mmm nn AT i | | : İ i Italya ve Milletler Cemiyeti Haftanm en ehemmiyetli hâdisesi, İtalyada Milletler Cemiyeti hakkımda üyük Faşist Meclisinin verdiği ka Büyük Faşist Meclisi, bu ka- Iyanın Milletler Meclisi hak- kımdaki kararını ilân ediyor. İtalya şimdiden Milletler Cemiyetinden çe- kilmiyecektir. Ancak bir şartla: Ce- hiyeti hakkındaki mütaleasını tasrih etmemekle beraber, wvur edilen mat ettiği bildirilmektedir: 1 — Milletler Cemiyeti Versailles sulh muahedesinden ayrılmalıdır. 2 — Teşkilât o şekilde sslah edil melidir ki küçük devletlerin nüfuz ve salâhiyetleri tahdit edilmeli. 3 — Seri kararlara varabilmek için müzakerelerin cereyan tarzı basitleş- tirilmeli. İtalyanın Faşist Meclisi marifetile Milletler Cemiyeti teşkilâtı hakkınd. ki siyasetini dünyaya ilân etmesi, tarafta derin bir heyecan uyandırmış tr. Çünkü bu karar | bir ültimatom mahiyetinde ( telâkki edilmektedir. İtalyanm ileri sürdüğü fikirler kabul edilmiyecek olursa, Japonya ve Al- manya gibi İtalya da Milletler Cemi- yetinden çekilecektir. Her halde Fran- sanın Milletler Cemiyeti | teşkilâtını değiştirmeğe hazır olmadığı aşikâr- dır. İngiltere gazetelerinin neşriyatı da bu fikre it görünmüyor. Lex histan ve Küçük İtii dan ileri sürülen doğruya kendilerini istihdaf ettiğini bildiriyorlar. Velhâsl vaziyet hi İtalya tarafından ileri sürülen tel kabul edilebi mesine müsait görünmü- yor. Esasen İtalya bu teklifi ileri | sür- mekle iktifa et iş; ıslahatın ne şekil- de yapılacağı hı hiç bir yol göstermemiştir. atın İtalya ta- rafından gösterilecek şekilde mi ya- pılması lâzımdır? Yoksa cemiyetten | kendi kendini ıslah etmesi mi bekle- niyor? Bu noktalar tasrih edilmemiş- tir. Milletler Cemiyeti Umumi Kâtibi M. Avenol seyahate çıkmıştır. Kendi- sine ıslahattan bahsedince, ne söylen- mek istenildiğini bilmemezlikten gelerek misakın bir maddesi sslahatm © nasıl yapılacağını tasrih ettiğini sö) Filhakika bir madde misak ki Mussolini'nin de budur. İtalyan Başvel ittifakrârâ kaidesi, tinde faydalı iş selbediyor. Filhakika noktadan haklıdır. Fakat yük hiç bir devlet, kendin eden bir meselede kendi reyi etmedikçe başka devletler tarafından hal il üm verilmesine razı ak Milletler faaliyeti Halbuki vaziyet hiç te böyle de- ğildir. Cemiyet esasen büyük devlet- lerin nüfuzları altında iken, şimdi bu nüfuzu takviye etmek, küçük devlet- lerin mukadderatmı büyük devletlere teslim etmek demektir, Dünya henüz buna hazır değildi ai Diplomasi yolunda sidilemiyor: Silâhsızlanma konferanımn tatil kararından sonra büyük devletler bir araya gelerek hususi müzakerelerle aralarındaki ihtilâfları halletmeğe ve si zlanma hakkında (bir karara varmağa çalışacaklardı. Yani ihtilâf. ların halli için diplomasi yolları kulla- nılacaktı, Anlaşılıyor ki bu yolda iler. lemek zannedildiği kadar kolay olmı- yacaktır. Gerçi takım temaslar o- İuyor. Fakat bir netice (çıktığı yok. Sonra en mühim temas, & Fransa ile Almanya arasındaki temas olacaktı. Fransa temas etmek için bile bir ta- kım şartlar ileri sürmüştür ki bir te- mas temin edilse dahi, faydası olmıya- caktır. Fransızlar diyorlar ki şu iki imeseleyi hususi surette görüşüp hallede- meyiz? 1 — Saar meselesini 2 — Silâhsızlanma meselesini, Malümdur ki Saar, 1938 senesinin ille- baharında yapılacak bir reyiâm ile mu- ârâya müracaata lüzum: kalmaksızm Saar'a sahip olmak istiyor. Fransa ise ârüya müracaatla trar ödiyor. Şimdiye kadar Fransa ile Almanya arasında yapı- lan bir uzlaşmağa matuf bazı müzakere- lerde Fransızlar Saar'ı Almanyaya teslim etmeğe razı olmuşlardı. Toiry mü'ika- tında bile Briand ile o Streseman. bunu kararlaştırmışlardı. Fakat şimdi Fran sızlar bir defa ârâya müracaat edilme. | den Saar'ın Almanyaya ilhak etmesine razı olmuyor'ar. Zannediyorlar ki Hitler Almanyada iktidara geçtikten sonra Saar” daki sosyalistler Almanyaya iltihak et- mek istemiyecekler ve & Saar mntakası, Fransa ile Almanya arasında bitaral bir göre, bu da Milletler Cemiye- inde bulunan © bir iş olduğundan Fransa bu meseleyi de Almanya ile hu- ürette müzakere etmek istemiyor. Bu şartlar a'tında diplomasi yollar: bir fayda temin elmiyeceği şüphesi Anlaşılıyor ki hususi müzakerelerden yade Milletler Cemiyeti çerçevesi içi de görüşüp neceye varmak Fransanın işine elveriyor. ... Hükümetsiz Fransa: Fransada devamlı bir hükümetin teşkil edilememesi de bu hususi müzakerelerin başlayıp i'erlemesine mani | olmuştur. Sarraut hüküemtinden sonra teşkil edilen Chautemps hükümeti herkes tarafından muvakkat telâkki ediliyor. Gerçi Cbau- temps'ın aldığı itimat reyi Sarraut hükü- metinin aldığı ilk itimat reyinden © yüz kadar çoktur. Sarrant hükümeti ilk ârâ- ya müracaat ettiği zaman mecliste vazi- yet şöyle idi: 307 lehte, 34 aleyhte, 258 müstenkif. Buna karşı Chautemps şöy'e bir rey al. mıştır: 345 lehte, 20 s'eyhte, 183 müs- tenkif. Yeni hükümet bütçe ihüilâfindar ki ilk imtihanmı da iştir. o Fakat! Chautemps ne sola, ne dı dayanan | bir ekalliyet O bükümetidir. ve her iki cepheden de taarruza uğrayabilir. Bunun içi bir hayatı olamaz. Müsta- kil edip © etmemek ini'el münasebetlerin tanzimini güçleşti- ren bir amil de oluyor, v İspanya'nın müşkülâtı: İspanyada son intihabat üzerine kıyam çıktı. İntihabatın neticesi | iktidan sol cenah fırkaların elinden alarak © sağ ce- nah fırkalara vermekti. Bu soldan sağa intikal o derece kuvvetli oldu ki herkes şaşırdı. Eski mecliste vaziyet şöyle idi: Sağ 42, orta 136, So! 291. Son intihnbat üzerine vaziyet şu şekli aldı: Sağ 207, orta 167, sol 99. Gerçi sağ cenah fırkalar kendi başlarına bir hükümet teşkil ede- cek kadar kuvvetli değillerdir. Fakaj or- ta cenah zümrelerden bir kısmını arala- rına alarak hükümet teşkil (o edebilirler, Sağ cenah zümrelerin programları, vak» tile sol cenah Azana hükümetinin bir ta- kım ıslahat tedbirlerini ilga etimek rmak- sadını istihdaf ediyordu. Kilise teşkilâ- tma eski salâhiyetleri ©U veriyor, Zirai ıslahat ilga ediliyor. Yani büyük çiftlik- lerin istimlâkinden vazgeçiliyor. Sonra bir affrumumi ilân edilerek kral (araftar- Tarmın memlekete girmelerine müsaade edilmek isteniyor. Hülâsa sol cenah hü- kümeti zamanında yapılan icraatın mü- bim bir kısmı ilga ediliyor. O İntihsbatın neticesi malüm olunca İspanyanın muh» telif yerlerinde kıyam çıktı. Anarşisiler fırsattan istifade ayaklandı'ar, Fakat hükümet vaziyete hâkim olmağa muvaf- fak oldu. Bununla beraber, İspanyada dahili mücadele henüz değildir. Sağ cenah fırkalar göründü, gibi bir irtica siyaseti takip etmeğe başlarlarsa, İspanya yeni bir mücadele devrine gir. miş bulunacak. ... Balkanlar'da faaliyet: kanlardaki siyasi faali ü Ge e ibareli olan Balkan Cemiyetinin teşebbü Boris Romanyaya giderek kral Karol'ü ziya- edecektir. Bundan sonra da tabii ret gerek Yugoslav ve gerek Romanya kral. MİLLİYET CUMA 15 KANUNUEVVEL ULAK Havasızlıktan boğulurdu.. Beyoğlu sinemalarının birinde, gazetecilere hususi bir seansta gösterilen meşhur filmden bahse. diyorduk. Hayali bir canavarı eli ni kolunu bağlayıp Nevyork'a get riyorlar. Korkunç hayvan, seyirci- ler karşısında gazebe gelerek zin- cirlerini koparıyor, şehrin en yük- sek binasının tepesine çıkıyor. Ge- bertmek için ne * yaptılarsa boş.. Canavarm kılma dokunamıyorlar. Nihayet, üç bombardıman tayyare- sile tepeden inme bir hücum yapa- rak hakkından geliyorlar. Birisi dedi ki: — Ya maazallah, sahiden böyle bir dev peyda olsa da ansızın ara- mıza karışıverse.. Gülüştük: — Adam.. Sen de... Hepsi bitti de uydurma şeylerle mi uğraşaca- ğız? O gene israr etti: — Canım, farzedin ki sinemada- ki hayali canavar, İstanbula mu- | sallat oldu. Ne yapardık? Arkadaşlardan biri cevap verdi: — Bu canavar, çok isterdim ki İstanbula gelsin; Sordular: — Korkmaz miydın? — Korkmazdım! — Peki... Nasıl, hangi vasıta ile | öldürürdün? Güldü: — Öldürmeğe lüum kalmazdı ki. O azametli vücudile İstanbulun da- | racık sokaklarında gezerken, hava- sızlıktan kendi kendine (o boğulur giderdi!.. M. SALAHADDİN Recai Beyin cenazesi dün kaldırıldı Vefat ettiğini kemali teessürle yaz» dığımız Ordu meb'usu Recai Beyin ce nazesi dün Şişlide Etfal heatanesinden kaldırılmıştır. Merhum için muhteşem bir cenaze alayı tertip edilmiştir. Önde #muzika matem havasmı çalıyordu. Bir müfreze piyade ve bahriye efradı cena- zeyi takip ediyordu. Cenaze Şişli, Pan- galtı ve İstiklâl caddesi tarilele Galata- ya indirilmiş ve Orduya gönderilmek ü- ere Gülcemal vapuruna konulmuştur. Cenazeye, merhumun (dostları tarafın. dan bir çok çelenkler gönderilmiştir. Yeni na: Fikir.hareketleri Hüseyin Cahit Bey tarafından neşro- lunan “ leri” Adlı mecmua- nın 8 inci sayısı çalmıştır. İçinde bir çok garp mütefekkir ve muharrirlerinin ya- zıları, Hüseyin Cahit Beyin “ Matbuat hayatı” adlı bir makalesi vardı. Tavsiye ederiz. Tıbbi bir eser Dr. Seyfettin Eşref Bey | tarafından “ Akçiğer vereminin pnömotoraks ile tedavisinde muahhar ihtilatlardan Plev- ra iltihap'arı ” isimli enteresan ve fotoğ raflı bir kitap neşredilmiştir. Karileri- mize tavsiye ederiz, —— ———— larının Sofyayı ziyaretleri bir zaruret halin alacaktır. Bulgar devlet adamlarının Bulga- ristanı siyasi yalmzlıktan kurtarmak i- | çin ciddi bir teşebbüse girüştikleri anla- | şılıyor. Filbakika bu memleket son ay- mi e ara sındaki uzlaşma ve ıma cereyanla- rmdan uzak kalmıştı. Bulgaristan ba yalnızlığın acısını ist başlamış tır. Komşularının her birinden istediği bir takım şeyler vardır. Bunlarla ayrı ayrı pazarlığa girişerek bir aşağı, iki yukarı, anlaşmağa çalışacağı zannedili- yor. Bu mü: ön müsbet bir neti- ce vermesi salh ve müsale- meti namına temenniye değer bir İştir. Ahmet ŞÜKRÜ iyat JIKIR Ç köşkler var. Hakikat prenslerin, prenseslerin oturacağı yer. Çirkin bir şey göze çarpmıyor. Gi, in miz alil prensesin köşkü de kim bi- i lir ne kadar güzeldir. Mütemadiyen gidiyoruz. Solda. Büyük bir bahçe içinde güzel, beyaz bir köşk gözüme iliş- ti. Kendi kendime: — Muhakkak burasıdır! Dedim. Fakat geçtik. Köşkler tenhalaştı, nihayet çam- ların içinde kaldık. — Daha uzak mı beyefendi. Başmı salladı. Etrafı gösterdi: — Ne güzel değil mi? —Fevkalâde! Arasıra karşıdan gelen arabalara tesadüf ediyoruz. Havada nefis bir çam kokusu var. Arab dört tarafı çamlarla çev- rilmiş geniş bir meydanlığa çıktı, sağda beyaz dıvarları bu yeşilliğe hiç gitmiyen bir gazino var. v6 BURHAN CAHİT. Araba durdu. Prenses galiba gazinoda oturu- Reşit Bey ne demek istiyordu. Buraya niçin gelmiştik. Üç gün- denberi bu bahse avdet etmediği halde şimdi buna neden lüzum gö- | rüyordu. İçime âni bir şüphe düştü. | Acaba Reşit Bey yatalak Prenses işini beni buraya getirmek için mi — O bir mesele değil beyefendi, dedim. Siz Prensesin vekâletname-| ui, Reşit Beye bunu söyledim. Güldü lü: — Gevezelik etme çapkın, dedi. Ve arabadan indi: — Biraz şurada dinlenelim. Gazino tenha. Hele sol | tarafa, çamlara doğru uzanan set üzerinde kimseler yok. Reşit | Bey o tarafa ri o takip ettim. 'a ileride bir köşeyi tercih etti, Oturduk. Peşimizden gelen gar- sona bira söyledi. — mıyız be; fendi, dedim. Vekâletnameyi ys zaman yapacağız. Sandalyesine biraz daha yerleş. N mn da biraz yaklaşmamı söy. ledi. Sonra mühim bir sır tevdi ede- Sene ğildiz | yarın nişan var. Öyle mi | küçük hanım, dedi. 7 iktim zannederim, dedi. — Nerede bu Prenses beyefendi. İğilip gözlerime bakarak cevap verdi: — Karşımda! Ellerim, ayaklarım o ttremeğe başladı. Kafamın içinde beynimin uyuştuğunu hissettim. O kadar em- niyet ettiğim bu adam beni iş baha- nesile buralara getirmişti. Reşit Be- yin bu kadar küçüleceğine nasıl ih- timal verirdim, Vaziyetim çok nazikti. Tanıma- dığım bir yerde idim, Yarın nişan olacaktım. , Bir gün evvel saadetime o kadar inanmıştım ki artık hiç bir tehlike beni bu sevincimden ayıramaz sa- nıyordum. Etrafımda dost diye dört elle sarıldığım insanlardan fenalık göreceğimi nasıl bilirdim. İ kendinizi avutacak bir şeyler bulu- | cukları yakaladıkları bir 1935. EREN bala A E İM i K ÂY E Hayat arkadaşlığı -— Fransızcadan — Miss Flarty kocası çoktan ölmüş yalnız bir kadındı. Geçimi alt kat apartrmanındaki odaları kiraya vermekten ibaretti. Kapıcı kadm Charlotte te nasihat vermek illeti- ne müptelâ (o insanlardan biriydi. Bir gün Flarty'e dedi ki: — Böyle yalnız elbette sıkılır. nuz. Meselâ evinize bir kedi veya- hut bir köpek alsanız, sizi meşgul eder. Miss Flarty başını salladı. Böyle şeye aklı ermiyordu. Köpeği, kadi- yi beslemek, ne de olsa (gene bir masraf kapısr sayılırdı. Bir gün evine girerken Miss Flarty'nin son tereddütünü dağı. | tan bir hâdise oldu. Mahalle ço- kedinin kuyruğuna teneke bağlamışlar ve sokağa salrvermişlerdi. - larda sürüklenen teneke gürültüsü üzerine Miss Flarty başını çevirdi. Kediyi gördü. yiyecek veriyormuş gibi elini uzatarak kediyi tuttu, e- vine aldı. Kuyruğundaki tenekeyi çözdü. Önüne artık yemeklerden | bir tabak koydu. Kedi iştiha ile yemeğe daldıktan sonra, artık evi bırakmadı. Bir ay sonra eski sokak kedisi evin içinde bir mevcudiyet olmuştu. Konu komşu (halis van kedisi diye methisenalarda bulunu- yorlardı. Hakikaten sokak kedisi o kadar güzelleşmişti ki, kanapeye uzandığı zaman, bir deve kuşu tü- yüne benziyordu. Pencereden soka- ğa baktığı zamanlar gelip geçen ler duruyorlar ve kedinin güze ğini hayran hayran seyrediyorlar- dı. Bir gün orta yaşta bir kadın yal- | nız seyretmekle de kalmadı : — Siz bu kediyi hiç sergide teş- hir ettiniz mi? | Hayır, beraber arkadaşlık edi. | yoruz, kedimden ayrılmak ta iste- | miyorum. — Hiç te iyi yapmıyorsunuz. Ben Avrupa Van Kedileri o Cemiyeti fahri reisiyim. Bir haftaya kadar sergimiz açılacak, Mutlaka bü ke- diyi orada teşhir edi Bütün sokak kediliğine rağmen , Miss Flarty'nin Pluff diye isim tak- tığı bu nadide mahlük sergide teşhir edildi. Takdirler topladı. Ar- tık van kedilerinin fahri reisi za- vallı Pluff'u memleket memleket gezdiriyor, sergi sergi (o teşhir edi- yordu. Miss Flarty ancak gazeteler-| de kedisinin resmi irüyor, ara- da bir de fahri reisten teşhir bede- li olarak hissesine düşen mıktar- da çekler alıyordu. Fakat Miss Charlotte gene nasi- hat vermeğe geldi: — Bu, böyle olmaz, dedi, karşı apartımanda Roland isminde ihti- yar bir adam oturuyordu, bu adam geçen gün öldü. Belki cenazesini görmüşsünüzdür. Roland'ın papağanı vardı. Ama olur papağan değil... Siz bu kuşu alın. Hiç te piş- | man olmazzınız. Aman, neler söyli- yan neler konuşuyor. Olur şey de- ği, Miss Flarty papğanı da aldı. O- na yeni şeyler (o öğretmeğe lüzum yoktu. Papağan ne kadar açık şrkı- İar, serbest ve uluorta sözler varsa | hepsini de öğrenmişti Içimde bir acr eridi. Kalbimin ağrısı gözlerime vurdu. Bir an için- de karışımdaki adamın ne sefil bir ruhu olduğunu anladım. Demek bana gösterdiği o babaca o çok sa- mimi dostça hareketlerinde bir mak sat varmış. Demek madam ima et- mek istediği münasebetli (Okendi kendine tasarlamış ve başkalarma bile anlatmış. Demek o kadar feda- kârlıkların bir sebebi varmış. Yedirdikleri bir lokma ekmeğe karşı insanın etinden ve şerefinden bin lokma çalarak nankör ve sefil iştihalarını, bastırmak di i rşı içimdeki isyan bir- denbire alevlendi. Kendime, metanetime güvenerek ağır ve ciddi cevap verdim: — Şimdi her şeyi anladım. Be- yefendi. Nihayet siz de maskenizi indirdiniz değil mi? Yüzümdeki tehavvüllerden ne derin buhran geçirdiğimi her hal- de anlamıştı. Yumuşak © yalvarıcı bir sesle bana sokuldu: — Beni nasıl istersen (o öyle bil Çiçek, dedi. Bugün seni buraya sıf dertleşmek, sana içimdekileri an- latmak için getirdim. Her şeyden emin olarak beni yalnız dinliyecek- sin ve ben yalnız seni seyredece- ğim. Bunu benden esirgeme! — Buna neden lüzum gördünüz P | madı. Hemen ertesi adam kapısını çaldı: Mis Flarty'nin papağan alip alâ» cağma pişman olmasma vakit kal. gün genç bir — Ben sinemada rejisörüm, de- di, bu papağan çevireceğim film | için ideal bir mahlüktur. Bunu ba- na satmız. Çevireceğimiz film ha- sılatından size de yüzde bir hisse ayırırız. Miss Flarty zaten papağanın e- nden O boşlanmamıştı. ör namuslu adammış. Film hasılatmdan Missin hissesine ne düştü ise, hepsini muntazaman gönderiycedu. Fakat bu defa da Miss Flarty yalnız kalmıştı. Aldığı çekler yal- nızlığını izaleye kâfi gelmiyordu. Bu defa gene kapıcı Charlotte gö- ründü. Miss Flarty dedi ki; — Kızım, sen bana odedin ki, yalnız kalmak iyişey değil Ben de bir kedi aldım. Bir Oay sonra kediyi götürdüler. Sonra bana bir papağan tavsiye ettin. Onu da er- tesi gün elimden aldılar. Bu defa bana öyle bir hayvan tavsiye et ki kimse elimden alma: Kapıcı kadın dişündü, düşündü, ve nihayet şu cevabı verdi: - Evlenin, ne olur? YURTTAŞ! Bugün ve bu gece evinde mut. lâka incir ve fındık ye Kahvede, gazinoda, lokantada çay, kahve, gazoz ve meyva ye- rine incir ve fındık iste ve ye Bunlar güzel yurdumuzun kuv- vetli ve besleyici yemişleridir. Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti İSTANBUL BELEDİYESİ SEHİR TİYATROSU düz saat 1516 gecesi Saat 21 de BEKARLAR Yazan L. Fulda lakil edenler Na- bi M. Kemal 4 Perde «Jmuma LUKS HAYAT operetinin biletleri şimdiden gişede satılmaktadır. 9417 Bugün matine saat 15,30 da Fransız Tiyatrosunda Viyana Operet heyetinin en büyük mu- vaffakiyeti olan Fleur de Hawai, Bu ak- şam suvare saat 9,30 te Çardaş, Yarınki cumartesi günün matine saat 18'de Fransız Tiyatrosunda meşhur viyolonisi ve bestekâr JUAN MANEN 'in VEDA KONSERİ Yarm akşam herkes Fransız Tiyatrosunda gidip Viyana Operet Heyeti ve Matma zel Maja Rajik iştirakile o gösterilecek Au Pays du Sourire operetini seyret melidir, DOKTOR Rusçuklu Hakkı Galatasarayda Kanzük eczahanesi karşısında Sahne sokağında 3 numa- beyefendi. — Onu anlatacağım. — Fakat anlatacaklarınız beni alâkadar etmiyecek zannederim. — Onu da biliyorum. Fakat epey zaman arkadaşlık ettik. Yarın ay- rılacağız. Bu arkadaşlığın bıraktı- ğı bir vefakârlık vardır ya. Bunu düşünerek beni dinlemekte bir za- rar yoktur zannederim. — Size daima hürmet ettim ve edeceğim Reşit Beyefendi. Bundan şüphe etmeyiniz. — İnanırım. O kadar iyi kalbin var ki! Fakat benim senin için pek başka tasavvurlarım vardı. Va- kıa bugün onlardan bahsetmekte pek geciktim. Onu biliyorum. Yal. nız hazırladığım bir ziyafetin baş- kalarıma nasip olduğunu gödükten sonra hiç olmazsa bu nefis sanat eserini doya doya seyretmek zev- kinden mahrum kalmak istemedim. Yarn her şey olup bitecek, Öbür gün yazıhane sessiz Ve ben bütün tasavvurlarıma veda etmiş olacağım. Şimdi sana bu tasavvur- larını anlatayım. Hele biralarımızı içelim. — Bana bira dokunuyor efen- dim. Siz içiniz. — Zarar yek, bir iki bardak bir şey yapmaz. , Sonra gülerek ilâve ettir 19/30 Hanımlar Hey'eti, 21 Gramelen. 2130 Anadolu Ağanar, ayarı, ANKARA, 1538 m. 1230 - 13,30: Gramofon. 1 ri (Ekrem Zeki Bay). 18, 19,18: Gramofon. 20: Ajanı haberleri, VARŞOVA, Mil m. ik, — Müsahabe, 18: Borsa haberi, Sast Keman kons der BUDAPEŞTE,5s0m. 1725; Macar Palisinin 60 er sensidevriyesisi terit, 1803: Polis takımı 18,45: Müsahabe, üsahabe. 18.25: rieh Meller.) 195 19,15: Kadın için kürek : Sosyete v8 Avusturya bak kında meş 2 Son baberler, 23,501 Ak* 3 #am konseri, (Plâk.) MİLANO - TORİNO - FLORANSA - TRİYESTE : İonseri, 23 ROMA - NAPOLİ - BARİ ; ik, haberler, 2 Emiral İkmindaki opera ışık kon, mili piyes, 23/50 komser GRAT,430 m, Ders (Fr.) 20 Müsahabe, 20,05: Pik K konseri. (Lecair, Paganin. "ten sakil, 22,05: Haberler, 28 10: Radyo orkestrust, BÜKREŞ, 4m Radyo orkestra. 2005: Üi 20,251 Plâk. 2050: Konferans. 21,08: (Filharmonik takım tarafın 55: Mütalen. 22,10: Senfonik konseri LAU,325m. 1 ewusikö, zihniyeti, 18,50: Viyel atlar. IhJlO: Zirai & ğ vi erlerinden tagannili musiki, 72: O iver Cromwelisi | neşriyat. 23: Haberler elerini bugün yarın, nimet komprimi istimal edenler, en kıymetdar bir olan ninlerin muyazenesi bahıtiyartığına mazhar ey bay 1 za marş esn Asrın umdesi “MİLLİYET” ör. ABONE ÜCRETLERİ : g ven ço Hari 3 aylığı s. — Merak etme, Mahir Beyin €- vinde değilsin ! Nerede olduğumu pek iyi tahmin ediyordum. Onun için bira ile an- cak yanan dudaklarımı ıslattım. Reşit Bey sandalyesini biraz da- ha masaya doğru çekerek devam etti: — Bu tasavvurlarım bak nelerdi. Sen daha küçüksün. Vakıa boyun, biçimin seni olduğundan fazla gös- teriyor, Fakat takdir edenler anlar. Yaşın küçüktür. Hayatta tecrüben yoktur.. Buna mukabil çok zeki ve istidatlısn. Ben seni yanımda ye- tiştirmek, yavaş yâvaş hayata alış tırmak, dünyayı tanıtmak ve sonra. Seninle evlenmek istiyordum. , Bunun için sein en emniyet etti- ğim pansiyona yerleştirmiştim. Hasta olduğun zaman üzerine tit- redim. Vakıa aramızda yaş farkı çoktur. Kırk beş yaşındayım, sen ancak on yedi & yaşındasın. Fakat ben hiç evlenmemiş bir adadmım. Kendimi iyi muhafaza ettiğimi zan lim Xa Mi aramızdaki eye de ehemmiyet vermiyor- dum. a e Şimdi seni hakiki bir Çiçek gibi âdeta havadan, rüzgârdan sakınır- casına itina ile yetiştirdim. Şefik Beyin seninle alâkadar olduğunu TN (Bitmedi)