14 tercümana, Milliyet 26K. SANİ 1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi: İst. Milliyet Telefon: 24310,8. ABONE ÜCRETLERİ:Ş| Türkiye için — Hariç için LK. işler içi müldiriyete o müracaa! #dilir. Gazetemiz İlânları mes'u- iyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merke- İzinden verilen malümata göre bugün hâva ekseriyetle bulutlu geçecek, rüzgâr şimalden kuv. vetli esecektir. 25-1-92 tarihinde hava tazyiki 773 milimetre, en fazla sıcaklık 2,en az sıcaklık makız 1 satıgrat kaydedilmiştir. Dün gece ve gündüz yağan karın muktarı 14 milimetredir. Dün yoktu!. Bir Amerikalı Pariste gezi- © yormuş... Kendisini gezdiren Etual meydanında. © ki takı zaferi sormuş.. — Bu nedir?. — Meşhur takı zafer.. ir. — Kaç senede yapılmış?.. — Otuz sene, — Amma ağır çalışmışla; t İÜ imerikede bunu iki sene sür. © mez bitirirler... Yolları Eyfel kulesine gel- © miş, onu sormuş... — Bunu ne kadar zamanda yapmışlar — Birkaç sene sürmüş am- oo ma hatırlamıyorum... şey!... Amerikada birleci ayda yapılır... Nihayet meşhur Notre Dame kilisesine, gelmişler. Amerikalı sormuş. —Bu ne kilisesi?.. 120 Dünyâ işsizlik meselesine ça re arar da bulamaz.. Bunu akıl larına gelip İstanbulda Beyoğ- © lu belediyesine sorsalardı dert- lerine çoktan derman bulur- lardı.. Bakınız... Dün kar yağdı... Gezmemeya mahal yok!.. Değil mi ya?.. Sa- bahtan öğleye kadar belediye a melesi sokaktaki karları süpü- Milliyet'in Edebi Romanı:23 Güzellik Kraliçesi Son partiyi Lâmia, Nedim > Münir, Vedat Naci ile Belkis yapıyor, diğerleri onları seyre- diyorlardı. Dört genç ellerinde — ki raketlerin muntazam ve ma hir darbelerile ağın © üzerinde çırpınan hafif topun seyirlerini çevik vücutlarile | kovalıyarak, oyunun sahasının bölümlerinde koşuyorlardı. » Belkis, şimdi kabul günleri- nin müz'iç gelen gürültülerine orağmen, bugün ini tama- men oyunun şevkine terketmiş ti. Zarif endamı, parlak saçla rı, raketini idare eden kıvrak > tavırları etrafındakilerin tak- dirkâr nazarlarmı hep üzerine ü vi Oyunun ver ey. evk, etraftan pladığı: alâka ile büsbütün nmıştı. be ile topu Askeri makale Derviş Paşanın vefatı Türk ordusu için feci bir zıyadır Bugün gelen gazetelerde, | Dervişin nihayet hayata gözle- | rini yumduğunu okudum. İstik JIâl barbinin sayılı fedakârlarm- "dan birisi” olan koca Dervişin beynini kemiren menhus hasta- | men lık, zaten dört beş aydan beri onun maddi varlığını sarsmıştı. Ölüm kendisine * mükadderdi. | Fakat onu seven, takdir eden arkadaşları ve dostları, kısmen malâl dahi olsa, onun varlığ nın uzaması ile olsun kendileri ni teselli ediyorlardı. Tali onla ra bu teselliyi de çok gördü Uzun boylu, levent yürü-| yüşlü Derviş, 322 yılında Hi. ye mektebinden piyade mülâzi- | mi olarak çıkmış ve erkânı har- biye sınıflarına ayrılmıştı. 924 yılında patlayan 31 mart vak'a- sında, Dervişi, İstanbül üzerine yürüyen Hareket ordusunun safları arasında, elinde mavzer tüfengi, basit bir jandarma ne- feri olarak gördük. Derviş, on. |dan sonra, Makedonya mıntaka sında kıt'alarda çalıştı. Cihan harbinde binbaşı ola- | rak Hicazda bulunuyordu. Ki " çük müfrezesi ile Mekkede | zifesini fedakârcasına yapt 'ra tekmil Hicaz garnizonu ile / Meserda re Beşir üsera kam İpmda tevkif edildi. İngiliz kamp kumandanının İ Türk esirlerine karşı hakaretli ve istihfaflı muamelesini çeke- miyen Derviş, tutsaklık hayatın la bile isyan eyledi. Bu yüzden, irkaç arkadaşı ile birlikte Mal taya sürüldü. Orada, daha mü- lâyim bir muamele temin edi: ce, tutsaklıktan kurtulacağı za- manı büyük bir sabır ile bekl, ve gece gündüz mesleğine ait ve umumi malümatını arttıra- | cak mütaleslarla vakit geçirdi. | 335 yılının sonlarma doğru, | bir İngiliz hastahane gemisi i- le vatana dönerken, Çanakkale boğazını geçiyordu. Vapurun güvertesine çıktı ve meydan i muharebesi şehitlerinin mezar- ları iamemi, vatani — esirlik- ten kurtarmak için mücadeleye | verdiği atılacağına, arkadaşlarile birlik eyledi. Hazretleri (1) Dervişteki cev- heri, yanan vatan aşkını çarç; isi reisi Kâzum Pp. Ha” rüp kenarlara yığdılar... Öğle-| den sonra Tepebaşı tarafların - dan geçenler görmüşlerdir: Ay | Br amele iki saat | evvel) topladıkları karı bu sefer soka- ğa yaymakla meşgul idiler... Hiç fena değil!. Sabah topla! | Âlem de alış ve- tersi olur! Bu yazı lâtife değil cid didir. Alay olsun diye yazmıyo- rum. İşte işsizlere işt.. ül leninlerai FELEK Nezihe Muhiddin ri bir halde mukabil cihete fır latınca, parti bitti. Harun Mec di koştu, Hemen Belkisin elini öptü: — Bu güzel eller ne harika lara kadir değil! diyordu. Belkis, zafer ve galibiyeti- ni alkışlıyan! asında Vedat Nacinin, benliğini alt üst eden! © içinden © parlayan © kıvılermir ! bakışlarını gene fark eder gibi | oldu.. Bu, muvaffakıyetinin en | büyük mükâfatı oldu. Harun Mecdi tekrar haykır dı: — Cuma akşamı Belkis H. nımın bugünkü (& muzafferiyeti şerefine hepinizi davet ediyo- rum, — Kabul kabul © sadala- Mia Misafirler yavaş yavaş dağıl dılar.. Bahçe, akşamın hüzün- lü, esmer gölgelerine gömülür ken, Vedat Naci de Nedim GilAğa İsonra Dervi iya muharebesinin “en şiddetli küçük bir ağızdan dahi çıksa, EEE EEE Derviş, Gönan'da Anzavurun tedibi hareketlerinde, Balıkesir de cephede çok didişti ve uğraş tı. Bütün mi muvaffa kıyetsizliklere, -ric'atlere rağ- lini kesmeyen, manevi ve beledi kudretini kaybeyleme yen, daima #nuhitini mukaveme te teşvik eden bir unsur olarak tanınmıştır. Bu hareketler esna smda yaralandı, kan akıttı, Yunan kuvvetleri, (Uşak - Bursa) cephesinde yerleşi Korya isyanmı bastırma; den kuvvet'erin, Demirci efe hareketinin, Et- bem çetesini tepeleyenlerin ara | smda ve başımda görürüz. Gitti, | koştu, vurdu, tepeledi, fakat şeref ve feragatten bir dirhem bile fedakârlık etmedi. En sev- diği kardeşi Ali Bey, Uşak mın takasında , yapılan. bir baskın hareketinde sehit düştü. Sakar- ünlerinde yedinci piyade fırka sına kumanda eden Derviş, tek- rar ağır biryara alarak birö- lüm tehlikesi atlattı. Büyük zaferden sonra sulh ülünce, Derviş sul. eli bayraklı bir hâdi- mi olarak sivrildi. Bursada fır- ka kumandanı, Afyonda kolor- |du kumandanı Derviş, asrın en der yetiştirebileceği bir çalışıcı Travailleur olarak yükseldi. O, eğlence, oyun tanımadı. Dünya nın zevkleri ona yabancı kaldı. İçki içmez, sigara içmez, iskam billeri tanımaz. Yalnız iki şey bilir: Kendini yetiştirmek, baş- kalerinı yetiştirmek. Günde on sekiz saat çalıştı, Okudu, okut- tu. Teftiş ve mürakabesiz bir gün geçirmedi. Vazife uğurun- da, lüzumunda, en sevgili arka daşlarını bile gücendirmekten çekinmedi. Hakkı ve hakkaniyeti sevdi. Çalışanları sevdi. Sözüne sadık ve mert idi, Doğruyu söylemek ten çekinmedi. Doğru söze, en kulaklarını kapamadı. Nasihat kadar nasihat dinledi. ğı bit kardeşlerine ve Türk neferi evlâtlarına hizmet edemeyen i | kötürüm. yatağı uzandığı i- dir eden AŞ ve dostları tedavi için Avrupaya kendisine tavsiye ettikleri za- man: “Bu fakir milletin parâsi nı şahsım ve hayatim için Av- rupada sarfeylemeğe. vicdanım razı değildir. Memlekette ölme ği buna tercih ederim. Sarfede- ceğim para, Türk milletine sar- fedilsin,, cevabını veriyordu. Selâniğin Yenicevardar ka- sabasında doğmuş, Türk oğlu Türk Derviş, Türk inkılâbının namuslu, afif; yüksek vatan se: | vici, mütevazı, çoşkun milliyet çi, sarsılmaz iradeli, kahrı sön derece çalışkan - bi olarak Türk ordusu tarihinde uzun müddete yaşamağa lüyık- tir, Derviş, bügünkü ve gele- ü neslinin mu- | i Gözlerinin hafızasında sakla- | © şimşekli bakış. bu adlı, içinde yuzuhla | tinr kaybetmişlerdi. Biraz ev- vel çevik ve heyecanlı vücudü gene derin bir fütur içinde gev şedi: Oyunda kazananlar de- De hep aşkta kaybediyorlar. 1; Belkis, bu mağlâbiyete ta- hammül edemiyecekti, Böyle miskin, âciz kalmak her daki- ka gururunu kanatıyordu. Bir- kaç adım öteden seslenen Lâ. mia, onu dalgınlıktan kurtardı. — Neredesin?'Gene. harigi karanlık köşede hülyaya . dal- dın Belkis? Artık bu senin ye- çamın altında Belki si buldu. Yanma otururken ya vaş yavaş söyleniyordu: İ gnhttsxybbbşü-çbt — Hayretler içindeyim Bel- kis!,. Nedir bu buhran?.: Aldı. OLE 40 NANUNYSANI Berber, © sağlarıma bol bol losyon döküp te bütün kuvve- tile ovaladıktan sonra dedi ki: — Sen bu bileti a), öğer çık k Maşallah sen işi ilerlet- mişsin. Hem berbetlik, hem ba yilik! — Ne yapalım beyim, geçim dünyası bu! o Ben ne diyorum sana, al bu bileti. Pişman ol- mazsın., Anlaşılan adamcağızın ba- na vermek istediği bilete içi doğmuş... Traş bittikten sonra tem. Kravatımı taktım: — Ver bakalım bileti! de- dim, bende tali olsa bir defa Kaynanalı karıya © düşmezdim amma, hatırın kırılmasın diye aliyorum. Traşla beraber biletin de pa resini verdikten sonra çıktım. Derken bizim numaraya yüz lira çıkmaz mar? Onda bir, eder on lira! Paraları" aldık. Bu haydan gelen paranm huya git mesine gönlüm razı olmadı. Karının öteden beri istediği kalk- şu gü: mu? alara On lirayı verip en iyisinden ve ipeklisinden aldım. Mağazadan çıkıp eve doğru giderken , Galatasarayın saati üçü gösteriyordu. Tam o sira- da yağmur başlamaz mı? Kadın şemsiyesi amma, ol- sun! Islanmaktansa, şemsiye al tında yağmurdan (o korunmak daha iyidir. Hemen şemsiyeye sarılarak açtım, gidiyorum. Tam o sirada yapımdan bir hanımcık geçti. Derhal şemsi- yemi teklif Birincisi ne zaket vazifesi, Du gören- ler şemsiye hanımındır. derler diye düşünüyordum. Zavallr kızcağız da maktan korkmuş olmalı ki, tek Hifimi kabul etti ve koluma gir di... ei Yürüyoruz, İsmi muş, on sekiz , Yşında imiş, bir terzihanede çalışıyormuş. Baş kalfa Madam (o Canikyan çok haşin, ve terbiyesiz bir ka- dınmış, terzihanede © çalı söylemedik sözler bırakmıyor. muş. Tam Mis sokağına girdiği- miz sırada, birden bire şemsi Ye başımıza geçti, Nasıl. geç- i | mesin runlu, elindeki koca şemsiyeyi narin şemsiyemizin üstüne indirmiş ti. Sanki bu yetmiyormuş gibi bombe © şapkam “da birkaç yerinden çukurlandı. timsali olmalıdır. mânevi Derviş olmalı, onu taklit etmelidir. Türk ordusu, Dervişin ziyar ü şey kaybetmiştir. yük — bir Felâkettir. Türk zabiti ağlayor. Onu tesel- İli edecek şey, Dervişlerin adedi nin çoğalacağı ümit ve emniye- sidir. Ayvalık, 22 İkinci kânun 932 Cinoğlu uki hareketlerin, hislerin, içli bir kadın zaafindan başka nedir? — Ser de izam' ediyorsun Lâmia; hangi zaaf bu? — Senin itiraf ( etmediğin şeyleri ben gözle “görüyorum, gözlerin, halin, ( sesin bütün bir belâgatla kalbinin işkence. sine şehadet edip duruyorlar. — Neler söylüyorsun ku- zum — Yalan mı söylüyorum?... İşte bir mücrim gibi kendi dinden kaçmak istiyorsun.. Sa- na gösterilen şefkat ve muhab bet kalbini incitmiyor. — Sen, artık bir o ruhiyat mütehassısı | gibi konuşuyor sun! İşte kat'i hüküm: Cinsler değişemez, hususiyetler bozula maz., Bozulduğu zaman haya- tın ahengi de bozuluyor. İnsan iki cami arasında kal mış bir beynamaza benziyor. Belkis, ağır başlılığı tutan Lâmianın sözlerine yavaş ya- ğın terbiye, yaşadığın hayatın kendine mahsus nazariyelerile seni kadın zaaflarından tamı vaş kulak vermeğe çalışıyor, | ve eski arkadaşile” dertleşmek | ihtiyacını duyuyordu. ıslan- | Leman-| şan | daha üç arkadaşı ile kendisine ken | öbür taraftan fikir ve telâkki — Seni mel'un seni! haydut, seni! Gül gibi kızı ev- de bırak ta, elin gerin do laş, Utanmaz, arlanmaz Ben bir şey söylemedim. Fa kat yanımdaki Leman Hanım, dişe diş cevap verdi li — Sillık diye sana derler. | Bu yaşa gelmişsin, edep; terbi- ye nedir öğrenmemişsin, a acu zel Bu cevabı verdi amma, dur madan da yürüdü gitti ve beni refikai hayatımın validei muh- teremesi hanımla baş başa yal- nız bıraktı, Kayınvalidenin bu derhal etrafımızda çocuklu, bü yüklü tanımadık insanlardan mürekkep bir. çevre hasıl ol- ha, | Bereket versin, kenarda bir taksi düruyormuş. Derhal © tarafa seğirttim ve kapağı oto mobile attıktan sonra, vak'a mahallinden uzaklaştım. Otomobil beş dakika sonrâ evimin önünde durdu. İçeriye i | girdiğim Zaman, Okarım dedi — Aman bü ne hal? Ne ol- dun? Ipeği yırtılmış ve dört beş yerinden çı mış bombe şapkaya ve birde benim perişan yüzüme baktik- an sonra, kârımın bu gelişimi i tabii bulmakta © elbette şemsiyeye Başıma gelenleri, olduğu gi bi , açıkça anlattım. Sonra İ kam almak için de dedim ki |. — Görüyorsun ya, bu güze İlim şemsiyeyi sana hediye ge- tiriyordum. Bak, annen ne ha- İle koydu? Yarın annene çit. Bunun yerine bir yenisini al- sın... Bazan felâketin de olürmuş hayır gün bugündür kaymvalide bizim eve bir daha ayak basmıyor. Yeni neşriyat Kadro İlk nüsha çıktı Dün yeni bir aylık mecmuanın ilk aüshası intişar etti, Bu mecmua mın adı (Kadro) dur. Yalnız hu isim bile yeni mecmuanın orijinal bir eser olduğuna delâlet eder. Mecmuanın müessislerinin isimleri, ortaya çıkan yeni eserin müktecanis ve birbirini mü. temmim fikir adamları elinde oldu- ğuna en büyük delildir: Mecmuanın imtiyaz sahibi Yakup Kadri B., neşriyat mü. Vedat Nedim Beydir. Şevket Süreyya, Bur han Asaf, İsmail Husrev Beyler mü- essislerden ve daimi muharrirlerden dir. Bu isimleri okuyunca mecmuanın hususiyeti keridi kendine tezahür e- der: Bu mecmua bir eğlenee mec- muası, yahut mütenevvi malümat ve resimlerle birçok | muhtelif seviyeli Mecmuanın ilk numarası, bu va- ei en iyi delillerini ihtiva. edi- İ ie "pisik sinin birincisi olan pesimit, Vedat Nedim Beyin “müstemleke iktisadi. tün kadınlar benim gibi İıztırap çekmezler mi? — Hayır. Zannetmiyorum. | Senin ıztıraplarında isyan var. Sen bi Tam kadın, gönül buhranlarını İtatlı ve gizli göz yaşlarile çe- İ ker, kalbinin elemlerine siner... İ Fakat sen., Bir taraftan irsiye- in temayüllerine kapılırken, hezimetinin acı sillesile şaşalı. yorsun.. Onlar hafif sesle konuşur. ken, akşam büsbütün çökmüş- tü. Uzaklardan kurbağa sesle- ri geliyordu. | — Niçin sustun f Devam etsene... — Bak hâlâ sesin titriyor.. Daha maceran bitmedi!,. — Lâmia nereye? Bu akşam gitme ne olur” — Olamaz Belkisciğim.. Ve dat Naci bu gece bizde misafir kalacakmış.. Nedimle beraber ' biraz dolaşacaklardı... Belki şim Lâmia.. | benzer her hangi bir ilâçtan daha i- sr. .z CEHENNEM MELEKLERİ Yalnız bir tayyare filmi değil, lüks, safahat, EMEN > binlerce kadın filmidir. BU PERŞEMBE AKŞAM I MAJİK sinemasında Yıldızlar yıldız BILLIBE-DOVE #cagin sahnelerle dolu fevkalâde neşeli bir operet olan BOYALI MELEK'te konuşacak, şarkı söyliyecek ve dans edecektir. 10 TABUR GİRL... BARLARIN BÜTÜN SAFAHATI.. AHENK- DAR RAKS VE ŞARKILAR... Meşhur tenor M. PETER AİGGINS tarafından söylenmiş. £ üsunkâr aşk nağmeleri, Bütün şehie bu yekta filmi temaşaya koşacaktır. Her zamandan daha güzel “AŞK HULYALARIM” Namındaki büyük İspanyol opereti filmin Don JOSE MOJİCA * de ve CONCHİTA MONTENEGRO Grip salgını Grip size bilağinaması için üstü” düzde dalma ufak bir çepte taşınır tükenmez bir efci çekme cihazi 0- lan POHO'yu taşıyınız. Sizi “am kemmelen muhafata ve tedavi eden bir ilâçtır. Her tübü merhem ve ona dareli ve müessicdir. Bütün büyük eczanelerde satılır. Etibba Mühade- | net ve Taavün | cemiyetinden: Önümüzdeki cuma günü dat 10;30' da aylık içtima akdedileceğindeh & sayı kiramın - Oağaloğlunda Halke- vine teşrifleri morcudur. ACENTALIK ARANIYOR Zeki ve faal insanlar her yerde kolay bir surette kendi- lerine büyük bir kâr temin ede- bilirler, Fransızca ve İtalyan- ca muhabere» edilmelidir. El- fer, Trieste (İtalic) VII, Ca- sella, yatından millet iktisadiyatma” ser levhalı makalesi, İsmail Husrev Be. yin “ham madde memleketlerindeki para buhranının hareketi... isimli etü- dü le muhtelif iktisadi ktonikleri, Burhan Asaf Beyin “Çökmekte olan cihan nizamı” adındaki — makalesi, Yakup Kadri Beyin “Şairin bize am- latacağı şey kaldı mı?,, serlâvhasile yazdığı edebi tetkik gene Şevket Sü veya Beyin “bir ruh fantezisi, yar nat, yerli beygamber” adındaki pole- niği, V.N.B.A. imzalı müteaddit kronikler dört forma tutan bu muma rayı dolduruyor. Havadislere varıncıya kadar her şey nizamlı ve intizamlı. Mecmuu bir tek hâkim ve müdür fikrin tertibin- den çıkarcasına biribirine uygun o- lan bu mecmuayı tebrik ederiz. Belkis sesini çıkarmadı. Ak şamın koyulaşan gölgeleri genç kızın sararan — simasını saklar we Harun Mecdi Bey, bu sefer ki çay ziyafetini “Belvu,, gazi nosunda tertip etmişti. . Yazın ilk sıcak günlerinden biriydi. Güzel mavi Marmararim bu şi rin kıyısında toplanan gençle- rin bir kısmı zarif mayolarla suların serinli yorlar, bir kısmı da gazinönun şurasında © burasında lâubali kır kıyafetlerile beş çayını iç- mekte idiler. Genç Mısırlı, da- ile gelmektedir. Sinema -Tiyatro | BUGÜN AKŞAM ei STONE stanbul Belediyesi HÜSKÜĞU A ŞehirTiyafrosu İlk musiki ko- medi. Bestekâr; Hasan Ferit Fiatlarda zam yoktur. Yalnız masikili köme- Il di temsillerinde Zabitan, Talebe, ve Halk geceleri târifesi tatbik edimeyecektir. RAŞİT RIZA Tiyatrosu ŞEHZADEBAŞI 26 K. . Salı akşam 2130da Kocama Bir Metres Vodül 4 perde 27 K.S. Çarşamba akşam 21,30 da ilk defa olarak Aşkın Manası Milli piyes 4 perde Yazan! Aziz Hüdai Bey #Dr. Celâl Tevfik Zührevi ve idrar yolu hasta- lıkları mütehassıs: Sirkeci, Muradiye caddesi No. 35. Her gün saat 14-18. İstanbul dördüncü — içte memur. tuğundan: Hancdanı sakıt efradın- dan sultan Murat zade Selâhattin E fendi varisleri Osman, Fuat, Nihat, Atiye, Behiye “Rukiye Hanım ve Beylere: Hacı Hasan Efendi varisleri Hi mi Paşa, Hayri Bey, Emine Hanım, Nigir Hanım matlubunu temellüğ eden Reşit Beyin mülga Birinci Ti earet mahkemesinin 27 Şulat 1329 tarih ve 194 numaralı ilimı mucibir ce borçlu olduğunuz 17796 tesviyesi ikametgâhınızın meçhuli yetine binâen veişbu ilân tarihinden bir ay zarfında deyminizi tesviye veya İtirazmızı dermeyan o eyleme niz aksi takdirde icra muzmelâtına devam edileceği malümunuz olmak üzre birinci ihbarname makamı na kaim olarak ilândr. liranın rafını saran bu alâka gün geç tikçe küvvetleniyor, ve dedik du sahasını © © genişletiyordu. | Hakkında iyi mi söylüyorlardı; fena m . Belkis | bunun pek İ farkında © olamıyordu. Bazan | gözlerde okuduğu manaları, kulaklarına çarpan. . .fiskosları lehinde tefsir ederek #rmarı- yor, sun'ileşiyor, bazan bu göz- İer, bu gizli sözlerde ince bir istihza sezer gibi olarak da ğinde ( şakalaşı: | marları, derin sızılarla kanıyor "du. Vehimleri onu boğacak ka- dar çoğaldığı zamanlar, her- kesin kendi hezimeti, yüz bul mamış arzuları | ile eğlendiği- vetlileri arasında, sahilin en se vimli bir yerinde çay masasının zenginli gazino halkınm nazarı dan ve uzaktan tanıyanlar, ara larına karışan bu yeni simala- ra, tasviri birer hüviyet, ve mü nasebet vererek kulaktan kula ğa gelen dedikoduların muam- masını halletmeğe çalışıyordu. Son ge Beline, bu.” si, güzelliğini istihfaf ettiğini. hazırlanan | zannediyordu. Bugün gene nişanlısının yanı başında kalbini müphem bir ıstırap kemiriyordu.' Bu esna- da içlerinden biri: — Henüz tamam deği dedi: —> içimizde iki Bir başkası sahile yaklaşan bir sandalı işaret ederek: (Devamı var)