gitlilliyet 3 NİSAN 1933 Idarehana : Ankara eaddesi, 100 No. Telgraf söresi < İst Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 2491 Yası işleri Müdürlüğü : © 24919 İdare ve Matbaa * 24310 n ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Harigiçin Bali 3 Vm Ağ ri e HES, ME Gelen evrak geri verilmez.— Müddeti edilir. İiyetini kabul Tayyare ilel.. Bilmiyorum, belki başka bir ar. kadaş başka bir yerde tır. Zannetmesin ki; ondan görüp te burada tekrar ediyorum. Aklı. ma geldi. Benim gibi herkesin de aklına gelebilirdi: Meşhur Bektaşi Şeyhi Nâfi Baba merhum bir arife günü elinde bir büyük torik balığı ile giderken e- bibbasından birisine - rastgelmiş, hoşbeşten sonra ahpabı sorar: b Baba Efendi! Âlem koyun a- ırken, siz torik ğı almış bu ne hikmet? > > Baba cevap verir: 7 ve bu sene sırat köprü- sünü babren geçeceğim. . Nâfi Baba merhum bugün sağ olsaydı da sorsalardı; — Baba Efendi! geçeceksiniz? , , Mu $u cevabı verirdi: — Erenler, Kurban © parasını Tayyare Cemiyetine verdim. Sıratı havadan geçeceğim! Ö dürmek ihtiyacıt,, ç Aman! Sakın beni kan içmek | istiyen bir nevi (Düsseldorf) kati- li zannetmeyiniz. Ben yalnız bir | ufak müşahede yapacağım. . Haa iyor ki; insan öldür 14 meek, muharrirlerin, sinemacıların ? elhâsıl kariha sahiplerinin hayalle | rinde olduğu kadar kolay değildir. İnsanlar her hangi bir işi halletmeğe birinin mâni ;örürlerse onu yoketmek is- terlerdi. Tarihteki bir sürü siyasi cinayetlerin sebeplerini tetkik e- dersek bu neticeye varırız. z. Bu itiyadı medeniyet ve kanun ivvetleri yavaş yavaş | kaldırdı. Yalnız nimmedeni kavimlerde, ka- bilelerde tesadüf ediliyor ki; buda devede kulak, Lâkin muharrirler Te itiyat bakidir. kandökerler. Şükrediyorum ki; ie bu itisafı yalnız kendi eser- har Zaten meral ale aye #seri bitiremez ve bir sona beğ; yamazsa cinayete © ri çoktur. Bu hafta filmde üç muhtelif öldürmeden işi bitiremiyor, nn kğ male naristleri adam öldün ai ve te medersek çoğu sanatini / terkede. ve ve şükredelim ki; biz bun. 100 Hrahieleri, Sıratı ne ile ikiz. Kalp 100 liralık meselesi zabıta, Milliyet in edebi yormanı: 67 Adalet keşfedememiş saydım, hilkatin en eski, fakat daima tazeliğini muhafaza eden en büyük bir tarihi hakikati, hep tahrif olun muş şekilde, tarih ilminin ebedi bir hacaleti olarak asırdan asıra intikal edip gidecekti. kedilmiş olan bu kitabeleri, aynen ter. cüme ettim: leyman adaletin tevziinde eş- sizdi. Bunun için ne 14812, ucra köyler- de, ne kalabalık şehirlerde kavga, gürültü olmayordu. Kimse kimseden şikâyet etmiyordu. Kimse kimseden davacı değildi Süleymanm yüksek o mahkemesi, metruk bir ambar gibi, sessiz ve me- yus duruyordu. Eğer nöbetçiler, 2a- bitler ve neferler olmasa, mahkeme kapısmı örümcekler büsbütün örüp gideceklerdi. Bu hal Süleymana fütur veriyor- du. Adaletini sek sık isbat edememek, onu şifasız bir nevmitsizliğe düşür- müştü, Hemen her gün nöbetçilere soru- — Hiç bir davacı yok mu? Nefer- ler boyunlarını büküyorlar, kolları, omuzları düşük, yorgun bir sesle cevap veriyorlardı? — Hayır efendimiz, hiç bir dava- > | «ı yek. Süleyman, hiç sesini çıkarmadan uzaklaşıyordu. Mahkeme için kendi kendine le düşünüyordu: — Bu binaya artık ne lüzum var. Acaba kapılarmı kapatıversem mi? Fakat bin bir muvaffakıyetine a- lemi bayranlıklara düşüren adaletine şahit olan bu mermer sütunlu, altın tahtlı sarayın kapısını kapatmağa da cesaret edemiyordu. Bir sabah, mahkeme muhafızla- rından biri, soluk soluğa, Süleyma nın sarayma koştu: — Efendimiz, kekle bir kadın geli Süleyman kulaklarına O inanamı yordu: — Eğer yalan söylüyorsan, seni mahkeme kapısının önünde asarım. Fakat Süleyman, inanmamış görün- mekle beraber, hizmetçisini çağırmış” tı, acele acele giyiniyordu. O gün sarayından çıkarken şehir halkı, Süleymanın incili, sırmalı, ya- kut ve elmaslı harmanisini giydiğini görünce, şaşkınlıklarmdan, oldukları yerde durup, ağızları bir karış açık kalakaldılar, Çünkü Süleyman fevka- lâde bir hâdise olmadan bu esvabı giymezdi. Süleyman, arabasım kendi kulla- narak, debdebe ve ihtişamla mahke- meye gitmişti. Muhafızın söylediği gibi, iki genç erkekle bir ihtiyar ka- dın kapınm önünde bekliyorlardı. Süleyman, merasimi mahsusa İle tahtına oturduktan sonra, maiyetin- deki zabitlerden birine emir verdi: crları getirdik. iki erkek, Süleymanın kemeye iki er. tiyar kadın, çukura batmış göz- erkekleri süzdü, Sonra çıkık yı olduğu kadar halkı da işgal et- mektedir. Dün bir gazete müvez- zii arkadaşın: li di paralar çıkmış! diyordu. . Bu hafta da matbaada yevmiye alırken işçilerden birinin vezneye: — Aman beyefendi! 100 hiralık kalp para çıkmış 'diyorl. iz... dediğini söyliyorlar. Şirketihayriye ve © Seyrisefian gişelerine de 100 liralıklara dik- kat etmeleri hakkında emir — gel mişse de tramvay biletçileri henüz resmen haberdar edilmiş değiller- dir. FELEK MAKEDONYA Aşk, — Bir cemiyet mi teşekkül etti? (4) —Evet., — Niçin acaba? —Abdülhamidin istipdadından kur. tulmak için.. İ '—Ya,, E kimler var bu cemiyeti inde? inler va ayıya yanbul'daki büyük adamlardan bir çoğu Bun cemiyete girdikleri muhakkak. Fethi Bey son derece soğuk kanlı bir gençti. Öyle âni heycanlara kapılmaz, akıllı kanaat getirmeden kuru gürültüye papuç bırakmazdı. Bir İki saniye kadar düşündü. Sonra: e ayıp olmasın arma. —de- di— bu cemiyetin merkezi nerede dir? —Selinik'te.. —Bu olmadı işte, Istanbul'daki mü- Kin, Politika ve Kan. Müellifi ; Nizamettin Nazif him adamlardan bir çoğu cemiyete dâhil bu cemiyetin merkezi İstanbulda ein seve ga âmharp mamzedinin bu ân taz durakları. Ba safen Erika Her e Se Mem şen —Haydi haydi. Çıkar ö dö baklayı. Sri in bay istiyorsun daha ları söylemeğe elk olen — Fethi.. sen temiz bi iü » Selünikie BTM epele etmiştir. Bu cemiyet münevver sivil. ler arasmda derhal gı iş, sonra da orduya sirayet etmiştir. Şimdi biz ordu zabitleri mümkün mertebe çok sivri çenesini çarpıtarak, dişsiz #ğzi Ba açtı; — Damadımdan davacıyım. | — Mamadın hangisi? Yoksa ikisi de mi? e e — İşte! İttiham altnda kalan itiraz et Yanlış efendim, ben değilim, ö- tekidir. Süleyman, bir dakika durdu, dü- şündü. Kadına dönerek: i iyice anlat, dedi. kaldırıp yemin © rek, anlatmağa' başladı: — Bizim köyümüz, buraya beş sa- at çeker.. Bundan üç sene evvel, bu adam bizim köye gelmiş, kızımı ni- kâhla almıştı. Epey zaman bir arada geçindik.. Günün birinde damadım ortadan kayboldu. Nerede olduğunu bilmiyorduk. Bir gün nihayet bura- ya geldim, ararken gördüm, yakala- dım. Süleyman mazmuna baktı: — Sen ne diyorsun? ğ — Efendim, damadı olduğumu İs bat etsin, Kadın durakladı: — Insan kendi damadını olur mu? İsmi de Yeşun. Burada Yeşua atlı yalnız ben im ki... Süleyman öteki mazuna sordut — Senin ismin? — Yeşma! — Bu kadın senin kaynanan mı? — Hayır, öteki Yeşuaüım.. Zabitler verilen emri derhâl ifa ettiler, Süleyman, talıtın arkasındaki duvarda asılı duran, büyük, keskin palayı aldı; Bu kadın, her hâlde birinizin kay. manası. Fakat iliniz de inkâr ediyorsu suz. Bir yanlışlığa mahâl bırakmamak için bu hakkı aramızda paylaşmak mec- buriyetindeyiz. Şimdi ben, £ bu kadını ikiye bölerim. Bu suretle de hiç kimse. nin hakkı zayi olmaz, Süleyman bu mütemadi ipkârlar. dan bir netice çıkaramıyacağını an lamışt, Başımı ellerinin arasına aldı, düşündü, düşündü, düşündü. Fakat başını kaldırdığı zaman gözleri *e- vinçle parlıyordu. Zabitlerden ikisini ağırdı: — Şu kadını biriniz bir köletdan, biriniz de öteki kolundan tutunuz... Süleyman, palayı kadının başı zerinde vuracak vaziyette kaldırınca, erkeğin biri helecanla bağırdı: — Ihtiyara günahtır efendim, vur- maymız. O kadının damadı benim. tanımaz ü- li, İbtiyara da dönerek ilâve etti: — Haydi, al damadı da, bera berce köye gidin... Türklere geçecek sanatlar Türk vatandaşlarma tah: lecek küçük sanatlar ve işçiler ka- nununun tatbikatı, kolaylaştırıl- mak ve tatbikinde taaruz teşkil © decek tefsirlere meydan verme- mek için Ankarada alâkadar ve- kâletler mümessillerinden teşek- kül eden komisyon evvelki gün Emniyet işleri umumi müdürü Tev fik Hadi Beyin reisliğinde ilk içti- mam yapmıştır. Komisyona dahi- liyeden Hukuk Müşaviri Ekrem, ÇIZGILER Bm S7 GEREKEN Devlet Ş — Cümhuriyet devleti iktisat ve dil işlerile yakından uğraşıyor. Sanat ile de yakından alâkadar ol ması yüksek menfaatlerine uygun olmaz mı? B — Benim de kanaatim bu, Sa- nat eğlence gibi anlaşılırsa devle- ti hiç alâkadar etmez; bir “kıy- metler mecmuası” gibi anlaşılırsa devleti doğrudan doğruya alâka- dar eder. Yeni Türkiye'de dinin bıraktığı boşluğu, hars boşluğunu, ilimle beraber yalnız o sanat dol- durabilir. Ş — Sanatin devletleşmesinden ne anlıyorsunuz? B — Bütün sanat müessiseleri, birer birer devlet evi yapmayı. | Balet heyeti hâline gelen bir şehir tiyatrosu, evvelce (tedrisatından kaldırılan alaturka musikiyi tek- | rar koymak isteyen bir (o musiki | mektebi, Tahir puselik ve suzinâk | terennüm eden bir radyo şirketi | Hiç biri devlet müesse: değil; ve devlet maksadına, yâni millet ve insanlık harsma doğru- dan doğruya hizmet etmiyorlar. ret, Nihavent, taklit fe- na mi?” diyecekler. Cevep verme- miz lâzım. ruz: balet ibtiyacı | i, hemen hemen ferdi bir ihtiyaç; Alaturka havalar tari- hiyen mürteci, romantik bir ihti- yaç; radyonun sketch'leri akşam | keyfi yapan tok adamın hazım ve gülme ihtiyacı. Bunlara millet sa - natleri denilebilir mi?! Ş — Hakkınız var; meselâ rad- yo Türk demokrasi ve cümhuriyet harsini yükseltmek Türkleri daha iyi çalıştırmak için cihantutan bir dür. B — Nasıl ki trajedi, dram ve | ağır komedi de (ayrı cinsten bir kültür vasıtası, tiyatro sadece“bir mektebi edep” değil, milli tekâmü- lün şartıdır. | Ş — İşte o zaman Maarif Vekâ- leti hars ve medeniyet yayan bir vekâletin tam bünyesine sahip o- lacaktır. İçerisinde ilk, orta; yük- sek gibi idarelik daireler yerine | üç teknik dairesi görülecektir: i- | Jim meslekleri dairesi, iktisat mes- lekleri dairesi, sanat meslekleri dairesi, B — Gerçi bu haylı büyük bir iş fakat yeni Türkiye'ye vücut ver- mek kadar büyük değil. $ — Ölü bir hayale göre sanat- kâr hafif adam tipidir. Yalnız ye- ni sanatkâr geniş şapkalı, plastron boyun bağlı, emperiyal sakallı a- dam olmaktan çıktı! B — Nazmi Ziya'nın bir sö hatırlıyorum: ressam, o da şünücüdür. İçtimai fikirleri olma- yan bir adam, ressam değil ya nak- kaş bile olamaz! $ — Sanatkârda cemiyetlik bir kafayı yapmak için? B — Daima o vasıta: Darülfü- nunluk bir kültür. $ — Ah! derhâl bize itiraz ede- cekler; “Çallı İbrahim de kuvvetli bir sanatkârdır; cehli kuvvetine engel olmuş mu?” diyecekler. B — Çallı cahil değil, mektep- sizdir; hele mektepli cahillere hiç dam olsaydı“Çallı” olmaz «İbra- iktısattan sanayi Umumi Müdürü Recai, Gümrük ve İnhisarlardan Hukuk Müşaviri Cemil, Ziraatten Umumi Müfettiş Naki, Hariciye- den Umumi Müdür Emin Âli Bey- ler ve Nafiadan bir mümessil da- hildir. Komisyon tatbik için esas- ları görüşerek mutabık kalmıştır. Bu esaslar bir tamin ile tebliğ edi- lecekti; | | e hiç | benzemez! Çallı kültürsüz bir a- | | | him» kalırdı! Mektep lâzımdır; bayatın hususi müsaadelerinden istifade ederek kendi kendini ya- ratan bu orjinâlleri umumi ve res- mi şartlarla yetiştirmiye çalışmak için lâzımdır. $ — Bir de işin ped: var; bunu o kadar mi Safsata yaparak diyorlar | fakiyetsi Tüyler ürperten sah- neleri ve insanı deh- şet içinde bırakan heyecanlı bir film, gösterecektir Akıllara hayret verecek derece- de muazzam... Sesli sinemanın en büyük harikası... Milyonlar sarfile yapılan şaheser... EİD BİRİNCİ YETİ PİLLE IT TE EE Arkadaşlık - Sadakat - ve heyecan Fransızca sözlü film. Davet Amerika sinemacılık sanayiinin oen yüksek eseri olan SEMA DEVLERİ filmi yarin saat 11 de şehrimiz Mat- buat erkânma gösterileceğin- den sinema ve film müessese- müdirlerile davetiyesini haiz zevatın teş (1479) leri sinemamızın rifleri rica olunur, Yıldiziarın yulcuzı olan DOLORES DEL RİO ETUAL SİNEMASINDA, CENNET | PERİSİ filminde büyük muvaffakiyetl »r kazanıyor. (1454) muallim yapamaz. Bunada cevap verelim. B — Eyi öğretme usülü h yapmak için bir vasıta de- ğildir; iyi usül iyi veya kötü mü- rebbinin iyi tesirini sonuna kadar götürmek, kötü tesirini de sonuna kadar azaltmak için bir vasıtadır. | Metot sadece (o tekniktir, Bugün Türkiye'nin her tarafında Güzel Sanat Akedemisinde resim peda- gojisi öğrenmiş olan genç resim hocalarile bu pedagojiyi öğrenme- miş olan eski resim © hocalarının farkı göze batıyor. Eskiler hâlâ “mukaddes mahrutlar” ıı çiz: yorlar ve bumda inat ediyorlar; ye- ni resim muallimleri cümhuriyet çocuklarına biçim ve renk dünya- sında yaratıcı şahsiyetler veriyor- lar. Rejimin ihtiyacı hangisinedir? Pedagojinin ve metodun muvaf- e iğ neredir? S — Yalnız bu vadide çok yazı yazmak lâzımdır. SL B — Gerçiben yazdım ve söy- ledim; nihayet bir fikir kazana- : Şimdi kimse resmin, mu: inin ve tiyatronun aleyhinde b lunmıyor. Ancak itiraf edelim fikrimiz henüz Alfred Fouillöe" “idöe— force” dediği acanlırf kir» değildir. Canlı— fikirler di şünülmez, yaşanır! Yaşamak, b mantık mevzuundan daha kökl dür, iradeyi sarsan bir şeydir. arkadaşın cemiyete girmesine çalışı- yoruz. Askeri kuvvetin muzaheret edeceği bir ihtilâl kolaylıkla muvaf- fak olabilir. Kesriye taraflarında t0$- kilât yapmak vazifesini de sana ver- meyi düşündük. İşin açıkçası budur. Muvafakat ediyor musun ?Etmiyor mu sun? Ediyorsan askeri teşkilâtın mer- kezi Manastırdadır. Seni de kadroya ithal ediveririz, olur biter. Fethi Bey güldü: — Hah şöyle. . İstanbuldaki nazır- ların cemiyete dahil olduklarını söy- lediğin zaman ürlenüştüm. Hiç istib- dadın adamlarile istibdat devrilebilir mi? Fakat madem ki hakikat bu mer- ke Bu dakikadan itibaren be- imi deftere kaydedebilirsiniz. Teşkilât yapmak meselesine gelince, burada bütün kuvvet benim bölüğüm- dedir. Yanımdaki zabitleri imale et- tim mi korkulacak bir şey kalmaz. Bir iki gün sonra bir başka zabit te Ohri kasabasında bazı zabitlerle tav. la oynıyarak, gevzelik ederek günü Ge fir kalmıştı, , Ayni zabit kaza kaymakamını da ziyaret etmişti ama aralarında ancak " kısa muhavere cereyan edebilmiş- Zabit: — Söyliyeceğim arı muhafaza ©- deceğinizi namusunuzla temin eder misiniz? — Evet. — Selânikte bir gizli cemiyet te- şekkül etmiştir. Bu cemiyetin hedefi askeri bir isyanla Abdülhamidi devir- mektir. Bu cemiyete aza olmayı, bu cemiyetin talihine iştirak : bul eder misiniz? — istibdadın devrilmesine çalışan- larin her zaman beraber olacağım. Yalnız, ben burada hükümetin nüfu- zunu temsil eden bir kaymakamım. Ohride teessüs edecek her hançi bir ihtilâl cemiyetine müzaheret edersem © ihtilâl cemiyetine girmiş olmamdan daha fazla istifade görüleceği | mu- hakkaktır. Ben göz yumarım, arzu da bâsil olur. Bir kaynaşmadır başlamıştı. Üçün- cü orduda genç 2 d ya komitecilerile çarpışa çarpışa içle- rinde doğan savlet ve hareket ihtiyacı yavaş yavaş muayyen bir hadde doğ. Tu teveccühe başlamıştı. Abdülhamit Hükümetinin biribirini velyeden ahmaklıkları bu kımıldanışa biraz daha gayz, biraz daha şuur ve- riyordu. İstanbul hükümeti, orduyu ihmal ediyordu. Zabitler murabahacı Yahu- dilere maaş kırdırarak geçinebiliyor- lardı. Hem geçinmek te ne demekti? Ancak iktisadi sefaletlerini kalafat edebiliyorlardı. Saray büyük rütpele- ri, nişanları, ve her şeyi yalnız imti. yazlı sınıflara © mensup toy ve cahil gençlere; kocamış, bunamış ihtiyar- lara bahsediyordu. Hele neferlerin sefaleti. bu yürekler acısı idi. lek, sak sararak tesettür edebilen nefer- İer, silâhlarmı çamaşır urganlarile Çarşamba akşamı OPERA da Fransızca sözlü DÜSELDORF VAMPİRİ Bu film siri titretecek, her dakiko helecin içinde tutacık EM bir facia ilmidir. gm : 477 GN Mevlidi şerif Kurban Bayramı arifesine müsa- dif 4 Nisan 933 yarınki salı günü öğle namazından sonra Teşvikiye camii şerifinde İstanbul Birinci Müs tantiği Halimağa zade merhum Nu- ri Beyin istirahati ruhu için Hafız. Kemal Bey tarafımdan mevlidi ş6- rif okunacağından arzu edenlerin teşrifleri rica olun: (1458) EM MAM SM. Yeni neşriyat İnkılâp İzmirde (İnkılâp) mecmuasının bi- rinci sayımı çıkmıştır. Münderecatı dolgundur. Tavsiy eederiz. Muhit Bu nefis aile ve mektep mecmuası- nın Nisan nüshası çıkmıştır. isteyenler K. Köy Askerlik şubesinden: 1 — Şubemiz hallkindan olup son yoklamaları yapılmış, 327 ve 328 do- ğumlu kasa hizmete tâbi efendilerden istekleri bulunduğu takdirde jandarma ihtiyat zabiti yetiştirelecektir. 2 — Yukarıda yazılı doğumlu ve ka İ sa hizmetlilerden jandarma zabiti ok mak isteyenler şubeden doğruca Har- biye mektebine sevk edileceklerdir. 3 — Bu suretle istekli bulunanlar emsallerinin sevkini beklemiyerek niha- yet 1 mayıs 933 tarihinde Harbiye mek- icbinde | bulunacaklarından o mezkür mektebe kabul şeraitini anlamak ve i- cap eden vesniki hazırlamak üzere şim- diden şubeye müracaatları lâzımdır. Karadeniz Orman işletme Türk Anonim Şirketinden: Karadeniz Orman İşletme Türk A- nonim Şirketi hissedaranı nizamname dahilinin 22 ve 23 üncü maddelerine tevfikan 24 Nisan 933 tarihine müsadif Pazartesi günü saat 16 da sureti adiye- de olarak şirketin Galata'da Ömer Abit Hanmın 4 ncü kat 4 mamaralı merkezi idaresinde içtima edecektir, Esaleten veya vekâleten lâaknl dört hisseye ma- Uk olan her hissedar heyeti umumiyeye iştirak hakkımı haiz olduğundan yevmi içtimadan bir hafta evvel hamili bulun dukları hisse senetlerini şirket idaresine tevdi ile mukabilinde dübuli” ye varakaları almaları hüzumu ilân olu” Bur, Meclisi İdare Ruznamei müzakerat: 1 — Meclisi İdare raporunun kıraati, 2 — Murakip raporunun kırsati, 3 — 932 senesi bilânçosunun tasdiki ve Meclisi İdarenin İbrası, 4 — Murakip intihabile © ücretinin takdiri. 5 — Meclisi İdare azasndan müddet- leri hitam balanların yerlerine diğerle 6 — Meclisi İdare azasma Ticaret kanununun 323 ve 324 üncü maddeleri ne tevfikan mezuniyet ve salâhiyet itasi (1470) dağ vaganların ılık kompartımanlarında pipolarını tüttü” çok yerlerde kasatura kayışı bile tamıyordu. Yataklı rerok seyahat eden reji müdürleri ecnebi tütün şirketlerinin direktör!” ri, Bozdağ zeybeklerinin kara kulak" saldırmaları gibi kasaturalarını — k” şaklarma saplamış bu yarıçıplak 0€ ferlere bakarak istihza ile gülüşü lardı. Bu da gelmiyordu. İstanbulu” bunak nazırları her gün bin bir kal” ba giren köhne siyasetleri ile donyayı bir parça daha içinden lamaz bir hale soküyorlar ve bu sürünün en son hayatiy. bus Balkanlarda kurşunlatarak yorlardı. Artık bıçak kemiğe di Makedonyada çarpışan ihtilâl rinin fedakârlıkları, yaşamak | bir milletin neler yapmağa mı duğunu pek âlâ gösteriyordu. (Devamı v3) (1) Muhavere aynen böyle ee etmiştir Fethi Bey muharrire bizzat temin etmiştir. mi tel” kğ