A İ İ | İ İ Tarihi Tefrika:44 lurdan kendini kurtarmakla ola caktı, İnsanın halikma karşı gü mahı, onun o mahlükatına karşı günahları vardır. Bu günahla- rin sebebi, bütün insanların mü cadelesindeki sebep gibi, hep hodbinlikten ibarettir, İnsanla- rn bu hodbinlikten kurtul maları Izımdır.. İşte Sabatay Zevinin taraftarları arasında hâkim olan kanaat bu idi. Bun lar ibadet ve riyazetten geri kal mıyorlardı. Hatti çok ibadet ve devamlı riyazetle kendileri ni zayıflatıyorlar, sanki öldürü yorlardı, İnsanın içinde kendini günah ve fenalığa sevkeden bir kuvvet vardır, diyorlardı, bunu öldür- mek için çok riyazette bulun- mak lâzımdır. Onun için bunlar o bir çok mahrumiyetlere katlanarak iç- lerindeki bu fena kuvveti orta- dan kaldırmağı istiyorlardı. En soğuk kış günlerinde bile deni- Ze girerek yıkanıyorlar, musevi şeriatinin emrettiği temizliği yerine getiriyorlardı, Henüz dünyaya gelmemiş olan insan- ların-ruhları bir gün gelecek dünya yüzünde bir cesede gelip girecektir. Onun için daha kü- çük yaştaki kız ve erkek çocuk lar biribirlerine nikâhlanıyorlar onlardan ileride dünyaya gelip çocukların günahsız olması bek leniyordu. Hülâsa “mesih,, e i- hanan ve onun arkasından gi—- den bu cemaati teşkil eden her kes mesih ile o kadar meşguldü ve buharekete o kadar dalmıştı ki her günkü işile uğraşmağı ar | tık lüzumsuz ve rsanasız bulu- yordu. Fakir olan da veriyor; zengin olan da veriyor, Kudüs teki mühtaçlara, yahut “me sih,, e para topluyorlardı. Bu- un haricinde daha fazla para kazanmak, servet sahibi olmak gibi arzular yahudilerden uzak- İaşmıtşı, çünkü maddi servetin hiç bir kıymeti olmadığı kana- ati hâkim olmağa başlamıştı. İşleri nı bu su- retle ihmal eden yahudiler bu. hun neticesi olarak fakir düşt ler, Artık evlerini, yerlerini sat ağa mecbur oluyorlardı. Fa- kat bu halden hepsi memnun. du. Öyle bir âlemde yaşıyorlar dı ki iyilik, fenalık müsaviydi. Kendilerine hayatın maddi şera iti onlar üzerinde sanki tesir sizdi. Bütün kuvvetlerile çalışa rak manen kendilerini kurtar- mağa uğraşmışlar, günahların- dan tecerrüt etmeğe azmetimiş- lerdi. Bu onlara büyük bir neş'e Ve sevinç veriyordu. Kendileri- ni başka bir âlexde yaşıyor far zediyorlardı, Gitgide hakikaten günahsız bir takım insanlar ol duklarına kanaat getirmişlerdi. Yaptıkları her şeyi masum gö- rüyorlardı. Raksederken, eğle - mirlken zevk ve safalarma da- larken bile saf ve masum bir ta kım hareketlerde bulundukları- ma kani idiler. Musevi şeriatinin ahkâmından kendilerini harice sıkarmışlar, serbest bir âlemde Yaşıyorlardı. Yahudiler bu vazi yette bulunurken onların etra- fnda bulunan başkaları ne ya- Pıyorlardı?, İzmir de bir takım Avrupalı tacirler de vardı. Bun lar Yahudilere karşı teveccüh- kâr bulunmaktan kendilerini &- lamiyorlardı. Bunlar hâdisatı dikkatle takip ediyorlardı. Bun lar Sabatay harekâtınm bu ka- dar ehemmiyet ve şümül pey- da edeceğini de başlangıçta tahmin etmemişlerdi. Fakat hâ disat nihayet bu kı bir safhaya gelince Avrupalı tacirler de kendi men faatlerinin doğrud doğruya kadar olduğu bir vaziyet kar Şısında bulunduklarmı gördü- ler. Ticaret durgun bir halde idi. İzmir Yahudileri artık kâ- i aftar- Mesih taraftarları ukarıda anlatıldığı üzere, ken İ atamazdı. Sabatay Zevi Nakleder: R. N. Daha küçük yaştaki erkek ve kızlar biribirlerine nikâhlanıyorlardı Herkes Mesih ile o kadar meşgul idi ki, her günkü işleri adeta unutur olmuşlardı Bu çalışmak ta ancak günah | ka bir dünyada görüyorlar, nün işlerile meşgul olmak iste- miyorlardı. Bunun neticesi ola rak iktısadi hayat durmuştu. Avrupalıları düşündüren bu i- di. Diğer taraftan hükümet te Sabatay hareketinin daha ciddi bir şekil alarak siyasi bir renge girmesinden çekiniyordu. İz mir ahalisinin kal heyet kadıya gidei m ette alış verişin durduğundan ve Sabatay meselesinin ileride alması pek muhtemel olan teh- likeli şeklinden bahisle mahalli hükümetin nazarı dikkatini cel betmek istedi. Kadı v bilmiyor değildi. Fakat Yahu- diler arasında bir meseleye kâ- mahal ve lüzum gör- Sabataydan vezgeç” sinler diye büt mir Yahu- dilerini hapsedemezdi. Diğer ta raftan Sabatayı da tutup hapse Çünkü o zaman tün Yahudiler ayaklanarak Me sihi hapishaneden kurtarmağa üs edeceklerdi. Kadı, dev risi gün bütün hahamları çağı- racağını söyledi. Devrisi gün hahamlar başta Benevist oldu- #u halde kadının huzuruna gel- | diler. He bu ye olmadığını ii etmi ver dağ EN beraber imadını gösteren bir tavırla kadının karşısına çıkı- yordu. Kadı, hahamlara uzun bir nutuk söyledi. Vaziyeti na- sıl gördüğünü anlattı. Sabatay ismindeki adamın kendisi. ni Mesih ilân ettiğini, bütün Ya hudi cemaatini kendine celbetti ğini anlatarak bünun neticesi 0- larak memlekette şimdi pek baş ka bir vaziyet meydana geldiği ni söyleyen kadı bu Sabatayın hakikaten Mesih olup olmama- sında tereddüt ettiğini ilâve edi yordu. Kadı Sabatayın Mesih olduğunu kabul edemiyordu. Bununla beraber onu büsbütün inkâr etmek cihetine de gitmi- yordu: “.- Bizde, diyordu, âhır za- manda dünyaya bir Mesih gele ceğine inanırız. Sabatay Zevi- nin hakikaten Mesih olduğunu bize isbat ediniz de görelim, zaman biz me i ederiz. Gidip kendisini getiriniz. Bir kere imtihan ede- lim, Eğer dediği doğru ise onu ben elimle lâyik olduğu maka- ma çıkarırım, Fakat iddiası doğ ru olmazsı Kadının bu daveti hahamla- rı memnun etassmişti. Nasıl gi dip te Sabatayı, yanı Mesihi buraya çağıracaklardı?.. Yahu- diler böyle Mesihi davet etmesi ni muvafık buluyorlardı. Hattâ bundan dolayı sevinmişlerdi. Çünkü Sabatay kadının karşısı na gittiği zaman herhalde bir österecek, yor de kendi düşi gülerdi! Yahudiler gene Saba- taym evi ne toplanmışlar, kendisi “kadının yanına gitmek | üzere sokağa çıkacak olursa Me sihe refakat etmeğe hazırlanı- yorlardı. Sabatayın her emir ve iaşretini yerine getirmeğe ha» zır olan bu adamlara karşı Me in vaziyeti bazan pek müş- si i İkül oluyordu. Sabatay kadının nezdine gitmedi. Yahudilere karşı niçin şiddetli bir hareket te bulunmadığını soranlara kı dı da bunların eşhirde büyük bir kalabalık teşkil ettikleri ci- hetle onlarla uğraşmak zor ol. duğu cevabını vermekle iktifa etmişti. Bununla beraber kadı ileride lüzum görülürse Saba- İ ha side yordu. Kadı bu hususta İstan- buldan talimat istediğini de 3ö lemişti. zarfinda rılarak İst kendisine bildirildi. Mesih İs- | davranamıyordu?. Bir sinemada rezalet diye tavsif edilebilecek bir film gösteriliyor - Türk hareminden bir köşe diye bir hayli şalvarlı, mal- il sonra sözle- Londradaki muhabirimizden şayanı dikkat bir mektup aldık. Bu mektup Londrada bir sine- mada gösterilen ve o doğrudan doğruya memleketimizi alâka. dar eden bir film rezaletinden bahsediyor. Ehemmiyetli buldu ğumuz için aynen (dercediyo- ruz: Dünyan her tarafından en ucuz eylence yerleri halinde inkişaf et- miş olan sinemalara burada başka memleketlerin bir opera bileti fiatı- na girilir. Sebebi agır vergilerdir. Fakat buna rağmen bütün eğlence yerleri bu kabil zamanlara mahsus bir rağbet içindedir. Bu meysada Londra'nın en mühim ve mükellef inemalarından biri olan ve en ucuz. bileti 3 şilin 6 peni bulunan Empire bir kaç gündür Türkiye isimli bir film yüzünden kahkahalarla çınlı- yor. Vatansızlar. ve vatandaşlar için bir ders: Bu film Columbia şirketi tarafın» dan mütareke senesinde ve Bursa'da çevirilmi Amerika mektep ve nasebettar bazı yerli simalara naza- ran, Türk sıfatını taşıyan bazı şa-| hıslar da düşünmeksizin bu işte hiz met etmiştir. Fil documentaire bir film ol takdim ediliyor ve “Türkiye tahtı, diye İstanbul'da Türkleri ve hayatlarını gösteriyor. Sessiz olan bü film disk üzerine alınmış söz ve| | izahatle sözde modern bir hale ge- tirilmiştir. Baştan başa hezeyan, bil hassa tertip edilmiş sahneler ve Ye| nicami bavlasu berberleri, aşçıları, | menazırı, derelerde yan sefil pejmürde kadınlar, İ dereden su içen ve yarı çıplak isti-| fade eden çocuklar, taharet mahalle | ri, ve nihayet sureti mahsusada me | #ai ile sinemaya almmaya muvaffak olmuş: Şalvarlı, yaşmaklı kadın larla dolu bir Türk hareminden bir köşe. Filmin devrini takip eden disk gayet çirkin Kaba 'cinaslarla | halkı güldürüyor; en temizlerinden iki misal: Bir hak tezgâhi olarak bir sahne, kadın erkek — karma İcarışık mülevves ve perişan bir kalabalık bir ecnebi memleketten ithal edil. muş kanaviçenin birer ucundan yaka lamış, Avrupa'da yastık örtüsü ve saire için taklit halı imalinde kulla- nılır bir nevi çuvaldıza benzer iğne ler vardır, bunlarla halı işlemeye ça İşıyor, diskteki ses bir ş saklaban lıktan sonra diyor ki: İşte en müte rakki ve yegâne Türk san'atı, mal- zeme ecnebi, bu gidişe ve şimdiye kadar bitirilmiş , kısma nazaran bu Amerika'nın keşfinden ev- ış olmalılar, Meşhur Clara Bow'un yerine getirilmek istenen yenilerden İ henaz olan Ye-| zat anlatmıştarı Londrada Türkiyeyi nasıl tanıtıyorlar? ymm, İkinci misal rini iyon “Türkçe,, cda» hir kadın ra «dada» der yani iki kadın demektir ve böylece dada devam eder durur." de dolaşacaktır. Türkiye ve sa Türkiy: de gösterilecek filmlerin, daha evvel hükümet kontroluna tabi olduğu ve Ingiltere'ce bu tarzda kontrol ve henüz müsaa: Birsli duğunu bilmez mi? Maatteessü i Gördüğünü olduğu kabul eder, bilhassa İngilizler, ve muharrirlerin en son bilgisi Halen Ankara'nın hukukunda profesör bir eynelmile gayet!| > müdirlerinden . - | yarete git | be: Ankara, bul'un üç yakasından seriyet hayır. gi bütün âli sabittir bir millettir. biri . değil mi? demiş sami; ber vatandaşımız ren sahit olmuştur. temennidir ki Hariciye keti nezdinde töşefiiütisler e Bu yazıyı lının sözlerile bitir rim fotoğrafa him hatıraların zaptedileceğini zaraları. Sebebini sordum, inanmaz ve harabe Şarka mahsusm, ka yerlörde daha fecileri meş gibi, ri demektir, fakat Türk bir tane elde ettikten son iyor dadalar | © li Bu film şüphe yok ki Amerika'yı | © da dolaşmış ve daha bir çok yerleri Türkler aleyhinde bundan daha fona bir pro paganda filmi yapılamaz. Ve bilhas in bu kadar pis ve mü- mutlak cehalet eserlerine hariçte ya mükerres Sofaret şimdi bu filmi menettir- mek için şiddetle uğraşıyor, şayanı li her tarafa temin etsin ve bilhassa Columbia gir | $ yapılsın ve iki sene evvel “Ermeni Katlin- propaganda silâh: olabilir. büyük bir Fransız mareşa mek isterim: “Ka ielir. Bazı mü- onun tarafından inmüştü ika bir hayli fotogtaf alnın Ai hep harabe, dilençi, ve sefalet man Aksi de bunların şarktan geldiğine kim, daki sesi sefalet, dilençi hal nuş ve baş bulunmaz. Yakında gösterilecek olan “Monte Carlo bombalar altında” filminin | mümessillerinden Charles Redgie İ Monte Carlo filminin mümessijle. sinden Jean Murat Ispanya'da Sinemalar -——— Bir İngiliz gazetesinde okuduk. Japonya'da hâlâ film yokmuş. larin © sniematograf perensip leri birimkilerine kiç uymıyor. Av. rupa ve Afrika'da yapılan filmlerin yanlarınıt uygundur. Halbuki Jar pon filmlerinin ekserisi bundan iki, i e evvelki ecdat an'ane ve idameye gayret eden Filenlerldir. Sonra Japonlar'da gülmek kabi: liyeti çok azdır. Âdeta çebrelerinin | güldüren adaleleri hareket kabiliye | dinden mahrumdur. o Meselâ bizim | kahkaha ile seyrettiğimiz bir filmi görseler, bunun neresnie bu kadar gülüyoruz diye hayret ederler Bir Japon snicmasna girildiği zaman, bizde camie girer gibi, ev- velâ papuç çıkarmak lâzander. On. dan sonra keniş balkonlardaki ha. sırlara bağdaş kurulur. Salon biri- birlerile konuşan kadın erkek ve şe) kerlemelerini emen, ağlıyan, hayki. ran çocuklarla doludur. Evvelâ bir aktünlite filmi sonra da ciddi iki büyük film gösterilir Bu filmlerde düellelar sik vaki | olur. Genç kızlar her zaman sade ve mmütevazidirler. Aşk delikanlılar her vakit muti, hürmetkâr ve son derece kuvvetlidirler, o Ormanlarda takım takım cengüverler karşı kar şıya geçerek boğuşurlar. Bilhassa deniz muharebeleri film İ vücude getirmeğe karar İ Avusturyalı zabiter, Rus grandük- | gar olmamış ekserisi modern hayat ve fikir cere| , İ nün başkalarında İ dünya miletlerini temsil eden Down Town'da oturmak © mecburiyetinde siniz. Down - Town'da Rus, Çin, Peggy Shannon davranacağını söylü Fakat nihayet üç gün rasmda yeniden bir takım efsa lerinde hayat o kadar kesafetle tem sil edilmiştir ki, Japon'lu seyirci du ramaz, haykırır, bağırır, Filimlerin hepsinde de Japonya" nin tabii manazırını hoş bir şeydir. İki tarafında çiçek açmış kiraz ağaç | ları sıralı mabet yolları, öteye beri ye serpilmiş köylü kulüböeri, çiçek bahçeleri ve daima arka plânda da Fuji Yama İsmindeki yanar dağ da | ima filmlerde mevcut dekorlardan. | dir. İ YENİ RUSYA Yazan: FALİH RIFKI ÇIKTI i Kulislerde ne i “Extra, denilen macera içinde geçmiş 40,000 kişi | ümit peşinde sürünüp duruyorlar - Emil Neden hep yıldızlardan | bahse-) der, dururuz? Hırs, ümüt veya ma-| ceraya atılmak zevki ile film belde- sine gelmiş binlerce kişilik isimsiz. ler ordusu, fikrimce, daha şayan dikkattir. Bu kırk bin kadar sinema fizüranını Hollywood'da biraz da in şafsımca bir tabirle “Extra, diyor a “Extra, demek, karanlık mazisi dalma bir macera romanma mevzu olabilecek insanlar demektir. Bu a. dam, şimdi arzu, memleket hasreti ve zengin olmak azim ve inadı için| de sü üp gitmektedir. Yarın ne İli değildir. Bir gün sonra iin eline bırakmıştar. Öyle bir tali ki eğer bir kişiyi mes'ut e derse, bin kişiyi hüsrane salıyor. Yeni bir altına hücum Bu İsimsizler ordusu ile bir de talilin lütfüne kavuşmuş olanların Hollyvood'da vücude , getirdikleri manzaranın husule getiridi çok şayanı dikkattir. Zinet ve sefa hetle yeis ve husran bu belde de o- muz omuza gelmektedir. Amerika'lıların, film paytahtını | verdikleri bu kuru topraklar, eskiden de ayni manzaralara sahne olmuş. Yakın bir mazide burada daha şehir yokken her taraf çıpak araziden ibaret iken, | Burnara atın arayıcıarı uşuşmuşlar- dı. Bunarm içinde anadan doğma yersiz yurtsuz macera perestler var maş, Eskiden bu altın arayıcılarını bu raya sürükleyen kuvvet, şimdi de extra'ları Hollyvood'da toplayan ay ni kuvvettir, Bu acayip, fakat içi çok acıklı| dünya bana “Şark şefakı,, filmini il ham etti, Çünkü extra'ların içinde leri, son derece güzel kadınlar, talii artistler, eski sanayi erbabi, neler, neler yok. Hepsinde de gaye bir: Zengin olmak, Burada herkes günün birinde tebssrümünü bekliyor. En gü. zel kadın kadar, en çirkin erkek de, Günkü çirkinlik te Hollyvood'da zellik kadar bir kazanç membaıdır. Bunların içinde balona benzeyen şiş imanlar bulunduğu gibi, iskelet gibi #ajf olanlar da vardır. Kolsuzlar, a- yaksızlar kötürümler mi istersiniz, onlarda vâr. Bunların hepsi de bir gün nazarı dikkati celbetmek için “tali,, in işaretine intizar etmekte. dirler. Talih bir din oldu yarak dolaştığı bir şehirdir. Burada | muvaffak omak imkânı, Avrupa'dan kat kat fazladır. Sinama beldesin-| de her hangi bir ihtisastan, hususi bir bilğiden, yahut uzviyyetin, me- selâ kafanın, gözün, çenenin, bur. İmayan hususiye tinden mutlaka istifade edili Orada bir müellif senaryosunu yazdığı zaman, gider, sahne vazırmı bulur: Şu birkaç sahifeyi okuyunuz, der, Bu birkaç sahife üç gün içinde okunur. Beyenildi mi, senaryoyu ya zan zengin oldu demektir. Beyeni mezse başka.. Yani burada tali her- kesin yanında aşağı yukarı dolaşır, durur. Fakat sırasında yakalamasını bilmek lâzımdır. Fakat talii yakalayıncıya extra'ların mahallesi olan ve bü filminden ler var? hayatı bin bir Yannings'in bir makalesi - Meksika, hulâsa 'aşağı yukarı het milletin bir mahallesi vardır. Me. dern Babil kulesi sanki burada kur ralmuştur. için günde yedi buçuk do- lar verdiler. Film için kizem gelebi vk Rus yarım saatte bulunmuş Ni Bu kırk bin kişilik insan hazine. si içinde her şeyi bulmak mümküm- dür, Meselâ senaryoda iki bacağı ko- puk bir adam lâzğım olmuş. bir te- lefon! Mesele halledilmiştir. Büroda kötürümlerin kılışelerine bakınca, m bacağı kopuk adamı hemen bü- lar. Bunların içinde başka bir sipesi- yalite daha var: “Benzerler,, fakat bu ber hangi bir marufbir yıl. dıza benzeyenler içindir. Bu san'at, filmde tehlikeli bir pasaj olduğu za manlar, sökmektedir.. . Asıl ari hayatını tehlikeye koymamak için “benzer,, ine müracaat ederler. Bu ya kadın yirmi, yirmi beş meselâ hızla giden bir « tomobilden, sür'atle gelen bir loke- metifin altma atılır, Yahut bir bins dördüncü katından kendini aşa bırakıverir. “benzer,, ler ken dilerine | verilen bu işi hem de ne muvaffakiyetle ifa ederler, bilseniz. Çünkü talüm nihayet gülümsediğini ve'eğer kendisini göstermeğe mu. vaffak olursa, artıkk servet yolunun açıldığını zanneder. Hollyvod'da buhran Sessiz film zamanmda bu extra ordusunun belki yarısı iş bulabiliyor du. Fakat sesli film çıkınca, iş bul mak imkânları son derece azaldı ve film beldesinde de sefalet kendini gösterdi. Bereket versin, bu muhte mel extra çok aza kanaat eden insan lardır. Çünkü Hollyvood'da istenil- diği zaman bayat ucuzdur. Meselâ süt, ekmek ve portakal boldur. Ba- zan uzun haftalar extra'ların nafa- kası bunlardan ibaret kalır. Et lüks bir yemektir. Manmafih orası sıcak memleket olduğu için, pek alâ etten İ vaz geçilebilir Down - Town mahallesinin sakin leri mütevazi | insanlardır. Oturduk ları odalara oda bile denmez. Gece yattıkları yatakları gündüz dolaba kaldırırlar. İli sandalya, bir küçük masa, işte bütün mobiya.. Bereket versin, hava bu memles kette ılıktır da herkes gününü dışa rıda geçirebilir. Sonra bu fukara ordusu arasın daki tesanüt cidden asilânedir ve in. sanm yüreğine dokunur. Biribirle- rine mütekabilen © yardım eden bu bodbahtlara bakanlar, insanlıktan ümitlerini kesmezler. Dilleri bir olu masa bile, bu zalalılar o kadar sefn let ve ümit arkadaşlığının ne de mek olduğunu anlamışlardır. İnsan, ümet, ve inat ve azmi öğ venmek için Hollyyood'da gitmeli! Çünkü bu kadar mihnetten sonra ümit ekserya bu kırk bin kişiden ancak birisine gülüyor ve otuz do kuz bin dukuz yüz seksen dokuzu. Bu silkip atıyor. Yakında gösterilecek olan Monte Carlo bombalar altında bir sahne