim lik etm'ş olan Yahudi hekimlerine | dair malümat verilmiş olmasından istifade ederek, bu mevzu hakkın- da birkaç söz ilâve etmeyi müna- sip gördüm. Fakat buna başlamaz- dan evvel şunu bildirmek isterim ki Türk'yede hekimlik etmiş Yahu- di hekimleri sarayda, vezirlerin hu süsi hizmetlerile hükümet hizmet- lerinde olmak üzere üç kırma ayrı- lir. Bunların adetleri az olmayıp birçoğu hakkında malümat veren Yahudi membalarıdır. Bu memba- lar hangilerid'r? 1492 de İspanya'dan Türkiyeye gelen Yahudiler, kendilerile bera- ber yeni yurtlarına matbaa getire- rek ikinci Beyazıt ve birinci Selim zamanalrında İstanbulda 85 k'tap basmışlardır. Bu eserlerin ekserisi | dine, dinin tefsi; budi mahkeme'eı len ilâmlara aittir. Bu mahkemeler tanzimattan sonraya kadar be, Muşâ'nın ahkâmına tevfikan, her nevi hukuk ve hukukun aksamın- dan sayılan ticaret davalarına ba- karlar ve ilâm ıstar ederlerdi. Bu ilâmlar, muhtelif zamanlarda ba- wlan İbrani kitaplarda toplanıla- rok Türkiyenin hukuki, iktisadi, mali ve dolayısile siyasi ves kaları iktiva eden pek kıymetli külliyat. | “ Türkiye tarihini aydınlatan bu gibi vetikaları toplıyarak türkçe bir eser yazmakla meşgulüm. Gelelim makalenin na: Saraya intisap eden ilk Yahudi Hekim, hekim Yakup'tur. Bu, ikin- ci Murat zamanında Edirne'ye ge lerek şöhreti yayıldıktan sonra sa- intisap etmiştir. Bilâhare, “Fa #ih” ünvanını kazanmış olan Sul- tan Mehmet, veliahtlığı zamanmda, hekim Yakubu babasından istemiş ve bah z tatmin etmiştir. İbrani muharriri, Fatihin cülü- sundan sonra, hekim Yakubun va- ziyelini şöyle tasvir ediyor: “Sultan Mehmet Sani, Edirnede babasının tahtında © oturmuştur. Cülüsunun ikinci senesinde, padi- şah, elyevm (Akıntı burnu) tesmi- ye olunan yerde (Boğazkesen) de- nilen mahalde küçük bir şehir inşa etmiştir ki, Galatanın arkasında iki Yenihisardır. Pa- dişah, yeni şehri görmek için Edü neden gelmiş ve maiyetinde mez- kür hekimi de bulundurmuştur. O sırada, pad'şah, dirayet ve bilgisi ni takdir etmiş olduğu mezkür he- | imi taltif etmeyi arzu ederek, ken | i ve oğlunu hür ve erkek olsun | kadın olsun tekmil zürriyetini her nevi verg'den ve resimden muaf | kılmak lütfunda bulunmuştur. Bi- zim (yani Yahudilerin) bildiğimiz ve yazdığımız türkçe ve lisanda verilmiş olan bu muafiyet ferma- nının ibran'ce tercümesi şudur: “Memleketin bütün ahalisi üze- âinatı parlattığı gibi, parl serlevhası- | © Milli KANLISIR Ne kulüp yarabbi! Beyoğlunun | şüpheli toplantı yerleri, daha doğ- © rusu batakhaneleri, bitirim yerleri, | “hep “kulüp” (1) tür. Kulübe girmekliğim de hayli zor oldu. Kapıdan, binbir istizahla içe- ri aldılar. 1 Halim Siret, ihtimal ki hararetli bir kumar partisinin yarıda kaldı- ğına da canı sıkılarak, beni şaşkın bir tavırla kabul etti — Ne var, Hüsrev? Dik dik yüzüne baktım: — Bir de soruyorsun Hemen tavrı değişti — Mesture, hasta mı? — Kaç haftadır, neredesin? Ellerini açtı, bir mazeret bulmuş gibi etrafını gösterdi i Şey. . Buralarda- Yum. Mazeretinden kendi de utanmış- tı, yalvarır gibi sordu: — Allahaşkına, üzme, söyle! Ne yet'in edebi tefrikası: 34 zılmasına sebep şüdur. Alimlerin zineti ve hekimler'n taci, Calinos ve Bokrat'ı olan âlim hekim oğlu olan âlim hekim Yahudi Yakubu oğlunu ve kızını ve oğullarını ve o- ğullarının oğullarını, bu memleket ve mahkemeleri dünyada baki kal- dıkça, her nevi vergiden yani ha- raçtan, bağ ve bahçe vergisinden, öşürden, kale inşası vergisinden, her nevi angarya ve salgından ve avarızdan ve padişahlarca âdet e- dinmiş olup irade ile ıstar edilen her nevi resimden ve benden sonra tahtımda oturacak olan padişahl rın divanlarından sâdir olacak Yı karıda zikredilen her nevi verg'- den muaf kılarak işbu fermanı 15- tar ettim. Buyurdum ki mezkür he- kimi ve bütün zürriyetini bunlar- dan ilelebet muaf kıldım. Hiç bir kimse onları tazy'k etmiyecektir. Yukarıda yazılan © şeylerden her hangi birini istemeğe kalkışan ya- | hut bu bapta dudak açmıya cesaret eden kimsenin aleyhine, Allahın ve mukaddes melâikenin ve beni Âdemin lâneti olsun, Herkesin ma- lümu olsun ve sözlerim'ze muttali olsun diye işbu fermanı hekimin e- line verdik. 856 senesinin o rebiulevvelinde (Boğazkesen) de yazılmış ve mü- hürlenmiştir.., “Yeni binayı teft'ş ettikten ron- ra 857 senesinin muharrem aymda padişah, Edirneye avdet etmiştir. İ Ferman kaybedildiğinden, hekim Yakup, ikinci bir nüshanın veril. | mesini ve bunda birinci fermanın i iğinin ayrıca sarahat e- dilmesini padişahtan istirham et. miştir. Bu ikinci ferman, 857 sene- veril miştir. Mururu zamanla, birine: fer man bu'unmuş olduğundan ikisi dehekimin elinde kalmıştır.” Muverrih Hammer, hekim Ya- kubun slâmiyeti kabul ettiğini ya- Zıyor. İki ibranice ve bir türkçe ve-| sika bu iddiayı reddediyor. 1 — İstanbul Hahambaşısı Mo- şe Kapsali, hekim Yakubun vefa- tmdan sonra, ona halef olmak üze- re, bir Yahudi hekimin istihdam | edilmesini Fatihe teklif etmiştir. 2 — 1571 senesinde (Fermanın i tarih 1452) hekim Yaku. | ba verilen formana istinat eden ah. fadı, Haham Şemuel Demonya'ya | müracaat ederek, kendilerinin ce- maat vergilerinden muaf tutulma- İl sını istemişler, Haham müracaatla- rmı kabul etmiştir. Yahudilikte çıkmış bir kimsenin evlâdının bu | gibi metalibi, ser'yan kabul edile- mez, 3 — Aşık Paşa, yazdığı tarihte hekim Yakubu “Vezirler” faslında zikrederek, onun, mezheptaşlarına pek çok iyilikler ettiğini acı bir li- sanla kaydediyor. Profesör: Avram GALANTİ Harik Sigortalarınızı Galatada HAYS Şüküfe Hanım restenik diyorlar, hiç sıkılmıya tün arzular yapılacak, havadar yerler- de yorulmadan gezecek diye tavsiye e- diyorlardı. i Suphi Bey karısının bu asabi halle- rini altı senelenberi çekiyordu. Bun - dan altı ay evvel kadın; (Kocam üstü me evlenecek) diye tutturmuş, güya © nu serbest bırakmak ve denemek için Bursadaki akrabaların yanına gitmiş- ti. Orada bu merakla büsbütün fena - laşmaş, nihayet kocasının hakikaten ev- lenmediğine kanaat hasıl ten s0n- ra tekrar yanma dönmüştü. Şüküfe h nım Suphiye karşı bu şüphelerind; hak İk mıydı? Gerçi adam uçarı çapkınlar - dandı. Fakat evlendiğindenberi bu hal- lerine nihayet vermişti. Karısını çok $ verdi. Bütün arzularını hanımlarla dil şakasma, güzellere alıcı gözile bakma - ğn inhisar ettiriyor, bundan gayri bir hareketi vicdanına sığdıramıyordu. Ka rısinm - şüpbelerine pek sıkıldığı za * manlar da lâtife tarımda: - Ne yapayım, evleneceğim bir çek ile yaz olmaz, derdi. Kadmlar ne kadar münevver olur - larsa olsunlar, şüphenin ye tereddüdün çenberi içine girdiler mi mantığı kay- bederler, kıskançlıkla dejenere olurlar. Şüküfe hanm kendisinin Suphi ile ev- Wi olduğunu, onun başka bir kadınla evlenmesi için aralarında muhakkak ka- nunen talâk vuku bulması hizm gel diğini pek düşünemiyor: — Meram ettikten sonra evlenir, şimdiki kadınların hepsi nikâkla er - keğe gelmezler diye val > tahayyülle re sapıyordu. Halbuki Suphi Bey böyle çirkin hal- | lerle alâkası olmıyan bir erkek rısı pek fazla üzüldüğü zamanlar, boş bulunarak © ettiği lâtifeleri tamir eder: — Canım ben şaka söyledim, bu ves- veselerden izme. Sem | ye teminat verirdi. Kadınım Bursadan dönüşünden son- ra asabi halleri bir türlü düzelmiyor. Kocası doktorların vesayasına faz itinaya mecbur oldu. Karımın bir dediğini iki etmiyordu. Nişantâ şımdan Bostancıya taşındılar. Şüküfe hanmm Bostancı sahillerinde, kırlarda, | bazen otomobille bazen Şaya olarak geziyor, İstediği elbiseleri, mücevher. leri alıyor, hem radyo, hem gramo - fon aldırmak gibi ifratkârlıklara bile sapıyordu. Asabiye mütehassısları aile hayatı- nın düzelmesi için kadınm kısırlaş. urılmasından filin bahsede dursunlar, bakınız sinir hastası bir gün ne yap - te Komşu bahçenin bahçıvan Hüseyin ile Tüübaliyane konuşmağa, açıktan a- çığa şakalaşmağa, gülüşmeğe başladı. | Suphi Bey, karısmın bu hareketini i şitince çok müteessir oldu. Bahçivan ayak takımından bir adamdı. Onun has- ğını, rahi ahvalini bilirdi. Belici sa- yaptığı bu hareketleri ciddi te- eder, kendisine temayülü oldu- annına kapılır da, allah esirg | ir mesele çıkardı. Karşısında genç, güzel bir kadının açık şakalarını kim bilir ne suretle telâkki ediyordu; Ada ma gidip te: — Yahu... Sen aldırma benim ka - rım delidir. Demeği de haysiyetine, şe- ğdıramıyordu. Karısını ala - rak nasihat etti — Şüküfe rica ederim, böyle mü - Hayat Kaza ve Otomobil Ünyon Hanmda Kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede Kumpanyasma Yazan: Mahmut YESARİ — Mesture hasta mı? Zannederim. Halim Siret'in fazla sormasına mahal bırakmadım, kolundan tuta- rak sarstım: -Haydi, çok duracak vaktimiz yok. Paltonu giy gidelim. Kaşlarım çatık, suratım asıktı Halim Siret, hâlâ tereddüt geçiri- yor gibiydi. Tekrar ettim: — Paltonu giy, gidelim. Halim Siret, mukavemet edemi- yeceğini anlamıştı, başını eğdi: — Arkadaşlara, bir Allaha ısmar ladık olsun, diyeyim. Yolda, bana bir şey sormağa ce- saret edemiyordu. Vapurda, kama- ranın penceresinden hep denize baktı. Trende de konuşmadık. Köş- künün kapısında onu bıraktım. | Bana, çekine çekine: — Sen, gilmiyecek misin? dedi. Anladım ki korkuyor, tutulaca- ğı fırtınada kendine bir siper arı- ME ssmennin anu hen avni. es lâfasıla icrayı muamele etmekte olan UNYON ir kere uğramadan sigorta yaptırmayımız. Telefon : Beyoğlu 4.4888 1830 ma eminim. Fakat gürültüsüz ge- çecek dahi olsa, ben, bu sahneye şahit olmak istemiyorum. Sert cevap verdi. - Hayır... Kaç gündür, seni a- raya araya yoruldum. Evvelâ gidip biraz istirahat edeceğim. Halim Siret'in omuzları düştü, rengi hafifçe uçtu: - Affedersin, sana verdim. — Benden değil, karmdan af di- le.... Konudan komşudan soranlar olursa, vereceğin cevabı, bulacağın | bahaneyi hazırl, Yürümüştüm. Bir kaç adım at tıktan sonra arkama döndüm, Ha- lim Siret, hâlâ köşkün kapısı önün- de idi da zahmet Ne 07 Caymak (fikrinde mi- | n? Düşünme... Belki de doktor köşktedir. Bu ihtimal, ona cesaret ti, yüzü güler gibi oldu. Halim Siret'in bu çirkinliğine a- cımadım; nefret ettim. vârmiş- — Teşrinievvel 25 — Doktor Nüzhet Süleymanla be- nim insaniyetimizi, köyde, söyle- ye söyleye bitiremiyorlai Ufak ve biribirini tanıyan muhit. | ziyete düşmüğü. lerde, bu tehlike vardır. En küçi nasebetsizlikler yapma. Herkes fuzu- li şüphelere düşer, hâdiseye sebebiyet verirsin. Mevkiini düşün. Asil bir ai le kadın öyle külüstür adamlarla bali olabilir mi? Bundan sonra © a- damla görüştüğünü görürsem sana da rılırım, fena halde sinirleniyorum. Beni üzme, sonra pişman olursun. Niha - yet benim de karısını seven ve kıska- nan bir koca olduğumu düşün.. Şüküfe hanım, inadından mı, has - talığından mı, neden olduğu pek bili - nemez, bir gün dehşetli bir pot dar - dı: Zevcile beraber gezintiye çıkmış - lardı.. Dönüşte kahvede bahçivan Hü- seyinin oturduğunu gördüler. Kadın: Ben Hüseyin ile biraz konuşaca- ğum.. dedi, Zevci şiddetle itiraz etti — Katiyen olmaz.. Öteki: — Ne demek olmaz. Bizim bahçe meselesini “ konuşacağım. Diyerek ko- casının. yanından uzaklaşıp adamın y m gitti. Suphi Bey müşkül bir va - Kahvede herkesin i çinde bu adamin görüşmesine herkes ne mana vereceki, Gerci asri hayat- ta bir erkekle bir'eadının görüşmesi pek tabii ise de mevki vı vaziyet buna müsait değildi. Gidip karısı menetmeğe “mlksa belki daha fazla asabileşecek, bir rem. Iste sebebiyet verecekti. . Yürüyüp git *e bu da bir türlü.. Nihayet düşündü, ani bir karar ile yürümekten başlın çare göremedi am - | fena halde canr sıkılmıştı. Evi | sigarasını yakarak bekleme- ma, se geldi, ocası onu görür görmez ayağa kalk — Ne yaptın, nerede idin?. O, kuşları çatık, inatçı ve söyle mukabele etti: — Sevgilimle randevum vardı, demek istiyorsun. — Vay banrmefendi vay. giliniz . böyle ayak takımı insanlar mu- | dır, hiç insan ayağının papucunu ba- | şma giyer mi? Bu ne kadar tenezzül. | — Hiç olmazsa alçak gönüllü bir adam.. Senin gibi kendisini dev ayna « sında görmüyor! Şüküfenin bu sözleri Suphi Bey leden çıkarmıştır — Bir de utanmadan ha.. Terbiyesiz. Kadin, bu hakaret karşısında yum- rakları sikilmiş onun üzerine yürü - dü öddetli, izin sev- söylüyorsun rbiyesiz sensin, edepsiz, na « mussüz.. Suphi Bey bu sözleri gururuna, izzeti nefsine yedirememişti: | — Deli karı, ben namussuz deği - | lim. Dedi. Ve karısının yüzüne bir to- kat aşket — Aklını başma topla Tokatı yiyince kadının aklı başından gitmişti. Gözl titreyerek adama bücum e Seni alçak herif seni. Diyerek yakasına “sarıldı. . Elbiselerini, boyun ba var > yırttı. Saçlarını kopardı. Asa - bi insanlara hiddet zamanında gelen bü- yük bir kuvvetle adamı yururukladı, kafasını duvarlara çarptı Suphi Bey karısının elinden bir tür. lü kurtulamıyordu. Nihayet ellerini tat mağa muvaffak oldu. Bu sefer de ka- dın: — Ellerimi bırak.. Diye dişlerile o- nun kollarmı ışrmağa başlamıştı. Gü- rültüye ev halkı yetiştiler. Ve za - vallı Suphi Beyi çılgın karısının elin - den kurtardılar. O gece ikisi de hasta gibi yattılar. Ortada bir cürüm olduğundan erkek, karakola müracaat etmeği düşündü. Ve bunu söyliyerek kadını tehdit et- ü. Ertesi akşam vazifesinden dönen Suphi Bey kapıyı çalınca karısı pence- reden seslendi: — Kapıyı açamam, hayatım tel kededir! l Suphi Bey israr ederse karısının büs | bütün fenalaşacağını, eve girdiği tak. | dirde gene feci bir vak'a hödis olaca - ğını düşünerek teri yüzü geri dön - dü. O geceyi Göztepedeki dayısının evinde geçirdi. Bundan sonra da ar - tik karmile barışmağı haysiyetine ye- diremedi.. Bir daha da evine dönme - di. İzini belli etmiyerek ortadan kay - boldu N büsbütün dönük, yük dedikodular çıkar, herkes, ken- dini hakem mevkiine koyar. Bu ha kemler bazen iki taraflı olur. Lâkin bu sefer, “ittifakı ârâ,, ile köy halki bizim lehimizde... Dok- tor Nüzhet Süleymanın, bir kaç gün evvelki sinirlenmelerini şimdi anla yorum ve ona evvelkinden daha | çok hak veriyorum. O, doktor olduğu, hemön her eve girip çıktığı; herkesle tanıştı- ğı, temas ettiği için hak'kati daha çabuk ve daha iyi görebiliyor. Biz, Halim Sireti, bulmak, eve getirmek mecburiyetinde imişiz! Bunu, halkın, bize karşı mahcup | bir tavır alarak takdirkâr iltifatla rından anlıyorum. o Ayni insanlar, | bize, bir kaç gün evvelisi manalı | manalı bakıyor, bıyık altından gü Tüyorlardı. | Köy halkı, hükümlerinde yanıl mış olmaktaki acıyı, şimdi Halim Siretten çıkarıyor. Doktor, bana, vaziyeti açıkça | İ söylemiyor. Fakat vakit vakit yü- İ züme bakarak öyle kurnazca gü- lümsiyor ki: Nasıl, ben, sana demedim miydi? Halim Sireti bulmasaydık halimiz dumandı.. Birkaç “gi daha geçmiş olsaydı, bi niyetimize rağmen, İPEK SİNEMASINDA Bugün matine'erden itibaren: Sarışın yıldır LİLİAN HARVEY'in en eğlenceli, en fazla şarkılı ve en fazla danslı filmlerinden Sarışın Kukla Bışlıyor. Sizin mahbup artistiniri gidiniz alkışlayınız DAĞLAR 115236) EN KIZI Nefis şarkıları ve çüzel çıçan musikisi ile herkesin koşma gide cek fevkalâde bir filmdir. Bu Çarşımba akşamından itibaren SUMER ( Eski Artistik ) s İ Heyeti NEM temsiliyesi ADA başında: Sevimli esmer yıldız NANCY BROWN, BETTY STOCKFELD ( Dnelas Fairbankah im rakibi FEN GER ERENER EE EREK 15240) Teşekkür | Topkapı Türk Fukaraperver hayir | müetsetesinden: | Mücssesemizin yirmi beşinci yıldö- nümü münasebetile pek kıymetli bir alâka gösteren muhterem matbuatı - | Pera, şehir ve memleket dahil ve ha: ricinw bulunan yurttaşlarımızla, ge- rek tel yüzer ve gerek mektup gön » dermek lütfünün vlunan mücssesat ve cemiyetlere öz yür*en şükran | duygularımızı iblâğ ve bu aftanm | mesaimiz üzerinde pek derin tesirie ri olduğunu arzederiz efendim. Konser ve konferans Şişli Halk fırkasında geçen per - şembe günü operatör M. Kemal Bey tarafından “kadınlığı cemiyette rol ve vezaifi” hakkında bir konferan verilmiştir. Bunu takiben değerli sa- natkârmız Şekip Memduh Bey ve genç piyanist Adnan Hilmi Bey tara- fından bir Türk musiki konseri veril- miştir. Büyük bir alâka uyandıran ve bizzat Şekip Bey tarafından beslenen parçalar birçok defalar tekrar edil - miştir. Şimdiki Türk edebiyatı Nisanın 4 üncü çarşamba günü saat 18 1-2 ta İstanbul Arkeolojisi » Fransız Enstitüsü azasından M. Sausset tarafın- dan Üniün Françaisede “Şimdiki Türk edebiyatı hakkında bir konferans verile- cek NİŞAN MERASIMI. Cihan seraskeri merhum Hüsrev Paşa hafidesi Fitnet Hanrmefendi ile. Milli Rensürans sigörta müdiri kıymetli hu- Sait Riza Beyin nişan merasimi bu Perşembe günü Şehzadeba- sındaki konaklarında icra edilmiştir. Tarafeyne sandetler dileriz. (15220) kukçularımızdan Doğum bibi Ahmet Beyin bir erkek evlâdı dün yaya gelmiştir. Adını Tosun koymuş - lardır. Ebeveynini tebrik ederiz. illiyet Asrın ümdesi “MİLLİYET” &r. ABONE ÜCRETLERİ : için Hariç içini Gelen evrak geri verilmez. — Müde e 10 kuruştur. — Gazete W enat edilir. Gazi tini kabul etmex mecbur olacaktık. Demek irt'yor! Halim Siret, şaşkın ve muzta- Karısına mı acıyor, yoksa e mi? Lâkin bazan gözle- rinin de fiske fiske ışıklar ya- nıyor. Ben, bu ani göz parılday: nı bilirim. Yeni açılan ve açılacak masraf kapılarından elbette o da, kendisine hisse çıkaracak. Daima bu düşünce, daima bu endişe... Çok defalar, ona bakarken dü- şünüyorum: Bir insanda, bu ka dar kuvvetli bir fikir sabit olursa ve onu hayret sarfederse, neler yapmaz? Yazık ki, bu, tuttuğunu kopara cak olan bileğin kuvveti, iskambil kâğıtlarını titreye titreye açmak ve karıştırmaktan başka bir şeye yaramıyor!... — Kânunuevvel — Mesturenin, bir gül goncesi gi- bi pembe beyaz bir kızı oldu... Erkek çocuk istiyen Mesture- nin, buna canı sıkılacak zannet- tim, Hayır! O, yavrusunu öyle sef katle bağrına basıyor ki, yıkılan hülyalarma zerre kadar acımadı- ğını, yanmadığını anlıyorum... inönünde Şark prügâr salonu sa- | | | | HARRY WELCHMANN. VW 71 Bugünkü program ISTANBUL 18,15 Plâk neşriyatı. 19,15 Ajans . mubtelif neşriyat. 19,30 Türk musiki! neşriyatı, (Keman Roşat B. Tanbur mi #'ut) B. Kanun Vecihe H. Muzalfer B. Vedia Riza H.) 21,20 Ajanı ve Boru aberleri, 21,30 Bedriye Rasim hanım işlrkile dans musikisi. 1820: Popüler pi mnsikisi, — Mü Neşeli © neşri BÜKREŞ İlm 11.30: Ruhi meşriyat. Kiç4Sı 13; Plâk. 13184 Orkestir eler. 14,20: Hafif musiki. 17. Köylü meç Marko o Haberler. 19,20: Orkeatranın devam. 20: Üni veruite radyosu haber icmal. 21 sarkılar, ran, 2216: Radyo orkestrası Rehi musiki, 12 BUDAPEŞTE, Sim. dan bir tiyatro, 22/48: Dans im VİYANA, SOT m. 18: Hafif musiki, 20: 5. yarı vensire, Zİ, be Hamd) ismi yam b liği takımının konseri BRESLAU, MEM 17: Silieya senfenik / takımı. 19; Piyano kot 20: Haf orkestra konseri Zi: Son kalya dans merikisi haberler. Zr Pas ZAYİ — Izmir orta mektebinden aldığın 6-6-29 ve 122 sayılı tandiknameyi zayi ettim yeni Istanbul asliye mahkemesi 4 ncü hu- kuk dairesinden Necati Beye izafeten vekili Esat Or” han Bey tarafından Halil efendi aley” hine ikame olunup Fatihte derviş Al mahallesinde Yahya zade sokağında 6 numaralı evin tahliyesi ile akdin bozuk masa dair olan davanın cari muhake mesinde: müddaaleyh ilânen vaki tebii” gata rağmen gelmemiş olduğundan bef” mucibi talep hakkında munmeleli giyaf kararı ittihaz edilmiş ve muhakeme İf nisan 934 çarşamba günü saat 14 te 48 lik kılınmış ve işbu giyap kararının 0* beş gün müddetle var verilmiş olmakla ilin tarihinin fef dasından itibaren beş gün zarfında v9” len itiraz etmediği ve muhakeme güsÜ berayi dirde vakıaları kabul etmiş addoluns” (15221) iktap hazır bulunmadığı 48 ğı ilân olunur. tı... Gözleri sevinçle ışık ışık... 7 dakları her an gülümsiyor.. o | Halim Siret te çocuğunu sef yor görünüyor... Fakat bu halit de sahte... Kızımı, öyle iğreti bir tuşu, iğreti bir kucaklayışı, iğ bir öpüşü var ki, yor, elinden çekip almamak kendimi güç zaptediyorum. Doktor da bunun farkında. lice dirseğiyle koluma dokunui manalı manalı gülerek göz esli işaret ediyor. # — Şubat, Ülalim Siret, göni * kayisi hem çocuğuna isim koymadan tı, kayıplara karıştı. cl Çocuk için bir sütnine tut ve yeni masraflar açıldı. Sabi dükkân hissesinden, o da hissesini ayırmıştı, artık beğiy; boş, saçma işlerle uğraşmağa İlA, ti olabilir mi? İç Hem, az mı yorulmuştu? Af uğraşmıştı? Öyle, karısiyle meşiul olmuştu?! Biraz da havasında yaşamak hakki miydi? il Karısının parası vardı! alâkadar olan dostlar, kon vardı!.. Mesture, sıhhatte cuğa da sütnine tutulmuştu. İ estrnar, 19 erleri, 23,20: Avusturya trencileri bir- Skeç. 19,40 i alacağım. Namık.—-(15251)İ iken e yayaya 2d al inirlerim görlibi ke ö dı tdi ve ğe: i, Sile, ol

Bu sayıdan diğer sayfalar: