Bu yıl, son zamanlarda İngilte- rede ve Fransada bir çok hava ma- nevraları yapıldı. Bu manevralar muhtelif mevzuları tetkik etmek için yapılmaktadır. Bu: arada bil- hassa pek mühim bir tetkik mevzu- ü olan bombardıman uçkusunun saldırması ve buna (karşı savma tedbirleri keşfinin tetkikine gerek İngilterede ve gerekse : Fransada fazla bir ehemmiyet verilmiştir. İşte, temmuz ayının on yedisin- den başlamak ve yirmisine kadar devam eylemek üzere yapılan bir İngiliz manevrasımda dahi hava- dan yapılan yeni saldırım usulle- rini ve buna karşı uçku savma işi- ni smamak ve aynı zamanda av ve bombardıman uçkuculuğunun güdümünü ve tabiyesini tetkik ve talim eylemek gibi bir amaç takip edilmiş, ve henüz havaya karşı bir korunma imkânı elde edilemediği tarzında dikkati celb edecek bir neticeye varılmıştır. Manevranın meselesi şudur : Bir şimal memleketi Lankaster, Bir. akıgbam, Swindon, Posle hatti- nın garbindeki mıntakada müda- faa edecek, Bir cenup memleketi ise muhasım tarafı teşkil eylemek- te olup saldırım pusadı olarak yal- Bız bombardıman uçkularına ma- lik bulunacaklar ve bu uçkular de- niz tarafından geleceklerdi. Müdafaa tarafımda bir ışıldak takımı, bir uçku savma ışıldağı ta- buru, 12 av uçkusu (o bölüğü ile2 keşif uçkusu bölüğü vardı. Fakat uçku savma topçusu yoktu. Saldı- rıcı tarafta ise 9 gündüz bombar- dıman bölüğü ile 7 gece bombar- diman uçkusu bölüğü vardı. Umu- miyetle manevraya 5240 zabit ve nefer ile 318 uçku iştirâk eylemiş olup bunlardan 166 bombardıman uçkusu taarruz eden tarafa düşü- yordu. Tabil, uçkular havadan sahici bomba atmıyorlardı. Bir ışık işare- ti veriyorlar, yerden de bu işaret bir cihaz vasıtasile kaydedilerek böylece isabet ( neticeleri alı nıyordu. Maamafih © uçuşu ha- Kikate “uydurmak < için “be 71 uçkulara talim bombaları ve- rilmişti. Tabiye bakış noktasından bulutlardan istifade eylemeğe bombardıman uçkularına müsaade edilmiş ise de bu müsaade av uç- kularına verilmemiştir. Bütün uç- ku hareketleri 650 metre ile 5300 metre yükseklik arasında yapılmış olup daha alçak bulutlara tesadüf Manevranın ilk üç gününde hava fena gitti: Yağmurlu, bazı yerler- de sis ve alçak (bulutlar, ancak dördüncü günü bombardıman uç kuları berrak semada yükseklik. İleri aramağa mecbur kaldılar. Gayrimüsait olan ilk üç günde gerek taarruz eden gündüz bom- bardıman uçkuları ve gerekse mu- hasım av uçkuları için bir netice elde etmek güç oldu. Gece bom- bardıman uçkuları, - alçak bulut perdeleri içinde, ışıldaklar tarafın- | dan kolayca tespit ediliyorlardı. Son günde hava eyileşince saldı. rım kumandanı kuvvetlerini tak- | viye ederek müdafaayı dağıtmak maksadile (şiddetli (Obir sal- dırım © sınaması Oyapt. OoOBu #ınamada, küçük bombardıman bir Jiklerinden bazıları düşman av tay yareleri tarafından bozuldular ise de büyük birlikler halinde çalışan- G — O halde Sivasa gidince bat- | taniyeyi sana bırakırım. — Teşekkür ederim efendim. Yolculuk gene başlıyordu. Gece kaldığımız yerde bir çok adamlar, jandarma - zabitleri Mü- fettiş Beyi ağırladılar. Arabamıza bir çok yiyecek şeyler getirdiler. Ve üç araba ile bizi kasaba dışı- na kadar selâmetlediler. Ayrılırken Müfettiş Bey genç bir Beye seslendi: — Kaymakam Bey. İstanbuldan emir gelinciye kadar tertibatı ik- mal edin, Vali Beye de sg ğım! Dedi. Kaymakam yaklaştı: — Hilmi Beyefendi, müsaade ederseniz bir şey daha sorayım. Dedi ve yavaş yavaş bir şeyler anlattı. Ayak üzeri uzun uzadıya ko- İ edebi romanı: 8 KIR ÇİÇEĞİ (İnkılâp Romanı) ( Askeri bahisler | | Zafer, bombardıman uçkusunda.. lar tesirlerini (o gösterdiler. Gece bombardıman uçkuları son gece 49 taarruz yapmışlar ve 35 inde mu- vaffak olmuşlardır. Bu 35 uçuşta karşılarına hiç bir düşman av uç- kusu çıkmamış ve hava döğüşü ol- mel tanzim edilmiş ve işlemiş ol- masına rağmen müdafaa tarafı sal- manlarda çok artmış olduğundan kendilerinin geldikleri haberi ve- rilir verilmez düşman av uçkula- rı havalanıp yükselmeğe ve vak'a yerine yetişmeğe vakit bulamadan bunlar bambalarını atıp dönüyor- lardı. Bu halde deniz kıyısına ya- kın bulunan (Londra) şehrinin ha- va saldıtım ve baskınlarına karşı korunamıyacaği (o anlaşılmaktadır. Londra, İngiltere için can dama- rıdır. Şimdilik düşünülen çare âv uçkularının hızlarını ve çabuk yük- selme kabiliyetlerini daha fazla arttırmak ve bunları şehre yakın getrimektir. ... Gelelim Fransızlarınkilere, Fran sa, son günlerde iki büyük hava manevrası yaptı. Bunlardan birisi (Metz) mıntakasında — vaki oldu ve hemen hepsi gece talim ve hare- ketlerinden ibaret olmak o üzere ağustosun birinden 14 düne kadar sürdü. Bu mane maksat ta muhtelif tabiye meselelerinin hal- li ve bilhassa Metz havalisindeki bir mıntakanım, hususi av tayyarele Yy İKULAK BEN a SAF 5 rinin yardımı ile,bombardıman tay yarelerinin taarruzlarına karşı mü- Saldırıcı taraf, Naney,deki 21 inci gece bombardıman filosu ile 22 inci gece bombardıman alayına ait ve kezalik 38 inci keşif alayı- na ait gündüz bombardıman uç- kularının bir kısmına malik bulu- nuyordu. Müdafaa tarafı dahi (Metz)deki 11 inci gündüz bom- bardıman alayına mensup ge- ce av bölüklerinden mürek- kep bir filoya ve kealik muh- telif birliklerin gece av tay- yarelerinden mürekkep bir filoya ve bazı ışıldaklarla 403 üncü uç- ku savma alayınm bataryalarma İ malik bulunuyordu. Ağustosun 9 unda, Hava Nazırı Pierre Got dahi manevralara geldi. Bu manevradan daha mühim bir Fransız manevrası da ağustosun 1 inden 8 ine kadar (o geçen zaman MİLLİYET Seni seviyorum — Çocuklar biliniz bakalım? Yeryüzünde en çok sarfedilen cüm- le hangisidir? Kimse birden kestirip atamadı. Hepimiz düşünceye vardık. En çok sarfedilen “cumle??.. En çok sar- fedilen cümle?.. Hayır! Ne kadar düşünsek bula- mıyacaktık. Nihayet; âciz kalarak: — Anlaşıldı, dedik, biz keşfede. miyeceğiz! Sen söyle bakalım! Fakat o nazlanıyordu: — Marifet, ben söylemeden bulmak!.. Kafanızı bir parça yo- run... Canım! mleler ortaya atıldı: eğil —- O da değil!, n Sabırsızlanıyorduk —Ya, hangisi? ' Bilgiç bir tavurla: — Yazık, size... Dedi, bu madar basit bir şeyi söyleyemediniz! Ve nihayet açığa vurmağa razı oldu: — Seni seviyorum! — En çok kullanılan cümle bu demek.. Başını salladı; — Yoksa itiraz mr edeceksiniz? Düşiinün bir kere, on binlerce se- nedenberi, dünyada yaşamış bun- ca milletler var. Acaba bu millet- lerin fertleri arasında Oo ömründe bir kere olsun “seni © seviyorum,, İNİEVVEL Sinema “Âleminin Ateşin Yıldızı: BARİZ ZA, ÖĞÜTLER Musiki ve sihhat Musikinin rahatsızlıklara şifa, has- talıklara deva gibi kullanıldığı ma- lâmdur. Bugün artık bu mesele fenni bir surette ispat edilmiştir. Buna dair rinde bir 1933 bittahsis ağrı radediği bu yazılarda zikredili Bu bahse dair 1880 ile 191 da pek çok araştırmalar Ya; 35 - 40 sene evvel Avrupanın tıbbi ga- zetelerinde buna dair o makaleler ve faydalı muhabereler görü'müştür. Na- bızla kan tazyikinin musikinin alişıl- maş veya yeni bir parçası çalındığı va- kit, alelhüsus ahengine göre (değiş mekte olduğu görülür. Çalgı hoşuna giden bir kimsenin yiki aşikâr surette değişi beğlkininz ye serk'dayakasa biç değişiklik görülmez. Gramofon çalarken profesör Şole tarafından deveran üzerinde hâl et- iel re pek çok değişiklikler ölümün; Filhakikat musikiden hoşlananlar ü- zerinde yapılan tecrübelerden tansi- yon derecesinin devam üzere düştüğü, nabzın dareban adedinin azaldığı an- laşılmıştar. Musiki seven asabi kimse sözünü sarfetmemiş kaç kişi bulur sunuz? Kendisine hak verdik. O devam etti: — Ademle Havvadani başlıya- rak, Ben, sözünü kestim: — Ademle Havvayı geç! —- Neden geçiyormuşum? — Çünkü malümuâlileri, rah- metli Adem babamız şefkatli Hav- va annemizin idi. Sen bu gök kubbenin altmda hemen her kocanın karısma © canıgönülden “seni seviyorum!,, © Dediğini işit- tin mi? M. SALAHADDİN TEŞEKKÜR Aziz valdemizin vefatı sebebile taziyet lütfunda bulunan zevatı kirama samimi minnettarlıklarımı zı arzeyleriz. fin, Naile, Ahmet Muhtar, re eyfik Salim. (8458) Şişlide sâtilik ev Şişlide 6 oda, mutfak, banyo, kalorifer ve her türlü konforu haiz büyük olmak üzere 100 uçku ken- dini Mesele, Korulka tarafından, da- ha doğrusu İtalya tarafından de- nizden gelecek bombardıman uç- kularına karşı Toulon şehri içinde ve civarında mevcut olan askeri ve sivil sanayi müeesseselerini mü- dafaa etmek ve bilhassa limanı ve filo üssü noktalarını korumak idi. Denizden yapılan işbu saldırım. lar, kısmen gündüz saldırımları ve kismen de gece saldırımları ha- linde vaki olmuştur. 4 ağustos Tou- lon şehri ile Bar vilâyetinin bütün kasaba ve köyleri / saat 2,00 den 2,45 şe kadar ışıksızlandırılarak karanlıklaştırılmıştır. Bu talimler- de Hava Nazırı Pierre Got'tan ma- ada Mareşal (o Petain ve orduya, BURHAN CAHİT: O zaman Müfettişin ismi Hil mi Bey olduğunu anladım. Fakat ne müfettişi olduğunu bil. miyordum. Valiler, kaymakamlar, kumandanlar ona saygı ediyorlar- dı. Araba hareket etti. Müfettiş Hilmi Bey: — Artık ver elini Sivas! Diyor- du. Artık yollar düzelmişti. Gidip gelen arabalar, yolcular, mekkâreler çoktu. Hele askere sık sık tesadüf edi- yorduk. Sivas şimdiye kadar gördüğüm en büyüğü oldu. Bağlar, bahçeler arasından geç- tikten sonra şehre girdik. Müfettiş Hilmi Beyin geleceğini galiba biliyorlardı. Şehre girerken bir kaç kişi karşı geldi. Bizi âde- ta muhasara ederek, şehir sokak- larından geçirdiler. Hilmi Bey çok donanmaya ve havâ kuvvetlerine mensup bir çok yüksek rütbeli za- bitler kendilerini katmışlardır. Netice şudur: o Mükemmel bir hava müdafaasına rağmen tersane ve Toulon hava üssü noktalarına karşı bir çok muvaffakiyetli taar- ruzlar yapılmıştır. .... İşte, hava pusadının günlük me- selesi budur. Yani şimdiki halde bombardıman uçkusunun yolunu kesecek ne yerden ve nede hava- dan bir vasıtanın mevcut almama-| sıdır. Heryerde, Fransada, İngil | terede ve hattâ Japonyada yapı- lan hava manevralarından çıkan neticeler budur. CİNOĞLU | hatırlı bir adamdı. Ona en büyük | adamlar saygı ediyorlardı. Su şehrindeki binadan daha bü- lerin ufak tefek ameliyatlara şikâyet- siz ve ağrı duymaksızın tahammül et- tikleri görülüyor. Bugün Amerikada hastahanelerde sirinden istifade edilmektedir. Musi- kinin üzerimizde tesiri hem “ manen ve hem maddeten yani bir çalgı din- lerken bem bedenen ve hem de ruhan müteessir oluruz. Çalgı inin ba» yatmızla pek derin ve kuvvetli rabr- ta ve alâkası vardır. o Vücudumuzun bütün azası çalgı ile (vazifelerini a- henktar bir şekilde yaparlar. Ahenk- li bir hayat ile sıhhalimiz — yükselir. Ahenk ve ıttırat üzere yapılan — işler daha iyi ve kolay olur. Yürümek, setmek ve bazı mil sanat işleri ahenk ve intizamla yapılırsa o kadar sıkıntı vermezler. Perdelerde de tesir eden ahenktir. Musil seri ve daha ahenktar çalınca dansta adaleler sanki kendiliğinden harekete gelirler. Fakat büyük © musikilerde bir çok perde yükselen daha derin bir ahenk vardır ki dinliyenim o ruhunda pek yüksek bis ve duyguları harekete getirir. İşte o zaman bir sonat (o veya bir senfoni çalındığı vekit onları din- lemiye alışkın olanların tahteşguurun- da musikinin ahengi ile beraber ve a- deta ona tâbi bir-nevi inbisat, kabar- ma ve dalgalanma peyda olur. Bu dal. gnlanma ve dalgala: git gide büyüye büyü; e nihayet deryölara karışır. İn- san do onlarla beraber hissen, ruhan sürüklenir gider. Musik; ahenzindeki bu üstsa her güzelliğin fevkinde bir güzelliktir. Ahenkli olan resim, mimari ve tabii hoş munzaralarda da güzellik varsa da mwsiki onlardan daima harekette bulunmak ve bu yüzder hayata ben. zemek, hayat gibi hi; durmadan ha- bu yolda te- , dan- öiştirmiye vesile olamaz. Musiki derimizi sürura, tebdil eder. Bunun için geçirdiğim yük bir konağa indik. Çok kalabalıktı. Müfettiş Hilmi Bey Beni bir e- fendiye teslim etti. — Yedirin, yatırm, yarın geti- rin, Dedi. ai emirleri derhal yapılıyor- Kısa boylu, top sakallı bir adam beni yukarıya çıkardı. Sıra sıra odalardan birini açtı. Bizim Emine kadına benziyen yâş- Iı, yemenili bir kadın oda kapıla- rının tokmaklarını siliyordu: Sakallı adam ona: — Ayşe kz bu küçük bura- da yatacak. Oda hazırla. Ben şim- di yemek göndereceğim. Ayşe Hanım işini bıraktı. Beni bir odaya aldıktan sonra konuş- maya başladı. Kimin nesi olduğumu, nereden geldiğimi, Müfettiş Hilmi Beyi ne- rede bulduğumu soruyordu. Kadının bu sualleri sinirime do- kundu. Üstünkörü cevap o verdim. Ka- dın beni söyletmek istiyordu. O sirada sakallı adamın gön- | derdiği yemek geldi. Biraz yedim ve hemen anin de aherik ve güzelliğe çok ehemmiyet serirlerdi. Bugün de gençlerin talim Harik Hayat Kaz ÜNY Telefon : hayatın sıkın ve dertlerine karşı çare olan musikiyi tavsiye etmeyi tacak bir hekim tasavvur edemem, Sigortalarmızı Galatada Ünyoli Hanında Kâin UNYON SİGORTASINA yaptırınız. Münüiyede bilâfesla i icrayı muamele etmekte olan LİL DAGOVER yetleri Mütekait muallimlerin maaşları Bizler muhascbci hususiyeden naşı ağı emir almadıkça tediyatta bulunamıyor. Muallimler ve itamı dört aydır maaş a- HİLMİ Konferans Kendi tarafından idare edilen bir © tomibil ile Avrupa'da beş bin kilometre- lik bir seyahat yapan Osman Kemal Bey, yarınki akşamı saat al tıda Galatasaray Cemiyeti merkezinde bu seyahat hakkında bir konferans ve- recektir. ve şarkıda olduğu gibi seylâp- larda da ahenge rin;et'» daha çabuk terakki edildiği görülmektedir. Ek- seri köy, konar yerlerde ve şehirlerden uzel, mevkilerde bir mektebe gidildi- ği vakit çocukların hal ve tavırlarm- dan ve fikirlerindeki uyanıklıklardan derhal orada musikinin bir rol oyna- dığı vulaşılır. Musiki yolu ile öğretir at üzerindeki W vile sılıhatince bir iyilik ve. - güzelik peyda olur, zokâsı yükselir, her şeyi ko'aylıkla anlamıya başlar. Korku, üzüntü, keder gibi sikmtıle ve yıkıcı heyecanlara sebop olan çok süratli medeniyetler vücudun bir halde fiziyolojik faaliyetine mâni olurlar. Bilâkis dışarıya varan ve fe- rah veren heyecanlar vazifelerini yoluyla tal yapmasına yardım ederler. İ sir sayesinde her uzu” vazifesini yapar, sıktı ve gerginlik yerine ferah keim olur, Sıkışık ve gözçin o dönen kan seveyip dan edince tazyik a- »alır. Kan daha serbest cereyan eder ve «psiceyi daha tabii vir halde bes- ler. Sılımtılı heyecanlar hastalıklara sebep olur, ferahlı heyecanlar ise sıh- hate hizmet ederler. ar sıhhatleri için çok faydalı hareke etmiş olurlar. Mu- siki bunu temin eder. Aile içinde sula ve cükün, muhabb * rabtası © olarak iyi musiki kadar tesir yapan sebepler azdır. Bugünkü medeniyetin sevilmiyen sirinlik ve gürüllülerı içinde gönlü- E.sü ferahlandırmak ve ruhumuzu tatlı heyecanlar içinde neşeli yazatmak içen iştadiğimiz en kolay vasıta musikidi Dın, felsefe, feraganle çalış “nsan üzerinde hoş tesir eder, ve temaşası insan: mes'ut kılmıya se- bep olur. Musiki kadar hiç bir güzel- lik ruhumuzun duygusunu anide Ce- Seyir sıkratımızı feral Büyükada. — Dr, ŞÜKRU a ve Otomobil ON Kumpanyasıma bir kere uğramadan sigorta yaplırmayınız. Beyoğlu 4.4888 6985 ke- İ İstanbul'a geliyor. Dilber - Şen - Şun ve çaj ANNY ONDR Şehrimize geliyor. Bugünkü proğram ISTANBUL: 1800 Gramefem. 19,00 Cennet Hamm. 1945 Hazım Bey tarafından Karagöf, 2050 Udi Salâhattin Bey refakatile yek Hamam 210 Gramı 27 Anadolu yare. sı, Borsa haberleri ANKARA, 1538 m. 1230: Gramefem, 18; Orkestra, 18,45 musikisi. 20: Ajans haberleri. VARŞOVA 2m 18,30: BUDAPEŞTE, 580 m. id 10,535: Orkestra konseri. 22.20: “Çar v8 Xp lll operet, — Caz ve Sigan VİYANA, 518 m. 20: 300 sene evvelki Avusturya dans w. 2135: Bernard Shaw'm © eserleri piyes. Z30G; Dana musikisi, MİLAANA, - TORİNO - FLORANSÂ 19,50: Plâik ve haberler. 20,25: Ecnebi le haberler. 2135; Piyes. — Dana imi PRAG, 488 m. 1930: Almanca haberler. — Almanca yat, 2050; Neşeli program. o 21: PJâK, Datmazel leon, isimli temsil, ecnebi lisanile neşriyat, ZÜRİH, 459'm. 20,15: Ders, 21,05: “Cosi fan tuttey, Mozartın operası. 22.301 Haberler, Roma 441 miz 19ğS, Araavatça peyriyet Çar). 2084 Nsanile haberler. 21,15: Plâk. 21,48 isimli temali. 231 Kı ... ize “Şair” BÜKEN, 3904 m. 20: BRESLAU, 325 m. 20: hili neşriyat. 71,18 Neşeli 22,15: Asker şarkıları, 250: ve şarkılar. e in saklı ZA, em e 18 rece olarak kart edili Yatmağa hazırlanıyordum. Kapı açıldı. Deminki sakallı a- dam elinde Müfettiş Hilmi Beyin battaniyesini tutarak içeri girdi. — Müfettiş Bey yolladı küçük Hanım, dedi. Al bakalım. O kadar sevindim ki gözlerim yaşardı. O işi arasmda benim battaniye. mi düşünen Müfettiş Hilmi Beye karşı içimde ölçülmez bir sevgi duydum. ... Ertesi gün öğleye doğru Hilmi Bey beni çağırttı. Yanına gi, zaman orta yaşlı iyi yüzlü bir a- Mektepte rahat Bey de seni evlâdı gibi sever, Ben İstanbula gidince seninle meşgul olurum, luşmştım kiş şimdi ayrılacağımı an-| layınca içim sızladı. Başımı eğdim. .l Müdür Bey kalktı. Müfettiş Beyin elini sıktı. Ayak- » Sonra ta mırıldandılar. Bana döndü: — Haydi kızım, gidelim. Hilmi Bey elini uzattı. Öptüm. —Merak etme (küçük, dedi. edersin. Müdür Ve çantasını açtı. Para vermek damla koni orlard. istedi. sel bekalem küçük; dedi. Ömrümde ilk defa © babamdan Sonra yanmdakine dönerek: başka bir adam bana para veryi- yordu.Boğazım düğümlendi. Gözle- —İşte bahsettiğim yavru, dedi. Resmi evrakı yok. Siz kaydedin, lüzum görürseniz beni vasi olarak Zaten sonra kendisini aldıracağım. Bana da işaret etti: Beyefendi — Darülitam mü- dürüdür. Seni mektebe yazacak. Bugünden sonra mektepte kala; caksın. İstanbulda yer hazırlayın- <a seni aldıracağım, Dedi. Müfettiş Hilmi Bey bana Gümüş hanede tesadüf ettiği zaman zaten | Sivasa kadar getirip mektebe ko- yacağını söylemişti. Fakat ona a- rimden yaşlar akıyordu. Boğulu- yorum zanneltim: —Teşekkür ederim, dedim. İs- temem. O da müteessir oldu. Bana vere- ceği parayı müdüre uzattı: — Bir şey lüzumu olursa onun namına sarfedersiniz. Dedi. Onun sıcak, yumuşak elleri saç- Tarımda dolaşıyordu: Garip çocuk, dedi. Ne kadar iç- isi Sonra mendilile gözlerimi sildi: — Üzülme, tasa etme yavrum, dedi. Ben seni her zaman Başın sıkılınca hemen bana tup yaz, al sana kartımı da yim. Müdür Bey bu manzara da şaşırmış gibi Nihayet kendime geldim. — Gidelim efendim, Tekrar Hilmi Beyin elini Ve arkama (bakmadan çektim. şündüğü bir şey vardı. 7 Müdür beni bir iki sokak tıktan sonra üzerinde bir bayrakla (Darüllitam) levi asılan büyük bar (o kapıdan du. Sağ taraftaki geniş avluda örlüklü ben yaşta, benden ve küçük kızlar koşuyorlatdı. e Bey beni odasına iğ bir memura: (Devami