ei İSA YAŞAMAMIŞTIR İsa'nın yaşadığını iddia edenlerin hiç, hiç bir delili yoktur (1) 4 Lâtin müellifi Tacite'in Hıristiyan- | lığı başlangıçları aydınlatmak hu susunda, Ömer Riza Beyin inandığı gibi bize mevsuk bir kaynak olup ol- madığımı araştıracağım. Fakat bun- dan evevl muhterem muharririn bil- hassa üzerinde ısrar ettiği bir noktayı da cevapsız bırakmamak icap elti. Ömer Riza Bey, bu müverrihin bir zaman Anadoluda valilik ettiğini bi- ze isbat etmek için, münakaşalarımı- zın en başındanberi ellerinde tuttuk- ları tek menba olan M. Eisler'in “Me- sih İsa ve'vaftizci İsa...” ismi taşı- yan kitabının 9 uncu sahifesini gös terdiler. Halbuki Tacite'in dair kendisi için söylediklerile, milâttan sonra 111 yahut 112 yıllarında Roma nın İzmit eyaletinde vali bulunan a- ziz dostu Pline Le Jewne'e yazmış ol duğu on bir mektup (içindedir. Bu kaynaklarda ise, kendisinin Anado- Yoda vali olduğunu bildiren hiç bir $6y yoktur. Bundan dolayı muhterem muharrire düşen vazife, kendilerin- den çok evvel yazılarını bildiğimiz, bu | münakaşalar münasebetiyle başlıca iddialarınm değersizliğini gösterdiği- miz M. Eisler'i bize tekrar prezan- te etmek değil, fakat muasır vesika- lar, müverrihin Anadoluda vali oldu- ğunu bize inandıracak kadaı sikalar göstermektir. Ömer bize böyle bir vesika gösterecekleri güne kadar, bu müverrihin hayatına dair evvelce söylediklerimizle kanaat etmek mecburiyetindedirler. Bu işin | başka bir çıkar yolu yoktur. Şimdi, Örer Riza Beye göre: Ta- cite'in tarihi İsayı nasıl isbat etmiş olduğunu görelim. Bize karşı tarihi İsayı isbat etmeği üzerine almış olan mauhterem muharririn, her iddiasn- daki delili maalesef bir incir çekir- değini doldurabilmekten daha ö gidemiyor. Çünkü böyle mühi meselede Ömer Riza Beyin bütün sö; ledikleri şudur: “Vakıa Tacite, ( sih) ten bahsediyorsa da, bu Mesihin İmparator Tibâre zamanmda Pontius Pilatus'un idam ettirmiş olduğu bir (Mesih) olduğuna göre, bunun (İsa) dan başka birisi olamıyacağına en a- çık bir şahadet olduğu, binaemalı Tacite'in tarihi İsaya şahit olduğu”. Ömer Riza Beyin iki satırlık bu iddia ha ziyade yazılarımı büyük bir alâ. ka ile takip etmekte olan okuyucu- larımı göz önünde tutarak, Tacite meselesinin tetkikine, ilim âleminde verilmesi icap eden ehemmiyetle or- taya koyacağım. Ömer Riza Beyin dediklerinin hiç bir kıymeti olmadı. | ji zaten kendiliğinden anlaşılacak» ter, Tacite, milâttan 117 yıl sonra yaz mış olduğu aşağıdaki fıkralarda di- yor ki: kat yangını emretmiş olmak i&ron'u ittiham eden efkârı umu- miyeyi, hiç bir insani vasıla, ne impa Tatorun ihsanları, ne de kefaret âyin leri susturamıyordu. Nöron, bu şayia ları bastırmak için, “diğer müttehim- | ler gösterdi. Rezaleilerinden dolayı nefret edilen ve halkın Hıristiyan de- diği bir sınıf insanlara en müthiş iş- kenceler yaptırttı. Bu isimler onlara Tibire zamanında Procuratcur, Pon- denler, bunların verdikleri malümat üzerine, yangın çıkardıklarından do- layı değil, fakat insanlığa düşmen- lıklarından dolayı, diğer bir çokları yakalandı”. (Tacite, Anmales, XV, 44). Hıristiyanlığın başlangıçları hak- kında bilgileri derin olmuyanlar için, — Ömer Riza Beye — Tacite'in hiç bir şüphe uyandırmıyan bu fıkraları, bu fıkraların bu müver- rihin kaleminden çıkmadığını bi: dia ettirecek kadar tarihi yanlışlık- larla doludur: Filhakika Tacite' gö re milâttan sonra 64 “Temuz yılında ki Roma yanğını ya kaza neticesinde yahut ta Nero'nun gizli bir emrile çıkmış. ÖOXXVHİ, Anmales). Tacite bu iki ihtimalden daha ziyade sonuncusuna İl mı, yani yangını Nero'nun çıkardığını ileri sürmeğe mütemayildir. Bunun için, ileri sür- düğü deliller, çok çocukça şeylerdir. Neron hakkında bütün bildiklerimiz, bu iftirayı reddedecek kadar kuvvet- ir. İyi kalpli, hassas, âdil, sanatkir, demokrat bir imparator, sarayını pa- ha biçilmez sanat eserlerle doldur. muş olan Neron, hareketlerinden do- layı mes'ul olmıyacak. derecede deli değilse, sırf yangın seyretmek zevki- ni tatmak için, kendi sarayı da da- hil olduğu halde, Romayı cayir cayir nasıl yakar? Gene bu imparator yan- gını söndürmek için, günlerce Ve şir, hayatını muhakkak tehlikelere, İümlere atar? Felâkete uğramış e kın utıraplarmı hafifletmek için ha- zinelerile beraber, bütün malını hal- kım emrine açar? Neron öldükten sonra, nasıl ismi- nin şöhretinden istifade ederek impa rator olmak için ortaya sahte Neron- lar çıkar? İmparator Othon, halkın muhabbetini kazanabilmek için halk- tan resmen (Neron) ismini niçin a- lır? Milâttan sonra 69 senesi başın- da Nero'nun ölmediği şayi olunca bütün Roma sevinçten çılğına döner? Bütün bunlar, Tacite'in Roma yangı- 'nından dolayı Neron'u mes'ul göster- mek istiyen yazıları, Nero'nun terzil ettiği alistokrat sınıfının bir iftirasın dan başka bir şey olmadığını göster- meğe kâfidir. Tacite de, bu tarihler- 'de tamamen tereddi etmiş olan bu a- ristokrat sınıfına mensuptur. (Roma yangınından dolayı Hıristiyanların mes'ul olduğu hakkında bütün tafsi- lât için, yakında basılacak şu eserimi okuyunuz: “İsa Allah: Hiristiyanlı- ğm başlangıçları)”. Milâttan 117 yıl sonra bu fıkrala- rı yazmış olan Tacite, “Mesih”in im- parator Tiböre zamanında, Pontüs Pilatus tarafından idam edilmiş oldu ğunu nereden öğrenmiştir? Bu husus ta Tacite'in imparatorla, inei evrakından istifade etmediğini, ken- disi de açıkça söylediği için biliyoruz “Histoires, 17, 140). Zaten bu müver- rihin Flistin hakkındaki (o bilgilerinin kaynakları, Yahudiler hakkında hal- kın ağızlarında saçma «sapan şeylere dayandığını bize tarihlerinde ispat etmektedir. Romalıların Kudü- sü zaptetmesi üzerinden (Milâttan sonra 65) henüz otuz sene geçtiği halde Yahudilerin bu kadar tazim ettikleri Kudüs mabedinde “Eşek heykeli” bulunduğunu ve Yahudilerin ,,Eşek” € taptıklarını, aralarında ahlâki kai- delere riayet edilmediğini, herkes berkesin karısmı ve kocasmı kullan- dığını yazıyor. ( Histoires, V, IUI, IV) Kudür, Romanın * bir eyaleti olduğu tarihten henüz otuz sene geçtiği hal- de, Yahudiler hakkında bize bu ka- dar cahilâne malümat veren bir mü- (1) Araya giren bazı mazeretler se- bebiyle geçiken yazılarımın devamı için bana yazı ile ve sözle müracaat Yazılarımın dizilmesinde bazı yanlış» lıklar oluyorsa da, bunlar kolaylıkla anlaşılacak | şeylerdir. Yalnız geçen makalede Josephus'un İslâvca nüsha- sındaki parçanın yanlışlıkla dizildiği gibi 17 inci değil, 4 üncü parça oldu. ğunu düzeltirim. - Milliyet'in edebi romanı; 26 YAYLA KIZI. © — YAZAN: Aka Gündüz. — Büyük hanım bu sefer. kediye Neyse bereket versin mi Misafir hanım on iki liralık ço- raba pek meraklanmıştı, hemen kı nalı elini uzattı: — Hele bir göreyim şunları ha- nımım. On iki kaymalığı da nasıl olurmuş ki? Açtı, Pırıl pırıl. gözleri büyüdü. Mırıldana mırıldana baktı. Kadın şaştıkça, mırıldandıkça Perihan i- çinde bir kurum duyuyordu. Rob- ları, mantoları, çorapları kendisi- nin bu kadından üstün olduğunu ayrı ayrı gösteriyordu. Sokak kapısı açıldı kapandı. Bir ayak sesi, da kimse yok mu? di. Adeta bir büyükmüş gibi — Benzigül! Perihan! * Yükarı- — Eniştem geldi: — Kızım yemek hazır mi? Misafir hanım kalktı. Biraz Be- yefendi geldiği, biraz da - midesi bulandığı için gitmek istedi. Be- yeğin Slğuğemmpmikini — Şu paketleri alınız yahu! Si- cimler kesti. Mer- diven başını lâmbalığın üstü- ne bırakıyorum. Gene dört köşeyi Gömleği kirsiz. Papuçları yarım pençe vurul- muş ama boyalı, piril pırıl. Çene- si bıyığı taze traş. Fötr şapkası toz- suz. Bunun için baldızını çok sever- sa- yardı, Benzigül olmasaydı çoktan hirpanileşecekti. Kızcağiz o hem mektebine gidiyor, hem ev işlerine yardım ediyor, hem çocuk çişi te- mizliyor, hem de eniştesinin üstü n: başa, ine gömleğine ye- Çocukları korkutmamali Üç yaşında bir çocuğun duygular his rulup ve yerleşir kalır bunu bilip “te ona göre çocuklarına bakan ana ba- ba ve daha ziyade anaların çocukla- rım yolile terbiyesine ve fena akibet- lerinden korunmasına pek büyük yar- dımları olur. Dünyaya gelen bir ço- cuk korku nedir tabii bilmez işte ço- cuk terbiyesi (o kendilerine verilmiş kimseler bunu bilmeli de çocuğu korku hissi den kaçınmalıdır. Meselâ sekiz aylık güzel gürbüz ve sağlam bir çocuk o- dada otururken yanma küçük bir kö- pek getirilse henüz bu kadar yakın. dan görmediği böyle bir şeyi birden. bire görünce ona karşı bir sevgi ve haves duyar ve ayni zamanda onu tutmak ve ona yetişmek ister tutunca köpeğin temasmdaki başkalık ve ye- nilik hissinden de korkmaz ve ürk- mez ne de köpeğin hareket etmesi veya bağırmasından çekinir bilâkis daha ziyade alâkası artar ve bu yeni seyi elde etmek ve kendine mal et- mek için yakalamağa çalışır fakat hiç bir korku alâmeti göstermez zira onun için henüz öyle bir duygu yok- tur korku duymak için iki sebebin vücudu şart gibidir. Bunlardan birin- cisi muavenet ve himayeden salpat, daha doğrum hismyesli İpi kılmak his ve endişesi, ikincisi de bir- denbire pok büyük bir gürültü. işit- mek, Bir haftalık bir yavrunun genç, a- tik, tetik, akıllı bir dadı tarafından bakılmakta iken nasılsa dadısınn de- ğiştirilmesine mecburiyet hasıl olmuş fakat yeni dadı maalesef pek karmlı ve şişman olduğu için çocuğu müşkü- Iântla kucağında tutabiliyormuş ve çocuk ilk defa bu suretle himayesiz- lik ve aşağıya doğru kaymak korku- su ve emniyetsizlikten birdenbire yük- sek sesle ağlamağa başlamış ve her ne kadar tekrar yerine kaldırılmış ise de bir türlü dadıya ımamamış devam ettiğinden nihayet tekrar tepdiline lüzum görülmüştür. Küçük bebok daima yeni şeyler gör- mek yeni araştırmalar yapmak arzu- sile bilgisini çoğaltmak ister ve bilgi. lerile kendi âleminde oyalanmak ve onları kullanmak için çalışır. Yavaş yavaş çocuk emeklemek ve- ya diğer vamta ile hareket etmeğe başladığı zaman en evvel parlak yan- makta olan ateşin renk ve hareketi nazaridikkatini celp eder ve hiç: bir korku hissi duymadan o yeni şeyi tut- mak için hırs ve heyecan ile ona doğru gider ve hemen elile ateşin “en'parlak ve gösterişli yerini yakalan. Dr. ŞÜKRÜ İncili an'anelerinin rihe nazaran, İsanın ölümün. den aşağı yukarı seksen sene sonra Romada bu fıkraları yazarken İsanm de- ğil, fakat “Mesih” in imparator Tibdre zamanında Pontüs Pilâtus tarafından idam edilmiş olduğuna dair verdiği malümatı nasıl ve nereden ğini araştırmak zaruri değil midir? Bunu da gelecek yazılarımızda . oku- yacaksmız. Darülfünun Dinler tarihi Müderris muavini A. Hilmi ÖMER | i aşılamağa sebep olacak şeyler- | Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir İğ Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında İl Acentası en vu acenta aranmaktadır. Kaza ve kader — Demek sen kazaya inanmı- yorsun ha! — İnanmıyor değilim. Fakat kaza denen şeyi tanımıyorum. Her tanımadığımız şeye inana- cak değiliz a. Bütün gün onu bu “kaza,, fik- ri etrafında inandırmağa çalıştık. Mümkün olmadı. — Yahu çocuklar! Kaza, belâ, ne ise bu da biraz bana tedbirsiz- lik eseri gibi geliyor. Kaza nedir? İnsanlar kendilerini bile bile bu badireye sürüklerler. Yoksa kaza oturdukları yerde insanların aya- ğma kadar gelmeğe tenezzül et- mez. İnsanlar kazaya koşarlar. Bilmem ben bu kânaatteyim. O- na hepimiz kazanın hayatın gö- rünmiyen bir köşeden ani olarak ve hiç kimseye sezdirmeksizin gel- diğine ve gelebileceğine inandır- mak kabil olmadı. Sonra birden (düştük ki bu hoyrat çocuğu kaza denen bu a- cayip nesneye inandırmakta, i- nandırmağa (o çalışmaktada bir zevk ve mecburiyet yok. — Echhhh!... dedik. İster ka- bul et, ister etme bu böyledir ves- selâm. Tuhaf değil mi? Arkadaşlar bu işi böyle bir kalemde ,Sizmek ve mevzuu değiştirmek isterken içimde bir üzüntü, bir üzüntü, ga- rip bir haleti ruhiye vardı. Sanki bana öyle geliyordu ki bu çocuk, bu kazaya inanmayan, kazayi inkâr eden, kazaya dirsek vurmak istiyen arkadaş kaza ve kaderin hışmına uğrayacak. Bir an ürperdim. Fakat deveyi pire yapmak itiyadında olduğum için bu his, şöyle bir geldi ve geçti. — Garson birer kadeh daha. Dedik ve kadehler dolduruldu. Artık bu mevzu da arada kayna- dı. — Yahu! Mayolu bir kadın ne demektir biliyor musunuz? Mayolu bir kadın insanı çok kere çileden çıkarıp zincirlik ede- bilecek bir nesnedir. Söze başlayan arkadaş sözünü kadının ve kadından gelen cin- netin muadelesile bitirdi. Hep birden kalkıyorduk. He- saplar görüldü. Yola koyulduk. Ardımızdan hâlâ gramofon “ney- leyim tedbire takdir olmıyor.,, Nakaratını tekrarlıyordu. Bah- çenin okaranlık bir köşesinden geçiyorduk. Önümüzde bir çiti | a için gerilmiş pürüzlü bir Vİ ieğimiz “birden: — Aman. Dedik. | İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Fakat içimizden biri bu tel ör- güyü görmedi ve yuvarlandı. Gözlük feci şeydir. e Yuvarlanan biraz evvel kazaya inanmamakta ısrar eden ve gözünde gözlük bu- lunan arkadaştı. Hepimiz etrafına üşüştük. Yuvarlanan arkadaşı yerden kaldırdık, Yüzünde ufak bir kan sızıntısı... Başka bir şey (o yoktu. Kedersiz atlatılmış bir kaza am- ma, Gene kaza, Garson biraz tentirdiyot getir- di. Karşiki eczaneden biraz te- miz pamuk ve oksijeni. Hepsi bu kadar. Artık bir yere gidilemez. Tek- rar oturduk. Ve.. Ve anlatmak is- tedik, belki anlatabildik ki: — Kaza ve kader. Öyle ken- disile oynanacak bir oyuncak de- ğildir. O, sustu. Ve sonra ilâve et- tü: — Kaza ve kader oyuncak de- ğildir. Lâkin şu tesadüfe ne dersi- niz. Bilmem siz ne fikirdesiniz amma ben şuna kaniimki kaza denen şeyden bahsedilmemeli o, kendiliğinden gelir ve gider. O- na “geç yiğitim,, demesini bilme- aklına gelirdi ki kazadan bahse- den ve kazaya inanmayan ada- mın başına bir kaza gelecektir. Bu en hafifi. Gelin de hep birden bu kazaya inanmayan fa- kat nihayet kazaya kaza ile biz- zarure inanan arkadaşa geçmiş olsun diyelim. Çünkü kaza bura- da en küçük rolünü oynamıştır. Kaza bu işte figürandır. Şükür ki facianın perdesi | açılmamıştır. Ve hâdise bir vodville kapanmış- tır. "Kaza ve kadere inanalım ve ©- na hürmet edelim. Eer mana & e amaa İstanbul Ziraat (o Mektebi Çiftliğinden : İstanbul Ziraat Mektebi çiftliği hasıl © lan tahminen (600) altryüz kilo kadar merinos kırması yapak müzayede ile satılacak | tır. Taliplerin yirmi beş lira teminat akçesile 10 Temmuz 933 pazartesi ogünü Yeşil köy civarında çiftlik idare he yetine müracaatları. (3132) İst, Mr. Kumandanlığı Satınalma kom. ilânları Yeşil köy Hava makinist mektebi ihtiyacı için 12 ka lem yaş sebze 11-7-933 salı | günü saat 14 te (pazarlıkla satm alınacaktır. Şartnameyi görmek için her gün ve pazar lığa girişeceklerin belli saatin de Merkez K. Satmalma Ko- misyonunda hazır bulunmala- rr. (41) (2961) ordu, Gerçi onun da yaln ları yok değildi. Sinemaya pek düş kündü.. Hele dansa.. ama dansa kim düşkün degildi. Bütün dünya bir fokstrot, bir şimi, bir çarliston hastalığına tutulmuştu. — Sana pre masaya yemek vereyim. Biz nasıl olsa yeriz. Mi- safir hakirmli Şuraya bir sergi 28- reriz. Yabancı değil o.Yerde Allah ne verdiyse yeriz. Sen odana gir. — Oğlum o paketler ne? Gepe mi masraf ? Gene mi masraf? —Hiç anne. Bugün bizim vekil bey çarşıdan... Karısı söyliyeceğini all He- men sözünü kesti. — Brak onları canım. Sen oda- na gir de soğutmadan yemeğini ye. Anne köşedeki gazetelerden ikisini yere seriver. Ben de sini getireyim. Benzigül! Sen de eniş- tenin masasını. Perihan kocasmı susturmakta kendince haklıydı. Ne söyliyece- ğini bilirdi. Vekil Bey.. çarşıdan.. ye başladı mi alt tarafı — Bir dükkânda patikler gör- müş,hoşuna gitmiş. Kredi çocuğu kin alinir Bizim -kieliğe da bir iz paltolar görmüş. Ben- zigüle kışlık bir iskarpinle palto almış. Yahut: — Malüm ya, anneni pek sever. | Bir hırkalık almış. Sana oda bir çift eldiven. El — Vekil Beye üç teneke (o yağ gelmiş. Dayısı göndermiş. Çiftli- ğin yağı iyi olur diye bir teneke. sini bize göndermiş. Vekil Bey ucuza pirinç bulmuş, on okka da bize göndermiş. Bak! Vekil Bey bana üç göm- lek hediye etti, Şu Vekil Bey çok iyi adam ves- selâm. Bizim büyük kızın mektep kitaplarını alrvermiş. İki de mek- tep gömleği diktirmiş. Eğer kocası bu seferde Vekil Beyin ne verdiğini söylemiş olsay- dı, misafir n yanında kü- çük düşecekti. Kurumu, üstünlüğü güme gidecekti. Halbuki gerçek gerçekti. Vekil Bey gerçekten iyi adamdı. Müdü- ! küâğıtla ne yapal bir metelik çalmıyan, yarım mete- almıyan... Çalamadığı, beceri! Irma geldiniz, büyük hanım mem- nun olur da.. Diye elinden gelen yardımları ediyordu. Zaten veki- lin de o kadar kalabalığı yoktu. Bir karı bir koca, bir de iki yaşın- da çocuk. Az çok kendi hususi ge- liri de vardı. Böyle kalabalık, fa- kir, namuslu bir arkadaşa yardım etmiyecekte kime edecek? Müdürün karısı Perihan bu iy- liklerin sebeplerini biliyordu. Ko- ca vekâlet içinde ilk önce bıyıkla- rını ustura ile traş eden kocası ol- muştu. Cümhuriyete sadakat olur- sa bu kadar olur, Sonra evde ge- ce yarılarına kadar dosyalar orta- sında çalışırdı. Kendisi Safiye Ha- nımlarla dans balolarına, balolu barlara gider, gezer, eğlenir de, dönünce kocasını iş başında bulur- du. Elbette vekilin boynuna borç- tu bunları yapmak.. Sonra kocası işleri vekilden çok bilirdi. Kocası bir gün mizirkansa Vekil Bey şapa oturuverir de Baş- | vekil onu attırıverirdi. Bunun için Bugünkü proğram & İSTANBUL « » Grnmefen. 1830 /, Franazsen dere (Müptedilere mahaws) 19, Alaturka saz Çatüdyo heyeti) 19445 5 (Vedin Riza Ham.) » (Bedayii musikiye heyeti) n Gramofon, Ajanı Borsa haberleri &aat ayarı, ANKARA » 1230 - 1330 Gramofon. 18 - 18465 Salon orkestrası: Ürbini ouverture Mirkala bohemienme. Elis Camtmisin Mis terkinder, Grumbach Danse Arapes. Zish ver Valse Venner Biadlen, 2015 2015 Atak haberli VARŞOVA Hanim 005 dns Diaçar Ti al ve sarkıları, 2135 ahberler, 21.50 birer perdelik stüdyodan iki piyes eaz (Müntehap yeni parçalar). | VİYANA 818 m Z1 muhtelif semtleri tasvir eden senli file şeklinde nakil 22.15 Halletatt'an naklen or. kestra konseri, Z3 son haberler, 7320 Viya fonik takımının operet ve valrlar kon MİLANO-TORİNO-FLORANSA ; 21 ahberler, plâk, 21.50 operet temsili, PRAĞ 488 m. 21,30 ahfif musiki, 23 son haberler, 2320 dans musikisi ve hafif parçalar. BÜKREŞ 394 13 haberler, plük, 14-20 hafif plâkl konser, 20 ders, plâk, 21 bey'et fından şarkılar, 21,50 sekeri komser, 22 NASIR Mi MD rai BEŞİR KEMAL NASIR sekiz li; iLÂcı Hacı Fidan merhumun halefi (Birinci sınıf) SÜNNETÇI EMİN Beşiktaş oOErip B. apartımanına geçmiştir. Kabine Tel (44595. Ev Tel: 40621. (5099) Dr. A. KUTİEL Karaköy'de Abdallah Efendi lo kantası sırasında 33 aumaraya TAŞINMIŞTIR. — (5055) gililliyet "ABONE ÜERETLERİ; İ f | B UGÜNKÜU HAVA eyilköy hava vasat merkezinden ald ank salli aksan SİŞAE İ açik öeçecektir. 7-7055 tarihinde hava tatyiki 763 mili ne eyi m 18 derece kocasma dalkavukluk ediyordu. Asıl bir mesele daha vardı ki bunu yalnız ve yalnız annesine af* mıştı. Kocasına bile çıtlatmamış" ta. Çünkü tehlikeli bir işti. Başlar rma belâ geleceği şöyle dursun. er bozulur. Kızcağızı! yaş ye daşlarınm en güzeli.. Liseyi de bu” yıl bitiriyor., Tırandaz bir kız.. of yedisini de ha bitirdi, ha bitirecek — Hani yok mu ya anne! anla” yıver. Benzigülde gözü ee İd doğrumu Vekil Bey ile hiç geçinemiyor. ilime lıklı bir kadın.. ne olacak? “Neden içlenzcek? Vekil Bef ihtiyar olsa olsa otuz beşlik otuf altılık. Daha iyi karı kıymeti bili” Hem neden bu işi hemencecik eri ei er an bekliyor. Görü