© “Çamlıcada havuz” etrafı yaldız milliyet 9 MAYIS 1933 Idarahane : Ankara caddesi, 100 Na. Telgraf sdresi : İst, Milliyet Telefon Numaraları: Başmubarrir ve Müdür Yazı işleri Müdürlüğü : 24319 İdare ve Matban : 24310 TABONE ÜCRETLERİ : 3 aylığı 0... 2 Gelen evrak geri verilmez — - Müddeti göçen nüshalar 10 kuruştur — Gazete ve işler için müdüriyete mü- Gazetemiz ilânların mes'u- İlyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yenildi aki rasat merkezinden ve: yilan habere güre bugün keman alanla size rüzgâr mhankayeli olark erecektir 3.5-1933 tarihinde hava tesyiki 760 mi- metre, va farla sıcaklık 18, en ar-12 de- vece di. Esi Saz ve m (Saz içki içilmesini Si eder) iddiası Yeşilay tarafında Dr. Fah- rettin Kerim Beyle, alaturkacıla” rın piri Raut Yekta Beyi biribirine düşürdü. Ben içki aleyhtarı, fakat alaturka musikiyi seven bir adam olduğum için vaziyetim iki cami arasnı kalmış beynamaza dön - du. Ne diyeyim bilmem? Bazı mü- şahedeler var ki rakı ile incesaz a- rasında insanı stmekte bir iştirak olduğunu gösteriyor. İnce saz, ekseri kendini rakı içenlere Un rakıda incesaz sesinde diğine çak nadir tesadüf Galiba bu mübarek musiki ve içmek, çay içmek kabil değil. Cazbant ile de rakı içildiği ender görülür.. Zaten rakı otura kalka, dans ede ede içilir içki değil ki; | sofranm başına çökülecek.. Ve sonra onu başkası kaldıracak. Ra- kı ve incesazın bu teşriki mesaisi | nanlesef klâsik alaturka musikinin aleyhine olmuştur. Bütün büyük meyhanelerdeki” incesazların bir nevi mânevi meze olduğunu inkâr edemeyiz. Vakra bir bakıma buna alaturka çalanlar teşekkür etmeli- dirler. Çünkü en yüksek para ve- ren gene bu meyhanelerdir. O da ortadan kalkarsa, incesazla çay ve recek çayhane güç bulunur. E buna çare nedir?.. Vallahi bunun çaresi güç bulu - rakıyı ve içkiyi metheder. Bunla. rım içinde : Önümüzde kara şişe mezemiz de Gibi curcunadan olanlardan tu- tun da Uşaktan: “Meyhane mi bu bezmi Mepkingi Şarkısı gibi ağır il hep içkiden bahsede ede alatur- e muşikinin bir kısmı maalesef sığırtkanı olmuştur. am musikinin ekseri melânko- lik oluşu da buna inzimam Esa bir içen beş içmeye kalkmaktadır. © Ben Avrupada gezdiğim yerler- de bizim zom dediğimiz körkütük, © kendini bilmiyecek kadar sarhoş olmuş bir tek adama rastgeldim. O da Parisin Monmarir tepesi de- nilen fakir mahallelerinde idi. Ge- — ce oradan geçiyorduk. Yerde upu zan bir adam yatar gördük. Etra- Aşk, ee İstanbula idin, Fehim mal'umu- Bu, yeri olduğu vie tehlikeli bir iştir. yun için değil midir ki hatırıma ge- Ten ilk fedai, en ateşli ve şuurlu arka daşlardan biri olarak tanıdığım sen ol. “dun? Eğer teklifimi kabul edecek o- Olursan, işini bitirinciye kadar seni me- zun addediyorum. Eğer sinirlerini bu işi başaracak kadar kuvvetli bulmu- yorsan derhal karargâha dönmekte serbestsin. Fakat her iki ihtimalde “de ilk işin bu mektubu okur okumaz yakmak olmalıdır. Gözlerinden öpe- rim, kıymetli vatandaş!,, © — Mektupta imza yoktu. Kıymetli va- tandaş derhal kâğıdı yırttı. o Sigara tablasının içine attı. Ve yaktı. Sonra | külükmnı önüne alarak ! basladı. düşünmeğe Belki bizde de bir gün panta- İ Jon, etekliğin, yelek blüzun yerini | tutacak. Kenâr mahalleleri dola- | şirken, yüksek topuklu ayakkap- rımdan siyah jaket ataylı bir ha- nım, elinde bastonu sökün etmiş, geliyor. Ve buna hiç şaşmıyacağız. Yalnız şimdilik şurası muhak- nu çoktan dama attılar. Bere, de- nilen zamane takkesi, en yüksek hanımefendilerin baş — oldu. Ki. Bere, bere, bere . Renk renk, boy boy, biçim bi- çim bere . Dün köprü üstünde iki arkadaş, parmaklığa dayanmış önlerinden geçen bereli hanımları seyrediyor- lardı. Bu hanımlar içinde berele- | rini kendilerine çok yaraştıranları da vardı. giPirisi at perdeden göğüs geçir iz — AB, şu bereliler... laşı, boynunu büktü: — Sanki onlar bereli de biz de- gil miyiz? Anlamadı: — Öyle . . Dedi, hakkın var. Er- keklerde de bere giyenler o kadar — ikimiz de böreliyiz “demek edin ve izah etti: Bizde ise » rakıdan başka içki yok gibi... Ne yapsak, ne kadar ilmi sek gene inkâr edemeyiz saz, hele piyasa sazı, rakı içmeyi kı laştırır ve teşvik eder.. Onun | içindir ki; sazlı yerler daima geç | vakte kadar açıktır.. Maksat musi ki ise heryerde olduğu gibi saat onda bitmeli.. Değil mi?. 15 dakika imtihan Hukuk fakültesi imtihanlarında bir talebenin imtihan odasında en çok bir çeyrek saat kalmasına ka - rar verilmiş.. Çok güzel bir karar dır. Bizim talebelik zamanımızda böyle kararlar olsaydı . başımdan şu yazacağım hâdise geçmezdi.. | yaptı muharebelerde de Geçenlerde bir münasebet düşe yek yazmıştım: Ben hukuk mekte binin son sınıfında iken arazi ve müracaat yapmıştık. Bu müracaat tabii kabul edilmedi. Biz de onun dersine girmemiştik.. İmtihan gelip çattı.. Muallim de bizden ve hele arzuhali kaleme al- dığım için benden hıncını almak istedi. Hatırımdadır, İmtihanda ta mam 53 dakika kaldım. İnsaflı zat imiş. Yalnız yarım numaramı kır» dı idi. Talebeyi imtihan odasmda az tutarlarsa hakkı yenir ve belki bil mediği bir yer tesadüf eder de ga- dir olur, mülâhazası varit değildir. Hayatında 15 sene mütemadiyen imtihana girmiş bir adam sıfatile iddia ederim, kısa imtihanlar da- ie uzun imtihanlara tercih edi- FELEK Karilerimizden Ahmet Beyefen iye: ZEHİRL GAZLAR m rimize arzetmeğe karar verdik. Zehirli gazlar meselesini ciddi bir su- rette mütalea edebilmek için tetkikatımı. #1 bir kaç safhaya yama lüzumdir, lik evvelâ gazların kullanılışı hakkın. İkinci safhada güzlırın muharebz tek. niğine göre tasnifleri ve cinsleri ve bun. ların yaptıkları tesirler. Uçüncü *afbada muharebe gazlara | karşı gerck arkerin ve gerekse sivil #ha- linin ittihaz etmek mecberiyetinde bu. lunduğu korunma tedabiri tetkik oluna. caktır. | Hakikaten muhtelif eski harp tarihle ri tetkik edildiği zaman, buçün zehirli. gazlar namile muharche arasma girmiş olan bu maddeler, eck eski zaman lardanberi kullanıldığı. £i ir, Bu hususta uzun uzadıya roiltalen — der- diğinden kıraca hir kaçını zik” Romaklar yaptıkları bütün muharebe. | imuan, zeytinyağ, sa, e ane NR dibi bir cok maddeleri her zaman silâh ola. | rak kullanmışlardır. Eski Yunanlılar ke- | za bunlara benzer maddeleri kullaniyor. Arabistanı fethetmiye gittikleri zZâman kullandıkları muhtelif silâhlar arasında, katran, kükürt, asfalt, antimzan ve bil- hassa o vakit icat olunan grojUVa, ateşi “Fene gregoie" ni de (kullandıklarını | meşhur müverrih Hasan gı harp tarihinde zikretmekt! Bu maddeler aynen yüzme vi belerinde, (o Almanyada ikinci im kullanılmış. | lede | m” ikinci asırdan sonra, hu maddelerle | ciddi surette meşgul olunmaya başlan. | miş ve o zamanların en muktedir kimya. | ger ve simyagerleri mel müdafaa ve zaferine hizmet Bübanesile bir çok şayanı diklent keştiyatlâ b pil muşlardır. Bu meyanda o büyük Glauber, kimyager ve filezof Laila doktor Fiyoravanti doktor Düpre ve sa ire gibi ülema bu işlerle ciddi ;, #ürette moşgul olmuşlardır. l Şu verdiğimiz izahatten 2 gibi saz ve boğucu maddelerin ması meselesi yeni bir mesele Bu vaziyet kısaca izah ra busünkü vaziyeti mütalen Kimya maddelerinin muharelie / silâh: | ları meyanına yavaş yavaş dahil olması | ve bugünkü mevki ihraz etmesi millet. | leri tabii olarak korkutmağa başlamış- | tı. Bu vaziyetin sözde önüne için bütün milletlerin iştirâkile 1899 da La Haye şehrinde büyük bir konferans könvansi- be silâhi olarak ibaresinin altına bütün deyletlğr iza” larını koydular. Bunu mütaakip aynı şehirde 1907 de. toplanan konferans 4 üncü konvansiyo! akdetmiş ve “esas itibarile vazifesi bo: ucu ve zehirleyici maddeleri etrafa 806“ mak olan silâhlarm madde 23,, ve “müdafaa vasıtalarına ma“ lik olmıyan şehir, kasabâ ve e köylerin bombardıman edilmemesine. madde 25 nununun suretini lütfen göndermiş olduğunuz 41 inci maddesi Şürayı devletçe belediye lehine tefsir edil İ miştir. Binaenaleyh metni kanu- nun zahiri ifadesine istinat etmiye maalesef imkân yoktur. e Langemark ile Bischoot arasmda ilk gaz taarruzlarını yapıyorlar idi. Bu taarruz- da ilk defa olarak munzzam miktarda klor gazı kullanılmıştır. Bu kıtada bulu- nan bir fırka Fransız askeri tamamen saf fı harp harici edilmiş ve bu 20,000 aske- rin 5,000 i derhal ölmüş ve diğerleri de | o şekilde hastalanmışlardır İçi bir daha | muharebeye iştirak edememişlerdir. Bu gaz taarruzunu müteakip cenupta Somme mıntakasında hir tekrar aynı neticeyi vermiştir. Bu rakamları tekrar etmekle bir faide dde edilemiycerğinden bunlara nihayet veriyoruz, yalnız sunu şöylemek isteriz- ki elde bulunan ve kullanılan silâhın ne derecede kıymetli ve müthiş bir silâh ol- duğunu ilk yazdığınız rakam bize sara» haten anlatmaktadır. Harbi umumi nihayetinde bu gibi si lâhların bir daha kullanılmaması için tedbirler ittihaz edilmesi © düşünülmüş ve Versailles muahedesine şu madde ilâ- ve olunmuştur. “Boğucu, öldürücü ve zehirleyici kim ya ma?delerinin silâh olarak istimali me- hedilmiş olduğundan, bunların hazarda imali ve idher: eya başka memleketlere satılmak üzsre-ihrscr kat'iyen - mermnu- dur.,, 1918 “Aynı zamanda 1922 öz Vaşington ma- ahedesinin 5. mnddesile Amerika, İngil- bera Çrüneiç Jai İtalya bu madde- istimalini kat'iyen menetmeyi | RADYO Buyünkü program İSTANBUL: 18 den 1845 kadar Ser (Makbule hanım) 18,45 den 19,50 19530 den 20 kadar Fransızca ders Çİlerle- miş olanlara). den 201 inde Buz CT Ria ba 20445 den 21,20 kadar Saz (Hafız Ahmet B) 21,30 den 2230 kadar Gi Ajan, Borsa haberleri ve saat ayar YARSOYA: MU m; 18: Senfonik konser, 2035: ,GUO VADİS” temsili. Kah seri, 2038: ,MAŞKİ dinin opreram wi MÜNİH 532 m. lü: Askeri komser. 2225: Brs'imi, Sirmuse ve Mozart'ın eserlerinden senfonik konaar, VİYANA, 517 m. 70: Josel Holzer takımı tarafında, wi Tuna'da” isimli Viyana şarkı maroları. 20,0; Hafif muciki, Z1350 Orkestra Ma» rana, 2185: konseri. 2330: emmi PRAG 47» 2030: Şir ve musikilen mürekkep meğriz yat. 21,35: İalâe Krali” isimli üç perdeli 3k Zamanx ait müsiki Piyano ve | ROMA 441 m. 21,20: Şarlalar. 2138: yik konser, 2305, EĞİRME . e . ” “.. kiRMıZI Dı EN" BÜKREŞ 344 m. 18: Plâk. 1415 Pik 18: Karışık kane sar. 20: Plâk ile opera, 2320; Konferane. BRES, Müz ie 2235; özler. 2040: Tüyatyoya dair. Zâ: Ham Yeri dani İlk bahara mahsus fantari parga- İRTİHAL Trabzon eşrafından ve maruf tüccar larından Çulhazade Hacı Kadri Efendi sektei kalpten vefat etmiştir. Cenazesi buğün saat 10 buçukta Küçük Bebek- teki 6 numaralı hanesinden kaldırılacak itimpotla Eyübe nakledilecektir. Ke- derdide silesine beyanı teziyet eyleriz. 8059) MAKEDONYA Kin, Polilika ve Kan. Müellifi: Nizamettin Nazif Saeremesereemmesesesssssaze Güneş doğduktan bir sanat (sonr daireye yollanırken Kâni Bey misafir odasını hafifçe aralıyarak içeriye bak- miş, Alinin dalgın dalgın uyuduğunu görmüştü Öğle | ezanları okunurken Kâni Bey, Kapıyı, rezelerini gıcırdatmadan mecbur oldu. Hattâ daireye Şallangığe mami parmaklarının ucuna basa basa geçmişti, Akşam üstü cve döndüğü zaman ise Alinin yerinde yeller esiyordu. kapamıya Sigara tablasında, YARAN kâğıtların külleri duruyordu. Acba Ali nereye yi Karar- | güha mi? İstanbula mı? »#* İstanbul'da... Rumeli tarafından gelen haberler, işin günden güne sardığını gös” Osmanlı torluğunu idare için değil, yalnız kendi kesesine biraz daha altın doldurabilmek için sadrazamlıkta oturan Armavut Ferit Paşa sıhhatini vesile ederek istifasmı mabeyine bildirmişti. Toprağı gelirsizleşen ve pm emniyet kalmıyan bir çiftlik ne yap” lr? Ya satılır, yahut ta yüzüstü be rakılır, değil mi? Eh.. memleketi bir çiftlik addeden | Sadrazam Paşa İrem de yançiz- mek arzusunu izhar buyuruyorlar ve bumu pek tabi bil addediyorlardı. Lâkin Abdülhami ünü yanaşmamıştı. İt. dar (!) mevkiindeki kabinenin istifa, sını kabul etmek dahilde ve hariçte Yıldızın tereddüde düştüğüne aczini belli etmeğe başladığına delâ- let etmiyecek mi idi? aman uykusuz geçiyor, bir türlü içinden çıkamıyordu. Ne yapmalı idi? Bir akşam hatıran küçülk karde: | ol e gi Vi hideddin. geldi. Tahta çikmüik bırsile yanıp tutuştuğu ve om. dan az mı istifade etmişi Yatsıdan az sonra içir ei hu- zur& giren Vahideddin hayret ve en- Yi gözlerini ağabeyisine dikmiş Bu ii ve endişesinde haklıydı da. . İkinci karısı “Nazik Eda,, padi- şahın bir nevi hafiyesi gibi idi. Her yaptığını tarassut ediyor ve yanlış te- Yalak e ge le kümdar kendisini hakaret ve tazyik i- çin mi çağırmıştı. Memleketin bu kaynaşma ânında taç ve tahtına karşı hissedeceği en ufak bir © yanbakışa Abdülhamidin tahammül edemiyece- ği muhakkaktı, Fakat Abdülhamit birdenbire o ka- dar mültefit davrandı ve Ee se nelerdenberi nazik ve güleryüzlü bir tavırla kelli ki, şehzade derhal rahat bir nefes aldı. Kizil Sultan muknddemeye lüzum görmeden şu suali sormuştu: — Sisi fikirlerinizden istifade için davet ettim. Vaziyet hakkında neler düşündüğünüzü öğrenmekte fayda me mül ediyorum. Fevkalâde kestrası, memiş bir Kara; ları vardır. Fiatlar: — Çıldırdın mı Cemil? dışarıda ruz- gördan başka kimse yok. — Net rürgür ma? deli ensin. Ben ba ruzgârları bilirim, bu. ruzgörları bilirim. ben. Cemil ötedenberi vehimlidir. Ayşe de bu vehme bir türlü alışamıyor. — Su! — Bir şey söylemiyorum. — Sana mus diyorum karku, Ayşe'de hayret. — Ne düşünüyorsun Ayşe. 1 tine kulak vermişsin. Ben martaval yut. mam Ayse. — Cemil !. — Ben imartaval yutmam. — Bu akşam gene pek sinirlisin! . Ne? ben mi? ben mi sinirliyim? si- in perçöminden tutarak koparı- rim da bir külçe saç gibi onları nteşte gö- zünün önünde yakarım anlıyor musun? ben martava| yatmam, . OYyAa İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine siyorta muamelesi icra eyleriz Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta avranmıktadır. Tel: Bevoğlu : 4887 2362 Bu akşım saat 930 ca MELEK SİNEMASINDA Cevdet Kerim Beyefendinin yüksek himayeleri altinda Feyziye Mektepleri Cemiyeti Menfaatine Müsamereye Münir Nureddin ve Mesut Cemil Peyler, Rafyo or: Tanburacı Osman Pehlivan, Darülbedayi Galip ve Muammer Beyler, Matmazel Zozo Dalnaç i leri gibi sinema, Darülbedayi artistlerinden Hazim Beyin hiç görül. özü, vesair bir çok varyete ve sinema numer'o Birinci mevki 100 kuruş, ikinci mevki 50 kuruştur. — Tuhaf sey 1. — Tuhaf değil feci » — Yok canım. — Evet, Feci, hem de müthiş bir fa- yi ya Ayi yaa rasyedi gibi yaşıyor, bir a; varida- tnın on mislini bir haftada sarfede- rek vurpatlasın bir hayat sürüyordu. Fakat Muradı nasıl Hamit devirmişse o da günün birinde devrilecek bir ta- cidardan Osmanlı tahtını miras almak istiyordu. Binaenaleyh pek te boş bu- lunmuyordu. — Demirden bir el ile harekete geç» mek lâzımdır, kanaatindeyim. — di- ye cevap verdi — Memlekette istikra- rı temin etmek lâzımdır. Reval'de verilen karara bendeleri fazla bir e- hemmiye! devletlerini imparatorluğu taksim imkânsızdır. Fakat Makedonyanın bu- gün içinde yuvarlandığı hal Avrupa devletlerini müsellâh bir müdahaleye teşvik eder zannındayım. Bu, hiç şüp- hesiz, bir tehlikedir. o Avrupalıların dostça girdikleri yerlerden dahi kolay kolay çekilmedikleri malümu şahane- leridir. Bu itibarla böyle bir müdaha- leye kat'i surette mâni olmak icap €- der. Bunun için de iktidar mevkiine kuvvetli unsurları celbetmek ve bu un- surlara çalışabilecek kuvveti temin et- Itihat ve Terakki çetelerinden Make- temizliyebilsinler. mek lâzımdır; ki en kısa o zamandı Müsamere tislerinden irak edecek- 1) Ga bu, Bilmiş ol ki Ayşe bu rüzgâr, bu, gecenin sim siyah çarşafına © sarılarak yıldızların kandilleri altında benim pen çereme bir hırsız gibi gelerek sana e la seslenen bu ruzgüri ben biliyorum. — Peki ne olacak? ne demek istiyor- sun. Anlaşılmıyor ki. — Anlarsın. Anlayacaksın. Bir gün ecel ve, Sen hapalağ, hepsini anlaya- — a il istediğini vallahi anla- amil kalktı, Ayşe irkildi, — Cemilin gözleri haşyetle büyüdü. Ayşenin gözle- ri hayret ve korku ile küçüldü. Cemil 0- Tadu, Ayşe de. , ,Cemil Ayşenin üzerine eğildi. Ayşe — Dikkat et Ayşe. Ben bu © rüzgâr yaşalmam, Bu ruzgürı evimin, yuvamın, odanın etrafında dolaştırmam. Anlıyor- musun? — Peki ne olacak? ge demek istiyorsun — Peki set yok. Ayşe bu rüzgârı ben. —E... — Geberteceğim. sk On boş dakikadan beri ikisi susuyor- lardı ne Ayşede bir gey sormak cesare- ti, ne de Cemilde kıpırdamak takati yok. tu, Bu on beş dökika böyle cehennemi bir sükât içinde geçti. Rüzgâr camı vurdu, Cemil yerinden fırladı. Pencereye yak laştı. Dışarda gittikçe kararan g' baktı., baktı, bkatı, Gözleri yumrukları sikoldr. pencerenin dışında kararan geceye ve gecenin için- de dolaşan ruzrâra bakıyor Titriyor. Ayşe kalktı, Cemile yaklaştr. — Efini — Sakin ol Cemil, Cemil Ayşeyi kolundan tutarak itti. — Çekil, Dokunma bana. Bu çuzyir benimle eğleniyor. Bana meydan oku- yor. Ayşe ben martaval dinlemem. Bu geberteceğim. donya dağlarını Abdülhamit alâkm ile dinliyordu: çi, en de yağı yukarı böle düğü. 7 fikrindesiniz. Bu ge- niş salâhiyetin ii bir hududu olma- sını istiyorsunuz? Ve gözlerini kardeşinin tam gözbe- beklerine dikmişti. Vahideddin bir i- ki kere yutkundu. Sonra ani bir ka- rarla; — Evvelâ bir Şura teşkil edilmeli... — diye kekeledi — Faraza bir istişeri meclis gibi bir şey... Bu tereddüdünde haklıydı. Çünkü senelerdenberidir ki memlekette (Mec Bis), (Şüra), dstişare) gibi kelimeler kullanılmaz bir hele gelmiş bulum yordu. Yalnız bu kelimelerden biri; konuşurken telâffuz ettikleri içim zan çöllerini boylamış az zavallı mı vardı? Lâkin hükümdar hassas olama- dı. Müstebit Abdülhamidi son hi ler belkemiğinden kurşun ( Devami var )