milliyet y. wmdesi “MİLLİYET” tir. ŞUBAT 1933 arebane : Ankara caddesi, 100 No. İçer adresi : İst, Milliyet Telefon Numaraları: İbuharrir ve Müdür: 24318 işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24316 e ENE ÜCRETLERİ: Marig için Üdeti geçen nüshalar 10 ku- fır. Gazete ve matbaaya ait Biçin müdiriyete müracaat f. Gazetemiz ilânların me- yetini kabul etmez. YGUNKU HAVA #şilköy askeri rasat merke- İpn aldığımız malümata gö. gün hava kamen bulutlu! pk ve şimal istikametlerin- İanfif rüzgârli olarak de yedecetki: . 8-3-933 tarihim. Java tazyikı 762 milimetre, Ela sıcaklık 11, en az sıcak derece idi "m meselesi İn kırmak, vaktile kabada- alâmetlerinden idi. Fakat İlin kalp kırmak, pot kır. Yin kirmak ve hattâ çiriş kır #nun yerine kaim olunca o İğardan düştü. Şimdi cam ke- a pek tesadüf edilmiyor. kuruş cereme vermiştik. v e im boyu, 25 santim eni o- i ir, 'camı biz kırmadıktı, lâkin kompartımanda bulunduğu İN iadem akdılar. Ben © çin adak İ Elektrik şirketinden şöyle aldım: im; Stınıza ait elektrik saatinin SİN en hereke olduğu muayene es- 0 ja görülmüştür. Gelecek is- faturanıza mezkür camın masrafı olarak bir lira ilâ- hir. Biliyor musunuz e büyüklüktedir. Bu sabah Va. Hilâfsrz söyleyorum, dört eni, beş santim boyu. Yani İiE laksanadan dala ufak, sökydi Elektrik şirketinde insaf ı, lâkin bu şirketlere me- ra komiserler de mi böyle b por yapılan ihtikârı ri 18 kuruşluk fasulyeyi işa satı diye, manav 4 ku- İİ $ portakalı beşe verdi diye, 160 kuruşluk eti 70 kuruşa idiye muahaze edilir de esa- smı verdiğimiz bir elek. inin kırk para etmeyet İiyet'in edebi romanı: MAKEDONYA Polka ve Kan. İşman fFlütçü bazan, biran için yor; patlak dudaklarını yalr #aHE, alnındaki terleri gömleğine Mizüye falso yapıyor; armonik- *İturduğu havadan kolay ko bazgeçmediği için orkestranın j ei dönüyordu. Lepis- rağmen şaşırmıyor, tered etmiyor, durmuyor ve oynur u şişe, Hacı Nâfi Beyle adamın fincanlarını, kimbi- defa — dolduruyordu ki belâlisı . yavaş yavaş Sm gözlerle etrafı | süze- edi Canko! — diye bağırdı— (LM #algıcılar | derhal durdular. giğemen yanına gitti, *# Bana bir rakı ver Canko! âdi Lepiska'ya “Canko” diyor unun manası “canım” demek ya 'fiktı her halde.. ki güzel kız ti | | i iktısadi bahisler | “ Yeni iktısadi siyasetimizde sermaye veiş * Türkiye cümhuriyeti 1933 se- | dır: İş itibari i ında nesini iktisadi dönüm £ noktasi mez Geniş ülkemiz, zengin topraklarımızda yeni bir çalışma proğramının, görgülü bir iktisat siyasetinin tanzim ve takibi arife- sindeyiz. Dünün âtıl söy tarzı ta- rihe karışacak. Bu da tıpkı diğer muasırları arap harflerinin, din ve siyaset inin, içtimai, har- si hurafelerin yanma —saltana- ten hümayununa © bindiri- lerek — irsal are artık i layan. İ Ölçülmüş bişi Kale İyi bi iş ılması ve sonra da bu ve : | sığdırdığı bütün o büyük inkılâp- ürsek gönüllerdeki mu imanımız çok kuvvet- | İlenir. Ara sura | mın sen kıvranışlarma benzeyen mel'un, sersem, cansız hareketle- re rağmen nurlu yolumuzda yürü- dük; yürüyoruz da... Dünün yar kın mazisinde yıkılan bu heyulâ- ların azametine ve çokluğuna ba karak —tabir caiz olsa — “inkılâ- bı rasyonalize ettik” derdim. Büyük azimle atıldığımız. ye- cidal sahamız iktısadıdir. Mül- | kümüz geniştir, bakirdir, zengin- dir. Binaenaleyh — cephemizin bu | zeder. Ülkemi kadar re- fah varlıkları o yaratacak, işleri doğuracak yerli sermayemizin bu- lurmadığını söylemek te hakikati tekrardan ibarettir. Bunun için hariçten sermaye getirmek mec- buriyetindeyiz. Müstakar bir siya- set, değişmeyen emniyetli vazi- yet. muayyen ve muhik bir men- faat bunu temin edebilir. Yalnız burada ehemimyetle nazarı dikka te alacağımız da bir nokta var in camına 100 kuruş alan Elektrik şirketine neden bir şey sorulmu- yor? Yok mudur, bu haksızlığın hesabını soracak kimse?.. Güzellik meselesi Bazı şeyler vardır ki; tarif ede- meyiz. Meselâ tatlıyı tarif edemezsiniz. Ağza hoş deseniz, tuzlu da hoş zeli tarif edemezsiniz.. Yüz hatla» rı muntazam ve vücudü mea olana güzel diyemeyiz... leri vardır ki; güzel değildi He. le son zamanın güzel telâkki büs bütün başkadır. Zaten güzellik sabit esaslara bağlı bir şey olsa, zamanla değişen telâkkilere ma- bal kalmaz değil mi ya?. Son güzellik müsabakalarının zelliğin esaslarını tesbit etmişler. için bir güzellik kraliçesi in in ime ealldiği zama eğer yüzünü güzel bulmazsanız hayret etmeyi niz.. Güzellik denilen şey gördüğünüz şey değildir. O güdür ki; çer ve âleme ilân ederler... Yüzün, şehrenin güzelliği, edanın, ifade nin cazibesi ve vücudün haramı hiç bir kıymeti haiz değ İdir. Anlaşılan güzellik te tezgâhtarlık oldu... 415 Aşk, Kin, i Dememenin imkâı yoktur, Güzellik te böyledir. Gü- | | ! | tarafları çok müsait bir safha-ar- | | İ | | İ MILLIYET PERŞEMBE yeyi iki kısma ayırabili tabir ile— mem- leketi istismar eden sermaye; kincisi de ihraç metalarını işle; cek, beynelmilel biyasaya reka- bet edecek sermaj Şehirlerin nakliye, elektrik, su havagazı gibi mecburi ve umumi ihtiyaçlara veya şeker, kumaş, ve saire misüllü memleket himayesi- ne bürünmüş halkın istihlâk etti- ği işlere yatırılmış sermayeleri bi- rinci kısma misal olarak zikrede- iriz. Her halde bu katagoriye dahil olan kapitalin imkân nisbe- tnde yerli ve milli olması temen- niye çok şayandır. Çünkü, şimdi kipsiz —fazla olarak imtiyazlı ise çok yükseğe mal ettiği— tesi- satımı amorti eder, iş başına getir- diği emniyet gerdesi o mümessil. lerini doyurur, kazanç ister, ihti- yat akçesi ayırır. Böylece ve sene- lerce kendine bir yiyim : yeri t6- eder. Bu tarz işler için hariç- gelen “100” lira kendine mah sus muhasebe usulile memleketten Iâakal “500” çeker. Hem kimden? Türkün yorgun alm terinden, öz kazancından... İşte milli serveti. mizden ayrılan bu paracıklarımız da muhtelif isimlerle aylara, nelere taksim olunarak harice a- kıp gider. Hem mukabilinde ne verir? Ne getirir? Hiç!... Belki muayyen seneleri nihayetinde ha- rap, durmayan fennin terakl & yüzünden ihtiyarlamış, işe ramaz bir yığın külçe makine... müsaade açık gümrük siyasetinden daha tehlikelidir. Öy le ya, nihayet gümrük serbestisi ile harice giden paramıza muka, bil bir mal alıyoruz, ne ise yine bir şeydir. Halbuki bu vaziyette aldığımız ne?.. Görülüyor ki, mem leketin dahili istihlâklerinde yı bancı sermayeye yer vermek mü. samahalı bulunmak milli serveti kemirtici bir usuldür. Halk ihti- yaçlarını temin eden sanayii mil- İileştirmek en doğru yoldur. Bu suretle harice akan paramız Mah- medin cebinden Ahmede keçer ki, bu da bir devridaim —belki de vaka sermaye İanzzuvuna hizmet — olur. Şu ufak teşrihten varacağımız netice: Bu hususta artık kayıt ve şartlar tesbit ete mek, çok kirkanç davranmaktır. İkinci kım ise, beynelmilel rekabete ruz, bariç piyasalar- dan kazancını alan sermayedir. eyanda bilhassa madem sa- | yilmizi söyleyebiliriz. o Maden cevherlerimizi yor altımdan çiküe- mak, işlenmiş bir hale getirmek, ühim ameliyelere ihtiyaç Sardır. Ba'ameliyelerin karışıdır ğu, çolluğu kadar da teblikeleri müskülât mevcuttur. Bunl ları lâzımdır ki, dahilden tedariki ne de maddi imkân yoktur. Esa- saadekâr bulunursak bulunalım— zararımız nisbeten madır. Zira, bir işlemesinde en büyük masrafındadır. İmal tedariki İn kısmı memlekette kalır. Vakıa burada da sermaye © kendine bir bak alır amma (madenin maruz bulunduğu daimi tehlikeler, piya- sa tahavvülleri müşkülâta naza- dandı - Hacı Nafi yatıramayız.. Beyi Hem onlar içim yur karıki odalara yatak bile serildi, Hikâye Pek tabii Hikmet Radi, saat beş buçuğa doğru endişe etmeğe başladı. U- zandığı kanapeden kalktı, sigara- sm tablaya attı. Salonun içinde bir aşağı, bi Ü öörler, pas ler vardı. Cemile sıcağı sev- için soba harıl-harıl yanıyor- . Fakat Cemile orada yoktu. Hilmet Radi bidayette endişe et. metişti. Çünkü iki sene devam e- den münasobetten sonra, genç ka dınn huyunu Blmişt. Bu kadın söz verdiği saatte gelmeğe hiç alı sık değildi. Nasıl bir dalgınlığı ka pılıp ta saati ihmal ettiği anlaşıla mazdı Onun için enik diye bir mef h tu, Maamafih geç geldi- als da, beklettiği i nasıl tatlı sözler bulurdu yarabbi! Hemen affetmemek kabil değildi. Fakat o akşam arlık geç kalmışa da benzemiyord. nkü saat dört te geleceğini vadetmişti, Halbuki saat alya gelmişti. Hikmet Radi gep ündü: — Acaba ne oldu? Bari başına bir kaza gelmis olmasa... Bu kadar gecikiş,kadın bekle- yen âşıka endişe vermeğe kâfi bir sebeptir. Hikmet yirmi yedi yaşında bir baloda bu kadınla ta: Bıpmiştı. Bu tanışmadan sonra larında mül bir muhabbet hâsıl olmustu. Cemilenin kocası İrfan Bey, sevimli bir adam ol- makla horaber, karına nazaran yaşlıca idi. Cemile, Hilemet Radiye derdi Çok iyi adam., İnsanların en iyi Kiza seviyorum, fakat a ia da sevmiyorum., “Sonra da ilâve ederdi: ““Kınma seni.. Bilsen, nasıl 26 viyorum... K> Hikmet Radi iki üç defa Cemil da kabul etmek, hi ut anlerini teşkil ediyordu. Dakikalar geçti. Saat altı bu- cuk oldu, Yediye çeyrek var.. Fa- kat Cemile meydanda yok., Artık bımdan sonra da mümkün değil gelmez. Derken kapı gelendir Hikmet Ra di yayından çıkan ok gibi fırladı. Yamda bir posta müvezzii vardı. Delikanlıya bir telgraf uzattı. He. açtı, okudu! ie ta.. Bir dakika içinde telgrafhanave esiri yi telgrafı yazdım. Doktor ümitsiz.. Ben de endişe içindeyim - C.” Hikmet Radi, telgrof elinde, tekrar gelin kanapeye oturdu. İlk intibar hodbinane idi. Mommmandu, | na demek ki Cemile bir kazaya wğ- ramamıttı, meğinun değildi, çün- kü Cemile geldimiyecekti, kimbilir ie er aleminin. hem daha haklıdır hem de mem- lskete haraktığından, pek aşağı bir mikdardır. de düşünelim ki zararımız. ğini doğruya ağ mizden, yerli servetimizden de- el İesesindenelir. pe bü- tün bunları temin el pivasalar, harici kasalardır. Bi- naenaleyh: Bir kere memleketi- mize esas sermaye çeklile, sonra da her sene satış dolayısile daimi olarak ecnebi döviz girecektir. Bittabi bu gelen paralar memle- kette yeni işler doğurarak refah vastınsı olacaktır. Karşılık olarak vereceğimiz de kıymetlendirilmesi ne vesaitimiz kâfi gelmeyen taşı imiz ve toprağımızdır. O balde bu tarz çalışma sahaları için gelen sermayeye kolaylık ve müs: — ye memleket lere ya lmış bir fedakârlık sayılmaz. pr ir reddin ENVER | reden geldi bu herifler? Nereden gelecekler? Sen ça- ğurdın., Senin davetlilerin. — Benim davetlilerim amma.. Davet ettiğime de pişman oldum. 77 » diye murıl- aşağıda — Niye? yneliri- | ni boyamış, saçlarına eli Sinema meraklılarının en diği artist WİLLY FORST ve ALİCE TREFF tarafıdan temsil edilen Bu akşam), 9,“0 te MILYONLAR HIRSIZI Macera ve aşk menakıbı.... Avrupadan Afrikaya kadar heyecanlı bir takip Forst tarafından söylenen güzel garkıla İlâveten: R. Willy K.O. dünya havadisleri «Gi “cekti, O zaman, şimdiye kadar mü betlerine - zahir bir şeyler bil iği için - hiç engel olmayan! kocaya karşı sinirlendi. Ondan sonra da Cemileye acıdı: — Zavallı kadın, dedi, o kadar hassas, o kadar ince. Şimdi kim- bilir ne yorgunluklar geçirecek. Bari hastalık sari olmasa, ona da geçmese... Herhalde kendini Mei la yorup hasta düşmez. hasta bakıcı getirtir.. Endişe So deymiş. Pek tabii... Acaba bir da- ba ni ne zaman görece ğim? Bari şu İrfan Bey bir ayak evvel iyi olup kalksa. Hikmet Radi yerinden kalktı, filerini bu işle fazla yormamak ve diğer şeylerle meşgul olmak için giyindi, sokağa çıktı. Kuytu bir lo kantada yemek yedi. Ondan son- a sinemaya gitti. Fakat bütün bunlara rağmen Cemilenin vazi- | yeti bir türlü zihninden çıkmıyor. | du: — Acaba'masıl yapsak ta Cemi leden bir haber alabilsek, diyor- du. Telefon ataş olmaz. Evine gitsem mi acaba? Maamafih ertesi gün Irfan Be- | ———————........ iman yin tanıdıklarından bir zata rast- geldi: — Ne olmuş İrfan Beye? diye — Zatürree mi, bilmem, öyle bir şey.. Herhalde adamcağız teh Nilcedi Hikmet Radi içinden düşündü: — Bari grip gibi sari bir şey ol- a da aklına başka bir şey Acaba İrfan Bey ölürse, Ce- mile ile evlenmek icap eder mi? Kendi kendine | böyle bir sual sorduğuna da utandı. Kendi zev- ki için başkasının ölümünü düşün mek, ne vicdansızlık? Masmafih aradan bir kaç gün geçince tahammül edemedi. Cemi | lenin evine uğradı. İrfan Beyle dostluğu olduğu için arasıra eve gelir, giderdi. Birinci defasında Cemileyi göremedi. Yalnız hizmet çi kızdan hastanın çok fona oldu- ğunu öğrendi. Üç gün sonra tek- rar uğradı. Cemile sapsarı, zayıf- anmış, yüzünün Ş acmacak bir hale gelmişti. Muhab ür betsiz bir tavırlar — Geldiğinize çok teşekkür e- derim, dedi, fakat insta çek fe- TP bir hasta bakıcı getiri niz mi? — Evet, lâkin kocam benim €- limle tedavi olmağı ii Ben de bizzarure odasından bir yere çıka | mıyorum.. Aradan on gün geçti. Hikmet Radi bir kere daha Gereilaye ağza yapmıştı. Gözleri sevinçten parlı- yordu. Hikmet Radiyi salona aldı. Kapıyı kapattı: ikmet, kurtuldu, dedi, ko- cam kurtuldu. Doktor öyle söylü- yor. Ne sandet! Seni de gördüğü- me ne memnun oldum. Gelip İo- camın sıhhatini sorduğun için te- şekkür ederim. Fakat artık kurtul du.. Şimdi nekahet devresini meçi riyor. Bilsen ne mes'udum, bilsen seni ne seviyorum. Gene eskisi gi- bi buluşacağız değil mi? Hikmet Radi ne cevap vereceği ni saşırmıştı. Maamafih pes perde İ den bir iki cümle ile kadmı teski- oturdu edeceğime de — Katunsalı çok zengindir. De Bu akşam: GLORYA'da Venedik'te e Karnaval şenlikleri arasında ge- çen şayanı hayret, zengin, cazip ve romantik Mümessilleri LANG, bir film Trajediyen MATHESON DOROTHY BOUCHİER ve JOSEPH SCHİLDKRAUT, Bu mümtaz eser, Mavi Tuna filminde büyük muvaffakiyetler kazanan RODA SANDOR Çıgan orkestrasının. ştirekile filme çekilmiştir. FOX JURNAL mühimdir. 18 Şubat İğeşisike! aşan 21 ,48 de yeni ve zengin em MÜNİR N KON “stanbul Belediyesi | gm Belediyesi Şehir Tiyatrosu Darülbedayi Temsilleri Bugün suvare saat 2130 da Tayyare balosu Tayyare balosu bu akşam Pera Palas salonlarında verilecektir. Baloda ai e Biyer Sarı Zeybek Umuma yarısından Darillelayi “sanılan ra He zim Beyle Halide H. tarafmdan kü- çük bir iskeç söylenecektir Bu akşam son müsabaya iştirak! edecek olan güzeller de Tayyare ba- losuna davetlidirler. “Tayyare Balosu bu sene de mevsi- min en güzel ve eğlenceli balosu 6- Tacaktır, — yy Hikmet Radi evden çıktı. Düşün meğe başladı: — Allahım, ne oluyor? İçim- den ne hisler geçiyor? Biliyorum ki bu kadının iyi bir kocası var ve kadın ondan memnun.. Adamca- ğız hastalandı, kadın perişan ole du. Pek tabii,, Fedakârlıkla koca sına baktı ve onu kurtardı. Pek ta bii... Kocası kurtulduğu için ka- dın mes'ut.. Pek tabii. Tehlike geçtikten sonra, eski hayatımızın iadesini istiyor. Bu da tabii ve hat tâ benim için hoş bir şey... Fakat | nasıl oluyor da. Cemile benim göz- lerimde değişti ve neden ben on- | dan uzaklaşmak istiyorum? afi Bey de zengindir. Vie ie SER Holivut Holivutun 3 üncü sene 6 ıcı mü- merosu zengin münderecat | ve gü- zel resimlerle intişar etmiştir. om — Yeni İcra ve İ Yeni era ve İflâs | Kanunu Şerhi Muharrirleri Kayseri meb'usu: Sait Azwi, Tokat meb'usu: Nazım İzzet Bugün çıktı Tevzi yeri Muallim Ahmet Halit kitaphanesi Era ett VR eseri 5 YERİ eserler Derlemeler Toplıyanlar: Hamit Zü- | beyir, İshak Refet | CHEF. neşriyetmden olan bu İ kaymetli eser çıkmıştır. Maarif Ve- kili Dr. Reşit Galip Beyin “Türk dili söz derleyicilerine” adlı bir yazı 41 ile başlıyan “ Anadilinden derleme ler”i tavsiye ederiz. —— Yüzbaşı Celâl Yazan: Burhan Cahit Burhan Cahit Beyin, kendine mah sus güzel üslubu ile yazdığı bu ro- man çıkmıştır. iie Özdilimize Doğru mecmuası Dokuzuncu sayısı Tisaniyat ve İ edebiyata dalr zengin münderecat * la çıkımışter. — Lâvanta çiçeği,, — Hay Yaşayasm Canko! Acele acele soyundu, gömleği giydi, minderin üstüne yan gelip uzanımca; — Demek ki bu zengin adamla” Müellifi; Nizamettin. Nazif tatlı tatlı minde- Güzel Bulgar kızının sila rakıyı böyle içerdi. Sakallı adam Hacı Nafi Beye baktı. İkisi bir den kim bilir kaçıncı defa yutkun- dular, Genç, bu merasimle bir kadeh daha yuvarladıktan sonra, çevik bir hareketle ayağa kalktı ve ko lunu kızın beline dolayarak oda” dan çıktı, Tabii, kız da beraber.. Bu ev iki katlı idi. Az evvel bu- lundukları oda birinci kattah idi. Delikanlınm siididne doğru git Bini gi Lepiska dedi. Bu Bini yur beyi çıkamayız. — Neden? — Görmüyor musun? Evde mi safir var, Şimdi Nuri ağa da ge lecek. — Gelsin varsm. - Bize ne bum ? Kız çıplak vücudunu gencin — Eey.. Biz nerede yatacağız? — Burada, Benim odamda. Ahırda bir eşek anırıyordu. Bu lundukarı yer zifiri karanlıktı. De- likanlıyı kolundan gelerek faşkar kokan dar bir sofadan geçirdi, Basık bir kapıdan mutfağa girdi- ler, İsli bir lâmbanın ışığında yaş- b bir Bulgar karısı pirzola pişiri- kei Bir başka kapıdan yine fış- kokan bir taşlığa çıktılar, kaç adım yürüyünce kız, meni ve abadan yapılmış bir kapı perdesini kaldırdı. Bir saniye som ra üç kollu bir şamdanm aydın İattığı temiz bir odada burun bur runa oturuyorlardı, — PöFA! Amma sıcak hana... — Ceketini çıkar... uzan şöyle. Ve ceketini * çıkarmasma yar dım ederken: — Bu akşam sana bir hal oldu. - dedi - az kalsm horuldamağa baş layacaktm. Hem sarhoş ta değil- Beş kadeh ya içtin ya içme din., Delikanlı hiddetlenmişti; nundan soluyordu: — Bırak Allahını seversen, Ne bur- — Onu ben bilirim. Fakat bu Lepiska ne kadar da güzel türkçe konuşuyordu. Deli- kanlı ceketten sonra püsküllü yele ğini ve belindeki kuşağı da çıkar- dı, Bunları duvardaki çivilerden birine üst üste asarken çapkın çap kın göz kırptı: - Anladım - dedi - Katumsalı Nuri ağanm gelmeyişine kızdın.. »— Yok emilen. > — Saklama ona hiddetlendin.. Ane ie da yok değil, İm san gelmiyecekse, miyeceğim der.. Misafir Eş ben de bazetmem, Hem kim bilir belki de ondan bir çıkarın vardı. Genç güldü: — Yavrum. - dedi * ben Katun salı'ya muhtaç değilim; bilâkis o bana muhtaçtır. Ben yapacağım her şeyi kendi başıma yapabilirim. Nitekim bugüne kadar da yapmı şımdır. Şirdi onlar benimle iş yapmak istiyorlar. Bu öyle bir iş- tir ki, ben burnumu sokmazsam onlar kat'iyyen beceremezler, Kız yerde serili bir postekiye sakallıyı yeni gö üyorum, — O da çok Dedeağaçlı Hacı derler, — Üçü de zengin adamlar. — Hem ne zengin! — Darılma amma,. Bu üç ada- mın sana niçin bu kadar muhtaç olacaklarını anlayamıyorum. Bir iş yapacaklar da sen de para mı ko yacaksın? Genç çoraplarını çıkarmağa uğ raşıyordu: — Sen benim gecelik gömleği- mi ver., - dedi Kız bu emri derhal yerine ge- tirdi, Çekmesini çekince üstünde- ki bardaklarla lâmbaların zelzele- ye tutulmuş & sallandıkları bir konsoldan, iyi katlanmış göğsü kırmaz işlemeli bir gömlek çıkar- — Al, tertemizdir. Bak hem ne güzel de kokuyor, Gömleği tam burnuna dayamış” tı, Delikanir ister istemez kokla" dı: — Sahi be! Oooh! bu? Saffet 0 Bey Ne kokusu rm benim neyime muhtaç olduk- larına pek merak ediyorsun? Bak sana söyleyeyim. Bu adamların paraları pek çoktur amma, yürek- leri yoldur. Öyle kazalı belâl işleri, yalnız başlarma başaramaz lar, Halbuki yapacağımız iş biraz kazalı iştir. Lepiska, konsolun bir türlü ka- panmayaw çekmecesini (o itmekle meşguldü, Gencin ağzmdan çıkan son sözleri işitince hemen yanma koştu. Dizlerine sarılarak telâşlı telâşlı; — Ne dedin? Ne dedin? - diye bağırdı - Kazalı bir iş mi? Oooo! Yok yok, olmaz... Yapma bu işi! Ve başını delikanlınm göğsüne yaslayarak boğuk bir sesle ilâve etti: Bul — Başına bir yaparım sonra ben?.. yapma bu işi.. belâ gelirse ne Yok.. yok, (Devamı var) (1) Bir zaman Bulgar sabran- yasında Türk meb'us grapunun şefi olmaşta. Bir hoç sene evvel öl müştür. Galatasaraylı merhem “Sait Gültekin” in babasıdır