9 Nisan 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

9 Nisan 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

nen nz İM gililliyet Asrm umdesi “MİLLİYET” ör. 9 NİSAN 1933 İdarehane : Ankara onddesi, 100 No. Telgraf adresi : İst Mülüyet Telefon Numaraları: Yel iler Müdürlüğü : İdare ve Matbaa £ ABONE ÜCRETLERİ Hiyetimi kabul etmen. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy rasat merkezinden aldığımız. malümata sararan bugün hava kismen bulutlu olacak rürgür şimalden esecektir. 8-438 tarihinde hava tesiyiki 700, ha- varak en fazla 13 en ax 6 derece idi, Bayramda! Bayram eğlencesi, bayram yeri denince aklıma şu hâdise gelir: Bilmiyorum, dokuz mu on mu yaşımda idim, Üsküdarda. oturu- yorduk. O zaman Üsküdarın Bay - ramyeri Karacaahmetten biraz ile ride (Bitli Kâğıthane) denilen Harmanlık meydanında kurulurdu Beran yağmurlu ve Karacaah- met esi yayan geçilemiyecek kadar çamurlu idi. Harmanlıktan bir > bindim. Eşeğin kolanı İ- yi sıkılmamış, semer ka, ladı. Ben yeni ayiasild ii rımla çamura düşmemek için eşe- ginboynuna sarıldım, o zamandan beri kimsenin boynuna böyle can- dan arıldığımı bilmiyorum. Bizim çocukluğumuzda ra eğlence olarak atlıkarmca ile âdi salmcaklar vardı. Sonraları bu âdi salmcaklar kayık salmcak de- Dilen kazalı şeylere yerini terketti. Zaten insanlık nerede kaza ve teh like varsa oraya koşar. Bu bayram şöyle hakiki bir bay- cam yeri görmek için dolaşırken te deler, Arabistan frstığı, sakız leble bisi, çukulata, aşureler, renkli renk li entarili kız çocukları , Eyüp ©- yuncakları falan.. Atlıkarmca da var. Yalnız bir kötüsünü daha icat stmişler. Şu gergin tel üzerinde ka yan makara ile çocuk kaydırmak. Da ü rider bakarsanız bu Oyununda üç çocuk lanmış. Bunu beğenmedim. > mk ... , Defterdara, Edi gittim. Birkaç arkadaş şöyle bir ge zinti için tramvayla Edirnekapısı- na gitmiştik. Kapıdan çıkıp ta Ha- liç tarafına dönünce bir geniş cad de var, aşağılarda bir yerde bir be İrdiye levhası buranın (Savaklar caddesi) ol ma in lskları çınlasın mektupçu Osman Beyin yariz Deticesi midir bil mem... i tuttur ladik sörlere müvasi iel ye! İniş biraz hafiflemeye başla. dığı bir yerde bir Türk, bir Rum, bir de Yahudi mezarlığı vardı. Ha tırıma Cemiyeti Akvam geldi. Bil. hassa can çekiştiği şu İndiğimiz yolun Halice doğ- ru gittiği denizin görünmesinden anlaşılıyordu. Lâkin Halicin nere- sine indiğini öğrenmek istedik, O- ralarda dolasan on beş, on altı yaş larında bir hanım kıza sorduk. Yabancı olduğu için bilmediğini E MAKE Aşk, — Arkadaş! Delâlet ettiğin namze- din en ufak hiyanetinden mes'ul ola- bileceğini düşünüyor muzun? — Evet arkadaş! — Arkadaş! Bu nevi mes'aliyetle- rin cemiyet ni: delil izamnamesinde, mevkiinde bulunan arkadaşlara da şa mil addedildiğini unutmuyor musun? — Unutmuyorum arkadaş! Tavsi- ye ettiğim vatandaş merttir, cesurdur, temiz kalplidir. Reis son bir sual sordu: — Namzet, merasimden sonra ana Baba bir mi olacak, yoksa yalnız be- ba tarafından mı kardeş olacak? — Yalnız baba tarafından. , Demindenberi hareketsiz duran sağ taraftaki Kur'anı kılıfından çıkararak açtı; Arâh Beyin önüne koydu. dik ama, ben sana ondan bahsetme- miş miydim? Evli olduğunu, kocası dargınlığımızı söylememiş miydim? Genç kadın: “onunla da mr dı sın7,, diyecekti. Fakat kendini tut. - aten dargınlığımız seninle e evveli. İzmire gitmiş ler, orada yerleşmişlerdi.. Atafet “-k- — Kaç yaşmda var? — Benden bir iki yaş büyüktür. A- afet kocası ile gitti. Ben kendisine kızmadım. Ne de olsa kocasıdır. Bir koca ne yaparsa ka- dın onu haklı görmelidir. Azmi Raif bu son cümleyi bir az hissettirerek, kelimelerin üzerine ba- sarak söylemişti. —Kocası ölmüş, fakat Atıfete bir bu halde, pek aerkl: bir şey olur, Evini satıp, buraya İstanbula gelecek. Ben- den başka da akrabası yok. Diyorum ki, gelsin, bizimle beraber otursun. Samiye, akraba da olsa, eve gire- cek bir yabancının vereceği rahatsrzie- ğı düşünecek kadar hodbin değildi. Zaten kocasınm arzularma karşı gel- meyi de hiç bir zaman hatırından ge- girmemişti. & — Pekâlâ Azmi, nasıl istersen, öy- Te olsun, dedi. ».. Atfet on beş gün sonra gelmişti. Evin yeni misafiri Samiye üzerinde hiç te iyi bir intiba bırakmadı. Çir- kin, küçük, yeşil gözlü, hain bakışlı zayıf bir kadındı, Fakat Samiye gene onu, kotası öl- müş, yuvası dağılmış, betbaht bir ka- dım olarak kabul ediyordu. Onun da kimseyi fazla rahatsız etmemek için gey itina da Samiyenin dikkati. Merhamete ve iyiliğe daha mey- yal olan Samiye, yeni misafirin istira- ———— söyledi. Biraz ileride bir kadıncağız otu- ruyordu, ona sorduk. Cevap verme di, tekrar ettik gene cevap verme- di, bakışından anladık ki; kulakla rı ve gözleri has i. Biraz daha yürüdük, bize karşı gelmekte olan bekçi kılıklı bir ada ma sorduk. — Bilmiyorum.. dedi. Şaşılacak şey. Bir parça daha aşağıda ve artık mahalleiçi biryerde yaşlıca bir ha- nım bize karşı geliyordu. Ona sor- duk. O da: — Bilmiyorum.. dedi. Bizimle beraber yürüyen birisi (bilmiyorum) dese doğru olabilir. Lâkin bize karşı gelen bir adam nereden geldiğini bilmez mi?. An- laşılan bu taraflarda yol göster- mek ayıp! Eskiden (sevaptır!) di. yerek bir sürü medeni ve içtimal vazifeler yüklenen hakımızda gali ba o kaygu da kalmadı. Bu satırları yazmadan biraz ev- vel gazetelerde bir İstanbul reh- beri yapılmakta olduğunu gördüm. Şu rehber çıksa da insan yolunu bulabilse!, FELEK Bütün okuyucularıma ve okuma yıcılarıma hayırlı ve ramlar dilerim, F. DONYA Kin, Folilika ve Kan. Müellifi: Nizamettin Nazif — Elini Kur'ana bas! Agâh Bey, sol elini Kur'ana bastı. Bir elini de buna bas! gâh Bey sağ elini de işaret edilen yere, yani Karadağ ü tüne basınca reis, tıpkı bir | ağırceza mahkemesi hâkimi gibi, boğuk bir se8- , — Cemiyetimizin nizamnamesine riayet edeceğine, Osmanlı milletinin hürriyet için aştığı mukaddes harpte " Refer gibi çalışacağma, gaye- hiyanet edenlerin dü; ve emiyet arkadaşlarının her zaman za- | hiri ve yardımcısı olacağına, ve eğer hiyanet edersen elini bastığın taban- <a ile katledilmöğe, Allah, namus ve vicdan huzurunda yemin ediyor mu- sun? Tahati için pek hassas davranıyordu. Fakat Afet daha geldiği gün, ken- disini Samiye ile şöyle bir kıyas etti. Bu kadın kimdi? Fakir bir ailenin kı- z.. m şimdi aaa temin ettiği şaşaa içinde pırıl piril yanıyor. Bu kıskançlık hırsı yavaş yavaş damar larını tutuşturdu. Kalbind. öy le alevlenmişti ki, bir fırsatını bulup intikam ulmağı bile aklına koymuştu. Artık ikisi de ayni hedefe çıkan i- ki türlü hattı hareket takip ediyordu. Bir taraftan Azmiye azami ( hürmeti gösteriyor ve hiç bir şeyi eksik kalma. sn diye evin içinde dört dönüyordu. Adeta Samiyoye iş bırakmıyacak ka- dar gayret gösteriyordu, Fakat bu hür met ve gayretin içinde de Azmiye acı yer gibi hal ve tavırlar takmıyordu. Azmi hürmeti anlıyordu. sıfatile kendisine hürmet tabii buluyordu. Fakat merha- met neden? Demek acınacak bir tara- fı var da ondan.. Artık ondan son. ra kendi rahatı da kaçmıştı. Artık her gün pususunun üstünde bir adam gibi daima müteyakkız, gündelik hı nın en küçük hâdiselerine dikkat edi- yordu. o Yakın bir felâketi bekler gi- bi acayip ve rahatsız edici bir intizar içinde yaşıyordu. Diğer taraftan Atıfet te Samiyeyi gizli, hiç belli etmeden, fakat sıkı bir tarassut altında bulunduruyordu. Ken disi namus bahsinde mütcasarp olmak- la beraber, daima başkalarının na- musundan şüphe eden (bir kadındı Zaten daha eve ilk gel ün de Samiyeden şüphe etmiş! yertutan bu şüphe ile Sı konuştuğu bir adam olal zari olarak, kat'iyetle hükme! kat bu kanaati maddi delillere istinat ettirmek lâzımdı. İstanbulu görmek İstediğini söyliyerek, drşarıya çıkar ve | Samiyenin gidip gelişlerini | tam bir bohçacı kadın maharetile takip eder. di. Bir müddet hiç bir şey keşfedeme. di. Yalnız bir akşam, (saat yediye doğru hainane bir sevinçle eve geldi ve Azminin evde olup olmadığımı sor- du. Azmi evde, odasında çalışıyordu. Hemen odasına koştu & ve güya ona ne kadar sadık olduğunu bin bir de- reden su getirerek anlattıktan tesadüfen gördüğü bir hâdiseyi anlat. t. Azmi evvelâ hayrât, sonra hiddet. le gm dinledi: © — Ne diyorsun? i keledi. © va vi — A,a, a! Üstüme iyilik (sağlık. Gözümle gördüm ayol! Delikanlanm | biri otomobilde bekliyordu. Bu geldi, delikanlınm yanma bindi: Kucaklaş- tılar. Sonra otomobil etti. Azmi elini boğazıma götürdü, Bo- fulacak gibi olmuştu. Atfet içinden: — Amanm, şıllığı ne kadar sevi- yor, diye düşünüyorda. . Tam o sırada kapı çalındı. Samiye içeriye giriyordu. Azmi hemen yerin- den fırladı. Birden bire şaşkım bir ha le giren karısma bağırdı: ke; gözlerile görmüş. Otomobi siniz, kucaklaşmışsınız. — Allahım, ne büyük iftira! diye- bildi. Hemen odasma koştu ve bir resim alarak geldi, Atıfetin bürnuna uzat ie: — Bu adamdı değil mi? Bu defa Ahıfet şaşırmıştı. Resmi ta- madığı için — Evet, dedi. — Peki ama, bu adam behim kar- deşimdir. — Sen kardeşimle de Söyle buna, benim ka görüş” mek hakkım değil midir? Azmi işin böyle oluşuna 6 © kadar Ri kucakladı: a kardeşinse,, elbet, arada bir kardeşini görmek senin hakkındır. Samiye beni affet. Ben nden bir an bile şüphelenmiş değil- lim. Atıfet yerlere geçmişti. Gözlerin- den yakicı kin yaşları aktı. Buna rağ men: : — Sevincimden ağlıyorum, dedi, - dargınam. — Ediyorum. 4e elini uzattı: — Muvaffakıyetler temenni ede Tiz, Vatana Faydalı olursunuz inyal Bunun üzerine Cemal Bey tekrar arkadaşının koluna geçti. Odadan mıyi dı. cemiyete girdikten sonra en Cemal Bey sözlerini mendille ağlamak ihtiyatında mendili ancak bir kaç bulunmuş. sokağı dönüp dolaştıktan sonra karanlık bir köşe- de açmıştı. Ertesi gün Posta Telgraf Başkâtibi Talât Bey, kışlaya yakın sokaklardan birinde iki katlı küçük bir evin kapı: sından çıkarken yüzbaşı rütpesinde, çok kalın kaşlı ve temiz £ bakışlı bir zabitin omuzuna vurarak; — Namuslu adamdır. Namuslu a- e... —— Geçti ama nasıl? | — Bayramı nasıl geçirdiniz? Herkes gibi ben de sizden bunu 80- rayım. Alacağım simdiden d Hâlâ kendime gelemiyorum. Şakakla- bir ağrı varki. . Orada bizim ihtiyar Akşam dönüşte bir çal- | ledik. Orada adam akıl «ökülmüşüm. — Bayram bizim neyimize # bira- der!.. Dört gün bayram, evde can $8- kıntısından iskambil falı açtım. İ — İzmitten teyzem gelmişti. Biraz | gramofon çalıp kadmcağızı eğlendi- | relim dedik. Aksilik bu ya... Çat diye | zembereği kırıldı. İ — Bir çok yerler dolaştım ama hiç eğlenmedim. — Çocukları sinemaya | göl Tesadüfe bakın., “Cebi delikler” mi varmış. Onu seyrettiler. İ — Bizim küçük salıncak diye tuttur. | du. Karagümrüğe Okadar & götürmeğe mecbur oldum. | Bana bakma azizim. Malümya, | hergün bayram demişler. irinci günü kurban eti arama- | gelenlerden nefes alamadık. İkin- ü misafirler sökün etti. Üçüncü günü bizimki hastalandı. Dördüncü günü de ben kafayı vurdum. — Ab, hele bizi sorma bizi. Öyle bir kara bayram geçiriyorduk ki.. Az kalsrm yavrucuğum otomobilin altın- da kalıyordu. — Üç arkadaş tatlı tatlı içiyorduk. Bir de bakalım ki sant 10 olmuş. Göz göre kaçırdık vapuru.. Hadi eve bir telgraf, . . Ertesi sabah ilk posta ile döndük ama bizim kaşık düşmanında göz yumruk gibi.. Surat bir karış. | — Fakirhanede şöyle ufak bir top- lantı yapalım dedik. Azizim ne der- sin, altı kilo inhisar rakısı bana mi- sn demedi! — Gelgitten eğlenmeğe vakit bu- lamadık ki., Bayramda dört gün biz başkalarma, başkaları bize, geceli gündüzlü taşmdık durduk. — Boğaziçinde vapurla | şöyle bir lâm - elif çevirdik. İşte görüp görebil 'diğim rahmet bu oldu. Bu cevapları bir âraya getirirs bayramda İstanbulun nasıl eğler ni kendiliğinden bulursunuz. M.S. | RADYO | Bu günkü program ai 1200 m. 18,45 - 20: Orkestra 20 - 21,30: Heyeti Bedayi m. 21,30 - 22,30: Gramofon, Ajans, borsa haberi sant ayarı, ANKARA, 1538 m. 12.0 ; Ankarapalastan, 18. sAlatarkasaz, 1845 : Gramofon. 1920 : Alaturka saz 20.10 » Ajan» haberleri ve hava raporu. | ASE Şarkaar bi İĞ gor ve opera ileri (Herbert Yansen). 21,35: Yay konseri, 22,05: Neş'eli neşriyat (Gerd Fricke ile). 23: Haberler v.s. 24; Berlin'den: Grassman orkestrası. BUDAPEŞTE, 580 m. 19,20: Ruhi musiki (koro Monolog (Plâk ile). 2105, | 20,20: z a De piyes, 23,45: Sigan ve (Patria karinosundan). VİYANA, 517 m. 18,25; Avusturya — Çekoslovak fut- bol maçının neticesi ikinci los- me — Stadyondan nakil), 19,20: Gitar takımı tarafından oda musikisi, 20: Re- | gina Ulman (kendi eserlerinden). 20,45: Emanvel Liszt tarafından şarkılar hafif havalar. 21,28: “Da: Thuringer Spiel Von den zehn Zungfrauen” isim li musikili temsil, 22,35: Julius Her- mann orkestrası, ROMA, 441 m, 21,5: “La donma perdutta” isimli opereti, MİLANO - TORİNO - FLORANSA 22; Milâno Skalasından “MİGNON” ben kardeşin olduğunu ne bilirdim. O zaman Azmi eve giren sığıntı. ya döndü: ; li — Sen buradan çık, dedi, ben sa- na başka bir yer bulurum. Bir daha da buraya gelme. Benim gibi bir a- dam aldatılır mı hiç? Bu Çarşamba e Biletler ARTİSTİK Bütün İstanbul CLARA L Iı çı filminde © erkeklerin Yeni neşriyat Mülkiye mecmuası Mülkiye Mecmuasının 24 üncü sayı sı kıymetli münderecat İle çıkmıştır. Bu nüshası ile ikinci yılmı ikmal eden En eğlenceli seyahatler ve en kıymetli eşyalar Fenerbahçe Eşya Piyangosu Satış: Milli spor Zeki Riza mağazası ve Milyon yolar GLORYA inene ve meşur tenor DON JOSE MOJİCA'nn KONSERİ şimdiden temin edilebilir. ve 209 kuruştur. 13 Nisan Perşembe akşamından itibaren SİNEMASINDA halkının beklediği ve her zamandan daha güzel, daha cazip ve ir sehhar görünen İlk sözlü ve şarkılı temsili muhteşemi nazarı hiset'ni celbe tecektir. Mülkiye Mecmuasmı okuyucularımıza | tavsiye ederiz. Hazin bir ölüm Eski gazeteci arkadaşlarımızdan Ah met Şükrü Bey bayramın birinci gecesi ölmüştür. Ahmet Şülerü Boy uzun müddet Va- kit refikumızın idare müdürlüğünde ve | eski Sonsaat'in sahipleri arasında bulun- muştu. Son zamanlarda Sanayi ve Mandin Bankası mfettişlerinden idi, Cenazesi bayramın ikinci günü evim den kaldırılarak Merkezefendideki aile kabristanma defnolunmuştur. Şükrü Bey otuz üç yaşlarında ve çok yi bir arkadaştı. Toto ATANSİADE Moda ticarethanesi; yeni modellerini 10 Nisan pazartesi gününden itibaren Acentası ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfamla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpauyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon: Beyoğlu 4886. lüce bir de “tahsisat” alırdı. Yalnız bu kadar mı ya?.. Reji idaresi de dan beye her ay “vafi miktarda horoz sesi işitmemiş nevinden altın” sunuyor. du. Ya el altımdan çevirdiği dalaveteler, işlettiği kumarhaneler, kazancı bol mey dat idaresinin müstebit ri ü bükümdardan daha hararetli bir taraftarı bulunuyor. lardı; ve merkez kumandanlığı dairesini Yıldız sarayından beter bir bale sokmuş. Nüztm bu işi o kadar canla başla ya- zah Binbaşı Enver Beyin eniştesi bulunuyor lardı. Ve Nâzun bu gençten müthiş su- rette şüpheleniyordu. z | . : n İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta munmelesi İcra eyleriz İ Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. MP> Tel: Beyoğlu : 4887 1488 Sizlerindir. sinemasında Fintlar 75 - 100 - 150 (0725) O W un e takdirini ve kadınların 11718) Beyoğlu'nda İstiklâl caddesinde tramvaylar yürüyemiyor! Acaba ne var? Söyliyelim; SIK SİNEMADA gösterilmekte olan ilk Türkçe sözlü ve şarkılı operet Karım Beni Aldatırsa halinden sokaklara taşıyor. | (1705) GARY COOPER ve TALULA BANKET Heyecandan sarsılacağınız fransızca sözlü büyük “filminde misilsiz derecede güzel bir eser yaratmışlardır. Pek yakında: ELHAMRA sinemasında (1719) kulaklarını dört açmış bulunuyordü Mustafa Kemal, Cemal ve Hakkı Bey” leri, bilhassa Mustafa Kemali gayet sık bir nezaret altında yaşatıyordu. Bu ge" zabit Abdülhamidin yaverine pek ko” kunç gözüküyordu. Selâniğe yeni bir 28 bit, bir muallim veya münevver bir (Devamı var) (1) Yüzbaşı Rasim Bey, bilâhar” Abdülhamidin muhafızı olmak. Şimdi ik Millet Meclirinde Öğ Cemiyete girenler onun evinde edilirlerdi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: