gm iiyet AT EYLÜL 1932 İ Tderehmme: Ankara caddesi, 100 Ne. İl Teleraf neresi: İst, Milliyet İ 0 Telefom Numaraları: İİ Başmuharrir ve Müdür: 24318 İ Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İC İdare ve Matban 24310 '.BONE ÜCRETLERİ: İ$ © Türkiye için o Hariç için LK. LE 3 aylığı 4— imi g7 u— 2 u— 2— Gelen evrak geri verilmez — || Müddeti geçen nüshalar 10 ku- | #yştur. Gazete ve matbaaya ait | © FELEKTEN © Seyahat mektupları. Paris e üğmen şehir yea ik bu azim il auvasalat saatlerimde mutl: afallatır... Büyük Gizemi otomobil - cereyamı geniş | addelerin muğlâk seyrüseferi- intizamı, halkın kaynaşma- 4 beni ürkütür ve sonra yavaş favaş kendime gelirim. Bu «fer Paris bana vakıa yine bir sersemlik verdi. lâkin eskisi; sadar değil. Çünkü daha ilk sazarda görülüyor ki. Paris | ki cihetten durgundur. Birin- Sisi mevsim durgunluk mevsi- midir, Eylül başları daha yaz imi sayılır, Faaliyet tam başlamaz. Çünkü “unut- mamalı ki Paris bir kış şehri- dir. Bütün büyük şehirler gi- © İkincisi, oradada buhran her yerde oldu; yük şehrin bü; #âsip olarak tesirini göstermiş- | z Ben yalnız İstanbula, mah- 8us zannettiğim (kiralık apar- tman). (kiralık dükkân), (ki- ralık bina) levhaları Pariste de em en işlek caddelerinde bir yle görülür. Bizdeki kadar il asma. nazara çarpacak ır var, Öteden beri tanıdı. | ğım Parisli antikacı bir dos- | tum daha Parise gelmeden ev- yazdığı mektuplarda Fran- payitahtının büyük bir buh olduğunu ve ite hayatın adeta ölü man- "zarası arzettiğini yazmıştı. Bu! yet'in Edebi Ro Ölüler © Şehamet o karşısında canlanmasın- korkar bir eml avuçla- "Yanı yüzüne kapayarak m ”Biribirini öldürdükleri sa- dehşet ne ise yine öyle — Nasıl, Tarif et... Ellerinde revolver karşı a namluları çevirmişlerdi. i dönmüş, saçları ürper- : hazırla, ; | bammi | B İ mesi gibi bir kaç güzel ve ye- / dolu. bulvarlar da hemen he- / men boş, io lokantada yemek yiyor. er i turdu. kocasi yaşıyorlar mı? (Felsefi fantastigue roman) Yazan: HÜSEYİN RAHMİ musunuz. Ha- man dedi ki: — Böyle bir buhran hiç gör- medik, Düşününüz ki; tam yet iş allı gün mağazama bir tek mağazalar, liki, t, terki ticaret, ilânlarile dolu.. Böyle şehrin zevki olur mu?... Vakıa bizde de tenzilât terki ticaret oluyor amma, bura- sı gibi muazzam bir ticaret ve sanayi merkezinin çektiği ka- dar çekmiyoruz... Bereket ver- İ sin ki; çekmiyoruz. Çünkü ta- eyiz. ün tanıdığım, caddeler, mağazalar yine eski halinde... Gomon palas. Paramount sine- ni binalardan başka vaziyet hep eski halde. Şu farkla ki; daha az hareket ve daha çok durgunluk var... Kahveler, yalnız. Şanzelize, Monparnas, Klişi gibi yerler de Para almak için gittiğim Sociöt& Gönörale ismindeki mu azzam bankanın ecnebiler da- iresinde 928 de sıra beklemiş- tim, Bu defa benden başka bir genç daha vardı... Galeri Lafayet «gibi büyük | mağazaların içine girerken, çı | karken ve mağazada gezerken yol bulamazdınız. şimdi ferah .. Dün akşam yemeğini otur- duğum ee yakininde bir lo- kantada yedim, Önümde masa- ya iki kişi geldi, dü birkainin Rome; örüp M5 car veya Rus gibi bir millete mensup olduğunu anladım, Di- ğeri Fransız idi. Garson. peş- kir ve takım geti sordu: — Karımı gördünüz mü?., Garson cevap verdi: — Hayır efendim!. Anlaşılan adamın karısı da çek, Pariste evinde yemek pi- şiren aile pek enderdir. Ya çok zenginler. ya çok fukarelar... Üst tarafı her tabakanın kese- sine göre mevcut olan İokan- | talarda yerler. Bizim masa komşusu da ka- rısile beraber demek bu lokan- tanın gediklilerinden... Bir da- kika sonra şık. güzelce, pür tuvalet bir madam içeri Rus dediğim adam (kırk beş- Hik matruş, iriyarı ve çirkin bir herif ayağa kalktı. Madam ü, Kocası olduğu anla- " şılan Fransız da yerini verdi. Kadın Rusun dizinin dibine o- da karşılarma. Ya efendim! Bütün yemek esnasında o Rus. o kadına ne yapmadı. Matbuat kanunu mü- sait olmalı da size bütün tefer- rüatımı yazmalıyım. Kocası karısına soruyor: “— Bugün öğleden sonra ne yaptın,. — Ne vazifen senim!, Ceva- bını alıyor. Kadın o Rusla sıkı fıkı görüşürken kocası: — Dur ben sana bir yemek seçeyim! Hah! Mayonezli ista- kaz... Efendim! Kadın güneşte mam | :89 nanıyoruz. Fakat insan rüyada hakikate tevafuk eden ve etme- yen her şeyi görebilir. Ve yine insan uyanık iken rüyaya ben- zeyen ruhi hâdiseler geçirebi- lir, Buna fennen: (Hallucina- | tions) derler. Görülen, işitilen, koklanan tatilan şeyler hep vehmen vakidir. £ Hakikatte bunların vücudü yoktur... Sen de bizim bu sözlerimize inan. | Aklından beyhude korkuları gıkar.. Heyecandan kurtul. | Kızlarını bu suretle tatmi. | ne uğraşırlar. —46— | Evin içinde hercü' merç il Ertesi sabah Ayşe ile Ekza- defa kendisile görüştüğüm za- | mevzular Türk dilini menşelerine, mum, Böylesine rast gelmedim. | Mutfakta çalışa ikimizden EYLÜL Oz dile doğru Dilimizin o düzleştirilmesi Namık Kemalden başlar, Gazi Mustafa Kemalde yü- celiğini bulur. Gözümüzü bundan o kırk elli yıl ilerisine çevirirsek o dilimizi düzleştirmek istiyenlerin başında i bi onları yazı işlerine geçirir. Bunun için biz demek İsteriz ki, bilgiçlerin buldukları bulacak ları örgülere bir dil derneği kar rışmasım. Elverir ki bu bilgiçler yazılarında ve ortaya koydukları işlerde bu örgüleri öz dil kökle rinden bulup çılarmağa sınlar. Yalnız burada bil ze bir yük kalır ki o“ da i türkçeyi yataklarına © doğru iyi bilmektir .. Bunun için de söz derleme der neğinin ister | kullanılsm, ister kullanılmasın türkçe sözleri ta- şiyan bir sözlüğü (2) tezelden çı- | karması nm bilgiçilerin öz dil sözlerinde varlığı olmazsa aradıkları örgü- leri yabancı dillerden kurmak İ arkıntısmda kalırlar. bir e dileğini ilk önce yü koy hu. Tanrı sevgilisinin bu işi kolla- ye yazıları ortadadır dan bezi bir dilek olan bu dinini düzleştirme — akıntışı bugün sağdan, soldan aldığı çay lar ve derslerle önüne geçilmez büyük ve gönüllerimizi coşturan bir ırmak olmuştur. Bugün bize bu öz dilin düz- diriltmek ve onla itermak ancak ya- bilgiçlerin işidir . En son yapılacak işe gelince, İ deyebiliriz ki, gerek bir | gözcü dernek, gerek dil devşirme derne ği bu bilgiçlerin yazı işlerinde en çok ileriye gitmiş, kendini sev- i örgüleri ayrıca gi inde toplasın ve ortaya çi- lunmaki Kemal, mer düzeni verilmek için okur yazarlarımız- elile ve Sele çeki dan bu işte anlayış ve | bilgileri ileride olanlar düşündüklerini söy İemeğe çağrılıyorlar . Bu ne güzel, ne gönül bezeyi- ci bir iştir. Bundan yüreklenerek biz de bu iş için öteberi bildiklerimizi açıkça ortaya koymak istedik. Dolmabahçe Kurultayının yap muş olduğu basılmış dilekte deni yor ki “Kurultayda konuşulacak arsın, Yapılacak işlerde bulunan bi- çişi de iter istemez geçirilecek ir d ana dil akıntısı durmayıp çağ lasm ve Türk bir gün önce kendi benliğine kavuşsun. Heybeliden Muallim B, Fahri ilmi, medeni ihtiyaçlara ve müs- takbel inkişaflara göre | tetkik ve tesbit etmektir, . Biz bundan bu bilgi işinin iki | 797” a — Di —— ismi olen bile; düpleyoneğimmiz | (2) kimi bsk, öz türkçe sözlerle yazıp okuma ğa doğru bir çalışma kibu bir Yeni neşriyat söz devşirme ve dil dözeni © işi.) — dir. Olimpiyat 27 inci nüshası çıktı, Son haftanın Balkan tenis turmu- vası resimler, izsbat v, & İRTİHAL Harbi umimnide Halep menzil vaü- fettişi Osmaneli Bankası memurların dan mütekmit Miralây' Kemal Bey bizi düşündürecek gibidir. geçin perşembe günü. vefat etmiş Söyle özlüce düşünülecek olur | ve cuma günü Beylerbeyi Küplüce emye ay li” | Şüheda kabrintahında . defnedilmiş. leb e İ tir. Müteveffa afit, “ halük - ve tanı- ba önledi İli dü yanların hürmetini kâzanmış eyi bir içimize almak ve kullanmaktır. | asker idi. Allah rahmet eylesin. ivaz değil çok zor ve karışıktır. Çünkü öz dil sözlerinden kurulacak okuma bilgisi örgülerinin yapılması ve bunların yazıcılar ve bilgiçler ta- rafmdan elbirliğile kullanılması güç bir iştir . İşte biz bu işi bir kaç kişilik dernek çalışmasına değil, gel bilgi erlerinin kendi düşünceleri: ne, kendi buluş ve yaradışlarına bırakmak isteriz. Bilgiçler kendi b — Okuma bilgisi örgülerini » bulacağımız öz türkçe sözler yaratarak çı Gerçek bütün yer yüzüne kendi kuruluş düzeninin temellerini yayan Tür- kün dili bu ikinci dileği de başart rabilecek (bollukta oldağu su götürmez . Şu kadar ki bu iki yüzlü işin ikincisi birincisi kadar düz değil, İHTİRA BERATI 17 Eylül 1927 tarihinde Türkiye- de istihsal edilen ve aşınmağa kar. şı büyük bir metanet ibraz etmeleri lzrmgelen sargılar, tekerlek çenber leri vesair parçaların — imali için u- sule ait 903 numerolu ihtira beratı satılık veya istimal vadesi devredile cektir. Alâkadaranın 5.5.8. 1661 ru- muzile İstanbul postahanesi 176 nu- merolu kutu adresine tahriren mü- vacaatları, İHTİRA BERATI 11 Eylül 1930 tarihinde Türkiye. de istihsal edilen ve “ticarette kul. lanılan demirler, formalı demirler ve #air inşaat ayınlerinin kaynak vası- tasile vaptı o hakkında usul" e ait 1201 numerolu ihtira | beratı satılık veya istimal müsaadesi devredilecek tir. Alâkadaranm . “LL.L, mamero ister ve ir bil du e süleri kullanmak (1) Iatılah yandığı vesilesile kollarını ve ensesini Rusa gösterdi... Ben oldukça gezmiş görmüş bir ada Bu kadar açık saçık kadın. Allah yardımcıları olsun ber ü- | 1660” rumuzile İstanbul postahane- çünün de. İ si 176 numerolu kutu adresine tah- FELEK | rirea müracaatları, Ekzabert — birhe özüm çarpık değildir... Hanım — İkiniz de — yü duyan evin hanımı aşağıya ! i. Sert bir sesle sordu: — Deminden beri bozuk a-| ğızla biribirinize haykırıyorsu- ! özlüsünüz anladık canım. nuz., Ne oldu kuzum? Ortada | olmuş onu söyleyiniz. paylaşamadığınız bir şey mi l Ekzabert — Öyle seyi ol. var? muştur ki hopadak söylenmez. Ekzabert yüzünü perdele- | “ Ayşe — Hopadak < söylen- miş döküntü saçlardan gözleri- | mez zahir.. Mutfağın kirli ta- iü kurtarmaya uğraşarak: kunyeleri iyisu küpünün için. — He, hanımefendi. ortada | den çıktı... Bunu yapan gelip öyle kıyak şeyler var ki ne siz | te kendi kabahatini haber verir sorunuz ne biz deyelim... Ka-| mi? bahat sırmalı manto olmuş ta; Ekzabert — Vermez çünkim Kimse sırtına almamış. pi işi eden Ayeşnin kendi: Ayşe iki yanına salıverdiği | dir. ellerile bir masum vaziyeti ala- rak; niçin küpün içine atsın?, — Bu yakınlarda Ekzabertin | : Ekzabert — Bana garez koy | basarım... aklına bir bozukluk geldi.. | muştur, Beni iftiralamak için... Şia — Ayşe takunyeleri Ekzabert telâşla Ayşe — Her şey Tanrıma — Bozukluk bana değil sa- | malümdur., Ben bu kadının ne- na geldi... İ sine garez bağlayacağım? Üye — Akıl almaz eşyler | Ekzabert — Kim bilir içinde apiyor. Sonra Benim Özetine atıyor... Ekzabert — Bu akıldan dı- ri işleri ben ediyorum? Yok: | © Hanım hayret sa sen?. — Başka kabahatler de mi mel ya sen... !var, Kabahat bir olsa haydi affede- Jim. Küpü temizleyelim.. erektir. Çünkü yazıcı- | Ve sonra derneklerin toplaya- | İ bakarak: nasıl bir yılan binme? | eğe Düzü HİKAY Cebbar Efendi ellisini © bitir. Miş, altmışına merdiven dayamış evcil bir adamdı. Gümrükteki i- sinden tekaüde sevkedilip köşeye çekilince bir müddet ne yapacağı nı düşündü, gücü kuvveti yerin- de idi. Boş durmaktan hoşlanmı- yor, kendisini oyalayacak bir iş a- riyordu. İş arıyordu amma, ele hizmet etmek te istemiyordu. Bu yaştan sonra emir kulu olamaz, neydüğü belirsiz bir adama ka- vuk sallayamazdı. Cebbar Efendinin elinde beş on kuruş vardı. Bu parayı | ser- bir dükkân açmak hiç te fena ol- mazdı. Zaten mahallelerinde bak kal yoktu, konu komşu yüz para- lik sirke, kırk paralık limon al- mak için üç beş sokak aşırı eski meyhaneci bozması Ligorun dük- kânma taşmıyorlar, paracıkları nı hep onun kesesine döküyorlar» dı. Küçük bir dükkân açıp içinde iğneden ipliğe kadar her evin ki- lârma lâzım olacak şeyleri bulun durmak mükemmel bir tasavvur du. Belki bu dükkân çok kazan- mıyacaktı amma, Cebbar Efendi yi oyalayâcaktı. Hem sanki çok kazanıp ne olacaktı; bu © yaştan sonra çok parayı ne (o yapacaktı. Büyük başın derdi büyük olur- du. — Azacik aşım, ağrısız başım, diyip üç beş kuruş kazançla kifa yet etmek, kaygusuz, elemsiz bir ömür geçirmek daha doğru olur- du. İhtiyar mütekait düşündü; yaptı, Tavvaşi Hüseyin ağa ma- hallesindeki evinin altındaki sık tavanlı kömürlüğü dükkâna tahvil etti ve bir mahalle bakka- lında aranan her şeyi dükkünme koydu, | İ* Dükleânin kapısı — Müşteriler kc nasın, temennisi ile bir > ca duası mıhlayıp tezgâhının ba- rna geçti, Meğer mahallenin böyle bir dükkâna çok ihtiyacı varmış, Ceb bar Efendinin Oo dükkân: arı ko- yanı gibi işlemeye başladı. Hem Cebbar Efendi ucuz satıyor! ! h mıyordu. Ligora beş mahallede rakipsiz. şidağa | çin senelerden beri yüzde kârla mal satıyor, yüz beş kuruşluk akanta yap halleli ise gık bile diyemi Cebbar Efendi ilk ayın gelince: O üç parali. | 161 bir hesapladı, tamam 39 kuruş, 20 para. Hiç şaşmaym!.. Bu, böyle, Cebbar Efen. Cabbar Efendi hu işin ba ka- dar kârlı olduğunu — bilmiyordu, şimdi anladı, anladı amma, iş iş- ten geçmiş. Altmış senelik ömrü tebah olup gitmişti. Hiç evvelce bilseydi, 8 lira, 20 kuruş maaşla tekaüt olmak için 35 sene gümrük idaresinin küf kokan anbarların da ömür geçirir mi idi?” Ne denir, Cebbar © Efendinin başına devlet kuşu © altmışmdan sonra kondu, kesesine oluk gibi para akmaya başladı. Cebbar E- fendi o kazancını da sermayeye ilâv ediyordu. Git gide dükkân yüz lira kazanca para bile demi- yordu. İki üç senede mahallenin yarısını satın aldı, damadını da nında çalıştırmaya sonra mahallenin muhtı da, iş büsbütün büyüdü. rine karıştırılmış ortalık yeri- ne bir havaneli sokulmutşur, Hanım — Neler işitiyorum yarabbbim... Ekzabert bulaşıklığın üze- rindeki örtüyü kaldırarak: — İşte bakınız efendim ak- şamdan gıcır gıcır yıkadığım tabaklardan sekiz tanesi raftan almarak tuzla buz edilmiştir. Güzkim ben erteye bulaşık bı- a kırık tabak yığınına “— Hay akla zarar neler gö- rüp neler işitiyorum.. şe — Hepsi Tanrıma ma Kelâmı, kadime el . Ben akşamdan hiç ei bir tabağa el sürmedim. O aamış.. Tabaklığa o dizmiş.. Ne olduğunu kendinden soru- Duz... Ekzabert — Ben de müba- Fek İncilimizin üzerine yemin korum ki bu işte hiç bir vebal- lim, çocuk hiç değilim ki gece- den sekiz tabak kırıp ta sabah- leyin bu işi kim etti deyi şaşa İanayım?. ü maye yapıp evinin altında küçük | dı lığım yoktur... Divane deği- |dü. EE an Çaganoz Zülfü Çazanoz Zülfü mahalle uçarı- larından birisiydi, gün geçmiyor du ki yeni bir vak'a yapıp kara- kola düşmesin. Ömrü, gü: za mahkemelerinde, hapisane ko- vuşlarında geçiyordu. Daha mahpusaneden * çıkalı | bir hafta olmuştu, Bayezitte kahvenin camını, çerçevesi: dirmiş, yakalanmış, . ikametgâh ilmühaberi'getirmek için 24 saat- lik bir kefaletle tahliye edilmiş tü. Mahalleye gelir gelmez soluğ Cebbar Efendinin dükkânında la geçer. ken biri işmar etü, alimallah kan | beynime sıçradı, dükkânın camı- Bı, çerçevesini al aşağı ettim. Cebbar Efendi bu hsyta ma- halle çocuğuna biraz nasihat et- ek istedi. Fakat o meydan ver- Kabahatim var mi bey baba | benim bu işte? Edebile otursay- dı teres.. Sakalını baba, bana bir ikametgâh... . Cebbar Efendi o günkü m hesabını yapıyordu, şimdi il- mühaber yazacak vakti yoktu. — Ben bu gece ü Ertesi sabah Ça; yanmıştı, Cebhar fendi ilmüha- , beri yazmış , fakat evde bırakınış | dün bazi ii z vardı, bırakamazdı, Zülfüye — İlmühaber evde yavrum! Uğra da alıver, dedi. Çağanoz hin oğlu hindi, he- men aklına hırsızlık geldi. Ceb- bar Efendinin dükkâna evinin kapısını çalınca: — Hanım teyze, dedi, Bey ba- ba cüzdanımı istiyor. bitişile bin iki yüz lirayı cüzdanına yer- leştirmiş, haremine teslim etmiş- tü. Cebbar Efendinin haremi Çağa pozu tanıyordu, içinde 1200 lira bulunan cüzdanı eline teslim ede mezdi: — Kendisi gelsin alam, dedi. Çaganoz böş atmış, dolu tut- muşlu, demek cüzdan evdeydi, Çazanoz olduğu yerde bir yarım | sağ yapıp haykardı: — Bey baba!.. Hanım vermiyor. Cebbar Efendinin iş başından aşmıştı, bir ilmühaber için işini bıralımaya mecbur kalması da ca mını, sıktı ve o da bağırarak ha- remine seslendi : Versene yahu... ya kadar yormiasan be teyze | Beni ora- olmaz mı “İlarsini Ku kati ömir kavgisin da 1200 liralık cüzdanı Çaşane- | za verdi, Çağanoz da soluğu Bey! bir ders almış babanı karşısında aldı: — Teşekkür ederim Bey ba- | Suçu biribirinin üzerine atan bu iki saf kadının böyle mana- sız bir hiyanet ve cür'etkârlık- larına pek ihtimal verilemezdi. İkisinden biri niçin takunyele ri küpe atsın?. Niçin tencerele- ri çivilesin? Niçin bir yığın ta- bak kırsın? Niçin bulguru pirin ce karıştırarak üzerine havan- eli diksin? İki hizmetçinin de yararlıkları, doğrulukları mü- cerrepti, Fakat bu tuhaf ziyan kârlık ta kendi kendine olamaz dı. Buna bir Fail veya failler bul mak lâzımdı, Evin içinde itti- ham edilebilecek kimse buluna lu. Akşam beyefendi geldi. Ga- kald Şekalim üyeli vE) rüyeti ne bu karmakarışık hâdisenin vukuu da çok meraka şayan bir şeydi.. Kızın uğradığı gayrıta- bii hale bersam manası verile. rek geçildi. Bu ikinci garabete bir'izalı sureti bulmak müşkül. Ertesi sabah iki hizmetçi ka dın arasında yine bir kızılca kacak ait üst edilmiş. Her | Hevsimin büyük flimleri “bâşlıyor a DEMİR KAFES LADES Pi: BİG HOUSE Ba MELEK Sinemasında Müressilleri: SİLVİA SİD. NEY ve RAŞİT RİZA Tiyatrosu artistlerinden Garşiml ÇANAKKALE Şehitlerini ziyaret 15 EYLÜL GÜLCEMAL vapurile | RADYO | Bugünkü program ISTANBUL (1200 m.) — 18 Stud | ye orkostrası, 19,5 Tamburi Refik seveyim bey | B. ile arkadaşları tarafından alatur- ka saz, 21 orkestra, 22 gramofon ile neşriyat, BELGRAT (429 m.) — 20,5 gra- mofon, 20,45 Cello konseri, 21,40 i | #€ konser, 20,05 | 1 Sirgortalarmızı Galatada Ünyon hanında kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptır. maymız. Telefon: Beyoğlu 4886. ROMA (441 m.) — 21 haber ve noz gelip da. | plâk, 21,45 Marion Delorm operasın dan parçalar, ve diğer eski operalar ir. PRAĞ (488 m.) — 20 Saksifon konser, VİYANA (517 m.) — 21 şen ge- cs, 23,15 dans havaları. PESTE (550 m.) — 20,15 şarkı gecesi, 20,45 gramofon 23,0 spor haberlerini müteakip Ge: gan orkestrası, VARŞOVA (1411 m.) — 21 ba-, muhtelit havalar," 23,05 Şopen konseri, BERLİN (1635 m.) — 20 yeni başlıyanlar için İngilizce ders, 20,45 insan nedir? Mevzuu (etrafında bir konferans, 21 Königsbergten naklen (vatan ve deniz) 23,20 Stulgrattan neklen gece musikisi. ———— ——> ba... — Aldın me yavrum? Haydi selâmet versin, kurtulursun inşallah... Çaganoz gitti... Cebbar Efendi Çaganozu evi ne göndermekle yaptığı mül hatayı ancak piyasaya irimek üze- re evine uğradığı zaman anladı, karakola koştu, meseleyi haber verdi, Çaganozu yakalattı amma, paralarına kavuşamadı, Çaganoz ekin emniyet ettiği birisine tes lim etmiş, hapisanede afiyetle ye meye hazırlanmıştı.. Karakolda mütemadiyen in- kâr etti ve paraları geri verme- di. Cebbar Efendi (o 1200 liraya oldu ve bir gönderip evine kimseyi beş yirmi yumurta bir çamaşır leyeninin içine kırılarak üzeri- ne kömür tozu serpilmiş mut- fak. kiler, taşlık tarif olunmaz bir hes te, emi lde hanım aşağıya inerler. Abdüllâtif me eri a, ml saça baş başa gelmek Dalin Lakin kirmdir? “ İsabbimu gok şükür, familyanızın içinde ser- foş yoktur., Deli yoktur. ( Devamı var ) © TASHİH — Dün ve evvelki a / l l i |