MİLLİYET CUMARTESİ 24 MART 1934 Bu derdin çaresi i nedir? Çocuk babalarından, mu- allimlerden, mütefekkir- lerden soruyoruz.. —— AL Çocuklarımızı nasıl okutabiliriz? Bergama'dan muallim 1. Ertuğrul tar bir makam tarafından bütün çer- gevesile gösterilmiş, ve bunun duyul- bir iki asır evvel atmış bulunan ve bu- gün okuyup yazma ( bilmiyenlerinin on bindelerle —yüzdelerle değil — ölçülen devletlerde bile umum yeri nin “430,40 hattâ 50 si maarif, kısmı ilk tahsil işine öre, bizde maarif için ve- m nispeti kolaylıkla an- aşılır. Başarılacak bir çek işleri miz olduğuna göre, hiç olmazsa bu hususa ayrılan paranın kâfi il iyiz. Bu, derdin onlaşıl- ndan faydalıdır. 1 — İlk tahsilin, | tanmmümü başlıca esas buna değişmez bir veçhe verilmesidir. Yapılacak ıslahat, atıla- cak adımların faydalı neticeler ver- mesi ve daima ilerlemesi için, maarif makinalar: | başına geçen şahısların vücudu ile kaim olmıyan bir prensip lâzım. Bir prensip ki yalnız o umumi çerçevesi değil, teferrüatı da te: dilmiş bulunsun... İlk (o tedrisat işi başma geçen büyük ve küçük memur- lar da buna uymak mecburiyetinde bırakıslın. Bunun için, asgari 10 - 12 yıllık bir mesai programı lâzım. Bu program, bi ri devlete nazaran ilk tedrisatı, diğeri vilayete ve kazalara nazaran ilk ted- risatı tahdit etmeli. Evvelâ talim ve terbiye bususu, saniye inşaat ve mal. zeme hususu esaslı bir şekilde tespit edilmiş bulunma Şuna tamamile inanmalıyız: (X) vilâyetindeki vaziyet sıkı, (Y) vilâye- tindeki vaziyet müsamahalı ise bu de- idaretielrinin şahsiyetinde a- ik yet aksi Çünkü maarif idarecileri şimdiki dir. Bunun için, gelen şahısla; program hazırlanmalı. Bunun üzerin- de münakaşa, içtihat olmamalı. İlk tedrisata muayyen © müddetlik bir yol gösterildikten (sonra bu gibi mahrurların önüne geçilebilir. 2 — ik tedrisat prensiplerle muvazi bir Muallim işine bağlıdır. Bu- gün ilk tedrisatta vazife gören arka» daşların t>enşeleri ne kadar karışıktır. Mühim bir kısmı muallim — yetiştiren müesseselerden çıkmış bulunmakla be- raber, hatırı sayılır bir krsmı da baş- ka başka mekteplerden çıkmıştır. Orta münevver zümrelerle temasta bulunanlar mallimliğin (elde bir mes - ) sayıldığına şahit olmuşlardır. Bez derece bir mektepten mezun ve böyle bir mektebi tamamlamış birçok gençler vardır ki, kendi sahalarmda iş bulamayınca veya bulduğundan mem- nun kalmayınca musllimliğe atılmış» lardır. Bunların bir kısmı kurslara işti rak etmiş ve sonradan muallim sınıf »a girmişlerdir. Bir iki aylık kursa a- caba ortamektep derecesinde tahsil görmüş bir insanı muallim derecesine Öyle ise muallim mek “İhtiyaç karşısmda müracaat « edili yor, ne yapalım muallim yok... ” fikri riye sürülebilir. aa ki, muallim. Hik bu de #mu?.. Müallimlik ia tedrisat, yani bilgi işi de değil. dir. Meslek terbiyesi birkaç ayda alı: nabilir mi?.. Bu itibarla meslek mektebi mezun- ları da biribirine benzememektedirler. Muallimlerin yetişme tarzı, o seneler- Genç muallim diyor ki kanlarla, filân mektepten © çıkanlar yekdiğerine benzemez. Çünkü onların ny (...) diğerlerinin müdürü ..) dır. Belki devletin esas prensipine Şi hareketi yok. Fakat muallimi yetiştiren esastan ziyade fer'i prensi, lerdir. İlk tedrisat işinin esaslarından biri budur. Muallimleri süzgeçten geçir- mek... Bir elden yapılması lâzım olan bu tasfiyenin ilk anlarda belki zararı nı görür gibi olacağız, muallimler aza- lacak. Muazzam bir binanın, daha ça. buk yetişmesi için, temellerini alelâde atıvermek doğru olabilir mi? yürütmeden tikip edeceği değişmiyen 1 muallim temin edildik- ten veya temini için adımlar atıldık- tan sonra öne çıkacak mühim iş mual. limin maddi ve manevi refahıdır. Hepimiz gıdayı alamamak enem... Şehir. postası a e yda emme Li kadar lâzım olan gazete, mecmua, tap vesaireyi temin (edebiliyor mu? den günlük ede, — şehre değil — inen muallim bu bir veya bir buçuk günlük ei ancak birkaç tanıdığı ile bili- yor, aylı sile elek Kep ve gaezte Daima temin edebilene pek az rasti ik tedeimmi menllimi maddeler de refah içinde . Kendisinden en #ç bir işi başarmasını beklediğimiz. maddeten tat di- idir . Halen gördüğümüz meslektaşım yaşayışı, kendisinden iste- nen manevi cephede çaşabilecek $e- kilde midir?.. Muallimliğin manevi cephesi Nürken, unutulmaması lâzımge- len bir nokta daha: Vekil muallim.. Birçok mekteplerde vekil muallim- ler vardır. Kendileri okur yazar olduk ları için, askere giden veya herhangi bir şekilde açık kalan vazifeye tayin edilmişlerdir. Giden rmsallim, geriye bir defter koleksiyonu, bir başka va. sile bırakmamıştır ki, gelen vekil bı raktığı yerden başlasın.. o Çocuk defter değidir. Muallim bir defteri de- ğil, bir küçük insanı, yarım kalan bir adamı bırakmıştır. Acaba okur yazar. lığından başha bir meslek kıymeti oli cağından şüphe edilen bu vekil, mual- limin yerini ilir mi2, Vekili tayin eden mektep limi veya maarif âmiri, acaba onu bir kaç ay içinde meslektaş > mi? Başmuallimin düşündüğü, sınıfın boş kalmamasıdır. Yarım kalan çocuğu böyle ellere vermektense, yüzüstü bı- rakmak daha hayırlıdır. lik tedrisatta vekil muallim vadi mak usulüne nihayet vermek yeti karşısındayız. Bu iş için vilâyet ve —— yerkerlerinde i istinat yemi çalşarız. zarfında iki üç vekil muallim çocuklara ancak acınır. 5 — İlik tedrisatta düşünülecek en ruhim prensiplerd. ve belki bi- rircisi de (köy - şehir) işidir, Şimdi kadar gördüğümüz ve Başvekil e nın izahatımdan da öğren. 3 milyon şehirliye 6600 muallim, “1 müyon köylüye de aylak Sİ lim, Köy daha münevver midir de bu ka- dar az muallimi var?.. Yoksa bütün hususi ifk tedrisat mektepelri hep köy deki mektep idarecilerinin şahsiyetle- uygundur. Filin mektepten çi- Tarihi roman:40 Acaba şimdiye kadar köye levazım parası Bel ————— ki senede 8 - 10 lira değil mi? İlk ted- risat mecburi Güneşin Oğlu — Suriyeli ihtiyarm anlattıkla- rını, ondan evvel Akat reisinin söy» Serer itmedin mi? — Hep: işittim. Hepsini i liğe Fakat, hiç birisine inan mıyorum. Oşaser benim gözümde sivrisinek kadar küçük ve korkak bir kraldır. Bütün bunları korku- sundan ve zafından uydurmuştur. — Ben inanıyorum.. İnanmasam da tedbirli bulunmak lâzım. Bu ge- ce kralı öldürmeden yakalarlarsa şehre kolayca gireriz. — Suriyeli ihtiyar onları mükem- mel bir tuzağa düşürdü.. Giden kah ramanların hepsi ölecek ve hiç biri- si geri dönmiyecek. — Nerden biliyorsun...? — Bun bilmiyecek ne var..?! tiyar krala hizmet ediyor. nin güvendiğin en kuvvetli döğüş- çüleri tatlılıkla elinden aldı.. Ko- yun gibi peşine - takıp öldürmeğe götürdü. Bora güldü: — Sen Baykut'u çok sevdiğin i- Yazan: İskender FAHREDDİN çin, bu sözleri ona acıdığından ö- türü söyliyorsun! Suriyeli ihtiyar, kraldan zulüm ve işkence ale bir adamdır. Ben onu denedim. Ba- na sadıktır. Hitay'in canı sıkılmıştı: » Ben Baykut'u kardeş gibi se- Yiyorum, mert ve ölümden yılmaz bir yeğit - dedi - Akmcılar arasın da, varlığı, etrafındakilere cesaret veriyor. Yaban öküzile nasıl boğuş- tuğunu ve yolda iki yüz göçebeyi nasıl boğduğunu gözümüzle gör- medik mi? Ve oturduğu yerden kalkarak ça- dırm içinde dolaşmağa başladı: — İhtiyara gelince, kralın hafi. yesi olduğu muhakkaktır.. Bunu, çok acı bir tecrübeden sonra anl. yacaksın öleli in oğlu düşünüyordu: — Arkadaki bağların arasından bir akıncı kolu göndersem, acaba içeriye girebilirler mi? — Artık bu işin © sonunu bekle- mek gerek. Madem ki gece yarısı- Türk tayyarecileri Atinada yapılan Resmi kabul ATINA, 23 (Milliyet) — Yunan .Cümhuriyetinin onuncu yıl dönümü- nün kutlulanmasına iştirak etmek i- çin dün vasıl olan Türk tayyarecileri Meçhul Asker âbidesine giderek çe- lenk vazetmiğlerdir. Ti leri hükümet tarafında: tanya otelinde misafir edilmi; ir. Dün akşam Türk tayyarecileri şe- refine Hariciye nazırı tarafmdan bir ziyafet verilmiştir. Bu ziyafette Türk sefaret konso loshanesinin yüksek memurları ile bir çok resmi hazır bulunmuşlar- dır. Ziyafeti bir resmi kabul takip et miştir. Ve bu resmi kabulde Atinanın en yüksek aileleri bulunmuşlardır. Yüksek bir şahsiyetin beyanatı Resmi kabul esnasında yüksek bir şahsiyet Türk tayyarecilerinin Yunan Cümhuriyetinin onuncu yıl dönümü- nün kutlulanmasına iştirak etmesinin büyük Yunan ini fevkalâde he yecana düşürdüğünü beyan eyledi. Dost Cümhuriyetin büyük günü Yarn Yunan Cümhuriyetinin 10 uncu yıl dönümü olduğundan saat w de konsoloshane kilisesinde ruba- yin yapılacaktır. iğleden sonra saat 17 de Ceneral konsğl M: Kapsalis ve refikas Ha- nrmefendi, Yunan tabasının tebrikâtı | nı kabul için konsoloshanede bir res- mi kabul tertip sümişlerdir. İ Üç kasa hırsızı (Başi 1 inci sahifede) rından ve Macar tebazsından Jorji- le Sefer ve Şevket nammda daha ki kişinin Beşiktaş icra dahsini a söylemiştir. Bu ihbar üzerine zabıta memur - ları daireyi tarassut «altıma almış - lardır. Hırsızlar. gece yarımı daireye gelmişler, evvelâ kapıyı maymuncuk- la açmak istemişler, fakat kapının ko lay açılmadığını görünce demir par - | makılıkları kesmişlerdir. Şevket ile Sefer gözcü olarak dr- şarda kalmışlar, Jorj içeriye gk kasayı burgu ile kırmak isterken, Hiler birdenbire saklandıkları yerden çıkarak üçünü de yakalamışlardır. Bunlar Mahmutpaşada bir Mus. vinin dükkünmdeki kasayı da s0 mak istediklerini, bilâhara vaz goç #ilerini söylemişler ve bir çok br sızlıklarmı anlatmışlardır. Dün de icra dairesinde tahkikata de- vam ve olduğuna göre köyden işe başlamak icap etr/:z. mi?. Bu mesele üzerinde — Osmanlı devletinin meşhur Maarif Nazırı gi- hi — Tuba ağacı münakaşan yapmak zamanında değiliz. Hususi mektepler, ortamektepler yüksek mektepler. . hep sehirde. dan başka bütün omuallimlerin yarımı şehirde ve ekserisi muallim mektebi mezunu. Halbuki şekle varmak için, en şedit- bir prensipin & ukuna çalışmak mevsimsiz değildir. İcap ederse şehir- de az mektep açar ve yalnız fal okutabiliriz. il iş deği Şehirde aile hayatı da var, Aile de bir mektep deği imi? “Evvelâ köylü,, esası kabul edildik- ten sonra, köye giden hocaya şimdilik bir imi; ilir, Köyü şehir için değil, şehri ada için bir basamak wi galışmalı. o sal ef çalışan bilmesi için azami kolaylık gösteril- — Yok"- vazifesini e istem “en muallim, teftiş lemleri nümayişle manılan da edebi lir. İstenen bu değildir. Noktai naza- rm tahakkukuna çalışıldıktan sonra idenlmünevver kö; ka Gi m etmiştir. MÜTEFERRİK HABERLER Çocuklar arasında Anneler Birliğinin müsameresi Dün Himayeietfal Anneler Birliği tarafından Caza d'ltalia'da kostümlü bir çocuk müsameresi verilmiştir. Müsemereye 15 yaşına kadar yüzden fazla çocuk iştirak etmiştir. olmuş, mini mini yavrular milli oyunlar oynamışlar ve saat 21 e kadar eğlenmişlerdir. Fransız Ticaret odası kongresi Fransız Ticaret odası heyeti umumiyesi, dün sabah Union Fran. ir. Oİçtman Fransız sel i M. Reboul, Odanm bir Srelik faaliy, eti hakkın- da izahat vermiştir. M. Reboul Türk - Fransız t'cari münasebatın- dan bahsetmiş ve dünyanın her.tarafmda; küm sürdüğü halde, Türk - Fransız ticari münasebatının iyi bir halde bulunduğunu söylemiştir. Bundan sonra, azadan “ve geçen sene deniz banyosunda vefat etmiş olan M. Salingar'ın Il etmiş olan M. Kammerer söz alarak dün- ya kuhranından bahsâtmiş ve bundan Amerikanın bile geniş mikyas- ta müteessir olduğunu söylemiş ve buhranm her tarafta şiddetle hü- | "Türk - Fransız ticari münasebatımn muci- çaise'de küm sürmesine rağmen bi memnuniyet bir halde bulunduğuna işaret ederek, Odaya mesai- sinde muvaffakiyet Lemenni etmiştir. Heyet, idare heyetinin bir tene- lik mesaisini tasvip etmiştir. Ateş - Güneş klübü müsameresi Müsamere pek eğlenceli M. Kammerer riyaset detli bir buhran hü- istirahati ruhu için bir sak, o yakit be yağlıcığınızr düşü. nürüz. — Bir noktadan korkmağa baş- ladım, Hitay! Kralı arkadan kaçır- raağa teşebbüs ederlerse...?! — Bu, benim de hatırıma gelmiş- — Bağların etrafını çevirtsek na- sıl olur? — Çok iyi bir tedhir,. Bora, bağlarm arkasına bir akın- cı kolu gönderdi. — Bağlardan kimsenin kaçması- na meydan vermiyeceksiniz | Dedi. Akıncılar şehrin arka tarafında ki bağları sarmışlardı. Güneş'in oğlu bu tedbire tam vak tinde müracaat ettiği için, vaziyet- ten biraz daha emin olmağa başla- aştı. Hamat'tan bir kuşun bile kaçma- sı >timali Şehrin her tarafı Türk akıncıla- rile çevrilmişti. (Tılsımlı belde)de neler oluyor? Beş arkadaş, Suriyeli ihtiyarın peşinden giderek, biraz sonra şeh- rin içine girmişlerdi. 2 Ihtiyar, yeraltından bir kapı aç- mış, dar ve uzunca bir yoldan geçe- rek, kolayca şehre varmışlardı. Yolda konuşmağa vakit bile bu- lamadılar.... Suriyeli ihtiyar: — Size sarayın bahçesi önünde, nasıl davranacağınzı anlatacağım. Diyordu. Si bahçesine kadar, yollar kimseye rastlamamışlardı. İlme birdenbire, dar bir sokak- tan ao bir meydana çıktılar. Ve kralın muhariplerile karşılaştılar. Suriyeli ihtiyar mânâlı bir şaş- kınlık göstererek (o derhal ortadan kaybolmuştu. Türk akıncıları, ihtiyarın kur- duğu tuzağa düştüklerini anlamış- zırhlar içinde çok heybetli görünü- yorlardı. Gözcüler ucu sivri mızrakları w- zatarak beş arkadaşı çevirmişler- di. » EN gözleri dönmüştü.. endi kendi — ii ki Hitay gelmedi... Diye söyleniyor ve Suriyeli mu- hariplerin üzerine atılmak istiyor- du. Meydan biranda yüzlerce mız- raklı ile dolmuştu. Etrafta meşaleler yanıyor.. Kral sarayın penceresinden ortalığı sey- rediyordu. Akımcılarm evvelâ o birer birer kollarmı arkaya bağladılar.. Sonra Mn e kalın ve ağır demirler & Arkalarından mızrakları hatıra: rak saraya doğru sürüyorlardı. Şehrin içinde kralın gözcülerin. den başka kimseler görünmüyor. > dalmış gibiydi. Baykut yolda giderken, kendi kendine düşünüyordu: — Dört çevresi Türk akıncılarile sarılan bir şehir halkı bukadar kaygusuz olabilir mi? Kapısına düşman dayanan bir ev » sahibinin gözü nasıl uyku tutuyor?! Baykut'un arkadaşları — gittik. çe artan bu şüphe ve hayret içinde Sacaklarını sürüyerek gidiyorlar. dı. Saray bahçesinde daha fazla kalabalık vardr. Temiz giyimli bir takım insanlar kapının önüne toplanmışlardı. Herkes biribirine: — Kral öldürmeğe gelen Türk- ler... Diyerek beş arkadaşı gösteriyor ve gülüşüyordu. ir haricindeki Türk akıncı larmın sayısmdan bu zavallı adam- Rıhtım şirketi Rıhtım civarındaki yolları iyi yapmış Rıhtım civarındaki yolların inşası v İyi muhafazası rıhtım şirketine mit ol duğu için senelerdenberi bu yolların Y8“ pılmadığını gören belediye Nafia ve * kâleti delâletile reltrm şirketi nezdi de teşebbüsatta bulunmuş ve te yolun tamir ve ıslahına başlamış * tı, Belediye mühendisleri şirket tara * fından yaptırılan yolların âdi insa edildiğini ve ii bir zaman sonra yeniden | bozulacak az kum ve alelâde taş kalamıllığan ö ve belediye riymset makamına bir r# por verimişlerdir. Bu rapor üzerin” İ Belediye inşaatı tatil ettirmeğe karaf vermiştir. bi, irket yeniden bu yolu bir şekilde yapmadığı takdirde Te beli ye şirket aleyhine racaat Meclis reisimiz Geldi (Başi 1 inci sahifede) elinde bulunan buğdayların alın" masına tahsis edilecektir. — Mayısta Peşteye gidecek olan mebuslardan mürekkep heyet kim” lerden ibaret olacaktır. — Peşteye kimlerin gideceği henüz malüm değildir. Fakat 8 * 10 kişiden mürekkep bir heyet göndereceğiz. Bu ziyaretten mak“ sat geçen sene Cümhuriyetimizin 10 ncu yıl dönümünü tebrik için Ankaraya gelmiş olan Macar hey“ etine iadei ziyaret etmek ve dostâ ne münasebc/ı temin etmektir. Büyük Millet Meclisinde Cemil Beyin riyaseti altında teşkil edil miş olan Türk - Fransız dostluk grapu da faaliyette bulunuyor. Bu teşekkülden maksat iki memleke- tin Parlamentoları arasında dosta ne ve samimene münasebetler€ vastta olmaktır. — Tayyare Cemiyeti varidatınm. Git bir intiba — Evet doğradar. Cemiyel€ muavenet suretiyle temin edilmek te olan varidatın arttırılması için bazı tedbirler alınıyor, bu sayede varidatın artacağını tahmin ede ” Gilnle Melek sinemasında, klübün cek günü filminin iki komik birlilete, davetlisi rın haberdar olmadıkları belliydi” Önde Baykut olduğu halde, Y8“ kayı ele veren serdengeçti Türk # kıncıları saray kapısından içeriY9, girmişlerdi. de ante İmre göz ük bir ayakta duruyordu. Kralın sağındf ve solunda çek iri birer cek lât görünüyordu. Cellâtlar parlak ve büyük palalarını omuzlarına k8” dırmışlardı. Yakalanan Türkler kralın önün” de durdular. Oşaser hepsinin yüzüne ayrı 9” j rı baktı... Ve içlerinden birine sordu: — Şehir etrafında (o konaklı arkadaşlarımı da sizin gi adamlar mıdır? Hepsi birden : — Biz en cılızları... Diye cevap verdiler. Oşaser tekrar sordu: — Kaç kişisiniz..? Elli binden fazla. ser gülümsedi: ae eli k... Şehrin etrafınd# elli bin leşi yl kuyularımı? yok. ei Kralın karısı çok güzel bir kad" dı. Baykut'un şöşkin bazularına, r niş göğsüne, iri yuna baktı.. Ve kocasına: — Bitmedi —