Tapmak, polemik, v. s. insan ancak iki Hüseyin Cahit Beye kendi kendine. Mademki ben Hüseyin Cahit Beye tapmıyorum, de- mek ki kendi kendime tapıyorum. Bu nokta tesbit edildikten sonra metice- lerini çıkarmak işten bile değil: bir Parça kâğrt ile bir de kalem... Fakat bu nokta Hüseyin Cahit Bey ve müminleri için müspet ise de benim icin değil; binaenaleyh üzerinde biraz olsun duracağım. Bir kimseye veya bir fikre tapmak ne demektir? O kim- senin bütün söylediklerini veya o fik- rin bütün neticelerini hak diye kabul etmek değil mi? Her zamanki karile- rime değil (onlar bunu bilirler), bil- bassa Hüseyin Cahit Bey için söyli rum: benim taptığım ne bir kimse var- dır, ne de bir fikir. Hakikate tapa- diyebilmek isterdim. Ne yı ki bulmanın kabil olduğuna i- anem. Hakikati bulmanm kabil ol- duğuna inanmayınca da kendi kendi- mize tapmamız bilmem mümkün mü- dür ... Doğrusu bu o reybilikten hiç ww değilim, çünkü insan, hiç ol- kendi kendine inanmadan, ne yi, ne kötü, hiç bir şey yapamaz, Fran- sız münekkitlerinden © Jean Dolent: “Üstatinr iman ile çalışmağa başlar, Yaşlandıkça reybe ererler, der. Bura- da kelimesini, muhakkak bü. y akanlar diye deği e tü bir eser verenler diye riz. Ben daha çocukluğumda symbo- listleri ve onların nazariyecisi (olan Remy de Gourmont'u okudum; kafam onların tesiri altnda teşekkül etti. Halbuki bütün symbolisma cereyanı ve bilhassa Gowrmont'un eseri müfrit bir individualizma ve reybilik üzerine kurulmuştur. Ben, onlarm tesiri ile, daha on yirmi yaşımda (o bülün “nutoritö”leri inkâr etmeği öğrendim. Iman'a başlıyamadım, reybilikle baş- ladım. Bunun ıstırabını duymuyor de- ğilim; sağlam bir eser bırakabilece- ğimden hemen hemen hiç bir ümidim icap ederdi. Moliğre' yere alay ettiği şu mısraları severim: Philis, on espöre toujours Alors möme gu'on dösespöre, Denebilir ki böyle düşünmeme rağ- men, yani ümidin muhakemeye muka- vemet edebilmiş zerresine güvenerek yazı yazmakta israr etmem imkânsız- İk içinde de bir şeye varacak kadar kendimde kuvvet vehmettiğimden, ha- sıl: “İcendime taptığımdan,, gelir. Bu- nun doğru olmadığını zannediyorum, günkü nahvetin bu şekli belki her in- sanda, herhâlde her muharrirde bulu- mur. Nefsi i vü i; mun teprenmesinden farklı değildir. Herkeste bulunan bir halet için de bir ferdi tayip etmek bilmem ne dereceye kadar haklı olur? j Bunun için Hüseyin Cahit Bey bana “kendine tapan bir adam,, dediği za- man tamamile yanıldığını sanıyorum. Maamafih, hiç bir şeyin künhüne nü. fuz edemiyen insan oğlu, bilhassa ken dini anlamaktan âcizdir; ben de el - bette kendimi anla ve bütün söylediklerime rağmen Hüse - ie Bey o ittihamında haklı © - ilir, Niçin böyle kendi kendimden pek ümidim olmadığını ve H. Cahit Be - yin haklı olabileceğini itiraf ile baş - İadım? Halbuki polemik bunun aksi - ni, edilen tenkitlere cevap vermeyip sadece hücum etmeği ister. Niçin böy le başladım? Çünkü polemikçi deği - lim ve şimdilik olmağa da niyetim yok. Zor zannettiğim için değil, bilâ kis, polemiğin tenkitten, cevap ver - mekten kolay olduğunu zannediyorum Bilhassa bizde bir muharririn kuvvet. li polemikçi diye tanmması işten bile değildir. İşte H. Cahit Bey, polemik- Şilerimizin en yamanı diye meşhur - dur. Halbuki şimdiye kadar hangi hasmmı matetmis, kimi “disgualifier” edebi zaferi vardır: Yazan: Stöfan ZWElG raasada, yan yana oturuyoruz. Gü. lüyorlar. Konuşuyorlar, © ben gül. düklerini işitiyor, fakat konuştuk. larından bir şey anlamıyorum, yam ruğumu kaldırıp üzerlerine atılmı- yorum, gözlerini kafalarmı patla. tıp kendilerini gebertmiyorum da sadece, yerimde mıhlanmış, oturu- yorum.. Evet elimdeki bastonla on- ları tepeleyeceğime, onları hiddet- le dağıtacağıma, gözlerim önünde çiftleşmelerine meydan bırakma- dan onları darma dağınık edece- ğime sandalyemde oturuyorum... Bütün bunlara göz yumuyorum, ses ç > dilsiz, aptal, korkak, evet korkak ve alçak, otu. “layan zabiti, ih hud yan zabiti, ihtiyar uk sigarasını yakmak içi; eibriti DE 7 | tarak fena bir almanca ile: Yıkılan Bir Kalp kardı. Bir de müminlerine sorun: o kudretli bir polemikçidir ve - istemi - ye görsün - karşısındakini kahredive- a ri çoktan beri kimsenin elinde g: mez, zarar yok, H. Cahit Bey bü; ediptir. Türkçenin başma, ya türkçe “afat” keli ya fransızca manasmı bil - mıştır, çocukların kafasma bir haşiv sokmuştur; zararı yok, H. Cahit Bey bir dil âlimidir. Hiç bir zaman bir mesuliyet mevkii kabul etmemiştir, İttihat ve Terakki hükümetinin yap- tığı işlerin şerefinde de, mesuliyetin - de de Hallaçyan Efendininki kadar bile hissesi yoktur; zarari yok, H. Ca- hit Bey bir devlet adamıdır... Bunla ra inanacaksınız, yoksa siz de bence- leyin, “kendi kendine tapan, ve insa- nı (gülünçlük dünyasına) davet eden bir adam olursunuz. Polemikçilikte hevesim yok, onun için H. Cahit Beye cevap vereceğim. Ben “Durmuş bir adam” isimli yazım- da (27 - 1 - 34) onun sözlerini tahrif etmişim, benim için “görmemiş ve an- lamamış,, diyemezmiş, sözlerim ancak “mauvaise foi” ma hamlolunurm İyi ama hangi sözlerim? Bir kere onu bir münekkit addedi- şim; çünkü o tenkit yazmak iddia - sında değilmiş, sadece intibalarımı söy Tüyormuş. Bizde onun intibalarma, hislerine hürmetle mükellefi de onun hakkındaki intibarmı, hissimi söyledim, onun bende bıraktığı intiba “durmuş bir adam,, in bıraktığıdır de- dim. O da benim intibalarıma, hisle- rime hürmet etsin. Hem her hafta mec muasının “Matbuat hayatı” sütunlu - rında bahsettiği şairlerin, muharrirle- rin intibalarıma, hislerine ne diye ka- rışıyor? Onlara da hürmetle mükel - lef değil midir?.. Hayır o intibalarını söyliyecek ve biz onun intibaları hak kındaki intibarmızı söyliyemiyeceğiz. O her hafta bir şair veya muharrir - den: “Beğendim, beğenmedim, lisa - nı düzgün, bozuk, tasvirde kuvveti. kuvvetli” diye bahsedecek, fakat siz bu tenkidin kâfi olmadığını söylerse- > e bir adamın, küyesini “Mauvaise foi,, göstermekle kuşundan ne farkı var - meşhur deve Benim okuduğumu lim ediyor, teşekkür ederim; ne çare ki ben onun için böyle bir şahadete bulunamıyacağım. Çünkü: “Derhal öyliyeyim ki bazan haklı, meselâ tes- bi” demiştim. Misal bir tane olduğu için soruyor: “Ya falan, ya filan iti - razımda ve onuhi için (bazan) kelimesini ihtiva eden cümleleri anlatıyor bütün (bonne foi)' sına rağmen - anlamıyor. bence (gündüzler) için, (bere) için söylediği varittir. (Vurgun) kelime- sine itirazı, (yaralı) ile (vurgun) ara sındaki şiddet farkını hi iği ni gösterir, (Başımı. bir emele Satan kahraman,, , emelini başı pahasına Şebnem gibi doğ ve öl Yaldızlı bir gecede beytine gelince, şebnem gece hâsıl olur, gece yaşar,,; ölmesinin, yani t6- behhur etmesinin güneş harareti olması bir bilgidir, ilk hissimiz değ, Necip Fazıl © beyti ile (ilmi eşya) dersi vermek değil, şiir söylemek iste miş. H. Cahit Beyin hoşlanmadığı keli - melere gelince, bu kendisinin şiiri ne kadar (formel) ve durgun bir şekilde düşündüğünü gösterir. Her kelime şi- ire girebilir, (fosfor), hattâ (müvel i (müvellidölhumuza) Yeter ki şair bunu yerinde kullan - sn ve bir heyecan vasıtası yapabil - sin, Fosfordan aklıma g. Bey durmadığını ispat Tercüme eden: İsmail MUŞTAK detli bir nazarla italyanın yüzüne baktı, Hiç bir şeyden haberi almı- yan İtalyan zabiti bu karşı- çizda yarıştı. İhtiyarın. hide r ateş gibi yüzünde okunuyordu. el siya dell bei alay Çil bir eda ile: 7— Hay hay müsaade ederim. Dedi. Sesine keskin bir hal gel — Evet, müsaade ederim; her şeye, her istediğinize “lke ederim... Hehe., tabii müsaade ç derim.. Zaten benim nem varsa hep sizin değil mi? Hep sizin emrinize âmade değil mi? Benimle her şey yapılabilir, her şeye müsaade var.. İtalyan zabiti ihtiyarın yüzüne hayretle bakıyordu. Iyi bilmediği için dediklerinin hepsini anlayamamıştı. Fakat ihtiyar gü- lüşünden, yüzünün tekallüslerinden endişeye düşmüştü. Müklemburglu adam işin farkına verdiği için bilâ. ihtiyar yerinden fırlamıştı. Ana kız Saçma! Meşhur muharrir Nizamettin Na- zif, son aylarda nadir tesadüf edi- len şahsiyetlerden biri oldu. Eski- den sık sık gazete idarehanelerine uğrar, büyük tasavvurlarından bize tatlı tatlı bahsederdi. Geçen gün, nasılsa ona rastladım. Fakat ara- mızda dört katlı (o bir bina vardı. Hazretin sesi, rahmetli “Hergün, matbaasının en üst kat penceresin- den geliyordu: — He... y.. Hey.. Bana bak bel. Nasılsın bakayım? Başımı kaldırdım: İyiyim, sen nasılsın? — Görüyorsun ya, müstahkem bir kaleye çekilmiş, kâinatı seyre- diyorum. — Güzel ama, sığındığın kale. nin Bürcü bârusu çabuk yıkıldı. Hemen kükredi — Kim demiş, bürç ve bârusu yı- kıldı, diye. Sapa sağlam kaledir o. Yalnız bir şeyi eksik: Barutu yok! | Ben gülmeğe başladım: — Barut yoksa, s#acmadamı yok!. O da güldü: — Saçmadan çok ne var.. Ama, barutsuz saçma kari avlamağa kâ- fi gelmiyor... M. SALÂHATTIN Be | mmm mağı) tercüme etmiş, benim için : (omuzlarını silkmek değil ya, kalip bir çarliston oynasa bile (:.) fosfor keli sevdiremez) diyor. Ne ince söz, değil mi Eh! bu hususta raf edelim ki zamanm değiştiğini an. lamış. Fakat bu terbiyelice bir şaka mudır? bilmem, , M. Böraud'nun kitabi on değil, se- kiz senelikmiş!... Artık her şey hallo- Tundu; şimdiye kadar da 212 inci bi- ni basılmış... Ne iyi! Ne Fakat nl — Journal gazetesi için peşin ümle yazıl bir reportage kita. bı olduğunu ili ve (Fikir hare- ketleri) ismini taşıyan bir mecmuada tefrika edilmesini doğru bulmamı tım; buna cevap yok! Mamafi (kitap tan en Cahit Bey o doğruyu keşfeder gibi oluyor: (Mademki Rus- ya mütemadiyen dı bir memle « kettir, mademki yazılan kitaplar bir kaç sene sonra eskiyor ve yanlış ha le geliyor, o halde en son çıkan bir tabı bile okumak için neye zahmet et- meli ki biraz sonra o da eskiyecek ve yanlış olacaktır.” Bu muhakemeden sonra doğru yo- lu bulacağını umuyoruz; hayır, Cahit Bey: (O halde Bolşevik rejimini met- hetmek veya zemmetmek içis repor - tage kitaplarının, ne kadar. satılırsa satılan, bir fikir kıymeti yoktur, an- cak nazariveleri tetkik etmek bir ne- tice verebilir” diyemiyor. Halbuki böy ledir. Bilhassa bir mevzuu bah- solunca onun ancak yıkmak İstediği hâl hakkımdaki tenkitlerine cevap ve- ca esaslar, realitenin zaruretlerine gö re elbette tadilâta uğrar; onları ihti. onlara farkettir. meden ie değiştirir. H. Cahit Bey Bolşeviklikle mücadele etmek ve muasının ismine sadık kalmak i; yorsa nazariyat sahasma geçsin. . (M. Nittide N.A. B, im teveccühü- nü kazanamıyan talisizlerdendir) di. yor. Bunda açıkça tahrif var; çünkü ben M. Nitti'nin ehemmiyetsiz sayıl « masına İl olmadığ ledim. Teveccüh ne demek? Tr Cahit Beyin Richelieu'ye, Gladstone'a, çi ficld'e, Bismarck'a teveccühü mü var? Onların siyasetini bugün tamim mi ede ceğiz? Ben M. Nitti için (tarihi) dir dedim, (ununu elemiş, eleğini asmış) adamların mütaleaları ile fikir hare- keti olmaz. Bunu or, işe te- veccüh meveccüh gibi şeyler karıştı - rıyorsa ben no yapayım? Narullah ATA tebeşir gibi bembeyaz kesilmişler. di. Bir müddet ortalığa bir gergin- lik geldi. Gök gürlemesile “şimşek çakması arasında geçen kısa fası- la vaziyeti vardı, âdeta teneffüs. ler durmuştu. Fakat biraz sonra ihtiyarın sima- sındaki ihtilâç zail oldu, kıvrılan dü ve day emiş iz büz lüştü ve yemiş bir köpek gibi büzülerek ne bil. miyen bir adam haliyle öksürdü. Kendi cesaretinden kendisi de kork muştu. Erma bir sıkıntılı gerginli da- Zıtmak için bir araık fasılaya uğ- rayan muhavereyi tekrar canlandır- dı, buna Meklemborglu delikanlı a şikâr bir sevinçle o mukabele etti: Bir kaç dakika sonra sohbet eski tabii seyrini bulmuştu. Ihtiyar Üip şimdi Mr or- onların mevcudiyetletine büsbütün bigâne, sanki orada uy- kuya dalmış gibi idi. Elinden dü- şen iri.sopa bacakları arasında maksatsız bir şey gibi sallanıyordu. Eline dayadığı başı her an daha ziyade sarkıyordu. Fakat hiç kim- se bunun farkında değildi. Onun bu derin sükütü üstünde vere ahenktar bir dalga gibi yuvarlanıp gidiyor, bazan hoş ve neşeli bir söz. den kopan kahkahalar köpük gibi Bugünkü progra: İSTANBUL « Plük seyriyat, Fransrsca dera (İlerlemiş olanlara) Şehir o Tiyatrosu o Artisilerinden Müammer B, tarafından Menoloğ va Anadolu Ajansı haberleri Bedayii musiki hayat laturka meşriyat (Se , Veciha, Servet hanımlar, Tahsin Bey ve 18 18,30 “ 100 Mesut, Ruşen, Cevdet Beylerin iş: | tirakile, 2120 Anadolu Ajansı ve Borsa ahberleri 2130 Necip Yakup Hey orkestrası, ANKARA: 1230 Gramofon . Orkestra ( Kaman konseri Ekrem Ze- VARŞOVA MIS m 1540 Piyano parçaları, 17,10 Çocuk prog ramı, 17,40 Müsahabe, 1755 Oda musikisi, 1850 Zirai müsahabe, 19 Müsahaba, 1920 Org mücam; 19440 Bariton muganni ta rafından şarkılar, 20 Muhtelif mürakabeler, 21,05 Gürcü şarkıları, 21,15 Orkestra kense- ri, 22,15 Popüler sözler, 2230 Sopran mu- ganniya tarafından çarkılar, 23 Ciddi musiki, 24 Musahabe, BÜDAPEŞTE 550 mi W7 Koman virtüorları tarafından Keman Konseri (Jeaö Hubay'in iştirakile, 2030 Bur dapeşte operasından naklen Vardi'nin Trou badowr operası, Müteakiben plâklar. VİYANA S7 m 18,20 Avusturya musikisi; 1010 Amele bir- iğinin neyriyatı, 19,35 Müsakabe, 20,35 Hay eserlerinden mürekkep konar, 2245 Akşam haberleri, 2105 Eğs-Palastan il, 2025 Esperantoca meşriyat, 235 Akşam seri, 3, Helzer, BÜKREŞ 34 ve 1876 m; 13 Borsa haberleri, plâk, 14 haberler,plik 18 Radyo orkestrası, 19 Haberler, 19,15 Rad: yo orkastrasınm devamı, 20 Üniversite dersi, 20,20 Plâk, 2045 Konferans, 21 Oda musi kisi, 21,30 Konferans, 2145 Mme Rodrigo Athanaslu tarafından teganni, 22,15 Me A. malin Bartfeld tarafından Keman konseri, 2245 Haberler, 23 Cism restöranından mak- len hafif munüki, BRESLAU 316 m. 17 Hafif musiki, 1830 Şimale ait konferans 1850 Mazart'ın eserlerin. ser, 18,10 Alman bestek den keman konseri ger). 19,45 Müsahabe, 20 Ml mağriy. ber - Brahma'ın eserlerinden), 21 Gi sa haberleri, 21,10 Unutulmuş Alman ları, 22,10 Açık şarkı, 2335. Gece mulükisi 1 Silaya musiklek. Selim Sırrı Beyin konferansı Istanbul Radyosunda Selim Sırrı Bey yarın akşam saat 7 de mutad konferan- sını vetecektir. Mevzu : Halk terbiye- sinde İsveç musikisinin mevkii, Selim Sırrı Bey konferans © arasında fütle bazı İsveç türküleri “de çalacak- tar, MİRA kazik, Himayeietfalin bir tavzihi Piyasada Himaycietfal firması altın. da takvimler satılmaktadır. Himayeiet- fal Cemiyetinin bize gönderdiği bir mek- tupta bu takvimlerin cemiyet tarafın - dan tabeldilmeğini ve tabedenlerin de cemiyetle hiç bir alâkası olmadığı ta- rih edilmektedir. Harik Hayat K Türkiyede bilâfasıla icra; Telefon : Beyoğl taşarak yükseliyordu. Fakat ihtiyar yahudi bu gürül- tülerin altında sanki nihayetsiz bir karanlığa dalmış, sanki hicap ve ıstırap içinde boğulmuş gibi hare- ketsiz, sessiz, duruyordu. Üç erkek masadan kalktılar; ar- kalarından kadınlar, ilk önce Er. ma tehalükle, son annesi daha .ağır adımlarla yürüyerek, eğlence. li bir oyun teklifine icabet ediyor. muşçasına hep birden, neşe içinde otelin musiki (o salonuna gittiler, Kimse dönüp ihtiyara o bakmadı, varlığınm bütün ağırlığile sandal- yesi üstüne yığılmış — gibi oturan Salamonu davet (o etmeğe hiç biri lözum görmedi. İhtiyar yahudi yal- nız başma kalmca, geceleyin üze- rindeki, yorgan düşüp te vücudü serin bir hava cereyanile birden bi- re ürperen bir insan nasıl ürkerek uyanırsa o da bu boşluk içinde ür- kerek kendine geldi, bilâihtiyar göz lerini kaldırarak boş sandalyelere ağır ağır bakındı. Tam bu esnada kulağına gürültülü bir cazın aksak ve cazibeli nağmeleri geldi. Musi- ki sesleri arasına raksı teşvik eden Eee da karışıyordu. Danse- iyorl , Evet dansetmek, sıçra- mak, bunda lüzumu kadar kuvvet- Sigortalarınızı Galatada ÜNYON SİGORTASINA yaptırmız. Kumpanyasma bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. sinema yıldızı En güze Müessif bir irtihal Merhum miralay Mustafa Hayri Bey kerimesi kız muallim mektebi mü- dür mun İsmet ve 15 inci mektep muallimi Servet Hanımların validesi ve Sümer Bank vezne şefi Orhan Be- yin kayınvaldesi Same Hanım dün saat 3,15 te vefat etmiştir. Cenazesi bugün Mahmutpaşadaki hanesinden saat İl de kaldırılacaktır. Allah rahmet eyle - sin, MUESSIF BİR OLUM Eski Liman Reisi Bahriye feriklerin- İ den merhum Sami Paşa torunu ve Asli- ye Uçüncü hukuk mahkemesi azalığın- dan mütekait Istanbul Gümrükleri Şef avukatı Nurettin Beyin 12 yaşındaki kı- zı Samiye Hanım düçar olduğu maraz mühlikden kurtulamıyarak gülnihali ha- yatı sönmüştür. Cenazesi bugünkü Per- sembe günü saat 10 da Kadıköyünde A- çı Badem yolundaki 43 No. lu Sami şa köşkünden kaldırılarak Eyüp Sultas da Defterdarda ailesi makberesine def- nolunacaktır. Cenabı hak “| sabri Cemil versin. Teşekkür ebeveynine (13279) Bu akşam herkes MELEK sinemasında LİLİ DAMİTA MONA GOYA - FRANÇOISE ROSAY ve TANYA FEDOR tarafından temsil edilen ŞEN OLALIM Fransızca sözlü büyük Metro Goldwyn - Meyer filmini görmek ve eğlenmek için toplanacaktır. Ayrıca Paramount “&nya havadisleri. | İstanbul kons tib > Hslgraf, mektup ve telefonla ; taziyede bulunan hanelerimize kadar teşrif eden zevatı kirama eman ni ni ISTANBUL BELEDİYESİ Şehir Tiyatrosu akşam saat 20 de ZEHIRLI KUCAK 4 Perde Yazan Loic Le- curiadic. Tercü- me eden Sait Ali, Uniformalı zabitana Genzilât vardır. 919 Yen! naşriyal Holivut Holivint'un”4 üncü söne 8 İnci sayısı €n son kadın modelleri ve güzel ör. tist resimleri ile intişar etmiştir. Himayei Etfal Cemiyeti, Umumi Merkezinden : Ankarada Yenişehirde . Gazi caddesi üzerinde eemiyetimize ait arsaya apar- tıman yaptırılacaktır. Apartımana ait proje için 10 Mart 934 de kadar bir mü- sabaka açılmıştır. Taliplerin malâmat al- Umumi merkez mu eyiemeleri lâzım. üzere Ankarada ilberina salracaat dır. aza Ve Otomobil Hanmda Kâin ia Ünyon yı muamele etmekte olan lu 4.4888 637 ti, güpegündüz dansetmek. «. Zaten bu tenbel, bu işsiz güç süz adamlar kadınları hep böyle av lıyorlar... Ihtiyar Salamon hiddetle yerin. den kalktı ve kalın sopasını eline alarak onların bulunduğu salona doğru sessizce yürüdü. Salonun ka. pısma gelince durdu. İçerinin man. zarası şu idi : Meklemborglu deli. kank piyanoya yan vaziyette otur. muş, bir taraftan dansedenleri sey- rediyor, bir (e taraftanda o aralık pek moda olan bir Amerikan hava. sını ezbere çalıyordu. Erma İtalya. Iı: zabitle, iri yarı annesi de iri yarı vücudünü müşkülât ile bir ileri bir geri götüren ahenktar bir raks için. de uzun bacaklı Kont Ubaldi ile dansediyordu. Fakat, ihtiyar göz. leri Erma'dan ve birlikte dansetti- ği erkekten başkasını görmüyordu. Bir tazıya benziyen bu erkeğin di öyle bir hali, “okşaytcr elleri Erma'nm omuzlarını, sanki kendi- sinin malı imişçesine, öyle bir tu- tuşu vardı ki... Artık şüphe yok ki kızını çalan haydut bu idi, şimdi raksın dalga- ları içinde ikisinin de vücudünden çıkan alev bunu aşikâr gösteriyor- du. Evet o idi, ondan başkası ola- mazdı. Bunu kızmm gözlerinden okuyordu. (13291) Şehrimizin Opera Heyetinifi Temsilleri Bir müddetten beri şehrimizin bestekâr Mösyö Kapoçelli ve mahdufffi tarafından Ceşekküle çalıştıkları bir ya heyeti hazırlamağa muvaffak olm ır. Mezkür opera heyeti şehrimizin mış amatör profesyonel simalardam o 40 kişiden mürekeptir, Bir çokları diğ atuardan mezundur! Heyetin ilk temsili olarak“ önümüzdüğ cuma ve pazar günleri matine sâst de Fransız Tiyatrosunda De V. en meşhur operası olan TRAVİATA ile başlıyacaktır. Temsilin en gsühim rolleri Matrsiğ) Mari Karakaş, Matmazel Ciakirinn; mazel Kataneo, Mösyö de Marehi Mösyö Sercioviç tarafından icra edil tir, Fatilar ucuzdur. surette içtiman davet olunur. İşbu man elli ve daha ziyade hisse sahibi” lan hissedarlar iştirak ederler ve ref. hibi olabilirler. Ruznamei müzakerat : 1 — 1933 senesi hesabakı ; Meclisi Idare ve Murakıp kıraati ve hesabatı mezkürenin ile Meclisi idarenin ibrası. 2 — Ilemali müddet eyliyen yerlerine aza intihabı 3 — Ikmali müddet eyliyen lerin yerlerine murakıp intihabı v8 retlerinin tayini, si Yeni model Allegro diy haya an <A evvela taya sürmek ve badahu haya Geriden R. ger aş a rr ala EN em a here tadar, N Burkhara Gamtenbein ve Şu, Bahat Stand Mühim tekemmülat, (10737) Gelen evrak geri verilmez — göçen nüshalar 10 kuruştur. — Gazeli matbanya ait işler için müdürü # raeaat edilir. Gazrteriz Minler İlyetini kabul etmez. i bu gözlerde keskin bir p vardı, # Evet şimdi bu tuvaleti ye rin dalgaları altında kapal! bu vücudü, kızını dün gece çalan hırsız bu idi. Ihtiyar kızmı bu hırsızın elinden kü almak © isteyormuşçasıma, lâihtiyar bir adım ilerledi * kat Erma bunun farkmd” ere bütün eri kendisini baştan olan kavalyesinin ahengin€: kine uymuştu; İtalyalı zabit? disi de farkında olmıyarak pençesine almıştı. Erma nerede olduğunun."* zamandan beri dansettiğini yi da değildi. Kendisi bu erke gif ları arasında dönerken ö tiyar babanın titrediğini, daraldığını, kan çanağına gözlerinin sabit nazarlaril? bir hiddet içinde ona bakti, ii) DE Ne Bpap ENES ESEZ EFE KİL SLURE SİS SS müyordu. Kendinden ba: hissetmiyor gibi bir hali Genç vücudunu — bütü” nefesini kısan bir süratle, 5 ya benziyen bu raksın de, mukavemetsiz, oynark*f ği kendini, bir de kol 4 nu kucağıma çağıran ” RE FİSELESLOOŞ a ei 7 IE UR SİLİS ERE LE raf EİSEESEZEASE