3 Temmuz 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

3 Temmuz 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© rü şey aldırdı. ie Sigma “İstanbul gazetecileri Bursada ULUDAĞA ÇIKIŞ Denizden 2000 metre yüksekten insan oğlu dünyaya nasıl bakıyor? “Adapalas oteli önünde, dört gazeteci bizi Uludağına çıkara- cak vasıtayı bekliyoruz. Bu, bir otomobil mi, yoksa bir otobüs mü, henüz haberimiz yok. Çünkü rivayetler biraz karışık: — Otomobil yolaçıktı, geliyor, diyen de var. — Otomobil değilmiş... ,,Kap- tı kaçtı" imiş, diyen de Bursalılar, otobüsün küçükleri- ne ,, Kaptı kaçtı" adımı veriyorlar. Müşteriyi, otobüslerden evvel kapıp kaçtıklarından ötürü... Otobüs, büyük ve içi bir hayli yolcu aldığı için tabir dolma- tobüs sahibi, varsın derdine yan- SAN ies Çok geçmeden bir korna sesi ve hepimizde bir telâş: — Geliyor!.. ,,Kaptı kaçtı” otelin önünde durdu. Bu sırada, Resimli Ay matba- ası sahibi Mecdi Bey de yanımız. dai — Uludağına çıkmaz mısınız? Diye sorduk. — Hay hay.... Niçin çıkmaya- yım... il Lötfi, ben, Milliyetçi Der viş, Cümhuriyetçi Musa, bir de Mecdi Bey... Beş gazeteci olduk. İsmini hatırlayamadığım nazik bir Belediye memuru da yanımızda... Uludağma sapacak yolun üp tünde iki çocuk, otomobilimizi taş ladılar. Halil Lütfi Beye sordum: — Nedersin bu işe? Güldü: — Her vakit biz taş atacak de- Ziliz! Dünya etme bulma dünyası- dır!.. Ömrümde ilk defa dağa çıkıyo- rum, Fakat siz işe bakın ki, üstüm- de bir çakı bile yok!.. Şehirden gitgide uzaklaşıyo- ruz. Orhaneli yolu üstündeyiz. Gü neş altında yanan çam ormanları hayli bir koku neşrediyorlar. İyinin sıklaştı. Adım ba- da manzara değişiyor. Reçine izni ile dolan ciğerlerimiz, ha- Ea bol bulunca genişler gibi Pia break duyu De va ir anlaşılmaz. Çongre köyünün üst başından geçiyoruz. Bir kaç gün evvel, cümbhuriy: Mecdi Bey ihtiyatlı hareket et ti. Uludağa çıkmadan yollarda a- cıkmak ihtimali var, diye bir sü- eski yeni Semir 5 Şarkılar ia rağ ladık tatlı tarafından hikâyeler © anlalmağa... ! Artık epeyce yükselmiştik. Ha- lil Lâtfi Bey telâşla kolumu dürt- | tü; — Nelerden © konuşuyorsun? © Daha dün bana pis Çingen diyen, “daha dün Yaylalı Mehmedin kızı- hakaret et'in edebi romanı: 21 YAYLA KIZI. — YAZAN: Aka Gündüz. — — Sağma bak! Ayı ile boğuşan adamın bikâ- yesi aklıma geldi. Bayağı ürktüm. Meğerse, bana Apolyont gölünü gösteriyormuş. Düşünün bir kere Apolyont gölü neresi, Uludağ ne- resi.. Hem biz daha Uludağa bile gelmiş sayılmayız. Yavaş yavaş, bende bir takım haller peyda oluyor. Güçlükle ne- fes alma... Vücudumde bir hafif- lik, kulaklarımda belirsiz bir u- Zultu... Arkadaşlar: — Bu kadarma şükret, geçen sene daha kötü vaziyetlere düşen- ler oldu, dediler. Şak değil; de- niz sathından (2000) metre yük- sekteyiz. Nihayet, Uludağ oteli, karlı tepenin eteklerinde göründü. Tuhaf şey.. Hem üşüyoruz, hem sıcaktan rahatsız oluyoruz. Otele girdiğimiz zaman, burada âdeta pardesüsüz gezemiyeceğimizi an- ladık. Dışarı çıkınca da güneş bizi ca- yir cayir yakmağa başladı. Uludağ otelinin önünde kol ka Tınlığında bir su akıyor. Otuz iki dişe trampet çaldıran bir su... İlk işimiz bu suyun başına top- lanmak oldu. Uludağ otelinde ge- çen günümüzü gelecek mektubu- ma bırakıyorum. M. SALAHADDİN RADYO Bugünkü proğram İSTANBUL : 15 Gramafen. 1630 Franseres ders (Müp 2130 Gramefen © 22 Ajans borsa haberleri saat ayarı ANKARA * 12,30 - 13,30 Gramofon. 18. - 19 Salon orkestrası Offenbach Ouver- tere Orpheux. Christine, famtaisis. Dede. chumann Nul Eto'lee. La Reine du Mat 19 - 205 Alaturka Sar. 20,15 Ajsma haberleri, VARŞOVA Ii m. 1620 plâk, 1655 plâk, halk musikisi, 18 fransızca konferans, 18.20 plâk, 1835 piya po müsameresi, 19,35 pilk. 20,445 tefrika, Zi Yohann Strmuss'un Valdmeister isimli ope" reti 23 dans musikisi BUDAPEŞTE 550 m. 206 piyano — rofakatila tagenmi, 2125 İvanoviç Vnlse Stüdyedan bir tiyatro, 23,15 Ligan musikisi. VİYANA SIR m. 20,38 Viyana opereti isimli bir radyo po- purisi Helrer takımı, 22,5 piyano parçaları: 2115 plük ile dana parçaları, MİLANO - TORİNO - FLORANSA « lerinden ZI plük, 22 Berliar'un opera eeeri nat. PRAĞ 488 m. 20,15 yaz kabaresi, 2120 piyane ile sonat lar, 22 mey'eli ve Hazin bir mars serisi 2,20 almanen ahberler, 2335 çift piyano konseri. BÜKREŞ 394. m 13 plâk, 14:20 ahfif plâkler, 18 radyo or- kesirasi, İ920 kzn, 20 dere 21 fantazi ve ve yz parçaları #30 Bando murika, 2220 DOKTOR HORHORUNİ Her gün akşama kadar hastalarını Eminönü Valide kırsathanesi yahın- Tel. 2,4131 (4917). 4049 gömmüş dolaşıyor, ayaklarını ye- re çarparak rsınmağa çalışıyordu: — Önce ocak! Tiz elden ocağı ateşletivir. Bir köylü ocağı tezekle doldu- rup fitilledi. Tezekler fısır fısır, iplik iplik dumanlar o çıkarır ken (o geniş odanın içine genze kaçan ağır bir duman yayılmağa başladı. Nahiyekâtibi yeni yeni alıştığı için bu tezek kokusundan fena halde rahâtsız oluyordu. — Çay mi, kâhye mi? an, e Ya el sınsın. Ocağı tutuşturan köylü her ta- yaf m ür bir çaylığı” alevli a oturttu. Çay su- yeti hâlâ anlayamayan'bir can ve Yoruk sıkıntısı ile yüzünü bu- MİLLİYET PAZARTESİ SIHHİ Kğ ÖĞÜTLER Hastanın beslenmesi yo- lunda hekim ile ahçıdan istifade Gıda maddeleri ve yiyeceklerin besleyici dereceleri ve kuvvetleri hak- kında pek çok şeyler yazılmış ve söylenmiştir. Fakat bunların nasıl yeneceğine ve bunlardan ne suretle istifade edileceğine ve hastalık vuku- unda ve bir rejim takibi lüzumunda doktorun tavsiyesini hakkile tatbik ötmek için yemeği nasıl hazırlamak lâzım geleceğine dair henüz esaslı bir şey yoktur. Gerek doktor ve gerek yemeği yapacak olan aşçı yenecek şeylerin gıda kıymetlerile onlardan ne şekil. de istifade edilebileceği hakkında esaslı malümat sahibi olmaları lâ- zımdır. Alelâde bir evde dahi bunun bilinmesi ve bu yolda beslenmekten istifade edilmesi pek lâzım iken has- talık zamanında ber halde bundan istifade etmek daha ziyade lâzım- dır. Doktor hastaya verilecek . yeme- ğin yalnız mevini söylemekle vazi- fesini yapmış sayılmaz o ayni za- manda ahçıya hazırlayacağı yemek- te kullanacağı şeylerin cinsi ve mik- tarlarını ve yemeğin yenecek zama» nnı da tayin etmelidir. Meselâ piliç suyu verilmesi icap ettiği zaman bunu sade suya mı, tuzlu tuzsuz mu, sebze ile karışık iğer koyun ve dana et su- birlikte veya her biri ayrı ayrı ve ne türlü verilmeleri'lâzım ise bil. dirmelidir. Bunun gibi süt çorbası ve ya pure verilirse ne şekilde veril- mesi söylenmelidir. Yumurta vermek icap ederie nasıl verilmeli ve bütün yumurta mar, yok- sa yalnız sarit veya yalnız beyazı: mı verilmeli. Has hasta için ye- mek hazırlamak öyle zanmolunduğu kadar kalay bir şey değildir. Ve bir hi tamamen vâ fennen tayin ediyor. sa, yenecek şeyler hakkında da ay- nile öylece hareket olunmalıdır. Ha- kikat şudur ki: Bir gün gelecek her halde ilâçtan ziyade yiyecekler hakkında bunün doğru olduğu anlaşılacaktır. Bunun- la beraber bu mesele umumen ka- bul edilmeden o evvel rejim ve bes lenme yolu hakkında hastalık, neka- hat ve sıhhat halindeki zamanlara göre bir çok. taharri ve tetkikat ya- pılmak lâzımdır. Bir çok “hastalar üstünde hekim ile ahçı arasında an- laşma ve müşterek çalışma ile yapı- lan besleme ve pehbriz tec rübelerinden pek muvatfakiy öceler elde edilmiştir. Bu iş ve ir rıca tıbbi araştırma birlikleri olma! ve bunlar tarafından bu mesele hak kında pek geniş mikyasta arasta. lar yapılmalıdır. Ve yapılan tecrü- belerde hastalara ve diğer rejim al. tmda bulundurulanlara verilen şey- lerin ve yedirilen yemeklerin terkibi. ne giren (ber ne varsa cümlesinin cins ve miktarları ve ne yolda hazır landıkları kayıt ve işaret olunmalı. dır. Dr. ŞUKRÜ — ———— ae | Askeri tebligat 1 Fatih Askerlik şubesi Riyağetinden: 329 doğumlu yerli ve yabariğı efrat ile hastalık ve tahsil dolayısiyle 328 lilerle ertesi seneye terk edilip meğkür doğum İulerla muameleye tâbi bulunan ofra- dm son yoklamalarına 4-7-033 salı gü- nü başlanacaktır. 329 İular nüfus cuz- danlarını mektep © talebeleri mektep vesikası ve ikişerert'a fotoğraflarını hâmilen her gün saat 13 buçuktan sa- at 18 e kadar şübeye müracaatları Jü- suru ilân olunur, 5 ruştürarak kaşı kaldırdı — Böyle bir iş içinde üç kişi bu ayazda uğraştırılır mı? Demek istediği halinden belli oluyordu. — Biz buraya niçin geldik bi- lir misin? Sözüm ona mühim bir iş için. Burada bir Özüğül kadın mı ne varmış? Bir ihtiyarın seki- sinde hasta yatıyormuş. Muhtar yere doğru verevine bakarak düşündü ve mırıldandı: — Hiımmm. Elem, dedi. Emüş e sekisinde yatan eksikli 0- İl Onu alıp götüreceğiz. — Nahiyeye mi? 7, Ne yapalım nahiygdle: Anka. radan istiyorlar, alya fala sn ver bi Kİ ar yabancısı olduğu için bilemiyoruz. be Bü Mi Yir. imi beş kayma harçlığı gön- dermişler.. Gidince hastahaneye Sigara saran jandarma m kâtibinet — Başefendi, dedi. Er d davran- sak. Geçe kalırsak merkeze yeti- Heber bik ei br bü in iğ ni kii Kiralık apartman Ferit Cezmiyi İzmirdeki ailesi da- rülfünün tahsili için İstanbula gön- dermişlerdi. Ferit Cezmi, burada u- zaktan bir akrabası olmakla beraber, otellerde, pansiyonlarda oturmaktan bıkmıştı. Onun