CİNNET DİYARINDA YAZAN: Mahmut Yesari Nümune köyü; nümune çiftl'ği mi? ma, sorulana da cevap vermek Kalemi vâdine, kâşaneden daha fazla Bakırköy istasyon meydanın- dan sola kıvrılarak mezarlığın ö- nünden geçip bozuk (patikadan Yürürsenız asialt şoşeyi Ortasım- Gan makaslamış olursunuz! Kilise harabesi görünen sık göl ğeli buruşuk gövdesi, ihtiyar ağaç İar, yeni süren taze fidanlarla ve- Zenmiş tepeyi, Hırlaloyu kuşatmış beyaz pavyonlar daha uzaktan gö zünüze çarpar. Burasını, bir nümune köyü, bir hümune çiftliği zannederseniz ya nuirsiniz: Orası bir insan harası, bir insan ağılıdır. Soldaki mısır tarlalarını geçtik len sonra etrafları tel örğülerle çevrilmiş pavyonlar başlar. Yol üstündeki pavyonun erken buna- mış, isterik, sar'alı, morfinöman, eteröman, aklının zenbe- regi böyle sebeplerden biriyle bozulmuş, kırılmış kadınlı kız ların pavyonunun tel örğüsü üs- tünde bir ievha vardır: mak, paket ve saire vermek, ko- nuşmak memnudur. Fakat bu yasağı temin eden kim? İnzibatı kim idare ediyor? Ortada ne omuzunda tüfek, ne be- linde tabanca, ne de elinde sopa olan nöbetçilerin, - bekçilerin do- laştığı yok! Hava güneşli... Marmaradan e- #en tatlı, ılık meltemler, Bakırkö- | yün geri sırtlarını okşiyor... Me 8ir tarlaları, güneşletiimek için bırakılmış yeşil halılar gibi kadi- fe, ipek tüyleri ürperir gıbi nazlı hazı dalgasanıyorlar. Konuşmak yasak! Fakat tiz bir kadın sesi, sızi yolunuzdan çe- wriyor: — Sabri ne gün gelecek? Duruyor ve şaşırıyorsunuz. Tel örğü ile pavyon arasındaki bahçe de(!) kumların, çakılların üstü- he, tahta sıralara, renk renk es- vaplı, şekil şekil genç ihtiyar ka- dınlar, kızlar oturmuşlar, size ba- kıyorli , — Dün gelecekti, gelmedi! Sarı kesik saçlı, kavun içi elbi teli, şişmanca bir kadın soruyor | ve şikâyet ediyor. Fakat o kadar tabif ve ne diyeyim akıllıca soru- yor ve şikâyet ediyor ki, cevapsız bırâkmağa gönlünüz kail olmuyor. Zaten tel örğüdeki levhada da konuşmak yasak, sorulana cevap vermek yasak diye bir sarahat yok ki! Kadının, tahakküm ve katiy: le soruşundan (Sabri kimdi; Necidir? Ben tanıyor muyum?) Diye düşünmek hatırmızdan geç- miyor, lacak. Kadını da pek gözüm ısırı- yor amma, hafıza insanı aldata- maz mı? — Vallahi bilmem! Her halde işi falan çıkmış olmalı! Haydiiii! Buyurun bakalım!... ilk adımda £kaptırıyorsu- nuz! Yürümeli... Beyaz bâdana vurulmuş tuğla dört köşe iki sütundan, kapının 6- hüne eldiğinizi anlıyorsunuz? Val lahı bundan makul bir şey ola- maz. Pavyonların etrafları tel ö ğülerle çevrildikten ve demir te- kerlekii büyük çifte kanat kapılar la da kapandıktan sonra ayrıca demirden ve tahtadan, kapı yap- mağa ne lüzum var? Şan olsun! Diye mi? teşrıfata da hacet yok! İstekli olanlar buyursunlar, kapı açık! Alimallah h.ç bir müessese, hari- ce kapısını bu kadar samahatle, bu kadar mürüvvetle, bu kadar can ve yürekten açmamıştır! Ka- pı(I)nın önünde hâki esvaplı bi- ri duruyor, kapıcı mı acaba? Yak laştığımı görünce o da yaklaştı: — Bir ciğara verir misin? Hemen paketi çıkarıyorum tel örğüler haricindeki ciğara Mmemnuıyetine dair levha ge yok: — Buyurun! Sigarayı, hırsla alıyor le işaret ediyor: — Yakatım! Şehire, köye uzak oturmanın bu dertleri vardır. Ha, deyince sigara, tütün bu- ki... Civarda tütüncü, bak kal filân da yok. Zavallının ciza- Fasızlıktan başı dönmüş! Cigarasını yaktı ve derin ne- feslerle çekmeğe başladı; artık iç bir şey söylemiyor. ha kadar( !) açık... Ne söylesin... irmeğe niyeti olen girer. Tıpkı onun gıbi hâki esvaplı biri dana var, kapıdan giriyor, ve elile Zahir tanıdıklarımdan ©- | 1 Konuşmak yasak a- - Babıâli Teşrifati yasak mı anile konuşan bir h deme ağa efendi. — Kümes sevindi ! sağdaki binaya doğru gidiyor, dö- nüyor, kapıdan çıkıyor, şose üze- rindeki bahçeye doğru yürüyor, tekrar dönüyor, Elleri arkasında, başı öne iyik, adımları dik, sert. Birine hırslanmış... Belki de mü- dür falan tekdir etmiş, ona canı sıkılmış olmalı... Ne yapsın, dola- şa dolaşa, hiddetini yenecek! Sesi ve lisanmın çetrefilli rem ağalarına benziyen gözlüklü, beyaz gömlekli bir siyahi ağa e- fendi, karşısındaki uzun boylu, beyaz gömlekli, gözlüklü zayif bir zata darğın darğın söyleni- ilülvicdan münkesirülkalp oldum. Beyefendi... Eczahane kapısının önünden azimet ve avdetimde reyulayin gözlerimle görerek mü- şahade ettim, haysiyet ve itibarı- ma bunu bir tecavüz telâkki ede- rim. Bendeniz kulusuzun taklidi- ni çıkaran o zata teessüf edilme- sini talep ederek isterim. Anlaşılan müzibin biri, ağa €- fendi ile şaka etmiş. Fakat herkes le şaka olur mu? Ağa efendinin, ciddiyet ve resmiyeti halinden, li- sanından pek âşikâr suretle görü- | nüyor. Beyaz gömlekli, uzun boylu, ol | dukça toplu vücütüü, güzel yüzlü biri geçiyordü; Ağa efendinin ko- lundan tuttu: — Tavuklar, yine başı boş do- laşıyorlar.. Yine kaçacakiar! Ağa efendi, yüzünü elemle bu- ruşturdu, kolunu iki yana açtı: — Tavuklar, hındıler hayvana a ehliye olduklarından kömesleri mevcut olmadığı cihetle firara fer ceyap olarak kaçıyorlar, Üokuor Beyetendi. İnzibatı temin müm- kün değil... Dün akşam da tekmil haberinde arzetmiştim, iki tavuk bir hindi cariyeniz gaybubet ede- rek ortada görünmedier. Kaz | bendelerinizi de inzıbata almak | müşkül bulunduğundan firar, gay bubet zayiatının önüne geçilemi- yor. Cümlesi hayvanatı ehiiye ol- duklarından nerede dam altı bu- lurlarsa orada beytütet ederek ge- celiyorlar, Beyefendi. Uzun boylu, oldukça toplu vü- | lü, güzel yüzlü zat, gülümsedi, Ağa ctendinin okşar gibi omuzu- na vurdu: — Kümes yapılacak, merak et me... Ağa efendi, minnet ve şükran- la etekledi: — Allah ömürler versin Beye- fendi, Allah gönlünüze göre ihsan eylesin... Ağa efendi, Himayei Hayva- nat Cemiyeti mensuplarından ol- malıydı, çünkü kendisine bir kâ- şane yapılacağı vadedilse belki bu kadar hararetle teşekkür et- mezdi! Ağa efendinin taklidini yapan muzibi de öğrendim; bir (Aşk yüzünden katil) bir pansiyoner- miş! Mahmut YESARİ Gümrüklerde Rüşvet alan iki memur Ankara - İstanbul, ticareti dahiliye manifesto" memurlarından © iki kişinin rüşvet alırken yakalandıkları vekâleto bildirildi. Memurların evrakı müddelu- mumiliğe verildi. Gümrüklerdeki son tertibat bu kabil hadiseleri dakikasında derhal meydana ikaracaletır. çük habe Mısır Dahil biliye Nezareti Müsteşarı Mehmet 'y dün şehrimize gelmiş ve Trab- da Tekatlıyan oteline misafir olmuş tar. Ali ” murluğuna MİLLİYET SALI 5 EYLOL 1933 9 Eylül sergisi İstanbuldan 25 müessese iştirak ediyor İzmir 9 eylül sergisine şehrimizden iştirak edecek sanayi mümessilleriniâ eşyası dün İzmire gönderilmiştir. Mil- lı Sanayi Birliği İzmir sergisine mi kün olduğu kadar çok müessesenin iş üraki için büyük bir gayret sarfetmi; tir. İstanbuldan sergiye 25 sanayi mü- esseresi gitmektedi İzmir 8 eylül sergisi bu sene bir hu- susiyet arzetmektedir. Sergide yalnız | yerli mallar değil, ayni zamanda ec- nebi firmaların hariçten getir: mallar da teşhir edilecektir. Bu va yete göre yerli ve yabancı o malı bu sergide karşı karıya gelecektir. 5. ve ai sermayemi: sanayii ve sermayı dereceve cıkmaması itibarile zarari görmektelerse de bir kısımları da bir defa icin bövle bir karşılaşmayı lü- zum'u bulmaktadırlar. Gümüş paralar Yeni paraların şekli tespit edildi Yeni gümüş liralarımızın ve nikel u faldık paralarımızm — şeklini tespit et- mek üzere teşekkül eden komisyon, dün son içtimamı Güzel Sanatlar A- kademisinde yapmıştır. Akademi Mü- dürü Namık İsmail Bey, Cümhuriyet Merkez Bankası İstanbu! te Mü- dürü Sait, sabık Darphane Db: şekli tespit edilmiştir. itini havi olan talimatname, bu- günlerde vekâlete gönderilecek ve ve- tasvibine iktiran ettikten #rn- ra müsabaka şartları gazetelerle ilân edilecektir. Güzel Sanatlar Akademisi Müdürü etmek üzere dün akşamki trenle An- karaya gitmiştir. Açıkta kalanlar ve yeni tayinler Defterdarlıkta yeni teşkilât kadrosu- nun ikmali mesaisi dün de devam etmiş tir. Yeni teşkilâtla Yenicami tahakkuk memurluğuna Sait Tahsin, muavinliği- ne Ahmet Sadık, Aktaray tahakkuk me | murluğuna Salih Beyler, muavini Eminönü tahakkuk me t Bey, Küçükpazar ta bakkuk muavinliğine Şefik Beyler tayin edilinişlerdir. Ali mektep ve lise merun larından Ahmet Mithat, Rasim, Hilmi, Irfan, Namık, Celâlettin, Tevfik Fileret, Taha, Osman Nuri, Abdülkadir, Hasan Basri, Mimduh, Mehmet Orhan, Ahmet Sadık, Servet, Ekrem , Mehmet Bahaet- tin, Ertuğrul, Agâh, Fuat, Asım Beyler le Nimet Hanım da muhtelif memuriyet lere tayin edilmişlerdir...“ Teşkilât için lise mezunlarından on kâtip te alınacaktır. Fakat bu on kâtip- liğe 80 lie mezunu talip olmuştur, 80 ta libin on kâtipliğe tayinine imkân olma dığı için bunlar arasında bir müsabaka Da takarrür etmiştir, Müsabaka bu €n ziyade muvaffak olan İar kötipliğe tayin edileceklerdir. Ee) adet Hanım, teşkilâttan açıkta kalan memurlara açık 4 maaşı verilmektedir. Bu memurların ta- yinleri vekâlet tarafından vapılarık ve. 'kâffesinin muhakkak (eski vazifelerine muadil memuriyetlere yerleştirilmeleri- ne çalışılacaktır. aa müdürlüğü Maliye vekletinde teşekkül eden kam biyo müdürlüğüne Maliye müfettişlerin den Halit Nazmi mw tayin edilmiştir. Kulüplerde Türk - Fransız Turizm komitesi Kocaeli meb'usu ve Türkiye Turing ve Otemebil Klübü Reisi Reşit Saffet Beyin Vichy'de bulunduğu sırada bir Türk . Fransız Turizm komi! isil edilmiştir. Bu komitenin si ir! dostu ve Fransız meb'uslarından Mös- yö Franklin P-wiji'der, Ru komite gelecek sene Vichy'de bir şark balosu verecektir. Bu balonun muvaffakıyeti için Turing K'übünün Nice'teki mu hhas Ziya Beyin muzahereti de te- Marsita Konsaloduğun da Türkive Turine Klübne ait bir pa yiven tesis edilecektir. Bu pavivnna imi surette memur edile. onun, hazırlıklar bittiği takdirde, Cümhurivetin 10 uncu yıldö ılma resminin yapılması Bir galeri tesis edilecek Türkiye Turing ve Otomobil Klübü Türkiyeyi, ecnebi memleketlerde ta- ırmak için eser yazan muharrirle- #3sim ve heykellerinden mi mekke bir galeri tesisine karar vermi cümleden olarak Lady Möntagn'ın vi madalyonu heykeltraş Kenan Bey ta- rafından vücuda getirilmiştir. Bu ma- dalyon yakında İstanbu! parkların. dan birine konulacaktır, Avni zaman da Prenses Belgioposo'nun bir madal- yonu yapılmak üzeredir. Verilen habare sr; meshur Fran- #z hevkeltraşı Mösyö Marime Real del Sarto da tanmmış bir Türk dostu olan muharrir Lamartin»' il Müdürü Ni | Spor İtalyan güreşçileri Geliyor Müsabakalar 15 eylül- de yapılacak 15 Eylül cuma günü Milli İtal- yan güreş takımı ile milli güreş ta- kımımız çarpışacaklardır. Bu se- neki güreş programın birincisini teşkil eden bu temas son derece mühimdir. İtalyan milli Türkiyede yapacağı milli maça çok büyük ehemmiyet atfetmek- tedirler. e Güreşçileri yalnız bu çarpışma için aylardan beri faa- liyet halindedirler. Musabakalarn (ikisi OGreko- Romen bir tanesi de (Keçeşkeç- ken) olarak yapılacaktır. Gelecek olan İtalyan ekipin de beynelmi- | el şöhreti haiz elemanlar vardır. Buna mukabil bizim güreşçiler, enform bir vaziyettedirler. Bilhas- : “Çoban, büyük Mustafa, Saim, Abbas fevkalâdedir. Bu çarpışmalardan evvel Anka- ra ve Eskişehir güreşçilerinden bir seçme musabakası yapılacak ve ikinci bir takım ihsar edilecektir, Bu suretle İtalyanlara iki takım çıkarmış olacağız. Seçmeye işti- rak edecek olan, Eskişehir güreş- şileri dün şehrimize gelmişler, ve büyük bir hüsnü kabul görmüş- lerdi Bugün Ankaralı güreşçiler de gelecekler ve seçmeye iştirak ede- ceklerdi, İsmet Pş. Hz. Dün'geldi (Başı 1 inci sahifede) cumartesi günü, İstanbula gitmek ü- zere Helli kruvazörüne bineceklerdir. Maarif Vekilliği Bir iki; günden (beri gazetelerde Bern Sefirimiz Cemal hüsnü beyin ne geçeceğinden bah- rivayet, Cemal Hüsnü Beyin bu aralık mezunen İstanbula gelmesi münase- betile çıkmıştır. e Cemal Hüsnü Bey mezuniyetini geçirdikten sonra tekrar İsviçreye gidecektir. Maarif Vekületi- ne kimin geçeceği mesel, Bu hum hakkında şimdiden kat'i bir $ey söylenemezse de Sıhhiye Vekili Refik.leyin daha bir ay kadar Maarif Vekâletiride kalacağı ve bu müddet zarfla üniversitede tasavvur edilen ıslahâta devam edeceği muhakkak gibidir. Celâl Bey bugün bekleniyor Iktısat Vekili Mahmut Celâl Beyin, bugün yarın gelmesi bekleniyor. Ce- İâl Bey, istirahatte bulunduğu Vichy” den iki gün evvel ayrılmıştır. Eğer ka- radan gelirse bugün İstanbula gelme- si beklenebilir. Deniz yolunu ihtiyar elmişse üç gün sonra geleceği anlaşi- hıyor. Yunan Başvekili ile beraber ge- lecek olan Yunan İktısat Nazırı eylü- lün on birinde Ankarada bulunacağı için Celâl Beyin de ayni günde Anka- raya Yârinış olması tabüdü e kk | Askeri tabligat £ PEİM n er ŞSEİ Kısa hizmetliler 1. Fırka Askerlik Dairesi reisliğin- den * 1) 326 ve 577 doğumlu kısa hiz- metlilerden ve bunlarla muameleye tabi olan ve daha evvelki doğumluların ba- kayasından Muallim olmıyanlarla ta- bip, baytar, eczacı ve diş tabibi smıfla- rına ayrılmakış olanlar aşağıda göste- rilen tarihlerde sevk olunacaklardır. A) — Askeri ehliyetnamesi olmiyan- lar | İkinci Teşrin 933 de B) Orta ebliyetnameliler 1 Künun 924 de €) Tas ehliyetnameliler 1 Mart 934 de İkinci Hazirlik. kıtasında bulunmak üzere, D) Yüksek ehliyetnameliler 1 Mas yis 934 de, ,, İhtiyar Zabit mektebinde bulunmak üzere, 2) .326 ve 327 doğumlu ve bunlar- la münmeleye tabi ve daha evvelki do kumlula dan geçen Mayis celbinden ba kiyesi 'olan yalnız yüksek ehliyetname li musllimlerle tabip, baytar, diş tabibi ve eczaci sınıflarına ayrılmış olanlar 1 İkinci Teşrin 933 de, Ibtiyet zabit mektebinde bulunmak üzere sevk olunacaklar, Bu sınıfların geçen celp bakayaları olan diğer kısımlarının Mayis 934 cel- bine bızukılmış oldukları, 3) İhtiyat zabitan © kanununun (D) fıkrasına tabi olupta bazı eshap dolayi" sile şimdiye kadar sevk olunanıyanla- rın da 1 İkinci Teşrin 933 de sevke tar bi oldukları, 4) Yukardaki 3 üncü maddede 1 İkin ci Teşrin 953 de Kıta ve mektepte hü lunmak üzere sevk edilecek efendiler işin şubelerde toplanma gunü 25 1. teş| rin 933 dür. İstanbul Vilâyeti dahilin- de bulunan yerli ve yabancılardan sev- k3 tabi olanların mukayyet o oldukları veya bulundukları mahallerdeki şubele- re müracaat etmeleri. Bu tarihten son- saya kalanlara askerlik o mükellefiyeti kanununun ceza maddelerinin tatbik 0- lunacağı ilin olunur. takımı, | İ kan 6 vapuruna bindiniz mi, İ cak hasta olanlara odada kahvaltı veririz. İ şocuk.. kaplıcanm ogünkü ziyaretçileri... İ İ imi olmasr.. Bu küçücük yerde herkes Yalova'da nevar,neyok? Bu kaplıca şehri gün geçtikçe daha çok rağbet buluyor Şimdi bilhassa cuma günleri Istanbul halının mühim bir kısmı Yalovaya gidi yor. Yalova me kadarcık yer?. Burnumu. zan dkinde.. Öyle olduğu belde, medenet burası evvelce rağbet Yalovaya gitmez, Karagözün Yalova se- fasını beyaz patiska perde üzerinde sey- rederdik. Perşenbe günü akşamı köprüden kak etrafınıza şöyle bir göz gezdiriniz. Yolculardan ço- ğu Yalovaya bilet almıştır. Hele, vapur uğrayıp ada yolcularını da İn erkese de mi Yalovaya?.. — Evet efendim, bir gün kalıp yarın akşam döneceğiz... Gece saat 9 da kaplıcalardasınız. Sa- bahleyin erken kalkmak için derhal ya: tursınız ve hafif, deliksiz bir uyku uyur- sunuz. Ben geceyi Çinarlı otalde. girdim yuyordum. Odamın küçücük trasasında şöyle bir oturup sabah (keyfi çıkarmak, bir kahve, bir cıgara içmek hiç te fena olmıyacaktı. Garson geldiği vakit soru- yordu: — Ne emredersiniz efendim. — Bir sütlü kahve yapn bana... iki, beş dakika geçti. Bi- . O kadar #abırsızlandım ki.. Nihayet, garson efen- | di elini kolunu, sallaya sallaya gözüktü. | Sordum: Ayol nerede bizim £ kahve. Daha | bekliyecek miyiz?. — Efendim size kahvaltı vermiyorlar. — Neden? iy eizler elendi. Hayret içinde kalmıştım. — Yahu parasile değil mi?, — Evet ama, size vermiyorlar. Sinirlenmiştim. Derhal kalktım. Şefdö tele vaziyeti . anlatacaktım. Otel büre- sunda yaşlıca, kıranta bir zata derdimi | döktüm, Adamcağız gülmeğe ( başladı. Sonra: — Hayır.. Kahvaltı etmek için rapora ne lüzum var?, — Yani öyle değil efendim. Biz an- Madem ki raporunuz yok lütfen yukarı: ki lokantaya kadar teşrif edeceksiniz. orada kahvaltınızı alacaksınız. Şimdi vaziyeti anlamıştım. Boynumu büktüm, yukarı lokantanm yolunu tut- tum. Bu garson ne tuhaf insandı! bir banyo almak lüzüm.. de gişe memurundan bi r bilet istedim. Memi — Raporunuzu görebilir miyim; dedi. | — Raporum yok benim. —O halde giremessiniz efendim. Kızmıştım: — Herkeş nasıl giriyor?, 2 Onların raporu var. Yalaada, anladım ki raporsuz kiş bir Mİİ önline, raporum olanlar bağ yo alamazlar mi 7. Ben hasta filim deği- İlm Canım istiyor, banyo alacağım.. — Şimdi raporlular ancak banyo ala- ili İle ee se Miri ie deceksiniz.. Saat on biri beklemek mecburiyeti vardı. narlı otelin önündeki gazinoda otur. um, bekledim. Burada bir şey nazarı dikkatimi enlp etti. Ne çok ta tavla me- raklısı'var.. Hemen bütün masalarda tavla oynıyarlar.. Dün gece (yattığım | vakit, saat bire kadar uyuyamamıştım. odamın altından mütemadiyen: — Çat, çut tavla sesleri geliyordu. Saat on bir kaplıcaların en neşeli za- manı.. Sabehleyin sekiz buçukta köprü- den kalkan vapurun yolcularını otomo- biller, otobüsler, bu vakitte kaplıcaya bi- rakıyorlar.. Oturduğum yerden yeni ge- enleri seyrediyorum. Ellerinde valizleri, çantaları, sepetleri, kadın, erkek, çoluk Yalovanm en güzel hususiyeti de sa- birbirinin akrabası, ahbabı zibi.. Hele bir kaç gün kaldınız mı sabah akşam hep ni simaları yörüyorsunuz.. Sanki hep bi duyuyor ki.. Yanımdaki masada Akay Müdürü Cemil Beyi gördüm. Beni masasına oturttu. Karşılıklı birer kahve içtik, Cemil Beydem-s0- ruyorum: —Beyfendi, dedim. Bu kadar insan kaplıcada bangi otelde yatar kalkar, han- ki lokantada yemek yer?. Cemil Bey gü- lümsedi: — Yalovanm bir çok (güzel yerleri vardır. Galiba her tarafı gezmediniz. Bu- yurun sizinle biraz dolaşalım.. e “Cuma sabahı Yaloraya gelen bu yüzlerce insan, ellerinde nevaleleri, güle oynıya kaplıcada durmadan geçip gi — — Bunlar böyle nereye gidiyor Cemil — ii ziyaretçiler günlüktür. Bize Ks di biz de oraya gideçğiş ya Arkada bir güzel ağaçlık vardır. Mütevazi, ucuz bir kır kahvesi.. Oraya üç kardeşler, der- ler. Günübirlik Yalovaya gelenler, hep 0- ranın müşterisidirler.Yalovanın sekenesi en kalabalık cuma günleridir. İlki bin ki- ğa, ili, görmiyordu. Biz | Çınarlı otel, taş otel, Gelecek ialiyele kalabal:k hıncahınç... çanlasını, sepetini açmış.. Üğle yemeği ne hazırlanıyor. Biz de bir masaya otur. duk. Cemil Bey anlatıyor: — Buraya üç kardeşler denmesinin sebebi, birbirine çok yakın — olan ayni kökten çıkmış üç ağaç bulunmasından- dır. — O ağaçlar merede?. Etrafımıza bakındık, arandık, — fakat üç kardeş olan o üç ağacı göremedik. 'Cemil Bey bana üç kardeşlerde kar- puz ikram etti. Burada karpuz yemek galiba âdetmiş.. Karpuz kurabiye diye İstanbulda satılan karpuzların — hakild kurabiye olanları hakikaten Yalovada, Fakat Yalovada tatlı kavun yok.. İki gün lokantada yemek yerken, her defasında kavun istediğim halde karpuz getirdiler. Cemil Bey karpuz yerken diyor kit — Istanbulda erenleri Senih doktoru diye bağırırlar; Sahiden sabah Yaşla Kang yank ok yereli da izahat veriyor: i ylevenin be kdar günlü ir Ne suyun tansiyon üzerindeki tesiri hakkın- da tetkikat yaptırdı. Kaplıcalar her se- ne daha fazla rağbet görüyor. Bugünkü tesisat ihtiyaca kâfi değildir. Bugün an- cak 300 yatağımız var. o Büyük otel Setbaşındaki pav- yonlar... sene daha yüz yataklı bir otel inşası tasavvuru vardır. Bu otel de yapıldığı takdirde ihtiyaçlara daha iyi cevap verilebilecektir. ıcalarda kalmak çok pahalı değildir. En lüks yer- de otel yemek, banyo dahil günde beş lira bir adam için kâfidir. Yirmi günden. fazla kalanlara ayrıca tenzilât yapıyo ruz. Yalova istikbalde tamamen bir kür yeri olarak mı kalacak?. Yoksa ayni za- imanda bir sayfiye de olacak mı? Bunu tayin edip ona göre | tertibat almak lâ- gidip Köprüden Adaya gelen yolcular aktar. ma suretile Yalovaya gidecekler... Gazinodan mamdır. Tabii saraylar uzun asır içinde Yıkılmış... Bizans İmparatörü Jüstinyan Teodi barındıracak, bösliyecek tesisat varmış. O zamanlar civarda, bu tepelerin üstün & küçük küçük bir çok köyler varmış. Size tuhaf bir hikâye anlatayı — İstipdat devrinde kaplıcayı işletmek üzere Branzo isminde bir Fransız talip olmuş. Ve bu zat burada ilk oteli yap- tırmıştır. Şimdi taş otel dediğimiz bina Eranzo zamanından kalmadır.Zengin bir Fransızmış.. 1316 senelerinde eşleıya bu canı zor kurtulmuş. Bu hâdiseden son- va Branzo kaplıcaları iğletmekten vaz R illetin dönmez. M yetten sonra da bir Fransız - Macar gir- keti kaplıcayı işletmeğe başlamıştır. Bu başka a kn şimdi de şu tarafta su soğutma tesi” satı yaptırıyoruz. miyorum. Yudum yı dum kahvemi i yorum. Yalovada dünya gözüyle bir ce daha kalayım... .. İzmir borsasında üzüm satışı İZMİR, 4. A. A, — Bugün bor sada 12 kuruştan 23 kuruş 30 pa- raya kadar 2.351 çuval üzüm sa- tılmıştır.. 4