30 Eylül 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

30 Eylül 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m Esil MİLLİYET CUMARTESİ 30 EYLOL 1933 Nami Bey hocamız lk anketçisine Nedim'i çeki Kimi memleketimizde henüz kit denecek kimse görmediğini de söylemişti. Bunu zaten biliyorduk; günkü ondan evel irili ufaklı daha birçok muharrirlerimiz de bunu ilân e! Fakat ne yapalım ki birçok hayalperest kimseler, bütün bu ihtarlara © rağmen kendilerini münekkit sanmakta devam ediyorlar. wn Nami Bey, herkes gibi, bizde | münekkit bulunmadığımı — söylemekle kalmıyor, Varlık O mecmuasının 5 inci sayısında bize bir tenkit örneği de göste- pe Hem de ne tenkit! Öyle bir Mi romancı hakkındaki intibalarını, di gömer bildirmekle iktifa gren md tenkidin ne yüksek de- Re a rm bir iki satırda şi #anatin ne olduğunu anlatıveriyor. tenkide heves edenlerimiz bundan ör- “nek alsa!,.. Şimdi kendisini dinleyin: “Şu son günlerde Nedim'in gazel- lerini bir kere daha gözden geçirdim; bence şir denilecek pek © Gaz şeyini gördüm, Benim, şirden (anladığım şey, sanıyorum, bir hayli şairimizin anladıklarından büsbütün başka olsa © gerek: © “O halde,, şir nedir?,, sorgusile karşılaşıyorum. Bütün edebiyat kitap- ları, nazım başka başka şey- lerdir, der. Şür olmasa da nazım bir pe sanat eseri oldu undan olması lâzemgelmez. İİ Şimdi "onmat nedir? sorgusuna tutu “ Her şüir, sanat eseri olmuyabilir. Bunun tersi de doğrudur; yani her sa- © mat eseri de şiir olmu bitiyor. Bittabi o bundan sonra güzelin we çirkinin ne olduğu ve bütün bu söy- lediklerinin manasının ne olduğu sorgu- sile karşılaştığını farketmiştir. Fakat israr etmiyor; onları münekkitlere bı- rakıyor, Münekkit te olmadığına göre... © Küzm Nami Beye hakikaten çok hür- metim vardır. Ekseriya çok açık ve çok doğru sözler söyler. Kolay hal suretle- rine biraz meyli vardır; Onun için sanat gibi, güzellik gibi çapraşıkça işlerde vü- zuhunu kaybediveriyor. Fakat bazı me- selelerde, meselâ latince ve yunanca 0- © kutulması meselesinde bu kolaya mey- linden kurtulmuştur. Mekteplerimize © dillerin girmesine hararetle, şiddetle, ih- tirasla taraftardır; hem de çoktan beri.. Bunun için onu çok severim. Hürmeti ni, muhabbetimi takviye için onun ya- © zılarında daha birçok sebepler bulmak © bkabildir. Fakat şiirden, sanatten bahse- derken bu perişanlığı nereden geliyor? kımından görmesinden geliyor, Zaten onun o makalesinde söyledik- erinin çoğu öteden beri benim de ka bul ettiğim, bu sütunlarda ikide bir mü- dafaa ettiğim şeylerdir. ii Nedim'in şairden ziyade bir o çapkın eee EE —— olduğunu kabul etmiyorum; hattâ onun © divanındaki sözlerine inanıp bir çapkın olduğunu kabule bile bir lüzum görmi- “yorum., «Aldanma ki, şair özü elbette yalândır,, mısraı, her divanı açarken tekrar edebiliriz. Fuzuli'nin, — Leylâ ile Edebiyat ve mektep Mecnun'u kitapları arasa kapanıp te- bessümle yazdığını, aşka