MY YAN baska mânâya vermeğe imkân var İngilterenin Hindistan yoluna yeni tehlike nereden çıkıyor?. Mısır, Filistin, Yurdanardı(1), - Fak; bunların kimisi hâlâ İngiliz man dası altımda, kimisi de bu mandadan yeni çıkmış ve onbeş yıl evvel Os- manlı impzzatorluğundan ayrılmış bü kümetçiklerdir. Bunlar, İngilizlerin meşhur Hindistan yolu üzerinde bu- lunmak talisizliklerine uğramış olduk larından, bu memleketlerde silâha a- it yapılacak her yeni şey mutlaka İn- giliz milli müdafaasının müsaade ve tasvibinden geçer. Bu memlel-stlerin kuracakları ordu, yapacakları tahki- hı sunun Süveyş kanal inden serbestçe işle. tmemek lâzımdır. Fa- gillereden Hindistana gi- deniz yolundan başka bir yol das ha kuruldu. Bu da hava yolu. Yıl geç Gikçe bu hava yolunun ehemmiyeti art- maktadır. Denix yolunun selâimeti bile bu bava (oyolumn (o emniyetine bağlı olmak itibariyle bu ikinci yolun ehemmiyeti birinciyi bile aşmağa baş- Jadı. Daha açık söyliyelim: Eğer İn- giltere hava kuvvetlerince Mısırda, Fi Histinde ve Irakta büyük bir üstünlük elde etmez. Yani buralarda kuvvetli bav filoları" bulundurmaz ve uçku istasyonları kurmazsa onun denizyo- lu irtibatı dahi tehlikeye düşer. Yani bu yol üzerinde veya buna yakın bu- lunan ve bir parçacık hava kuvvetle- rine sahip olan her hangi bir devlet İngiltereye düşmanlık ederse, hava- dan yapacağı saldırımlarla İngiliz ti- caret ve savaş gemilerinin bu yoldan işlemesini , uçku bombalari- le Süveyş kanalını salise; bozar ve ti- kar, hâsılı İngilterenin Hindistan yo- bunu kapar. Bu halde meselâ Mısır devletinin, yahut ta İrakm ve hattâ İra- nın müstakil ve serbest bir hava siya» seti güderek az veya çok bir hava or- dusu vücude getirmesi Büyük Britan- yayı tasalandırması lâzımdır. Bu tak» dirde İngilterenin iki EE vemmu; gözden na haklı olur; bircin, Ma Minder Fi Filis- inde ve İrakta kuvvetli İngiliz uçku ikleri bulundurmak, buralarda ha istasyonları kurmak, benzin ğe ie, savma ba» incisi de Mı le 'urdanardının, . İra- la ve hattâ İranın kuvvetli hava fi- loları yaratmalarina elinden geldiği kadar enğel olmak, İngiltere, bunlardan birinci şartı şimdiye kadar yapmıştır. ve yapıyor. Meselâ Arabistanda vücude getirdiği Rutba çöl kalesinde, bilhassa çöl kıta lardan müteşekki! büyük bira gari zon bulundurmakta, ba garnizonun emrinde kuvvetli tank yerlikleri mu- hafaza eylemekte ve uçku savma top İariyle himaye edilmiş mükemmel uç- ku yer tesisleri vücude” getirmiş bu- Janmaktadır. Bu halde, Süveyş kanalı etrafında ve İrakta lüzumu olan hava kuvvet- lerini yerleştirmiş bunların yatak- ları olan uçku istasyonları ve sair yer tesislerini kurmuş, bunlarm kuracak posatları da yanlarına yerleştirmiştir. Şimdi ikinci şarta gelelim: Son za- r Mısır ve Irak hükü- şlarına bir hava gücü yaratmak için bir teşebbüse kalkma- makla beraber gerek Mrsırda ve ge- rekso İrakta uçkuculuğa karşı heves veri uyanmağa başlamıştır. Baş langıçta bir spor veya seyahat vasıta # olarak bir memlekete giren uçku, emi ve kolaylıkla bir savaş ve dö sıtası haline girebilir. Uçkucu- İri evesli zengin Mısırlı gençler tü remiştir. İrakta dahi bilhassa eski başveki! Nuri Şalan Paşa gibi havacı- bön meraklı zatlar vardır. Nuri Paşa biricik oğluna bile uçkuculuğa yakfeylemiş olup kendiside uçmağa defa olarak komşu İrak devletinin bir askeri uçkuculuk kurmasını mucip ol- du. İrak hükümeti, polis hizmetinde ssa hüdut muhafazası hizme- tinde kullanılmak üzere ilk hava kuv vetini bir kaç av ve bombarduman fi- losundan mürekkep olarak meydana getirmiştir. Rahat durmıyan kabilele rin ayaklanmalarını bastırmak teşeb- büsünde bunlardan istifade edilecek- tir. Şimdiki halde tedarik edilen uç- kular İngiliz yapısıdırlar. Pilotlar İn- gilterede tahsil görmüşlerdir. Bağdat civarında modern bir si ku istasyonu kurulmuş olup memleke tin diğer bazı yerlerinde dahi kurul. muş ve kurulacaktır. ümet bir kanun çıkararak, tıpkı bizde olduğu gi“ bi, bir uçku piyangosu yaratmış, ilk toplanacak para ile bir uçku limanr (deniz istasyonu) ve bir de uçku mek tebi açılması kararlaştırılmıştır. Dik- kate ya ki, Bağdat başhahamı bile, kendi dindaşlarına yazdığı bir beyannamede, elerinden geldiği ka- dar İrak uçkuculuğuna yardım eyle- melerini tavsiye eylemiştir. İrana gelelim! Bu memleket daha çok evvelden uçkuculuğu heves etmiş tir. İranda bugün, küçük te olsa, bir askeri uçku kuvveti vardır. Uçkula- rın büyük kısmı İtalyan yapısıdır. İ- lerinden Fransada, tahsil etmişleri i, bazı ayaklanma ların Kastamasmda have silâbmdin istifade Ge Fakat İran hükü- tekemmü rin hiç memnun olmıyacakları tabi dir. Çünkü mevki İngiliz - Hint yolu. nun hemen hemen üstündedir. Ve bu yola en yakın ve doğru bir tehlike 0- cağıdır. İrak ve İrandan sonra ilk defa olarak Mısırı dahi havacılığa doğru adım at- üzere görüyoruz. Misir dahi mil riş eylemiştir. Bu uçkular makineli tüfekler! hhez olacaktır. Bun- lar şimdilik polis hizmetinde yani hu- dutlarda ve isyancılara karşı kullanı- Jacakmış. Uçkuları Mısırlı pilotlar kullanacak. ve bünlarin kendilerine mahsus, Misir hükümetince kurula» çak istasyonlari olacaktır. © İrakın bütçesi fakirdir. Şimdilik büyücek bir hava kuvveti vücude ge- tiremez. İran dahi ayni haldedir. Mı sıra gelince, daha fazlasına izin a cağı şüphelidir. Fakat bundan evvel İrakın veya Mısırm kendisi gin, küçük te olsa, bir hava ordusu yaratacağı kimin aklma gelirdi? Bu il il lanmca ge Gariptir ki, Hindistan yolunu em- niyette bulundurmak için Osmanlı im paratorluğunu parçalamak - politika- smun başma geçmiş olan İngilterenin bu yolunu, şimdi kendi eliyle yetiştir- diği Arapçıkların ilerde . tehdit eyle- meleri ihtimali baş gösterivor. Bunun çaresini düşünmek de tabi © bizim vazifemiz değildir. CİNOĞLU 1 Yardanardı - Mavrayierden Mevlidi şerif Önümüzdeki 8 Kânunuevvel 933 cuma yünü Beşiktaşta Serencebey yo- kuşunda Anborağa camii şerifinde cu a mağtnzmnı salişkakıyı: Hafız: İsmail ve Hafız Saim ve Hafız Hasan Beyle- rin iştirakile mevlâdü şerif kıraat edi- leceğinden hism ve akraba ve arka - daş ve arzu edenlerin tepfieri rica © turn. Ergüplü Hacı Durmuş” “oğlu Sali Radoslu Ziva Servet “ Beyoğlu ak noter başkâtibi”, Numan Efendi evine © dönerken, her attığı adımda arka cebine — sıkıştırdığı on adet yüz liralığın ağırlığını hesap e- diyordu. Tali buya! Piyangoda 13850 numara- İı bileti almak, insanı bu ay bu hale ge- tirirmiş. Numan Efendinin seyinmesine hak vermek lâzım. Fakat... Fakat Numan Efendi pek te o kadar #evinçli değildi, Karısına bu gökten dü- şen serveti nasıl anlatacak? Saklasın mı? Söylesin mi? O kadar mütereddit ki bu iki sunlden ikisine de cevap veremiyordu. Açıkça bilmelili, Numan Efendi karısı Ikbal Hanımla on beş senedir kâvgasız, gürültüsüz yaşıyorlar, Kavga ve gürültü olmayışının sebebi de gayet basit: Çün- kü Numan Efendi İkbal Hanım ge emire- derse boynunu eğer, & “hayhay, onu da yapalım karıcığım,, derdi, İkbal Hanım , evkaf dairesinde bir kâtiple evlenmek fedakârlığını gösterdiği için, kendisinde bin iri hak © görücü: Oyunla ördek mekle kocasına şeref verdiğine kanidi. verdiğine Nihayet kocası denilen adam evkaf da- iresinde bir kâtipti.. Bü zavallı adama karşı ilk isyanı da şu olmuştu. Bir gün Numan Efendi pi- yango bileti almak istemiş, bu hüsnüni- çıkışmıştı bis değil rhi? Senin taliin olsaydı, evkaf kâ- tibi olmazdın? Numan Efendi bu itaba karşı hiç sesi- ni çıkarmamıştı. Fakat gizlice de bir bi- let almıştı. Bileti almakla beraber, kaza- nacağına pek kani değildi. Fakat bazan hesapta olmıyan şeyler insanın — başına geliyor. İşte şimdi de arka cebinde on ye yüz liralıkla yürüyor. evine gidiyor- ys Efendi kazancının heyecanı i- çinde o akşam eve geç | gitmişti. İkbal Hanım geç gelen bir koca nasıl karşıla- nursa, Numan Efendiyi de öyle karşı Sarı, buruşuk yüzünü ve esliz. yücudunu Numan Efendinin karşısma dikti: — Nerelerde sürtüün herif? Diyo be sap istedi. Saat yedi — buçuk. (Halbuki saat yediye beş vardı) saat yedi buçuk. Efendimiz şimdi teşrif ediyor, Numan Efendi inanılmıyacak hâdise yi anlatmak için? — Dur karıcığım anlatayım, diye sö 26 başladı. Fakat karısı hemen sözünü kesti: — Ben maval dinlemem. Giy gu pan- toflanı, key şu eski hırkani.. Yemek yi- yeceğiz. Gö Nina E fonla çi ame te dün bül i yalana başladı. ik işi tak ğı saklamak oldu, Evvelâ da alı da sik yeni işe başlamış bir korku vardı. Dairede çalışırken b ba gibi tehlikeli hazinesini düşü permeler geçiriyordu. Geceleri sıçraya rak uyanıyor, uykusu urasında karısına paraları sakladığı o oyeri (söyledi ğini zannediyordu. Bir hafta devam eden bu endişeli günlere Numan Efendi niha- yet tahammül edemedi ve büyük bir ka rar verdi: — Bu parayı sarfetmeli,yemeli, içmeli, bitirmeli, başka çare yok. İyi ams, bin lirayı da karısının şüp- besini uyandırmadan © sarfetmek kolay bir iy ig Mina n Efendi bu karar ında gidip kendisine şöyle üç li- ralık enfes bir kravat ve Ömründe ilk, defa taşıdığı böyle bir kravatı gören Ikbal Hanımı gözünü yumdu, ai aç tı, kocasının bu zamandaki israfma bir türlü tahammül edemiyordu. Artuk ondan sonra da Numan Efen- dide bu şekilde israflara cesaret kal imadı. Aradan bir kaç gün geçti. Numan Efendi ikinci bir karar daha verdi. Ta- nıdıklarırdın, ve ahbaplaından > Cemil Beye meseleyi açmağa ve ondan fikir danışmağa karar verdi. Bu karafla dai- ireye gitmeden evvel, Cemil Beyin evine uğradı, Kapıyı Fikriye (Cemil Hanım açtı: Kocam İzmire gitti, diyordu, fakat — Bizi çok korkuttun yaramaz. Dedi. Bana çok iylik eden, mecburiye- ti olmadığı halde hastalığımla bu kadar meşgul olan Reşit Beye ne kadar borçlu idim. Bir sant evvel işe başlamak istiyordum. Bunu söy- lediğim zaman canı sıkıldı, âdeta beni azarladı: — Bir hafta da evde istirahat edeceksin sonra! Yazıhanede bek- liyenler mi var? Reşit Beyin son cümlesile ne de- mek istediğini anladım. Fakat mü- — Siz bilirsiniz, kalmasın, dedim. Reşit Bey benden şüpheleniyor. Hakkı olmıyarak şüpheleniyor. E- ğer Suat B. in beni hastanede iki defa ziyaret ettiğini söylemiş ol- sam belki de beni daha ağır haka- retle itiham edecek.. Halbuki onun bu ziyaretini ciddi bir nezaketten işleriniz geri Lniclâp Komanı) ÇİÇEĞİ BURHAN CAHİT mı? Hayatta beni kendi zannedenler ne kadar çok.. Benim kimsesiz, daima boynu bükük bir yetim kız olduğumu unutuyor ve beni kendilerile bir tutuyorlar. On- ler hayat demir gibi sarılmış, sar- maşık gibi dal budak salmış in- sanlar.. “Ben neyim ki! Tesadüfle- rin yardımil& hayatını ve şerefini kurtarmağa uğraşan bir öksüz. İnsanlara karıştıkça endişem ar- tıyor. Çünkü herkesin görünüşü ile ar Biribirinden o kadar ay- rıki Suat Bey için Reşit Beyin düşün- celerine şaşıyorum. İstanbulun ma- ruf bir ailesinin mevki sahibi oğ- lu benimle ancak yazılarını yazdır- mak i/n tanışır ve görüşür. Eğer | hasta ve yetim bir kızı ziyaret mek nezaketten başka bir mâ; fade ediyorsa o başka! Fakat ben hayattaki yolumu biliyorum. Günü- nü ber gün çalışmakla doldurma- ğa mecbur bir kızım. o Zengin ve yüksek mevkideki insanların yolla- rindan ayrılıp bu zâvalli boynu bükük Kır Çiçeği ile alâkadar ol- uma Dir fedakârlık > Şefik Bey Lına bir in Benimle meşgul oluşundaki mak- sat ne çabuk surittr. Ben zengin ve yüksek insanların ilama çok iyi öğrendim. On- lardan gelecek her - hareket beni şüpheye düşürür. Fakat Suat Beyin nezaketen ile- ri varmıyan hareketlerinde hiç bir tehlike görmiyorum. Onun kimse- siz bir kızı teselli için yanına kar- deşini de alarak beni ziyaret etme- si ancak şefkat ve insanlık hisleri- ne verilebilir. İnsanların iyliklerinden Köri ele miz bir luğundan bir şey ihsas etmedi. De Bu gencin ismi geçince Reşit B. hırslanıyor. Acaba e benimle Suat Bey arasında bir münasebet mi te- vehbüm ediyor..Bunu münasip bir zamanda kendisine anlatacağım. Ali Efendiye Söyledim. Yazı ma- kinemi apartıma getirdi. Acele iş- leri odamda yazıyorum. Reşit Be- yin İsrarına rağmen bunu yapıyo- rum, giriniz Numan Efendi, giriniz. Biraz yor- gun görünüyorsunuz. Size bir kahve ya- payım, İkbal Hanım, inşallah afiyettedir- ler, Siz masılsmız? İşleriniz ne âlemde? Numan Efendi bu kadar £ ibrama karşı kapisı açılan dar bir salona girdi. Fikriye Hanım kahveyi getirdikten sonra, Nu- man Efendinin karşısma oturdu. Dere- den tepeden konuşmağa başladıler. Fa- kat Fikriye Hanımda — bugün başka bir halet vardı. Numan Efendiye doğru iği- liyor, çok mütebessim ve şen davtanı- yor, bakışlarına başka bir halâvet veri- yordu. Numan Efendi, kocasma söylemek is- tediği şeyi, bir şey söylemiş olmak için, karısina anlattı, Karısının huysuzluğun- dan, kazandığı bin liradan, İkbal hanıma bu meseleyi hiç açmadığından bahâetti. Fikriye Hanım arada bir! — Vah Numan Efendi vah, diyordu, Billâhi size acıyorum. Numan Efendi, kocası İzmire gitmiş bu kadar mütemayil bir kadın karşısm- da evvelâ durakladı, sonra kendini topla dr. Bir müddet düşündü, ve nihayet ü- güncü bir karar daha verdi: — Neye olmasın ? Karısı ne kadar cılız, sarı yüzlü bir kadınsa, Fikriye Hanım inadina en- damlı, pembe yüzlü, sıhhati yerinde bir kadındı. Fikriye Hanım diyordu kis — Maksat bin lirayı sarfetmek de- gil mi? Ondan kolay ne var? Hemde İkbal Hanımm hiç te haberi olmaz. Ve hakikaten de öyle oldu. Kocası sıksık seyahate çıktığı için daima yal nız kalan Fikriye Hanım, kendisine bir eş ve arkadaş bulmuştu. Hattâ Nu- man Efendiye, hasta olduğunu baha- ne ederk bir hafta daireye gitmeme,i- ni söyledi. Numan Efendi de — öyle yaptı. Artık bütün gün beraberdiler. Ne otomobil gezintileri, ne Boğaziçi safaları... Sonra da ne mağazalar, ne terrihaneler,. Fakat Numan Efendinin sokakta ya karısına, yahut tanıdıklarından biris'- ne rastlamak ihtimali karşımda ödü kopuyordu. , Nihayet bir akşam Numan Efendi i ki: im, paralar tükendi, şimdi ne ğız? ikriye Hanımın cevabı gecikmedi: — Zaten kocüm yarn geliyor. Bitme- se de artık beraber kalamazdık ki. Bu ne zamanımda giden ve zamında gelen bir kocadır.. O akşam Numan Efendi evine döndü- ğü zaman, karısı tekrar çıkıştı: « — Bu ne iştir, anladımsa arap olayım, diyordu, evkaftan bir adam geldi, Güya sen hasta imişsin. Acaba hastalığı nasıl- dır diye Müdür Bey | sorduruyormuş. Bu ne hastalıktır böyle? Numan Efendi gene durakladı. Her geyi anlatmak üzereydi: — Karıcığım, dur, biraz © beni dinleti Diye başladi. Fakat Ikbal Hanım sözünü kesti: — Ben maval inleme, dal, Gi? ' pantoflarmı, giy şu eski ye- mek yiyeceğiz, SEM Davetler Alemdar ocak kongresi Ocağın senelik kongresi 8-12-933 cu - ma günü saat 14,30 da Divanyolun - daki Ocak binasinda — toplaracağın - dan mühterem azanın muayyen za - manda hazır bulunmaları rica olunur. Kaiyanca dersler Istanbul Halkevinden: İtalyanca derslerine birinci kânü- Bun yedinci perşembö günü saat 18,30 da başlanacaktır. Ali Efendi yazı makinesini getir diği gün cebinden bir de kart çı- kardı. Gene Şefik Beyin bir iğne- si.. Kartı Paristen yazıyor. Arka- sında şu bir salar var: “Paristeyim. Bir hafta sonra Al- manyaya geçeceğim. Saadetler,, Bu (saadetler) kelimesinde ne acı bir istihza var. Şefik Bey de- mek istiyor ki yaptığım teklifi ka- bul etseydin sen de“buralarda ge- zer, eğlenirdin. Artık kendinelâ- yık olan saadetleri ara bul!,, Şefik Beyin ne kalın ruhlu bir adam olduğunu gittikçe anlıyorum. Bütün saadeti parasından bekliyen bu adamın ruhunda biraz hareket yok mu acaba! Her gittiği yerden böyle bir kart gönderip âdeta beni nankörlükle itham etmek istiyor. Kadın kalple- rini tren bileti gibi para ile satın alınır şeyler (o zannediyor. En şık elbise, en yüksek yaşama tarzı, en zengin ömür. Bunların iyi şeyler ok duğuna şüphe yok.. Fakat bunla- rım hisleri memnun edecek şeyler olduğunu kim iddia eder. Çok zengin insanlar ( zorla ah- maklaşıyorlar.Para onların hislerini törpü gibi kemiriyor ve dünya üze- rinde birer süslü manken gibi, yi- yen içen, patrik ölüsü gibi sırmala- xa bürünen birer cek olup kaldık. Bugünkü Program İSTANBUL » 1730 Gramofon. iyazi Bey ve arkadaşları, 21 Gram 21,30 Anadolu Ağanar, Boran haberi, Sant ayarı ANKARA 1330 Gramefem, Alaturka #85 lonsel konseri Edip B. 33 Ağane haberleri VARŞOVA 4 Mil m. heyeti, 2150 Neş'eli i Kumrtte takıma, Er- kek koro heyeti, F.. Lövenrosen, Albrecht Claus, Funk orkester, 23,30 Son haberler, ia Tagansi ve musiki könseri, 1905, Ro lüsahabe, © 2045 Zirai me © haberleri, 2045 Snat ayarı ve. 2125 Spor va, 21,50 Sopran muganniye Scavizsi - abris'in iştirakile opera parçaları, musikisi, PRAĞI 488 m. TAR Gençlere make mezeikii meeriyak, 30 müsahabe, İktisadi ik 1000 Kane 23 Dama | 11, 2138 Senfonik konser Belgrat filharmo- nik takımı tarafından, Müteakiben, haberler, plük. BÜKREŞ 38 m. 13 Borsa haberleri, plâk, 1820 (Tes 1 mütene mike erke yon, 2010 Konlaranı, 2048 PİA ie b pera temsili, ğinden bu kerre yeniden aleni nur, (6733) 300 ilâ 350 takım nefer larını farbelmiyorlar, Şefik Bey bu ahmaklardan biri, Bar çalıgıcısma elli lira bahşiş ve- rip etrafına : — Gördünüz mü, ben sanati, mu sikiyi ne kadar takdir ederim! Gi- bi bakman sersemlerden biri. Çok şükür bizim patronda böy- le tabiat yok.Zaten Reşit Bey pek anlaşılır insan değil. Hasis mi, c8- mert mi, ciddi mi, çapkın mı belli olmıyor. Maamafih bazı © babaca halleri bana çok emniyet veriyor. Odama kavuşmak hoşuma gitti. İki penceremden liman, Saraybur- nu görünüyor. Önüne yazı maki- nesini koydum. Ali Efendinin ge- tirdiği müsveddeleri yazıyorum. Madam titiz bir hastabakıcı gibi benimle meşgul oluyor. Sabah kah- yaltılarımı odama getiriyor. Öyle de iştiham var ki! — Be kızım. Tam serpilip boy attığın zamai Hakikat boyum çok uzuyor. Has tahanede iken doktor Asım Bey ki- lomu ve boyumu ölçtü. Buyum bir altmış sekiz. Kilom elli beş. — Daha toplanmak istersin, Çün kü bir taraftan boy alıyorsun! Zennederim. Bir yetmiş beş hattâ bir seksen olursun, Demişti. nü Hn ali e Sineması ; en güzel Fransız artisti MARCELLE CHANTAL'i Guy de Maupasan'ın eseri AŞK KURBANI (Ordonnonce) filminde takdim ediyor. İlâveten: Fox Journal ve CHOPIN'in NOCTURNE'ü Şarkılı ve musikili eser. (107789) e İ İSTANBUL BELEDİYESİ | ŞEHİR “TİYATROSU Pu aksam saat 21 de O GECE Lİ | Yazan: La Jas Zilahy Türkçeye çeviren * M. Feridun 4 Perde 1 Tablo Umuma 9210 Dr. İHSAN SAMİ Gonokok Aşısı Belsoğukluğu ve ihtilâtlarına karşı pek tesirli ve taze aşıdır. Divanyolu Sultan Mahmut türbesi No, 188 (10564) — 8291 Ci “ - | amülliyet Asrın umdesi “ MİLLİYET ” ör. ABONE ÜCRETLERİ : Tüskiye için Hariç için LE LK. MP 750 B Gelen evrak geri verilmez.— Müddeti geşen nüshalar 10 kuruştur.— Gazele ve matbasya sit işler için müdüriyete mür vaenat edilir. Gazetemiz ilânların mes'u- Nivetini kabul atmaz. Yüksek Mü ihendis Mektebi Satınalma Komisyonu Reisliğinden: : Mektepte tesis edilecök âtelye için mübayaası iktiza e- den alâtın münakasa şartnam esifde bazrtadilât icra edildi- münakasaya konulmuştur. Münakasası 2/-12.933 tarihine müsad:f çarşamba günü saat (14) te yapılacaktır.: Taliplerin bu husustaki şartnameyi görmek ve münakasaya iştirâ k etmek üzere teminat akçeleri ve temsil eyledikleri firmanın Noterden musaddak vekâletna melerile münakasa günü kom isyona müracaatları ilân olu- Gedikpaşada Jandarma Satınalma Komisyonundan: eğeri kapalı zarf usulile satım alınacak ve kapalı zarf münakasası 27 Kânunuevvel 933 çar- şamba günü saat 15 te yapılacaktır. Talipler şeraiti anla” mak üzere istedikleri vakit m ünakasaya iştirâk için mezkür günün muayyen saatinde komisvonumuza müracaatları. (6662) Akay İşletmesi Müdürlüğünden: Yalova kaplıcalarında yaptırılacak yeni otel projesine a- it müsabaka müddeti 30 Kânunuevvel 933 cumartesi saat on beşe temdit edilmiştir. Alâkadarların projelerini yevm ve sa- ei mile kadar müdiriyet bürosu şefliğine tevdi imei (6428) hiç durmuyo: A parkieksia sıkılmağa başla” dım. Bir hafta olmuştu. Artık eski halime gelmiştim. Bir sabah Reşit Beye haber vermeden gittim. Yazı» haneye indim, Biraz sonra gelip beni gördüğü zaman haykırdı: — Yaramaz, evde oduramadın nihayet! — O kadar iyiyim ki! Hem ça- lışmağa alıştım. Sıhhatli iken boş oturmaktan sıkılıyorum, eee geldi. Ve yüzüme, gözü- ti. me — Fakat kendine dikkat et, de- di. Terleme, üşüme. Elini öpmek istedim. Bırakmadı. — Size çok müteşekkirim Beye- fendi, dedim. Hastalığımla çok alâkadar oldunuz. Beni miçin bü- yük zahmetlere girdiniz. — Haydi, haydi, diye © çenemi tutup kaldırdı. İyi oldun kurtuldun. ya, Şimdi kendini . düşün. Ve bir daha bu bahsi açma! Yürüdü, odasma girdi. Halbuki ben benim hesabıma ne kadar masraf ettiğini soracak- tım.