25 Mart 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

25 Mart 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MİLLİYET CUMARTESİ 25 Tililliyet 25 MART 1933 İdarehane : Ankara caddesi, 100 Na. Telgraf süresi ; İst Milliyet ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye işim Hariç işin EA eacmak edi liyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Bugün hava bulutlu ve mütehav- vil olarak rüzgârlı devam edecek- tir. 24.3.933 tarihinde hava tazyikci 759 milimetre, en fazla sıcaklık 7, en az üç derece idi. Hattanın yazısı Aman geç Kalmıyalım! Sabahleyin evde ses sada yok! Saat yedi mi, yedi buçuk mu? Uy- ku süküneti devam ediyor. Yavaş yavaş kalktım. . saate baktım, ye- diyi çeyrek geçiyor. Sokakta iki Çingene kızı hem süprüntü tene- kelerinden kömür topluyor, hem de şarkı söylüyorlar. Karşı apar- tızmanın kapıcısı kapmin önünde- ki paspası duvara çarparak temiz. Tiyor. Bu temizlik hareketi sokak- ta akisler yapıyor. Bu sesi ben ta- nırım. Bütün mahalle tanır. Be- nim sesimi tanımazlar, paspasm sesini tanırlar. Sesimin çıkmasını istesem paspas olur, böyle bir ka- pict eline düşerdim. Yatak tane kadarrahat yal, Bir türlü kalkmak istemiyorum, Haydi bir de sola döneyim... Beş dakikalık uyku da kârdır. Buna uyku denemez. Uykuda in- sanm içi geçer, böyle beş dakika” lık kestirmelerde — iç geçmez. Za- ten sokak bırakmıyor ki.. Bir ka- Ieta satıcısı var. Karcığar Oma- kamından bağırıyor: , — Taze kaleta! On tane beş Yirmi tane beş!.. Ne ucuzluk bu yahu! Bol kese- den atıyorsun, Yoksa muharrirli- ğe > mah ettin. . ir bağırıyor, iki, .. anla dik ayol... Ai kaleta eni dolanap “Ta p, tel Mw Her sabah bu saatte geçtiğine göre halkın erkenden tel dolap sa- va alacağıma inanmak İâzmgele- Arkasından tavukçu. . . ne karısı. . res — Tavuklar var, tavuklar!., Arada bir sükünet! o Mümkün mü?. İşte belediyenin faaliyeti 'Tangır tungur bir at a- çöp arabası, ,. Her ka- pmın önünde bir mola. Ve arka- dan bir boş teneke veya ona ben- zer bir kabın yere atılmasından çıkan boş madeni ses. . . Artık vakit geliyor... Kalkmalı. Evde ses sada yok... Sokakta da- ha bu saaite köşede duran seyyar boyacının sandığına vurduğu fır çaların muttarit ve kuru sesi.» . tım. .. Kimseyi uyandır. | mamak için ayaklarımın ucuna | basıyorum. . İşte o zaman döşe- me tahtalarnın ne geveze olduğu. nu anladım. . yi ması lâzım. paran ayl Milliyet'in edebi 10, daha... Kapıcı da yok. Saat te ile- riliyor. Kapıcı geldi.. Depoya su çekmesini söyledim. Musluk ba- | şında, elimde sabun bekliyorum. İ Bazı sinema gişelerinde para elin- | de bekliyenler gibi... İ © Muslukta bir hırıltı, bir hırıltı ki sormayın.. Edebiyat münaka- şalarmı hatırlatıyor... Lâkin su yok!.. Harılharıl ses. Ve biraz da serpinti... Trpkı lâf- edereken tükrük saçan saygısız insanlar gibi. . Beklemekten yorulmağa başla- dım... Çok şükür su geldi.. Yı kandım. .. Şimdide £ dişfrçamı bulamıyorum, .. Allah | Allah!. Nereye gider? .. Olur şey değil... Yazı masasının gözünden çıktı. . İ Saat te ilerliyor... Elektrik prizine çay suyumu sıtmak için ibriğin fişini soktum. Su kaynadı... Hiç su kaynarken dikkat etiniz mi?. Evvelâ dibin- de bir takım kabarcıklar peydah oluyor, sonra bunlardan bazıları yavaş yavaş yükseliyorlar ve niha- yet hep birden çıkmak isteyince su taşıyor... Her şey (o böyledir. Taşkınlıklar hep böyle birer iki- şer başlar... İyi ama, çay kutusu nerede?.. Bulana aşkolsun... Ehne çare vazgeçeriz içmekten... Biraz ekmek yiyeyim bari.. Aç karnma sokağa çıkılır mı ya?.. Mutfakta ekmek yok!.. Anla- şılan bu sabah ben bir şey | bula- mıyacağım... Saat okaç?. Aa.. Saat te durdu.. akşam kurmayı unutmuşum. . Giyinelim, .. gömlek?. Hah buldum... İyi ama, yakadüğmesi nerede?.. İşte bu fena.. Dün ak- şam buradaydı yahu!.. Yok... Yok!... Bir keredaha başıma gelmişti. Ona da çare var.. Maşa gibi sarı raptiyelerden bir tane a- hp yakama taktım.. Öğleyin gel- diğim zaman değiştiririm. . . Kravat? Buldum. Mendil.. kirli ama, zarari yok. Tersine çe- viririz. Vakit yok. Geç kaldım za- ten... A... çorap giymeyi unut- muşum, . aşkolsun... Acele ede- lim yahu!.. Yetişemiyeceğiz... Ceketin kolastarı sökülmüş. . Ko- lum astarla kumaşın araşma giri- yor. Şimdi sırası (o değil.. Sonra diktiririz.. Acele edelim. . Bizim saat durdu ama vakit £ İlerliyor.. Sekizde açan karşıki dükkânm ke- penklerini işitidiyorum.. Aman bu kunduralar... Çekecek olma dan giyilmez ki... Hele şükür... Bir şey unutmadık ya!.. cüz- dan.. para çantası, kalem. Men- dil... çakı. gözlük.. muhtıra. ha.. şapka. Eldiven... Paltoyu giydim ve çıktım... Geç kalma malı,. Lâfediyorlar sonra.. Sokak... kalabalık... Çocuk- lar mektebe gidiyorlar, büyükler Tramvay bekliyorum. . Beklen- diği zaman gelen yegâne şey tram- vaydır. Bindim.. ve ilk istasyon- da indim.. , Acele giyinirken pantalonu pi- jamanım üstüne giymişim. Paçam- Ka ar er i eve... mı bö mahal yok!.. Re Neye geç kaldığımı soranlara ne diyebilirim?. , FELEK Trakyada kar KIRKLARELİ, 23 — On gün- den beri bütün Trakyada güzel ve ılık bir bahar havası vardı. Salı akşamı şiddetli bir yağmurdan sonra ba günü mebzul su- rette kar yağdı. memnundur. MAKEDONYA Aşk, Kin, Pollilika ve Kan. raftarlarının büyük bir sırf açlıktan ölmemek ve bulundukla- rı yerlerdeki Mason kardeşleri Müellifi: Nizamettin Nazif larma çıkıvermişti. Paristeki ön mülkün wddedilen böyle bir velie. ye layin ettiği adam bu mu idi? Dik- kat ettiler: yardım görebilmek endişe ve gayesile Mason olmuş bulunuyorlardr. Binaen- aleyh Selânikte bir gizli Cemiyet te- şekkül ettiğini haber alınca derhal bu irmeğe karar ver son locaları vasıta İşte bundan sonra idi ki emin bir arkada- teşkilâtla temasa mişler ve gene Mi sile muhabereye girişmişlerdi. © © ün Avrupadan Selâniğe gelmesi kara zim deruhte etmişti. Dolstor Nazım... Doktor Nâzm.. İşte bu doktor Nazım nihayet karşı- laştırılmış ve bu vazifeyi doktor Nâ- ler onu şöyle yanbakışla bir tartıver. Jerdi. Hayır umduldarı gibi bulman muşlardı. Onlar kendilerini her tara- fından ateş fışkıran bir adam görme, ğe hazırlamışlardı. “Paristen gelen murahhas” deyince başka türlü bir şeyle karşılaşacaklarını zannetmişler- di. Maamafih eller sıkıldı. Öpüşüldü ve bu vesile ile sigaralar tazelendik- ten sonra Talât Bey konuşmağa baş. ladı; — Kardaş.. — dedi — Biz esas iti- r “| min karşısma geçen kümeden 7 milyon Asker gözü ile Avrupaya bir bakış gr B.— Şimdi işi bir de (Fransa - İtal ya) kavgası yönünden araştıralım: Acaba bugünkü tutuş ve gidişe gö- re: Böyle bir şey olursa, Fransa doğru- dan doğruya Yugoslâvyanın yardımı- na gövenebilir mi? Yani (Batı) daki Fransa İtalyaya ve İtalya Fransaya saldırırken, (Doğu) dan Yugoslâvya | da Italyaya saldırabilir mi? o Vebu yardım ne kadar olabilir?. dl Eğer Yugoslâvya, bugün ordusu ile İtalyaya yüklenebilirse, o zaman bu, yardım sayılır bir yardım olur... kat buda © Yuzozlüvyanm sa“ vutluk'tan ve g: dan korkusu olmazsa © Böyle olmayınca, Yı sunu, Avusturya ve Yalnız Fransaya yardımdan 5! makla kalmaz; Fransadan (yardım istemeğe kadar varabilir... e. Acaba Fransa, İtalya ile würaşır- ken Avusturya ve Macaristan'dan ge- lebilecek bu korkuya karşı, Yugos-. lâvya'yı, o Çekoslovakya koruyamaz ; mu? Çekoslovakya'nn, üç yanından Al- kuşatılmış bir sınırı olduğu için, bütün Çek ordusunu da, Alman- ya kendi karşısma bağlıyabilir. » Çek ordusu, Yuzos- lâvyayı, Avusturya ve o Macaristana karşı koruyamaz. . Bundan başka, Yugoslâvya, Bulga- ristan ve Yunanistan ve Arnavutluk gibi toptan nüfusları kendininki İça- dar olan, ve bugünkü gidişe göre Yu- goslâvyaya hiç te dost o olamıyacak bulunan üç ülke iledaha (o çevrilmiş bulunmaktadır. a Bütün bunlardan başka, daha kötü bir şey var ki, o da, Yugoslâvya'nın Avusturya - Macaristan İmperatorlu- ğa gibi, dilleri, dilekleri başka olan, Macar, Hırvat, Sloven ve Boşnak... gibi milletlerden karıştırılmış, fakat hiç kaynaşamamış, içinden çıkabile- cek her hangi bir karışıklık ile vey& dışarıdan gelebilecek (| her hangi bir dürtüş ile dağılıverecek bir duruş ve gidişte olmasıdır. ... Görülüyor ki meselâ bir Fransa - İtalya kavgası olsa, — Macaristan, Avusturya ve Almanya, İtalya politi- kasını tuttukça, ve İtalyaya yardımcı olabildikçe — Fransa, Yugoslâvy dan umduğu gibi yardım göremiye- cek, belki Yuzoslâvya ( Fransadan yardım dilenecektir. . : .».. Geçenlerde, Belgratta (| toplanan (Küçük Itilâf) o (erkâniharbiye) leri arasında kurulan konferansta, bütüü bu işlerin görüşüldüğü Avrupada, har iki kümeden olan gazetelerin yazili rından öğreniyoruz. . Buraya kadarki düşüncelerimizden şu çıkıyor ki, (Fransa ile Almanya) veya (İtalya ile Fransa) arasında bir kavga çıksa, bugünkü duruş ve gidişe ö kümesinin, İtalya veya lüğü kazanabilip kazanamıyacağı da belli değildir. . İşte Fransayı korkutan ve terter şey de budur. ».» Avusturyanın bitaraflığı: Son zamanlarda bir de, bir İngilir gazetesinde çıkan, “Avusturyanın bi- taraflığı” tezi vardır. , Eski Avusturya ve Macaristan or- kânıharbiye miralaylarmdan François Juller'nin, bu tez üzerine bir Yazı, bu “Avusturya bitaraflığı” dü- inin Orta Avrupayı epeyce dü- a) “Avusturyanın bitaraflığı” bir kore Fransa ucunda toplanan küme- eksiltecek. . b) Macaristan, hem İtalyadan hem Almanyadan büsbütün ayr düşürül. —— olacak. vi €) Çekorlovakya'nın Rk emin Mz olacak ve bir Fransa - Almanya kavgası o- lursa, Çek ordusu Fransaya yardım £- sin daha büyük bir parçası ile Alman- 2 Sea oi 4) Bunun 'ugöslüvyanın Avusturyadan korkusu kalmıyacığı barile Avrupa teşkilâtlarını meğe karar vermiş bulunuyoruz. Yal- nez bu işin şartları ne olacaktır? Doktor bir iki yutkundu. “ Burnuyl bıyıklarile dı. Nihayet : setle cevap verdi: arza — Ne olabilir ki? Eğer mız çalışma iştirakinden le hi doğrudan doğruya Parise lâzımdır. — Yani? — Demek istiyorum ki biz Avrupa da çok çalıştık. Artık inkılâp işlerine de pişmiş sayılırız. Buradaki teşki- lât bizim Terakki ve İttihat Cemiye- tinin programın: aynen kabul etmeli- « Osmanlı câmiası için o ortaya at tığımız program, memleketin içtimai ve iktısadi şartlarını adamakıllı mü- talea ettikten sonra yazılmıştır. — Güzel, .. Buna itirazımız yok. Esasen kaydettiğimiz azaya gösterdi- ğimiz program da odur, — Şa halde mesele kalmamış de- Talât Be alât Bey cevap vermeğe hazirim. nirken, Özer Naci ateşli — dai yapacağı" bir fayda teşkilâtın tâbi olması MART 1933 f Askeri bahisler j için, bir Fransız - İtalyan kavgasi o- lursa, Yugoslâyya, Fransaya yardım için, İtalyaya karşı ordusunun daha büyük bir parçasını ayrabilecek, - Bunun içindir ki, miralay Julier, bir Avusturya bitaraflığının Macar larla Macarların dostu olan İtalya i- çin bir (ölüm) ; Fransa ile arkasmda- r için bir (dirim) olduğunu söyli- buna meydan verilmiyeceğini w umuyorlar. - Öte yanda, herkesçe artık bilinen bir şey var ki, o da Almanya ve A- vusturyanın (Auschluss), yani Alman ya ile birleşmesi. prensipidir.. Hele | şimdiki Faşist Almanya bu politika- ya daha çok hız vermiş bulunuyor. . Bunun karşısımdakiler ise, şimdi de Avusturyanın Küçük itilâf kümesine | katılması düşüncelerini İleri sürmeğe başlamışlardır. . s4 Bütün bunlar, gösteriyor ki Fransa ve arkasmdal valadıkları “Korkusuzluk”u yeti — bir türlü elde edememişler, © demiyorlar vebu gidişle edemiyecek- ler de.... .-» aralarmdaki politi- | den perçinlemiş o- | ” blokunun, Avus ve Macaristanı somsıkı sarmış gibi göründüğüne bakıp ta, aldanma: | malı. Bu bolku kuşatmış daha bü- yük bir kuşağın da varlığını unutma» malıdır. Rusya.... Saz böğründe o Faşist Almanya, sol böğründe Faşist İtalya, ense kö- künde Sovyet Rusya bulunan bir Kü- çük itilâf blokundan, Fransaya gele- bilecek şey, (yardım) değil belki ta- şınmaz bir (ağırlık) olacağa benzi- yor! Fransa da, bir çok £ sinamalar. dan sonra bunu anlamış olacak ki, şimdiye kadar hiç yüzünü görmek iste mediği (Rusya) ya yanaşmağa başlı yor. , Bakalım, büyük kavga öncesi poli- | tka düzenleri, Cümhuriyet Fransası | ile Çarlık Rusya'sını anlaştırıdğı gibi, kavga sonu politika akmları, Cümhu- riyet Fransası ile Sovyet Rusya'sını u- yuzturacak mı?,. Yalnız şu da vardır ki, acaba bu- günkü gidişe göre, Fransanm, Rusya ile uyuşması, Polonya ile Ramanyayı Rusyaya karşı kendi başlarına bırak | mış olmıyacak ms? - Böyle olunca da | bu sonuncular, Fransa kümesinden | ayrılıp ötekine dönmezler Vaktile İtalyanın, Rus ta dostluk yasası, Polonya yâyı, Fransaya bir kat daha yaklaş- turmamış ma idi? Bundan başka, şimdiki — duruş ve gidişe göre, meselâ bir (Fransa - İ- talya) kavzasında Fransa için Polon- yanın değeri ne ise, gene meselâ bir Rusya - Polonya kavgasında, Rusya için de, Almanya o değil midir? Şunu da hiç unutmamalı ki, bugü- kü insan kümeleri en sağlam bağlar, herhangi bir “misal muahedenin bağları değildir. . feat” bağlarıdır.. Munhedelerin yaşı, ancak onlara temel olan menfeatin yaşı kadar sürer. . Onun için, “barış ii muahedelerine güven ol- maz... Olsaydı; büyük (kavgadan önce, orta kümeye munhede ile bağ- lanmış olan İtalya; kavga patlayın- ca, onu bırakıp öteki kümeye | geç- mezdi. .. Rusya ile Polonya ve Romanyanmi bugünkü duruş ve gidişe göre, ve bun- lardan her birinin istek ve dilekleri- ne bakılmca, bu üç devletin birdne meselâ Fransa kümesine katrlabilme- leri çok güçtür. » : İş başa düştüğü, geçit başı belli ol- duğu vakit Rusyayı bir yanda, Polon- ya ile Romanyayı öte yanda olmak | üzere, karşı karşıya geçmeleri daha kolay anlaşılır bir şeydir. . rülüyor ki Fı nüne yeni bir çıkmaz çıkıyor.. OAr- kasindakilerin veya bugün öyle görü- ba büyük korkularla çev- rildiğini*görü; yor. « Onun için bir yandan hem kendi. sini, hem de varlıklarını ona bağlılık. || ta gören (Küçük itilâf) ile Polonya- yı tepeden tırnağa kadar silâhlamak Yolunu tutmuş gidiyor, ve silâhları a- zaltmak için ortaya sürülen düşünce- oldu — Evvelce de arzetmiştin ki, biz, Avrupadaki (arkadaşlarınız, ink. lâp sahasında çok tecrübe © görmüş geçirmişizdir. Vereceğimiz kararlar, ortaya atacağımız fikirler daima en iyi kararlar ve en iyi fikirler olacak- tr. Talât Bey fevkalâde dürüşt bir ta- vırla uz evvel “ kardeşim ” — diye hitap ettiği adamın sözünü kesti: — İşte bu olmaz! . . Yağma mı var? Siz ve arkadaşlarmız Avrupanm bü- şalım... Üstüne üstlük < bir de bize emredesiniz. Yocok.. Hayır bhayır!. Bak buna tahammül edemeyiz. İşte size söyleyeciğimiz son «öz. Eğer bizimle birlikte çalışmak istiyor- sanız “Merkezi umumi” nin muhak- kak burada olması lâzımdır. Bir ke- Hikâye Kadın gölge gibidir, derler, pe- sinden gidilirse kaçar, kaçılrsa insa- nın peşine düşermiş. İnsan bu sözü yanlış anlasa da, kadın kaçtıkça takip edermiş diye pılıyı pırtıyı toplasa diyar, diyar ka- dından kaçmağa balkışsa ömrü olduk- ça peşinden bir kadın gelmez. Fakat ben bu cümlecikle kastedilmek iste nen mananın asıl sırrına daha yeni erenlerdenim. Siz Bediayı tanımazsınız. Onu ta- nmak kolay değil de ondan Eminim bir muharrir dört yüz #ahifelik bir ro- man doldururken, benim onunla tanı sncaya kadar yorduğum zekâ derece sinde alul yıpratmamıştır. Ne yollar dü- şündüm, “ne vaziyetler ihdas ve icat etim, bilseniz. . & Tanıştıktan sonra, (onun iri mavi gözlerinde yaşayan tek erkek hayali ol mak isteyordum. Bir kadın neden hoş- lanırsa, biç birini ihmal | etmedim. En ufak üzüntülerine en büyük alâkayı gösterdim. En hoşuma gidecek hediye- lere boğdum. Olmadı, olmadı. Bana karşı dalma lâikayttı. Hattâ ne saklayayım, izzeti nefsime bile hürmet etmiyordu: — Ahmet, diyordu, sen ne çırpınıp dini yiyorsun? Bir şeye inanman i- gin sana kaç defa söylemeli. Benden «şk umuma, © seni sevemem, Seninle aramız- da ancak bir dostink hissi olabilir. Ben <rkeği mütehakkim görmek isterim. Sende o kudret yok. Hatti gölge gibi peşimde gezdikçe, senden iğreniyorum. Ve ben bütün bu sözlere rağmen 0- nı bırakamıyordum. Ondan ayrıldıktan sonra, hep onun fena taruflarını düşün- | meğe, ondan soğumaya, ondan uzaklaş. mağa çabalıyorum. Fakat | gayetim boşa çıkıyor, hattâ aksine, daha aleyhe oluyordu. Ondan uzaklaşmağa çalıştık. ça, daha fazla yaklaştığımı acı aci his- sediyordum. — Belki, diyordum, bir gün.. Kim bi- lir. Güzelliğin zorla olamıyacağını bilen- lerdenim amma, durası kalbim ferman tanımıyordu. İçimde her gün iğnelenen, izzeti nefsimle aşkım arasında dehşetli bir mü- cadele başlamıştı. Bu mücadelede gu- rürum galebe çaldı ve onunla tamamen âkayı kesmeğe değil, fakat ona karşı çok lâkayt görünmeğe karar verdim. Hattâ o kadar ki, ona kadın mace- raları anlatmağa, ona başka (o kadınları methetmeğe başladım. Ne bileyim, onu kadın yerine koymadığımı (gösterecek bir çok hareketler yaptım. Bütün bun- lar kolay olmadı amma, muvaffak ol- dum. Ve ziyaretlerimi o çok seyrelttim. Tesadüfler de yardım etti, beni bir kaç defn çok güzel kadınlarla gördü. Aradan ne kadar zaman geçti, bil- miyorum. Bir baloda idim. O da vardı. Nimetle tenha bir salonun köşesinde bir Bir aralık kapının aralığından niha yeti görünen büfenin önünde yalnız ba- sına duran Bediayia göz göze geldim. Mütemadiyen bana bakıyordu. Kendi- sile göz göze gelmemi bekleyormuş gi- bi bir hali vardı. Yanma gitmemi işa- ret etti. Bir dakika sonra, Nimete sudan ba- hane icat edivererek, müsaade isteyip ayrılmak su içmek kadar kolay oldu. ME Ahmet, şimdi paltonu giyeceksin. — Peki, yüzünün bu hali ne? Bir fena hâdise mi oldu? — Onu sonra anlarsın, şimdi bir şey ——— —— lışıyor. » Halbuki “emniyet” Fransa için me ise bülün öteki ülkeler için de o dur!, t buna yanaşıklık istenmiyor. . izce, bu gidiş, her halde “barış” m sürüp gitmesine değil, “döğüş” ün koşup gelmesine doğru giden bir gi- diştir ki bunlardan da ayrıca bahie deceğiz. leri GLORYA sinemasında 29 Mart Çarşamba akşamı saat 21,30 da MUSİKİ SAN'ATKAR- LARI CEMİYETİ tarafından tertip edilen ve Safiye ve Eftalya Hanımlarm iştitakile 35 ki- şilik ALATURKA konser Fiatlar : 75 - 100 - 150. 200 Biletler sinemanm gişesinde satılmaktadır. Bugün ve yarın 2Z YÜZLÜ ADAM Esrarengiz ve görülmeğe sayan büyük filminin son günleridir. SİK SİNEMADA gidip görünüz. Yeni neşriyat İdare mecmuası Dahiliye Vekâleti altı senedenberi her ay muntazaman bir mecmua neş- çalışılmış bir şekilde çıkar ve meşrin- den matlüp olan faydayı da fazlasile temin eder. “İdare Mecmuası” nm her nüsha- rlar, ta» mimler ve resmi hâdisat tespit edil- miştir, Gayriresmi kımında da büyük dün ya idarecilerinin eserlerinden tercüme- ler ve bizim meşhur idarecilerimizin yazıları bulunur. o Bu kısım oldukça kuvvetlidir ve hakikaten faydalıdır. İdare Mecmuasınm 59 uncu şubat nüshası da intişar etti. Bu nüshanm gayriresmi kısmında hukuku idare hakkında: İngiliz ve A- merikan telâkisine dair İsmail Hakkı, dünya iktısndi ve iktısadi buhran hak» kmda M. Atıf, Romanya şehir ve be- lediyeciliği ismile K. Naci, hükümet muamelâtının iktısadileştirme esasları ve dosya plânı hakkında Macit Bur- han, İtalyan vilâyet ve nahiyeler ka- nunu tadilâtına dair Ali Ragıp Beyin yazılarile ilâve şeklinde de meşhur eğil, herkesi a- lâkadar eden bu kıymetli ve | ciddi mecmuayı fikir ve ilim eseri arayanla- Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi: Galatadn Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Tel: Bey: re ordu buradadır. Saniyen âni ola- rak her hangi bir vaziyet tahaddüs edebilir. Derhal bir karar vermek lâ- zum olur. Hattâ öyle bir zaman gele kanunları vardır, Avrupada dolaşan beylerin keyifleri. ni beklemez. “Merkezi inin pek fazla ehemmiyet veriyordu. Di. ğer arkadaşları da aşağı yukarı ayni kanaatte idiler. Fakat bu kanaat bir tekım zaruretlerin ifadesi olmakla beraber, hissediliyordu ki Selânikte. da ikinci plânda kalmağa tahammül edemiyeceklerdi. Anlaşmlan Avrupadakiler de her ne pahasma olursa olsun, memleket dahilinde bir teşkilâtın tutunmasmı istiyorlardı ve galiba doktora pek ge- niş salâhiyeler de vermiş olacaklardı ki Nazım Bey gece yarınna doğru birden bire ayağa kalktı — Peki arkadaşlar! —diye bağır. kiler, ber hangi bir vaziyet karşısın | lu : 4887 478 1— Sizin istediğiniz olsun. Âmii teşkilât ha Selânikte olmuş ha Pa- Bizce ikisi de birdir. Asıl mak- sadımız bugünkü rejimi devirmek ve yeni bir sistem kurmak değil midir? Ve bu maksatta müşterek bulunmu- yor muyuz? Mesele kalmamıştır. Şu daikkadan itibaren ben Parisi Selâ- nikle birleşmiş addediyorum. Defter- dardaki evin sahibi ile arkadaşları münakaşadan muzaffer çıkmışlardı. Gümüş zarflı bardaklara tekrar çay dolduruldu. Artık başlarmda nep'eli bir hava esiyordu. Kuvvet birlikten doğmaz mı ya? Eh bu ittihattan da ye kuvvet doğmuş bulunuyordu. İçtimam sonlarma” doğru doktor Nazım, Talât Beyi bir kenara çeke- rek; — Kardeşim. —dedi— Mademki artık birleştik. Size teşkilâtımıza ait“ bazı esrarı bildirebilirim. Bizim biri Tiran kasabasında diğeri Trablusta iki şubemiz vardır. “Tiran” daki şu- be ile yapacağımız muhaberatı doğru” dan doğruya “Refik Bey Toptani” ad (Devam: var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: