MILLIYEl CUMAKTESİ SI MART 1934 Sinir törpüsü — Haftanın Yazısı — Bir sinir doktoriyle hastası gö- rüşüyorlar. — Evet Doktor. Ben kimse ile görüşemez oldum. Bir çoklarile gö rüşürken başım dönmeğe başlıyor, çarpıntı geliyor, ellerim karıncala Miyor, — Şimdi benimle görüşürken de bu haller oluyor mu? — Hayır, amma belki muhave- reyi i uzatırsak olabilir. — Demek uzun boylu görüşe- miyorsunuz.. — O da değil. Meselâ evde u- zun uzadiye görüşüyorum. Lâkin bazıları var ki, tahammül edemi- yorum. — Meselâ kimler?.. — Onu size kati olarak söyliye- mem.. Amma... — Şu son günlerde görüşürken rahatsız olduğunuz adamları ha- tırlayınız id. — Evet, bazı noktalar var ki tesbit edebileceğim. Meselâ: Bi ar, (ismi lâzım değil) şöyle gö ir: Farzedelim bir ispanak ye- meği tarif edecek. Başlar: “— Is- panak, değil mi efendim? Bildiği- miz ıspanak. İspanağı alırsmız. Değil mi efendim? Yapraklarını ayıklarsınız. Değil mi efendim. Güzelce tuzla ovarsımız. Âdi tuz, değil mi efendim. sonra bir tence- reye koyarsınız. Bakır tencere,. Değil mi efendim. Üzerine de iki maşraba su. Değil mi efendim... İşte bu “değil mi efendim” lâf- larr yavaş yavaş me dokunu- yor. Derken söylenen diğer sözle- Ti işitmez oluyorum. Ö adam kar- şımda gözlerini açmış “değil mi efendim! Değil mi efendim? De ğil mi efendim?” Diye tesbih çe- ker gibi geliyor ve başlıyor başım dönmeğe, ellerim karıncalanma- ya... Hattâ bir defasında gönlüm bulandı, gaseyan bile ettim.. — Evet 1... E başka bir vaka da ba sayabilir misiniz? Belki ogün biraz mideniz bozuktu de... — Ne münasebet! Bu vak'a sa- bahleyin, aç karnına oldu.. Bir baş ka vaka anlatayım: Bir tanıdık daha vardır. Kimden bahsetse mutlaka tanıdığımı zanneder, Me- selâ söze başlar: “.— Bizim Hüseyin Bey vardır. Tanırsın sen. '— Canım Feneryolunda köş- kü yardır. — Hatırlamıyorum.. —— Allah allah.. Nasıl hatırla- mıyorsun yahu. Hani Akbıyıkta konakları vardı, yandı... — Tıknazca bir adam mı?.. «— Hayır, zayıf, uzun boylu. Kıranta.. * — Bilmiyorum. “— Süphanallak! Nasıl bilmi- yorsun ayol... Mercan İdadisinde beraber değil mi idik.. *“ — Ben Mercanda okumadım.. “— Vefa diyecektim... Bir de ağabeyi vardı.. Tosunca bir şey.. Hatırlıyamadım.. “- Dur sana başka türlü anla- tayım.. Riza Paşaları bildin ya... “ — Hangi Riza Paşalar?. “—Silifkeli Riza Paşalar. « — Beyazıttaki akaretlerin sa- "— Hatırlıyamadım... — E kuzum sana olmuş öla- cak. Bunadın mı yahu!, İlh” Halbuki söylediği iki adamı da cidden tanımıyordum. İşte bu adamla görüşürken de fenalaştım. Çarpıntı geldi. Oldu. ğum yere yığıldım. Su getirdiler... Açıldıktan sonra o hâlâ: © — Hüseyin Beye selâm götü. rTeyim mi?..”.Diye soruyordu. Böy lelerile görüşürken tanımadığım a damları ille tanıdığım iddia edi ce kendi kendime süphe geliyor. “Acaba bunadım mı?” Diye dü. veye başlıyorum. Derken fena Deki hastanın dizlerine ufak tahta çekiçle vurduktan, gözleri- Bin içine baktıktan ve ellerini u- zatıp titrekliğini tetkik ettikten e hastaya şu nasihatte bulunu — Azizim! Evvelâ bilmelisiniz siz hasta değilsiniz.. Onun için ilâç verecek değilim.. Madem iz uykunuz rahat, iştehanız ye- rinde ve tabii şartlar içinde haya tınızdan bir şikâyetiniz yok! O halde hasta de 7. Bu saydığı hiz vakalara gelince; bunlar sağ lam sinirli adamları bile hırpalı Yabilir şeylerdir. Ben de sizin gibi Yim. Eğer böyle münasebetsiz sü- allere ve ısrarlara maruz kalırsam iş e Meselâ g si- zin “ mi gfendim” ciyi ele a- “— Değil mi efendim?” Diye ummalıdır. Uludağda Kayak sporu Vali Bey y Uüdağdaki” intibalarını anlatıyor Vali ve belediye reisi Muhittin Bey, fahri resi bulunduğu dağ sporları klü- bünün Ulu dağma tertip ettiği kayak tenezzülüne iştirak etmek üzere bay - yamdan evvel Bursaya gitmiş ve ev - velki aleşam İstanbula dönmüştü. Muhittin Bey dün Nişantaşındaki konaklarında bizi kabul ederek Ulu da- ğına yapılan tenezzüh hakkımdaki in- tibalarını şu suretle anlatmıştır: . — Bursaya biraz dinlenmek, mutat a Ve Ulu değinin tabiatla beşbeşa kale yor, Dağ #poru güzel, insanda merek ve alâka uyandıran bir spordur. Öyle bir spor ki seyircisi yok yapanı vardır. Cumartesi grup ve bazı belediye memurları var Ben Ulu dağının son noktasına ka- dar çıkmadım. Yalnız 2100 metre yük- sekte bulunan Cennet kayasma çıka- rak otelde dört gün istirahat ettim ve çarşamba akşamı Bursaya döndüm. Cennet Kayasma altı saatte çıkılı - yor. Ben ayni mesafeyi geçen sne dokuz saatte çıkmıştım. Diyebilirim, ki barada “dayanın on güzel manzara > larını görebilirsiniz. Yol üzerinde Ba- kacık ğu denilen bir yer vardır ki aşa yalçın bir uçurumdur. Bursa ve ova buradan pek muhte- şem bir manzara arzediyor. Burada tubaf bir tabiat hâdisesile kar şılaştık. Yukarıdan bakınca kalın eli bulut tabakasının ovayı örttüğünü rüyorduk. Keçafeti ber halde pek yök sek olan bir bulut lefonla idi. Aşağıdan te- aldığımız haberde ovada ha- ineşsiz, kasvetli ve ratip okdu- iyordu. Halbuki tepede gü- meş başımız üzerinde parlıyor ve bizi yakıyordu. Cennet Kâyâsında kaldı - #umız dört gün zarfmda güneş daima sureti, ladı, Yü dare üzümüz güneşten a- Karlar, artık Ulu dağından çekil - | İ mektedir. Kar bugün ancak 1300-1400 metreden başlıyor, bazı yerlerde dört pe kadar kara tesadüf ediliyor. Pak aparu memleketimizde çak ih- mal edilmiş, daha doğrusu benliz al i şılmamış bir spordur. Buman sebebi | biraz meşakkatli olmasıdır. İşte biz bu meşakkatlerden korkarak memleke- #imizin tabii güzelliklerini tanrmıyo - | ruz. Fakat bu meşakkatlerle mücadele etmek te bir zevktir. Mevcut manix- ların önüne geçmeği bilirsek ilerisine de muhteşem bir güzellik olduğumu gö- rürüz. dağına çıkışta tehlike olup ol « hakkında sorduğumuz suale va- Kibey geek weli — Bence tehlike yok dencmez. Mün- ferit hareketler, disipline riayetsizlik. ler dalma tehlike doğurabilir. Bu se- ah münferit hareketlerin önüre a . Tepeye mutlaka k: er ve muayyen bir disiplin altında çi « pri ii serâzat olursa tehlike Bu münasebetle hazı mektep müdür- lerinin ve aile babalarının nazarı dik- katini celbetmek isterim. Münferit ha- reketleri nazarı dikkati celbeden bazı seneler hakkında mensup oldukları makamların nazarı dikkatini celbede- <eğim.,, Yıldız ız sarayı Merasim dairesinin tâmiri hitam buldu | Beynelmilel konferanslara tahsis edi- Tecek olan Yıldız sarayı merasim daire. sinin tamiri bitmiştir. Teşkil edilen bir we si inşaatı tetkik etmi, bazı ufak 'ek noksanlar gördüğünden bu tafer- ie ikmalinden sonra kabul muame. | ı yapılacağını mütaahhide bildir. Mütaahhit on beş güne kadar bu te | ferrüatr da tamamlıyacaktır. Bundan | sonra binanın döşenmesine başlanacak ve bu da iki ay içinde bitecektir. | — nan! sorar”sormaz, hemen: “— Değil! Derim.. O birincisi. ne aldırmaz, lâtife zanneder. İkin ci “değil mi efendim” sözüne de: * — Değil dedik Deyince | yaptığı münasebetsizliği anlar. Bu | halde lâkırdıyı keser, “Yahut “de | gil mi efendim” leri hazfeder, kincisine gelince: “— Tanımam!” dediğiniz ada mı o ille tanıdığınızı iddia edince hemen “Ha! Halırlıyorum amma pek vazih değil!” Dersiniz, mese- le kânapır gider. Binaenaleyh öy- le eve kapanıp ta kimseyle görüşme mek gibi şeylere mahal yok! Son- ra cintleriniz hakikaten ha-la o- Tur. Burünkü değil. Haydi | geçmiş olsun. RK ekim a zy meşguliyetlerden sryrılıp bir kaç gün | | | p İ İstanbulun dertleri İstanbulda iki katlı bir sokak ii ezel ille ) Tki katlı sokak olduğunu hiç işittiniz mi?.. Amerikada varmış. Avrupanın bazı şehirlerinde mevcutmuş. İstanbul hiç geri kalır mı?. İşte yukarda resmini gördüğü: sokak iki katlı, bodrumlu, tavan aralı bir sokaktır. Ve bu sokak ör ayy Malümdur ki, Cihangir İstanbulun en zamanlarda yapılan en güzel apartmanlar da dahili hesap edilirse bu semte bir kaç sene zarfında milyonlar sarfolunmuştur. Fakat buna rağmen tesviyei turabiyesi bile yoktur. Bu semti Beyoğluna tek bir cadde, Ağahamamı caddesi raptetmektedir. Bu cadde de iki katlıdır. Caddenin sol tarafındaki binalar sağ tarafındaki binalardan iki metre daha aşağıdadır. Ne gariptir ki, Belediye tesviyesi yapıl- mamış toprak yığınları üzerine ev yapmağa da müsaade etmiştir. Şimdi eğer bu topraklar buradan kaldırılsa, evler kızağa çekilmiş va- pur gibi havaya kalkacak, kapıların eşikleri iki metre havada kala- caktır. Kaldırılmasa, sokağın manzarası çirki Velhasıl karma karışık bir mesele.. Şimdilik yapılacak bir şey yok. Fakat bir daha bir sokak açılırken bu gibi yolsuz yollar göz önünde bulundurulursa çok iyi olur. İş sahipleri bu sandalyaların neresine otursun? Bize bu resmi Ankaradan bir kariimiz gönderdi. o Resme merbut mektupta bu sandalyaların hükümet merkezinin halkla en çok münasebeti olan yeni bir daire “binası odasında bulunduğu yazılıdır. Ve hiç şüphesiz bunlar oraya, halk; işini takip sırasmda beklerken otursun diye konmuştur. Fakat resimde görüldü- gü veçhile sandalyaların hasırları kâmilen bozulmuş ve kopmuştur. İş sahipleri bunun neresinde otursun? Yok eğer bunlar demirbaş eşyadır diye yerlerini bü pe- Tişan hallerile muhafaza ediyorlarsa, demirbaş eşyanın iyi muhafazası şart, ve lü- zum kasıl oldukça tamiri her halde mümkündür. Bize kalırsa bu manzara, âffolun- maz bir ihmal neticesidir. Ve biz bu resmi gönderen kariimize teşekkür ederek ib- ret olsun ve alâkadarları tahrik etmiş olsun diye heşrediyoruz. Biz böyle düşünüyoruz, Siz acaba ne dersiniz? Şu kırk köyden kovulan Ame- | duğu ve hali hazırda İtalyaya sihalı banger İnsull'un macerasını İmdağa eğy- İstanbulda bilmiyen bir tek kimse oi gitmekte bulunduğu söy! yok sanıyorduk. Meğerse zannı enmektedir. EE mızda ne kadar aldanmışız. Hepi- Nasıl enfes değil mi? niz, hepimiz, biliyoruz ki, bu ada- Havadisin bundan tezesi, bun- mun hususi surette kiraladığı Mio- dan doğrusu Ajansın cansağlığı tis ismindeki Yunan gemisi Akde- dır. iğ nizde dört döndükten sonra İstan- Fakat belki Ajans bize bu okumak külfeti katlanır ve yahut tesadüfen biri bula gelmiş ve Perşembe günü Kızkulı kendisine hihâye ederse — ceva- ben kendi lehçesiyle — çünkü İs- esi önünde Bunu anlamak, dinlemek için 4- Konya, Kayseri şiveleri gi sında kendisine mahsus zun boylu tahkikat yapmağa, öt. kine berihine sormağa, telefon sine ği eğe iş am ee lesindeki Anadolu Ajansının işgal ettiği binanın bir penceresinden | ivesi vardır — diyebilir birgı hava almak için Boğaziçine “— Almakta olduğu bütün ha- berleri vermekle ve bu hususta ga- zeteleri tenvir ile mükellef olduğu için Ajansımız da emsaline imlisa- len Atinadan gelmiş olan banger doğru bir nazar atfedilse gemiyi Insull hakkındaki heberide bil- görmek kabildir. Hadi diyeyim ki, iş Zamanında pencereden bakmak İdet değildir. Fakat Ajansta ga- zete okumak ta mı âdet değil... . Perşembe günü çıkan La Turgive refikimiz Miotis'in Çanakkaleden geçip limanımıza gelmekte oldu- ğunu yazmış ve Akşam refikleri- miz de buna dair uzun uzun tafsi- cümle gazetelere göndermekle ve bundan dolayı hiç bir mes'uliyet kabul etmemiş olduğuna binaen keyfiyetin gazetenizde, bu şekilde intişarı doğru olmamakta bulun- lât vermişlerdir. muştur.” Bu böylece malüm (olduktan Böyle bir cevap alırsak akan sonra Anadolu Ajansının ayni sular durur. Hattâ Miotis vapuru bile olduğu yerde durur. amma işin amması var: Ajans gözü önündeki havadis- leri bu şekilde verirse Avrupadan, Amerikadan gelen haberler kim bilir nasıldır? Fakat bir tesellimiz var. Belki © Ajansta Presbit vardır. Yakını gör mez de uzağı görür.. İnşallah bek yörlerden gelen haberler diğ: rudur. günde verdiği şu çiçeği burnunda turfanda habere batın: ATINA, 29 (A.A.) — He. nüz tahkik edilememiş olan şa- yialara göre M. Samuel İnsull meçhul bir semte doğru gitmek- teolan bir gemiye aktarma et- miştir. Miotis vapurunun bir arma- teur tarafından kiralanmış ol- Biz böyle düşünüyoruz, Dürür İ EKONOMI Gazi köprüsü Planı etrafında iyi bulmadı Gazi köprüsü plânı, nafin vekâleti fen heyeti tarafından tetkik edilmiş, köprü- Dün mimari ünlübu ile bazı h itiraz edilerek proje belediyeye göndenil- mişti. Mühendis mektebi profesörleri | tara- Sini alar ME Gi lan plân, yakımda profesörlerin ke beriğai me afla vekilatine gönlü rilecektir. Vekület fen beyeti bilhassa köprünün mimari üslübunu muvafık bulmamıştır. Nafia vekâleti fen heyeti Gazi köprü- sünün daha asri bir üslüp ile yapılması lâzım geleceğini ileri sürmektedir. Mühendis mektebi profesörlerinin ra poru üzerine nafin vekâleti son ve kati kararımı verecektir. MAARIFTE © Mektep ihtiyacı İmkân nisbetinde bütçede tahsisat genişletilecek Geçen sene köylerde ancak dört mek- tep yapılabilmiştir. Bu mekteplerin her biri iki bin beşer yüz liraya çıkmıştır. Ancak bu mekteplerin bu fiate inşa © dilmeleri malzemenin köylü tarafından temin edilmesinden ileri gelmiştir. Bu seneki bütçeye yeni mektep im şası için ancak on bin lira tahsisat kom- #uştur, Bu tahsisat ile bu şerait dabilin- de ancak iki üç köy mektebi yapılabile- cektir, Halbuki vilâyet dahilindeki köylerd bir kısmında mektep binası olmadığı bir çok köyler, çocuklarını civar yo Jerdeki mekteplere gönderiyorlar. Vilâ- yet, şayet ileride yeni bir menba bu- Iursa mektep inşaat programını — biraz daha genişletecektir. Talebe lokanlası Milli Türk Talebe Birliği kooperatifi hazırlılları ikmal edilmiştir. Kooperatif için bir lokanta açacak- tr, Lokantanın, Üniversite arkasındaki en İ talebe yurdu binasında açılması muva- fik görülmektedir. Lokantadan sonra talebe için ucuz ve sıhhi pansiyonlar vü- il Bunlardan buka iği için her merkez hem de bir klüp vazifesini görecek bir bina sa- tm almak veya yaptırmak (tasavvuru vardır. Sovyetler yapağı aldı Sovyet harici ticaret mümessilliği, geçen hafta içinde, piyasadan 3000 balya yapağı mint Bu yüzden fi- atler Sümer bankın salış salonu Sumer Banka merbut belke rm mamulâtmın teşhiri ve Panka Beyoğlunda İstiklâl eadesin: de büyük bir satış salonu açacaktır. Romanyanın Ispanyaya petrol yumurta ihracatı Romanya ile İspanya arasındaki ticari linkine artmaktadır. Ro- men istatistiklerine göre 933 senesin de Ramanyadan Ispanyaya 250 mil- yon ley kıymetinde petrol ihraç edil- miştir. “Ayni zamanda bu miktarın içinde yumurta ihracatı da büyük bir mevki tutmaktadır. Alınan haberlere göre, Romen » İspanyol tacirleri arasmda- ki anlaşmalar müsbet eren ver. mektedir. Bu arada dan İs- panyaya mühim miktarda yete ihraç edilecektir. Bu vaziyet karşısmda İspanya pi- yasasında Türkiye için bir rakip ola caktır. Tekirdağdan tavuk geliyor Tekirdağ, (Milliyet) — Bugünler- de şehrimizden İstanbula pek çok mik- tarda tavuk ve yumurta sevkedilmekte her pazartesi ve cuma günleri İstan bula avdet eden vapurculuk şirketinin Gerze vapuru ambar ve güvertesini bu kümes hayvanatı doldurmaktadır. Tekirdağında iyi bir piliç 20 — 30 kuruş arasında ve yumurtanm tanesi otuz paraya satılmaktadır. Suriyeye ihracat TEKİRDAĞ, (Milliyet) — Bugün limanımıza İtalyan bandıralı bir vapur geldi. Suriyeye sevk ve ihraç edilmek dağ ve 200 tonu arpadır. 7 Liman şirketi umumi heyeti Istanbul liman şirketi senelik ye heyeti umumiyesi bugün şirketin Liman | hanımdaki merkezinde yapılacaktır. Tel - Aviv panayırı için tenzilât'ı tarife Fihistinde 26 nisanda açılacak ve 26 mayısa kadar devam edeçek olan Siz acaba ne dersiniz? |. Tel Aviç panayırına gönderilecek eğ. İli Dikim Güme İltir tarifesi yarından itibaren başlamak» tadır. Ponayıta çip be üelilenyak oo hazirana kadar Devlet Demiryolla- n iy men Vekâlet fen heyeti uslübü Belediye cezaların kolayci İ üzere 900 ton zahire aldı. 700 tonu Buğ- Vişne ağacı iyetiştirmeki için. İtalya ve Antalya on İtalyayı tanmmam, bilmem. Yalnız bir defa Napoli'yi gördüm. Bizim İs- tanbul Galatasma çok benziyor. Fa- | kat İtalyanın methini çok işittim, çok okudum. Güzel yermiş. Ve Rönesans oradan çıkmış. Hele tabii güzellikleri anlatılamazmış. Sen Italyan olduğunu iddia edersin ve şairsin, daha iyi bilmen icap Sahi İtalya, dedikleri kad güzel mi Vatan demeğs lâyık mı? Vazitile Fransız, Alman, İngiliz şe- | irleri şair olmak için İtalyaya giderler. miş. İtalyaya uğramıyan ressam vos sam olamazmış. Musikişinaz nota ve beste ndretisi simli ; Napolyon Bonapart bile sülâlesini 0. güzel İtalyaya musallat etmiş. Harçm. ve patolojik Dolfüs'ün nazik ve kibar hemşehrileri bile bir zamanlar İzonzo- nun cenubunda tevattun etmek İs — temişler. Benim hiç kimsenin güzel veya çir- kin vatanmda gözüm yoktur. Si ben bir Türküm ve bir insanım. Türk olduğum için Türkiyeyi çok severim, onun bir karış yerini değil ya, bir çim- cik Mahearer kimeeye ikram edemem. insan olduğum için de başkalarına a- ziz ve sevgili olan vatanlara mam. Her horoz (o kendi çöplüğünde öter, ve her insan kendi vatanında ya» şar. Yalnız şunu demek istiyorum: Tür- kiye denilen bizim vatan da çok zeldir. Hele Akdeniz kıyıları, hele İz rvir, bilhassa ve hele Antalya... Senin. kadar kudretli bir şair bile oraların güzelliğini anlatamaz. Antalya yok mu Antalya? o Yemin ederim ki her karış toprağında bin bir ton altın kül çesi vardır. Tabii güzelliklerini lâfa katmıyorum. Iktısadi, sınai ve ticari bakımlardan da cennet mi cenneti Her küçük ırmağı yüz elektrik fabri- kasını döndürmeğe yeter. Her adım toprağı bin aileyi zengin eder. Binga- zi, Trabulus, Tobruk kaç para eder? Tunusun, Fasın, İskenderiyenin, Beru- tun lafı mı olur? Anadolu ( demek dünya ve ahiret cennetlerinin cenneti demektir. Eğer şairlik tarafın eksilmiş, nâsir- lik tarafm yıpranmışsa bize gel. Eski; sanatkâr için İtalyaya seyahat modasi geçmiştir. Yeni moda Anadoluya se- yahattir. Biz misafiri çok severiz. Gö- Teceksin ki iki üç günde gençleşecek- sin, Sesin açılacak, kafiyelerin bolla- şacak, mısraların Homer'leşecek. Yalnız şunu rica derim: Galata'da çok az nazik bir müdür oturtan Lojt Triyestino kumpanyasının vapuru ile gelme de neyle gelirsen gel. Tayyare ile — Fiyumeye gittiğin gibi — gel, başka vapurla gel, yelkenli ile Gel, taka ile gel, deniz hamamı simidi ile gel. güzel ve zengin vatanı- mın her tarafını gezdireyim. öl Antalya gözünü ufuklara dikmi kucağını açmış, senin gibi ük bir şairi bekliyor. Bizi hüzünlü ve hasrel- li bırakma, “öl Ankarada bu yıl © kadar güzel bir. bahar başladı ki, sorma. Kuşlar senin dilince ötüyor, sular senin dilince aki” yor, çiçekler senin dilince açıyor. Hoşgeldin Danoncio! Ankara Meb'usa Aka GONDUZ.. (9) Her dile tercüme hakkı Ma ler. Belediye: Talimatnamesi - tahsilini istiyor 4 Vali ve belediye reisi Muhittin Bey «on Ankara seyahatinde belediye ceza | lar ile de mesgul olmaştur. 4 talimatnamesinin « Tiğ, diğeri de verilen cezaların mahke- meler tarafından bir çok defalar bozal- ması ve suçu işliyenin binnetice cezasız © Muhiddin Bey, son Maslak faciası ü- zerine seyrüsefer kazaları di mütaleasnı bildirirken belediye ceza ka- | nunundaki mevcut para csa3 itibarile çoğaltılmasında ısrar etmemiş- © tir, Belediye para & cezalarında azami miktar, elli lira ile on beş gün çalışmak: . ibarettir. > vi a di 1 j Yeni bütçe | 4 . Şehir bütçesi yakında Ankaraya gönderilecek Şehir meclisinin geçen | devresinde” müzakere ve kabul edilen 934 senesi büt“ çesinin tabı bitmek üzeredir. Bütçe “e il dik edilmek üzere Ankaraya cektir, Üy Belediye, bütçenin muhtelif tarafından tetkiki ile mali sene b gıcı olan hazirana kadar tasdik edilmesi ni temine göleşmeelias Istanbulda vişne ağacı pek azdır. Halbuki yazın vişne çok rağbet görü yor. Bunu gören bahçe sahipleri son zamanlarda vişne yetiştirmeğe fazla | rağbet gösteriyorlar. a İptida İdris ağacı dikilmekte, bir sene tonra ağaç vişneye aşılanmakta ve iki sene-sonra meyve alınmakta. dir 2 Ğ