bir gayesi vardı. A- partrmanda oturmak.. Gençliğin bü- tün zevklerinden, bekârlığın bütün hürriyetlerinden istifade etmek. Bu 'da ancak bir apartıman tutmakla ka- bil olacaktı. İzmirdeki © ailesinden ihtiyacından fazlası ile para geliyor- du. Fakat bu para boş bir apartıma- nı döşemeğe kâfi değildi. Onun için mobilyalı bir küçük apartman bulsa, hele yeri de iyi olursa, ne enfes şey- di bu! Ferit Cezmi aramağa koyuldu. Bir salon, hir yatak odası, bir yemek 0- dası; mutfak, apteshane.. Kendisine ilyalı bir apartıman bul. r pek yeni şey- ler değildi amma, Ferit Cezmi bura- #mı kendi zevkine göre süsleyebile- cek kadar ince hisli idi. Şuraya bir vazo, şuralara bir kaç biblo, duva- rm şuralarına dört beş resim, öteye beriye bir kaç saksı apartımann he- men manzarasını değişti, Pazarlıkta uyuştular. Kapara ve. rildi. Ferit Cezmi hemen o gün ba- yulunu getirdi. Kapıcı o kadın dedi Sizden evvel de burada vardı racı.. Bu sabah acele acele git- Vakit bulup burasmı toplayama- dım yayrum, Bugün kusura bakma- yin, yatın, ben yarn Marikayi gön- deririm, her şey yerinde koyarız. Haydi kalınciya... Ferit Cemzi yalnız kalınca şapka- le astı, koltuklardan birine memnun nazarlarla etrafı. nı tetkike başladı. Mobilyalı apartımanlar ne güzel şeylerdir. insan hemem sunıveriyor. Sanki şüphesi nedir orada oturuyor- muş gibi. Köşede hâlâ kapağı açık, üstünde notalar yığılı bir piyano bile vardı. Ferit Cezmi burada geçireceği ha- Şol güzelliklerini tahayyüle başla- © Ferit Cezmiye eski kiracı hâlâ 0- rada imiş gibi geliyordu. Sanki ye- mek odasından kalkmış ta, kapını ya- ri açık duran yatak © odasına geç- Kendi kendine düşünüyordu: — Eski kiracı acaba neden böyle çabuk kaçtı? Her halde acele bir tel- graf filân alınış olacak. Bir iki ki- tap; bir kaç kadeh bile unutmuş. Kapıyı ilip içeriye girdi. Aman al- lah, burası yatak odası değil, şeytan yuvası... Sanki bu odanın içinde bir mücadele olmuştu. Mobilyaların biç biri yerli yerinde değildi. Alelacele kaldırılan devrilmiş sandalyeler geli- meka şuraya buraya Masa örtüsü bohça gibi koltnğa fır: latılmıştı. Bir perde yerinden kop- muş, kanapeye atılmış camın biri bel- li ki şangmr şungur kırılmış. Biraz meraklanan Ferit Cezmi mütemadiyen düşünüyordu: — Acaba neden gitti? Nasil git- w? Bir alay suale cevap bulmağa ça- laşırkön, içinden çıkamayacağı bir faraziye ormanına — Acaba burada ai kavga ım oldu, cinayet mi? Perdeyi eline aldı, dikkatle bak- tı, Kan lekeleri var, Elile dokundu. Hem de taze kan lekeleri. Burada bir cinayet olduğu fikri gittikçe lu. Peki am- ma, böyle bir şey olur da kapıcı ka. dınım haberi olmaz mı? Sonra ne | den alelâcele apartımanı bir başka- sma kiralıyorlar? Muhakkak bu işin içinde vardı, Ferit Cemzi korle mağa başladı. Bu kan lekeleri, bu karma karışık eşya, bu kırılmış cam lolaşıverdi. Kadınlar kapı nüne çıktılar. Erkekler odaya ei ru yürüdüler. Aralarında Emüş hala da vardı. Belini tuta tuta, o- muzunu kanburlata çıkara hepsin- den önce odaya yetişmek istiyor- du. — Kız'ne var? — Hükümetten adamlâir gel miş. — Sayım kaçağı mı varmış? — Yoo. Hani bir kimsesiz var- bebenin anası. — Öldümola? — Yoo.. Onun kocası bulun- muş. — Kocası yoktu onun kız. — Tayyareden para vurmuş di- — Yüz kaymadan e — Öylesi değil. Şehirden para d işler. B istetmiş ler, Dayısı şehirde imiş. yle a onca parayı. — Şehre götüreceklermiş te rabiye (gureba) hastahanesinde larmış. — Parası meydana çıkıncak öy- le olur. Bugünedek insanı korkutmayacak şeyler değildi. O halde ölü ve yahut yaralı nerede? Oracıkta, meselâ karyolanın altında bir ceset görmek ihtimali bütün tüy- lerini ürpertti. Zan altında kalmak, karakol karakol dolaşmak, kimbilir belki de bütün şüpheleri üzerinde toplamak korkusu da vardı. Bekâr Ferit Cezmi düşündü: — Burada bir dakika bile dur- mağa gelmez. Hemen inmeli, apar- manın pisliğini bahane ederek çı- kıp gitmeli, Zaten bavulu da daha açılmamış- 4. Hemen indi, anahtarı verdi ve çık- & gitti, |... Ertesi gün kapıcı kadm komşula- rından birine anlatıyordu: — Kale geldi bir kiracı.. İyi ada- ma benziyor. Amma ha geldi, ba git &. Apartıman pis, dedi. Dur yav- rum, düzeltmeğe vakit buldum mu? Bu sabah perdenin kornizasmı taka- zaktım. Düştüm aşağı. Cam kırıldı, bu kolum kesildi, koştum cczahane- de.. Geç kaldım, düzeltemedim. Bir gün bekleseydi, apartmanı gül gibi yapazaktım. Bir daha gelirse kapa- rasını vermiyezeğim. Gelen karşılıklar 97 inci liste önce. Evvelce: önceden. Baştan sonuna kadar, Ev- Evvelâ: Eve, velemirde: işin başında. Filhakika: o- luşta, doğruluğuna göre. Vaktiyle: es- kiden, çağmda. Vaktü zamaniyle; ç- gı çağına. Vakta ki; Binefsihi: kendi ile. Bilkuvve: gücü ile Bilfül; yapa rak, Bilistihkak: kazanarak. Bi lefaat: üstüste. Bilhesip: sayısıncı göre, sâ- yarak. Bililtizam: bilerek, istiyerek, bilebile. 32 inci mektep muallimleri, > Liste: (98) Bilihtiyar, ihtiyarı: Bilerek, istiyerek, diliyerek. Bizzarure, zaruri: Zar yü- zünden , Bilmünavebe, münayebeten, mütenaviben: — Değişimlik, Mezkürr söylenen, sözü geçmiş olan. Merkum: Sayımlı, sayısı geçen. Mümaileyh: A- di şayılan, adi anilan: Müşarünileyk: Ünü sayılan, ünü anılan. Mücibince: gereğince. Bittabi, tabii: Hele Hele... , Elbet, Ekseriya; Çokluğunca, spiea, Mütesllik Beş li, değenlik. Ölmüş. Gerçi, eğerçi: Doğrusu. Istanbul 43 Üncü ilkmektep muallimleri ame zamma EN aa Em İstanbul 6 inci İcra Memurluğundan: Satılmasmıa karar verilen 2 adet soma- ki mermer masa, 7, adet beyaz mermer konsol müstamel büfe 1 adet 1 adet kar dırop ve saire, 6-7-933 tarihine müsadif perşembe günü saat 16 dan 17 ye kadar Galatada Topcılar caddesinde N, 207 'N. Tu hanenin müsteciri Yani kapdanın hanesinde birinci açık arttırma ile sa- tılacaltır, istiyenlerin muayyen olan vakıtda memur beye müracaatları ilân (5164) olunur. Yurttaş! Memleketimizde bilginin yük- #elmesine yürekten çalışan o Türk Maarif Cemiyetinin rozetile göğsü- nü süsle, Vereceğin bir © kuruşun değeri Cemiyet yanında çok bü- yüktür, Tenis maçları Schmit- Girinyin; Suat- Bötez'i yendi Dün Kadıköyünde Fener tenis kort larında Türk milli tenisçileri ile Ro- manyalı milli tenisciler son maçlarını yı i Sabahleyin havanın cok bozuk ol- ması ve çok sürekli yağmur o yağması bu maçın oynanamıyacağı kanaatini ve- riyordu . Fakat öğleden sonra çıkan güneş bu tehlike ihtimalini ortadan (kaldırdı ve bu beynelmilel maç ta yapıldı. Cuma gününe nazaran daha büyük bir seyirci kütlesi huzurunda oynanan bu maçlarda bir mağlâbiyet ve bir galibiyet elde edebildik. İlk maç Şirinyan ile Sehmit arasm- da oynandı. Bu oyunda Sehmit bilhas- #a, iyi toplaması ile göze çarpıyordu. Bi et 6/1 Sirinyan tarafından kayi Ikinci sette DİE ini Şirinyan iyi oynadı ve Üçüncü, dördüncü setlerde gene moralı bozulan Şirinyan üst üste 6/1, 6/4 kaybetti, nie sonra, Suat, Botez maçı ya- Suat cok sinirli. oynuyordu. Nitekim > siniri yüzünden birinci seti kaybet- Ü Miieci vet Başladığı zamla Süne da: ha iyi ve daha soğuk kanlı oynamağa başladı. Bu set çok enteresan oldu ne- ticede Suat 5/6 kazandı. Bunu müteakip oynanan ilinci set 151/6, 4/6 Suat tarafından maş Romenlerle yaptığımız beş temas iki sinde enlin geldik ve üçünde mağlüp geldiklerimiz sinrlde Sundın her a aliş karşı oynadığı oyunlar. Mağlöp olduklarımız singlde Şirin- yanın her iki rakibe karşı oynadığı oyunlar ve dabeldir. Dabli Suat — Sedat oynamıştır. Bulgar süvari zabitleri Aldığımız malümata nazaran Bul. gar süvari zabitleri, bugün Sirkeciye 10.22 de varacak Konvansiyonel tr. nile şehrimize geleceklerdir. Bizim süvari zabitlerimizin komşu ve dost olan Bulgaristana vâki seyahatlerinde bu muhip memleketin süvarilerimiz hakkında hüsnükabul ve alâkanın misafir Bulgar süvari zabit- leri hakkımda aynen bizce gösterile- ceğine şüphe yoktur. Dün süvari binicilik mektebimizden bir heyet Edirneye giderek misafirle- ri hudutta karşılamıştır. İlk müsabaka. lar 7 temmuz cuma günü saat 15 bu- gre Taksim stadyumunda yapılacak- yapılan bu müsabakalar çok enteresan olacaletır. Asrm umdesi “MİLLİYET” tir. ——————— m e AR. ei za BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy vasat merkezinden aldığımız maldnata göre bugün hava balutlu ve olarak atacaktır. 2.7053 tarihinde bava tazyiki 758 mi- metre en fasla sıcaklık 27, en ez srcak- İs 20 derece idi, Dün yağın yağmurun i. zel kızdı doğrusu. — Karını tok olmadıktan sonra. — Ahmet! Hele bi bak! Odaya siğirtiver. Şunun doğrusunu öğre- inelim. Çocuk Ahmet odaya doğru koş- tu, Kâtip, ij , muhtarlar, Emüş hala ve köylüler. Emüş ha- lanın ahırına doğru gidiyorlardı. lum! derse sağalıverir. Baksana yoktan “yirmi beş kaymayı nasıl yaratıp gönderiverdi. <— Demek şimdi alıp gidecek. siniz? — Öyle emir geldi. — Hani, şey.. Söylenmez em- me? — Ne olmuş? ne var? Diye kâtip yan yan baktı. Emüş halanın lâfı dişsiz ağzmda düğüm lene kaldı. Halbuki o tekerlemesi- ni yapıp: — Avradın bana beş on kayma borcu vardı da. Onu kim verecek? Demeğe hazırlanmıştı. Fakat kâtip ters ters sorunca hemen de- diştirdi. , — Hani. Bu macta da ölekinde olduğu gibi | İİ e nm anl KA A

Bu sayıdan diğer sayfalar: