ye | di i © Milliyet “ŞUBAT 1933 rehane : Ankara caddesi, 100 No. raf mdresi : İst. Milliyet Telefon Numaraları: uharrir ve Müdür: 24318 işleri Müdürlüğü 24319 dare ve Matban 24310 | —— 4 ÖNE ÜCRETLERİ: | i Türkiye içia Hariç işin 1 LK. LK aylığı 4— ii e ye AE is 4— -— İ Men evrak geri verilmez.— geçen nüshalar 10 ku- TE Ee er İK ÜGUNKU HAVA askeri rasat mer. n verilen malümata #bugün hava bulutlu ola| “e rüzgâr simalden ese- bak tadı ver idemiyelim! *çel intihabı meselesi bazı #şinirlendirmiye başladı. iş kalmadı mı”.. di- 7 çalışıyor. zelâ: İş bir güzellik inti- İ halde neresini anladın? l riyet) güzel seçse veya seçme- inim bunda en ziyade sinirime / onu ileri sürenlerin, hattâ hâ- | kem heyetinden bazılarının u- i kullandığı ifade ile) memleke- İ bir güzellik müsabakası yaptı. meselesi değil bir hak ve Ask meselesidir. Memle- «rı umumiyesi kendi na- hareket edildiği iddiasi- lan bu haksızlığı ve isa- dig k Yahu! Bu işte ondört © adığın nokta varmış. O edebi romanı: İE yae de Atiye Hanımın evin- şı aatin geri kaldığı ve infilâ. “at tam on buçukta duyuldu. Gürültü üzerine Cevap verdim: — Bir noktasını: İşin içinde bir bityeniği olduğunu. . Bizim bu işteki çekişmemi- zi, (Cumhuriyet) in muvaffa- kıyetini çekememezliğe atfe- den ve orada çalışan arkadaş- ! lara sormak isterim. (Cumhu- se bu işte benim kârım ve za- rarım ne olur ki onu kıskana- yım da aleyhine yazayım. Be- dokunan şey intihaptan evvel gerek Nazire Hanımın, gerekse luorta kendisinin kazanacağını âleme söylemeleri ve sonunda da işin o şekli almasıdır.. E böy le intihap olmaz! Asıl ayıp bu- | dur işte. Yoksa buna itiraz et-| p, mek ayıp değil, vazifedir. Bu hâdisede nazarı dikkati- mi celbeden bir nokta da şu ol- du: (Cumhuriyet (o gazetesinin tin güzide şahsiyetlerinden, ü- debasından, şüerasından, res- samlarından, heykeltraşların- dan, doktorlarından, dişçilerin den mürekkep ve gazetecilerin teşebbüsü ile harekete (o gelen bir heyet topu tüfeği | senede Ve iki hanımdan birini seçme- ğe kalktı. Kıyametler koptu. » « Biribirlerine mahkemelik lâ lar edenler oldu.... Gazetelerin sütunları bu şamatanm akisle- tini alamamaktadır. Halbuki, ber gün tenkit edile edile yüz- leri berber kayışı gibi parlıyan sporcular her sene, her mevsim her spor için bir kalar yaparlar, n: lar, klüpleri, hey kongreleri ve bir sürü fenni ve idari hareketleri vardır. Bun- ları her şeye rağmen yapar €- | serir beserirler.. ve bu kadar gürültü olmaz. Bundan anla- dım sporcuları tenkit eden gazeteci, üdeba ve muharrirler zümresi bu işte onların kâbına varacak dereceden çok daha| uzaktadırlar. Sporcular belki onlar kadar kalem erbabı değil ama, işleri onlardan çok daha fazla kaleme gelmektedir. Bu müşahedemi tarafeyne kemali hürmetle arzederim. Hamiş: — Güzellik müsa- Dünkü (Cumhuriyet) gazetesi- nin Nazire Hanıma rey verdik- lerini ilân ettiği hâkemlerden bir kısmının bugün böyle bir Timin ri rey vermediklerini beyan melerile arada hâsıl olan mü- bayenette kimin doğru ve ki- min iğri söylediği? — * Karilerimizden Kemal Bf.ye W (Sarı sikim piyesinin hâ- oynanması piyesin iyice piş- mesi için bir nevi (röpâtition) yani provadır. Otuz veya otuz birinci gecesini seyrettiğim bu piyeste gördüğüm birtakım u- zunluk, fazlalık ve her gece de ğişen lüzumsuz tulünt parçala. rı bana bu kanaati verdi. İnşal. 20 : İnkisar emsalsiz bir peri âlemine girmiş a see al de falar pastacıya uğradı. Yavaş ya- vaş konuşmağa ve tanışmağa baş —Fransızcadan— | i Frederic kendi neslinin genç- lerine hiç benzemiyordu. Çalıştı ğ büyük mağazadaki diğer genç İer, zamanın icaplarma uy: daha ziyade eğlenmeğe bakarlar ken, Frederic kendi kendine bir | nevi hulya âlemine dalar. gider | di. Sigara içmezdi, içki içmezdi, spör yapmazdı, — aşktan bahset- mezdi. Ancak kitap okur ve mü- siki dinlerdi. Filhakika o da giyinirdi, fakat başkaları gibi modaya ka- pılarak, kıyafetine bazı İüzum- suzluklar ilâve etmezdi. Ve g da çalıştığı mağazada yoğüne m satıcı idi nevi buşu ve endişe ile beklerdi. Tanıdığı kızlar ve genç kadınlar vardı, fakat hiç, birini, | kendisine hayat ortaklığı yapa- cak kadar güstosuna muvafık gör meyordu. İ Şöyle sade, tatlı ve samimi bir | genç kız tahayyül ediyordu. Ha- lâ çocukluğundan beri zihninde canlandırdığı sarışın kızı bekli- yordu. Bir gün odasmda, pencere G mınm arkasından, sokakta biri rine karışarak iki istikamette kan insan sel i Herkes | biril rek, ayaklarını disine yol açmağa >) | çalışıyor, dım basında sinemaları kopar. | lörlerinden rumba havaları cadde ye taşıyordu. O gün de bayram günlerinden bir gündü. Her ta- raf bayraklar, girlandlar, dallar ve kordelalarla süslenmişti. Frederic te pencerenin arka- amdan bütün bu âlemi seyrediyor- du. Birden, karşıdaki pastacı dük kânlarında bir krz hayaleti gördü. Güzel bir sarışm.. Şimdiye kadar ç gözüne ilişmiyen bu sarışın güzel kimdi? Bir müddet baktı, baktı. Son- ra giyinerek, yavaşça caddeye in di. Soknin çıkmen keşfettiği sa- rem harikayı daha iyi görebil mek için, adımlarını yavaşlattı. Orada servi: vanan kızlardan hiç eörmün dı ildi. Ne güzeldi yarab- inin saffeti gözlerinin ifa inde okunuyordu. Melek gi- bi yüzü altın bir çerçeveye alım mış tabloya benzevordu. Camakânm önünden geçti, bir Urun uzun se; nin sesini duyd girdi, sarışm kızm hizmet etti masalardan birine oturdu. Masadan kallerp odarma rirdiği zaman. zenrin ve lah prova bitsin de asıl piyesi birlikte gider görürüz. Zaten orkestra bile bunu anlamış ta şarkıları akompanye (accom- pagner) ettiği zaman okadar hızlı çalıyor ki; artistin ne söy lediğini seyirciler | işitemiyor. Belki kulağı pek sak olan reji- sör kolis arasından — işitir... Yoksa dünyanm neresinde bir sarkı artistin sesini örtecek ka dar kuvvetle akompanye edi- lir! Hürmetler efendim. ladılar, İsmi İrene imiş, O da delikanlıyı sempatik bulmuştu. Bir sebepten ertesi hafta birlikt, gitmek için gencin avetini kabul etti. “Aşl oynanmaz” diye bir film gösteriliyordu. O gece sinemadan pek mesut döndü. Bayramm dn son günü idi. Artık o kalabalık, o yabancı insanlar, o nahoş gürültüler kal mıyacaktı. Ertesi sabah mağazasma di — Belki de bayram yormunlu. #u, istirahat ediyor, diye düşün- dü. Belki aksama görürüm, Aksam üzeri İsi bitince, he n pastacı dükkânma gitti. Ya- adımlarin camakânın önün. veçti. İrine ene orada değ tereddüt ettikten son- kâna girdi. Masasma oturdu. Servis yar pan kızı “Bonjur Frederie"” dedi. Delikanlı hayretler içinde kal dı. Ses İrfne'in sesi idi. Fakat o saçlar nerede? O tatlı bakışlı göz ler nerede? O İnce dudaklar ne- rede? İrtne kaşları cımbızla incelt mis, ince bir kalem çekmiş. kir. piklerini boyat. #özünün tatlı İ açık maviliği kaybolmuş. Saçları boyanmı Fredet şaşırdı çinden derin bir arzı geçti. İsmarladığını den kalktı, odasma çıktı, © 7099 Derin bir inkisarı hayale uğ. Famıstı. İr&ne, © ©ski İrtne silinip gitmisti. Artık onu düşünmüyor. du bile. Halbuki İrfne, bu yeni tuvale 8 sf Frederic'in siksin diye yapmıştı. Davetler Talebe birliği kongresi M.TT.B. den! 17 şubat 933 cuma günü saat 13.5 fa İstanbul Halkevi salonunda Senelik kon. gre yapılacağından 931—932 mu tahhaslarmın idare höyeti, inti. hap encümeninin f8i tek. kik etmek ye intihap, encümeni tarafından yaptırıla”933 senesi birlik siçilerizie yeniisene metaj, it idare mek üzere gelmeleri İlân Bem Kongre birlik azalarina serbest. tir. mam Yeni eserler Bismark nasıl düştü! işti lup, sadık bir tercüme mahs lu olan bu eseri tavsiye “deriz. e lar Telefon ücretleri ANKARA, 13 — İstanbul telefon işi hakkında. Şurayı Devletin kararı üzerine Posta ve telgraf idaresinin noktai na- yenin mütaleası FELEK | adam,yani yakalanması Başvekâlete bildirilmiştir. cap eden gi- | lamıştır. Mese | derken, İrne'i dükkânda görme i il kaklardan herkes serbest geçebi- İtalyada Ziraat Buğday seferberliği ve araziyi ıslab en ziyade zarar gö sanayi memleketlerinin, sarsılan | memleket iktısadiyatını yeni ve sağlam temeller üzerine kurmak | için buldukları en müessir çare- | dir. Bu “makinelerden toprağa dönüş” temayülü yavaş yavaş bir nazariye şeklinden çıkıp iş saha | sında da tesirini göstermeğe ba â Amerika ve jnntin çil , çok adamın işini birden gören ve onlara zamanda tasarruf yaptıs|. t makinelerini terkede- tidai wsullerile ve az para mağa başlamışlardır. İtalya Hükümeti de, her şey- den evvel İlalyanm — bir zirnat memleketi olduğumu gözönünde tutarak “rasyonel”bir zirant prog ramı çizmiş İarı kurutmuş, ekim ıslah etmiştir. ği Bu ziraat politikasma Faşist Hükümeti evvelâ bir (“buğday i n edip buğday © kimini milli bir vazife haline sok makla başlamı Buğday eki çiler cezaland. a iştir. Bu mükâfat tevzilerin de Mussolini bizzat hulunarak iyi buğday yetiştiren çiftçileri tebrik etmiştir. Neticede harpten evvel İtalya- nın buğday istihsal! memleket ih tiyaemm ancak ç 25 ine yetişir. ken şimdi ihtiyacın ©; 80 me kifa- yet etmektedir. Hükümet sıkı bir “himaye sis- temi,, tatbik ederek hariçten it hal olunan buğdayları ağır güm- rük resimleri koymuştur. Harpten evvel İtalyada bir kilo buğday bi- zim para ile 3 kuruşa satılırken simdi 12 kuruşa satılmaktadır. Bu fark müvazeneyi muhafaza etmek ve milli istihsalâtı himaye için kilo başma konulan 7.50 ku- ruşlule resimden neşet etmekte» dir. Bu ziraat siyasetinin bir diğer misali de evvelce bekta- başına 1500 kilo mahsul alınmıya muvaf fak olunuşudur. Pa hasuva daha iyi bir fik dinebilmek içim 1931 ve 1923 tihsalâtını mükayese etmek kâ! dir: 1923 Mısır 1,8 milyon ton Patates 1,9 milyon ten Kato 2/2 milyon ton Favulyo O,l milyon ton Domates (o 0,7 milyontom v.. 1931 Misir 2,8 milyon ten Patates 2,8 milyon ton Keten 04 milyon ton Fasulye 0,7 milyon ton Domates 0,8 milyon ton va Yukarıda kısaca bahsettiğimiz ziraat siyasetinin verimini ve alı- nan neticeleri efkârı umumiyeye göstermek için Faşizmin 10 uncu #enei devriyesi münasebetile Ro- mada bir zirast sergisi açılmıştır. Bu sergiyi ziyaret edenler in- sanla, mahsul vermek hususunda inç tabiat arasında cereyan Ar erinin bazıları, bir | i tedarik ederek ziraat yap- ve on senedenberi | şiftçiyi himaye ederek, bataklık» | sahalarını SINE Sigortaları hal İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu Darülbeday: Temsilleri Bugün suvare saat 21,30 da 1296 ŞAKA Nakili Bedin İ, Galip Hanım. Komedi 4 perde Muallim ve ta- lebe gecesi eden ve İnsanın galebesile biten mücadeleyi ve bundan alman ne ticeleri görmüşlerdir. Bundan baş bataklıkları kurutma ve araziyi rılah (bonification) fa- aliyetinin randımanı in en lıyabileceği ve yapılan işlerin ©- hemmiyet ve takdir 9- debileceği bir şekilde gösterilmiş- tir. | dayıyorlardı. Hâdi: Bu araziyi mlah sayesinde hem binlerce sıtma milrobu membar olan bataklıklar kurutulmuş, hem © kurutulan bataklıklar şimdi İ- talyanın en mümbit arazisi olmuş tur, Villa d'İstria da 8000 kilometre- Tik bir araziyi işgal eden Arsi gö- lünün kurutulması bu asırda in- san kudretinin neye kadir olduğu na en beliğ bir misaldir: Bu gölü kurutmak için bunun yanımdaki Thisano dağınm altın. dn 2600 metre uzunluğunda, 3.50 metre genisliğinde ve 4 © metro yüksekliğinde bir kanal açılmış. tar. İtniya Hükümetinin ziraate ver diği bu ehemiyet ve hatakirkları kurutarak hem yraziden istifade etmek, hem halkım sıhhatini ko- ramak hususunda gösterdiği fa- alivet cidden görülmeğe ve takdir edilmeğe değer bir eserdir. Bu kurutulan bataklıklardan, ıslah edilen araziden şimdi yeni bir hayat altm buğday başakları seklinde fışkıırmaktadır. M. ŞADI nispeten ; | Yarın akşamdan itibaren OPERA SİNEMASI Büyük kahkaba haftasma başlıyor. PAT ve PATAŞON ÇİFTE ÇAVUŞLAR Yeni komedilerinde, bütün larını taahhüt ediyorlar. << BNAEEMINEEN GLORYA ? da Gişeler açıktır. i . “Uya İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz. İk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. irem Tel: Beyoğlu : 4887 896 insanm “acaba hangi dağları ya- elemlerinizi unuttu-acak- MA ve Münir Nurettin ONSERİ 18 Şubat, Çarşamba akşamı yeni ve güzel programile Bugünkü program 18 - 18,45: Makbule Hanım. 1945 senn Orkestra, 19,35 - 20: Fransızca ders Çiler Temiş olanlara). 20 - 20,45: Hikmet Rıza Hm. 20,45 - 21,30: Servet Hanım, 21,30 - 22 ; Matmazel Rozental 22 - 22,30: Gramofon, Ajans ve Borsa haberi, saat ayarı. ANKARA, 1538 12,30: Ankara - Palas orkestra #1. 18; Orkestra (Leonor - uver- türü, İtalya ihtisasatından bir sü it. 19: Haberler. 19,15: Suzinak faslı 20,03: Caz. VARŞOVA, 1411 m. 13,15; Plâk. 18: Filharmonik ire 19: :> musikisi, 21: rkestra. 22,20; 25,201 Yaf msi Sk Gir (Katoviçten)., BUDAPEŞTE, 530 m. 18:Konser, 19,35: Plâk. 20,35: üyük operadan naklen Wagner” İn eserlerinden “Lohengrin” ope- rası 23,35: Hungarya otelinden: İmre Masari Sizan musikisi. MÜNİH, 532 m. 17,50: Konser. 20,10: Muhte- if milletlerin dans parçaları. 21: Karışık neşriyat. 22: O Senfonik konser. VİYANA, 617 m. 17,50; Orkentra. -20,55: Halk msi. Müsahabe. 23,25: Konuşan kâğıt (Kâğıt üzerine almmış sözleri na- kil). 23,55: Caz. MİLANO-TORİNO- Firensa 18: Plâk. 18,35: Orkestra. 20 Serli 21,35: Operet PR; ük operadan Dala 23,15: Plâk. ROMA, 441 m. mi) dm. . eri Plâk. 21,50: “La donma pordutta”” Ope- retinden sahneler. AKEDONYA Aşk, Kin, Polilika ve Kan. Müellifi: Nizamettin Nazif Maamenemeeeeeaeereem zik dalciyef ile çırağı Hıristonun li- me lime oli cesetleri Sandalciyeftir. Zavallı sütçü nün bir bacağı kasığından ayrıl. mış, ve iki kolu bileklerinden kop- muştur. Çırağın cesedi tamamdır. Yalnız başımda hafif bir yara oldu ğu görülmüştür. Bundan, Hıristo nun bombanın infilâkile değil, fa- kat enkaz altında kalarak ezildi, ve telef olduğu anlaşılmaktadır. Polis tahkikata © başlamıştır. Şüpheler, geldiği gündenberi süt- gü ile beraber yaşıyan misafirin ü zerinde toplanmaktadır. Dükkân- dan dişarı çıktığı hiç görülmiyen bu adamın vaka esnasında sütçü- nün yanında bulunmaması, bom- banın infilâkmı evvelden tahmin edebilecek derecede (| suikastten haberdar edilmiş olmasına hamle dilmektedir. Hususi surette yaptı- ğımız tahkikata dayanarak, biz da . ileriye gideceğiz ve diyeceğiz “Suikasti hazırlıyan ve yapan haydut, bizzat budur. Çünkü bom Türe ba sokaktan geçen biri tarafmdan ; atılmamıştır. Eğer atılmış olsaydı, Iki kardeşten İsmail Efendi ga atan adamın görülmesi ve hattâ | zetesini daha evvel bitirmişti. Bir | deh ele geçmesi lâzımdı. Cinayeti ter. | saniyo kadar gözlerini iskarpinle- tip eden adamın dükkânı içini iyi bildiği de muhakkaktır. Sandalciyefin parçalanan cese di gösteriyor ki, bomba bilhassa sütçüyü öldürecek bir tarzda kon muştur. Bunun için her şeyden ev vel Sandalciyefin / itiyatlarmı ve dükkânm en ziyade ne cihetinde oturduğunu bilmek iktiza eder.Bu vaziyette yegâne adam ise, sütçü nün akrabasından olan esrarengiz misafirdir. ali Paşanm emrile polis fev. kalâde tedbirler almıştır. Tespit edilen eşkâli bütün polis merkez. lerine ve jandarma karakollarma tamim edilmiş olan bu esrarengiz adam, eğer en kısa zaman içinde hükümete müracaat edip vaka es masında nerede bulunduğunu is- pat etmiyecek olursa bu katmerli cinayetin faili olmakla © ittiham edilecektir. Vaka esnasında sokak boş oldu ğu için lehülhamt nüfusça başka zayiat yoktur. Kule kahveleri civarında bu sa bah on buçuktan beri devam eden askeri kordon kaldırılmıştır. So. | ğe MİMİ 04mm ilmi rinin bombeli uçlarına dikerek dü ar Sonra dalgın dalgın başmı salladı: — Acaba bu sütçünün taksiratı neydi? i na, gazetesini ihtimam ile katlıyarak ayağa kalktı. Az evvel ki dalgınlığına taban tabana zıt si- nirli bir hareketle Rifat Efendinin omuzunu dürttü: n —— Haydi artık vazgeç okumak tan da tut ire yolunu, . —. iye söylendi — e isli daha kimbilir neler söylenerek uzaklaştı. İki üç dakika sonra Rifat Efendi de, tepki kardeşi gibi, koşar adı. ma benzer bir yürüyüşle Sabri Pa sa eaddesinde yola düzülmüş bu. Efendi Mehmedin kıraathane- sindeki diğer müşterilere gelince, bunlar: hâlâ “Asır” m biribirine güç çengellenmiş çetrefil ibareli satırlarını savaşıyorlardı. Sanki bomba kendi evlerinde pat- lamışmış gibi sapsarı kesilmişler, her saniye biraz daha artan bir te- sehhüşle gazetelerini burunlarına seyi soğukkanlılıkla karşılıyan birka- çımdaysa büyük bir hayret belir- mişti. Maamafih bu hayretle şu te ış yalnız kahvedekileri değil, Selâniğin hemen her tarafını ayni şiddetle sarmış bulunuyordu. Hükümetin açık pencerelerin- den memurlarm gazete okudukları seçilebiliyordu. Çıngırak çalan,kor na öttüren arabaların içinde geçen ler gazete okuyorlardı. Dükkâr- lara dalan tek tük müşterilerin el- lerinde gazeteler (o görülüyor, tez- gâhtarlar kumaş toplarını açarken bile gözlerini gazetelerinden ayıra mıyorlardı. Herkeste ayni hayret, ayni tedehhüş göze çarpıyordu. Yalnız bir tek adam, gazetesini okuduktan sonra, ustura gibi istihza ile gülümsiyerek bıyıkları- nr burmuştu. Beyaz yeleğinde ma- dalyonlu bir köstek sallanan bu a- dam, pencereleri hükümete bakan fesleğen kokulu bir odada oturu- yordu. Burası Selânikli Doktor Ri fatın bekleme salonu idi. İyi biçilmiş koyu | lâcivert bir kostüm giymişti. Çifte perdahlı “Sinekkaydı” bir traşla (o gerilen yüzünün toz pembesi (| bir rengi vardı. Kanapeye öyle bir kuruluş kurulmus ve bacakları öyle fiya kalı bir çalımla üstüste atmıştı ki g srmcağ Al diye soracağı geliyor- hu, Havada bir fesleğen © kokusu vardı. Bu koku, yeşil ve kırmızı kâ ğrtlarla süslü bir saksıdan geliyor- du. Kanapenin tam karşısmda du- vara dayalı bir iskemlede beyaz prostelâlı, sarışm bir genç kız otu- ruyordu, — Tik tak! Tiktak! — Tinn.. tan! — Tiktak! Tiktak! — Tinnn.. Tann! Tabtakaleden geçen tramvayla rm çan sesleri, duvardaki saatin tiktaklarına karışıyordu? — Tinnn.. Tann! Havada bir fesleğen (o kokusu vardı. — Dann! Dann! Dann! Beyaz yelekli adam ağzmı bir açmış, pis pis esnerken saat öğleden sonra üçü vurmuştu. Fak- fon ince bir tabakadan çektiği bir sigarayı dudaklarıma değdirirken; — Matmazel... — dedi — — Ne istiyorsunuz efendi? — Doktor daha gecikir mi? — Belli olmaz. . (Devamı var)