MİLLİYET CUMA Tarihi Tefrika: 11 Sabatay Zevi! Nakleden : R.N. Sığınacak yer bulamayan yahudiler Türkiyeye geliyorlar Para toplamak için de bir çok yahudiler diyar diyar Yahudilerin böyle gerek küt le halinde ve gerek tek başları na gösterdikleri fedakârlık ve kahramanlığın pek çok misalle ri vardır. Fakat dünyanın her tarafında Yahudilere karşı yapı lan eza ve cefaların hıristiyan- İrk taassubu neticesi olarak öl- dürülmeleri karşısında Yahudi lik âlemi hiç bir şey yapamıyor du. İşte 1648 senesinde cereyan eden bu facialar da o senenin nisanından teşrinisanisine ka- dar devsm etmiş,bu dehşet dev ri aylarca sürmüştü, Hattâ ne Ehli Salip zamanmda, nede büyük sari hastalıklar esnasım- da Yahudilerin nüfusu 1648 se nesindeki kadar azalmamıştı. Herhangi bir kabahatin ceza sı çekilerek bir gün biter, Böy le olduğu halde Yahudilik için dünya yüzünde hüküm süren mahkümiyet devri bir türlü bit miyordu. Yahudilik âlemi arasındaki temas ta kesilmişti. Onun için meselâ bu vekâyiin nasıl cere- yan ettiğini lâyıkile öğrenmek kabil olmuyordu. Yalnız söyle »en şeyler, (dönen rivayetler her tarafa hayret ve dehşet ver mekle kalıyordu. Türkiyenin Yahudilere ettiği iyilik Her tarafta sığınacak bir yer arayıp bulamayan (o Yahudiler Türkiyeye iltica ediyor, yahut Garbi Avrupaya (gidiyorlardı. Zulüm ve cefa gören Yahudile ri kurtarmak için oradan oraya giderek para toplamak, Yahu- diliğin alâkasını uyandırmak ü | zere bir çok Yahudiler diyar diyar dolaşırdı. Eskiden hör ta rafı dolaşarak Kudüse götür- mek için para toplayan Yahu- diler yerine şimdi kendi ırktaş larma maddi yardım temini ça relerini arayanlar dolaşıyordu. Bu maksatla İstanbulda, İzmir ve Selânikte büyük bir yeküna baliğ olan ianeler toplandı Ve- nedikte, İtalyada, Almanyada da bu gaye için paralar toplan taştır. Bu büyük bir faaliyetti. Yahudilik âleminin en ileri ge- len münevver ve âlimleri bu hareketin başıma geçtiler, Fa- kat Türkiyede olsun, Avrupa- da olsun Yahudiler arasında büyük bir alâka uyandıran bu vaziyetin hakiki sebepleri anla şılamıyordu. Lehistandaki Ya- hudiler nasıl olmuştu da böyle çivi ile çekiç arasmda kalmış. | lardı?, Fakat Yahudiliğin umumi vicdanı artık bu kavmin dünya yüzünde çektiği eza ve cefanm nihayet bulmasını temenni edi yordu. Onun için her Yahudi nin kalbinden yükselen ses şu idiz — Artık yeter!.. Yahudiliğin asırlardan beri | çektiği eza ve cefa hâlâ bitme miştir, Fakat bütün bu çekilen dolaşıyorlardı mağa kâfi gelecekti. Yahudilik ise dünya yüzünde ifa edilecek bir vazifesi olduğuna kanaat ve iman getirmiş, asırlarca bu i- manla © yaşamış bir kavimdi. Yine de bu itikatla yaşıyordu. Son çekilen ıztıraplar artık kurtuluşun başlangıcı demek- ti! Zaten ıztirap çeken ruhlar Yeni bir elemin daha gelece- ğini düşünmeğe tahammül ede medikleri gibi yahudiler de uğ ramakta oldukları felâketleri hep yeni gelecek olan selâmet diye düşünerek tazeliyorlardı. Lehistan'daki katliâmlar bu son kurtuluş fikir ve itikadma bir kat daha şule ve hararet vermiş . oluyordu. “Mesih,, in geleceğine itikat eden yahudi- lik o zamana kadar birçok ke- hanet membalarından O gelen haberlere inanarak bunun milâ di 1648 de zuhurunu beklemi- yor mıydı? Lehistan'daki yahu dilerin katliâm edilmeleri ayni | Zamanda Tevratm nazil oldu- ğu aya da tesadüf ediyordu. Yeni yetişen yahudi çocuğu bep (o yahudiliği manlarda çekmiş olduğu ti rapları dinliyerek (© büyürken ümitlerini anlıyarak yetişiyordu. Yahu- dilik bu 1648 senesinin artık mesih yılı olduğuna © kanaat karar verecekti. Fakat mesihi beklerken buna imkân hazırla. mak için bir tek çare vardı; Çenabı hakka yaklaşmak. Hâ- likine yaklaşmak, Ve onun ta. rafından duasının müstecap ol nın ruhu temiz olmak lâzım ge lir. Yahudiliğin bunu öğtetiyordu. “Kamal,, ın istikbale ait olarak bildirdiği şeyler yalnız şark yahudiliği- | mıştı. Bunlar şarktan çıkarak | adım adım garba doğru ilerli- | yor, oradaki (o yahudiliğe de | ümit veriyordu, İ Yahudilik artık zuhur ede- cek olan mesihi (o beklemek için hazırlanıyordu. İbadet, perhiz ve riyazet, nefsi kuvvet ten düşürmek lâzım geliyor- du. Bütün © yahudilik neda- met, perhiz ve riyazet yoluna ldu. O İstenen şey yalnız her ferdin kendi başınm selâ- meti olmaktan uzaktı, Bütün kalpler birleşmiş ol- duğu halde bütün bir kavmin selâmeti niyaz ediliyordu. Me- sih g i. Bu yapılan şey- ler ona yolu hazırlayıp açmak içindi. Dünyanm her tarafın- daki yahudilik gece gündüz ni yaz ve feryat ediyor, gitgide bu yalvarmasını arttırıyordu. Hâliki Kâinat böyle yalvaran- larm dualarını kabul etmiye- ızrapların bir gün gelip bitece ğine ve kurtuluş © zamanımın ergeç bulül edeceğine kani o- lan yahudiler bu kadar meşak katten sonra bu beklenen kur. tuluşun artık geldiği itikadını beslemeğe başlamıştı. Yahudili ğin kalbinden gelerek semaya yükselen bu; ğ — Artık yeter!.. z Feryadının manası şu olabi- lirdi: Kurtuluş!.. den ibaret kalıyor demekti. Eğer çekilen azaplardan sonra bir gün kur- tuluş günü gelmiyecekse bü. tün bu ızliraplar sade bir keli me ile ifade edilebilirdi; Zu- lüm!... Kör ve ne yapacağını bilmez bir taliin keyif ve heve si.. O halde yahudilik kâina- tın hâliki tarafından terkedil. miş, bir tarafa atılmış oluyor. du!.. Lâkin yahudilik böyle bir | * fikire, iltifat etmez, böyle bir © şeye inanmazdı. Çünkü kendi- — sinin böyle bir tarafa atılmış 1 ve kâinatın hâliki <ek miydi?.. Sabatay Zevi bu hali tama mile hissediyor, düşünüyor, ü- mitleniyordu. Mesih gelmeden €vvel bir çok elem ve iztı- rabın Yaraş amelin et mesi içtinabı il olmıyan şey lerdendi. Fakat Sabatay şunu da düşünüyordu: Mesihi bekle mek için, yalnız ruhları tasfi- ye ederek intizarda bulunmak kâfi değildir. Yahudiler baş- larmı koyacak bir yer bulama- dıktan sonra bu yapılan şey- İer neye yarayacaktı?.. Onun için her şeyden evvel yahudi kuvveti lâzımdı.”Ölenler can şekişenler için gök yüzünde bir yer aramağa diriler neden ur — olsun?.. Yahudiliğe era ye şey yer (o yüzünde sığmabileceği bir köşecikten , ibarettir. Yahudiliğin her ta- rafta çektiği (o iztmaplara dair birçok haberler geliyor, bir ta kım risaleler yazılıp dağılıyor- | du. Sabatây bunlarm i mevcudiyetinin temellerini sars kendisinin .SAN'A âleminde ÜN Artık muaşeret tarzı ruk, küfür ve hürmeti Kâfirler Yaşadığımız asrın ismi ipkârdır. lim yerine tekme, sille, tokat, yum| Bal (Edmond Rostand), 1768 de (Marsilya) da tevellüt etmiştir. İlk eseri Musardises ünvanlı o mecmusi eş'ardır. 1894 te Les romancıgucs | namında üç perdelik manzum kome- disi vaz'ı sahne edildi, 1895 te La prencessos Lointaine, iki sene sonra dahiLes Samaritains ismindeki piyes | leri oynanmıştır. Rostand'ın en mü-| him ve esaslı cseri Cyrano de Ber-| gerac ünvanlı beş perdelik piyesidir. | Bu eser 1597'de vaz'ı sahne edile- «| Tek fevkalâde büyük bir e takdir ve rağbet kazanmıştır. Cyrano'dan son- l j değişmiş, se | lik tenkidin 25 KANUNUEVVEL | ra (Aiglon) u yazmıştır. Bu facis-| » ve saadet devrinin başlangıcı | İnkâr, imansızn amentüzüdür. İnkâr, kabiliyetsizin vâsıl olmak h e gayeye doğru uzatılmış tahb- ta bir in 'divendir. Bu (o merdivenle rükseklere elini ve dilini | inkâr denen, dalâlet ve seyyie tünelinden sapasağlam — çık- tıkları da görülmüştür. Küfür ile inkkir, aciz ile cehlin gölgesidir. İnkâr, sana't âleminde İ şamurlu, batak yolda | yürürken bir havari gibi etrafınm cahil ve kesif bir halk kütlesile çevrildiği de görül müştür. Tarih ve hakikat, bu fani mün- kirlere karşı tebessüm ve merhamet ten başka bir cevap vermedi. Büyük ve asil şöhretlere, masum ve müz tesna kabiliyetlere salyalı dudakla” rmdan zehirler akıtarak hücum eden | bu eli baltahılar günden güne dairei sirayeti geni; bu müzmin in kör hastalığının sar'ası içinde heze- yan ede dursunlar, Hakikat kımılda mamaktadır. Bu palavracı, fani muhterislerin nın kahramanı sez teyenlerin tepe taklak ol-| #i, maz. Şair, (Maurice) isminde yirmi | beş yaşımda bir hayrülhalef © bırak.) muştır. Zevcesi (Ruzmonde Gerard) yalancı bir şöhrete giden en tekin. | da maruf bir edibedir. siz fakat kestirme bir yoldur. Ekse »s. riya liyakatsizin ihtiyar ettiği bu | O Meşhur — temaşa muharrilerin | den (Edmond Rostand) m şöhret ve muvaffakıyetini nasıl temin ettiğini kendi ağzından dinlemek her halde şayanı dikkattir. $ız gazetecisinin kendisile bir mülâkattan, mesleğinde kendisi- ne talihinin nasıl yardım ettiğini pek güzel anyalabiliyoruz. İ san'atkârları içine'» hiç bir tanıdığım yoktu. Orta halli bir aileye mensu- bum. Bir şair olabileceğimi hatırı bayalimden bile geçirmezdim; Eğlen ce kabilinden çocukça şiirler karalar N Rostand 1902 de (Akademi fran. ) e kabul edildi. İş ol nezle | biçare şairin vücudü: ilna etti, Vücudünü — diyo- ıkü büyük ruhlar fena bul- di ruz, € Vaktile bir Fran- | yaptığı Rostand anlatıyor: — Yirmi beş yaşmda idim. Paris lapoleon — Bona-| | parte 'ın oğlu Dük de Reichtan'dır. Cyrano de Bergerac ta mevcut ev- #af bu eserde mövğuttur. elli yaşın | ! getirerek ona göre (o harekete duğunu görmek için de insa- “Kabal,, i | iü secde etmektedir. iğ metelik etmeyen iddiaları karşısmda ini asla kaybetmiyerek yan san'at mabudelerine Fikretin heykeli çekmekte olduğu elemleri de * dururdum, Bir genç o kız vardı ki kendisile bazı & siller muştur. Bir gün oynayacak piyes bu Iamadığımız için kendim O manzum bir muhavere parçası kaleme aldım. Zevcem o zaman M. de Ferody'den inşat dersi alıyordu. Benim bu kü. şük eserimi ona götürdü ve göster. 5, di O bunu çok beğenmiş ve M. Cla- “ij retti ve göstermiş. M, Claretti beni Ve beni ğa kâfi kâfi / len şu sözleri söyledi: E — Eseriniz pek hoş. Bunu kome- < Fransez'de oyustırız. Ve ilâve et — Onu bir kerede hey'eti edibe uzurunda okuyacaksınız. Ben mest olmuştum. Eserimin (Moliöre) in emdi oynanması ne saadet!, Eserimin okunması için in- tihâp edilen gün geldi. Tam a saat- te meşhur Theodore de Bi in vefatı haber alınmıştı. E ser levhası olan “Pierrot” kelimesi 50- Euk bir tesir hâsıl etti ve © eserimi hemen hemen ittifakla — #öddettiler. M. Claretti bana karşı mahcup ol yaşa- nesiller hö- Elif NACİ İ b nin malümatı dahilinde kalma || i | “Gelemmanrip Lives belgesi de dün “Tevfik Fikret” in hey Yili söiez küşek Yepelti ve beykeltraşlar birliği azasın- dan ve Güzel San'atlar Akade- > misi muallimlerinden heykel- | traş Ali Hadi Beyin eseri nefi- sidir söz söylemeğe lüzum görmiyo- | ruz, Zira dün resmi küşatta bu | lunan kalabalık ve münevver | bir halk kütlesinin huzuruna çıkmış ve beğenilmiştir. Bu ve. sile ile bir fotografinı da derce- diyoruz. Bundan başka Hadi | Beyin şahsiyeti hakkımda bir az | izahat vermeği faideli bulduk. | Ali Hadi Bey, İstanbul Gü- zel San'atlar - Akademisinden mezun olduktan sonra, -hükü- met tarafından beray £ tetkik Parise gönderilmişti. Hadi B. Pariste, “Akademi Juli'an” da, “Bouchard ve Landowski"” nin yanında çalışmış ve bu mesaiyi kâfi görmiyerek (o dünyanın en büyük san'atkârlarından OM. Despian'ın yanına girmek iste- miştir. Hususi Derin si et. meyen M. Despian, Hadi Beyin desenlerini, krokilerini | ve bir kaç heykelini görerek onları çok şayanı dikkat © bulmuş ve bir Fransız hususi talebe kabul | etmeyen üstad Hadi Beyin ken disiyle birlikte atölyesinde ça- lışmasına muvafakat etmiştir. İşte o tarihten itibaren | Hadi Bey iki üç sene kadar Despian ile birlikte çalışmıştır. Etüdü nü bu suretle ikmal eden o Ali Hadi Bey “Les Artistes Fran: i isinde bir du. Fakat yeniden haf bir tedai ile iri bir sırık hama- man keskin bir ustura ile kazmmız tır. Bu heykel, müstakil ressam /( cascavalak kafanı gözü, een gelir. Münekkit io keskin ustara- dar. Zavallıyı biteviye traş edip du gülerim. San'at tenkilinde ne yanlış Bu eser hakkında fazla bir teşhis koyarak böstaya İ byletmak ve ne de bir hata yüzün. vererek vebâl altında kalmak var. dır. Bu böyledir diye ulu orta ilme, ibtisasa dayanmıyan tenkitleri yap- makta bir beli görmeyiz. bunda o Honneur d'artiste imiz mevhume ile oynamanın yansız zevkine de mir. Bizde nüz arayan, soran olmadığı içi Whistle - Ruskin arasında tahad. düs eden önör davalrmdan çok pek çok uzağız. Kör ve sağır olma- manın verdiği san'atı bizar ederiz. Hiç di yiz ki enfes ve afaki görüşlerimiz var. dır. Burlarm kıldan keskin farkını seçebilmek çetin iştir. Biri içeriye dalış diğeri dışarı ya bakıştır. &'art büdayı nabit yetişiyor ve tu- feylidir. Bu Avrupada da böyle mi- dir? Tabii değil. Emekiyon bir isti. dadın elinden tutulmuş mudur? O- Bu yürütmeğe uğraşan bir münek- kit gelmiş bir tenkit yapılmış midır? Dostluk ibramile bir methiye, infial inkisar ilcasile yazılmış den artık gina gelmiştir. muharririmize “Heykelin ken- İ disine sipariş edilmek suretile Galatasaray mektebinin vaki o- len tevecübi nisöylem de ümit vermek- Mesralarımın gü. —Bir perde değil: Size üç perde getireceğim,. dedim, —— m m aa Bizde sanat Ve münekkit Kardeşim Elif Naciye Ne vakit san'atian bahsolunsa tu ur. Hayalimde canlanan bu Pito- esgue mevzug bak kondi kendime ahreti muazzam bir inbidama © sebep Hem dedi- pa- he- bir cürtetle inee, kılıçtam bir Niçin ve meye bizde — Critigue hicviyeler Ressam ve heykeltraş inin sergisinde teşhir Hadi Bey, kendisile görüşen üne teşekkür, etti- | gi maca lü e kaş İk eoerde © seirler durmağa başladılar, rek ellerle tuttuğu pilemez bir hırsla | sarsı ruları çıkuran tavuğun dere kona- 1931 Nasıl Para Rostârd Kömedi Fransex O müdürü: Pek Alâ üç perde olemn-bey'et karşısıs- da eseriniz okunacaktır. Sizi temin See dedi. ir ay sonra “Les romanesgues,, . : “ i isimli piyesimi M. Claretsye gör Niyazi bey diyor ki: düm. Clarotti vaadi mucibince ese- ri bey'ete verdi, Okudum. Piyes o kunması bir saat üç çeyrek sürdü. Bairelk byne, miele kle com — va medi. Nihayet okunması bir saatten iyade devam etmemek şartile ese- rin kabul edildiğini söylediler. E- vimde saatimi yazı ma-amın üzerine Ethem Pertev... İşte kolay | kolay unutulmayacak isimler- İden biri daha... Bir çok yerli müstahzaratın üzerinde onun ismine tesadüf edersiniz; Per- ter pudrası, Pertev diş macunu, Pertev şurubu, Pertev. kolon- yası, Pertev tırnak cilâsı, Per- tev suyu, Pertev kremi... ve sai Bizim memjekette yalnız kendi sayine güvenerek, en fe- na şerait içinde muvaffak olan müteşebbisler, pek mahduttur. Ethem Pertev merhumu da, bu mahdut zümrenin en ileri ge lenlerinden biri olarak göstere- biliriz, Bugün, Ethem Pertev, ara- mızda değil, Fani dünyaya çok tan gözlerini kapamş bulunu- yor. Fakat adını taşıyan mües- sesesi, hâlâ yaşıyor. j i kalan bu kubbede bir hoğ sada imiş...., derler. Et hem Pertev merhum da bu va- tan kubbesinde hoş bir sada bi rakmış olan sayılı simalardan biridir. Ethem Pertev Beyin eczacr- İlığa nasıl başladığını, nasıl mu | yaffak olduğunu Çemberlitaşta ki fabrikasının “ müdürlüğünü Edmond Rostand koyarak bir az daha sür'atle okuma ğı talim ettim. Temsile ait bazı te- üatı hazfettim. Eseri hey'ete bu def: götürdüğüm zaman hey'et beni lâyık bir tavurla dinlediler; Onlar yalnız piyesin bir saatte bitip bitmi yeceği meselesile meşguldüler. Bil. hassa “Mounet Suliy,, piyesin kıra ati esnasında gözünü bir an saatten ayırmıyordu. Bir saat bitti. Eser de beraber. Kabul edildi. Bundan sonra uzun sabır devre si başladı. Tam iki sene eserimden bir malümat alamadım. Bu müddet zarfında ne kadar sabırsızlandığımı tahmin etmek güç değildir. Yaşım yirmi üç. ih bu müddet es- masında bir defa hile Komedi Fran- seze uğramadım. İki sene sonra bir gün sayfiyede iken M, Claretti'den bir mektup aldım. Piyesi artistlere okumak üzere beni Parise davet e- diyordu. url Arller büyük izl rtistler büyül le rollerini benimsediler. ilk temsil günü artistlerin hepsi bir den eserin sukut edeceği kanaatinde idiler. Bu his bana da geldi. Bu ka- ranlık bir felâketti. o Ben de buna inanmış ve razı olmuştum. Perde açıldı. Persinet ile Silvette konuşmağa başladılar. Sekiz on be. yit okunduktan sonra bilmem han- koptu. Halbu- yım biraderi eczacı Niyazi Be- yin ağzından dinleyelim. Niyazi Bey anlatıyor: ** — Ethem Pertev, 1298 de Turnuvada doğdu. İlk tahsili Soğukçeşme askeri rüştiyesin- İşte ilk kiii V ite ilk mı üm. Ve bu ci: ön bir muvaffakıyettir.” vE Ethem Pertev fabrikası müdürü Niyazi Bey dedir. Eczacılığa başladığı za- man, on parası yoktu, Bir az serma; rik etmek için ana yadigâri evini satmağa mecbur oldu. O devirde eczacılık, Türk lerden gayrısının elinde idi. Marko Paşanın Tıbbiye nazır- lığında, çok fena bir usul ko- yazık ki Seneler san'at Ağır başlı bir tenkidin bül çeşmisine bakamadık. var ki yeni resim cereyanı sınırlarımızı zorlayarak (toprakları. ip grit. Fakat münekdât va. atta yaran görüşü sapak hı çehresi aykuladur. © © çin evvelen, bir eczahanede hiç olmazsa üç sene çıraklık et- t © yangının ydınlığı içinde bile iz. Bu ne karanlık kesif bE semer | mek lâzımdı. Ethem Pertev, Onlar bir gün © heybelerinden hattı | amcası doktor Nafiz Paşanın üstüva meyvalarına benzer ağır ko. | delâletile Tıbbiye mektebi ecza kulu, tarçin ve baharlı mevalelerini | hanesihe çırak olarak kaydedil çıkaran önümüze döktüler. Ate | di. Ethem Pertev Beyin eczacı BA pera hık diplomasını alması, 310 tari teş- ukattar renkler istihsal ettiler. Hatların mu- Gizesini gösterdiler, onları muzlarip uzviyetler gibi kıvrandırdılar, Yeni bir duyuş, yeni bir rter ya- bancı bir et ve Ohuzuz öleminin şehri âyinini yaptılar. Sihirbaz mıy- dilar ne idiler? Mahiyetlerime akıl erdiremedik. Münekkidin kalemi ü- cuna dalıp giden susayan tecessüsü müzün dı ateş ile çatladı. Şu var ki gençliğin artık bir yılan gözünün yeşil füsununa tutulmuştu. Yeni san'atin tâ kendisine © gönül vermiş müradına ermişti. Bunün üzerine hemen gene sah- te güneşler, sönmüş, yıldızlar pırıl. » Münekkidin tit- dev aynasında cü ce ve bodur cüttelerinin - cürmüne saştılar. Sun'i've gülünç büyüklük lerine bir köre — daha iman ettiler, Hakikatin derin görüşü onlara zeki ve fatin parıltılarla gülümseyordu. Güzel san'atlar akademisinin (aka. demik (tedrisat) © temelleri ye ulayor, çatır- dıyordu. Bu ses te mü idin ağır laşan kollarını kadar ulaşamıyordu. Uzün esmemeler ve gerinmelerle baş layan uyanklığın ser: ekademinin içinden değil, dışından © geliyordu. Tedrisat üzerine müessir olamı. yan akademi muallimleri ördek yav. rındaki telâşını duyuyorlar belecanı- Bı çekiyorlardı. Bu da münekkidin geniş in — ihatasından © uzak ta kalıyordu, Delâcrolziyi keşfedin bir Bavdelaire nerelerdeydi. Cümbhuriyetinin genç san'at münek- kidinden indi, şahsi değil, Dessin, Çouleur, Composition de her artisti kendi teknik cephesinden ele alma. sını bekleriz. Yoksa Deformâ - Sty- lisi düz ve yuvarlak Rytlme'inden Localisi tonlarla si- cak ve soğuk renklerin armonisin- den. Gölge, işık kompozisyonu ile renk kompozisyonunun vasıfların. dan Paralölle'lerin £ tablonun ögui- ibreti üzerindeki mühim rollerinden jen,feneri bulunan münekkidi mum- la arıyoruz. Bilmem bulabilecek mi- Ersurum; Eşref , dehmredizi Ethem Pertev merhu mun şeriki anlatıyor dar büyüktür ki ecnebi malı akın halini gelse, yine bizim işimize sekte vermez büyük bir dirayetle ifa eden ka | *derek, umuma tavsiye etti. » | mulmuştu; Eczacı olabilmek i-| Kazandınız? Halkın rağbeti ok hine tesadüf eder, Merhu hırkapıdaki eczacı mektebi, geçen üç senelik zamân za da, tatil günlerini boş gel mez, Divanyolunda, Firuz camii karşısındaki Ziya ecz: nesine devam eder, pratik rürdü, Nihayet mektebi bitire Aksar, Ethem Pertev | zahanesini açtı. Fakat, merl İ mun gayesi, sadece eczacl di , Aynı zamanda, vi i ketine tıbbi müstahzarat etmek suretile faideli olmal zusunda idi, Arzusunu tahakkuk ettir mek için, mektepte öğrenc Fransızcayı kâfi görmeye bir taraftan da Almancaya lışıyordu. o Avrupadan © ge İ mubtelif kuvvet ilâçlarının kiplerini aylarca tetkik etmi neticesi, İstanbulda kuvvi bir revaç temin eden “Nuri rubu,, nun daha mütekâmil nümunesi olan “Pertev şul bu,, nu hazırladı, Cemiyeti tıbbiye, bu ilk Wi vetli Türk müstahzerini tak| hassa balık yağı içemeyenlej çin bu şurubun kıymetli bir va olduğu anlaşılmıştı. 19 senesinde açılan Paris sergi Ethem Pertev Beye bu Avrupada da tanıtmak fu nı verdi, Sultan Hamit devr de Parise gitmek kolay İş gildi. Fakat, Etem Pertev, | küllere karşı gelmek için Y: tılmış adamdı. Ne yapıp Parise gitti, Sergide teşhir ği müstahzaratı, fevkalâde ğenildi. Altın madalyalarla t tif edildi, Her taraftan takı nameler yağıyordu, Fakat sı İ gide reklâm maksadile gı kâğıtlarla güya Padişah al İhinde menfi propaganda ğı hakkında bir iddia ortaya tılmıştı. İstanbula avdetine ir gece ansızm eczahanesi sılmış, kendisi Hasanpaşa kolunda istintak altma al tı. Amcası Nafiz Paşanm leti olmasaydı, belki feci bir kıbete uğrayacaktı. Ethem P/ tev Bey, bundan #onra, komi me imaline heves etti, Bilhassa, kinin komprimeli ri imalile memleketin umu! sıhhatine hizmet etmek istiy du, Bu arzusuna, çok geçmi den muvâffak oldu. line başladı. Bir taraftan, kre Pertevler, Pertev losyon ve | lonyaları, Pertev çocuk pudr ları, Pertev tırnak cilâları bi birini takip ediyordu. Anado nun bir çok yerlerinde | salg halinde hüküm süren sıtma) karşı, kinin komprimeleri y pıp dağıtmağı düşündü. Sipar ettiği makinelerle faaliyete k yuldu. Memleketin ihtiyacı lan kinin, bugün merhumun ( pan €n büyük müessese olduğ muzu iftiharla söyleyebilirin “Ethem Pertev” in başladi ve muvaffakıyetle başardığı i nefasetini aynen muhafaza & rek “Ethem Pertev ve şeri Niyazi,, firması altında deva ettiriyorum. Pertev fabrika memleketin mübtaç olduğu 1 ri ve tıbbi mevaddm mühim b kısmını temin edebilecek vaz yettedir. Halktan gördüğümü rağbâ, o kadar büyüktür | Avrupa malı, memlekete ak halinde gelmiş olsa, gene bizi işimize sekte veremez. - Benim şahsi kanaatime göl para kazanmak, malın iyisi çıkardığı malı ci