Asrın umdesi “MİLLİYET "ür. akma aa 15 NİSAN 1933 Jaklin genç, saf ve daha ço- cuk kokan bir kızdı. “Harpten son ra” âdetlerinin sevkile hayata atıl dı. Kimsenin şüphe etmiyeceği zengin, zeki, münevver bir karıko ca tanıdı. Geceleri buluşuyorlar, b bara gidiyorlardı. Dost- uk ileriledi. Bir gece “supe” den sonra leş teklif etti, — Bize gidelim, Birkaç larız.. nl Garip ev! Acayip dekor! Hasır- lar, kırmızı ve sarı vernikli pano- lar, öteye beriye atılmış kitaplar! Bir çin çeşnisi var... Gramofonu prize taktılar. “Ce- hennem şehveti” isimli bir parça çalınıyor.. i Kadın birden bire Jaklin'e sor- ha. ik id El yim in el i, rerek: e — İşte!, Çekiyorum ya. — Çocuksunuz! Tütün demiyo- Jaklin bu söz üzerine uyanır gi- bi oldu ve derhal bütün o dekorun ve bu karı kocanın mahiyeti gözü- “tiryaki”dir. Mânasını anlayamadı ğı cümle kırmtıları, ve fena mâna yap- madan küçük lâke bir dolap . içinden, bir kabak, kandil, eee tabla çıkardı. Jaklin gülünç olur korkusu; eledi Bae ir — Ne gibi bir zevk hissedilir?. — Anlatması güç. bir keyif, güç. Fevkalâde Erkek karısının yanına uzandı. Artık görüşmedi e çektiler. e, yete Jaklin'e , Bir tane daha!, tekli ti Genç kr zevkten siye merak sevkile reddetmedi ve... Ondan sonra artık mahvolmuştu. i, Her gün bu eve devama aim dir Arhık tiryaklak olda bez fi den vazgeçemiyordu. Akşama bu. labileceği ümidile yatağma girdi, yattı ve bekledi. Bu zehre alışan. larm mahrumiyetlerinden beter sey olamaz, Gayri tabii bir soğuk luk bütün azasını kaplar. Geyrek- Müliye cöeli zoman, MAKE lerinde ağrılar peyda olur. Zaptı İ kabil olmıyan aksırıklar başlar. Burun ve gözler sulanır ve akar. Ağızda bir humma çeşnisi peyda olur. Emsalsiz bir yorgunluk ilik- lere kadar işler, artık ondan son- ra İpsan bir demet titreme, bir yu- mak gördüğüm olmuş sinirdir, öl- mek İster anması uyuyamas bile. — Hiç, hiç mi kalmadı, bir w fak çubuk dolduracak kadar da mı yok?.. — Yok! Esrarı getiren kanbur yemin tevkif etmiş- — Şimdi ne olacağız yarabbi?.. Bitkin bir halde dıvara dayan- mış olan kadın birden bire: . — Ne olursa olsun! Dedi ve bir ufak paket açıp için deki beyaz tozdan bir tutam bur- nuna çekti. z şe mı?.. Ve o da iste- r im i. api i tutam da o Jaklin bağırdı: — O ne?. — Ero. — Ne?. — Eroin! Sakın siz almayınız. Berbat şey!. Bunu demekle bera- ber paketi kıza uzatıyordu. Jaklin bu çürük yumurta ve fenol kokulu tozdan aldı. eri o meyi keyif den daha kesif, daha kuvvetli idi. Erkek ilâve etti: — Berbat şeydir, bir topluiğne başı kadarı, on kabağa bedeldir. Tesiri kesiftir. İnsanı ensesinden yakalar, derler, toparlar. Bir da- ha da adam yakasını kurtaramaz. Buruna çekmek gene bir şey değil. Gitgide bu da kâfi gelmeyince su- da eritip vücude şırınga idilir. O zaman bu zehir doğrudan doğru- ya kana girer. Ve adamın beynini kemirmiye başlar. Jaklin sakım siz bu derekeye düşmeyiniz!. Nedametten mi, mürailikten mi bilinmez! Uzun uzadıya nasihat- ler etti. Jaklin hayali cennetinde bunları dinlemiyor, Yalnız uzak - tan uzağa işitir gibi oluyordu, bu sözler ona musiki gibi geliyordu... Küfretseler hoşlanacaktı. İçind SEYİR el) s6 0 EE ye detin üzerine vardım... diyordu. Eskiden kabak çekmek için on- ların evine gitmiye, boş saatlerini onlarınkine uydurmaya mecbur iken, bu beyaz tozu keşfettikten sonra artık ona da lüzum kalma- mıştı. Küçücük paketi elde etti mi, evinde kendi kendine zevkini ya- pabilirdi... İşte Jaklin bu mel'un, bu lânet- leme hayata böyle girdi. Artık u-, çurumun dibine varmasına mâni kalmamıştı. FELEK Şefkat pulları Nisanın 20 inden 30 zuncu günü ak- samına kadar Postahanelere verilecek a- di mektuplara 1, teahhütlü ve kiymetli mektuplara 2, telgrafnamelere 3 İcuruş- luk ve kartlara 20 paralık Himayei Et fal (Şefkat pulu) yapıştırılacaktır. Konferans ve konser Pazar günü saat 17,30 da Halkevinde müderris Köprülüzade Fuat Bey (Türk i hekim, Edip ve şairler) verecektir. Himayeietfal kongresi Himayei EVfal cemiyeti İstanbul mer DONYA Kani z . Size zati gün geniyetin İ Aşk, Kin, Politika ve Kan. — Kâfi... Sizden #üphelenmek ha- tırma gelmez. iş olsa duyacağım pike kare ra erimi ğmı ise hiç tahmin edemem. Yalnız imat hislerinizi israftan çekinmenizi iyorum. . İnanmayınız.. Emniyet etmeyiniz. Hele size anlatılacak şey Rumelide cereyan etmişse, bahsedile- nm Rumelide bulunuyorsa kat'- iyen itimat etmeyiniz. Benim gibi olu- nuz. . Şüphe içinde yaşayınız paşa. - Ne Bulzarından, One 1 Yahudisinden ne de Türkünden emin olabilirsiniz. Rumeli adeta bu devle- tin içinde bu devletten ayri bir parça haline girmiştir... |,| (|. Sigarası bitmişti. Bir ilinci sigara yakarken; — Fakat... —dedi — Bu hâl için- Müellifi: : Nizamettin Nazif de de biz gemimizi yürütebiliriz. Ma- kedonya meselesini halledinciye ka- dar Makedonyayı felce uğratmalıyız. Kökten bir temizlik cerrahi bir ame- liye yapmak demektir. | Muasır tıp nişterle tedavi edeceği uzvu evvelâ u- yaşturuyor. Binaenaleyh — en eslem yol Rumeliye bir kaç tabur daha yol- lamaktır. — ende şahüirieleri derhel ifa edi- lecektir, . Bir kaç saniye kadar gözlerini bir köşeye daldırdı, sonra — İzmir Kolordusundan Rumeliye asker sönderilebilir.. — dedi — E- m Deli Hastalığım çok ağırlaştı. Belki de, belki de değil muhakkak ya- kın bir günde bu timarhane yata- ğında can vereceğim. Fakat hiç ol mazsa, rahat bir yatakta öleceğim. Muhterem doktor Bey, nefesim tükenmeden evvel size buraya na- «rl geldiğimi anlatmak istiyorum. Bundan bir buçuk sene evveldi. Af rika avlarımdan yeni dönmüştüm. Fakat bu son seyahat beni tama- mile iflâs ettirmişti. Muhakkak ki, beraberimde getirebildiğim üç bu çuk fildişi ile hayatımı temin ede- mezdim. Fakat ümitvar ve gamsız dım. Zira sahralarda, bakir or- manlarda geçen üç yıllık macera dolu seyahatim esnasında bir çok notlar ve resimler toplamıştım. Bu fil dişleri herhalde birkaç ay maişetimi temin edebilecek kadar para getirecekti.. Ve ben bu müd. det zarfında notlarını tevsi ve tas nif edecek , resimlerle beraber sa- tacaktım. Hâtıratımı, yazıların faz la kıymet bulduğu Fransada okut- mayı kurmuştum, Bunların getire- ceği meblâğı muhafaza edecek, bir de ufak iş tutarak geçinip gide cektim. Fakat, bütün bunlar hep hayal. den ibaret kaldı. Uzun zahmetler. le elde ettiğim kıymetli fildişleri- ni tahminden pek ucuz satabildim, birşey yazmaya vakit ve imkân bu lamadan iş aramaya koyulmak mecburiyetinde kaldım. Çöllerde gailelerden âzade dolaşıp durur. ken dünyayı saran iktisadi buhra- nı hissetmemiştim. Fakat beyazla- rın memleketlerine döndüğüm za- man o âfet kendini gösterdi. Uzun müddet şöyle karnımı doyurmaya yetebilecek ufacık bir iş peşinde dolaştım, Boşuna çıktı. Tavsiyesi olanların bile bin güçlükle kabul gördüğü bu devirde * benim gibi; dış kapmın dış mandalından bir kaç sönük akrabası olan bir ada- —n de halahilmeeğiz emerilenbildi. doktor. Bey. Bu müddet zarfında elimde kalan para suyunu çekti, paltomu sattım, saatimi, , kösteği- mi okuttum, bu okutulanlara da ü- zerimdeki elbisemden başka her şey dabil oldu. Ve nihayet borç almaktan çeki- nen ben bir dilenci oldum. Gündüz leri beş on para uğurunda avuç a- çıyor, geceleri köprü altlarında tit reye titreye sabahlryordum. Geçen bayramdı. İnsanlar böyle sevinçli günlerde dalış merhamet- li, ve daha cömert oluyorlar. Fa- kat beş on para sadaka vermek i- çin bilsen doktor Bey, ne yalvar- malar, ne dualar beklerler. Fakat bu bayram benim için diğer yeni meslektaşlarım kadar, hattâ daha fazla acı oldu. Zira bu sevinçli gün leri fırsat bilen profesyonel dilen- ciler etrafa yayıldılar, Onlar lâkır dı söylemekte benden çok usta i- velce Harbiye Nezaretinden Üçüncü Ordu Müşürlüğüne bir tezkere yazıl- dığını hatırlıyorum. İzmirdeki askeri makamlara da bir emir sureti tebliğ ettirmiştik, değil mi? 'aşa unutmuş gitmişti. Bu Abdül- hamidin amma da keskin bir zekâ ve bir hafızası vardı. Beyni adetâ bir dos ya dolabını andırıyordu. Devam etti. — Hattâ Aydın taburlarınm mev- Şatlarını ikmal ettikleri de mabeyne i. Bu itibarla yapılacak $Y derhal İzmire - bir şifre ve bir gemi vardıkları gün Ma- kedonyadaki çete Male bir sene daha kıymetlerini kaybeder- ler. Bittabi muntazam kuvvetler bu ta burlarla takviye edilmiş olacakları i- çin sağda solda türeyen yerli çetele. re de artık lüzum kalmaz, Ve muhaverenin bittiğine delâlet eder bir işarette bulundu. Sadrazam hemen Hünkâr: etekledi, redingotu- nun bir ucunu öperek geri geri çekil. di. Kapıdan çıkarken Abdülhamit Ha nın sesi yine yükseldi: MİLLİYET CUMARTESİ 15 NİSAN 1933 İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Tel: Beyoğlu : 4887 1488 — Fransızçadan çevirme — diler. Çok müessir hayır dualar da biliyorlardı. Ve ben o gün bir ek- mek parası bile toplayamadan bo- şuna dolaştım durdum. Yirmi dört saat ağzıma koyacak bir şey bu- lamadım. Ne yazık ki bünyem çok kuvvetli idi. Ölmüyordum, kurtula mıyordum. İntiharı alçaklık sayan lardandım. İçimden kendi kendi. mi öldürmek hiç gelmiyordu. Köp rü altındaki bekleme salonlarm- dan birinden bir kanape dibine u- zandım, uyuyarak açlığımı unut- maya çabaladım. Bilmiyorum ne kadar zaman geçmişti, gözlerimi açtığım zaman ortalık iyice karar mış, bugün nedense merhameti ü- zerinde olan memur bana dokun- mamıştı. Hem , yanımda bir pa- ket, bir de şişe duruyordu. Paket- te bol yiyecek vardı, ve şişe şarap doluydu. Açlık, yiyecek ve şarap.. Muhakkak evine dönen bir adam unutmuş olacaktı. Maamafih bana acıyan güzel bir kadın, yahut bu hale düşmemiş olsaydım birgün bir eşine sahip olabileceğim melek gibi Bir yavru bile bile bırakmış ta olabilirdi. Neyse doktor Bey, üzü- münü ye de bağını sorma derler. Zaten ben de bağını soracak halde değildim. Yavaş yavaş, sin- dire sindire karnımı doyurdum, ve kafayı tütsüledim. İçki içmemiş bir adam değildim, fakat ömrüm- de ilk defa o gün sarhoş oldum. O şarap nedense beni tutmuştu. Dı şarı çıktım, bağıra çağıra güya şar kı söyliyerek serseriyane dolaşma ya başladım. Önüme çıkan ilk po- lis beni yakaladı. Deliğe tıkıldım. İşte orada mühim bir şey akıl et- tim. Ben sefil bir adamdım, artık hayattan ümidim kalmamıştı. Ce- miyet içinde en ufak bir mevki sa hibi olabilmekliğim için benden ev vel birçoklarmın sıra savmalarını Mennan öy dale iânede de ol üstü kapalı bir yer, yavan da ola bir kâse çorba, saman da olsa bir yatak bu labilirdim. Düşündüğümü yaptım, ve ben, işte böyle delilerdenim. Delilerin bu nevindenim. İşte bir paket yemek, bir şişe şarap bana buraya gelebilmek fikrini ilham et ti. Şimdi rahat bir yatakta, kar- nım tok olarak ölebileceğim. Hak kını helâl et doktor Bey. Çocuklara yardım Himayeietfal cemiyeti üç ay İ- çinde 6117 çocuğa 2302 kilo süt, 340 kilo şeker, 399 çocuğa elbise, ve ayakkabı, 100 çocuğa kasket, 200 çocuğa çamaşır , çorap vermiş tir. Ayrıca 362 çocuk muayene ve tedavi edilmiştir, yaparak ti; Ce, varken ahaliyi teslih etmeğe hiç ihti. yaç yoktur. Her seyden bahsedilen edilen bir yer Sağda bir kürsü.. Ortada bir kür- caktı, Ortadaki kürsünün yanında uzun- <a boylu bir adam ayakta duruyord Kürsünün önü le süslü beyaz atlastan genişçe bir Bu akşsm 2130 te GU. SAV Gençliğe öğretmek için kurslar açıldı Milli Türk talebe birliği gençli- in milli marşlarımızı öğrenme. sini temin için Halkevi ve Konser- vatuvarla temas ederek İstanbul da kurslar açmıştır. Kurslardan İs tanbul cihetindekiler Halkevi kon ferans salonunda ve konservatu- var muallimlerinden Muhittin Sa- dık Beyin idaresindedir. Halkevi kursları 15, 17, 18, 19 nisan günle- ri saat 17ile 18,30 arasındadır. Beyoğlundaki kurslar da gene ay- ni gün ve ayni saatlerde Örtaköy- de şehirbandosu mektebindedir ve Konservatuvar (o muallimlerinden Hulüsi Bey idaresindedir. Kursla- ra devam eden talebe 22 nisanda Darülfünun konferans salonunda toplanacaklar ve şehir bandosu- nun da iştirakiyle umumi bir pro- va yaj rdır. Kurslara bütün gençler iştirak. edebileceklerdir. Kurslarda öğretilecek marşlar şun lardır: ISTIKLAL MARŞI WE melamnli yilmimedn İz ŞEt Mü Büy zen al sancak, Sönmeden yurdumun üstünde tü- ten en son ocak, O benim milletimin yıldızıdır par- lay, O benimdir, o benim milletimin- dir ancak. Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl, Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet bu celâl, Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl Hakkıdır bakka tapan milletimin istiklâl, KARADENİZ Karadeniz, Karadeniz, gelen düş- man değil biziz. Yarım asır beklediğin Barbarosun hafidiyiz. Onun sana selâmı var, diyor düş- manın ne canı var, Kovsun onu sularından orda Türk ğ sancağı var. Selâm sana şanlı sancak | Şerefimiz seni nancak. Senin sayende bu millet, ve yaşayacak. GENÇLİK MARŞI Titresin heybetle bastıkça zemin IDON JOSE MOJİKA ISMARLAMA ÇOCUK © GLORYA SİNEMASINDA rmıve cektir. Fiatlar: Balkon 60, parter 80, Tüks balkon 100 kuruştur. 16 nisan pazar 18,30 matinesinde piyanist TROY SANDER$'in refakatinde VEDA SİNE -KONSERİNİ verecektir. Kanzler Fotografhanesi tarafından çekilen DON JOSE MOJİKA'nın cazip resimlerini görmek üzre bu fotografhanenin önünde halk kütleleri Yarm akşam sant 9,30 da TAKSIMDE TURK SİNEMASINDA (Sabık Majik) BOĞAZIÇI ŞARKISI filmini çevirmek üzere İstanbul: Sevimli ve meşhur sinema yıldızı kendisine gösterilen teveccüh ve alâkaden dolayi İstanbul halkına bizzat sahnede teşekkür edecek ve kendini tanıtacaktır. Ayni akşam sevimli artistin oynamış olduğu filmlerden çok beğendiği bir film de, ekranda gösterilecektir. Sinema fiatlarmda zam yoktur. Yerler temamen numaralı ve şimdiden satılmaktadır. Tel. 40690 filminden Ispanyol ve Meksika şarkıla- kendi filimlerinin en parçalarını taganni ede- eyi a gelen FR-“O'L“1'R ŞİK SİNEMADA gösterilmekte KARIM BENİ ALDATIRSA Bugün ve yarın son günüdür. Görmeyenler için son fırsat, Bu günkü program ISTANBUL, 1200 m. 20 - 20,30: Osman Pehlivan (Tanbura) 20,30 - 21,30: Hafız Ahmet B. saz 21,3 - 22,30: Orkestra, Ajans ve Borss haberi sanat ayarı, 20.10 : VARŞOVA, 1411 m, 13,10 : Plâk. 'lâk, 18: Plâk. 20.16: “nin EE BUDAPEŞTE,550 m. 18.35 : Piyano konseri, 1950 : «aletle takımının konseri, 21.20 : Ernest Doh- nanyi'nin idaresinde opera orkestra#i 22.45 : Haberler. Sonra : Belâ Raez Sİ" gan takımı, 24 : Ligan musikisi, PALERMO, 538 m. 2115 : (Dansöz kntya) isimli Gilbert'if opereti. MÜNİH, 532 m. 21 : Radyo orkestrası (Şarkılı). 23.50 » gece konseri z SUAN; 517 m. li 21.05: Tml Gerim operet 20.25 : orkestra konseri, © MİLANO - TORİNO - FLORANSA 20 : Haberler. Pi ©“ Biabarları Pik. 2.5: part ml AE PRAG, 487 m. 21 : Karışık neşryat, 231.20: Şarkılı mu” ski ve karışık neşriyat, ZÜRİH, 459 m. 2145: «HÖLLİSCH GDLDa isimli Bittner'in operası, ROMA, 441 m. 21.20: Şarkılar, BÜKREŞ, 394 m. 2235: konseri. Arkadaşlar bu, a er meydanıdır Gençleriz biz yurdun istikbaliyi FİNK gider birim Şal Çelikten yaratıldı kolumuz. Kudretin timsaliyiz. hamail vardı. Bu hamsilin ucunda ga rip işaretlerden yapılmış bir madal yene ; “ri varcık genç çi uzun boylu tıknaz kara £* genç o- turuyor, orta boylu, gür saçları şakak larmdan Üstüne taşmış bir genç te asabi msabi dolaşıyordu. kalın perdeler kaplı- yordu. Yerde halı yoktu; yanan lâm- balarm ışığı, iyi parlatılmış ceviz par map ziyade büyücek salon üyücek bir denilebilecek olan bu dört duvar ara sında çoktan başlamış bir münakaşa- nın devam ettiği anlaşılıyordu. Dola- şan genç, kıvırcık bıyıklı zabitin önün de durarak hiddetle: Umumi müfettişlik buna mani olmalıdır. « diye söylendi - Yoksa iti- raf etmeliyiz ki bu beklemediğimiz bir tehlikedir. — Olabilir.. Fakat tekrar ediyo. rum, ben umumi müfettişi böyle bir teşebbüse tahrik edemem. — Neden? — Bunun iki büyük mahzuru var- da ondan. Evvelâ eğer Hüseyin Hil i Pş. “Bu taburları göndermeyiniz!” esasen kendisine itimatsızlık gösteren padişahı büsbütün şüpheler dirmiş ve bize pek lâzım olan bu ada” mim azline sebep vermiş oluruz. İkin” ince ki üyük bir ha“ elli tabur sevkedildiğini göreceğiz Halbuki ben pek iyi biliyorum ki İz mirden gelecek taburları biz kolaylık la çelebiliriz. — Nasıl kestiriyorsun bunu? Ha” yallerle kendimizi avutacak vaziyeti? olmadığımız meydandadır. Zabitin yanında oturan kara gözlü genç te bu fikre iştirak etti: j Enver.. Boş avlanmak iyi bif sey olmaz. Kıvırcık bıyıklı zabit artik soğuk” kanlılığını muhi işti, As“ za bi bir tavırla ayağa kalktı: (Devamı var)