4 Kasım 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

4 Kasım 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MİLLİYET CUMARTESİ 4 im 1933 | | | | MEMLEKETE HABERLERİ Hapishane değil adeta bir mektep Zümrüt yerlerimizden:! Devrek kazası.. Sıvastopol yolunda.. Misafirleri almağa giderken.. —Kara- deniz, Karadeniz.. — Havada dönen pervane —Vapur yürür de durmaz mı? Bundan beş on gün evveline ka- | de biz varız. Kamarotlar bile birer dar Sivastopola dair bütün bildik- | tarafa sinip kendilerinden geçmiş. — Sivastopol, Karadenizde Soy- yet Rusyanın büyük bir harp lima- radır.! Bir de, halk arasında yayılan es- ki bir şarkının baş tarafı hatırımda kalmıştı: Sivastopol önünde yatan gemiler Atar da nizam topunu yer gök ini- Gazeteci arkadaşlarla bu tarihi şehri görmek için ze çıkan fırsatı kaçırmak isteme dik. Yağmurlu bir teşrin günü, İz- mir vapuru ile, Sivastopol yolunu tuttuk, Hesaba katmadığımız şey, mizi bulandırmıyor değildi. Fakat Boğazı çıkıncıya kadar devam © den bafif salıntı, hep bu kadarla kalacak sanıyordük. Kavakları geçince, bir fırtınadır başladı. Şimdi ben burada fırtına- yı anlatmak için boş yere kelime bulmağa çalışmıyacağım. Bu sayılı fırtına, sahiden hatırı sayılır fırtınalardandı. Vapurumu- zun fener açıklarında, her ipi ayrı ıslık çalmağa, her çivisi ayrı oyna- mağa ve oturduğumuz her köşe, al- tı üstüne gelmek suretile cazmani hastalığına tutulmuş gibi sallanma- ğa başlayınca bizde de şafak attı. Hareketimizden iki saat sonra, meydanda kimse kalmamıştı. San- ki biz boş bir vapurda, meçhul is- tikamete kaptansız ve puslasız, pu- pa yelken gidiyorduk. Dalgalar, yelesi ürpermiş kühey- lânlar gibi, şaha kalkıp üstümüze atılıyordu. Salonda iki arkadaş, “Akşam” ın (Hüseyin Avni) si ile ben kaldık. ben ona bakıyo- iz de yağmurun kamçıladığı buğulu camların arka- sından denizi seçmeğe çabalıyoruz. O şimdi kudurmuş bir Bütün yırtıcılığını bi- zim geminin kaburgalarında deni- yor. Arada bir ben yörum: — Yahu, Avniciğim. . Halimiz ne olacak? Avni ne olsa Karadeniz çocuğu... Gülümsemeğe çalışıyor: — Bir şey olacağı yok.. Biraz de- niz yiyeceğiz, işte bu... Fakat sonradan yutkunarak: — Yalnız şey... diyor, az evvel kaptana sormuşlar. Ben bütün öm- rümde böyle denize ancak beş defa rastladım! cevabını vermiş. — İş fenaya saracak, desene. . Tekrar, sovukkanlılığını ele alı. yor: — Bu bir şey mi canım.. Ben daha ne denizler im!.. Biz böyle konuşurken vapur, ala. bura olmuş gibi baş tarafı mü ener ile küt diye denizin — Aman ne oluyoruz? Avni, yüzü sapsarı, cevap verdi: — Ha!.. Buna üçerleme derler. Ve dudakları arasından dalgala- üç... Fakat işllirei sarsmtısı say- mekla bitmiyordu. Ben de saymak. ta devam ettim: — Dört, beş... Altı... Hani ya, buna sinirimi ii Hepsi yor! Vaprurda, başı yastığa dü: —— ESRARSIZ HAYAT Hollywood'da sinema yıldızlarının römanı Tercame: KAMRAN ŞERİF Nando'yu yere sremişti. Hiç biraz ol sun ferahlıyamadı. Gene içti, Sonra gel- sin otomobil, Bu sefer, kendisinden lâ- | hududun Kalifornin cihetinde, koyların lettayin her hangi bir sürat ist büyük Linkolu arabasını, Jerry'yi daki koltuğa, şişe dolu bir bavulu da ön | güneşten, soğuktan korumak için üstle- tarafa alarak Agnascalientes'e mütevec- | rine bezler örterler Sessizlik Oliver.'in cihen yola çıktı. Dört saattan az bir za. | Sinirleri için bir işkencedir. Otomobilin man zarfında üç yüz milden fazla yol | kornasını bağırtıyor. Korna ile konser gitti. Yemek namına bir kaç tuzlu co- veriyor; otomobili çöküyor, yalpalıyor, viz. Zilzurna sarhoştu. Gene rahat edemedi. Tia - Juana'ya doğru yoluna devam Yazan: VİCKİ BAUM Oliver Dent Donka'nın küçük köy künden çıktıktan sonra, her çeşitten ol- mak üzere yüzlerce cehennem gezmişti: Kırmızı cehennemler, kara cehennem. ler, kükürt gibi sarı cehennmeler... Eve döner dönmez içmeğe başladı, o zaman- danberi de içkiye ara vermedi. Yi ması gibi bir hal, midesinin, yahut kal. binin, yahut ta ruhunun bulunduğu yer de oyuk, içerlek bir ağrı. Fakat bunu sa rih olarak tayin edemiyordu. İçip uyu- du, uyandı, gene içmeğe başladı. Uyan- dıktan sonra hattâ traş bile olmuştu; fakat viski kadehi orada, tuvalet kabine sinde, aynanın yanında idi. İçti ve bir boks musaraası yaptı: Altı raantluk cid di bir musaara, — Foto Namık nerede? — Bilmem. .. Kamarasında olma- “— Doğan Nadi nerede? — Bilmem. kamarasında olmalı. Kimi sorsa ayni cevabı alıyordu. « Avni! Seni hiç deniz — Tutkunluk iyi şey Fakat bizim arkadaş, gayet az yemek taraftarı. — Bu fazla iştah ta deniz tut. | yon Sinav civarında çukura devril- kunluğunun bir başka çeşididir, di-| miş ve çamurlukta bulunan şoför yor, kimine me işte böyle bol bol | muavini Hüseyin ağır surette muh i uzatırken ba- kıyoruz ki, önümüzde yemek yok. Çatalları sofranın örtüsüne saplıyo- ruz. Ayağa kalkalım dedik, birden bire boşluğa düşer gibi olduk. Mer-| iâyeti dahilinde inşaatı biteni otuz mek eki başma | tebin bayramda açılma merasimi ya- kendi kendimize hiç zahmet çek. | pılmıştır . meden çıkıyoruz. Yürürken, tıpkı iz. Yüzümüz kim | tamir olan diğer köy mektepleri de te- Ayakta do- divenin bir başından ö bilir ne hale girmiş. . laştığımızı görenler, hayretle bize dıklarını merak eder Meğer, bunlardan daha lüzumlu Etrafımda bu demir parmaklık- lar olmasa kim bilir kaç kere yu- kıpırdanmak Ak yeme Zeki Bey, kendini bakıp hdi söyleniyor: — Beyefendinin midesi şimdi ne. iz SeMayö değinir aksini — Kalayir bakır tencereye. ; Malüm ya, teşbihte hata olmaz. | etmek istemiyoruz? mış. Fakat bizim böyle “lâtifeleri dirlemeğe kimsede tahammül yak Gecenin bilmem hangi saatinde | Sivastopola va, ve oradan idi. Birden bire gürültü £ kesildi: | /s sipümüzü yazana Pervane işlemiyor. İnsan ne kadar M. S. lesap değişti, ölep aki sildi yolda baş) Kuba melezleri, yapmak üzere Sivastopola giden foto Süreyya Beyin kardeşi Zeki Bey, dalgalar başlar başlamaz de- rin bir uykuya dalmıştı. Avni bir aralık sordu: — Kuzum, Zeki Bey nerede? — Bilmem! Kamarasında olma» — Şunlara kamara değil, hasta- hane desek daha iyi olacak! Sofrada gene Avni ile baş başa- yız. Salıntıya karşı bu kadar mu- kavemet edişimize ikimiz de şaşı- Afyon hapishanesinde okuyup AFYON, (Milliyet) — Cümhuriye- “Gmizin verimli inkılâplarından biri ve belki en mühimmi harf inkalâbıdır. Af- en neyse alışkınım amma, | beli en müm har yi Hi Durmuş Beyin yüksek alâkalerile bir nümune olarak gösterilebilir. değildir. Bu dershane; muallim Emin Beyin dört senedir yorulmak bilmez gayretile Sa Fakat tutulmamak elde değil | hiç okuma yazma bilmiyen 535 mahküm yurttaş tam bir başarışla şahadetname — Tevekkeli, kadını denize ben- | almıştır. zetmemişler. Onun da fırtınalısı Sofrada, fena halde iştahımız a- 65 mevcudu olan 933 tahsil devresi Bir otomobil kazası SİİRT (Milliyet) — Siirtten Di- yarıbekire gitmekte olan bir kam- telif yerinden yaralanmıştır. Hüse yin birkaç gün sonra ölmüştür. Otuz yeni mektap SAMSUN, (Milliyet) — Samsun vi- Bu vesile ile ayni zamanda muhtaç mir edilmektedir. Diğer taraftan ayrıca bazi hamiyet- 4 köylüler tarafından da yeniden ken- dileri tarafından bir kaç mektep daha Gece, güya uyumak için kamara” | Şaptırılmaktadır larımıza çekildik. Fakat ne müm- kün uyumak? Hattâ ne Maarif müdürü Cemal Gültekin Bey mümkün | fasılasız köyleri dolaşarak inşaata ve . Vapur yatakların ke- | sair işlere nezaret etmektedir. narındaki demirlerin ne işe Yara” | emma dururdum. | sovukkanlı olursa olsun, ölüm teh- likesile karşı karşıya gelince sen- deliyor. Bir anda kamaraların önü pija- malı, pijamasız yolcularla doldu. — Vapur, durdu!.. Boşta dönen pervanenin korkunç | |“ > sesi, güçlükle çevrilen dümenin â- A #âbı rahatsız eden gıcırtısma karı- mıyalım! — Kaya ne gezer, Karadenizde? — Onu bilmem ama, vapurun Kamaramda ne varsa, hepsi ye- | - Sİ kökü rini, Psi YE | işlemediği de muhakkak... hastalığa tutulmuşlar. Bardak oy- nuyor, surahi oynuyor. Valiz oy- » Ayakkabılarım Ben yattığım yerde oynuyorum. Sağdan soldan, öğürtüler geli- İlk rastgeldiğimiz garsona telâş- la soruyoruz: — Vapur, durdu değil mi? oynuyor. | o Garson, elindeki kaşıkları par- latmakla meşguldü. Bize başımı bi- le çevirmeden cevap verdi: — Kim bilir.. Belki durmuştur! — Eeee.. sonra? — Vapur bu... İşlediği gibi durur Siz olun da hak vermeyin. Öyle M. SALAHADDİN NOT. — Gelecek mektubumda İstanbula dönüşümüzü herkes sarhoş ve pis... Puahl.. Kadm- lar!, Puah! Gene içld, gene... kusmak ar zusu, firar. Huduttan geçerek geceleyin Kallorula'ya evde, Aganeienies'e Tin - Jenna, ber men Meksika hududundan biraz biraz ötede kâin zevk ve safa yeri, sefahat mezrcalarıdır. Orada herşey mübahtır. İçki, tali oyunları, fuhuş. Ayuascalientes pahalı ve sefiye.. Ti- a - Juana ise sefiye ve ucuzdur. Orada len | içine zarif bir surette küçük köyler otur tulmuştur. Japonlar, tarallarını itün arabaları sıyırtıp geçiyor. Jerry: — Bırakınız ben süreyim, diye yal- i, Oradaki yüzlerce bozazkesenden | varıyor. birinin arka salonları, Meksika sazende alaca renkli, kirli Meksika dansöz | bili sürüp tozu dumana kattıkça sanki leri. Rumbanın muttasıl omuzlarından | istirabı biraz elbiselerini düşürdüğü Fakat Oliver çek sarhoştur.. otomo- azalmış gibi oluyor. İstirap dediğini, hakiki yerini bir tür yazma üğrenen mahkümlar talebe ckuma yazma öğrenmektedir. Mahkümlara ayni zamanda yurt bilgi- si, hesap ve sair ahlâki dersler de ve- rilmektedir, Cezalarını bitirdikten son- ra tam bir insan olarak içtimai hayale karışacaklarını düşündükçe sevinmemek kün müdür? Hi i . Marangoz, örücülük, terzilik, kandura- cık şubelerini ihtiva eden bir siliye. mevcottur. Mahkümler hapishane ders- Kastamoni Halkevinin bir gezintisi KASTAMONU, amam eld — Halk- evi idare heyetinin çok yerinde olan ka- rarile dünkü cuma günü yüzlerce genç ve münevver bir araya gelerek sabah erkenden halkevinde toplanmışlar ve larile beraber şehre uzaklıkta bulunan Hacı İbrahim da ğına götmişlerdir. Halkçı vali | Fuat Beyefendi ile rüesanın ve fırka erkâninın iştirak ettiği bu neşeli kafile İ vek çok saf ve samimi bir hava içi | dağa varmışlar, sabahın yedisinden ak- şamın yirmi birine kadar çamlar arasın- da eğlencelerine devam etmişlerdir. Bir taraftan Halkevi bandosu di- ğer taraftan ince saz takımı güzel ha- valar çalıyor ve arasıra da Sepetçi oğ- lu gibi milli oyunlar oynayarak neşe ve süruru arttırıyordu. Halkevinin bu gezimtiyi yapmakla gençler arasında bağlılık, biribirine kar $ı sevgi ve saygılarının da kuvvetlen- mesine yardım etmek noktasından çok faydalı bir iş olmuştur. Başlarında muhterem valileri olduğu halde geç vak- te kadar şevk ve şotaretle güzel bir gün geçiren gençler güle oynaya ve gene samimiyet havası içinde şehre dön- müşlerdir. Bu suretle beş senedenberi türlü sebeplerle bir araya gelerek ve gülerek vakit geçirmekten mahrum bu- lunan Kastamonu gençliği bu gezinti- nin müteşebbislerine teşekkürle beraber tekerrürünü temenni etmişlerdir. Akşehirde belediye işleri AKŞEHİR, (Milliyet) — Şeh « rimizin genç, münevver ve müle - şebbis yeni belediye reisimiz Agâh Bey belediye riyasetine intihapla- rından beri hummalı bir faaliyet ile çalışmakta, su tesisatı için çare ve caddelerde yapılan hafriyatın bıraktığı bir çok bozuklukları bizzat gezerek tamir ettirmektedir. Çarşı ve mahalle aralarında yağ - murlu havalarda bataklık halini alan bir çok yolların tamirine bü - yük bir faaliyetle devam olunmak ya... Yürüdüğüne inandığımız bir | tadır. Yeni belediye reisimizden cismin durabileceğini neden kabul | halkımız çok memnundur. Çankırıda aftan istifade edenler ÇANKIRI, (Milliyet) — Bugüne kadar aftan istifade eden mahpuslar 86 yı bulmuştur. Cümhariyet beyran bir gün evvel 31 kişi ..- bahı 20 işi daha tahliye ei lü tayin edemediği © içerlek ağrıdır. Sarhoşluğun şamatalı devresini aştık” tan sonra artık imatçı ve dilsiz sarhoş- luk: devresi geliyor. Otomobil geceyi seksen beş mil süratle deliyor. Oliver: , — Kendimi avutmaliyım, diye düşü- nüyor. Bu fikri pek beğendi ve onu bir baş kasına söylemek lüzumuu hissedip Jer- ry'ye erer — Kedimi avutmalıyım. Sözlerin bir çeheresi vardır. Avan ff bir kelime... Fakat onda biraz da mezarlık vardır. Mezarlıkta e rastgele yerlerde sürünür. Dilgo'ya şarkı söyliyerek giriyor. Bir zabita memuru Oliver'e ceza ke- siyor. Oliver mazeret olarak şu sözleri söylüyor: : — Ben sadece #vunmak istiyorum. İ Bu benim için fevkalâde mühim bir me« veledi edir. San - Dilgo limanında, gayet zarif küçük harp gemileri duran, solaklarn- da kar gibi beyaz elbise giymiş bahriye- liler dolaşan güzel küçük bir kasabadır. DEVREK, (Milliyet) — Dev- rek kazası Anadolunun yeşil kaza larından biridir. Zümrüt gibi bir İ vadide Bolu ırmağının yanında ar mut, elma bahçelerinin arasında çok güzel bir kasabadır. lup şose ile vilâyete ve Boloya oto mobille vesaiti vardır. 47 kilomet- re olan Zonguldağa her zaman o- tobüsler işlemektedir. ket tarafından yapılmaktadır. Çay muca ve Yenice isminde iki nahi- ye merkezi vardır. Kaza yüz yirmi beş köyden iba retüir. Devrek kazası umumi ola- rak: 8943 ev ile 31672 kadın ve 28153 ü erkek olmak üzere 59807 nüfusludur. Kaza cesim ormanlar- la çevrilmiştir. Bu ormanlardan kesilecek kerestelerin nakli için iyi bir vasıta olan bu ormanlık sa- hadan geçmekte bulunan bir kolu Çerkeşten gelen Ulusudur. Bu su Safranboludan geçen Araç suyu i- le birleşerek ormanlık sahaya rer; Yenice mahiyesinden kazaya girmekte olan Bolu ırmağı orman- lık sahadan geçerek Devreğe ve kazadan geçerek Ulusuyu ile bir- leşir. Ve buradan itibaren Filyos mrmağı ismini alarak denize dökül- düğüne nazaran ormanlardan ke- silecek keerslelerin İla na- killeri yap: Kazanın içinde bir çok dereler mevcut olup bunların hepsi karış- maktadır. Kazada en ziyade mısır ziraatine ehemmiyet verilmekte- Zonğuldak vilâyetine bağlı o- | Devrek - Ereyli, Devrek - Gere- | İ | de şoseleri yeniden büyük bir şir- dir. Nüfusuna nisbetle ar: olduğundan beklenilen isi Çankırılılar iyi sigara isteyor ÇANKIRI, (Milliyet) — Çankırı evelce Samsun fabrikalarından ge- len cigaralar kuru ve güzel tütün- den imal edilirdi. Bu defa İstanbul fabrikasmdan gelen cigaralar çok fenadır. Eğer ucuz cigaralar böyle olur denilirse; hayır. Çünkü Samsun fabrikalarından çıkan cigaraların en ucuzu burada satılan birinci ne- vi cigaradan daha iyidir. Bunun i- çin de halk başka yerlerden cigara getirterek içmektedir. Gerçi buna kaçak cigara içiliyor da diyemeyiz. Çünkü hepsi Türk İnhisarının Türk fabrikalarının çıkarttığı şeylerdir. Yalnız arada mıntaka meselesi Oliver dört nizin amman im vet etti, Kadmlardan nefret etmişti. Ya nında erkekler bulunması, onları söz- lerini, itimat caiz olan sözlerini duyma- sını o kadar çok istiyordu ki... Bahriye- Kiler onu şehir haricinde bir eve götür- 'düler. Kapısında demir parmaklıklı bir pencere olan bir ev. Kızların dansettiği