aslâ kapılma dığını, Nefi'nin mütevazi bir adamca- Ğiz olduğunu söylerlerse: «Olabilir!» de mekte hiç güçlük çekmem, Nedim çok liği yazdım. Ben merak edip bütün bu saatleri kontrol etti için bilirim. İ- şiniz ##madığı bir gün siz de benim gibi bu saatleri kontrol edin, göreceksiniz ki, İstanbulda biribirine uyan iki saat bul- mak güçtür, Meşrutiyetin i ictihat- lar serbestleştiği zaman nasıl biribirine ir bulmak mümkün olamadi- de fikirlerde kalmıyan bu te- gettüt saatlere sirayet etti, Diyorlar ki: Belediye Galata kulesine bir düdük ve bir top © koyacak. 12 de düdük ötüp top atılacak. Fena fikir de- gil. Yalniz buda o Belediye Reisi olan zatın şahsına bağlı bir şey olacak. Çün- kü: Her elesize reisinin düdüğü şimdi- . Ve her belediye daima FELEK Milliyet'in edebi roman YAYLA KIZI. — YAZAN: Aka Gündüz. — #ardır. Han ıema yıldızı yüzü- nün akı ile işin içinden sıyrılmış? Kaç kocadan boşandıklarını, kaç sevgilileri olduğunu gazetelerle i- lân edecek kadar yüzsüzleşen bir © âlemin ortasına atılıyordu. Orada itibar, saygı en iyi sanatkâra değil, erkekleri en iyi, en hırslı öpen kız- lara Vesikasız, apaçık orospu- “Oluğu dünyaya yayan © ve alkışlar toplıyan bir | şehirdene Yaylâlı Mehmedin kızını tanırlar, ne de Hazreti İsanın kız kardeşini.. Dünya güzeli müsabakaları da aşa yukarı buna benzemiyor mu? © Sinema profesyonelini yetiştiriyor, © Mösyö dö Waf da amatörün Bununlaberaber, Petek'in içinde - ki sevinç eksilmiyordu. En parlak bir Türk yıldızı olmak, dünyaya — yayılmak, daha çok para kazan- © mak, Amerikayı görmek, dünya! sevdiğim bir şairdir; kari hayatımın bir- çok güzel demlerini ona borçluyum. Es- ki şairlerimiz arasmda belki ancak Nefi ile Naili şiirleri bana, onunkilerde bul- duğum zevki tattırmıştır. Fakat bütün divan edebiyatı. şairleri ile beraber Nedim'in de edebiyat prog- ramlarından çıkarılmastın razıyım; #â bunu Kâzım Nami beraber, biyesinde bile bir hizmeti zararı vardır. Onların güzeli mel,, dir. Onlar “poğsie pure,, ün ta ken- disidir. Nedim'in bir gazelindeki güzelliği an- latmak, o fevkalâde ince zevki tatmak için insanm bedii zevkinin hayli inkişaf etmiş olması lâzımdır. Mektep talebesine | Nedim okutmak, meselâ (o Fransızların edebiyat tarihlerinde yalnız. La Fontaine" i Mallarmeğ'yi, (o Vaböry'yi okutmağa kalmaları gibi bir şey olur. Bizim bütün eski şairlerimiz, saydığım Fransız şairle ri gibidir. Yalnız divan © şairleri değil, halk şairleri de öyledir; aralarmdaki fark vezin ve biraz da dil farkından ibarettir; mazmunlar da ayni olabilir; fakat esas hep birdir, yani yalnız kelimeler delâle- $ ile insanda hasbi heyecan uyandırmak. Kelimenin, veznin, güzel bir “İmage,m füsununu inkâr etmek imkânsızdır; fa- kat bunlar sonradan, çok sonradan gel- melidir. İnsan kafası öyledir ki dalma, bilhassa | gençlik çağında: manaya, fikre şekil gü- zelliğinden daha çok ehemmiyet verir.Bu mun için çocuklara Nedim, Nailiyi 0- kutursanız onlar, bu şairlerde de bir mana, bir fikir ararlar ; onlarda bula cakları * image ” ları birer fikir sanır lar; nükteyi, cinası düşünce usulü, er- kapılmakla yerli yersiz yapmakla Baki'nin meşhur £ “ Baki kalan bu nekkidi, Jean Dolent; “Büyü! tatlar imanla başlar, nihayet reybiliğe erer” diyer. Şüphe velüttür, belki i- mandan bile velâttur. Fakat gençlikte edilen veybilik öldürücüdür, Zaman insanı, bu kubbenin altında hoş bir sada bırakmanm da lüzumsuzluğuna kandırır. Jules Soury'nin “le cancert de Yesprit” dediği reybilik işte bu cin- sidir. Bedii zevki teşekkül etmiş kim- biyatımız genç damağlara; ancak'bu reybiliği aşılar, Bunun için mekteplerimize Yunan Lâtin kelimelerini, Avrupa klasikle- rini lâzımdır. ya asıl metinlerden okutmalı, ya tercüme et- meli, fakat herhâlde Fuzuli'nin de, Nedim'in de, halk şairlerinin de yer- lerini onlara vermeli. Ne ruh mistikli- ği, me şekil mistikliği; bunlar sonra dan gelebilir. Evvelâ humanisma!. Bu yolda Kâzım Nami | Beyle daima beraberim. Narulah ATA Kış mevsimine uygun yiyecekler En dikkatsiz kimseler bile yaz ye diklerimizle kış yemekleri arasında bir fark gözettiğimize dikkat etmişlerdir. Bunun pek büyük bir fiziyolojik sebebi vardır. Kış vakti yazdan ziyade vücü- dumuzun sıcaklığı çabuk kaçar ve zayi olduğu için onu yerine getirmek mak ister. İşte bunun içindir ki zamanlada sıcaklık veren şeyleri bilmi- yerek tercih ederiz. Bunun en büyük is- batı Eskimo ve Lâplântlılarda kutbun uzun ve karanlık kışlarında balina ve diğer deniz hayvanlarının yağlı yerlerini yemekle ısındıkları gösterilir. Buna kar- $r'da cenup adalarının sıcak yerlerinde- ki yaşayanların yemekleri en çok mey- valardan ibarettir, İster sıcak veya soğuk iklimlerde bu- | lunalım, Her vakit vücudumuzun etle- rini yapan bir şey yemek herhalde lâ- zımdır. Bundan başka soğuklarda biz de hayvan yağı yemeğe muhtacız. Lo- kantalarda, evlerde daima ( soğuk za- manlarda yemekler sıcak tutan (o yağlı nsviden olmasma dikkat edilir. Yazdae ziyade kışın evlerin yağ sarfiyatı ziyade olur. Vücudumuzu ısıtmak için ve 80- ğuktan korunmak hususunda elimiz al tında yalnız yağlar bulunmaz. Bunlar- vücudumuzu ısıtmağa hizmet ederler. Bunların verdiği enerji iki şekilde görü- nür. Yağla kuvveti olarak sarfedilir, ya) hut vücudumuzu ııtmağa yarar ve dır şarıya intişar ederek kaçar. İşte asıl iş bu harareti vücudumuzda saklayıp ka çırmamaktır. Bunun için lüzumu kadar elbise ile mümkün mertebe buna mani elbisesi noksan birinin vücudunun hara retini muhafaza etmesi tabii bir olamaz. Vücudun harareti ne kadar iyi muhafa- sa olunursa o kadar aç | sıcaklık veren yemeklere ihtiyac hasıl olur. Elbisenin vücut hararetini kaçırma mak ve saklamak işi en çok çocuklarda gözönünde tutulmalıdır, zira — çocuklar büyüklerden ziyade cüsselerine nisbetle | kilo başına fazla hararet zâyi ederler. | Bunun işin onların gıdasında hararet ve- ren şeyler daha ziyade bulunması lâzum- dır. Gene bu sebepten çocukları kış mev siminde bacakları çıplak gezdirmek ca- iz görülmemelidir. Çocukları kış gün; leri derileri açık © gezdirmekle idman peyda ederler düşüncesi doğru bir fiziyo- loji kaidesine uygun olmasa gerek. Büyüyen çocukların riescileri ziyade | sıcaklık veren şeylere âlitüçür. İytö | bunun içindir ki çocuklâr? tatlıyı ve o- yenin byler gerekn ei keri pek severler, sin Soğuk ile yemeklerderi , bahsederken ispirtoyu unutmak: olamaz. Pek çok mik- tarda olmamak şartile iğiöler tabii yağ ve şeker gibi vücudumuza (okside) olup yandığı artık münakaşa götürmez bir hakikat gibi kabul etmek mümkün olun- ca hazimleri kuvvetsiz, sıcaklık yapmak kudretinden âciz, soğuktan çok mütess- sir; sıcağa muhtaç yaşlı kimselere ispir- tolu şeylerin lüzumlu ve bir dereceye kadar faydalı olması icap eder. İ Büyükada Dr. ŞUKRU Eski şöhretlerden saşmayınızl BEŞİRKEMAL MAHMUT CEVAT ECZANESİ Gl | — Kelepir satılık ev Mercan'da Uzun çarşı caddesinde Han arkası sokağında | murnaralı kâgi 4 oda, 3 sofa, 2 halâ, mutbak, taraça, terkos, elektrik ve Haliç denizine nezaretli ev 1700 liraya acele satılıktır. 25 lira kira getirir. Gezmek üzere içindekilere, pa- turnesine çıkmak.. Bütün bunlar bir genç kızı çıldırtan mutlardı. Kendini bu duygulardan kurta- ramadığı içindi ki kim bilir kaçın. cı defa: Yaylâlar serin, serin, serin Sevincim derin, derin, derin Diye bazı yerlerini değiştirdiği Yaylâ türküsünü tutturdu. Apartman kapısınm zili öttü. Hizmetçi kadınm ayak sesleri Kapı açıldı, erkek sesleri, sonra kapı tıkırtısı. Köse dayı ile üç Amerikalı, bir de Noter kılıklı bir adam girdiler. | Petek göğsünü sarsan yürek çar- pıntısını göstermemek için sol dir. seğini masaya ve avucunu çenesi- ne dayadı. Masanın öbür yanma da iki üç Amerikalı oturdu. Ortaları- ide Anadolu ambarına müracaat. (7918) Petek ancak şimdi Amerikalıla- ra alıcı gözü ile bakıyordu. Ameri- kalılardan kalın çerçeveli gözlük takmışı birisine benziyordu. Kime, | kime? Derken buldu. Milliyet Ga- zetesi Müdürü Ahmet Şükrü Beye! Kalın gövdeli, tombul yanaklı cerek sesli ve daima güleryüzl Ama tıpkı tıpkısına. Ötekisi de bi- risine benziyordu. Kime, kime? Ahmet Şükrü Beye benziyen A merikalının eşi de ona benziyordu. Lâfı uzatmadan, kısa yoldan git- Petek'in 614 İngilizce bilmedi- ini bilmiyen Amerikalı İngilizce başladı: — Noter Efendi mukaveleyi o- kuyacak. Biri İngilizce biri Fran- sızcadır. Lütfen dinleyiniz Mat- mazel, Köse dayı tercüme etti, — Dinleyeceğim ama, ben bun- ların yarısından çoğunu anlamam. Köse dayı: — Türkçe tercümesini yaptır. dım yazdırdım. Noter okurken o- na da Noter kuruldu. e Köse dayı Petek'in arkasında ayakta duruyor, radan anlarsın. — Tercümesi doğru mu? Karanlıkta — Can kurtaran yok mu? Can kur- taran yok mu? Gecenin ağır, derin sessizl çınlıyan bu feryat uzun, yırt bir müddet havayı karıştırdı, bulandır- dı. Uzuktan bir polis düdüğü bekçiyi a- radı ve bekçinin dü. di. Sokakta koşuşmalar oldu, ayak ses- leri ziyadeleşti. — Can kurtaran yok mu? Can kur- taran yok mu? Tabancasnı çekerek, feryadın geldi- ği tarafa seğirten polis, köşe başında bir karaltı görerek, ihtiyatla duvara yaşan- bı © — Davranma, yakarım. Karaltıda bir hareket yoktu. Polis bunu bir hile sanarak tekrar tehdit et- © — Eller yukarı!, Davranma, yaka Karaltıda yine hareket yoktu. Polis meçini de çekmişti. Tabancasını ileriye tutarak, ayaklarının ucuna basa basa ka raltıya yaklaştı. O sırada bekçi de im- dada yetişmişti. Polis, dikkatle bakınca, uzaktan gör lüğü ve tehdit ettiği karaltının sırtımı duvara vermiş, baygın mı, yaralı mı, ö- lü mü, pek belli olmıyan bir insan oldu- ğunu anladı. — Yaralı mısın, nesin? Polis, bekçi iğilmişlerdi. Ne cesedin üzerinde, ne de yerde kan izleri yoktu. Polis cesedin bileğini tatmuştu: — Nabzı atıyor, demek ki, yaşıyor. Bekçi de etrafa göz gezdiriyordu: — Yaralanmışa da benzemiyor, — Galiba korkudan bayılmış. Ne ya palım? — Bir eczahaneye götürelim. Kolunu gerdi, eliyle uzakları gör- — Uç mahalle aşağıdaki eczahane Poli başını salladı: — Afiyet eczahanesi değil mi? — Evet, Afiyet eczahanesi açık.. — Açık olacağına, olmaması daha iyi. oraya kadar bu adamı nasıl taşırız? — Belki bir şeyi yoktur, ayıltalım.. Tel. Beyoğlu : i e İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi * Galatada Onyon Hanmda Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Gümrük Muhafaza Umum bir facia — Haydi ayıldı diyelim, hemen kal- kıp gidebilir mi bakalım? Aşağı sokağın bekçisi de gelmiştir — Bizim mahalledeki eczahaneyi aç- tıramaz mıyız? Polis düşündü: — Ahvali fevkalâde... Eczahaneyi aç Ve eczahaenye doğru yürümüştü: — Siz de bu adamı sırtınıza alın, ge- rin. Polis kapalı kepenkleri bir hayli vur duktan sonra, eczahane açılmıştı. Biraz sonra da bekçiler bayğın nda- mı getirdiler ve yarı açık kapıdan içeri girdiler, Ecracı yarı uykuda, yarı uyanık, bay ğm adamı ayıltmağa uğraşırken, polis te kâğıdını, kalemini çıkarmış, ifade al- mağa başlamıştı. Ezcahanenin içinde bu faaliyet de- vam ederken, yarı açık kepenk altından glinde bir kâğla, bir çocuk peyda ol- — Efendi amca.. Annem çok hasta., Ne olur, şu reçeteyi yapar mısın? Eczacı vakitsiz uyandırılmış bir ada emın ütüzlüği ile terslendi: — Git işine!.. Burası nöbetçi cezaha ne değil, Afiyet cezahanesine git. Çocuk mahzun mahzun bakıyord — Ben oraya kadar nasıl vi ellerim? Sokaklar karanlık, tenha. Korkarım. Polis te, bekçiler de çocuğun haline ları dar -— Sevaptır, çocuğun reçetesini ya- piver. Bayın adam ayılmıştı. sesle ifade veriyordu: — Evime dönüyordum. Önüme iki kişi çıktı. Üzerime hücum ettiler. Avazım çıktığı kadar bağırdım. Ondan sonrast- ni bilmiyorum. — Paranız falan çalındı mı? Ceple- rinizi bir yoklayınız. Onlar meşğulken, eczacı çocuğun reçetesini yapmıştı. Çocuk teşekkür et- ti. Yan sokaklardan birine saptı. Gece köye başımda hücuma maruz ka lan adam da ifadesini verdikten sonra cezahaenden çıktı. Yan sokaklardan bi- rine daldı. Biraz Çift kanatlı bir kapının önünde durdu. Onun durması ile, kapı içeriden açı- hvermişti. Bir çocuk başı uzandı: aba, sen misin? Doğrusu çok güzel bayıldın. Eczahanede gülmiyeyim diye, vallahi dudaklarımı ısırıyordum. Bu çocuk, hasta annesine cczahane- den ilâç yaptıran çocuktu. Yorgun bir 4887. 5986 Kumandanlığı Istanbul Satınalma Komisyonundan: 1 — Satım alınacak (50-80ton motorin yağı kapalı zarf- la münakasaya konulmuştur. 2 — Münakasa şartları kâğıdının tasdikli suretleri Güm- rük Muhafaza Umum Kunandanlığı Satınalma Komis- yonundan alınacaktır. 3 — Münakasa 17-10-933 tarihine rastlayan salı günü saat on dörtte Gümrük Muhafaza Umum Kumandanlığı İstan bul Satınalma Komisyonunda yapılacaktır. 4 — İstekliler hangi müessese sahibi veya vekili oldukla | rını isbat edecek vesaiki makb ıleyi ve biçilen (O bedelin yüzde 7,5 ğu olan muvakkat teminatlarını teklif mektuplarile birlik- te belli saatten evvel Komisyona getirmeleri. (5055) — Bizim Konsolatoya tasdik et- tirdim. Pullu mullu, Her şey ta- mam. — Sen nafile köse dayı değil. | sin, Tercümeyi masaya koydu. No- ter madde madde okumağa başla» dı. Her madde sonunda Petek e- vet, evet diyordu. Amerikalılar da orraytı bastırıyorlardı. Noter: — Mukavele bitti. Her iki taraf-! Deliler. önce Amerikalılar ita- zaladılar. Firmalarının mühürleri- ni bastılar ve kâğıtları Petek'e u- zattılar. Arkadaki köse dayı kızın umuzundan kâğıtlara bakıyordu. Yüreği yaralı tilki gibi çırpınıyor- du. Petek mühürlü, damgalı, pullu ğıtlara bir göz gezdirdi. Yüre- ğinin çarpıntısı durmuştu. Dudak: | larmdaki gülümseme, gözlerinde | ki parlaklık silinmişti. Hayatını | bambaska yollara çevirecek olan | kâğıtları bir defa daha okuyormuş! gibi üzerlerine kapanırcasına €- | | dans ediyor. Şimendiferler havaya | :İ çıkıyor, insanlar motorsuz uçuyor. | yorum. 6812 Şi Şükrü Bey kadar zeki ve anlayışlı idi. Hemen, her tarafı pırlantalı, al- ten mürekkepli kalemi uzattı. Petek bakmadan aldı. Noter baston yutmuş gibi dim- dik ve duygusuz bakıyor. Petek gözleri kâğıtların üstün- | de, elinde kalem, çarpıntısız, ka- uçuktan bebek gibi duruyor. “üç Amerikalının kalbi kütküt! Köse dayı sevinç baygınlıkları geçiriyor. Ha imzalayacak, ha imzalıyor. Petek kolunu uzattı. Kalemini sigara tablasınm ke- narına dayadı. Henüz imzalamamıştı. ! Herkes bekliyor. Petek'in gözleri kâğıtlarm üs- tünde. Fakat kâğıtların üstünde ne yazı vardı, ne mühür, ne pul... Kâğıtlar bir sinema ekranı ol- muştu. Üstünde bir takım resim- ler, hayaller © üçüşuyordu. Kırk katlı binalar takla atıyor. Cadde- ler, limanlar biribirine | karışmış azli RADYO Bugünkü proğram İSTANBUL £ Gramofi ca geri ÇMtüpücilere makas at Bar ve arkdaşlar. 20 Badayyi Musiki Hi 21,30 Gramofon. 72 Anadolu Ajansı, Bi MOSKOVA, 1451 m. Her günkü program. VARŞOVA, 1441 m. 10,40: Plik, 20,25 Mah ri. 22389 haberi, anat ayarı NFYEEEE RET ASİD İĞ yn : ESTA 72,55: Senfonik radyo orkestrası, MİLANO - TORİNO - FLORANSA 20,25 Kenebi İlsnün haberler. Zi,â5 marışık 23,05: Orkestra. Od PRAG, 488 m. 2035; Nedhalin “Winzerbraut,, opereti, 23,200 m Hafif musikisi, ni ZOR, 459 m. 20: Zürilim kilise Me makil, 20,28: Ne geli neşriyat. 21,20: İsviçre besteleri. 22,10: Ha berler. 22,25: Klâsik Romantik besteler. 23.254 . Maxim bandosu taralından dans wusikişi. al söle in 22,20: Askeri bandi 5 ile İ İ BRESLAU, 325 m. | 21,15: Neşeli konser. 28,20: Haberler, 25481 Dan» musikisi, a İSTANBUL BELEDİYESİ çi Darülbedayi Temsilleri 1 Teşrinievvel pazar günü akşamındad DİKKAT: Temsillere tam saat dökuz“ da başlanacak ve perde açıldıktan son- ra hemen kapılar kapanacaktır. Biletler şimdiden gişede satılmaktadır. Pazar günü ukşanı Halk gecesidir. ikrü Beye benziyen Amerikalı | . » Zir Şişlide satılık ev » Şişlide 6 oda, mutfak, banyo, | kalorifer ve her türlü konforu haiz bir ev satılıktır. yi Müracaat: :MilliyetN.-B. (PU 6853“ Çi Prof, Dr. Operatör le kil A. KEMAL BEY Avrupadan avdetle hastalarını yeni || naklettiği muayenehanesinde (o öğleden ne sonra kabul ve tedaviye | başlamıştır... mw Cağaloğlu, İran #efareti karşısında Dr. | Süreyya Bey apartmanı. Tel. 20077 il (7913) vw Cat 2 l ba “ıd Mr vir gtlilliyetl asrm umdesi “MİLLİYET” tir. | gol Manasi İİ Lİ ABONE ÜCRETLERİ : | çi av da Yu: Aş Gelen evrak geri verilmez.— geçen nüshalar 10 kuruştur — Gazete ve Ktbaaya sit işler İçin müdüriyete mür racaat edilir. Gazetemiz ilânların mea'ü liyetini kabul etmez. A BUGÜNKÜ HAVA ela Bugün hava açık ve şimal istilkametlere X den hafif rüzgürle olarak devam edecektir. Mei 29 - 9 « 933 tarihinde hava tazyiki 764 i milimetre, en fazla sicaklık 20, en as si İ caklık 13 derece idi. iş Kuleler yamyassı. — Bacalar iğri ye büğrü. Geniş sahneler, lili la, projektörler. Gazeteler uçurtma tur olmuş ta göklere uçmuş.. Petek'in resimleri, sözleri, krokileri... Mi yonlarca insanlar kaynaşıyor. Si- nema kapıları hımcahınç. Avrupa Amerikanın üstüne yığılmış. Asya ile Avusturalya kolkola. Kıvırcık saçlı, donsuz, kapkara Amerika 8 ralıktan sokulmağa çalışıyor. Gök“ te parlak bir yıldız. Parlaya par- laya yaklaşıyor. Yaklaştıkça açılı" yor. Dünyanın beş kıt'ası, hattâ | Groenlând'ın bile kafası havada. Açılan yıldızın içinden Petek... Petek elini tekrar kaleme uzattr Gözlüklü gözler parladı. Jaketataylı yürekler çarptı. Petek kalemi aldı. Eli imza yerine gitti. vE Kalemin ucu kâğıda dokundu. — (&, Fakat durdu. , Gözlerini kaldırmıyordu. Güleryüzlü Amerikalı kalktr -— Eğer bir nokta eksik vars& hemen tamamlayım. Dedi. Meselâ | bu ücreti az görüyorsanız işte ya” zıyorüm, yüz bin dolar daha kat” (Bitmedi) | ES PİLELİ SEFEŞEEER! iğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: