Hergün bir yazı Her mevsimde bir iş yap- mak lâzım Yazın dondurmacı İnsanın her mevsimde ayrı bir i$ tutması, umumi cereyanlara göre, meslek va zanaat değiştirmesi mü kün olsaydı, ticaret âlemi, kim bilir ne hale girerdi? Meselâ temmuz or- talarında güneş her tarafı cayır ca- yır yakarken bahçekapıda bir de bakıyorsunuz ki yirmi tane buzcu, otuz tane dondurmacı ve şerbetçi .. Bütün kunduracılar, tehafiyeciler, lâstikçiler, işi soğukluğa dökmüş- ler. Gelsin şerbet, gelsin dondur- Kış bastırınca, manzara gene bir | anda değişiyor: Sıra sıra kömür: ler.. Kok, antrasit, linit, ağaç kö- mürü.. Meydancığın daracık yolla- rı, odun yüklü kamyonlarla dolu.. Sağa bakıyorsunuz bir sobacı, sol bakıyorsunuz, bir oduncu. İleriye bakıyorsunuz bir kömürcü.. Arada bir kürkçü lâstikçi, gözünüze ilişi- yor. lar, kocaman salaman- dıra sobalarını sırtlamış: — Değmesin efendiii.. Feryadile ortalığı çın çın öttürüyorlar. Her taraf kömür tozu içinde.. Derken bu sırada bir de kar yağıverince, mağaza camekânlarında tefarık mevsim eşyası: Patinaj için skiler, kış sporu yaparken giyilecek, kalın yün eldivenler, dizlikler, uzun golf pantalonlar.. Kış bitip te bahar geldi mi gelsin, çiçekçilik.. Yaseminden güle, şab- boya, leylâğa kadar çeşit çeşit çiçekler... Sobacı dük- kânları, birer çiçek pazarı haline gelmiş! Bazısında da, sepce sepet çilek, hevenk, hevenk kiraz. Yün eldiven, lâstik çizme satan bir ma- ğazada dağ gibi marulları üstüste yığmışlar. Çıplak ayaklı bir adam barbar bağırıyor: — Ha babam ha... Yedikulenin gülleri bunlar... Eminönü meydanı, sebze bosta- nma dönmüş. (Herkes, bir elinde marul, öbür elinde tuz, hatır hatır marul yiyor. Şekercilerde, müşteri- lere tabak tabak çilek dağıtılıyor. Balıkpazarınm bütün pastırmacıla- rı, Malta eriği satıyor. Farzedelim ki bu arada, sürekli yağmurlar başladı. Haydi, şemsiye. ci esmafında bir faaliyet!.. NN gelseydi.. , kışın kömürcü! “Portakallarımız yüzde yüz vi- | di taminden mamuldür ( 1.) Günde il portakal yiyen ömrü oldukça roma- tizmaya tutulmaz.. Üç portakal yi- yen yüz seneden fazla yaşar! Altı portakal yiyenler, Azraille | alâkayı kesip Allaha çan borcun- dan kurtulurlar!.,, Şeker bayramı (yaklaştı, taraf taraf şekerci dükkânları açılıyor. Aralarında müşteriyi çekmek için il “Falan şekerciden bir kilo ala- na, yarım kiloluk çıkolata hediye | ediyoruz!,, “© ker yiyiniz! Şeker o yemek, memlekete hizmettir!..., “Vücut, en büyür kaloriyi şeker- den alırız, ” Kurban bayramına mı giriyoruz. Sokaklarda seyyar bileycilerin ma- halle aralarında deri ve sakat topli- yan esnafın gayrete gelişleri.. Yılbaşı yaklaşmca, en ciddi ma- ğazalar, işi gücü bırakıp oyuncak- çılığa başlıyorlar. Kapı önlerinde | çocukları başıma toplayıp ayı, may- mun taklidi yapan, horoz gibi bağı- rap, kuzu gibi meleyen, çığırtkan- lar... “Oyuncak çocuğu, hayata alıştı- rır!.. Zekâsını terbiye eder!.., “O- yun, çocuğun hakkıdır...,, Kabilin- | den vecizeler.. Plâj zamanı ( gelince o mevsim bavada eğer müsadeli davranmışsa, meselâ Hasköyle, Ayvansaraya ka- dar bütün Haliç sahillerinde arsa- sı ber Ez birer m ıncıktan plâj ıyorlar; gazetelerde büyük pun- e harflerle ilânlar: e ağa “Sütlücede bu kere bimennihil- kerim küşat ettiğimiz plâjda, hal- kımızın vücutça istifadesini düşü- nerek çamur banyosu için tertibat vücuda getirdiğimizi | arzederiz. Plâjımızm çamuru, nakriye, bel ve kemik ağrılarına bire bir gelrnek- tedir. Bir defa teşrif edenler, mem- nun ir.,, o Müdiriyet Uzun kış geceleri girince; sine- malarda bir çoğalma, bir çoğalma.. Hemen hemen adım başında bir si- nema.. Şehzadebaşında, ne kadar kıraathane, çayhane, süçtü, yuğort le ka- dar işsiz güçsüz yahudi çocuğu varsa, hepsinin koltuğu altnda bir tomar şemsiye: i —— Hani ya, yağmur için şemsiye- ler!., Bahçekapı esnafı, Yenicami çar- a dökülmüşler: Kauçuk, gabar. in, samba, ellerine geçeni, ne kadar dükkân artığı, blânço fazla sı kampiyon vey varsa müşteriye riar, Günün birinde meselâ et pahalla. şıyor. Kasap dükkânlarına her ba- 'ba yiğit yanaşamaz oluyor, O za- man seyredin, siz sucuk pastırma, kavurma satışı... Artık eşek eti mi, deve eti mi? Bu et kıtlığında kim sorup arayacak?, Çay, kahve ortadan kalkacak- mış diye bir rivayet mi var? Her köşebaşında bir ıhlamurcu dükkâ- mı... Üzerlerinde kocaman koca- man yaftalar: - “Yerli malı halis geldi!,, , Birkaç doktor, eğer o günlerde, Yitamin A, vitamin B, vitamin C hlamurumuz bahsini ma, navlara gi ğdu; vii kalcıların bile küfeleri üstünd yolda etiketler: * men çu varsa, hepsi sinema oluyor. Na- şit Bey bile seyircilerine beyaz per- denin üstünden görünüyor! Fiatler, rekabet yüzünden beş kuruşa ka- er: MİLLİYET MBA Takas işlerinde yolsuzluklar olmuş (Başı 1 inti sahifede) Bunlar münavebe ile komisyona ikişer ikişer iştirak ediyorlardı. Bundan baş ka kıymet takdir edilecek malın nev- ine göre takdir komisyonuna gene © da idare heyetince müntahap daima bir veya iki eksper iştirak ederdi. Takasa tâbi tutulacak her mala evvelâ eks perler kıymet takdir etmekte ve ot dan sonra heyetin diğer azası o gün kü piyasa vaziyetine göre bir müka- yese yapark bu fiyatı hep beraber tas ik veya reddetmekte idiler. Red tak dirinde mal başkasma ekspertize et- tirilmekte idi, Rivayetlere inanmak lâ zım gelirse bazı kimseler gayet kıy - mettar birkaç halıyı heyete birkaç de fa göstererek fiyat takdir ettirmişler | dir. Bu halıya mukabil her defasın- | da mühürleri değiştirilerek az kıy - imetli bir halıyı ihraç etmişler ve ta - kas vesikesi almışlardır. Bu şahısla - rın o kıymetli halı üzerine vurulan kurşun mührü sökerek maharetle di - ğer halıya naklettikleri söylenmekte - dir. Tabii mührü taşı ü ne derece hai nüz malüm d. aldığımız malümata göre, bundan bir | müddet evvel vilâyetteki takas heye- tinden İktısat vekâleti eski heyet kate yakın olduğu he - dir. Diğer taraftan ve bu malümat gönderilmistir. i teskil olunan tahkik heyetinin bilâhara İstanbuldan İzmire gideceği söylenmektedir. Kereste meselesi nedir? Aldığımız malümata göre eski ta- kas heyetinden kereste'için en fazla takas vesikasını Hiristo Ninidis . Efen- di almıştır ki, bu vesikaların maddi kıymeti pek büyük bir yeküna baliğ olmal;adır. Bu şahsı vilâyette teşek - kül eden yeni takas komisyonundan da kereste ihracr mukabili vesika alır ken bazı usulsüzlükleri sezilmiş, bu - nun üzerine muamelesi durdurulmuş tur. Hattâ bu vaziyet üzerine Hiristo Ninidis Efendi komisyonu protesto et- miştir. , Bu hususta salâhiyettar © bir zat bir muharrimize dün şu izahatı ver » miştir: — 14978 numaralı kararnamenin tatbik: hakkındaki talimatnamenin al tıncı maddesi mucibince takasa tâbi o larak ihraç edilecek mal'atm bulun - duğu yerde muayenesi ve mühürler » mesi takas hevetlerine gönderilen a- za ve eksperler tarafından: yapılır. Bunlar tarafından verilen rapor ta kas heyetlerince tetkik edilerek mu- vafık görüldüğü takdirde tanzim olü- nan üç nüsha şahadetnameden biri he yette alıkonularak diğer iki malın ih raç edileceği gümrük idaresine gön - derilir, t Malı ihraç edenlerin gümrük ida Tesine vereceği ihracat be in yanınamesi de bu malm ihracı mukabilinde itha Gümrük lara takas heyetlerince mavzu muaye dar iniyor. Hattâ bir sinema, yeni- lik olsun diye, © müşterilerine göz hakkı olarak üste para bile veriyor. ,aazeteleri unutmayalım. Aman gi Günün birinde memlekette okuma yazma bilmiyen kimse kalmayın- <a eli kalem tutan, hemen bir gaze- te çıkarıyor. Tabii, bu gazete bollu. ! ğu karşısında patronları alıyor bir telâş. Sarfiyat o çokluğundan kâr kalmıyor! Bizim © kâğıtçı Penhas Efendi; siparişlere yetişemediği i. çin, Vagonli'den aşağı (o inmiyor. Günlerinin yarısı burada, yarısı AL | manyada geçiyor. Ne kadar işsiz güçsüz varsa, hepsi müvezzi yazılı- yorlar.. Sabahçı kaçak (Mihran, “ben bugünlere yetişemedim! ey- vahlar olsun.,, Diye kederinden yü- reğine inip ölüyor. Gazetelerin sayfaları (500)e ka- dar çıktığı için kolaylık olsun diye hava postaları ihdas ediliyor. Kari- ler, hava yolundan tayyare ile atı- lan gazetelerini her gün evlerinin damından topluyorlar. Daha böyle kim bilir, neler ne'* dilmiş olduğu tasdik olunarak iki müs- hadan birisi takas heyetine iade ve biride gümrükte hıfzedilmektedir. Ba in yedinci maddesi ik tizasındandır. 'Hiristo Minidis'in ihraç ettiği mal eb'at ve evsafı biribi: benzemiyen ceviz, gürgen, diş budak hatıllarıdır. Hatıl, işlenmemiş, biçilmemiş ağaç gövdeleridir. Bunların kıymeti takdir edilirken hepsine > şâmil © bir mikyas kullanılmaz. Her birine ebat ve evsa- m göre ayrı ayrı kıymet takdir edi- ir. Takas muayene heyetleri tarafın - dan bunların adet ve kıymetleri gümrü fe gönderilen iki nüsha sahadetname - de yazılı bulunduğu (halde ecnebi memleketl-- ihraç için vaptrlara yük letildikleri “rada adet ve ebadınm ——— —— —— oluyor 1... Şaka tarafını bırakalım ama, ben kendi hesabıma, yazın işlek yerde dondurmacılık etmeği, kışın odun kömür satmayı, baharda yemişçili- ği, gözünde, Maltepede bağ işlet meği, kalemimle geçinmeğe yüz defa tercih ederdim!. M, SALÂHATTİN iyice tetkik edilmemiş olmasından is tifade edildiği ve bu suretle gümrük- lere bildirilen mikdarın ancak yarısı kadar kereste çıkarılıp yarısının mem leketten çıkmadığı yapılan araştırma” lar neticesinde anlaşılmıştır. edilmiştir. Hıristo Minidisin bu suretle bilfil ihracat vaki olmadan aldığı şahadet- namelerin kâffesi 20 Ağustos taribin de faaliyetine nihayet verilen takas heyeti zamanma ait olduğu ve kendi sinin, yeni heyetlerin teşekkülünü'mü teakıp vaki olan ihracat talepiesinin birincisi hakkında tetkikat yapıldığ sırada hâsdi olan şüphe üzerine iti haz olunan tedbirler dolayısile fa, yetine nihayet verdiği de anlaşılmış- tr. , Mimarlar da Israr ediyorlar (Başi 1 inci sahifede) madığı ileri sürülmektedir. Mimarlar Birliği bu meseleye dair noktai nazarını tekrar etmektedir. Mi. i idare heyeti namma al- dığımız bir mektup şudur: "Dünkü gazetelerde belediye erkâ- nından iki zatın, İstanbul şehir proje müsabakası jüri heyetinde Türk mina” rı bulunmadığında asiler olduğu ve Mi- marlar Birliğinin lüzumsuz ve yersiz telâşta bulunduğu şeklindeki beyanatı intişar etmiştir. Bu hususta efkârr umumiyeyi ten- vir etmek mecburiyetini 1 — Jüri heyetinde Türk mimarları bulunmadığı, gazetelerde intişar eden Jüri heyeti Hstesi ile sabittir. Bu İliste- de mimar c'arak yalnız Mösyö Deps i- Yün edilmişti. Birliğimiz de, buna karşı teessürünü izhar etmiş ve bu meselede her halde bir yanlışlık olduğu kanaatinde bulun- muştur, Onun için asılsız kelimesinin yerinde ğı aşikârdır. 2 — Gazetelerin ve birliğimizin bu meselede hassasiyeti üzerime belediye- nin jüri heyetine akademi muallimle- rinden mimar Mösyö Egli'yi ve imar şabesine Almanyadan yeni gelen mimar Ahmet Sabri Beyi de davet ettiğini ha- ber aldık. Ancak jüride üç mimarın bulunma- sı keyfiyeti bu heyette şehrimizi esas- ı olarak tanıyan ve fikrini senelerce İs- tanbulun huşusiyetleri üzerinde yormuş olan Türk mimarlarının bulunması bak- kındaki iddiamızı tatmin etmiş değil - Memleketin her sanat ve şekil me. selesinde Türk mimarı, memleketin bü sahadan bilgili uzvu olmanm verdiği hakla çalışmaya ve söz söylemeğe sali hiyettardır. Onun için bü hakkımızm tecdit © dildiğini mahzur görmez izhar ettiği- miz hassasiyetin yersiz ve lüzumsuz bir telâş şeklinde gösterilmek istenmesi yan- Er, Heyette İstanbulun busüsiyetlerini, ihtiyaçlarımı yakından taniyan Türk mi- marı yoktur. Bu iddiamez yerindedir. Ve jüri heyetinin bu eksikliği bir an ev- vel tamamlamalı Otobüs rekabeti (Başı 1 inci sahifede) lât yapılması en çok arzu edilen Uakü dar hattının bilet ücretlerini üçte bir nisbetinde indirmeği kabul etmekte - dir. Haliç Şirketi tenzilâtın miledarmı şimdiden tayin etmemektedir. Komis- yonda belediye namına bâzer buton reis muavini Hâmit Bey bu teklifi be- lediyenin de tetkik edeceğini, esasen belediyenin otobüs işini halletmek ü- zete bulunduğunu bildirmiştir. Öğren diğimize göre belediye Haliç Şirketi nin vaziyetini şu iki noktadan tetkik etmektedir. Bugün Haliç sahillerinde muntazam bir yol bulunmadığı halde otobüslerin vapurlarla rekabet edebil- diğini nazarı dikkate alan belediye birkaç sene içinde Halicin her iki sa- ANKARA, 23 (Milliyet) — İngil- tere ile aramızda mevcut adli müza- heret mukavelenamesinin ilk tatbiki olarak bugün ticaret mahkemesinde bir istinsbe meticelendirilmiştir. Mese edilmekte olan ve Lut denizindeki Brom emlâhının işletilmesine dair bir imtiyaz meselesine taallük eden bir davanın istinab. Davanm esası şudur: Lut denizinde Brom emlahmn işletilmesi Osmanlı imperatori da 326 senesinde bir Türke ve tir. Fakat araya barpler girince ma- denleri işletmek kabil olmamış ve im peratorluk hükümeti bu imtiyazı bilâ- sebep feshetmiştir. Bilâhara Cümhuri yet hükümüeti bu feshi gayri kanuni telâkki ederek iptal etmiştir. Bunun üzerine imtiyaz sahibi hakkını bir İn giliz grupuna ferag etmiştir. Fakat bu esnada da İngiltere hükümeti ay ni imtiyazı bir -İngiliz şirketine ver- miştir, Bunun üzerine İngiliz hüküme ti madeni elyevm elinde tutan İngiliz Maslak faciası (Başı 1 inci sahifede) tomobilin vak'a esnasında başka yer- de bulunduğu da tesbit edilince gene tahkikatın mecrası M. Dragona tevec cüh etmiştir, M. Dragon inkârda ve kızın adresi- ni bilmediğini söylemekte ısrar etmiş, yalnız kızm eşkâlini tarif etmiştir. Bunun üzerine Mel, Aleksandrın bu- lanması icap etmiş, verilen eşkâl alâ- kadar memurlara bildirilerek tarif &- dilen şekilde bir Mel | Aleksandr aran- maya başlanmıştır. Fakat bütün me - murlar buldukları Mel. Alel da £ edilen eşkâli bulamamışlar - dır. Ancak bu eşkâlde Mel, Anna is- minde bir kız bı . Bu kız ü- zerinde tetkikat biraz tamik edilince kendisinin yeni tanıştığı kimselere 2- sıl ismini vermeyip o Aleksandr namı imüstesrinı verdiği anlaşılmış ve doğ- ra ikinci şubeye getirilip tahkikatı yapan müddeiumumi Ekrem Beye tes lim edilmiştir, Mel. Anna Ekrem Be - ye kazayı kendilerinin yaptığımı i etmiştir. Mel, Anna M, Dragonla ai- lesinin bir seneden beri tanıştı fakat kendisinin ancak ikinci def: dır ki kendisile gezmeğe çıkmakta ol- duğunu ve M. Dragonun kendi evle - rini bildiğini söylemiştir. Kızım bu iti- rafı özerine M. Dragon tekrar celbe- dilerek isticvap edilmiş ve kendisine AAnnanın bulunduğu söylenilmiş, o za man M. Dragon da itiraf etmiştir. Mel, Anna ile yapılan müvacehede de kazanm M. Dragon tarafından vu - kua getirildiği anlaşılmıştır. Banun üzerine M. Dragon ile şoför Hakkı Efendi dün mevcuden müdde- iamumiliğe sevkedilmişler, müddeii- mumilik tarafından da birinci müs - tantik Ramazan Beyin, huzuruna çi- karılmışlardır. Ramazan Bey dün geç vakte kadar her iki maznunu da istic- Yap etmiş ve ikisinin de tevkifine kar rar vermiştir. Tahkikat neticesinde M. Dragonun otomobilinin projektörlerini yakarak seyrüsefer nizamlarma muhalif bir surette ve süratle otobüsün sol tara- fından ve mukabil istikametinden geçmek istediği ve hafifçe otobüse şarparak geçtiği, hâsıl olan sıyrıntı - yı da otomobili derhal boyatmak su- retile izale ettiği anlaşılmıştır. Ölüm- lere gelince şoför Hakkı Efendinin bu hafif sademe karşısında şaşırdığı, kslyonu idare edemiyerek otobü- arka tarafını ağaçlara çarptığı ve bundan sonra direksiyon tamamen idaresiz bir halde kalarak facianm husule geldiği bütün delâili ile tesbit edilmiştir. Albert Dragon Efendi ne diyor? Albert Dragon Efendi, dün kendi- hilinde de muntazam yolları yapıla» cağına göre hâlâ Haliçte bir vapur servisine lüzum olup olmadığı mese - lesini araştırmaktadır. Eğer belediye şir- ketin lüzumuna behemahal kabil olursa o vakit otobüs rekabetini ortadan kal dırmak bir zaruret olacaktır. sile görüşen Truharririmize şunları söylemiştir 4. Kazanın ertesi günü ben, #€Y- le Londra mahkemei aliyesinde rüyet | Türk- İngiliz adli müzahe- ret mukavelesinin tatbiki İlk dafa Londra mahkemesinin talebi üzerine Ankarada bir istinabe yapıldı | ! şirketi aleyhine Londra mahkemesin" de dava ikame etmiş ve müddeiler v8 sahibi imtiyaz taraflarından 'haklart | nın mevcut olduğuna dair mahkeme" ye ibraz ettikleri resmi vesikalarıs | cümhuriyet hükümeti nezdinde asıl'â| rile mutabakatini tetkik zımnında İsi | giltere mahkemesi kendi vazifesinin. Türkiye mahkemeleri tarafmdan yat pılmasına karar vermiştir. Bunun üze rine Ankarada bulunan şahitlerin di lenmesi için istinabe evrakı Ankarı caret mahkemesine gönderilmiştir. esret mahkemesinde madenler umum müdür vekili Bedri Hüsnü ve ayni da | ire mümeyyizi Sadrettin Beylerin ifa* deleri alınmış, ibraz edilen vesikala * rrn doğru o'up olmadığı tetkik , tev * sik edilmiştir. Mahkemede müddeile" ri Londra bürosuna mensup M. Klifort ile bizzat müddeilerden M, Vasa ve İstanbul avukatlarından Hilmi Rızs ve Mahir Beyler, müddeisleyhleri Londra barosundan M. Stayn ve Bori ile şirket müdürü ve bazı İstanbul avi katları temsil etmişlerdir. : Vekilin riyasetinde Toplantı yapıldı (Başı 1 inci sahifede) i Galatasarayda olduğu gibi, İstanbul | Erkek lisesinin de bütün dersler için mecburi almanca tedrisat yapılan bif müessese haline getirilmesi çok muh” temeldir. Kuvvetli ingilizce tedrisat yapan bir diğer lise daha tesis için tel kikat yapılmaktadır. Önümüzdeki ders senesi başımda liselerde ıslaha başlayacağı için, üç sene kadar sonr# liseler ilk kuvvetli talebeyi vermiş © lacaklardır. O vakit, Üniversitedeki dil meltebi kapatılacaktır. Esasen bü mektep muvakkat olarak tesis edilmif tir, l Di için içtima Ecnebi lisan tedrisatı etrafmda dü akşam Profesör M. Malchin reisliği altında ecnebi dil mektebi müdür ve muallimlerinin iştirakile bir toplanti tedbirler görü mektebi mü: Beye uzun boylu izahat vermiştir. lerde talebeye eenabi erimi dabs pratik bir şekilde ve kolaylıkla 5 tebilmek için yeni usuller Ti ee cektir. Talebe mensup olduğu ilim lunda bir ecnebi isanile ihtiyacı ola” bütün kitapları okuyabilecek vaziY©" | te getirilecektir. Üniversitede toplantı | Maarif vekili Hikmet Bey dö” öğleden sonra saat 14,5 ta Ünive ye gelmiş, Edebiyat fakült . profesörleri ile bir hasbühal yapmı? i tarih tedrisat” nın neticeleri üzerinde görüşülmüs! Bundan sonra Vekil ri ecnebi pr'| fesörlerini kabul Saat 16 GRİ Vekil Beyin riyase İniversite törü ve fakülte dekanları bir içtima yapılmıştır. Bu içtin Üniversitenin bütçesi ve ihtiyaçları üşülmüştür. Vekil Bey Ankaraya dönüyor Maarif Vekili Hikmet Beyin yi rın akşam ya dönmesi mubti meldir. Vekil Beye iikte vekâlet” mumi müdürleri ve müfettişler de Âfİ karaya gideceklerdir. Ankarada, © ta tedrisat ıslahatı için teşekkül ihtisas komisyonları tekrar içtima başlayacaklardır. Orta tedrisatta 1” hata behemahal önümüzdeki ders nesi başımda başlanması için hazı faaliyetlerine germi verilecektir. bik ettiler. Bu sırada hava k tı. Diğer otomobillerin lâmbaları #Ü| dınlıkta ve alaca karanlıkta»tetkik dildiği halde benim arabamın imi. 81 tetkik edilirken hava tamamen E. rarm-ştı. Bu yözden benim arabafti! ambası diğerlerinden daha göründü. Kazad: lim. Kazanım 0, Tarihi roman:36 Güneşin Oğlu Yazan: İskender FAHREDDİN kaç yıldan beri nasıl yaşadığımızı, l Bu tedbir yavaş yavaş herkes ta- he yediğimizi sen (biliyorsun! El ! rafından makul görülmeğ; başlan- işi matahlarımızı başla memleketle Me re satarak onlardan aldığımız er- — Çekirgeler gel: e Yi Salim gözlriiyce muyez? Bu yıl | cek biryey halim si da öyle yaparız... Çekirgelere zi- | decekler. yafetlik mahsul hazırlayacağımıza,| o Diyorlardı. O yıl çiftçiler de şe- tarlalarımızda çalışmayız.. Başka | hir halkı gibi şehirdeki ticaret iş işlerle uğraşırız. Eğer bu tedbirden | lerile meşgul olmağa başlamışlardı. fayda görmezsek, beni yurdumdan dışarıya kovmanıza razı olacağım. Bu tecrübeyi yabancı memleketler- de de yapmışlar. Faydalı neticeler görmüşler. Bir defa O deneyelim... göreceksiniz ki, kazancımız kayı- brmızdan çok fazla olacaktır! Güneş'in oğlu bütün bilginleri, Asuları ve kabile ihtiyarlarını kan- dırmırt O wi viftoiler. tarlalarını. oluğu sihi hırakaca *-— toprağa | iye b” 37 vim Bora, çiftçileri işsiz bırakmamak için, Ur'dan fazla (o mıktarda ham bakır getirtmiş ve çiftçiye dağıtmış- tı. Çiftçiler, bakır işile uğraşanla- rın yanlarında çıraklık ederek o yıl bakırcılığı da öğrenmişlerdi. Sertelli'de her yıldan © fazla bir kalabalık vardı. Ticari faaliyetler tacirlerin adedi çoğalıyor, alış ve- | Tiş ziyadeleşiyordu. Çekirgeye ın tedhirler, Türl den çok daha fazla bağlamağa yol- açmıştı. Tarlalara hiç kimse el iu. miyor, bir çiçek bile dikmiyordu. , Firatın yatakları yükseliyor, neh- e mevsimi — yaklaştıkça, — Bu yıl, Dicle - Frat, ovalarda kuru toprakları sulayacak... Diye kederleniyordu. Ön Asya dağlarmda eriyen kar- lar Fıratın yayık ve uzun gövdesini şişirmişti. Atık etrafa taşan sular, ovalara doğru uzanıyor, Okuru ve mahsulsüz toprakları Hol bol isla- yordu. Çiftçiler nehrin mebzül (suları boşa gittiğini görerek içlerini çeki- yorlardı. Bu tedbiri sağlık veren bilgin, veziyeti ber gün adım adım takip ediyor, çekirgelerin hücum zamanı. nı dört gözle bekliyordu. (Mersâ ) Batıkuşunun elinden kurtuluyor mu? Güneş'in oğlu atımn iki, Derhal hançerine sarıldı: — Kimdir kapımda dolaşan...? Diye bağırdı. Gölge ilerledi. Bora'ya doğru yürüdü Bir ses daha.. — Sular karardıktan sonra, bu- ralarda ancak (kahpeler dolaşır.. Sen kimsin? Çabuk ( söyle. ne is- tiyorsun? Gölge birdenbire iki büklüm ol- du.. Ve yere yuvarlandı. Bora, düşmanları tarafından bir tuzağa düşürüleceği korkusile te- reddüt içinde bocalarken, hınçkı- rıklarla karışık bir kadın sesi işitti. Güneş'in oğlu, yere yuvarlanan gölgenin bir kadın olduğunu anla- yınca hemen hançerini kınma 80- karak yanına koştu. — Susuz mu kaldın, hatun? Yok- sa yurtsuz musun? İnce bir ses cevap verdi: — Hem içim ( yanıyor.. Susuz kaldım. Hem de yurtsuz ve öksü- züm. Sana sığınmağa geldim! m bu sesi ta Diyerek yere iğil tutup kaldırmak istedi. Fakat, Mer- sâ koşmaktan ve korkudan bayıl- mıştı.. Sarı bir kumaş parçasile sarılı başı Bora'nın kollarına düş- tü... Güneş'in oğlu titriyordu... Genç kızı bu halde kapısın önün- de bırakıp o gidemezdi. Bora, vic- danlı bir delikanlıydı. — Mersâ... Mersâ... Kendine gel! Diye seslendi.. Kollarının üstüne düşen (Fırat incisi)nin vücudunu sarstı... , ğ — Haydi M. cevap ver.. Geç vakit buraya mizi geldin? Bu da, Batıkuşu'nun beni içine düşürmek için kazdığı yeni bir kuyu mudur? Mersâ kendinden geçmişti... Bora'nm sözleri kulağma girmi- yordu. Bora ne yapacaktı? Mersâ'yı kolları arasında eve gö- türse, hizmetçilerden annesine va- rıncaya kadar bütün ev halkı, Bora ya neler demiyeceklerdi! nl ri ema İçeriye götürdü. Evde Ulun hatuna hizmet edi | köylü bir kadm vardı... Reisin K cağında genç bir kızla içeriye gir. ğini görünce hemen reisin annef” | koştu. Oğlunuz bir kız kaçırmış, © di, gi Kucağında taşıyarak (© z girdi un hatun oğlunu bu vaziyf U gözlerile görse inanmazdı. Fa” | köylü kadın yalan söylemiyordü Ulun hatun bu haberi ii i oğlunun nihayet evlenmeğe K£... | verdiğini tahmin ederek sevind Haydi, kolundan tut. YENI yavaş beni oğlumun odasına Sö Fakat, onun odasına ( gittiği” kimse sezmesin, Dedi, Hizmetçi, Ulun bi koluna girdi.. Yürüdüler. Ulun hatun, kapının pe lunun sesini işitiyordu: | — Haydi, çabuk söyle, Y8' ESERİ ZEEIFİESE ERE REŞĞE. ŞİZESSSLIİ ESESE >, EFİLŞSTETL. EF: