(Başi 1 inci sahifede) ii dönüyor ki; bir gün bunlar Wveden fiile çıkarsa bütün ci- han hayrette kalacaktır! Samih Rifat Bey, bu hâtırayı rma azalarına ivy çevri- len altın başı, herkes gözlerile ku mak istiyor gibi idi Pa Rifat Bey hitabe: * yerinde: — Ruhumuzda olduğu gibi, bu Yin de saflarımız ve arkadaşları- Mx arasındadır.! Diye gene on- m bahsetmişti. Bu söz, tekrar #tun uzun alkışlandı. Reis intihabı Samih Rifat Bey, bundan son- Dil kurultayın: ürk Dili Tetkik kurultayın ir reis intihap etmek ynam Eşref Bey, kürsüye gel- — Muhterem arkadaşlar... Ku Miltay azasından, Büyük Millet Meclisi Reisi Kâzım Paşa Hazret Verinin kurultaya, veis seçilmesini teklif ediyorum. Taki. alkışlarla karşılandı. Bü uralardan: — Kabul, kabul! sesleri geli- Samih Rifat Bey, kurulta YA tebliğ ettir — Küzum Paşanın reisi fakia kabul edilmiştir. Kâzım Paşanın nutku | ,, Kâzım Paşa, alkışlar arasmda | iye çıkarak reis makamını in ilim edin şu nutku söy gü itti yilini tetkik etmek en ie ir vazifemizdir. Memleke- izin münevver zevatı, bu vazi 5 yapmak maksadile burada Ee amy içinde inkişafı yarayan yeni ve feyizli bir yol ilâcaktır. Bu eser, Büyük Şefimi e Türk milletine yaptığı sayı- X, iyiliklerin on mi idir. iksek huzurlarında sonsuz say- n tekrar ederek bana tev- 1, duyurduğunuz hizmeti iftihar. kabul ve deruhte ediyorum.” İkinci reis intihabı Rifat Bey hatırlatır >— İki ikinci reis intihabı yapıl mak lâzımdır. yAbmet İhsan Bey, ilerleyerek mgarif vekili Reşit Galip ve Sa- ie e Beylerin intihabını tek Tekir, umumi bir tasviple kar #landı, heç eğit Galip ve Samih Rifat B. inci reisliklere seçildikten ira riyaset divanının teşekkü- in dört kâtibin intihabı lâzım kalka ' den Eşe Bey, ay Bayı il Müştak, ba fakültesi umumi Kâl hir meclisi azasın KL AL Rıza ve Refik Ahmet B. İ kâtipliklere seçilmesi tekli bul İe bulundu ve Kurultayca ka- edildi. Ne Galip Beyin nutku n sonra Maarif vekili R: gezlayan.. sesi diyer kii F zurunda içtiğimiz mam olmadı. Türk Dul il benliğini henüz bulma: E Mültet hafızasının ela. mi Gelip Berin, etkn ürk dilinin T Tal mil u ki kurtaılcağından yü ripaz ve özlü vekil, nutkunun yu haberi verdi: Kurultaym bütün kararları» ü vesaiti o tarafından | kikal tatbik edileceğini Başve- met Paşa namma © size res- *öylemeğe memurum! Tebrik telgrafları Bundan sonra Ruşen Eşref B. yürüye geldi ve kurultayın top- kutlulayan telgraflar o- arasında | Başvekil ie Dahiliye | vekili e dar m Şükrü Beyden, Istanbul valisi Mu Bazda. Ri az lan, Viyana lisanla” İ, kademisinden * gelen telgraf- en Eşref Bey: ea era binden fazladır. t ederseniz, kâtibi umu ara cevap” verecektir, ji kurultay ai Bi dinlemekte muvakkat iştirahat edilmek üezre celseye nihayet verildi. Samıh Rifat Beyin kiymetli etüdü.. Celse tekrar açılnen Samih Rifat Bey söz alarak Türk dili- nin menşeleri ında hazırladı ğr kiymetli ünü başladı. Bütün dünya dillerinden misaller getirerek çok vâkıfane bir surette Türk dilinin ana hatla rma teşrih eden bu konferansın ilk kısmı bir buçuk saatten fazla sürdü. Müteskıben on “lnkika icin celseye nihayet veril Celse tekrar açılınca Samih Rifat Boy, konferansına devam et ti, Bugünkü içlimada kimler söyleyecek? Saat tam yedide Samih Rifat Beyin konferansı bitti, Kurultay reisi Kâzım Paşa Hazretleri: Bugünkü O ruznamemizde başka madde kalmamıstır dediler ve ilâve buyurdular; — Kurultay yarın ve müteakıp günlerde de toplanacak, imüzake- rata deva medecektir. Yarmki iç- timada kurultayın faaliy: zim edecek nizamnameyi ihzar i- in azaları arasında bir hap edilecektir. Bun ikinci oencümenin daha teşkili lâzımdır. e Bu encü- men de kurultay müzakeratı es | masında aza tarafından verilecek Yarın bu encümen de intihap edilecek- tir. Müteakıben tezlerini ihzar et- miş zevat sırası geldikçe tezleri- ni söyleyeceklerdir. Tezlerini izah edecek zevata sından gerek il etmek, gerekse o teze nit söz söy lemek isteyenler söz istedikçe ken dilerine söz verilecektir. Yarım h edecek zevat ve yarınki programa iştir. Bu zevatın isim- lerini ve mevzularını cemiyet kâ- tibi umumisi e Eşref Bey si- i Papa Hazretleri sözü Ruşen Eşref | Beye bırakmışlardır. Ruşen Eşref | Bey de aynen şu proğramı oku- muşlardır: Program Birinci madde üzerinde yarın söz söyleyecek zatlar ve mevzula rı şunlardır: 1 — Dr. Saim Ali B. Türk dili- İe Hint-Avrupa dillerinin müna- sebetleri. 3 — Saffet Bey. Türk dilinin kıdemi ve öteki dillerle münase- betleri. 4 — Agop Martayan Bey.! Türk.Sumer ve Hint- Avrupa dil- leri arasındaki münasebetler. Ruşen Eşref Beyden sonra ku- rultay reisi Kâzmm Paşa Hazretle- imi Kurultay yarın saat l4te toplanacaktır demişler ve kalk: muşlardır. Türk dili tetkik cemiyeti birin ci kurultayın birinci toplanışı alkışlar arasında bu suretle miha- yet bulmuştur. Nutukların Metni Dün Kurultay'da Samih Rifat Beyin açılış nutku ile Kâzım Pş. Hz inin, Maarif Vevikli Reşit Galip B. in mutuklarının metnini ve Samih Rifat Beyin konferansını aşağıya dercediyoruz: Samih Rifat Beyin nutku “ Muhterem hami Reisimiz Büyük Gazi Hazretleri, Hanımlar, Efendiler. , Türk dilinin kendi milli kudretleri aksa yüce gayesile değil, tünde duran devirlerin Her yandan kurulduğu bina altında- ki milli ve âziz manzarasile bu mes- Cümbhuriyet el Hn er bie barcudur. bürmet Daha dünki bir devirde kapıları kıbleler ve mabetlerin fevkinde bir yükseklik gururile bağlı olan bir sa- rayın yıkılmış tahtı üstünde milletin kendi elile kurduğu bir kürsü etra- fında müşterek bir gaye için toplan- dık. Bu inkilâbın ne zaman ve hangi şartlar altında doğduğunu biz yaki- en bilsek bile, onu bizden sonra ge İeceklere nakletmek, herhangi bir te sadüfün Kurultayı açmak şerefini kendisine bir halk adamı için en evvel düşünülmesi lâzım ge- len bir vazifedir. Yurtdaşlarım; Sözlerime yakın bir mazinin hatı. ralarile başlıyacağım. Cihan harbi artık sonuna varmıştı. İstanbul'un uykusuz ve asabi gecleri, bazen u- zaklardan gelen alışılmış bir sesle w yanıyordu, Anadolu sahilleri, karşı taraftan akseden bu seslerin karanlı ğı ve sükümu yırtar gibi çırrandığı- bir huzur, kü | mar, Rumeli kıyılarının bir ucun- dan o bir ucuna koşuşan müvezzile- rin ilâve! son malâmat! çığlıkların da bir sevinç, bir et habe ri heyecanını ararlar ve ümitsizlik i sinde kendi kendini aldatan, oyala- yan ölümcül bir hasta gibi bir mah İküm gibi tekrar yataklarına uzanır. okumağa | lardı. Muharehenin bayalen büyülmüş,mu balağalandırılmış en kü ve mev- zil muvaffakiyetlerini İstanbul s0- kaklarına dağıtan bu manasız (İlâ- vel) çığlıklarını basan düşmen tay- yarelerinin homurtusu ve bombaların sülüti bir nevha idi ki, o yalmız yü- reklerde değil, memleketin taşında ve toprağında ağlıyordu. Yurtdaşlarım; Dünyada hiçbir millet Umumi harp te Türklerin sevkedildiği maksatsız ve neticesiz imtihana girmemiştir. Biz, yalnız Çanakkale'de kendi- miz için, kendi bayrağımız için, yem leketimiz için vuruştuk. Ondan başka her cephede vazife- miz, müttefiklerimizin savaş cephe- lerini boşaltmak, onlarla uğraşacak düşman ordularını kendi üzerimize çekerek, bile bile ve hiç lüzumsuz öl meki, Galiçyada memleketin en canlı kuv vetleri toprak altına gömüldü. Şarı- kam ta yanlış bir harekete yüzbin- lerce kurban verdik. Bütün harpte kaybettiğimiz 35 milyondan fazla Yürt çocuğunun kemikleri ( üzerin kurduğumuz şeref ve zafer hayali ya rınki bir efendinin, — bir müttefikin takdir ve hürmetini kazanmaktan i- baretti, Bu imtihan içerisinde istikbalden meyüs olmıyan bir ferdin varlığını işitmek ne mutlu idi! O zamanın bir tek muzaffer kumandanı ve memla- ketin düşmana çekilmiş kılıcı olan Anafartalar kahremanı Mustafa Ke- mal Paşanın Yıldırım ordusu kuman danlığını kabul ettiğini eşitenler,ge- niş bir nefes aldılar. Demek ki, da- ha ümitler bütün, bütün mahvolma- mış deniliyordu. Halbuki o, memleke te bu ümidi vermek ve ona clrmeri lind se düşürmemek e almış ve etmişti. Şeria vadileri Ona yüksek gayele- rinin sevdiği savaş ve tehlike dakika larmın bedii heyecanını verdi. Kaç defa otomobili düşman tayyareleri- Bin bomba sağnakları altında kaldı. Bir gün yakın bir noktada infilâk bir mermi hedefinin etrafında toz tabakalarından örülmüş bir si per yaptığı zaman, Yirminci asrın yüce ve kahraman çocuğu kollarını geniş göğsü üzerinde kavuşturmuş, sakin , vakur uzaklara bakıyordu. O- Bun bazen madi, Jisana sığımıyan dü şüncelerini, irade ve kudretinin şu mulile ifade eden bir hitap tarzı var- dır ki, içten gelen bu nidanın muha tabı dikakte davet eden cazip © ve duygulu ahenğile başlar; bunda bü- tün tahlikelerin aczini yüzlerine çar pan korkunç bir Maf gizlidir. Büyük Adam, etrafında uğuldu- yan bombaların o en yakın sukutunu işte bu kalbi sesile karşıladı ve ya- — Cevat! dedi. Zihnimin içerisin de öyle şeyler dönüyor ki, bir bunlar kuvveden file çıkarsa bütün dhan kendisini hayretlere düşürecek hadiseler karşısında kalacaktır: (Çok lendiği tehlike dar kikasile şu günün tarihi arasında ge- Şen zaman, bütün harikalarını say- mak için kelimelerin yardımına muh taç olacak kadar bizden uzakta de- dildir. Bütün dünya tarihimin, hürmetle ederken daki derin emleketin side rms alimler, mütefekkirler, şairler, edipler yanyana oturuyorlar, Ve mühterem Yurtdaşlarım! sefatile ruhumızda ve en sonra işte saflarımız, arkadaşlarımız arasındadır. (Çek şiddetli ve sürek, Ki alkışlar ve Yaşa sesleri.) endiler; Şeri yıldırımları önün- de istikbalin bu günlerile uğraşan ve onlara bütün hayatın fevkinde | kıymet veren bir inkilâp azmi içinde her fikrin, her tasavvurun en g ve şumullü rabıtalarile birbirine bağ | kı: bir kül teşkil ettiğini ve milliyet şüyrunun insanlıkla muasır bir tarih ten bu güne kadar her türlü tafsilâ tile ihate edildiğini biz büyük Gazi nin birer birer meydana çıkan yük sek teşebbüslerile öğrendi. Bunda tarih, bir hareket noktası idi. Lisan ikinci merhale üstünde duruyordu. Milletin öz benliğini bulduğuna şid detle kani olduğu daha dünki bir do virde bu esasların az çok nakis kav ranıldığını samimiyetle itiraf edelim. Ve her şeyi giye gibi De vaffak olabilmek a | ae o kadar eksik de | Unudulm likelerile yedi ananeler müphem teh asır Osmanlılara, ha- daha ilk günlerden başlıyordu? Osmanlı hansdanmı kuran adam, kendisine isnat edilen bir mazume- Oğuz Karahan Neslisin. demeğe sevkediyordu. Fakat Kara- han adının hanği an'aneyi temsil ot tiği Osmanlılar nazarında klıtüplar kadar meçhuldu. Ve bu hâlâ Halk bilgilerine karışan bir kitabe, bir sa hifeye intikal edememiş olduğu için meçbuliyetin çi rs edip dur- "Türk dinin tarihi, ve an'anevi un surları sonraki eserler kadar kay- beteyen bazı saki lügat kitaplarına müracaat edilirse görülür ki Kara- ban tabiri Türkler arasında höküm dar hanedanlarına mensup olmıyan ve halk içerisinden yetişen büyük devlet reislerine verilen bir ünvan- dır. Bildiğimiz Oğuz destanı Oğuzun Ml Ee ün bu an'anasını bilmemekte, bile. memekte mazurdurlar. Fakat kendi- lerini Kayıhan oğulları zanneden bu Kâzım Pş. Hz. kurultay riyasetinde adamlar, hiç olmazsâ Kayıhan'ın Türk olduğunu unutmamak derece- sinde bir milliyet duygusu besleye- bilmeli idiler! Para ile satın alınan yahut Akde- niz'in uzak garp kıyılarından korsan gemileri ile kaçırılan kadınlar, doğu- rup büyüttükleri bül çocukla rma öyle bir terbiye veriyorlardı ki, bunlar, kendilerinin kim olduklarını, hanği ırktan geldiklerin düşünmeğe muvaffak olamıyorlardı, 'Mütereddi padişahlar, etrafların. da bulunan kimselerin yüzlerine kar «ı Türkküğünü tahkir etmelerinden ruhen en ufak bir eza, bir teessür verdiğ islahat lâyihalarında ordunun bozulmasını münferit bir sebebe at-. fediyordu. Ona göre, ordunun büyük bür'İkesmi, sarf devşirme unsurlardan terekküp ettiği zaman, devlet İsud. ret ve İntizamını faza etmişti, Bunların aralrına istenilmiyen insan lar karışması, berşeyi bir inhilâle uğrat eN Hakikatte hiçbir değeri | olmıyna bu islâkat Byibalarını kimbilir ne kadar derin bir dikkatle okuyan hü. kümdar, mili olarak gösterdiği sıda Türk ve Yürük aslarnın çing, ne ile beraber sayıldığına hissiz ve fatursuz Bu kayıtsızlık ne kadar umumi al gal Betin inte yu kürsüden bu söz debiyatının şahikasma vardığı bir devirdir. Bu devirde Öz Türkçeye ne nazarla bakıldığını anlamak için yalnız lisan ve edebiyat temayülleri- | aki etm ai bir iy değ camia içinde Türklük talk aldığı mütereddi mahi- yeti düşünmek de maksadı temin et mez. Hakikatin seçilmesi daha geniş ve umumi bir bakışm kavranmasına muhtaçtır. : Osmanlılık camiasının bünyevi varlığında asırlarca kendi kendini te sise çalışan şuursuz benlik duyğusu maşeri hayatı terkip eden unsurları ayrı ayrı, tahkirden bir zevkalmıştır. İçtimai hayatın iç yüzlerini gösteren li zümrelerin dilleri ve gm gymamak ve önleri mümkün olabildi kanlığın Türk cemiyetinde bir ©sas ; olduğunu telirin etti. Dial nereden | muhaliftir. Dördüncü Murat zaman: divan e- * galışmaktı. Bunda gülen ve eğlenen yalnız saray ve şehirlilik denilen iki İ sahte ve müstehzi iyet vardı. Bunlar Anadolu Türk'ünü yokluğun ve kabalığın timsali addediyordu.Şe hirde çocuklar bile Anadolu lehçesi- İ ni teklit ile eğlenirler, şuursuz dar- bameseller "Kapını — Türk'e, sırtını İ kürke alıştırma.” Der. Herşey, onun | kudret ve iradelere hâkim olan dava İ siz ve fütursuz tefavvuku aleyhinde cemiyete gizli bir zehir saçardı. Abdülaziz zamanı o adamlarından Galip Paşa, Kastamoni şivesini - en çirkin bir şekle koydu . Bu lehçe ile müstehçen bir divan yazdı. Hüküm darlara takdim etti, Takdir ve tal tif olundu. Efendiler, bütün bu menfur şerait altında milli edebiyatı düşünmek,ya- but lisanın hakiki bünyesine yaklaş- mak kimin hatırından geçerdi? Bazı tet irler, Türklerin ötedenberi dillerine © hiçbir kıymet vermediklerin kabul eder. Bu en yan İse bir tahmindir. Şark ve Garp milletlerinde imei bile halk lisanının Ere edilmiş değildir. asırda yazılan Kodatkebi mankabesinin kahramanı olan hükümdarı şu tarzda tavsif e Kılcı günü erdi, Kılkı onay Dili Çin budun em gözü gönlü bay. Şiirin yüksek mealini bu günki leh- gemsizle ifade edelim: “ Fitratı, ahlâkı doğru, İşe “ve tr süz si berdi ve İdeal bir demokras hayatını bu ka- dar toplu ve açık bir surette temsil etmek, bu günki sanat için de büyük bir muvaffakiyettir. Kodatkobilikten şöyle böyle yarım asır evvel yazılan şehnameyi baştan başa okuyalım; 120.000 beyit içinde buna benzer bir bedin bulamayız. İran milletini yara i içinde tasavvur edebi kümdarlık imsallerini idin aşa ğı indirmemiştir. Selçuklarla beraber orta Asyaldan İran ve Anadoluya geçen Türkler, Karahanlıların milli halk diline ver- dikleri ehemmiyeti, onlar kadar tak- dir etmiş olsalardı, bugün Türkçe Şark ve Garb'ın en işlenmiş, en mü iekâmil fiaanlardan biri olacaktı. Ya hanesi memleketleri, kolaylıkla idare etmek kaygusu, onları, yerli dillerle ihtilâta alıştırdı. Bazı yerlerde bu ynile kabul ettiler. — İranın ve anın en büyük şairleri, Türk mamalar eg be elarr katı, pek iyi biliyorlardı. Hicri Y25 tarihinde vefat eden Emir Hüsrev, Dehlevi, Lâçin kabilesi beylerinden birinin oğlu idi, Kendisini yetişren Nizamettin Evli- bağılıymcıkir” Diyordu. Nizemmetinin bu sözü, Şuara tez keşelerinin birçoklarında mevcuttur. Selçukiler zamanında ve onlardan bi raz sonra yetişen Anadolu şairleri, yeni girdikleri divan edebiyatı yo- İunda bir iki asır Türk selikasını, ve Türk kelimelerini az çok muhafaza ettiler. Fakat, artık Rumi lisan çok tan İran'ca olmuştu Osmanlı Türk- çesl, arapça ve İranca'nın tesirile Ba bölündü. Yazı dili, devletin fu tuhatçı idaresi altındaki unsurlardan hiçbirinin milli dili ve benliğile ya- kından alâkası — bulunmuyan itibari ve müşterek bir camia lisanı olmuş. tu. Halk dili, ondan ayrı idi. Onun bi aşık yolu denilen i müsikisi, bu musikilere edebiyatı , Follilo- rik masalları, hikâye ve dostanları, darbı meseleleri ve tasavvufi bir fel. sefesi vardı, Şurada çok dikkate de- ğen bir nokta, iki sözle tebarüz et- tirilmeğe muhtaçtır. Hanımlar, Efendiler! enmediği, 'akat, Türk yük- yan ve len şekillerini muhafaza etmişti. Orduda kullamlan kılıçların, at © ğerlerinin, başlıkların en güzelleri ve umumileri, Türklerin O getirdikleri şeylerdi. “Nakışta ve mümarlıktn Türk tema | idi, linde söylenilen binlerce a | sözü, fikralar ve menkibeler daima Türk kaynağından kopuyat- du. Yabancılar, devlet hayatındaki o | kadar derin tesirlerine rağmen, mem İckete hans namına hiçbir şey vere- Dil, daima halk tabakaları de (sözün türkçesi denilen saflı- ile yaşadı. Türklerin ğı ve —— mma nu söyliyenler, hayatın — asıl özünü tetkike girişmemiş olanlardır. Benliğini unutan bir cemiyetin ha yatında ilk asırların bu kadar mah- fuz kalması, harsi mukavemetin ne kadar kudretli ve derin bulunduğu- nu göslerir. önle , sekiz asırlık bir ibtilâtın, Tüde! Osmanlı muhitinde yaptığı en muzir tesir kendisini ilimde ve ede dar Şah Si mantıklar, hayatta ancak ilemi tad lillere ve tecrübelere dayanmak lâ- zım gelen fikirlere karı biraz da onlara galebe ettiği zama ni en büyük hakikatler gibi, telâkki ettirebilir. Bugü hâlâ aramızda bazı mütefek kirler vardır ki, mckteplerde ilmi ve teknik tahsilin garp dillerinden biri. pe baraka çek faideli olacağına kanidir. Diğer birçek samimi kanaat izden yabancı unsurların atılması, onu tknik kuvvetinden bü tün bütün uzaklaştıracağı noktasın- da toplamıştır Bu tarzda düşüenler, en ziyade li- lenmemiş ihtiyaçları ihate edebilmekteki kabi liyetinde tereddüt gösterenlerdir. Bu tereddüdün menşeini, mevzuun asıl kendinde aramamalıdır. Lisam. tekâmülünde halka doğru ve ballıça anlaşılacak. bir inkiyaf yolu takip & dilmesi ötedenberi mevzuu bahsedil dikçe, imlerimiz wayyen bir çer. çeve içerisinde düşünmeğe alışlırıl. mışlır. Bu bahiste asıl İisan mesele- si, edebiyat ve sanat | cereyanlarile birbirine karıştırılmıştır. Daima elde tutulan ve düşünme, muhakeme va- ytası gbi kulanılır. mikyas, bedi Edebiyatta çelika Insanlar, bundaki zevki, güze ziyade alıştıkları ahenkte ararlar. A #apça ve farisi kelimeler, dilimizi bir ağ gibi kuşattığı devirlerde dü- rüstüi ahlâk sözü bizce abenksiz de- ğildi. Hulki ve bulki sözü de zevki mize o kadar yabancı gelmiyordu. Tekellüfsüz kelimesinin yerine daha güzel olmak için ademi tekellüfle me luf, yahut tekelüf napesent gibi ga rip tabirler kullandığımız zamanlar da oldur. O vakifler, bize demin başka bir münasebetle irat ettiğimiz. Kılmen günü erdi, kıldı onay Dili Çin budun, en gözü,gönlü bay, Beyitini okusalardı, kellimelr samia mız üzerinde garip bir tesir bıraka bilirdi. Fakat, bugün hekiki Türkce ye doğru duyduğumuz bir temayül, kılınç günlüğü istikameti ahlâkiye. den, hele onayın ademi tekellifle me laftan çok güzel ve çok beliğ olduğu Bu ruhumuza kuvvetle telkin ediyor Onay , türkçede ayrıca Müşteri yıldızmın da adıdır. o Hali hazırda Müşteriyi yıldızının o Onay'a tercih mez. Zaten bunlar, doğrudan doğru salerdir. Lisanların millileştirilmesin de bedi zevk, en son o düşünülecek noktadır. Mib lisan, ve balk dili me selesi, herşeyden evvel bir anlaşma ve ifade kudreti meselesidir. Halkçı- hk, medniyet, ilmi ve teknik kabi yet,ve medeni tefekkür tarzı en ön- de düşünülmek lâzım gelir. Zannediliyor ki, cemiyet kelimesi, lisanda mevcut olmakla, Fransızca socitö tabirinin karşılığı bulunmuş ve konulmuştur. İsimler, ça sıfatlar bir lisanda en varlığile değil, onların kendi iştirak ve terkip şartları altında vucude ge Girdiği söz ailelerini, bütün fikri ihti Cemiyetle yaşamağa kabiliyeti ol- mayan bir kimseye bir su rette! dememiz iktiza eder. Bunun başlıca sebebi cemiyet ke limesile beraber aldığımız tasrife ta- İ bi sözlerin dilimizde tıpkı çince yar 71 işaretleri gibi camit birer kilişe ha linde durması ve onların kendi mor- birleştirilmesindeki güç Cemiyet yerine meselâ topluluk ta anda, “İnso- il ister iste- mez uğradığı karışıklık bir anarşi hu dat geçmiştir. Devlet müsuse selerinde teknik izlerle uğraşan me- sai daireleri birbirini anlamaktan ta İ mamile aciz bir vaziyettedir. Eski | terenme fabrikalarında , İn tabirler kullanıyorlar. İma | İâtiharbiye ocaklarında Alman tekni İ ği galiptir. Anadolu demiryolları, İ Türkçe istilahları tervice çalışıyor. Bu 3 sube arasmda bir makinenin muhtelif parçaları, malzeme, aletler ve saire ayrı ayrı 3 isimle ifade - dilmektedir. Avrupa tahsil gö: bir mühendis çalıştığı şubeyi de; | rince aylaraca emek sarfile en ip! temizliği maneruiyatında kendi mağlup etti. | dai şeylerin adlarını yeniden öğren. | “” bazen en basit düşünceler, kendileri | İ edecek genç bir selika tasavur edile- | ya bedii zevk duygusuna ait olan mi | imami menim a li Türk milletine kendi dilinde öz varlığıni veren inkılâp başladı | Medeni zihniyet bahsinin hisanla İ çok alikadar olduğunu kabul etme: ğe mecburuz, Avrupa | İenguistleri Türk lisanının daima şarka mahsus fikirler ve itikatları temsil ettiğim- İ den bahsederler Bunun en açık mi- i sallerin sarf kitaplarımızda buluruz, Garp düşünüşüna göre sıfat ancak İsme ilâve olunan bir sözdür. Biz o- Bu mutlâka ismi tavsif edi kirle mütemayiz addederiz. Çi adi arapçada olduğu gibi sıfattır. il denilen kelime, garpte olduğu gibi sözün esasını teşkil eden bir un İ sur, verbum değil, hareket ve hâdi- sedir. Çürki, adi fiildir. Yani iştir. Dır ve im morfemlerinin bir Gül ol. duğunu mektep talebesine izah ede- bilmek için bir yana birak imaklan, onu çocuğun zilminden çı- karmaktan başka çare yoktur. Daha adverbe ve proposition gibi kelime kısımlarına bir isim bulamadık ya kın zamanlara kadar birine zaxf o- birine harficer diyorduk. Zarfla hiç münasebeti olmıyan ad verbeler, bu mevi kelimelerin ela yetini teşkil eder Harhicer tabiri ise arapçada ayni mevkide bulunan ©- datların lihik olduğu kelimeyi arap- çan tabi tuttuğu bir şekle ait oldu ğu için dilimizde hicbir manası olmı- yan bir isimdir, Türkçede irap ner- dedir ve cer nasp refi gibi şekiller hangi esasa racidir. İlmi termilojide bu tabirleri kullanmalı olsa, olsa zi- hinleri düşünmek ve anlamaktan men'etmeğe bizmbt eder. Felsefede, itikadi mevsularda, bediiyat telâkki lerinde arapçadan aldığımız kelime- ler, hâlâ İsâst manalarile bize dört beşasır evvelki fikirler ve kanatleri telkin edip durmaktadır . S5: mamak için yeniden misal zum görmüyoruz. Yalnız, şunu ka- öyetle bilmeliyiz. Dilimizin elfaz ha zinesi içinde arapça istilâhlar ve ta- birlerden bir kısmı yabancı ve canik klişeler halinde yaşamış bi di mahza bunların hayata telkin etti ği iskolastik manalardan dolayi bep sini yenilemeğe, değiştirmeğe mec- buruz. Dil ve demolerati mensimdaki Ai: ğer ii emire inn eden ve edilen zümrelerin pek güç elaşabilmesi sebep olur. İdare edilen zümre, hükürsete yal nız derin bir itimatin bağlıdır. Yok» idare sa kanun metinlerini anla tiyaz, mutlak okuyup, y uzunca bir tahsil devresi geçirilme ğe rmuhtaçtır. Böyle memleketlerde kanun anlaşılmadan itaat edilen bir seydir. Birine, mevsuf hakaret, birine sx de hakaret denildi. Hakaret, herkes. çe malim bir kelime olduğu icin ar tak kanunun maksadı, anlaş! yılabilir, Fakat, birbirinden zalara tabi olan iki hakaret mevsufunu, mevsuf olmıyanından 8 İ yarmak yine bir bilği işidir. Bunl, tamamile türkçe kelimelere tahvil e delim. Birine meselâ yermek, obirine ; İekelemek denildiği farzolunsun.Her kes, birini yermekle lekelemeğe çalış mak arasında kanunun (tayin ettiği ceza farkını bütün açıklığıle anlamak ta güçlük çekmez. Ve o zaman ha- keretle ittiham edilen bir köylü ka- mumu daha iyi ve bilerek müdafa & debilir, ayrı es Bu esaslar, artık yalnız düşünmek le halledilir meselelerden değildi Avrupa'da vaktile mevcut iken kays bolan, muhtelif lchçelere ayrılan,ye- miden zuhur eden birçok diller üze rinde yapılan tahkikler ve tecrübe. ler, ilmin mutlak kanatlerini tesbit ve teyit etmiş Merkezi Avrupa'da hisnn cidali ik tidar cidalinin timsalidir. Bunu gö- ren ve dikkatle tahlil eden meşhur bir molitika “e ia Kisanla il ÇK ellere diğer bir takım milletler. Hiklarile dillerine milliyetci ve halkçı bir şekil vermeğe çalışıyorlar Ru &- rada dillerinin bünyesine ve umumi menşelerin larını yeniden tesis etmek ve geniş muayyen bir osas halinde ka bal milletler mevcuttur. Norveç'te iki yazılı dil vardır. Es ki bur; ret ediyorlar. Yerli kelimeler, alimlerin kelime lerini kovuyor. Yarı münevverler &- Bimlerin yerine yeni ve mahalli ihdas ediyorlar. Evvelden lisana giren ilmi kelime. ler, büyük bir hızla halk lisanımdan Çek Hiranında sun'i surette yapıl. yı suş birçok kelimeler, artık, tanm- müm etmiştir. Cümlelerin teşkilin de ve Miğatlar imalinde arzu ve te- gebbün nihai rolü oynamaktadır. O kadarki languistler beynelmilel u mumi bir lisan yaratmak imkân i- gin bu günkü Bg Hisarı zim o edeceğimiz Miripelek wi BİR İİ