Haftalık Siyasi İcmal Dünya'nın karışık: hali Dünyanın büyük bir siyasi (o buhran içinde bulunduğu © anlaşılıyor. Rusya Üzak Şark'ta Japonya'nın taarruza geş- mek üzere bulunduğunu Harbiye Komi- seri Voroşilot gibi salâhiyettar bir zatın ğ ediyor. Almanya Avustur- ini tehdit etmekte. Fransa kararsızlık içinde bulunu- yor. Amerikada Roosevelt'in — iktisadi buhran ile mücadelesi devam © ediyor. Lehistanla Almanya arasında imzalanan misak Avrupa'daki muvazeneyi alt üst etti. Bu misakım Almanya ile Lehistan arasmda Rusya'ya karşı bir tecavüz mi- sakı olduğunu söyliyenler vardır. İngil- tere ve İlalya Almanya'nın silâh nokta- sından müsavatını . Siyasi vaziyetini takviye eden Almanyanın si- Tâhlandıktanı sonra kabına büsbütün sığ: mıyacağından endişe edenler her gün ço- galyor. Velhâsıl dünya büyük ka - Tarsızlık içindedir. Bir harpten ısrarla bahsediliyor. Filhakika 1934 çok fena baz: benzerlikler olduğu görülür. Viya- nr'da 1815 senesinde & yapılan sulh ile 1919 senesinde (o Versailes'da yapılan sulh çok defa biribirine benzetilmiştir. 1815 sulhünün tespit ettiği vaziyet tam on beş sene devam etti, 1830 senesinde Belçika Felemenk'ten ayrılmak suretile Viyana'da kurulan sistem ilk defa ola vak bozuldu. Bu sene de Versailles sul- hünün tam on beşinci yılındayız. Eğer yirminci asrın sulh muahedeleri 19 un- çu asrın muahedelerine benzer (o bir şe- kilde tadil edilecekse, bu, 1934 senesin- do vapılacık demektir. Ancak şunu ha- örlamalıdır ki bu benzerlikler ekseriya aldatıcıdır ve tahakkuk ta etmez. ».. Rusya - Japonya: Haftanın beynelmilel | münasebetler noktasından en ehemmiyetli | hâdisesi Sovyet Harbiye Komiseri Voroşilofun Japon tehlikesini tebarüz ettiren nut- kudur. Sovyet Rusya ile Japonya ara- sındaki münasebetlerin normal malüm bir keyfiyeti. Geçenlerde Sta- Fin de Sovyetlerin kongresinde söylediği bir nutukta Japonya ile Rusya arasmda- ki gerginliğe işaret etmişti. Ancak mü- nasebetlerin bu derece aykırı olduğu bi- linmiyordu. Voroşilof Japonya'yı taar- rız emeli beslemekle itham etmektedir. Sonra “gelirlerse görecekleri de vardır,, tarzında bir o meydan okuyuş geliyor. Voroşilof Sovyet Rusya'nın Uzak Şark'- taki hazırlıklarını uzun uzadıya izah et- ti ve Japon taarruzundan asla korkma- dığını bildirdi. Harbiye Komiserinin bu nutku Japonya'da derin bir tesir husule getirmiştir. Bu, Sovyet Rusya'nın şim- diye kadar konuşmadığı / bir lisandır. Japonlar, uysal bir siyaset takip eden Rusya'nın ansızın lisanı değiştirmesinin sebeplerini araştırıyorlar ve bunu Rus- ya'nın siyaseten ve askeri noktadan ha- zırlanmış olmasında buluyorlar. . Almanya . Lehistan - Rusya: usya son sene içinde siya« seten ve askeri noktadan hazırlanmış bu- Ancak bu rivayetleri hakikat olarak kabul etmek kolay değildir. Almanya ile Lehistan arasında o bu kadar geniş bir maksadı hedef ittihaz eden bir anlaşma yapılması akla yakın gelmiyor. Yapılsa da bunun tatbiki kolay değildir. Bina- enaleyh şimdilik bunları © dedikodudan ibaret telâkki etmek lâzımdır. Bunun- la beraber, bu dedikoduların çıkması bi- le Avrupanın kararsızlığına bir delildir. ... Avusturya - Almanya: fm hedefi, belki de Hitlere 'Avusiu: ile meşgul olmak için fırsat hazırlamak- tan ibarettir. Filhakika bu misak imza edileli Almanya Avusturya ile meşgul olmağa başlamıştır. Dahilden Nazi'lerin tahrikâtile hariçten propaganda ile Doli- fuss Hükümetini devirmeğe çalışmakta” dır. Çünkü eğer Dollfuss Hükümeti is- kat edilip te yerine Mili Sosyalit Fır geçecek olursa, Avusturya > arasındaki tahaklcuk manya birlik filen etmiş olacaktır. Avusturya, gerek Almanyaya gerek diğer devletlere bu tahrikâttan şikâyet eden bir nota tevdi etmişti ve kanaat verici cevap veril iği takdirde mesele- yi Milletler Cemiyetine havale edeceği- ni bildirmişti. Almanya bu notaya baş- tan savma bir cevap vermiştir. Hattâ devletlere diğer şikâyet ettiğinden dola- yı Avusturyaya “dota . Sonun da da bir tehdit vardır: Milletler Macaristan: ziyaret ediyor. Bugün ya- rm, Viyana'ya avdet eder etmez, Alman- yayı şikâyet edeceği bildiriliyor. Ancak büyük devletler böyle bir ha- meyal. Çünkü Meler Gzmiyeti me Wşıyorlar, Çünkü Mil i ma nen çok zayıflamış bir haldedir. Şunu da hatırlamak lâzmmder ki Avusturya'nın Almanyaya ilhakı meselesi | yalnız bir Alman - Avusturya meselesi değildir. Avrupa meselesidir. Buna Almanyanın dostu İtalya da dahil olduğu halde bütün devletler muarızdırlar. #ağrppa Silâhsızlanma ihtilâfı: Silâhsızlanma hakkındaki İngiliz ve Italya notaları neşredildi. Aylardan be- ri Fransa ile Almanya arasında bu me- sele etrafında muhabere cereyan etmek- te idi. Muhaberelerin cereyanını uzak- tan seyreden İngiltere ile İtalya nihayet iki noktai nazarı telif etmek maksadile tavassut etmektedirler. o Almanya ile Fransa arasında tebarüz eden ibtilâfın hülâsası şu idiz 1 — Almanya 300 bin asker istiyordu, Fransa 200 bin askerde ısrar ediyordu. sinden sonra ba silâhlara sahip olmasını kabul ediyordu. Ingiltere ile İtalya notalrı Almanya'- nm müsavatını kabul ediyor. İtalya Al manyanın 300 bin askere sahip olmasını muvafık buluyor. İngiltere 200 bin ile 300 bin arasında mutavassıt bir rakam kabul edilebileceğini bildiriyor. Ancak rakam ne olursa olsun, o Almanya ile Fransa müsavi olacaklarından © mesele © kadar ehemmiyetli değildir. - iç ba ile Fransanın ikinci ihtilâf nok- fenası, o Lehistan ile Almanya Oda hakkındaki kararları daha ehemmiyet anlaşmıştır. Lehistan ile Almanya sra- | lidir. Çünkü Almanyanın silâhsizlanma sındaki mizakın hedefleri. Avrupa siya- an ve Milletler setinin bir muamması halini aldı. Bu mi- sakın Rusya'ya karşı bir tecavüz siya ya'yı Almanyaya verecek. Yani Rusya. nın parçalanması ve i Avrupa, bir. Alman - Lehistan Kl A yeri Hitler ile Pilsudski'nin anlaştık Artık tecrübe devresi mevzuubahis de- gildir. Almanya 200 bin olsun, 300 bin bin olsun her ne olursa olsuri sahip ola- cağı asker miktarı taayyün edince, der. hal müdafaa silihlarma da sahip olacak» tr. Yalnız İngiliz teklifi tayyareyi is- tisna ediyor. İki seneye kadar harp tay- yarelerinin ilgasr için bir itilâfa varıla- mazsa, Almanyanın ancak o zaman tay- ie olahileceğii Milliye söylenmektedir. . Filhakin bu, Hu- saian mz cihan iktisat konfe- ansına tevdi ettiği maruf projenin tat- bikinden başka bir şey değildir. Ba riva- yetleri doğru olarak kabul edenler, Pilsudaki'nin büyük bir o Alman dostu olduğunu da hatırlatmaktadırlar. Yazan; Stöfan ZWEIG değil, böyle bir şey olamaz, ken - disi mutlaka aldanmıştır, yanlış görmüştür. Eğer hakikaten yaban- cı bir erkeğin odasına giren © ise bunu neden yapmıştı? Neden, evet meden? İhtiyar Salamon bu sualin cevabmı zihninde araştırmak İste medi ve fena bir hayvan kovuyor - muşçasına o da kafasının içinden o düşünceyi çıkardı. Fakat ne yap- sa demin firar eden hayalet gözü önünden ayrılmıyordu. Sanki bu kadın hayali şakaklarına yapışmış gibi idi: Bundan kendini kurtara- mıyor, onun tesirinden bir türlü sıyrılamıyordu. O dakikadan itibaren kararmı verdi: Hakikati öğrenmeli idi. Dur duğu yerden ayrıldı, koridorun dı varr boyunca bir bür başa kadar soluk soluğa Yürüdü, kızı - nın odasına kadar geldi, Gördüğü manzaranın dehşetin - den tüyleri ürperdi: in o ya- bancı odadan çıkan kadın kendi kı zı idi, artık buna şüphesi kalma - Yıkılan Bir Kalp omıyacak. ilgası için aralarmda anlaşmalarını bek- ir Bir itilifa varamazlarsa ancak İm Almanya da tayyare inşa cde- İngiliz ve İtalya teklifi silâhsrzlanma ihtilâfını hal yolunda dımdır. Yani Tercüme eden: İsmail MUŞTAK mi koridorun iki tarafındaki o- dan yalnız kızının odası ay - dınlıktı, yalnız bu odanın perva - zmdan ince ve titrek bir ziya geli- yordu. İhtiyar Yahudi eğilip anah- tar deliğinden baktı: İçeride be - yaz bir cismin dolaştığını gördü. Sabahın dördünde kızının oda- smda hâlâ aydınlık vardı. Çok geç meden bir elektrik düğmesinin çev duydu, kapının pervazın- dan görünen titrek ve beyaz ziya söndü, ortalık gene kapkaranlık oldu... Hayır hayır, hayale kapılmağa mabal yok: Gördüğü bir hakikat - & ve demin yabancı bir erkeğin o- dasmdan çıkıp kendi odasına gi - den kadım bizzat Erna idi, kendi. sinin kızı idi. İbtiyar Yahudi dehşetten titri - yordu. Vücudü buz kesilmiş, âdeta bütün azası donmuştu. Ayni za - manda tepeden tırnağına kadar her tarafımı bir ter bastı, n mesamatını su kaplamış gibiydi. MİLLİYET CUMA 9 ŞUBAT 1934 KULAK SE va TAPIR Fırça ve kalem... Resimden anlıyan bir arkadaşım dan dinledim: — Elif Nacinin “D,, grupu ser- isinde teşhir ettiği (o tablolardan , evet bir değil iki tablosu satıldı. Ben, bu inanılmaz hâdiseyi, resim tarihimizde bir dönüm nok- tası gibi kabul ediyorem. — Acaip, diye © sordum, neden bu? Tasrih etti: — Sebebini anlatmazdan evvel, sana şu kadarını söyliyeyim ki, E- lif Nacinin tablolarına karşı hay- ranlık duyanların başında ben va- rum? Sordum: — O halde, neden iki tablosu- nun satılmasını mühim bir hâdise — Şimdiye kadar hiç bir tablo- da fırçanın ikinci | plâna düştüğü görülmemişti. — Anlamadım! — Bunda © anlaşılmıyacak bir şey yok. Muharrir Elif Naci olma- saydr. ressam Elif Naci de olmaz- dı. Bana resim tarihinde, tablola- rını, kaleminin kuvvetile satan baş- ka bir sanatkâr gösterebilir misin? M. SALÂHATTİN neşriyat. 19,30 Hanımlar heyeti tarafından a- laturka musiki neşriyatı (Eliza, İnci Ülkü, Sevim) Hanımların iştirakile. 21,20 Anadolu Ajansı ve Borsa ha- berleri, 21,30 Necip Yakup Bey idaresinde Orkesira., e ANKARA: 1239 Gramofan, 18 Keman konseri $ taralindan). 18,49 Farmsen ders, 19,15 Gramofon, 20 Ajass haberleri, VARŞOVA Wiz m. 1305 Mandolin orkestrası ta- 13,15 Mandolin orkartrmar Ban devami, 16,40 Plik ile Karnaval havaları, 17.58 Solist konseri tazannili, 18,59 Müsaha- be, 19,20 Polonya musikisinden © mürekkep konser, 20 Müsahabe, ZİĞ5. Meskiye dair konferans, 21,15 Varşova İilharmenik takımı m Sanfonik kanser, 2149 Dana mu- sikdei, Musanhbe, Dans mrasükii. BÜDAPEŞTE #50 me 18,30 Plük, 18 Stenografiğdersi, 19,30 Salon ve vak takımları tarafından (Ekrem Zeki Bey ser Fejes ta kımı, 20,İŞ Spor 29,00 Mürahabe, 21 Tayan- nil operet musikisi, 2240 Haberler, müten- kiben Sigan musikisi. VİYANA S07 mi 13 Haberler, plük, Kaberler, plâk, 18 Rad. Senfonik konserin devamı, 22,45 Hal BÜKREŞ 364 pm: 18,10 Koro konseri, 18,55 Seyyahlara mah- sus neşriyat, 19,10 Spor, 1825 Beden sporu, 19,35 İnsanlar arasmda mücadele, 20 İki hi- kâye, 20.25 Sant ayarı, ve. 20,35 Tebeşir çen beri, Kreidekrein, isimli temsil, 23 Son haber- ler, 23,20 Akşam konseri. BRESLÂAU 316 m 17 Hafif mesild, müsahabe, 19,10 Müsaha- be, 20 Milli musiki, 21,10 Opera ve şarkılar, 23,35 Hafif musiki, —————— Almanyayı da silâhlıyor, Fakat silâhsız- lanmayı temin etmiyor. Fransa silâh is. tiyordu. Silâhlı kalacak. Almanya müsa- yat istiyordu. Müsavatı temin ediyor. Bu badirede silâhsızlanma istiyenler açıkta kalıyor. Ahmet ŞÜKRÜ tılmak, onu yumrukları altına Gözleri odanın karanlığı içinde sabit bir noktaya dikilmişti. Yanı- başındaki karyolada karısı rahat rahat nefes alıyor, kayıtsız bir uy ku içinde uyuyordu. Salamon ilk önce karısını uyan dırmağı düşündü. Evet onu hızlı hızlı sarsarak uyandıracak, demin koridorda vâkıf olduğu feci haki - kati ona anlatacak, kalbini taşıran gazabın bütün kuduzluğile yüzü - ne haykıracaktı. Fakat yapamadı; bu korkunç Bir anda verdiği bir karar ile kı zınm oda kapısını tekmelemek, bu kapıyı bir hamlede kırarak içeri a- külât ile kendi odasının önüne ka dar gidebildi, kapınm tokmağını nan bir hayvan gibi kendini, şaş - kın bir halde, yatağın içine fırlat- tattı. Salamon yatağa uzanmış, tıpkı bir ölü gibi, hareketsiz duruyordu. Makbule Hanım kocası Nezihi Beye dedi ki: ğ : — Bugün sende başka bir hal görü- yorum. Neyin var Allah aşkına! Nezihi Bey kafasını o gazeteye sok- muştu, hattâ doğrulmadan kısa bir ce- vap ve! ? Neyim olacak ki? Makbule Hanım #ofranı zerindeki ekmek kırıntılarını mi tepeler ha- linde topluyar, gözleri düşünceli, kafası başka yerde, yemekten sonra hazırlıya- cağı kahve için hiç te istical göstermi- yordu, ş — Ne bileyim? Dedi, acaba işlerin mi iyi gitmiyor da, benden sallıyorsun. Nezihi Bey kafası gene gazelenin i- çinde: Nezihi Bey hiç te kendisi ile meşgul de- ğildi. Bir aralık Mekbule Hanım: — Bir erkeğin can | sıkıntısı olurda karısına söylemez mi? Dedi. Bazı kocalar vardır ki, bilhassa karıla- hi nmazlar. Nezihi Bey de onlardan Nits- kim ani bir hiddetle birden bire doğruldu. Elindeki gazeteyi o buruşturnrak sofra- nın Üzerine altı: — İâllah sizlerden, dedi. Allah ağ kına bana sr pe EE Ve hızla sım basına geçi s0 kağa çıktı. Makbule © Hanım büsbütün şaşırdı. Fakat endişesi de arttı; — Acaba ne oluyor? Nesi var? Nezihi nin bu kadar sinirli olduğu yoktu. Sonra da kendi kendine karar verdi: — Yok, hayır, bu (böyle devam ede- mez. Kirpiklerinde toplanan bir o damlayı sildi, Yüzünde gizli bir ıstrabın hazin ifadesi okunuyordu. Gözleri masanın ü- zerine buruşturarak atılan gazeleve ili; ti, Sanki bir cinayet olmuş ta, keti! ku İı bıçağını oraya atrwermiş gibi titi Yavaşça kolu gazeteye uzandı. Aldı ve Aç; — Acaba neresini okuyordu? Okur- ken sapsarı olduğunu, hattâ titrediğ'ni gördüm, Muhakkak bir şeyler var. Fakat 8ö lemiyor. Ve gazetede bu “bir şeyler, i arayan gözleri büsbütün doldu. başı sofranın ü- zerine düştü, ağladı, ağladı. .... Biribirlerini sevmiyor değillerdi. Ne- zihi Bey çalışkan adamdı. Gerçi istedi- ği kadar para kazanmış ve servet yap- mış değildi. Fakat müşterek haystlarm- da sabır ve cesaret denilen iki güzel va- sıf vardı. Senelerden kocasından biran olsun şüphelenmemişti. Şimdi ne- den icini bir korku almıştı? Bazı manevi hastalıklar vardır ki vücudü tehdit eden alelâde hastalıklardan korkunçturlar ve daha çok fazla ıstırap verirler, ... Sekiz gün geçti, Karı ve kocanın vazi- yetlerinde bir değişiklik olmamıştı. Mak- | bule i sebebi de, ne onun, ne bunun biribirle- rine söylemek istemedikleri, fakat arala rında mevcut olduğu pek aşikâr duyulan bir “şeydi. Makbule Hanımın asıl korktuğu şey, kocasının bir başka (© kadını dösünmesi olması ihtimal — Vay, niçin ? — Zaten bıyıklarım kısa idi. Bir ta- raftan da ağarmağa başlamıştı, iyisi mi keseyim dedim. Hem © böyle daha genç a Ertesi gün: — O kadar kravatların var, Neye bu yeni kravatı aldın? — Bu beyaz benekli Jâcivert kravat Ar 0 ec Hanım > n İyi | gitmemesinden ileri vülün işl İner Makbule kat etmişti: “Artık gazete de okumuyor - ide düşündü. Hasa bir şeye daha dik- Gazeteler canımı sıkıyor. | yapmalı ekme yaptcali?. İ gün anat (17) de Cağalı — İsmine tesadüf etmekten mi korkuyorsun? Yoksa sen de #imal yaptın? İhtilâsm mı var, zimme. | tinde para mı kaldı? Muhakkak , mu- hakknk böyle bir şey var. — Makbule, sen şaşırdın mı, böyle bir şeye nasıl inanabiliyorsun. — Muhakkale bir şey var ve ben- den saklıyorsun. o Namusumuzun iki paralık olacağından korkuyorsun. Na- file yemin etme, benim sana emniyetim | kalmadı. Ben artık burada seninle ya- şayamam. Seni gözümün önünde tev- kife gelirlerse , ben ölürüm. — Mökbule, sen sahi çıldırmışam. Nezihi Bey kolünu uzattı. Makbule şiddetle iti — Bu evde daha bir dakika fazla kalamam. Ben anneme gideceğim. Bere- ket versin, beni kabul edecek bir ai - lem var, Nezihi Makbuleyi tutmak için aya- terkederek kaçıyor. Üç defa kalkmak istedi ve her de - fasında bir isyan hareketile tekrar © - turdu. — Mademki benim böyle bir cürüm işleyebileceğime inanıyor; varsın git - sin. — Halbuki bütün bu facianın orta- da hiç bir sebebi Sadece Mak - | bulenin kafasında bir şüphe basıl ol - muştu. Bütün sebep bundan ibaretti. Nezihi Bey de bu şüpheyi izale edeme- mişti. Belki de istememişti. Mademki | karısı, o kabiliyette görüyordu, artık | onu sevemezdi, geriye çağıramazdı. Bir- den bire hayat gözlerine bir m si. bi göründü. Artık yaşamağı dediyordu. Elleri konsolun gözüne dal- dı ve bir tabanca çıkardı. Şakağına da- yadı, çekti. vidi Makbule Hanım kocasının ölümü - nü haber alınca: .— Adliye tahkikatın durdurmak için böyle yapmıştır. Tâ ki cürmünü ben öğrenmiyeyim di: Sonra ne kalpsiz adammış, Benim için iki satır bile ya « zıp bırakmamış. 00 Re Himayeietfal Üsküdar kongresi Himayotetfal Cemiyeti Üsküdar şu- besi senelik kongresini şubatm 9 un - cu cuma günü Üsküdar Halk Fırkası binasında yapacaktır. Halkevinde Halk ders'eri şubesinde Halkevinin halk dershaneleri ve kursları şubesinin komite intihabı bu- merke- zinde yapılacaktır. 1934 Matbuat Almanağı Matbuat Cemiyeti tarafından ter- tip edilmiştir. 933 senesinde gerek memleketin i- çinde ve gerek hariçte husule gelen mühim vak'alar ve hâdiseler, Vekil- ler Heyeti, mebuslarımız, vilâyet teş- kilâtı, gazeteler ve gazeteciler Alma» ağın başlıca münderecatını teşkil ©- der. Tanınmış muharrirlerimizin gün lük mevzularına dair kıymetli maka- lelerini de ihtiva eder. Kıymetli ve madide resimlerini muhtevi olan bu eserin tab'ına da son derece itina & dilmiştir. Fiatı 100 kuruştur. Salış Yeri Kanaat Kütüphanesi 1 ik gil Vaziyeti düşünüp muhakeme et- meğe çalıştı, fakat muhakemesine p | bir türlü intizam veremiyor, kafa- gebertinceye kadar dövmek istedi. | sının içinde kör birer yarasa gibi 'akat geniş ve şişman gövdesini | uçuşan düşünceler hep biribirine taşıyan bacaklarında derman yok- | karışıyordu. tu, adımları sendeliyordu. Bin müş O ne korkunç hakikatti Yarab- bi! Kızı, Erna, bu sevimli, bu şe - fakatli, bu terbiyeli, bu tatlı bakış lr çocuk... O hâlâ bir çocuk değil iydi? Akşamları işinden evine dönüp te onu bir mektep kitabı - nın üstüne eğilmiş, mini mini par mağiyle takip eti harfli satır ları okumağa uğraşırken gördüğü zamanlar o kadar uzak mıydı Hâlâ dün olmuş gibi hatırlıyordu: O bazan tatil saatlerinde mektebin kapısına gider, arkasında | solgun mavi kumatşan kısa elbisesile çı - kan kızını alır, yakındaki pastacı- ya götürür, ona pasta alıp yedirir, çocuk bu hediyeden duyduğu se - vinç ile babasınm boynuna sarıla rak şekerli ağzile onun yüzünü gö- zünü öperdi. Bu daha dün olmuş değil miydi? Hayır hayır dün olmuş değildi, bunun üzerinden birçok seneler hakikati yüksek sesle, nasıl anla - | geçmişti. Kızı artık o cocuk değil- tabilirdi? Hayır bunu ifade edebi- | di; fakat şurası muhakkak ki daha lecek kelimeler, mümkü: du | dün, daha bundan yirmi dört saat daklarından çıkamazdı. O De | evvel bir camekânm önünde bir Evet dün baba kız e çarşıya gitmişlerdi. Dükkânların önünden geçerlerken bir camekânın içinde mavi ve sarılı bir süveter görmüş- lerdi. Erna bu parlak renklerin im- tizaema hayran olmuş, ellerini yal varan bir vaziyetle kavuşturarak, neşeli bir kahkaha içinde, arzusu- na mukavemet edilemiyeceğini bil mekten mütevellit bir emniyetle: “Babacığım, * bana bünü alır mış sın?” demişti. Halbuki gene bu kız bugün, bu gece yarısı anasının babasını yanı ndaki odadan çı- karak yabancı bir odaya gitmiş, yabancı bir yatakta yabancı bir er keğin koynuna çırçıplak girmişti. Zavallı ihtiyar içini çekerek söy lenmeğe başladı: — Allahım, Allahım! Bu ne ayıp şey! Benim yavrum, benim o kadar nazlı büyüttüğüm kızım bir erke- ğin odasına, bir erkeğin koynuna girsin, bu ne hacâlet! Fakat bu er- kek kimdir acaba?. Evet bu erkek kim olabilir?. Biz buraya geleli daha üç gün oldu. Burad. ğumuz üç erkeğin hiç birini üç gün evveline kadar tanımıyordu. Ne odar ve uzun suratlı Kont Ubaldi, ne onun yanındaki İtalyan zaiti, ne de Meklemburglu i kanlı, hayır hayır, Erna bunları İ tün sün ne ypıyorlar, İPEK Sinemasında Dünyanın en büyük tenoru “SERSERİ KRAL, ın unu- tulmaz mübdii DENNİS KİNG Dilber THEMA TODD ve canciğır komikler LAUREL - HARDY tarafından temsil edilen ŞEYTAN KARDEŞ (Fradiavoloj Metro Goldwyn Mayer'in Fran sızca sözlü ve pek gülünçlü bir şaheser. Bagün saat İlde ucuz matine 03147) Ee Bi Sinemasında Sevimli artist MARİE GLORY | nin şimdiye kadar yaptığı en güzel eseri ÇAREVİÇ FRANZ LEHAR'ın meşhur opereti zengin mizansenli büyük film. İlâveten: Paramount hali“ bazır havadisleri, Bugün 11 de ucuz matine. (13146) Dım ZEŞŞEE SEFERE Milliyet bu sütunda iş ve işçi isti yenlere tavassut ediyor. İş ve if | istiyenler bir mektupla İy bür” | muza müracaat etmelidirler. : aranıyor | Iki genciz, motordan anlarız.. T8f raya dahi gideriz. Fatih: Macar deşler caddesi No, 37. Kâzım, Amelelik yaparım, Şimendifer larmda tamiratta ve istasyonlard miakatçılıkta istihdam edilmişim. T8Hİ bu mil ve tahliye hammal işlerinde bü” İundum. Adres: Kasinipaşada Atik caddeğ 15 numarada kunduracı Rifat vas” sile Ali j İSTANBUL BELEDİYESİ / Şehir Tiyatrosu Sant 14 te yalnız cuma günleri | | Gündüz temsi" Bu akşam saat 19.30 da LUKUS HAYAT Opereti Yazan: —ağm Operetin son haftası 12-2.934 zartesi Kadıköyde Üvey Baki ( ilk defa'olarak burada görü, bunlarla üç gün evvel bu li tanışmıştı. Hattâ otele geldi # gün değil, ondan bir gün sonr8. londa dansederlerken biribi: tanımışlardı. Nasıl oldu da > erkeğin birisi o tanışmayı miri dört saat içinde bir yatak # beti haline getirebildi? Hayf na imkân yoktu; onlar burad# gil, muhakkak başka yerde V& ba evvel tanışmışlardır. Ve gf | koca sersem, müseccel deli, | görememiştim, öğrenememifiğ süphe etmemiştim. Fakat mali renebilirdim? Esasen bu an il hayatları hakkında ne biliyi'ğ ki?... Bir zamanlar onlara PA“ zanmak için, elimde eşya, Mahi nelerile dolu bir çanta, şehir eği İ dolaşırdım. Şimdi de günde saat, gene onlar için çalışY” Para kazanmaktan bir ar düşündüğüm yok... Paralel hep para, onlara güzel almak, onlar zengin çin para... Bu kadar çalışP ladıktan sonra akşamları bitap, kırık dökük, eve zaman onlar ya vöyatrodadı'İAra balodadırlar, yahut guralan, da ziyaretlerle meşgual. ğ (Bi Lİ te ye > e.