Milliyet Asım umdesi “MİLLİYET” tir. 12 ŞUBAT 1932 Idarehane: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi: İst. Milliyet Telefon Numaraları Başmuharrir ve Müdür 24313 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 (ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariç için LK “EK ie 710 “4 — 9 — 28 Gelen evrak geri verilme: Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur. Gazete ve matbaaya ait isler için müdiriyete müracaat İedilir. Gazetemiz ilânların mes'u- ini kabul etmez | BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merke zinden verilen malümata göre bu gün hava kapalı ve yağışlı geçe- İcek rüzgâr şimal ve görp ara“ unda esecektir. 112.32 tarihind; tazyiki nesimi 758 milime fazla srceklik # en az Sicai santigrat kaydedilmişti yağmurun mrktarı 17 mi dir Mizzah muharrirliği! — Gariptir... Bazıları, hem me deni geçinenler, mizah muhar- rirliğini sırası gelince, adamın yüzüne bir kara imiş gibi vu- yarlar.. Evvelâ insanlık kanu - Bunda karşısındakinin ayıbını gi vurmak pis bir şeydir . Haydi o kadar ince eleyip > doku alım. Lâkin mizah muharrirliğini, kari güldürme siniz?.. Bu zihniyetle artistliği, mu $ikişinaslığı namussuzluk deden softa ve fodul düşün. asında büyük müşabi. Mizah muharriri karie vak'a ları en gülünç tarafından gös- terir.. Tehzil eder, belki alay da eder. Çünkü alay, zekânm haracıdır. Ondan vaz geçe- mez... Herkes vak'aları mizah mu harririnin zaviyesinden göre- mez, Onun vazifesi bu zaviye- yi karie işaret etmektir. Ben mizah muharrirliğini zevk için yapan, amatör gibi çalışan bir muharririm. Bili. yorum ki; mizah yapmak güç- tür ve ben bundan muvaffak olamıyorum. Bunula beraber, mizah muharrirliğile iftihar e - derim. Hattâ mizahın kıymeti tak dir edemiyen ve yazılarımm manasını anlamayanlar ekseri - yeti teşkil etse bile!.. Hikâye maruftur ya!.. Birisi bir tuhaf şey anlat. mış. Karşısındaki anlamamış.. Bir daha anlatmış yine anlama mış.. Üçüncü defadan sonra dinliyen gülmeye başlamış.. Hikâyeyi anlatan da: — Hele şükür!.. demiş an- layabildin.. Ve şu cevabı al miş... — Hayır! ona değil, hâlâ MİLLİYET CUMA | . Tarihi Fıkralar | a | Şehremini Mazhar Pş., Antuan Manas Efendi ' ve Almanya imperatoru Zamanımızın — büyüklerin. den bir zat, padişahlar için, saraylarının etrafından başka bir yeri imar etmediler, buyur- muştur. Yetişdiğimiz devirlerin pa- dişahları için saraylarının et fını imar etmişlerdir demek le biraz ibzali teveccüh olur. Son devrin padişahları raylarının etraf ve harimini le görmezlerdi ki imara lü zum hissetsinler. Abdülhamidin son başkâti- bi ve fakat sarayın emektar bir kâtibi olan muhacır Cavit Bey derdi ki: Sultan Hamit töm on beş yıl, günü gününe, dairei hususiyesinin önündeki havuza kadar olsun çıkmamış tır, Meşrutiyet ilâ n olundu da yaz ile havu- za kadar skala bildim. Yıldız neresi ad- ikinci Mahmudun yapin ğı der köşkü de Sule n sayılmaz ai süferanın sayfiye mer- kezi değil mi? oAbdülhamidin dızdığı şehremini zamanın- Tarabya ile Yeniköy arasm lıktan- ki, ara balar ile değil, yaya gitmek bile bir tehlike teşkil ederdi. Belki Selimi salis zamanında başla! nan, ve belki Mahmudu Adli gırdı, Kalen- Yazan: Abdurahman Adil tarizkâr ve tenkitkâr dilinin be sma uğraya uğraya 5 inci da- irei belediye müdüriyetine ka- dar inmiş, Yeniköyün İstinye cihetinde deniz : kenarında, vi- ran, mundar, bir ( ahşap hane derunünde ifayı vazife eylemek te bulunmuş idi . Anadoluda büyük vazifeler- le dolaşmış, — herkesi ulu orta tenkide, ve hele Kâmil Paşayı şamar oğlanı addeylemeğe alış- mış olan Antuvan Manas Efen di kerhen bu hale boyun büker ve fakat yine dilini tutmazdı. ven Abdülhamidin dızdığı şeh- remini Mazhar Paşa kerimesi hanımı Kemal Bey nammda genç bir beye tezviç (o etmişti. Kemal Bey şehremaneti me- murlarmdandı. O zamanın mo- dası genç damat beylerin zevk perest ve sefih olması idi. Damat Kemal Bey perşem - akşamını Aksarayda veya hremininde Hürmüzün veya İacemin sefahethanesinde geçir miş, sabaha kadar işünuşü sa- fa eylemişti. Şehremini veya Aksaraydan kalkan araba, önü İme ardına bakmadan, bir çift ğız Macar atlarma koşulu ol halde Yenicamie, Eminö- nüne, dolu dizgin geldi. Köp- rü memurlarının haykırmaları- ina, bağırmalarına rağmen açık olan ahşap, viran köprüye Ta ortasma gelince ara- | zamanında bitirilen rıhtım ta$-| bacı, uşak, damat Kemal Bey, larından eser kalmamış idi. De-| ve o güzelim bir çift Macar nizin suları sahili yalar, biraz! katanası denizi, denizin dibini, Yoldan yaya geç ü bir iş olurdu, Sultan Mecit devrinde, üçün cü Napoleon'nun huzuruna, teb riki vilâdeti hümayun vesilesi- le on bir defa çıkmış olan ve on sekiz yaşında Paris sefartti seniyesi üçüncü kâtipliğini. ih. raz etmiş bulunan Antuvan Manas Efendi, Nükşü talih e- seri olarak, düşe düşe ve yahut anlamadım da ona ilen Ben de hâlâ anlamayan on lara gülüyorum. Fabrikaların dumanı Şimdi bir meselenin hallile meşgulüz.. Bazı yerlerde fab- rikaları m dumanları oraların | sekenesini rahatsız ediyor, sıh hatlerini tedirgin eyliyormuş.. Şimdi bir heyet teşkil edilmi: Konuşuyorlar; o “Fabrikal, dumanı nasıl çıksın!,, Böyle şeyleri bize sormaz. lar.. Buna © rağmen ben allah rızasiçin bunun cevabmı vere- yim: Dumanları doğru çıksın, kâfidir. Fahire imzalı saçmaya Mektubunuzu dercedeme- dim. İpi sapı olmayan | böyle parlak bir saçmayı, benim s tunlarımda heder etmek tır. Siz bunu çerçeveleyin de Bakırköy hastanesi kütüphane sine hediye ediniz. FELEK İN ip belik odemlere'ni der ga olursa dağ eteklerine | Halicin asırlardan beri İn boyladı. Gidiş hâlâ o mekte olduğu çamur batı tir. Haftalarca uğraşmış olan dalgıçlar saisten, uşaktan, at- lardan, arabadan ve bittabi kupa arabaşı içinde bulunan damat beyden bir eser bulamadılar, Serencebey — yokuşunda bulu- nan şehremini Mazhar Paşa ko naği bir matemhane oldu. s.s Hâdise kış ortasında karan- lık bir gecede vâki olmuştu. Yaz gelince Almanya impara- torunun İstanbul seyahati, ta- karrür etti. Saray halkı ve şeh- remancti faaliyete geçtiler. İm paratorur geçmesi muhtemel © an ik caddeler baştan başa tarı ; edildi. İstanbulda, Beşik taşla tramvay güzergâlunda ne kaldırım varsa yeniden sökülüp parke döşendi. Şose o- lan yerlere yol yol kumlar dö- küldü, Hali arsalar tahta per- deler içine alındı. Hülâsa İstan bula, Galataya, Beyoğluna çeki ka la bitmezdi Mevsim yaz oldu- ğundan imperator o behemahal Tarabyaya gidecek, Tarabyada ki Alman <efarethanesini ziya- ret eyliyecekti, Halbuki Tarab- yanın Yeniköyün Kalender köş kile (o Moletike'nin heykelini mubtevi olan kısmında rıhtım namına bir şey yoktu, Behema bal o güzergâh dahi tehlikesiz bir hale konulmak lâzım gel 12 Maliye - Nezareti tahsisatı fevkalâde olmak üzere şehir €- | manetine iki yüz bin lira g dermişti. Bu paradan boğazi ne dahi bir hisse ayrılmak ikti- za ederdi. Antuvan Manas E- fendi her gün şehremanetine taşınır, Mazhar Paşadan para derenin çalışır ve muvaffak zdı. Her müracaı an maslahat edin, idarei| maslahat edin) cevabile savu- lurdu, Nihayet imparatorun za man: seyahati yaklaştı. On, on gün kala Mazhar Paşa bin meşakkatle iki bin kuruş çıka- ve (Manas Efendi! Bu para ile idarci maslahat e- din) nakaratını tekrar etti. Ma nas Efendinin de artık taham- | mülü tükendi : İ — Paşa hazretleri! Bendeniz bu para ile idarei maslahat ede İmem. İdarei maslahat! idarei duğunuz keyfiyeti ancak bir! suretle yapabileceğim ki o da biner kuruşa iki dalgıç tutmak, imperator hazretlerinin Tarab- ya sefarethanesine teşrif buyu- racakları günü bunlardan birini bozuk ve çökük rıhtımın bir ta rafma, diğerini de diğer başıma kisvelerini giyinmiş oldukları halde, dikmek ve imperator hazretlerinin rakip olacakları araba atları şaha kalkıp ta ara | bayı ve imperator hazretlerini denize uçurdukları takdirde bu dalgıçları da denize saldırtmak tan ibaret olur, diyerek kalktı i yürüdü, | ... Damadı Kemal Beyin Kara- köy köprüsünden denize uçma: | smı nazarında tabattur ve te cestüm ettirmiş olan bu tasvir | üzerine Mazhar Paşa teheyyüç ve telâşa düşerek Yeniköye yir | mi bin kuruş ve bir kaç memur , göndererek boğazdan geçen bü | tün odun kayıkları çevrildi. Ka | zıklar denize dikilerek üzerleri ne biraz toprak yığdırıldı. O. dundan rıhtım manzarasını ge lenler geçenler senelerce sey- rettiler, © Müessif bir İrtihal Manisa eşrafından Kara Osman Zade Zahide Hatiimereldi vefat cr | eiştir, Cenazösi bugünkü cuma gü- | mü sabâkleyin asar “11 de Bulğer Çarşısında Kâğithane caddesi 112 | numtrolü hanesinden kaldırılarak | cenaze namazı Töğvikiye camiinde | badeleda Merkez Efendi kabristanı- | Ba vedia haki gufran edilecektir. Allah rahmet eyleye. Müşarünileyha on sene evvel Hi- mayci etfale — Bergamada İinazim bir mer'asını teberru ettiği gibi ge- gen sene de Manisa hastanesine on binlerce lira vasiyet — etmiş sahibei | hayrattan âdi. Zevci Fazl: Necip Bepsfendi ile akrabaları Manisa meb'usları Kâni, Yakup Kadri ve tüçcardan Suat Ka- ra Osman beylerle ailei muhtereme- sine beyanı taziyet eyleriz. irtihal Yenişehir eşrafından Hasan Ra- sih Beyin mahdumu ve Muhtelit mü badele komisyonunda Türk murah- has heyetinden Rasih Beyin biraderi Tıp fakültesi kâtibiumumi muavini Mehmet Ali Beyin kayın biraderi Galatasaray lisesi talebesinden Ah- met Semih Bey müptelâ olduğu has- talıktan kurtulamayarak vefat etmiş tir, Cenazesi bugünkü cuma günü saat on birde Beyoğlunda Galatasa- rayda Kurtuluş hanındaki ikametgâ hından kaldırılarak medfeni mahsu- suna defnedilecektir. unda | maslahat!.. diyu tekrar buyur- * edemez. ALE Yarın akşamdan itibaren (ARTİSTİK SİNEMASI Harry Baur'u VİCDAN AZABİ filminde takdim ediyor. Bu büyük trajediyen, her daim şahsiyetirii tebdil ve tecdit et- meğe muvaffak olmaktadır. ÜÜLLAN MARVEY 2. MERİ GARA KONGRE EĞLENİYOR KA HAYALİN O SONU Lâlyan Hayd tarafından (Almanca operet) Dr. Celâl Tevfik Zührevi ve idrar yolu hasta- lıkları mütehassısı: Sirkeci, Muradiye caddesi No. 35. Her gün saat 14-18. İHTİRA İLÂNI Demir yollar. arabalarına ait ma- den takozu” hakkında istihsal olu- nan 23 Şubat 1924 tarih ve 110 mu- maralı ve “Temas takozu” rmkkında istihsal olunan 23 Şubat | 1024 ta- rih ve Jll numaralı ihtira be- rat bu defa mevkii — fiile konmak üzre ahere devrüferağ ve- ya icar edileceğinden talip olanla- rın Galatada Çinili Rıhtım Hanın- da Robert Feriye müracaatları i- Jâ moluhur, Bı görenler 5 senedenberi İstanbul'da olduğunu takdir ettiler. Bugün saat İl de matine CEHENNEM MELEKLERİ Şaheserinin; mevsimin en palalı, en mükemmel, en müazzam filmi olduğunu kimse inkâr 15 kısım tekmili birden. Heyati temsiliyesi başında: HARLOW JAMES HALL. Bu mükemmel film bir kaç gün daha OPERA veARTİISTIK Sinemalarında göstesilecektir Bugün saat 10,30 da matine. Umumi duhuliye 25 kuruş Bu akşam MAJIK SINEMASINDA AR KI Ss görülen filmlerin ex fevkalâdesi v Bu hafta MELEK | SİNEMASINDA JEAN MURAT ve KATHE DE NAĞY'nin temelli. Beyenileti ve eğlendiren MONTE-KARLO Bombalar Altında filmi Saat 11 de tenzilâtlı matine, ASRI Vak'a düny olan sayta (all Siya RAŞİT RİZA TİYATROSU Şehzade Başı Bugün saat 15 te Dolapdereli 3 perde eray er Samson 4 perde Zabican, muallim ve talebeye bi- rinci (0, Duhuliye 30 a Bugün Fransız Tiyatrosunda ilk matine olarak saat 14,30 te İkinci enatine saat 18 de os Lili Akşam suvare anat 21,30 te Satanerie Dahiliye hastalıkları mütehassısı Cumadan maada hergün öğ- leden sonra saat (2,30 dan 5e) kadar İstanbulda Divanyolun- da 118 numaralı hususi daire- sinde dahili hastalıkları mua- yene ve tedavi eder. Telefon: İstanbul 22398. Sıra numara- sını beklememek isteyenler, kabineye müracaatla veya te- lefonla zandevu almalıdırlar. ievkalâde muvaffakiyet Fevkalâde bir aşk ve sergüzeşt dramı olan CANBAZHANE ÇOCUĞU | Büyük bir takdir uyandırmaktadır sh en büyük canbazbanesinde cereyan ediyor. ve jimnast FRANKİE DARRO bir ipü KAYMASI fevkalâde heyecanlı ve tüyleri ürper ediyor. Mümessilleri : En dilber sinema artisti HELENE COS TELLO ve sevimli mukallit artist JOE BROWN, Bügün saat 16.30 ta ve susrede MÜHİM VARYETE NUMARALARI BEN LYON - JEANNE , Elhamra SİNEMASINDA Ka i | Türkçe sözlü ve şarkılı şaheser, İ Bütün gençlik tarafından görül mesi için tavsiyesi lâzımgelen AHLAKİ Fİ rat — İçki mazar. Kolay ve gayri kanumi ka- | San İk letine SİNEMADA 9 yaşında Türkiye IIMAR BANKASINDAN : Türkiye İmar “Bankasın senesi Umumi Heyeti 29 Pazartesi günü saat on dört buçuk. ta İstanbulda Yeni Postahane arku- #ıoda Asır Btendi caddesinde Al yanak Hariındaki merkezinde adi- yen toplanacaktır. Asaleten veya vekâleten en aşağr elli bisseye smâ- lik olan hissedarların içtima ta- tihinden bir hafıa evveline kadar hisme senetlerini ve vesikalarını ban kamıza tevdi ederek imukabilinde makpuz almaları vica olunur. Rüzname: 1 — Meclisi İdare've murakıp ra- porlacının okunması ; 2 — Bilânço ile müfredat ve kâ- ru zarar cetvellerinin tetkik ve tas- diki, Meclisi idare ve murakıplerin ibrası; 3 — Meclisi İdare azalarının ye. niden tayini. 4 — Murakıplerin yeniden inti- hap ve ücretlerinin tayini. 5 — Temettilün sureti tevgii hak- kında meclisi İdâre | teklifinin tet- kiki, İstanbul Darülfünunu İLAHİYAT FAKÜLTE - SİNDEN: İlâhiyat Fakültesinde yaz sömestiri serbes < dersleri (13) Şubat cumartesi gü den itibaren başlanacak! Milliyet'in Edebi Romanı: 7 GÖZYAŞLARI! | kalbim kuvvetle çarpıyor ve da marlarıma tekrar bayıltıcı, u- yuşturucu bir sızı yayılıyordu! Yine göz kapaklarımın içi onun hayali ile dolu, yine kulağımda onun ahenk dolu sihirli ve şiir. li sesi uğuldayordu. Aklımda ne mazırın söyledikleri, ne önüm. de bekleyen yazılacak, okun. cak şeyler hiç bir şey kalma- muştı. Şimdiye kadar hayatı. mın hiç bir gününde böyle bir sarsıntı geçirmemiştim. Kadın. sa, çeşitini görmüştüm. Güzelse en güzelleri ile (| tanışmıştım. Fakat, hiç birisme ne önünde, ne sonunda böyle tutulmamış, hiç bir zaman işimi unutacak kadar bağlanmamıştım. İlk bu. naltr ve titreme nöbeti geçince saate baktım: Dördü. on geçi- Etem İZZET" dım: — Nazif Bey. Ben daha fazla kalamıyacağım. Kendimde bir kırıklık ve halsizlik hissediyo- rum, Gidiyorum!. Dedim. Yapılacak işleri, na zırın söylediklerini yarım yama lak ve çarçabuk anlattım. Da- ireden çıktım. Ne merdivenleri inişimde, ne daireden çıkışım. da, ne sokakta sanki gözlerim ve başım benimle beraber de. ğildi. Kafamın içinde ondan gelen tatlı bir sarhoşluk var- dı. Sarhoş başım ve sarsak a- dımlarımla bilmeden, den yürüyordum!, görme- dan yerlerinden © fırlamışlar ve benden bir metre ileriye git- i mişler gibi etrafı aranıyorlar. dı, Kalbim parçalanacak, yerin den sökülüp çıkacak gibi çar. piyordu. Sağa baktım, sola baktım, ileriye baktım: “Yok. Yak!, — Daha vakit var, Beş bu- çukta gelecek... Dedim. Dalgın dalgın yuka rı aşağı dolaşmağa başladım. Düşünüyor ve.. kendi kendime soruyordum: — Ben âşık mı oldum?. Bu kadını niçin böyle bir. den bire sevdim?. Nasıl sevebildim?. Hangi kuvvet beni La Tünelin saati tam beş bu- çuktu. Köşeden onu gelirken gördüm. Siyah bir kostüm gi- yinmişti. İlk önce: — O mu, değil mi?.. Diye tereddüde düştüm. Ba kışlarım dumanlanmıştı, gözle rim bunaltıdani iyi seçemiyor. Idu.. Fakat, ayaklarım ne gözle rime ne kafama © danışmadan ona doğru yürüyor, kalbim da- ha çok atıyor, sinirlerim daha > deo çev sakindi, daha kendi- sine hâkimdi. Karşı © karşıya | gelir gelmez en evvel o bana: — Bonjur., Dedi. Bu diyişte kalbimin, | Jikine idim. Aşk bu mu idi, ve: — Aşık. Dedikleri böylemi ölayorı du?., Sinemaya © giderken yine o caydı: — Hiç konuşamayacağız.. Dedi, ilâve etti: — Muletyeye girelim! Ve., girdik. Hemen kendi. mize baş başa kalacak bir köşe yaptık! Konuşuyorduk. O Aşk ile;! hümma ile konuşuyorduk. Ben eridikçe ezildikçe, hayrete düş İtükçe © açılıyor, ferah konuşu İyor, her şeyi söylüyor, — Beni tanıman için, beni dına böyle hiç tanımadan, bil- | aklımın, sinirlerimin, irademin | iyi bilmen lâzımdır., meden, esir etti, bağladı?.. Sersemledim. Bütün bü su- allere cevap bulup veermiyor- dum. Düşündükçe, cevap “ver- meye çalıştıkça | zihnim daha büsbütün yoruluyor, karışıyor, gözlerim ye ve pe onun hayali bulut! yerlerinden kolaylıkla çekilip a Yonışı vardı. nki ben yoktum, Onun, — Yürü. Demesi ile yü or, Ve. yer yüzünde | Diyordu. Buna da ben sebep oldum. z kimsiniz, nesiniz, na beni böyle birden bağlaya- bildiniz?.. Yâ bana bir defa daha tele- — Dur... ile zi |fon Gez Sizi nasıl ve tim? Zi tanıyorum. Ve.. bunun içindir ki o an- latıyordu: — Ben yirmi bir yaşında. yım, Babam yok. Annemle be- raberiz, Biraz ufak © tefeğimiz . Onunla geçiniyoruz. An- nem beni Kollej'de okuttu, Ü- zerime çok düşer. Kimseye muhtaç değiliz. Fransızca, Al manca, İngilizce biliyor ve ko- nüşuyorum. Daha mektepte i- ken nişanlanmıştım. Fakat, ni- şanlımı sevmedim, ayrıldım, İs | tediğim kocayı buluncaya ka. dar evlenmiyeceğim. Zevkleri- mi tatmin edebiliyorum. Bir er kek eline bakacak ta olmadık- tan sonra ne diye evleneşiri?.. | Cemiyetin bağlandığı ahlâk ve din akidelerine hem sadık de. | ilim, hem de taraftar. Hattâ bir aralık Protestan bile olacak tım. Mektepteki papaslarım bu- na çok istekleri © vardı. Hoş protestan olmamakla beraber , inandığım bir. dinim de yek, verim. t, henüz beni tamami- ile bağlayan bir aşkım yok. Ba zan sevdiğimi, âşık olduğumu zannettiğim zamanlarım da ol- muştu! Amma bütün bunlar kı sa kısa maceralarım küçük bire zevk hikâyesi olmaktan ileriya geçmedi! Burada sözünü kestim, Yay. bir haldeyim. Onu İ tahlil etmiş değildim. Sadece ru İ hu, gözü, kalbi bağlayan muh- İteşem bir güzelliğin, bayıltıcı, İde ce edici bir konuşuşun esiri idim. Düşünmeden, ne yaptığı mı bilmeden: Bilmiyorum, ne okadar za- Bir dakika mı, beş arım © saat sonra İkimiz de karşılıklı ayni mı?.. sözü tekrarlayorduk: — Seviyorum!, ”