Eski devirlerde plâj filân yoktu, Şeh rin muayyen yerlerinde deniz bamamla- Medeni ölem fevç fevç plâja koşar- ken bizim bu asri yürüyüşte geri kal maklığımız doğru olamazdı. İşte mem- lekette yer yer teessüs eden plâjlar, bu asri ihtiyacın ifade ve mümumneleridir. Ve ilâve edelim ki, iktisadi bubrana kar yı da müessir tedbirlerden birisidir: Çünkü plâj yüzünden evelâ kum ta- ciri kazanıyor, salaşın çivisini veren nal bur, tahtasını veren keresteci kazanıyor. Daha sonra mayoları neşçeden örgü tez gühları, kauçuk başlıkları, bel kemerle- rini ve deniz ayakkabılarını imal eden fabrika, satan acenta ve mağaza kazanı yor. Demek ki, plâja gitmekle iktısadi buhrana karşı - farkında olmaksızın - bir nevi mücadelede | bulunmuş oluyo- ruz. O halde: Haydi Plâja!.. Salâhattin ENİS Yeni anfiler İlk sınıf talebesini istiap edebilecek yalınız Gür sınıf talebesi- nin değil, bazan iki sıf talebesinin de yapılan ameliyatı kolayca takip edebil. surette teşrihhane için de nesinin plânı muvafı | BORSA | (İş Bankasından alınan cetveldir) 10 AĞUSTOS 1933 Akşam Fiatları Tstikrazlar. Tahvilât Selikraz dahili 9750 —— 1033 İstikramı 95,25 4 Tramvay —— e 'd. yolları 248 — . Muvahhide 5425 Rahitsm 1020 Anadolu ? Gas 20 |. İsviçre 20 Lem 21 Kur, Çek 1FDn Ekonomi Köylüye yardım Ziraat bankası bu sene bildirmişler pa E Afyon ekim mıntakaları AFYON — İstanbulda afyon inhi- sarı meclisi idare reisi Habipzade Zi- ya Beyle Iktısat vekâletinden 1 ve Zi- raat vekâletinden iki zatın işjirakile yapılan toplanmalarda afyon ekim | mntakalarmın tahdidi için bir rapor hazırlanmıştır. Bu rapor icra vekilleri heyetinde müzakere edilecektir. Vilâyetimizip iktısadi vaziyetini şid detle alâkadar eden bu mühim iş için ticaret odamız mühim vesikalar hazır- lamıştır, Başka memleketlerden şarap ihracatı Muhtelif ecnebi memleketlerin son seneler zarfındaki şarap ihracatı şu suretle tesbit edilmiştir: anın şarap ihracatı: 1930 da 1,02,2,3 ton 1931 de 1,672,2 ton, 1932 de 802/7 ton. Almanyaym şarap ihracatı: 1913 te 176,9 ton, 930 da 50,6 ton, 931 de 52,2 ton, 932 de 43,3 ton. Portekizin şarap ihracatı; 1913 te 1,079,7 ton, 930 da 8142 ton, 931 752,3 ton, 932 de 752,7 ton. anm şarap ihracatı: 1913 te 3,841,8 ton, 930 da 3,488,8 de 3,3490 ton. 932 de Belediyede Bol su Tesisatın ilk kısmı ikmal edildi Terkos fabrikası ile şehir arasında” ki ana tesisat ve mecralar üzerinde ya- pılan yeni tadilât ve ilâvelerin ilk kıs- mm ikmal edilmiştir. Terkos tesisatı üze rinde yapılmış ve yapılacak olan yeni i- lâveler sayesinde şehrin su ihtiyacı da- İ ha geniş mikyasta tatmin edilecek ve daha bol suyun şehre gelmesi temin ©- lunacaktır. Seyyahların şehirde gezintileri imdiye kadar İstanbula gelen s€y- yı şehir dahilinde ancak tesbit edil- miş olan seyahat programı dahilinde mu ayyen yerleri dol Bundan sonra sehir dahilihde sey- © Feci kaza eee Otomobil bir kadının iki ayağını kırdı Horhor caddesinde gene feci bir oto- mobil kazası olmuştur. Şoför Mehmedin idaresindeki 3612 kamyon Horhordan geçerken Hatice ha sım İsminde bir hanıma çarpmış ve iki ayağını birden kırmıştır. Hatice hanım iade veremiyecek bir halde hastahane- ye kaldırılmıştır. Tramvaydan inerken Mehmet oğlu Ahdullah isminde biri dün Dolmabahcede ve yaralanmıştır. Sekteden ölüm Evvelki akşam > Hağik oğlu Kirkor isminde biri birdenbire düşerek vefat et miştir, Mezarlıkta dayak Dün Pangaltıda Fransız mezarlığın- da garip bir vaka olmuştur. Mezarlığa giren seyyar komisyoncu Fehim Bey burada bulunan rahip Tiz ve mezarcılardan Jozef ile Antuan'ın te .cavüzlerine uğramış ve döğülmüştür. Fehim Bey ifadesine göre bir tam- dığı Fransızı ziyaret için mezarlığa gir- işti, Hırsız Kasımpaşada Mescit ği maralı dükkanda beki Hüzyin En di bulunmadığı esnada girerek para ve ampul çalan Rizeli Mevlüt yakalanmış. tar. Yanıyor zannile Dün gece saat 21 buçukta desin Gümrük iskelesinde Yağ be nan Mecep Efendinin motörü hareket et tüphanesine 40 cilt eser hediye etmiş- tir, * 933 güzeli Nazire Hanım da film karar vermiştir. İlk tecrübe- WwİLLİYET, CUMARTESİ 12 AĞUSTOS 1933 “Yeni yakilde klavuz işleti en modern | ' bir şekle sokulacaktır. İSTANBULDA GEZİNTİLER Sergide bir saat... Daima sağı takip ediniz! —Sarımsak soğan asmalı..— Sümer kızı! — Bedava takla atılmaz! — Koku ile bulunan pavyon... — sağ, soğanı sol eline al, yürü... Hiç korkma, şaşırmazsın. Sümer Bank dairesi önünde ansizm bir ileri atılış hareketi oldu. Merak edip ben de sokuldum. Ö- nümdeki kalabalık gide gide deri çan- taları tetkik eden bir hanımın etrafın- da halka oldu. Bu hanım, sahiden güzeldi. Ama, o kadar güzeldi ki, kalabalığın onu gör- mek için biribirini çiğnemesine derhal hakverdim. Gençler, telâşlı telâşlı s0- ruyorlardı: — Kim acaba? Kim bu hanım aca- ba?.. Sanırım ki kim olduğunu öğrensme- diler, Fakat ben kendi kendime; bu güzel kadına isim buldum: — Sümer kızıl... varmış, «» İhtiyar bir hanım, dolaşa dolaşa yo- rulmuş olmalı ki, koltuklardan birinin üstüne çöl il — Oturduysam ne olur? — Forması bozulur da efendim.. İstemiye istemiye © kalktı ama, bu kaldırışa canı sıkıldı: — Bunu alanlar, sanki üstüne otur- mıyacaklar 17. Üstüne basma entari giydirilmiş, içi kurşun dolu bebeklerine durmadan takla attıran yerli bir oyuncakçı, ge- leni: geçeni yolundan çeviriyor: — Canlı bebekler... on beş kuru- Bir çocuk yavaşça sokuldu: 4 Amca, biz de oynatalım Oyuncakçı suratı astı: 5 Parasını ver, ondan sonra.. Bi- zim bebekler, bedava kimseye takla atmaz!, Birisi tahtadan yapılmış oyuncak koyunun fiatini sordu: — İki lira! cevabını alınca, gülerek — Ben iki liraya mandıradan bu- mun canlısı alırım. — Oyuncakçı arkasmdan bağırı- yor: — İyi ama, canlısını beslemek lâ- 4m. . Bizim koyunlar, ekmek istemez su istemez! ltrıyatçıların dairesi, sergide koku pm bulunuyor. Aramağa hiç hüzum “Pertev,, paviyonunun önünde ha- nımlar konuşuyor: Geçen sefer yağsızmdan aldıktı, bu sefer de yağlı olsun! » Yaz için, yağsız daha iyi. Eli sopalı bir acuze, avucunu açmış taki kıza: Mahkemelerde Gümrük ambarlarını so0- yanlar mahküm oldular İkişer buçuk sene Bundan bir kaç ay evvel Paket pos- tahanesinin dammı delip oradan meden bu kücük alevler söndürülerek halkın heyecanı teskin edilmiştir. Mene bah dadaşım! — Sevaptır, ayol... diyor, iki dam- In da bana akıt!.. Zaten bu ricaya hacet yok. Gelenin geçenin avucu açık değilse, o üstüne dan 5 B. Mersil mersi! diye bir kenara çekiliyor. lara rastlıyorum. Kolunda bunlardan yirmi kadarını taşıyan ortayaşlı bir hanımefendi, tez- güha yaklaştı: — Şunları Satıcı, çıkarıp gösterdi: sonra pazarlık bile etmeden on dört lirayı saydı. Kadmcağıza adeta gözle Yiyecek gibi bakıyorlardı. Biri yer, bi- Ti bakar; kıyamet ondan kopar, derler ya.. Ayni hesap.. Biri takar, öleki var, Üç yüz amele çalıştırıyoruz. . — Ya şu çocuk perdösüsü?. . — O da yerlidir efendim.. Gizle- ved fabrikası çıkarıyor. . ” Pardösüyü uzun uzun ellerile mua- yene ettiler: — Kavuçuk hem de... Vallahi, ne Sergi tertip heyeti odasına girer- ken kulağıma tanıdık bir ses geldi. A- cem şivesile bir mubavere: e Akn Ö İpe irak dün debi Kulağa?” — Nasıl bilmirem.» Mısır çarşının da guru gayfeci Menimet Efendiden almişem. Mikrofomun önünde bu taklitli mu- havereyi yapan tanınmış rossamları- mızdan biri değil mi imiş?. Yanma yaklaşınca beni gördü. Gülerek: — Bizde bu da var! dedi. — Allah, mübarek etsin!. . Biraz sonra, mikrofonun önüne bir başka genç geldi. Bu da bir çorabın radyo vasıtasile reklâmını yapıyordu: — Aman aman. Vapur ne vakit yeldi, Kuzguncukta. . Baktik ki balat yek. . . Yordun mu; şimdi? Ne yapa- cağızl Lâzim şamandıraya bağlamak bir şey ki vapur yanaşum... Yolcular içinden bir hanmmı — Bu işi bana bırak! dedi. Ayagindan çorabını çıkardı, bir u- unu bağladı vapura, bir ucunu attı iş- keleye, . Şamandıra koptu, parçalan- dı, çoraba bir şey olmadı. Hey maşalla, maşalla. . Biliyor mu- sunuz, bu çorap ne marka çoraptı!,, Tekrar serginin köşe bucağını de- laşmıya çıletım. Bursa 1 5 i Miili i $ E i i 5 haricindeki her yer boğaz dışıdır. ya Amerikalı idiler. Çünkü in- görüşüy örlardı. Ben bundan bir iki sene evvel ingilizceye çalışmış» tum. Onun için bu lisan kulağıma pek yabancı gelmez. Eğer ingilizceyi bi- zim yerlilerden biri söylerse adam akıllı anlarım. Fakat bir İngiliz, hele öç buçukta kalktı. Ben de, bakayım ingilizceyi kavrayabilir miyim diye ğ ine kulak verdim. Biraz di: Hep şaştılar... Bu ne çok balta sapı, ne çok kazma sapı.. Daha bir baltaya sap olmamış nice odunlarımızm oldu. yeri kömür de yatıyordu.. Seyyahlar sordular. — Kömür madeni yakında .. Evet! Yakımda, bir saat iğ, Oradan çıkarılır ve Kok — Evet... — Demek kok kömürü sizde madex olarak çıkar. — Tabii; Sizde nasıl çıkar?. — Bizde sun'i olarak yapılır. — Bizde henüz sanayi o kadar ile ride değildir. Biz tabii kok kömürü