Londra mektupları .Konferansta bir aylık me- 2 sai hiç bir netice vermedi Fakat konferans haricindeki siyasi faaliyetler mühim neticelere erdi (Başı 1 inci sahifede) diklerini ve konferanstan çekilmek arzusunda bulunduklarını bildirmiş- lerdir, Para kıymetlerinde istikrar, do- larin kıymetinde istikrar o demenin başka bir ifade tarzıdır. Çünkü kıy- meti inip çıkan ve daimi surette sağı doğru.bir meyil takip eden ra dolardır. Amerika dolarının kıy- metindeki bu sukuta karşı (Fransa rana ile beraber yürüyen İs- vişre, Belçika, Felemenk ve İtalya isyan etmişlerdi. Ve dört gün konferanstan çekilmek üzere idiler. Fakat İngiliz Başvekili ve konferans tavassutile bir formül bulundu. Bu formüle göre, para kıymetlerinde şimdilik istikrar temini mevzuu bal la be- raber, ilk fırsatta bu istikrarm temin edileceği, altınm beynelmilel mü- badeleye esas olarak kabul edilece- #i ve dolar üzerinde ispekülâsyon yapılmasına mani olmak için dev- İetler arasında bir teşriki mesai ya- Pılmasına Amerikayi imale etmek istediler, Bunun Amerikaya hiç bir taahhüt tahmil etmiyen (hafif bir formül olduğu ileri sürüldü ve for- mül Amerikaya telgrafla bilidiril- di. Cümhur reisi Roosevelt'ten gelen cevapta bu formül de sureti kat'iye- de reddedilmektedir. Amerika heyeti murahhasası bu sabah bir tebliğ neşrederek Ameri- kanın para kıymetlerinde istikrara İa yanaşmıyacağı bildirilmiştir. Teb liğde deniliyor ki konferansın hede- ne muvakkat istikrardır. Ne de bu gayeye matuf bir teşebbüste bü- lunmaktır. Konferans bunun için top- lanmamıştır. Daimi tedbirler almak için toplanmıştır. Bunun için de iktr. sadi meseleler ile meşgul olunmalı. Ve ticaretin genişletilmesine çalı malı. Bu tebliğ konferans muhitin de bir bomba patlayışı tesirini yap- mıştır. Bugün altın memleketleri rasında iki içtima yapıldı. Ba devlet- lerin konferanstan çekilmeleri | kuv- vetli bir ihtimal olarak ileri sürül mektedir. Bunun içindir ki Amerika şrettiği tebliğte konferansı kitaa uğratmak mes'uliyetini bun- ira tahmil etmek istiyor. Ve diyor ki konferanım mevzuu haricinde bir *yi müzakeratın inkilama bir © ittihaz etmek doğru değildir. atın da takip ettiği m ne rine yükletmekten a onferansın bir ini hi bir netice vermemekle heri abi taraftan konferans haricindeki sie si fazliyetler çok semereli meticele, mia Bunları sırasile sayayım. ih İngiltere ile Rusya üm, ppeelelerinde anlaştılar. Max dur ki geçen nisanda iki İngiliz mühendisinin mahkümiyeti üzerine yere Rusyadan gelen eşyanın İn- Roosevelt'iniktısat hocası giltereye girmesini menetmişti. Rus Hariciye komiseri ile İngiliz Harici- ye nazırı arasında yapılan üç temas- tan sonra bu ihtilâf halledilmiştir. Rusya mühendisleri tahliye etti. İn- gilizler de ticaret üzerine konulan | memnuiyeti kaldırdılar. İki memle- ket yeni bir ticaret mukavelesi akti ye girişmişlerdir. mühim bir muvaffa- küçük itilâf dev- zalanmak üzere bulunan bir ademi tecavüz o misakı- dır. Bu misaka Rusyanm Cenevrede tecavüz hakkında ileri sürdüğü tarifi esas olacaktır. 3 — Rusya ile kopışuları arasın da ayni esasa dayanan bir itilâfın imzası da üçüncü bir muvaffakıyet- tir. Bu sonuncu itilâfa biz de dahil oluyoruz. Romanya hem küçük itilâ- fn azası, hem de Rusyanın komşu- ları arasında bulunmak itibarile her iki misakı da imzalayaca| Rusya- nın Cenevrede ileri üğü noktai nazar malümdur: Bir devletin | a5- kerleri diğer bir devletin arazisini işgal ederse o devlet hükmen müte- caviz telâkki edilecektir. Ve hiç bir | siyasi, iktsadi mülâhaza bu işgali haklı göstermek için vesile olarak i- leri sürülmiyecektir. Bu noktai nazar Cenevre silâbsrz- lanma konferansında Rusya tarafın- dan ileri sürülmüş, (Fransa, küçük itilâf, Lehistan ve bizim tarafımız- dan kabul edilmiş U fakat İngiltere afından reddedilmişti. Silâhsız- ma konferansı bunun üzerinedir ki mesaisine devam edememişti. Şimdi Rusya bir taraftan komşu» diğer taraftan da küçük itilâf ile imzalamak üzere bulunduğu iki ya ile Romanya arasında imzalana- cak olan misakın ehemmiyeti çok büyüktür. Çünkü malümdur ki bu iki devlet arasındaki Bessarabya ih- tilâfı şimdiye kadar böyle bir misa- kım imzalanmasına engel teşkil edi- Misakın imzalanmasile Bes- sarabya meselesi de hallediliyor de- mektir. Bu misakların sulh ve mü- salemet noktasından büyük kıymet ve ehemmiyetleri aşikârdır. Binaenaleyh Londra cihan ikti. sat konferansında henüz dünyanın iktisadi salâhma doğru bir adım «> tılmamakla beraber, dünyanın siya- si istikrarına doğru o ehemmiyetli adım atılmıştır. Küçük itilâf i ya arasında misakın (Fransızların üzeheretlerile ta» hakkuk et şü o 'caiz değildir. Bu, Rusya ile Fransa arasmda da daha sıkı bir mukarene- te çığır açacaktır. Her halde bey- nelmilel münasebetlerin dö- nüm noktasındayız gibi görünüyor. AHMET Londradan ayrıldı ve vi 1 inci sahifede) ükümetler ile İngiliz ve Amerikan Surupu arasmdaki fikir ayrılıkları Ba değil, fakat ayni zamanda mu- vahhas heyetlerle bu heyetlerin men- #UP bulundukları memleketlerin merkez bankaları arasında © mevcut Zörüş ve düşünüş ayrılıklarına atfo- unmaktadır. İskandinavya memleketleri dün akşam konferansm geri bırakılması aleyhinde. bulunmuyorlardı. Bu va- Ziyetin sebebi yeniden Yapılacak 8€- Meresiz ve neticesiz bir takım mü- zakerelerin altın esasından ayrılma jan memleketlerin para işleri hak- kındaki hal ve vaziyetlerini bozma- ması korkusundan ibaretti. Fakat bu sabah konferansın inkitan uğrama- Masının önüne geçmek lâzım geldi- Zi düşüncesi bilhassa hâkim olmağa başlamıştır. Konferansın geri bıra- kılması aleyhtarlığı gittikçe artmak- tadır, Konferans bürosunun dün sa- içtimam 3 saat sürmüş bir delil teşkil eder. Bir tebliğ LONDRA, 7 (A.A.) — Konfe- © rana dün öğleden sonra © Yaptığı toplantı bittikten sonra çıka- rılan resmi tebliğde deniliyor ki: “Büro: M. Mac Donald'ın bazı Pealektaşlarile. danıştıklan o sonra © Heklif ettiği şu karar suretini itifak- la kabul etmiştir: Büro konferanım çalışmalarında Wümkün olduğu kadar geniş bir nis- pette devam etmesine kuvvetle az- metmiş ve karar vermiştir. Diğer ta- Taftan altın esasından — ayrılmamış milletler son günlerde ortaya çıkan hval ve şerait sebebile para işleri sakkındaki meselelere dair yapıla çe örtün bir müzakereye | işti- << etmenin kendileri için şimdilik mümkün olmadığımı bildirmiştir. Bunun üzerine büro şu maddelerin kabulünü ittifakı kararlaştırmıştır: © | 1 — Bu şerait dahilinde kendi tarafından faydalı surette tetkik edi- lebilecek meseleler hakkında bir lis- © te yapmaları için mümkün olurol. mâz toplanmaları bütün tâli komite- lerden rica edilecektir. 2 — Büro tâli komitelerce hazır- lanacak raporları alır almaz bir top- lantr yapacak ve konfetansın müs- takbel çalışmaları hakkında almacak tedbirler için bazı tavsiyelerde bu- Hunacaktı Büro, tâli komitelerin hazırlama- ğa memur edildikleri raporları tet- kik için pazartesi günü yeniden top- lanacaktır. Roosevelf'in istediği LNDROA, 7 (A.A.) — M. Roose- vel Londra konferansma gönderdi muhlırada, ihtiyaçları ve siyasetleri ay- ni an memleketl, ara sında muvakkat bir istikrar yapılmasın da şimdilik hiç bir fayda ğini açıkça bildirmekte ve böyle ri memleketleri i ahların refahı derecesine bağlı olduğunu ve A- meril her şeyden evvel alâkadar eden şeyin bu refahtan ibaret bulundu- ğunu kaydettikten sonra demiştir ki: — “Bugün bizi meşğul eden ve ede- bilecek olan keyfiyet doların diğer pa- ralara nisbetle kıymeti ne olacağı değil dir. Dolarm hakiki kıymeti nihayet di- ğer memleketlerin elde edecekleri mu- vaffakiyete ve bu memleketle de dahili fiyatlerin yükselmesine tabi olacaktır. Doların kıymeti bu hâdiseler o tarafın- dan müşahade edilmeden evvel yüksel. tilemez. Bizim siyasetimizde baska memle- ketlerin menfaatleri için dostça olmıyan hiç bir yoktur, Ve diğer hiç bir sülale Milim Batal tıumız icin elzem olan iktmadi gayeleri- mizin tahakkukunca engel olmağa ça- lışmıyacaklarını zannediyoruz. Amerika birleşik hükümetleri, Fransa, İtalya ve Belçikayı paraları dü vakit kati. yen tenkit etmemiş ve İngiltere ile İs- kandinavya devletleri eltim . esasından ayrıldıkları vakit te samimi hir anlayış göstermişlerdir. O zamanlar İnsiliz ma li e hazine adamları. nihai ga- şartlar elde edildikten son- ra #'tn esasına avdet olmakla beraber MİLLİYET CUMARTESİ 8 TEMMUZ İnsanlar ötedenberi, birbirleri- ne teveffüku sevdikleri için, yük- sek yerlerde bulunmaktan hoşla- nırlar. Hepimiz, meselâ bir dağa, bir kuleye çıkarak etrafı kuş bakı- şt seyretmeği, diğer insanları karınca gibi ayağımızın altında görmeği bir zevk ve eğlence ad- dederiz. İnsanların bu hali yeni bir şey değildir, ta eski devirlerde de böy- le olduğuna misaller var. Bilhassa yüksekliğinde olup Keops ismin- deki firavuna mezar olmak üzere inşa edilmiştir. Zamanımızda akla gelen yük- seklikler Eyfey kulesi ve Ameri- Eyüp Hilâliahmerinin gerintişi Hilâliabmer cemiyeti Eyüp na- hiyesinin vapur tenezzühü dün ya şirketinin 16 nu- ılan bu de niz gezintisi fevkalâde güzel ve eğlenceli olmuştur. Sabah yedide Eyüp £iskelesin- den kalkan, vapur Köprüye de uğ radıktan sonra Boğazda bir gezin ti yapılmıştır. Bu gezintide vapur da bir cazbant davetlileri eğlen- di, ir, Davetliler öğleye yakm Beyko- za çıkmışlar ve cemiyet tarafın- dan kiralan parkta akşam geç vakite kadar eğlenmişlerdir. Bu meyanda parkta muhtelif eğlence ler tertip edilmiştir. Geç vakit Beykozdan çıkan va purla Boğaz methaline kadar bir gezinti yapılmış ve bundan sonra mebtapta Marmarada gezilmiştir. Gezinti gece geç vakit nihayet bulmuş ve Eyübe avdet edilmiştir. anfi önle ili Muhafızgücü kisikletçileri DENİZLİ, 7 (A.A.) — Dört gün. lük çetin bir yürüyüş yapan Muhafız- öcü bisildetcileri saat 17 de Denizliye geldiler. ları karşılamak üzere Halkevinin 15 kişilik bir bisikletçi gru- pu 30 kilometre mesafede bulunan Men derson köprüsüne gitmişlerdir. Halkevi isini, inde ikinci bir karşılayı- cı grapu da kımı kesilirie yökine'ğik işlerdir. Denizli methalinde kalabalık bir halk kendilerini istikbal etmiştir. Bu akşam bisikletçiler şerefine Beledi; bahçesinde bir ziyafet tertip edilmiştir. Mi yarını istirahate geçire- ceklerdir. Halk Fırkası ve spor | kası tarafından ine ziş ilecektir. bunun tarihi ve kıymeti hakkında bü- tün hareket (serbestliği muhafaza edeceğiz, demişlerdi. İngilizlerin bu si- yasi beyanatna iştirak ediyorum. Eğer dünyada istihsal ve satış fiatlerinin ha- kikaten mütevazin bulunduğu memle- ketler varsa bununla meşgul olmak kon feransa ait değildir. Biz bu mütaleada- pr Fiatların yükselmesi meselesi NEV-YORK, 7 (A.A.) — Heral Tribune gazetesine göre M. Roosevelt Londradaki Amerikan heyeti murahha- | sasına gönderdiği yeni talimatta fiyat- lerin yükselmesinden matuf bir dünya programının kabulü için çalışılmasını istemiştir. Maamafih resmi mehalfilde M. Roosevelt dahili fiat yüksekliği gro- grammı takip ettiği müddetçe beynel- mmilel bir harekete imkân olmadığı müta least vardır. mta” ve Fransa musir LONDRA, 7 (A.A.) — Para işleri Tâli komitesinin bu günkü toplantısın- da Fransız Maliye nazırı M. Ronnet Fransanın çokta belli ola noktai nazarı nı bir defa daha anlatmış ve demiştir kiz — Her hagi sekilde olursa olsun pa ra mütarekesi yapılmazsa gerçekten iyi ve kazançlı bir netice derpiş edilmesi şüphelidir. Bu şerait için para işleri sahasında. ki müzakerelerin borelanma işine ilişi- ği olan bütün meselelere tealluk eden kısmının durdurulmasının arzuya değer bir şey olduğunu seziyoruz.” İktisat komitelerinde LONDRA, 7 (A.A.) — Tâli iktasat Komitesinin ayrı ayrı yapacakları top- lantılar yerine iktısat komisyonu bu sa bah umumi bir içtima yapmıştır. Komisyon hir saat süren bu toplan- tıdan sonra tâli komitelerden bir kaçı nı çalışmalarına devam etmelerini karar laştırmıştır. Hull memnun LONDRA, 7 (A.A.) — Amerikan Hariciye nazırı M. Cerdell Hull bugün, dünkü gibi durgun ve düşünceli değil. Da Keyifli olduğu halinden belli oluyor- (M. Hul her gün yapılması âdet olan toplantıda bulunmak icin bu sabah M. Mac Donald ile başmurahhasların yanı- na geldiği zaman pek ziyade gülümsi- bir.| ehramlar ki, en büyüğü 142 metre | YÜKSEKLERDE kada Eyfel kulesini bile geçen yük sek binalardır. Fakat insanlarm yaptıkları bu şeyler, tabi api na nazarân ne kadar küçük kalı. yor, Bir dağı gözönüne getirmek, bütün azameti canlandırmak demektir. Avrupanın en yüksek köy Pire- ne dağlarında Eas o köyüdür ve 1500 metre irtifadadır. Amerika- nm'en yüksek köyü Boliviya Hü- | eti dahilindedir ve 492 metre dadır. Asyanın en (o yüksek i Tibettir ve 4650 metre yük- sektedir. Avrupanın en yüksek dağı Mon blan sal) dır, Asyanın da E- verest.. Bir İngiliz miralayınm is- mine izafe edilen bu dağın üzerin- den geçenlerde dört İngiliz tayya- resi geçmiş ve resimler almıştı. Ya- kında da bir heyet dağın tepesi- ne çıkmağa çalışacaktır. - Böyle yüksek dağlara çıkmak mühim bir meseledir ve hayli cür'et sayılabi- lir. Meselâ Monblane ilk çıkışı an- latalım: 1786 da 4810 metre irtifada olan bu da- ön ilkdefa doktor Pakaret ve kendisine rehberlik eden Jak Balı isminde biri çıkmıştı. Bu o çıkışı söyle takip edebiliriz. Seyyahlar 1509 metreye yaklaşınca büyük bir bulut kütlesi içine girerler. Bu bu zaktan manzarası bir pa- muk yışmı gibidir. Fakat pek ke- sif olduğundan içindekiler bir kaç metre ilerisini göremezler. Bu bu- lutlara fen adamları Cumulus di- yorlar. 2200 metreye varınca ar tık bulutlar aşağıda kalır. Güneş bütün parlaklığı ile meydana çı kar. Gözler kamaşır. Güneşin ılık: lığına rağmen etraf karla örti dür. Yukarıya doğru çıkılınca ha» raret artar, iştiha ermzi kulaklar ğa başlar, çeneler çarpar, Sözeri utmalar himedilr. Buna da “dağ tutması,, derler. “Dağ tutması, nedir? Bilifsiniz ki vücuda hava hari- cenbir tazyik yapar, fakat bu taz- yik vücudumuzda ki seyalâtin da- hildn'tazyiki ile tekabül ve teva- zün asıl ettiği için biz hissetme- yiz. Fakat yukarılara doğru yük- seldikçe tazyikinesimi azalır, da- hili tazyik kendisini hissettirmeğe başlar. Baş dönmesi, kulak çınla- masi, dudaklardan kan fışkırması bundan ileri gelir. Sonra hava yüzde yetmiş azot ve otuz müvellidülkümuzadan mü- teşekkil bir gazdır. Bu nisbet her- yerde sabittir. Epeyce yüksek ha- va tabakaları tahayyül edilse, ge- ne yüzde yetmiş azot, otuz müvel- lidülhümuza bulunur. Lâkin yük- sek tabakalarda havanın kesafeti aşağı tabakalara nazaran gittikçe a zalır. Yani yukarıda bir santimet- re mikâbına isabet eden azot ve müvellidülhümuza mikdarı, aşağı da bir santimetre mikâbına isabet eden müvellidülhümuza ve azot mikdarından azdır. Halbuki biz teneffüs edebilmek için müvelli- dülhümuzaya muhtacız. Boğazın aşağıdaki normâl mikdarına alı- şık olduğumuz için, yukarıya doğ- ru çıkıp muvellidülhümuza azalm- ca teneffüsümüz sıklaşır, gittikçe güçleşir. Bir taraftan tazyikin, di- ğer taraftan kesafetin noksanlığı “dağ tutması, denilen hastalığı meydana getirir. Farzedelim ki, seyyahlar (o bir mintakada durdular ve kahve pi- şirmek istediler. Ateş güç yanar. Çünkü' müvellidülbümuza azdır. Fakat su çabuk kaynar, çünkü taz- yik azdir. Haliâdide su 100 dere- cede kaynar. Fakat dört bin met- rede 85 derece kâfidir. Monblanın tepesinde, yani 4810 metrede havanın kesafeti, âdi ke- safetinin yarısı kadardır. Asyanın en yüksek dağına, E- vereste gelelim. Bu dağ 8940 met- re irtifaımdadır. Bu dağın tepesine şimdiye kadar hiç kimse çıkama- dı. Bir kaç yüz metreye kadar yak- laşıp ta bir kar furtunası içinde ö- lüp gidenler var. 1855 te ilk defa Baviye Ral iki kardeş 6786 metre- ye kadar çıkmışlardı. Ondan son- ra bir çok beynelmilel sefer heyet- leri dağı fetetmeğe çıktılar. Mu- vaffak olamadılar. Bakalım, bu son heyet muvaf- fak ola bilecek mi? kü Ağaçtaki maymun: Bir çöl vardı ki sonradan göl oldu. Bu gölde de bir tek ağaç kal mıştı ve bu ağacın üzerinde de bir mayı yaşıyok dk: Gölün sahilleri o kadar çıplak- tı ki, su ayğırları yiyecek ot bula- | mıyorlardı. Bu ayğırlardan bir ta- | mesi maymunda dostoldu. Her görüşürler ve maymun ayğıra yi- yecek yapraklar atardı.. i Bir gün ayğır maymuna dedi iz — Sen bana çok iyilik ettin. Bunlara karşı sana ne yapacağımı bilemiyorum. Maymun cevap verdi: — Bizim sanatımız “ağaçlar ü- zerinde yaşamaktır. Fakat yüz- mek bilmeyiz. Su ayğırlarınm içinde en irisi vardı ki, bu kabilenin reisi idi, Bir gün şöyle bir emir ver: — Bana bir maymun yüreği ge- Sizi buradan kurtaraca- ğım. Maymunun dostu olan ayğır bunu işidince koşup geldi: — Kardeşim, dedi, biz bir zi- yafet veriyoruz, seni davete gel- dim. Maymun sordu: geçeceğim? — Ben seni götürürüm. Böyle kararlaştırdılar. Gölün ortasımda ayğır maymuna dedi ki — Biliyor musun seni niçin gö- türüyorum? ir. im reisimiz bir maymun yüreği yemek istiyor. ğimi ağacın üzerinde unuttum, Haydi gidelim alalım. Aygır, maymunu tekrar ağaca götürdü. Maymun dalların en yük seğine çıktı ve artık canı hiç te in- mek istemiyordu. Ayğır bağırdı: Haydi çabuk ol, gidelim. Maymun cevap verdi: — Ben burada gayet rahatım. Canım bir yere gitmek isetemi- yor. (Yazan on bir yaşında bir çocuk) — İyi amma, ben suyu nasıl | İ yandırmamak için yavaş sesle ko — İyi, çok iyi.. Fakat ben yüre Hasta, kedi Madam Chantard kedisini öl. dürmek istiyordu. Kedi hastaydı. Leon Biet'ye dedi ki: — Al bunu denize at, bana iyi. lik etmiş olursun. Leon Biet sahile gitti ve kedi- yi akıntılı bir yerde denize attı. Küçük kedi bir anaforun için- de kayboldu. — İyi, iyi. Artık öldü, kurtul duk. Fakat küçük kedi ölmek iste miyordu. Bir tahta parçasına tu tundu vesudan çıktı. Evvelâ gidip taşların arasma saklandı. Gece gelip karanlık or. talığa basınca, eve döndü ve köpe ğin kulübesine sığındı. Köpek sordu: — Neye böyle ıslandn? Hem titriyorsun, sıtman mı var? Şöyle biraz daha yaklaş, öyle yat, seni ısıtayım. Küçük kedi iyi kalpli köpeği yamacına uzandı. İki dost Madam Chantard'ı u nuşmağa başladılar. dedi ki: — Biliyor musun? Onlar beni öldürmek istediler. Eğer bir tahta parçasına rastlamasaydım, boğu- lup gidecektim. Köpek dedi ki: — Eğer senin yerinde bir kü çük çocuk olsaydı, dünyada senin gibi kurtulup çıkamazdı. Küçük kedi cevap verdi: — Ah, bilsen, denizin suyu nı soğuk!, — Haydi artık böyle şeyleri dü. şünme! Uyu! İyi kalpli köpek kedinin alnmı yaladı. Küçük kedilerin kederli düşüncelerinin canlandığı yeri... (Yazan on yaşında bir çocuk) Küçük kedi Berlinde tahsilde bulunan Türk tale be Jin-Jitsu mektebinde Profesör Erich Rahn'ın idaresinde bu sporla istinas o peyda ediyorlar.