birinci kata uğramamak şartiyle burası iyi bir evdi, Zemin katı bir tepenin ya macına görülmüştü: Koy üzerine zel bir nezareti vardı. Bir çok çitel Ie bir bar, Viski yok, yalnız cin var. Cin de cin lezzeti olmamakla beraber insa- na iyi geliyordu. Yakıcı bir maden İez- zeti, daha başka bir takım tatlar. Ol- ver meflüç, ağırlaşmış diliyle bu acaip tadı tanımak istedi. Susuz olarak üç ka deh içti, Dördüncü kadeh düşüp masa- nın üzerine döküldü. Jerry içmemişti. Endişe ile bakıyor, bu gidişte bir tehli- ke seziyordu. Ev rahat ve temizdi, Bir diş macununun gül eryüzlü ilâcı İle pos ta otomobillerinin seyrisefer tarifesi du- vara asılı idi. Tehlike zahir değidi, göze Milliyet, in foto muhabizliğini | 5 j MM 8 Ormanlardan geçerek denize dökülel ; çaylar kerestenakliyatını kolaylaştırıy! hınamamaktadır. Bunu nazarı d kate alan hükümet muhitte fazla kazanç verecek olan teşkil tı itibariyle de ziraatine elverif bulunan bağ, meyve ve tavukç ğa fazla ehemmiyet vermiştir. 1100 adet elma ve armut fidâf idarei hususiye tesisatiyle alı rak bedava olarak dağıtılmıştır. Kazanın senelik yumurta ihfi catı diğer kazalara nisbeten çok! yidi İhracat kereste ihracatındöl başka hemen hemen yok gibidi Memlekete para Zonguldak ki mür madeninde çalışan a köylülerden girer. Köylü buradal aldığı parayı alacaklısma veri ve hiç bir zaman borcundan kuf tulamaz, her an borçlu kalır. Kazada gençler birliği namr # tında bir spor klübü var. N çalliri ler Birliği uzun zamandanberi k8 palıdır. Vaktiyle kapanmış olaf Okuma evinden birliğe devredif miş kitaplar hakkmda tahkikdi devam etmektedir. Muallimler Bi liğinin yeniden açılması için fai yele geçileceği söylenmektediri Kazada iki ilkmektep vardır. Halk okumaya çok istekli *€ ekseriya okur yazardır. Bir ec2# ispanser var. H mel Yalnız firengi fazlacadır. Haf talar sıkı bir kontrol altında ted edilmektedir. Devreğe bağli çılmış olan bu dispanserden esasli faydalar beklemektedir, Devreğe uzaktan bir bakış. Bir suiistimal tahkikatı KAŞ, (Milliyet) — Antalya, valisi Nazif, ye tadır Fesikede ima etmiş yorlar. Vali Beyefendinin riyasetinde top” lanan bu heyetin çok mühim bir suüüst” bı ile meşgul olduğu kuv” denmektedir. var, Bundan dolayı da Çankırı in“ hisar idaresi bu tütünleri kaçak ad" dederek kullananları mahkemeyf vermektedir. görünmez ve gizliydi. Cinde de cin lez aeti yı Oliver birdenbire kalktı. Bacaklar! üzerinde sapasağlam duruyordu. Or“ ancak Jerry kadar iyi tarayan biri s9“ ho şolduğunu anlayabülrdi. Apansız: — Artık bıktım, dedi. (Sesinin ed” sı tamamiyle m Artık bir dam” la daha içmem, Bıktım. Maden süyu içti, Fakat suyun 4 yalvardı. Oliver düşünceli bir tavırla yüzün“ — Olmaz yavrum, dedi. Sen de bf nim gibi olursan o zaman izin veriri Kirpikleri toz içinde idi. Dudaklar” kurumuş, çatlamıştı. İnanılmaz bir #6” karşısında imiş gibi : — Buradan ay bile görünüyor, dedi Hareket ettiler, di (Bitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: