5 Ne görüşülür?.. İki ay ayrıl umdesi «MİLLİYET» tir 1 T.EVVEL 1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi: İst. Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matban 24310 ABONE ÜCRETLERİ: — Onu hiç sorma!.. mızdan su sızmıyor.. — Amma yaptın ha! Ya e- hirsin!, | — Canım sana | hususi bir garezi yoktu ya! O adamın ka- rakteri öyle!, — Ben karakter, marakter Türkiye için o Hariç için) 7 LK. Ğ bilmem. Onbeş gün kıstel- 3 aylığı 4— 8 — İÖ yevm, iki defa ihtar, Bir senede €. 780 14 — ği hangi hocanım başıma gelmiş 2 , 14 — 3— yemi ei vee Şi, —Eneoldu da intikam- Glen era geri veri İİ dan bahsediyorsun?. Müddeti geçen nüshalar 10 ku- seri Z dio ruştur. Gazete ve matbaaya nit — Dinle!.. Malüm ya! O- işler için müdiriyete müren İİ) 295 biri mide hastalığı vardır. di — Evet!.. edilir. Gazetemiz ilânların me- #'uliyetini kabul etmez BUGUNKU HAVA Yeşilköy rasat merkezinden : Bugün hava ekseriyetle, poy-| İrazdan mutedil kuvvette rüzgârlı olarak devam edecektir. 30-9.932 tarihinde hava tazyiki — Ben bu mide hastalığını hareket noktası olarak aldım. İ o Evvelâ gayet ocandan bir dost sıfatile üç dört gün mut- tasıl midesinin nasıl olduğunu sordum... | — . b > Son yavaş yavaş ilde hastalığının oehemmiyetinden, ihmal edilmemesi lâzım g: ğinden ve eğer bakılmazsa (ül- ser) olup delineceğinden ve &- damın ölümüne sebep olaca- ğından bahsettim... Birkaç ta mevhum misal ge tirdim.. Bu menval © üzere üç dört gün çalıştım. Öyle bir | merak ve (ipdkondri) — geldi İ ki; işe güce bakmaz oldu. On- dan sonra her günbeni gör- dükçe sormağa başladı: “— Dün akşam yine midem pek şişkin idi. Gazdan çatlaya rm. — Ne yediniz? — Hiç! Zaten iştiham yok! Biraz domates salatası yedim: — Aman!,. Vitamin D var- dır.. Zayıf midelere (o gelmez! Semmi katildir. Ağzınıza koy- mayın!” Bir gün sonra: “— kya midem yine!, — Bir şey dokunmuş ola- cak ne yediniz?., — Imambayıldı?. — Neeee?. o İmambayıldı Haftanın yazısı İntikam ki ay dışarıda kaldığım dostla- - Yediğin içtiğin senin ol. san gördüğünü geçirdiğini an- duğu için gelişine memnun ol- dum. Ben iş zamanında misa- fir almaktan hiç & hoşlanmaz- ken. özlediğim bir dostumun bana işimi unutturdu... ağrıdı muş iki dost ne üzerine görüşe bilir?.. Hal hatırdan © sonra © müşterek aşinalar © hakkında soruşturmaya başladım: — Hüseyin ne yapıyor?.. — Hangi Hüseyin... — Canım komisyoncu?.. — Hat, İyi! Sundiyede bir pansiyonda oturuyor. — Aksaraydaki evi kiraya mı?.. Ne yapıyorsun yahul Bir ok ir... Patlıcanda denin gışayı muhatisini tahrip eder, Patlıcanın ağız yaktığı. na dikkat etmediniz mi? Sakın le . İki gün geçer, bir dahal. | | Okuyan ayı Kahraman Efendi çok inat- İ çı bir adamdı, nuh der, peygam ber demez, her şeyi bilirim id- | besi diasında bulunurdu. Söylediğinin aksini iddia e- bir tabiatı vardı. çok doğru bir adamdı. Bilmediği şeye karışmaz. yalan söylemez, hakkı teslim, hatâsını itiraf e- der, fakat bir şeyin de doğru- sunu öğrendi mi bildiğinden şaşmazdı. Kahraman Efendinin birde oğlu vardı: Nevzat. Nevzat babasının aksine mülâ- yim tabiatlı, her söze kanar, her güler yüzün karşısında yel kenleri suya indirir: Babası oğlunun bu tal hmaklığı na, kalın kafalılığına verir: — Benim gibi. zeki, akıllı. şeytanın yattığı yeri bilir bir babanın böyle oğlu olur mu? der, Nevzadı nasıl adam edece- ğini düşünür, dururdu. Kahraman Efendi bir aralık: — Şu oğlanı mektebe yim. belki okuyunca zihni açı- İmr, diye düşündü, Kalktı, tai dığı mektep müdürlerine müs caat etti. fakat hepsinden de: — Olamaz, cevabını aldı. Çünkü oğlu 17 yaşına geldi- ği halde elifi görse mertek sa- nırdı, Kahraman Efendi biricik oğlunu: — Aman üzülmesin, — Aman zayıflamasın. — Küçükken okursa ahmak | olur, diyerek okutmamış: — Hoppala beyim. — Dandini paşam, diye ağu cuklarla büyütmüştü. Okutmayı şimdi du. düşünüyordu amma —— de kabul ettiremiyor- Bu 17 yaşındaki mektep med rese görmemiş delikanlı ile uğ raşmayı hiç bir hoca da deruh- te Göğiğerdi Bir aralık Kahra man Efendi kendisi okutmak istedi, Nevzadı karşısma oturt- tu: — Elif direk gibi — Be tekneye benzer, — Cim karnında bir nokta, de yarası... — Eyvah! Ne yapayım şim di! — Hiç! sit. Zeytin ya; Ve işte bu menval © üzere azizim herife yemek için kızar mış ekmek, haşlanmış patates ve sade suya pirinç çorbasın- dan başka bir şey | bırakım; dım.... Git te halini gör. desin idman etmekten. — bizi le uğ- mı verdi... — Aman birader! Bütün — Ha; kayın validesile | gece midemde bir ekşilik. bir © geçinemedi... Kartsmı aldı. O- | kaynamal | raya gittiler. . — Ne yediniz?. ? — Ev ne oldu?. — Fasulye! . — Hiç! Bomboş duruyor... — Sağ yağlı mı?, — Aliden ne haber?. — Hayır! Zeytin yağlı? — Tekfür dağma gitti, — Vay vay vay!. o Doktor — Ne mü size zeytin yağını menetmedi iye “bir hala- | mi yahu! — semi, teyzesi mi varmış hasta | | — Hayır bir şey söyleme lanmış 4 — Desen e! miras cek!.. — Kimbilir?. — Peki!.. Ragıptan ne ha- ber?, — Bildiğin gibi gece gün- Aman kardeşim! Zey- tin yağında olein vardır. Mide- | si hasta olanlar hazmedeme: ler.. Hazmedemeyince kara ğer fazla safra ifrazma mec- bur olur... Bu sefer midede saf yiye- raşmaya vakti kalma. Şimdi pek rahatız... — Hal intikam oObumui- di?. * — Ne sandın yat. O gitti. ben derin derin dü- şündüm.... Medeniyet ileriledikçe in- ra çoğalır ve kaynamaya baş- lar.. Eğer önüne geçilmezse | l i ağrılar başlar ve daha sonra mi | düz çekiyor... Geçen hafta ge- ce yarısı eve dönerken soymuş MM İl aş “Milliyet, in edebi roman, N ROMAN Yazan: Falih Rıfkı 1 Sanat Kapısı © — Mari kapıyı neden çabuk - kapamadın? Haydi bir daha, — tekrarrr... Raşit, tut ki ko- > çalışsam, aklımı oynatabilirim.. Haydi şimdi hepiniz birden: | e . tekrarrr... Hani muzika? Hava: Sin Spaniche Tango — Bu ne diz Fatma. bune diz.. Çiftetelli mi yapıyorsun? Alis, belini daha yavaş bük... “ Raşit, şunun sağ omuzuna bası Selma? Bekiren. tamda, — Söleri işitiyor musun, kı. zam. — Evet, ne, — Yıldız yeti bunlar? Gir içeri Eliza.. Çık.. | Türk stüdyosunda değil, pek sevdiğin Hollyvood stüdyola- rında da başka türlü olduğunu zannstme! Marlâöne Dietrich şerit üstünde iki saniye süren tatlı bakışını © tutturabilmek için. kim bilir kaç saat ağla tılmıştır? “— İyi esnemediniz, “daha bas basss... Haydi şimdi / Marlöne.. Bir daha... Olmadı. hepiniz birden: Bir... iki... Dur- masana müzik! Aynı havan © tekrar.. Ağzınızı daha açımız.... | Ust dudağınız dişlerinizi fazla örtüyor. “Bizdeki | değisildik tikam değişiyor... FELEK dik, o kadı Git, aşağıda, ku- mun üstündeki kızlara bak; tekrar boyanmak lâzım olmasa hepsinin gözyaşları değil, göz Dalin boşanacağına şüphe yoktur, “3 — Haydi müzik ! Yeni baştan aynı hava. Mari — Acaba bugün para alabilecek miyiz? Luiz — Fatmanın © yemek çantası olmasaydı, dün aç kal- mıştım. emil — Göksu çayırında mısınız. yahu... Fatma. sırıtmakta mı bilmezsin? Mektepte cezaya kalkmış gibi duruyorsun. Hişş. kızım, oyna: filmin e # değildir. Hepiniz içeri... Şimdi hep bir- den: Bim.. iki. Otekrarrr.. Miyavlama kemen! Daha sert, Bir seyirci — Baştan üçün- cünün bacakları hoş. Yanındaki — öğse bak, göğ: - Rojisi düşünmekten ve açlığa | vasıta ve silâhları da | — Ayin ağzını açmış. şeklin de tariflerle ona eski Arap elif- öğretmeye çalıştı. çünkü kendisi bundan başkasını bilmi yordu, Fakat Nevzat bu alelâ- karg; hâfızasında tutamıyordu. le — Bu oğlan bunları anlamı: | yor. anlamamakta da haklı. Ben bile yedide başladım, yirmi le ibareyi sökebildim. bir çare düşünmeli! Endişesile Kahraman Efendi oğluna yeni Türk harflerini öğretecek bir hoca aramağa başladı. Hota çoktu amma kimse | Kahraman Efendinin oğlunu o kutmak istemiyordu. Bunun i- ki sebebi vardı: Kahraman Ef. İnin etliye, sütlüye karışarak: — Dediğim dedik. öttürdü- İ ğüm düdük. diye inatçılık et- mesi, oğlunun da mankafa mt mankafa olması. Zaten Kahra- İman Efendinin bu tahsil paza İ rında da inadı tutmuştu. Hoca Jai — Götürü pazarlık. Benim aylık vermeye aklım ermez. Oğ lani üç ayda mı, altı aydamı ne kadar zamanda öokütursan o kutur, alırsın paranı! diyordu. madan metelik vermem. Bu pazarlığa da hiç bir hoca | yanaşmıyordu. Nihayet birgün | İ bir adam çıka geldi: — Ben Nevzat Beyefendi oğ lumuzu okuturum, dedi. — Amma evvelâ pazarlık e- delim. — Hay hay efendim. Kahraman Efendi yukarıda- ki şartları tekrarladı. Yeni ge- len hoca derhal tasvip etti ve pazarlıkta uyuştular. Pazarlik uymuştu. Fakat ye ni hoca bir şart daha koydu. — Bir cihet daha var efen. dim, — Bitmedi mi? — Bitti efendim. yalnız ben dehane uzakçadır, hergün tram vay parasi falan vereceğim, bu- ir — Ya oğlan okumazsa. — Okumaz olur mu efendim? — Olur ya... Benim oğlan hayvan gibi bir seydir. — Zarar yok efendim; ha | vanlar da okur. bendeniz. oku- turum, Bu söz Kahraman Efendiyi kızdırdı. — Hiç hayvan okur mu? di- ye haykırdı. — Okur efendim, okumaz o- | lur mu?. Kahraman Efendinin inadı tutmuştu; — Süphanallah... Efendi be- bir ayım var, okutabilir mi niz? — Elbette efendim. iki ayda — SAğ mı? — Evet efendim. i — Efendi beni çıldırtacak- baz oyriatmayoruz. film yapı- yoruz.. İlk seyirci — Hoş geldin, inhisarcı başı! Der#z kenarına sebil parmaklığı gibi çıplak diz. ml Yavuz Selim çıplakla- rını da geçti. Fatma olduğu yerde iki üç İ defa sıçrar. İ Rejisör — Neo Forihi, blak butona mı geçiyorsun? Fatma — Ne ( blakbutonu efendim.. Kaynar kum ayağımı yakıyor... Giderken sizin pa- puçlarınıza sığdırabilirsem ge- ne şül — Şimdi hep birden... Haydi müzik,. Uyuma ârmonik... Horlama fülüt... 5 “Yirminci asrın korkunç ay- dınlığı. üç bin mum. dev bakışı gibi yaz cam yuvarlağı. ve bütün genç kız rüyaları, kelebekler gibi: bu kilovat ate- İ sine çarpa çarpa düşüyor. Yer- de cigara külüne dönmüş ka- nat e imleme bakınız: hepsi, LLİYET * ÇUMARTESİ İ TEŞRİNİEVVEL © 1932 : ZEN iridiri yakacaklardı “Kart sütunu za gel een “Memi | Karanlık sokak Sultanahmette oturan bir ka: rümiz yazıyor: Mehmetp. İ dirgaya ve yet sokağında ikamet eden Âdil | | B. isminde bir genç, evin bahçe kısmındaki odasına” ya a yokuşundan ik Ayasofyaya gi| den yollar zifiri karanlık içerisin-! ( aşkTÖAa GALİP JEAN MURA - KATE de NAGY Sa ik, burgacık harf: | ğrrmiş | ân ki ai şa | dedir. in yüzünü, gözle. | / Bu iki yol evlerine geç dönen| İ rini ve ellerini sımsıki bağlamış- | işçi kadın ve erkeklerin gi Telaknini > Bale lar, ayrıca karyolaya da bağlaya | dir. Buraya lâmba konulsa mü m SE | rak odaya ateş vermişlerdir. Bun | him bir ihtiyacın önüne geçilmi| Darülbedayi Temsilleri dan sonra bu üç şahıstan ikisi o. | olacaktır. İ Suvare cumartesi: 71-10-02 dadan çıkmış; içeride son kalan şahıs Adil Beye hitaben: “İnti- Kapatılmıyan lâğım pe KÖYUN Sultanahmette Alman çeşme- Başka | dırlar. Tamir edilemez mi? Beyi Şüphe üzerine iki kişi yaaklan- muştır. Mddeiumumi muavini Şev İ sinin önündeki lâğımlar patlamış ZEYNEBİ an bra Â- | te: Yazan : Hauptmana iler. çıkar Bu civardan kokudan ve pis- | Tercüme silen; Senli maya başlamış; pederi Nazmi B. | likten geçilmiyor. Seyyahlar da iyisi grlin bu feryat ve leri işiterek ye- | bu berbat manzarayı görüp bu- Halk | , mezi! kurtarmıştır. | runlarını ve gözlerini kapamalta alk gecesi, öyle ders başına para veyahut | — Oğlan ibareyi sökmeden; | gazeteyi yüzünden su gibi oku | ki B. tarafından tahkikat | maktadır. sım... — Efendim * tecrübesi mey- danda, Ayınızı verin bendenize, iki ay sonra huzurunuzda oku- mazsa size 300 lira veririm. O- kursa siz bana iki yüz lira verir mi ki — Verdim gitti. Yeni hoca ayıyı aldı gitti. Hoca zeki bir adamdı. Koc. man harflerle bir alfabe yazdı, kocaman defterin bazı sahifele- i zıları yapıştırdı. Def- r sahifelerini boş br: raktı. Her sahifenin arasma ga yet az et parçaları koydu. Ayrut bu ik başına oturttar. Eli- | Fakat ayıyı ertesi güne kadar aç bıraktı. Ertesi gün defter ayni mii İ val üzere hazırlandı. Açlığa da- yanama; İ ları kendi çeviri di ancak defterin yazılı sahife- lerine et koydu, yazısız sahife- leri boş bıraktı. Ayı boş sahife leri çabuk çabuk çevirdi. yazılı sahifelerde eti görünce durup yedi ve tam bir ay yazılı sahife lerde et bulmaya çalıştı. Bir ay sonra ayının kitabın- 7 da her yazılı sahifede et yoktu. Ayı boş sahifeleri çeviriyor. ya zılı sahifeye gelince duruyor, İ bakıyor. ve muayyen olan eti İ bulamayınca: İ — Homur, homur, homurda | nıyor. diğer sahifeyi mn eti bulunca yiyordu. yı alıp sahibine götürdü. önüne getirdi. kitabını önüne koydu ve Kahraman Efendiye: — Ayınız okuyacak efendim, — Okusun bakalım. Ayı kitabın kapağını açtı ya 71 yoktu, yaprağı çevirdi, gene yazı yoktu. bir daha; bir daha; bir daha çevirdi, nihayet yazılı sahifeyi gördü. fakat üzerinde et yoktu . başladı homurdanma ya: — Hamur hamur, homur.. Ve bu homurdanma kitabın çünkü ayı yazılı sahifelerde et bulamamıştı. Kahraman Efen- di bu vaziyeti hayretle seyret- ti. bahsi kaybetmişti: — Okuyor amma, dedi, ben bir şey anlamıyorum. | yı lisanile okuyor; anlamak için ayı olmalı. Ve Hoca Efendi üç yüz lirayı alıp uzaklaştı. | yirminci asrın kafasını kalıpla- yan Allah maskesi olmuştur. Örtünün aralığından 1,9 ob- jektifin bebeksiz gözü bakı- yor: Beyaz esvaplı bakireler, altın saçlı delikanlılar. kolları- nı çaprazlamış. diz üstü, ona tapınmaktadır.. “Hiç bir tanrı. onun kadar, herkesin birden © olmamıştı. Stüdyo, kereste ve karton de- posu. stüdyo, ampul ve objek- tif ambarı. hangi katedral o- pikleri kavrulmuş iki gözçana- ğu stüdyonun büt esrarlarımı ii söyleyiniz. Bksdaönezi şeriti genç kız rüyalarını. yılan gibi. boğum boğum, sarmıştır. Şerit üstüne gelmek, şerite çıkmak! Yirminci asır, yirmi otuz yaşı: na kadar, sancı gibi. hep bu şe- rit hasretini çekiyor. “Sırat köprüsünün hangi hi- kâyesi, M.G.M. veya Fox veya Paramount negatifine kadar geçilen yolun ıstıraplarını anla» tabilir? yapıl. ki ay ta- | mam olunca Hoca Efendi ayı: | nihayetine kadar devam etti. | — Anlamazsınız efendim. A |İİ KİRALIK EV Kadıköyünde Mısırloğlunda Neh bey sokağında 22 mumaralı elektrik ve suyu bulunan altı odalı ev kire ıktır, Görmek için bekçiye anlaş mak için de gazetemizde Ramiz B. ye müracaat edilmelidir. Lâmbasız istasyon Bakırköylü bir kariimi: ir yazı yor: Şark şimendiferleri kumpanya sı Yenimahallede yeni istas- yon tesis etmiş, fakat bu istasyo- na ne halkın beklemesi için yer| yapmış, ne de geç trenlerle ye- lenlerin bir kazaya uğramamala rı için elektrik tesisatı koymuş” tur. İlki yük vagonunda bir sene- den beri müterakim çöpleri ve pisliği temizletmemeleri yüzün- EFESFİİKE YErIEr. Istanbul mahkem, iye birinci ticaret dairesinden: 20 Eylül 932 ta- | rihine müsadif salı günü sant 20 delerinde Ereğli civarında Kandilli açıklarında vukubulan harikten do- layi gark olan Türk sancağın hamil Kehlül vapuru © suvarini İbrahim Mehmet efendi tarafından — mahke- memize verilen raporun tasdiki talep edilmiş bulunduğundan deniz tea Feti kanununun 1065 inci maddesi mucibince tetkikat icrası için 6-10- 932 tarihine müsadif Perşembe gü- nü saat 15,30 kararlaştırılmıştır. Bu işle alakadar olan herkesin rapor a- Imirken yevm ve saati meskürda mahkemede bizzat bulunmağa veya | Verem mücadele- sine yardım Cümhuriyet bayramına mü- | dit 29 teşrinievvel cumartesi günü Verem Mücadele cemiye- | li rozet tevzi edecektir. Cemiye | tin Erenköyüs sanatoryom için cemiyet, büt- çesinden azami fedakârlıkta bu lunduğundan bu sene halkımız — fazla bir gayret beklenmek l tedir, ünde tesis ettiği | vekilini göndermeğe selihiyettar ol- duğu ilân olunur. Doktor Rusçuklu Hakkı Galatasarayda Kanzük ec- Sıhhi coğrafya zahanesi karşısında Sahne 40- Sıhhi ve muavenet vekâ kağmda 3 numaralı apartıman- leti, memleketimizin sıhhi coğrafya. ida 1 numara — “Telefon 44354 ırmaktadır. & hakkında tetkikat yaptı Bu meümesbetle, her vilâyet o ehhize İ müdüriyetine bazı tadır. Sunllerden ekerek udur: 1-2 çeki, iababi ve EEJİME be Jedi ve işimi vaziyederi Doktor Cemal ve mahiyeti 3 Umumi | o Dahiliye hastalıkları mr ve sihhi mües- mütehassısı | Cumadan masada hergün öğleden sonra saat (2,30 dan Se) kadar İs tanbulda Divanyolunda 118 puma» ralı hususi dairesinde dahili hasta lıkları savayene ve tedavi ciler. Te- lefon: İstanbul 22398. Sıhhiye üdüriyeleri bu sunller etrafında tetkikat gam em Liseler Alım Satım PES TUE OE LE İIE SE FE YEEILİL | Komisyonundan: İstanbul Kız lisesinde yapılacak döşeme ve tavan ve saire | tamiratı 26/10 932 tarihine müsadif çarşamba günü sant 16 da ihale edilmek üzere kapalı zarf usulile mevkii münakasaya ko- nulmuştur. Taliplerin şartnameyi görmek için İstanbul E. lisesi | kalemine ve ihale yünü Maarif dairesindeki komisyona müta- caatları. (5170) İTTİHADI MİLLİ ” TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ Harik ve hâyat üzerine sigorta muamelesi > eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. , Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. il 4. PEP “Stüdyonun kara kutusu, | zerinde, hiç şüphesiz şeritte gö rüp uzattığı şakak saçını bura- rak dalgm dalgın düşünen de- likanlıya bırakarak evime dön- düm, e iy İşte ötekiler arasında çürü- yüp gidecek bir başlangıç da- e Eni Bir roman yazmak nasıl aklıma geldi? Bu yaz Bostancı kıyılarında oturuyorum. İlk haftalar kolay geçti. Sabahları tuzlu süda yı- kandım, Kum üstüne serilip de- rilerini yakan kadın, erkek ve çocukları seyrettim. Yanık deri modasının bize na sıl geçtiğini bili ? ki Rusyada yazları cak kibarlar gidermiş. Sonb; hara doğru Petresburga. deri- leri kararmış olarak, dönerler- miş. Salonlarda ve sokakta yüz“ leri, kolları ve derileri yanık olanlar, yazı Kırım'da geçirmiş sayılırmış. Sonbaharda kibar zannedilmek için; iç Rus şehir- lerinde bile. yazın, vücutları hacirlerinin İstanbula getirdiği meraklardan biri de budur. Deri yakmak ıstıraplı “bir şeydir. Yüzükoyun veya sırtüs” tü kum üstüne serilmiş olanla” rm yalnız yüzlerine baksanız: ya dişleri sökülüyor. ya kolla” rı burkuluyor, ya karmları ya- rılıyor, . sanırsınız. Hepsinde: ameliyat masasında. bayıltıl- © mamış bir hasta yüzü vardır. Kararmak oldukça uzun sü- rer, Vücut önceleri kabak içi rengindedir; Bir iki gün sonrs kollara ve omuzbaşlarına de- mates kırmızılığı çöker, Niha* yet, bütün vücutta. her deriye göre değişen esas karartını0 yerleştiği » Bir kadın. için teninin üstündeki bu tunç kızılı. en pahalı Samur kürk kadar aranır bir kılıf olmuştur. Kırmızıdan ötesine dayan- mak bana güç geldi. Yandım sa da kavrulamadım. Gündü- Zün güneş sıcağı, geceleyin ağ: rowe nöbet, gösteriş bev yendi.