18 Aralık 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

18 Aralık 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Milliyet Asrın ömdesi «MİLLİYET» tir Müddeti geçen nüshalar 10 ku. ruştur. Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların we. #'uliyetini kabul etmez. BUGUNKU HAVA Buğün bava az bulutlu ve şi- mal istikametlerden hafif rüz- gürli devam edecektir. 18-12-8323 de hava tazyıkı 773 milimetre en fazla sıcak 10, en az sıcak 3 derece idi. İFETEK Al alm i J atan meşhur muharr Bir tuhaf şey! | mindeki iramızca romanın bü. | lâsasıdır.” Beyoğlunda, Rumeli hanm- | Pp... de bint olda, Bir adi | 472 Gan erene ilme ğildi.. Aradan Me dört ye geç ti, Gazetelerde okuduk: “Katiller bulundu. yea ağzma tıkanan mendilden mey dana çıktı... Esasen biçare ka dıma o akşam misafirler gelece- ğini bir matmazel işitmiş. O ip ucundan katiller meydana çıka rıldılar.' Anam, sinirli ve hassas bir kadındır. Bu cinayeti müteessir meydana çıkarıldığına dair o- lar haberleri virgüllerine kadar okuyordu. Bir gün bana sordu: — Oğlum! Bu matmazel, bo ğulan kadına gelen misafirleri görmediği halde yalnız bu riva yetle katiller nasıl bulunmuş. Sen gazetecisin. Şunu bir öğ- rensene?” dedi. Anamın haklı sualini ben de arkadaşlara tekrar ettim. Bir kaç dereden su getirdiler am- ma, bana sadra şifa bir sey söy- leyemediler.. Derken gazetelerde: “Rumeli cinayetinin asıl fail leri yakalandı.. Eskiden yakala nanlar, bu yeni katillere gözcü lük etmişler.” Aradan bir gün daha gçeti... Tekrar gazeteler: “Asıl katil Yumanistana kaç mıştır, Küçük kardeşi yakalan- dı. Eskiden yakalananların bu işle biç bir alâkası yoktur. Ma- sumlar bırakılmıştır. ” diye yaz gok | olmuştu. Faillerin | yet hakkındaki haberler bu ka dar tuhaf intişar ediyor., Aca- ba gazeteler mi yamlış haber alı yorlar?!.. Vâ-Nü dostuma!. Bilmem siz de bana: “— Sen yazılarına kıymet İ vermek için sütununda bana hi er ediyorsun.” diye böbürlene , Ummam!. Sizin elen böyle şeref hasisli İ ğine müsait değildir. Lâkin in- sanlar eline kalemi alınca 80 | kakta, evde, kahvede görüştü- ğünüz ve tanıdığınız adam ol- | maktan çıkıyor. Bambaşka bir şey oluyor. o Vuruyor, kırıyor. , Köpürüyor ve hakaret ediyor. Rica ederim (Vâ . Nü)! ben ne kadar haksız olursam olayım, siz bari bu sistemi tutmayın! Sonra pek nevmit olurum. Şimdi sadada geliyorum. İki gün evvelki bir yazında çok haklı olarak (edebiyatta kendi fikir ve eserlerimizi tercih etme gi ileri sürüyor ve hatâ - Niza mettin Nazif . gibi bazı arka- daşların Balkanlara eser ihraç ettiklerini de yazıyorsunuz. | Ben de tamamen bu fikirde- yim. Lâkin bunu yazarken ilk yapacağımız şey kendimize tat bik etmektir. Üç gün evvel ba- na bir okuyucu şu mektubu gön dermişti... “Filân gazetede intişar eden değil- dir. Bu Lr misöre d'âmour is- | ait olanlarmın tercümesine ve mutlaka tercümesine tarafta- rım. Ve bünun için edebi mül- kiyet ittihadma girmemizin i- saet olduğuna kailim. 2 — Garp edebi eserlerinden va maruflarının da - klâsikler i - tercümesine amma yalnız terilizeliğ taraftarım. Diğer İ lerinin tercümesine taraftar de im! 3 — Romanların edeple &- dilmesine, intihaline hülâsa e- dip kendimize mal edilmesine, mizah ve fıkraların kendi zevk stemimize sokulmasına, hat- izim olmayan tuhaflıkları ile bize mal etmeye kat'iyen muarızrm... Ben ihracat malı yapmadan evvel, bu nevi ithalâtm önüne geçilmesini istiyorum. - Bu yol da maddi teklifler de yapabili- rim, FELEK Etem İzzet Beyin kitap halinde çıkan son romanı: Göz yaşları! Bütün kitapçılarda vardır 1517 - MİLLİYET. PAZAR İgKANÜNUEVVEL > Asrın terakkiyatı karşısında ledikçe insaniyet | ei ân ve gayri makul görülen şeyler bugün bir ha kikat olarak tecelli eyliyor. Bun- | dan bir asır evvel yaşayan bir in- san bugün cihanı bir nazarı im'an la temaşn etse son asrın teraki yatı harikulâdesi karşısında hay- retlen hayrete düşer, akıl ve mu- si tufanı garabet © içinde kalır, hakikati anlıyabilmesi günlerce belki saatlerce düşünme- si lâzımdır. Bir zamanlar yalnız karalarda yaşamağa mahküm olan insanlar hayat ve maişet saikasile | büt metaip ve mehalike rağmen s oralarda da hayat çareleri atam ğa başlamışlar. Nihayet karalara olduğu gibi, beşeriyetin pazılı ka- vimi denizlere de hükümran ol- muştur. Fakat insaniyet bu kadar muvaffakıyeti kâfi görmüş mü İnsaniyet, her mahrumi yele göğüs germek, yine her mah rumiyeti aklın bir harikasile kar- sılamak itiyadından hiçbir zaman fariğ olmamıştır. İnsanlar tabiatin kendilerini âciz bıraktığı noktalar da da mağlübiyeti kat'iyyen kabul etmemişler. Mütemadiyen çalış- mışlar çalışmışlar, o mihayet her müşkülü mümkün kılmışlardır. İş lerden istitadenim bi li olan telsiz telgr: sebat mahsulü değil midir? Denizlerin — dibinde gezmek, dağlar gibi zırhl:ları devirmek bir hamlede dünyanın öbür ucundan kalkıp diğer ucuna gitmek, sema- lardan yıldrumlar yağdırmak, tab an zayıf olan insanın âzmindeki dehşet ve azameti ispata kâfi dı ül midir?. İnsaniyet tariki teral ki ve tekemmülde kanaat ve teval kuf nedir bilmiyor, büyük adım. larla mütemadiye, » Deni; De day le şa katetmiye kanaat etmiyen 26- küyi beşer, denizlerin altında da dolaşmak hevesini yenemedi. De- nizlerin altında doluşmak ihtiya: Gini duyduğu gün hemen çareler aramağa başladı... Ve nihayet bul du, Bahrrmuhitlerin dibinde, kır- larda, çayırlarda dolaşır gi zerek kablolar döşedi. yayı eski dünyaya bağladı. Artık dünyanın bir ucundaki en ufak bir hadise dünyanın ta öbür ucunda İ duyulmağa başladı. İnsaniyete ye ni bir ihtayaç daha Ârız oldu. Tim valarda uçmak... İşte kanunu ta- biatin insanları mahrum ettiği bir hal karşısında insan itirafı aczet- miyor, çalışıyor. Gece gündüz ça- lşıyor. Neticeye erişmek, çareler bulmak için kurbanlar veriyor, fa kat muvaffak oluyor. Bugünün evlâtları yarınki keşif işin muka- vemetsüz bir aşk ve emel ile güle güle ölmekten çekinmiyor. İşte: son asrın en harikulâde yadiğârı.. tayyareler... İlk teşebbüslerdeki neticeler pek te ümitbahş değildi. Bu yoldaki tecrübeler pek pahalı. ya maloluyordu. © Sıkaık birçok cüretkâr, azimkâr, münevver insan | yavruları genç genç ölüyorlardı. Bir müddet medeniyet bununla uğ raşmaktan fariğ oldu. Yahut bu korkunç tehlikeli mesaiye bir an için fasıla verdi. Havalarda uç- mak insan yei emel gi ö yalnız yükselmekle iktifa ettiler, ikeden büsbütün aza korkun; mağaralarda, maden de olmamakla beraber bu maksa dı daha ilk teşebbüslerde temin etmişti. Semaya doğru © yüksel- mek, sonra sabit ve bihateket bir noktada durmak... Yook!. Ga- ye bu değildi. Emel henüz tahak- | kuk etmemişti!.. İnan; zümrüdün | sabralarda, hevlinâk caklarında, Bahrrmuhitlerin | vert sahalarında bikayıt ve biper- va dolaştıkları gibi havaların şef- faf billâri muhitatrada © serazat gezmek istiyorlardı. Balon vasıta” sile muharebatta icri rassudat ve sldesdi n ın netayiç bu cereyanı teşdit etti. Balonculuk â- lemi bu suretle büyük bir ebem- Bütün mütemed- bütün miyet kazandı. dir, müterakki milletler mevcudiyetlerile, bu vadide sarfı g: okadar çok tecrübe yapıldı, oka- edildi ki: Her kbali bununla a“ dar çok canlar millet hâl ve iş lâkadar gördü. Her milletin efra- | dından bu yolda ölen © insaniyet | kurbanlarına iltihak edenler oldu. ve binnetice noksanlar ikmal, teh likeler kısmen bertaraf edildi. Ar- | tuk insanlar kuşlar gibi ve o daha büyük sür'at ve kuvvetle havalar- du uçmağa, dolaşmağa başladılar. Bunun üzerine her ( devlet hava muharebeleri için hazrılıklarda bulunmağa başladı. Kuvvei bahri- ye, kuvvei bertiyesine bir de kuv- vei havaiye — tayyare ilâve etmek mecburiyeti karşı kaldı. Lâkin tayyarelerin icadı ve muvaffakıyetle istimali yeni yeni birtakım nazariyelere, yeni yeni ceroyanlara yol açtı... Bugün tay- yare ve sair sefaini havaiye sair vosaiti harbiyeye nazaran hem W- cuz, hem müessir bir silâhtır. Bir tayyareyi bir veya iki kişi idare e- der: Halbuki icabmda bir alayın ifa edemiyeceği hizmeti | görür. Bir bombardıman tayyatesi mu- vaffakıyetle istimal edilebilinirde büyük bir zerhli ile harbedebilir. Müthiş bombalarile zırhlıyı tahrip veya garkeder. Bundan © başka zırhlı sefaini harbiye inşa etmek- pek büyük bir masrafa mütevak- kıftır. Bir zırhlınm mesarifi inşai yesile yüzlerce tayyare yapmak, bu tayyareleri bir silâh tecavüz ve müdafa gibi kullanmak müm- kündür. Yüksek Bajvekilin nütuklarm- da işaret ettikleri gibi tayyareler | ihmal edilecek bir kuvvet değil- | dir. Bir bina inşa eden wühendir- ler evvelce yang, hareketi arz ve yıldırım tehlikelerine karşı ted birler alırlardı. Şimdi ise tayya- releve karşı lâzrmgelen tedabiri düşünmek, zeminlikler inşa et- mek çarelerini unutmamaları lâ zımdır. Tayyarelerin © bu kadar tehlikeli ve korkunç bir ölüm aleti olmasının belki âlemi insaniyete bir hizmeti olaenktır. Oda, bu a- fet karşısında milletlef ; harpten gekinecekler, bu suretle sulhün i- damesi kabil olacak “Hazır ol cenge eğer, sulhü salâh” nazariyesi mak lâzumder. TAYYARECİ | İzmitte bir Halâ İzmit üssü bahri kumandanı sene. başında İzmitte bir balo verecektir. İstanbuldan davet edilenler o ge. ce hususi bir vapurla İzmite gidecek lerdir. tenddit Yalnız | iş ve İşçi Milliyet ba sütunda istiyenlere tavassut ve içi liyor. İş iyenler bir mektup- la İş büromuza müracaat et: melidirler. İş isteyenler 4 sene daktilo, kasadar ve muha sebe muavinliklerinde bulundum. | Bon servisim vardır, Türkçe, Fran. sizça ve izce bilirim (Kefalet verebilirim. Ufak bir maaşla iş ari- yorum. Arzu edenler aşağıdaki adre se mektupla müracaat etsinler: Mil. | liyet gazetesi iş bürosu 5. N. ... Ciddi ve malümatlı bir genç kız kasadarlık türkçe ve fransızça dak- #loluk gibi bir vazife arıyor. Şerait mütevazıdır, teminat © verebilir. İs- tanbul Posta Kutum 46 V, B. adre- sine yazılması. * On senedenberi | piyasada mü- komisyoncular İplasye) vazifesile müştegil idim, Piyasayı eyi tanırım, - ciddi bir ko- ıyoncu nezdinde iş arıyorum, ye- ni açılan fabrikaların — satışını dahi derbude ederim. Milliyet İş bürosu- na öfe rümuzile müracant. İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu Darülbedayi Temsilleri Bu akşam saat 21,30 da (OÇ SAAT OPERETİ) Yazan: Elerem Reşit Bey, NM Besteleyen Cemal Reşit Bey. Umuma 3 perde 27 table Operetin son gecesi 1336 Kadıköy Süreyya Tiyatrosun. Evvel 19 Pazartesi BUYUK SUVARE 1 — Darülbedayi 2 — Muhlis Sabahattin 3 — Süreyya opereti 4 — Ertuğrul Sadettin Hasılat İzmirde ölen (Celâl Yakup) un 3 yetim yayrası na aittir. Ve AE. ERTUĞRUL SADETTİN Bu gece: Bakırköy Miltiyadi Tiyatrosunda (Karı Ben öldürdüm) Facia 3 perde, Ayrıca (ATEŞ VE PERVANE) Vodvili Harik © Hayat nezdinde | | | BÜTÜN İSTANBUL HALKI Si m muhterem müdavimleri... Hazırlanmız!! Yarın akşam senenin en büyük, en güzel filmini göreceksiniz! Mata Hari filmi yarntan iki büyük san'atkâr: Greta Garbo RAMON NOVARRO Beyaz'perdede bu derece güzel bir film henüz gösterilmemiştir. YARIN AKŞAM Melek ve Elhamra SİNEMALARINDA Fiatlarda zam yoktur. ARTİSTİ K'te ALBERT PREJEAN ANNABELLA ile beraber - eheserlerin şaheseri GAİP ÇOCUK Fransızca sözlü ve şarkılı filminde şarkı söylüyor ve halkı sonderece memnun ediyor Her akşam: Sahnede ve perde aralarında POLİANSKY orkestrası bu filmin parçalarını terennüm ediyor Nihayet geliyor ! İ Esrar ve fevkalâdelikler dolu l RA Sinemasında göreceksiniz. Fransızca sözlü film. Şimdiye kadar çevrilmiş olan filmlerin en harikulâdesi BEN.HUR ana GLORYA izci bir muvaffekiyetle devam ediyor. Baş rollerde: Ramon Norarro ve » Maç Mc Avoy Göz kamaştırıcı figürasyon ve mizansenl. lendirilmiş yeni Kaza Sitgortalarnızı Galatada Ünyon hanmda kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan UNYON kumpanyâasına bir kere uğramadan sigorta yaptır. * mayınız. Telefon: Beyoğlu 4886. 5 kopye Metro - Goldwyn - m mamaulâtı Müstesna bir gün Yaşımak için MAJİK'e gidinir & Ee TRUBER o EİT Otomobil ve ZAYI — S9No sinema operatör ehliyetnamemi kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yok (tur. Mustafa Zihni. Birden bire, — ortalığı derin. bir | si. bir genç kızı onun pansiyon | kendi tahmininden ve Bedi Mu- “Milliyet, in romanı: 9 SEN ve BEN bak,. kararı o versin.. Bakalım fin candan okumasını biliyor mu, bil- miyor musun? — Bu iyi bir ceza teyze.. ben daha ilerisme de gideceğim... A- lay etmekten onu menetmek için de ona dinletmiyöceğim. TİR Salona girdikleri zaman Bedi Muammerin içinde garip bir heye can vardı, Bu oyuna inandığından değil,. Leylânın ne söyliyeceğini merak ediyordu da ondan, Sakın alay etme ha! Gördü ğümü söyliyeceğim: Efendim..... sana uzaktan bir mektup var. Bu mektup © sarışın bir kadındandır. Orun içi öyle sıkılmış, öyle sıkılmış eta zavallı bir kadın o.. Yoksa sahiden Pariste öyle bir kadını bıraktın da mı geldin?. — Yok Leylâ. sual sormak ya- Muazzez Tahsin —Olüyor kızım.. sen Boş yere | sak... gördüğünü söyliyeceksin. üzülme.. Nejat senle şaka ediyor. Sesindeki biraz sertifade ni- çin? Leylâ söylerken bunu düşün- dü.. devam ediyorum: Bu mektuba senin de canın sıkıla- cak? Fakat fazla değil.. Dur ba- kayım.. bir az para da var, Bunu bir kuş getiriyor. Fakat öyle zengin olacak kadar çok pa- ra değil. Sonra. küçük. küçük rühayetsiz” yollar var. Bu, yakın. da yapacağın yollardır; bir de u- zakta uzun bir yolun. yar. O yo- lu yaparken canın çok sıkıla- cak., O yolun sonunda yalnız ka- lacaksın. Sen büyük bir aşk ( geçirecek- sin.. ümitsiz bir aşk.. Bundan te- seli bülmıyacaksm, ihtiyarlığın yalnız geçecek. Hastalık yok... Fakat ni var. Bütün ömrün düşünmek EN fala ldei — Nasıl, faler iyi söyldei mi bari ? a Nejadın sesine ikisi de döndü- elle tutulacak kadar kalın bir ses sizlik kapladı. Sonra, Bedi Mu- ammer, sesinde belli bir kırıklıkla: — İkinizin de hakkınız varmış. Falcı kızın falının yarısı yarısı hayalden ibaret. Olacakla- rı şimdiden Cs veren bir kâbin ibi bütün isti limi keşfetti. ” Göreceksin, istikbalde nasıl bugün hayal dediğin şeylerin ha- kikat olduğunu görerek bana hak vereceksin. Şimdilik bana izin. Yatmağa gidiyorum. Zaten sen de yorgunsun, istirahat etmelisin. Yarm bize hikâyelerini anlatırsın. olur mu? Teyzeciğim, Gecen ha: yır olsun.. Rahat uyu ve rüyan- da beni gör. emi? Bedi Muammer evine.: smmm alay en izle ek la ve is- tanbulda, mın, anasının ya- şadığı ve kendi çocukluğunun ve ilk gençliğinin geçtiği bu evde bü. tün hayali, mazisi yeniden can. Tanmıştı, Pencereye yaklaştı... Serin bir ve denizden çam- ların kokusunu ona getiriyor- Fe Bu havayı derin derin içti ve sonra hemen MER. pencerenin kenarına oturdu, sigarasnı yak- ler, tı ve çocukluğundan başlayarak, çalışma seneleri.. gençliğin tükenmez ü- mit ve gayeleri, Ve nihayet Pa- ris, Buradan giderken götürdü ğü tavsiye mektuplarma ve o radaki bir kaç arkadaşıma rağmen Pariste gı ilk , günleri onda, her içini ezen “bir düşü: yabancılık — ve yalnızlık. hatırası bırakmıştı. Fakat sonra, yat yavaş bu aydınlık memleketini çine sindirmiş.. onunla kaynaşmış, oraya ısmarak geniş bir yıne sahası bulmuştu. aya onu ısındıran en büyük sebeplerden biri de, ince sarışın bir kadın oldu. Pansiyoner ola- rak mühendis mektebine yakın ötüran bir aile nezdinde bir. oda köralarıştı. Şen, temiz, bir Fransız aile- sinin, her türlü istirahat konto- rü olan bir odası, Evin — kadın genç yaşında bir kazaya kurban giden Oğlunun odasını “bir yabancıya kiralarkeno yabancı ya, gönlünde boş kalan erkek çocuk muhabbetini yerine getirmek gözlerinin içine bakıyordu. Tesadüfün anlaşılmaz cilve- arkadaşı yapmıştı. Hanriyet in- <e, sarışm, çok boyalı ve çok neş'eli, adeta delişmen bir artist. ti, Onu. ilk geldiği gün, salo- nun bir köşesinde, gören Bedi Mu. ammer, ayni #kşam, onun akim lee ki e olda a zm © ol ük güç inandı. a yek gös bi emele ei ği in Heniriyet oödü” derhal bir alâka uyandırmıştı. Haftalar, hatfalar geçti ve Mi ayrılalı altı ay olma- dan, meki akın bir apartı” mardâ Hanriyetle birlikte yer- leşti. Bu; onun hayatında epey- ce kuvvetli bir bağ oldu. Talih kendisini, az macera geçirmiş rak gibi hırpalanmaktan kurtar. dı. Her nedense, bu delişmen Fran siz kizi * “Benim sevgili Türküm” diye caiirdiği Bedi Muammera ammerin tasavvurundan daha çok bağlanmıştı. Bu rabıta, ta Bedi Muammer dip lomasını alıp bir tayyare fabrika- sında çalışmağa - başladığı zama na kadar devam etti, Mektebi bitirdikten sonra Be- di Muammet nicin İstanbula dön- iyice tayin — Nasıl olsa bir gün il ketime dönece; Bir kaç se ne daha bu sevdiğim yerlerden uzaklaşmayım., diye cevap veri- yordu; bu cevap; / belki işitenleri tatmin etmezken obun için çok manalı bir sebepti. Mektep muhitinden ayrılış onu Hanriyetten “de ayırmıştı. dan sonra hayatından. Eyl mu- zip arkadaşının dediği gibi, yüz- lerle kadın geçti, bunların hiç bi- risi Bedi Muammeri bağlayacak kadar sıkı bir rabıta olmadı. Ve o.. uzun'seneler daha ziyade ken- di kendine kaldı, Bazan, küçük bir eri sonra, kendisini. derhal onun kol- larına atan kadınlarla beraberken, bu, kolay : maceralarını ruhunu tatmin etmekten ne kadar * uzak (Devamı v.

Bu sayıdan diğer sayfalar: