24 Kasım 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

24 Kasım 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gelecek seneye kaldı; Cenevrede yalnız büyük devlet mü- messmermin ışarakue yapılan bir 1Ç- #imadan sonra silâhsızlanma © konfe- ransının tekrar tehirine karar verildi. Konferans bürosu ayın dokuzundan beri içtima halinde idi. Fakat ilk gün- den işlerin yürümiyeceği anlaşıldı. Almanya tabii mümessil gönderme- mişti, İtalya mümessili konferansı an- larak dinliyeceğini a murahhas Mr. Amerikaya avdet etti- ğinden birinci ikinci derecede bir mü- messil almıştı. İngiliz Hariciye Nazı- rı Sir John Simon ve Hariciye Müste- şarı Mr. Eden de içtimada bulunma- dılar. Bu vaziyette konferans roj derson bir “suiniyet,, sin istifası konferansın büsbütün da- ğılması demek olacağından zevahirin muhafazasma taraftar olanlar (o Ce- nevreye koştular. let mümessiller ma yapıldı ve konferi ni ayına tehirine karar verildi. Sir John Simon'un mes'uliyeti: Almanyanm silâl m konfe- Tansı ve Milletler Crmiyetinden çekil- diği günden beri beynelmilel müna- sebetlerde inkıtaa benzsyen bir vazi- yet vardır. Almanyasız bir karara varılamıyacağı anlaşılıyor. Binaena- leyh tatil müddeti tekrar Almanyayı müzakerelere iştirak et- türmek için diplomasi yolile teşcbbüslerde bulunu.acağı zannediliyor. İngiliz matbuatı, Hariciye Nazırı Sir John Simon'u vaziyeti idare ede- memekle itham ediyor. Tenkide en zi- yade hedef olan nokta da © Hariciye Nazırmın Mac öneki projesini Al a tarafından iken, Fransızlarm ısrarile Almanya aleyhine olmak üzere değiştirilmiş ve İngiliz Hariciye Nazırı da buna iltihak etmiştir. Almanyanın Milletler Cemi- yetinden çekilmesi de bunun üzerine olmustur. Şimdi İngilterede | büyük bir efkârımumiye zümresi, tadili bir tarafa bırakarak tekrar eski Mac Do- ald projesine gidilmesini istiyor. ... Yarış başladı: Ancak vaziyet böyle çıkmaza miş görünürken, sında bir yarış başla, lizlerin bu sene biri 7,200, 5,400 ton olmak üzere dört kruvazör 1 kararlaşmıştı. Bu prog- yamı değiştirerek, bir 7,200 tonluk kruvazör yerine iki tane 9,000 tonluk kruvazör inşa etmeğe karar verdiler. Mukavelenin tonajı geçmemek için üç 5,400 tonluk kruvazös de bir kru- vazöre inmiş olmakla beraber, bu ta- dilin ehemmiveri tiği gelem, Kos v— yarışı başlamış demektir, ... “Amerika Rusya'yı tanıdı: Beklenildiği J meti nihayet Sovyet Rusyayı resmen tanı mıştır. M. Litvinof tarafından yazılan bir mektupta Sovyet Rusya Amerika- ya karşı bazı taahhütlere © giriyor: Amerika tebaasına dini serbesti vade- diliyor. Amerikalılar istedikleri gibi kiliseler inşa ettirecekler ve istedik kadar ibadet edecekler. Bu taah- ü Amerikada senelerden beri komünistlik dinsizlikten ibarettir yo lunda yapılan propagandaların tehyiç ettiği lm teskin için o'duğuna he yoktun Time mektubunun dikkate ğer olan bir noktası, Sovyet âhtilâ! sene 'kerleri tarafından istilâya erer neticesi olarak tazminat hakkından Rusya bu ( tazminat hakkını, Kerensky borçlarına karşı tutuyordu. Amerikanın Sovyet Rusyayı masmdan sonra her tarsita bir İtikaf” iyor. Bizce böyle bir iti- lâf şimdilik olamaz. Amerika efkârı henüz buna hazır değildir. Bununla iki devletin in beraber yü- rümeleri beklenir. Bu tarımadan do- facak ticaret münasebetlerine gelin- ce; bu, daha müşkül bir meseledir. Çünkü gerçi Rusyanın o Amerikadan satın almak istediği çok şeyler vardır. Fakat Amerikanın Sovyet Rusyadan seyler azdır. Ba- öbadele bir eşya mübadelesi sekline girdi. Sovyet Rus- ya bütün alacağı seyleri rara ile öde- yemez. Amerika de eşya ile ödelmek istemezse, mühadole kola» olamaz. Roosevelt'in müşkülâtı .Cümhurreisi Roosevelt kal- kınma programı (| hafta arası kuv - vetli muhalefete Omaruz kaldı. Da ha doğrusu o içiniçin © kaynayan muhalefet patlak verdi. Maliye Na- mezuniyet kilmiştir. Maliye Müsti Acheson da istifa etmiştir. Maliye Nazırının yı müsteşarın da başka i; ğt söylenerek tevil edilmek istenilir. ken ansızın müşavir Sprogne de ei elmiştir. Mr. Spragme, i açık olarak söylüyor i Doları kıymetten düşürmek yeli takip ettiği siyaseti tasvip etmediğim- den, bunun zararlarını Amerika ef- umiyesine anlatmak maksadi- 1s çekiliyorum, diyor. Binaenaleyh maliye müşa sevelt'in plâ: yhine fa; kârın bu plân etrafında to) deme sma bağlı bulunuyordu. Yani işin ba sikolojik tarafı ehemmiyetli idi. Eğer menfi propaganda neticesi Roosevelt'e ve plâna karşı itimat azalırsa, mu- vaffak olmanm imkânı © selbedilmiş alur. Roosevelt buhranlı bir | vaziyet karşısmda bulunuyor. ... Faşizmin yeni merhalesi: Mussolini tarafından söylenen bir Butuktan anlaşılıyor ki İtalyada Fa- şizm yeni bir safhaya giriyor. Mus3o- lini mutkunda çoktan beri zihnini şu işgal ettiğini söyledi: ““İktmadi haktan kapital. dünyası içinde bir hastalık mı, yoksa kapitalist dünyasının hastalığı mı? Faşist şefi artık bu sukle cevap ve- rebilecek için yeni teşkilât lâzım. Faşist daen uygun teşkilâttır. Mussolini artık eski sistemin son ba- kıyesi olan parlâmentoyu zamanı geldiğini söyledi. sen par- lâmentonun faşist sistemi içinde yeri yoktu, Binacnsleyh, meclis bitmek üzere bulunan tabii ömrünü yaşadıktan 80n- ra yeni intihabat yapılacak ve bu in- tihaptan sonra kendi kendinin ilga kararını verecektir. Almanya - Lehistan: Hafta arası Lehistanla arasında bir ademitecavüz (o misakı imzalanması için müzakerelere giri- şildiği bildirildi, Almanya ile Lehis- tan arasındaki münasebet ile Fransa arasmdaki de düğüm noktası olduğuna göre bu haberlere çok ehemmiyet verildi. Fil. hakika bir ademitecavüz mukavelesi. Almanya meyi kabul ediyorlar ama, arazi me- salesine hiç temas yoktur. Halbuki tilâfın ehemmiyetli ta; i devlet arasında devamlı bir ii yapılabilmesi için her şeyden tanın Almanya tarafındaş len hudutları kabul etme: Hudut meselesi açıkta kaldıkça, her Milliyet'in edebi romanı: 50 KIR ÇİÇEĞİ BURHAN GAHİT: (inkılâp Romanı) çayda gösterdiği hanımlar. Mace- | Buzlar içinde, raları aklımda kalsaydı burada, ki- lerle beraber olduklarını keşfede- cektim. Hiç dansetmedim fakat daha u- zaktan oynıyanlara dikkat edince dansın bütün inçeliği | anlaşılıyor. m bilen için hiç de güç bir iş Tempoya göre yana, ileriye, m hareket & etmekten ibaret. Yalnız tango diye oynanan dans i- çin egzersiz yapmak lâzım, Hanımefendinin çayda ği uzun boylu, kumral, ki tane gözlü kadın burada. Çıplak başlı bir gözlüklü adamla danse: yor. Fakat öyle tuhaf bir kadın ki kendini âdeta adamın . kollarma bırakmış gibi.. Kahkahaları caz. ubüntı bastırıyor. “Ok. Şefik Bey o garsona şampanya, dejeyva söyledi. ö: öyle "© Okuduğum romanlarda bu ismi | ezherlemistim. Bir saçmalık etme- havlulara sarılmış şampanya geldi. Etrafımızda masalar hep dolu. Kalabalık gittikçe bastırıyor. Ne elbiseler, ne tuvaletler, ne pırlanta- lar, ne kadınlar.. Bunlara baktıkça kendi kendimden utanıyorum. Da- ha bir ay evvel elinde | sepetleri, başında örtüsü, ayağında ökçesiz | çarpılmış oçamurlu iskarpini ile Sirkeci sokaklarında başını soka- cak yer arayan kız (o bugün ipekli süsler içinde ve İstanbulun meşhur zengin iki adamı arasında baloda şampanya içiyor. Bir ay evvelki halimi bilenlerden meselâ Reşit Bey gibi biri şu anda beni görse muhakkak bu kız fena | olmuş diyecek.. Bu âlenie girenler, böyle balola- ra devam edenler biribirlerini tanı- yorlar. Ve yabancı çehre araların- da belli oluveriyor. Baloda Resit ve Şefik Beylere selâm veren, bil MİLLİYET CUMA 24 TEŞRİNİSANI 1933 IHHİS< Gg BÖĞüTLE Şişman ve tombul çocuklar makbul değil Bugün artık pembe yanaklı tombul çocuklar eskisi gibi sıhhatçe mükem. mel sayılmıyor, bunların modası goj- ti. Bir çok çocuklar hazımsızlık baş- lamadan bir müddet lüzumundan fnz- la beslenmeğe tahammül ederler. Böy- le ziyade beslenmeden ve kilosunun artmasile komşu çocuklarından daha gösterişli bulunmasından validesi bir Devi gurur duyar, ve çocuk bir gün hastalanıp fona halde huysuzlanmağa cıya kadar validenin bu gü- rur bali devam eder, © Çocuğun bu halinde bile benslenmesini düşünür ve beslenmezse açlıktan bir hal ve fena» Hk gelir diye hayıflanır. Bilmez ki bu halde bulunan bir çocuğa yirmi dört saat hiç bir şey vermeyip yalnız aa sıra kaynatılmış su vermek en iyi te- davi yerine geçer. Haftada 200 gram kadar vezninda fark gösce- ren ve kilosu artan çocuk en tabii ve pormal bir halde büyüyor demektir. Bu miktardan ziyade vezni artan ço- cukların o miktardan vasati e besili çocuklar berisiz çocukla- Ta nazaran hastalıklara karşı muka- vemetsiz olurlar. Besili ve tombul ço- cuklar bronşite yakalndıkları zaman hastalığı kolay atlatamazlar. Bir kü- çük yavrunun yaşı ile doğduğu | za- manki veznine göre ne kadar gıdaya muhtaç olduğu pek kolay anlaşılır. Memede bir çocuğun, muayyen © bir zamanda fazla vezin alıp ağırlaştığı görülürse gıdası azaltılır. Ve eğer ço- cuk ziyade iştahlı, obur ve açgözlü ise beslenmeden evvel biraz kaynamış su verilip iştahı kesilir. Ve şayet çocuk sun'i şekilde besleniyorsa “ verilen sütün terkip ve derocesi anasüd tamamile uygun ve benzer bir” hale konduktan sonra verilir. Eksöri dok- tor pek küçük bir işaretten çocuğun sıhhati hakkında bir fikir edinebilir. akları kızarmış ve derisi terle nemli bir halde bulunan bir bebeğin gösterdiği manzara ya fazla besle: meden veyahut ziyade örtü . le mücadele et- olan bir bebeğin hali ise zayıflık alâ- metidir. Başının yan taraflarına doğ- ru büyük mavi damarlazm görülmesi de çok bozuk sıhhat işaretidir. Bur- nun üst kısmında bu damrın görünme- si burun ve boğazda ihtikan bulundu. ğuna delâlet eder. Bebeklerde görür İn egzemalar ya gıdalarının fazla şe- kerli olmasmdan ve eğer egzema hafif bir şeki—7. ise başına giydirilen tâkke- nin sıkı ve ziyade sıcak tutar cinsten al ileri gelirler. İdea! bir be- bek diri, siler, ve elâstiki olup fıkır fi- kır oynamalı, kalgın, durgun, gevşek, yumuşak, tomibul ve yağlı olmamalı, Büyükada Dr. ŞÜKRÜ İRTİHAL Mekke mollası merinim Mehmet Sait Bey kerimesi ve merhum (Miralay Ab- dürrahman molla zade Bey zevcesi ve mübendiz Bahaeddin molla zade Beyin valdesi Nuriye Münevver Hanım dün ir- tihali daribeka eylediğinden bugün saat 11,30 da Kadıköyündeki hanesinden kaldı rlarak Karacaahmet © mezarlığındaki makperi mahsusuna defnedilecektir. (10339) e — —— itilâf kumsal üzerine yapılmış binaya benzer. Yeni Alman - Lehistan mukavelesinin hükmü hakkında sarih malümat gelmemekle beraber, bu- mun şimdiye kadar Lokarno mukave- lesi, Kellogg misakı a bilerden ileri gilmed söylemek, Ahmet ŞUKRU bir çok erkekler var. Fakat bana hissettirmemeğe çalışarak işaretle | sen kadınlar da pek çok. Biri $1ş- man bir erkekle dansederken Şefik Beye beni gösterip: — Buda kim? lerde dudak büktüğünü gör- düm. Başımı çevirdim. Bazı kadınlar erkek gibi göz kır- Pp: — Ne var, ne yok? ,,,Münâsmda Reşit Beye bakıyor. ar. Şampanyanın tesirini bilmediğim için yudum yudum içiyorum. Bir a- ralık Reşit Bey: — Haydi di Çiçek bir dans ta biz TAE yiz kan çıkmıştı. Y: yüzüme kan Ya» naklarım ateş gibi oldu. > — Bilmem ki efendim. Cesaret edemem. Hiç yapmadım. — Müzikten anlar mısın? — Kâfi mi? Elbette, ben seni idare ederim. Zaten kalabalık. Kalktık. Reşit Bey benden kısa boylu. Yüzü çeneme geliyor. Kuvvetli cazbant temposile dönen kalabalı. ğa biz de karıştık. Tempo güzel. Reşit Beydeya- vaşca beni idare ediyor. Fakat da- p pi için ibtiyatlr davranmalidim. | hassa Şefik Beye dalkavukluk eden ba ikinci dönüşte büsbi Asri garaj Şu Mehmet Şevki yer yüzünün mu- sanlarından biri idi, Os- jında öyle sadakatle ça jm m unsuru oldu. Tamir cek otomebilin, kamyonun, otobüsün â- rızasını şöyle bir bakışta anlıyor, sıva- lı kolları ile hemen işe girişip ârızayı tamir ettikten sonra terli alnı ile orta- yaçılınca, müşteri de, patron da mem- nun oluy. Kendisi de memnundu, ve çalıştığı yerden çıkmak niyetinde değildi. Fakat günün birinde Melâhat isminde bir kı- za rast gelmemiş olsaydı. İlk tesadüften sonra artık muntazam, buluşmalar başladı. Günün birinde 8öz- leştiler ve evlenmeğe karar verdiler. Bi- ri çalışkan genç, öteki terbiyeli bir kız. Ne diye evlenmesinler? Melâhatın ailesi şöyle böyle halleri yerinde insanlardı. e Melâhatın babası Mahmut Efendinin mahallede bir bak- kal dükkân: vardı. Kendisi öteberi al- mağa çıktığı zamanlar, karısı dükkün- da kalır, alış verişi idare ederdi. Her- kas Melâhatın uslu, kâmil bir kız oldu- unda müttefkti, Elbet bi hir da İnanıyorlardı. O- nun için Mahmut Efendi kızını ilk is tiyene vermekte o kadar istical göster- miyordu, Bir cuma günü Şevki — İstanbulda olmadı işleri iyi gitmese de sana yol verirse, sonra ne olacak? Ne yapacaksm? Orta- da kalacaksın. Batka bir en kalkacaksın. Yok yavrum, pek hesabıma gelmez. Eğer senin ken- din sahip olduğun bir işin olsaydı, Tam o sıralarda Şevkini” teyzesi öl- dü. Kadının ne oğlu, ne kimsesi vardı. Gerçi milyoner değildi amma, şöyle kö- şede bucakta toplanmış yüz İiralıkları- mı Şevkiye vasiyet etmişti. Bundan baş- ka oturduğu evini, şehrin kalabalık bir yerinde nasılsa üstüne yapılmamış bir arsası dn vardı. Bunlar da Şevkiye ka- yordu. Delikanlmın hemen ba arsada, bir garaj yapıp işin başma geçmeği kafası. na koydu, Hakikaten de kafasmdakini ti, "Bir ay içinde simen armadan kapısı geniş bir garaj meydana geldi. Kap nn önüne de yeni vernikli, üstü lâmba- İs bir benzin tulumbası oturttu. Cep- hesine de kocaman harflerle (Asri ga- raj) diye de yazdırdı. Teyzesinin bü- tün ömründe tasarruf ettiği paralar bu oğurda sarfedildi. Bu kadar tam mev- künde her gün önünden hesapsız. oto- mebil, kamyon, otobüs geçen bu gara- jim, çok geçmeden sahibini zengin et memesine hiç te sebep yoktu. Artık bun- dan sonra da Mahmut Efendi kızmı vermemek için naz etmezdi ya? Bir gün gene Mahmut Efendiye git- | &, eski arzusunu izhar etti. Mahmut Efendi dedi kiz — Oğlum, çok âlâ, şimdi kendi işi- nin sahibisin. Sana kızımı vermek istemi yor değilim. Fakat biraz daha bekleye- lim. Bakalım, işlerin nasıl gidecek? Bi- liyorsun ki, konuştuğumuz mesele a; Vİ Elbette gidecek... Insan öyle yerde bir garaj açar da iş yürümez olur mu? Şevki işinin yürüyeceğine hakikaten ,, Her gün garajm önünden ne yeni otomobiller, ne kamyonlar bi- iü beyileşmaşlı geçip gidiyorlardı. Fakat hepsi de geçip gidiyorlardı. Bir tanesinin şöyle durup ta eksik ben- zinini tamamladığı, yahut ta her yl bir ârızasını tamir ettirdiği yoktu. va gril bae bei ras Şevki kapının önünde durmuş, mah- zun mahzun geçen arabalara bakıyor, içini çekerek: — Olur şey değil, diyordu. Muplaka bana büyü yaptılar. Şadan isminde ceki taksisi ber; sö» iman tamire muhtaç bir arkadaşı vardı, © bile sadece elile bir selâm vererek ge- Yalnız bu vaziyet beni rahatsız e- diyor. Ömrümde ilk defa bir erkek- le bu kadar yakın bulunuyorum. Reşit Beyin belimdeki eli beni sık- mamakla beraber fena halde sini- rime dokunuyor. Elinizi çekiniz, de sem gülünç olacak, çünkü (bütün danseden erkekler kadınları ayni şekilde tutuyorlar. Hattâ bazıları nm sıkı sıkı sarıldıkları bile gözü- me ilişti. Reşit Bey sordu: — Nasıl, mükemmel oluyor de- ğil ilmem, size rahatsızlık ver- miyorum ya, — Bilâkis. O kadar hafif danse- diyorsun ki! Müzik durdu. Herkes ayrıldı. Kalabalık o kadar ki yürümek bile güç. Pudra, lâvanta ( kokusu müthiş. Masaya geldiğimiz zaman Şefik Bey geldi: — Bravo Çiçek Hanımi. Daha ilk dansta. Dikkat ettim. Adeta ders almış gibi.. Reşit Bey terliyen alnı sildi: — Gençlik neler (o yaptırmaz. o kadar istidatlı ki ! Yavaş yavaş etrafı tetkik ediyo- rum.. Fakat ne tarafa baksam bü- tün gözleri bizim masada görüyo- rum.. O kadar ki âdeta | bir falso | mizi ein geliyor, lü ! 46 Line: leşrn Pizar “aşımı iURK Ginemesn e AŞKA KİM İNANIR ALBERT PREJEAN - RENE ST. CYR. JİM GERALD 110753) Bugünkü Program İSTANBUL 120 - 1430: Türkçe pl 18 3 Gramofon 19 3 Orkestra 20 * Hamımlar Heyeti 210: Gramefom. haberi, sast ayari plâkl ind n, yano İle Viyana msi fmda » senfenik konser Bach: Beethoven, laro, Ravel 23,45 Siçan musikisi, 24 Tayyare- ilik, 24,10 Siya münliini, BUDAPEŞTE 850 m. 17 Gene kenlere eşi ye SİSE Örkerize deon ve Parlafon plükları, siyaset, 20,35. Peşin operasında verilecek opera temsilini mac, müteakiben Sandor Burn Sişmn mı Föl tarafından piyano kı pin, Liza Doheanri, Al alm eserlerinden. YANA 518 m. 1735 Kadın santi, 15 “yayan siya, 1825 Piyano konseri Hille Adler, 19 Seyahat pro parasdası, 19,15 Kaş pula, 20, öl .lr, MİLANO “ TORİNO - FLORANSA. le ma erer 21 Koza 21 Kaza, 20,18 Dere 20,35 Prag opsrasndan nrklen. F b'eh'in Mesinalı zevce isimli oyera temsili, 22 Habsrler, 23,0 Ruvca Genç ressamlarımızdan Elif Na- ci Beyin Türkiyede on Cümhu- riyet senesi zarfındaki resim ha- reketlerini hülâsa eden bir kita- bıdır, Fiyatı 20 kuruştur. Her kitancıda bulunur. 8356 e — sip gidiyordu. Bir rün dayanamadı, gidip Şadanı — > Yaba; dedi, seninle ahbaplığımız var, Benzini niye benden almazsın? A- raban bozulursa ne diye gelip bana ta- mir ettirmezsin? — İyi amma kardeş, sen karşı tarafı unutuyorsun? Nasıl Senin garajın karşı tarafınd sefer dairesi var. seyrü sefer memurlarından ne kadar hoşlandıklarını bilmiyorsun, Kim du- rur senin garajmın önünde be? Şevki o zaman vaziyeti anladı. Fa- | işten geçtikten sonra... Naçar tediği şart ye Mahmut Efe ği bakalım Melâ- li hat bekliyebilecek mi ? SEM namadım. Reşit Beye iğilerek yâvaşça sor- dum: — Rica ederim Beyefendi. Yan- lış bir şey yapıyor muyum, * — Ne münasebet! — Bilmem, herkes bana bakıyor. Utanıyorum. Bol bol gül tanma, iftihar et. o Herkes senin güzelliğine bakıyor. Ve son- ra Şefik Beye döndü: — Öyle değil mi? (e Orijinal bir güzel. — pi deri tabiiki, meri bu yap ma içinde göz alıyor. Sorduğuma pişman oldum. Bana öyle geliyor ki herkesle (beraber onlar da benimle eğleniyorlar. Garson ikinci bir şampanya ge- tirdiği zaman cazbant gene başla- mıştır. Şefik Bey: — Çiçek Hanım, dedi. Bu dansı beraber yapalım. İster misiniz? — Bilmem efen sizi de mah- cup etmekten korkarım. Ayağa kalkmıştı. Cevap verme- den elini uzattı. Dönenlere karıştık. Dans yavaş yavaş hoşuma gitme- ğe başladı. İlk defaki tereddü- düm kalmadı. Şefik Bey de çok na- zik adam. Adeta elinin, kolonun ELEK sinemasında ZDE KARIM En eğlencenceli bir mevzu - Zen sin sahneler ve güzel musiki ile nefis bir film. Mümessil eri: JEAN MURAT-ANNA BELLA Ayrıca: Paramount dünya ha- berleri ve şarkılı ilâve Bugün saat İlde ucuz matin- (10241) SÖ MARLELLE CHAN. AL Guy de Maupassant'ın roma- mından muktebes AŞK KURBANI filminin sehhar yüzü olucaktır. at İlde tenzilâtı matine gey (10245) mural Bro «Knoll» itimelerini bugün .denler yarın, ir nimet komp: istimal € en kıymetdar bi olan sinirlerin muvazenesi bahıtiyarlığına mazhar olurlar. romu ieİereyil arar vr Nİ ünalan meyi vene Sine dereçe be eceler ele yk Asrın umdesi “ MİLLİYET” LİYET” ee. ABONE ÜCRETLERİ : Tü. kiye için Harig için, > bana değdiğini Boyu da uzun olduğu için onun- la daha rahat dansediyorum. Kalabalıkta başkalarmın (o bize çarpmaması için idare ediyor. Bir aralık: — Çiçek Hanım, dedi. Sizi çok beğendim, takdir ettim. Hattâ bu hafta Avrupaya (gidecektim. Sizi daha iyi tetkik etmek için vaz geç- tim. Ben balolara pek sık gelmem. Bu akşamda sırf sizin için geldim. Ne söyliyeceğimi, bilmiyordum. Adeta tempoyu şaşırmıştım. Yüzümün değişmesinden sıkıl- dığımı anlıyan Şefik Bey : — Ne kadar Çiçek Hanım, dedi. Biliyor musunuz bu sıkılganlıkta bile ne güzel olu- yorsunuz. — Rica ederim Beyefendi, de- dim. Ben istırap çekmiş, kimsesiz bir kızım. Benim zavallılığımla is- | tihza etmeyiniz. İçimde bu bekârlara, zenginlere karşı birdenbire bir isyan parlamış- tı. Hırslandığımı oanlıyan Şefik Bey: — Yanlış düşünüyorsunuz, dedi. Ben şimdiye kadar hiç bir kadına inden bahsetmiş değilim. tanı mıyorsunuz. İsterim ki hakkımda malâmat alasınız. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: