desi «MiHiyet» tir. , « EVVEL 1931 pp — Ankara cadde- 0: 100 Telgraf adresi: Milliyet, anbul, Telefon numaraları: 4510 — 24319 — 24318 BONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kuruş 750 1400 7100 aylığı 1400 len övrak geri verilmez iddeti geçen mushalar 10 kuruş 5 Gazete ve matbanya ait işler « müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliyetini kabul etmez. Bugünkü hava Yeşilköy askeri rasat merkezinden aldığımız ma- Tümata nazaran bugün ha- va ekseriyetle açık olarak geçecektir. Dün tazyikı ne- simi 767 milimetre, azami derecei hararet 8, âsgeri 3 santigrat o kaydedilmiştir. Bugün Marmara havzası sisli olacaktır. Kabadayının Akıbeti Arkadaşlarımdan biri vardır. Çok kuvvetli görüş sahibidir. mi İk an atıp tutan kabadayılar vardır. Tramvaya girerken üstünüzü başmızı sökerek girer.. ikkat etsenize: Derseniz bemen yapışır.. — Eh! Uzatma be! Zaten akşam üstü belâ arıyorum.. — Canım! Dikkatetde pe Başka bir şey demedim — Uzatma dedik ya! Hem elini üstüme sürme! Kendine gel bakalım!.. Öyle her kuşun eti yenmez... O kadar söyler, o kadar atar tutar ki; kuzu olsanız kaplan kesilirsiniz, ve herifi döğersi- iz... Dayaktan sonra ağlıya- rek başlar: — Allahtan bul! Bir şeycik demem!.. o İnşallah o Allah seni de benim gibi yapsın! Ben zaten düşmüşüm!, Hiç demi merhametin yok be! İnsan va- tandaşım döğer mi?.. Ve o zaman ikinci bir da- yak atmamak için ya sabur çe kersiniz!,, İşte kabadayı akibe til, Ne çevirmek istersin? > muharrirlerin her. çeşit film Yin ile meşgul iken. M. 5. içe ri girdi ve ona — Ya senne çevirmeyi ter. Tarık başını önüne eğmiş istasyonda aşağı yukarı dola- şiyor. Arada sırada etrafına göz gezdiriyor, yumruklarını sıkıyor, kaşlarını çatıyor, du- dakları kımıldar gibi oluyor- du Beni görünce bağırdı: — Neredesin yahu? — Aman Tarık, bilirsin ki, ufak bir fırsat bulsam seni zi- yaret ederim. Bunu inkâr et- j me. Bak s€ni mahsus burada | bulmak için geldim. Sizin eve | gidiyordum, yolda (Erzurum) luya rast geldim, dedi ki: — Biliyorum Tarık'a gidi- gördüm, istasyona gidiyordu. Randevüsü mü nesi © varmış, dedi. Ben de onun için seni bulm. İstasyona geldim. Görüyorsun ya, her vakit xi- yaretine gelirim. — Teşekkür ederim azizim. | Canımın sıkın- bil. Talalıyorum. tısmdan kime çatacağımı miyorum. — Ne o, hayrola? dedim. - Bizimkini biliyorsun ya! Bigün için takideyli i t onda gelecekti. Bir s İ tir bekliyorum daha gelmedi. Ah bir gelse de ona ben yapa- cağımı biliyorum. izimki dediğin kim ya- İni geçenlerde sinemada biz ile tanıştım, diye sana anlat- mştım.. — Ya! İsmi ne? — İsi bilmiyorum amma, bugün için kendisinden rande- vü kopardım, her halde ismini öğrenirim. Bari çok bekletme- se. Ben de içimden gelse de görsek şununkini, ne mene şey dir diye düşünüyordum. — Tarık bunun (geleceği muhakkak mı, iyi biliyer mu- sun? — Mutlaka geleceğim diye cih edersin?.. Durmadan cevap verdi: — Fırıldak!.. Hem de sessiz ce! Lâvha yapıp asmalı. leri söyliyen zatın — imzasını koyuyorum. Bakınız Ticaret Odasına yakışır bir lâvha olu- yor mu?.. (İstanbul tüccarı ehemmi- etini kaybetmiştir. Söyliyen: İstanbul Ticaret müdürü) Yiyelim amma |. Akşam © muharrirlerinden bir zat karilerine tavsiye edi. — Aklınız varsa © paranızı afiyetle yiyin!... Bana karilerimden biri 10- ruyor: — Ya, efendim aklım var, ram yoksa ne yiyeyim?.. e FELEK Milliyet'in Edebi Romanı: 100 BAŞI DÖ seyin âlâ tanıdığımı unutuyorsun. Demişti? Bu çalımın mana- | di sı neydi? Öyle ya, bu Mebruke Nu- man sahiden o mahallede, ta- bini boyalı evin abretliğiydi. Mamallenin en gizli dedikodu. “suna kadar her şeyi bilirdi. İ- mam Efendiden tulumbacı oğ- lanma kadar herkese |okırılır, ülürdü. Mahallede gizli, ka kı geçen şeyleri: onden âlâ * kim bilebilirdi? O halde? O halde, acaba o gerçekten * Nebahatin de bir şeylerini mi bi iyordu? Ne biliyordu? Yokse? Ş v İcan 3 NÜKLER Jbrahim NECMİ kadar saf, bu kadar yüksek gö rünen bu genç kızın da baya» tında bir takım maceralar, yüz kızartacak şeyler mi vardı? Daba bir saat evvel, sevdi- inin temizliği karşında kem- Ahmet Nebil, şimdi titiz, bazli; kanç, şüpheli, hırçın bir'adam olmuştu: Nebahatin mazisinde velev en küçük, en masum bir filirt bulunmasma bile taham- > edemiyeceğini hissediyor- Mebruke Numan © Hanım, Nevzat Süreyyaya: — Hadi, Nevzat! Demiş, kolunu sallıya sal lıya, kırta kırıta uzaklaşmış- tı. Nebahatin yüzünde de bir smn gi vardı: e yorsun değil mi? Onu şimdi | MİLLİYET PAZARTESİ Onunki değil benimki söyledi.. Ne bileyim belki ya- İ yan söyledi İ Biz bir aşağı bir yukarı yü- rüyorduk. Tarık içini çekti, dönerek: — Ah görsen kâfiri! Kim | bilir ne şık gelecek, dedi. Sordum: — Nerede oturuyor? — Bakırköyünde oturduğu- | mu söyledi.. Sekiz dakikadan İ tren gelecek. Onda varsa var, yoksa yok.. Cebinden sigarasını çıkar- dı. Bana da verdi. Yaktık., Bir iki daha dolaştık. Saate baktı. — Öf! Daha beş dakika var. Ne aksi, saat te hiç yürümü. yor, İ - Derken uzaktan trenin sesi sirin Biden yerinden fırla- lı: — Hah! İşte geliyor. | — Eh artık gözün aydın.. Nihayet tren geldi. Gözleri yolcuları tarakladı. Beklediği yok. Tren eket düdüğünü çaldı ve geçti gitti, | Bizdedöndük. Döndük am- ma Tarıkta da renk döndü, o- bun daima kırmızı çehresi. Şimdi limon gibi sararmış, dik durar omuzları adeta çökmüş- jtü. Koluma girmiş, gidiyor- İ duk, İ Derken arkadan gözlerimi iki yumuşak el kavradı. Ben bunun kim olduğunu birden bi- re tahmin edemezken, Tarik İ birden bire: — Al diyebildi, | oBuellerden gözlerimi kur- tardım, döndüm, bir de ne gö- reyim? Benimki! — Nereden çıktın böyle? — Tam trenden ineceğim sırada seni gördüm. Beni bir- den bire görmesin diye aksi taraftan inerek Okendimi gös- termedim.. — Ya! Ne kadar cin fikirli- sin. Pardon, takdim edeyim samimi arkadaşım, Tarık Bey! Ona da göz kırparak, ma- lâm ya demek istedim.. Tarık kızardı, sarardı.. Son- ra titrek bir sesle: a Müşerref oldum, diyebil- Aradan iki dakika işti. — Müsaadenizle * “efendim. çok rahatsizim, dedi ve ayrıl dı. Ben vaziyeti ancak © za- man anladım. Onun beklediği onunki değil, benimki imiş. geçme- Timiz Mehmet Hüseyin Bfendinin bizleri dilbun eden iftirakı ebedisi | bildisci elimesinde gerek merhumun makböreye kadar tesyiine iştirak ct mek, gerek bizleri taziyet süretile elemimizi tahfife çalışmak tütfunda bulunmuş olan bütün kıymetli dost- Jarımıza ve âşinalarımıza karşı kalp lerimizde duyduğumuz hissi şükra- nın odasını muhterem gazetenirin Itfu vesatetinc havale ederiz. Rukiye, Hüseyin Danış, Tabnak, Abdulleh Mebruke Numan Hanım. Dün: gecekilerden.. , — Ne istiyor sizden? e Tanıyamadın mı kendisi- si — Nerden tanıyacağım? Ahmet Nebil © birden bire, gözlerini genç kızın üzerine dik — — Bu kız eskiden bizim ma hallede imiş oturan Hüsamettin o Beylerin ahretliği yok muydu? — Hal Şu sürtük Fatma! — İşteo! — Ey? — İşte bu kadın o! tu, Delikanlı kendi kendine: — Yalan söyledi bu karı! E- ğer dediği gibi bir bildiği olsa adını işitince Nebahatte bir de- işiklik olurdu. Yalan söyledi, ar iyen şüphe kur- aaleğeiyorde. “Mm p 7 Afganistanda Efgan ülkesinde ilk ve ba- sit bir matbaanın tesisi emir Şir Ali han zamanına tesadüf İ eder ve bu gayet (iptidai taş | İ basmasından ibaretti, Kırk beş sene evvel Efgan kabilelerini bir araya toplama- ğa muvaffak olmuş emir Ab- dürrahman han bu (matbaayı tevsi etmiş; 1911 yılında emir Habibullah ban Kâbildeki hüö- kümet matbaası fenni matba acılık aletlerile ıslah edebilmiş- ti, Trabzonlu Hasan Efendi is- minde bir Türk hakkâk ve nak- kaşı Efgan posta pullarını mey irmiştir. o Suriyede ikamet eden Mahmut Tarzi han emirin de- veti ile Köbile gitmişti ve bir müddet sonra Saracülahbar res mi gazetesini sahai intişara çı- karmıştı. İ 1919 Efgan istiklâlini müte- akip sabık kral Amanullah han matbuat ile alâkadar olmuştu. Maalesef, cehalet, taassup ve kara kuvvetin feveranından is- tifade eden kühistanlı» (dağlı) Beççei Saki ve yaranı ( Kâbili | zaptettikleri zaman omaarifin her şeyini tahrip ve felce uğ- ratmışlardı. Sakacılar zamanında mek- teplerde kızların tahsil etmesi ve gazetelerin doğru neşriyat yapmaları ahlâksızlık, bunların | kapatılması ve Oeski taassup devresine girilmesi şart konul- muştur. Bu sucu oğlunun ve kafadar- larının cözai amellerini görme- lerinden sonra 1929 senesinde tahta çıkan Şah Mehmet Na. dir han Hz, maarif ve o bunun istinat ettiği matbda ve gazete ciliği ihya etmeğe karar verdi- ler. Çünkü, matbuat memleke- ti haricte tanıtan yegâne yasi- tadır. Şah inin irşadi- le Kâbilde Bağı Erg nam ma- halde eski matbaa yeniden ta- mir ve ilâvelerle asrileşti. Bu hükümet matbaası sekiz şube- | den ibarettir, “Başlıcaları; Li- toğraf, Topağraf, oÇinkoğraf ve Fotoğraf #airelerinden mü- kkildir Hükümetin resmi evrak, def ter ve ilânları bu matbaada ba- sılıyor. Efgan Şahı © bununla kalmamış oturan muhtelif ka- bilelerin lisanları olan farisi ile .Celâlâbat, Kandabar civarla- rmde ikamet eden kabilelerin pahtu (efganca) Tisanını ıslah İ için bir ilmi cemiyet teşkil et- tirmiştir. Nadir Şahın iradesi- le vücut bulan bu cemiyetin re- is ve özaları âlim ve şairlerdir. Bu irfan ocağının adı (Encü- meni ıslahı Edebi) dir ve âza- ları iki kısımdır. Biri asli âza, diğeri de fahri âzalardır. Efgan milli ( şairlerinden İ Mehmet Enver han mezkür ce miyetin müdürü tayin edilmiş. tir, Elyevm bu vazife ile meş- İ gul olmaktadır. | © Bu zatın (Bismil) mahle- İsi ile güzel şiirleri vardır. Ce- İ miyelin asıl gayesi Efgan mil- Ni harsını tahkim etmek, mem- leket dahilinde gramer, talâ/ ı- fuz ve imlâ hususatını ıslah et- mek, Kâbil, Mezarışerif, Celâl- abat, Herat ve Kandaharda kü i? — Yok, daha evvelden söy- lemişti. — Çok şey! Hiç tanıyama- dım. — Nereden tanıyacaksınız? o mii değişmiş ki... den beri hep seni düşümüyor- muş. Ahmet Nebil © hiddetinden kıpkırmızı oldu; dişleri arasım- — Pis herif! Dedi. Nebahat gülüyordu: — A! Küfür ettiniz, Nebil , — Affedersiniz. Kendimi tu- tamadım. Genç kız, tatlı tatlı delikan- ya eğildi; hafif, rüzgâr gibi okşayıcı bir sesle : Kıskanç! Dedi. Birinci matinenin kalabalı. gı dağılmış, salon yeniden açıl KANUNUEYVVEL | | z Tet kler e 1931 matbuat hayatı tüphaneler tesis etmek, edebi mecmualar çıkarmak, mektep- lerde şiveye muvafık okuyup yazmağı temin “etmek halka milli mefköreler | bahşetmek, İ herkesin okur yazar olmasını temin etmek ve bilhassa ceha- İ letle mücadele etmek velhasıl Efgan hars ve edebiyatını yük seltmektir. Bu edipler sosyete- si dalma Maarif o nezareti ile alâkadar bulunacaklardır. (E- debi ıslah encümeni) nin kad. rosunda bir müdür, bir başkâ- tip, kâtipler ve bir kaç mütert cim vardır. Asli âzalar sekiz ve fahri âzalar da on kişiden ibarettir. Bu cemiyetin bülçesi şef tarafından temin edilecek, hükümet muavenet. edecek ve şah hazretlerinin himayesi al- Cnm Islah cemiyeti kendi başlamış bulunuyor. Efganistan halkı üs üzerine konuşurlar; ve'bunlar- den en mühimmi; Farisi İisanı i yet bununla konuşur, İkincisi şimal vilâyet lerinde meskün Özbek, Türk- | men ve diğer Türk kabileleri- nin konuştukları (o Türkistan türkçesidir. (Çağatay), ve ü- güncüsü de Kandahar ve Celâl abat havalisinde halkın konuş- tukları asıl Efgan bsanı olan | pahta gelir. Bu bisan ari Hsa- , nmdan müteşekkildir. Pabtu- | da bir çok kelimeler garp lisan ' Jarındakilerine benzer, bilhassa | almanca ile şarkın edebiyat Wi | sanı olan farisiye çok yakmdır. | İ Bu lisanın © aşinaları (azdır. Hali (o hazırda, Efganistanda matbuat âleminde Islah, Bidar, İttihadı Meşriki, Eniş, Ceşni Necatı Vatan, Mecellei İktı- sat, Ayinei İrfan, Tuluu Efgan gezele ve mecmuaları o intişar etmektedir. Belhi zade Seyit İsa Kadıköy Sulh İcra Dairesinden; Bir borcun temini istifası için mah cuz bulunan 15 paket mukavva sa- tılacağından dellâliye ve ihale pul bedelleri müşterisine âit olmak üze te talip olanların 19-12-931 tarihine tesadüf eden cumartesi günü. saat 13 den 16 ya kadar İstanbulda San- | dal bedesteninde hazır bulunacak ©- lan memura müracaat eylemeleri i- ln olunur. Üsküdar ikinci sulh hukuk mahke mesinden: Kuğguncukça Çarşı cad- desinde 16 numarali hanede sakine iken 13-11--031 tarihinde vefat eden ve terekesine mahkememizce vaz. | yet edilen Madam Pilo 930-29 Nolu ve mahkeme tarafından tanzim okun muş bir kıt'a vasiyetname ile Bey- oğlunda Pangaltıda eski İcadiye, ye ni Babil sokağında 71 numaralı ha- mesini ölüme bağlı olmak.üzere ko- cası Hayık Efendiye vasiyet etmiş ve mezkür vasiyetnamenin” infazı talep edikmiş bulunmakla mütevef- fiyeden alacakları olanlarla borçlula rın ve bir mah ve veraset vesaire id diasında bulunanların 3 mah zarfın- da vesaiki kanımiyelerile birlikte Üsküdar sulh ikinci hukuk hâkimli- ğine müracast eylemeleri ve aksi tak dirde 'kanunu medeninin mevadı mahsusası ahkâmı tatbik olunacağı ilân olunur. Ahmet Nebil elindeki dave- tiyeyi gösterdi. Önleri sıra ko- şan loca memuru kızın dan içeriye girdiler. çok canlı bir aşk mevzun tas vir ediyordu. Nebahat, oyunun bütün devamı müddetince göz. lerini ekramdam — ayırmamıştı. Ahmet Nebil arasıra söz söyle- dikçe bir tek kelimeyle, yahut bir baş i cevap veriyor, oyunun seyrine (bütün ruhile kendini © veriyordu. Ahmet Nebil bir iki defa elini tutmak istedi. Yumuşak, beyaz el Ah- met Nebilin okşayışına sadece hafif bir el sıkmayla cevap ver- di ve hemen kaçtı, Delikanlı düşünüyordu: #i- lirtlerin, kurların yabancısı ol- mıyan bir genç kız, sinemada dini verirdi. Nebahat, seyir ye- tine gelmiş masum bir gibi varlığile perdeyi takip edi- yordu. Demek ki bu beyaz yüz, 'bu saf bakışlı iri elâ gözler ya- ,emişti. Bunlar ar- Kulak misafiri e aamir Tavus kuyruğu Dün, arkadaşlardan bi ithali menedilen eşya listesini | okurken birden bire parmağını bir noktaya bastı: ! Doğrusu buna memnun oldum... Eğilip, baktık: — Nedir o? ©, devam etti: Tavus kuyruğunun ithali menedilmiş... Memlekette bun dan bol bir şey yokken hariç- ten getirtmekte (o zalen mana yoktu.. . Anlamadık: » — Bizde Tavuskuşu sir mi ya Dedi ki: — “Tavukaşa — yelişmez ama, Tavus kuyruğunun âlâsı bizde çıkar.. Akşamları kadeh- ler, sekizi onu aştığı gibi; Ta: Yus kuyruğunu salıveren salı- verene... yeti. Nerdeyse ihracat yapacağız | y yahu!.. Kulak misarifi İ İRTIHAL VE DEFİN Sadrrexbak Gâzi Ahmet Muhtar Paşa zade Babriyc Nazırı esbakı Mahmut Muhtar Paşanın mahdumu Halil Muhtar Bey pek genç bir ya- sinda iken irtihali daribeka eyle- miştir, Na'şı mağferet nakşi 8 könumuev vel 1931 sah günü öğle namazını mil teakıp Üsküdarda Yeni camii şerif- te cenaze namazı badeleda Karaca- Ahmette şehitlikte ailesi kabristanı sa defnedilecektir. Cenazesinde bu- lunmak arzu eden zevatın camii şe- rifi mezküre vakti muayyende teşrif MÜESSİF BİR İRTİHAL Meyve halinde kabzimal Sapanca- 1 Mustafa Bey fücceten vefat etmiş tir, Cenazesi bugünkü pazartesi Şeh #adebaşında Feyziye mahallesi Muh tar Paşa sokağındaki hanesinden #aat 11 de kaldırılarak Eyüp Suhan — | daki makberei mahsusasına defnedi Jecektir. Beyoğlu İkinci Hukuk Hükimii- dinden: Etyevm ikâmetgül meçhul Vasil Efendiye: Aristoteli Efendi ile şayian ve müştereken mutasarrıf | bulunduğunuz Feriköyünde Barut. hane caddesinde mükerrer 48 numa ralı bir kıt'a ârsa hükmen izalci şu- yuu zımnında satılacağına dair tari hi müzayedeyi natık ilân suretinin İ ikametgâhinizm meşhuliyetine bina en tarâfmıza tebliğ edilemediğin den satış günü olan 1l kânunusani 032 tarihine müsadif pazartesi günü saat 15 te bizzat hazır bulunmanız ve yahut salâhiyettar vekil gönder- meniz tebliğ makamına kaim olmak ünere keyfiyet ilân olunur. Yeni neşriyat “Tavuk, çıktı Her ay çıkan buyüzel tavukşu- huk mecmuasının omuncu sayısı çek zengin mündericatle dolu olarak çık miştir. Her tavuk besleyen bu mecmuayı muntazaman takip etmekle hayvan larindan hakkile istifade etmek yol. gibi kışlar gibi temiz bir ruh sak- Mıydı. — Hınsır yalancı! , Hınzir Mebruke Numan ve onun at tığı zehirli söz aklıma geldikçe Üre İlam m rg hep ba ruke ezme Nevzat Sy Mi piller arasından sa- rıya kaçar çiy yeşil renkli göz. lerini azametle kendilerine dik- mişti. Onun yanında Semiha Nazmi Hanım, kıvrak vücudü- i | nün bütün inhinalarını göste ren dar bir mantoya sarmış, duruyordu. o Uzun boylu ince, yeşil gözlü, beyaza yakın sarı. şın ti gönç, Semiha Nazmi Hanimin kolunu tutamuş tu, Süheylâ Hanım, kalın man tosu, dik bakışlarile, Kemal Re Edmond Rostand'ın Şaheseri Napoleon'un oğlu (VAİGLON) İMORGAN Sirki geldi Önümüzdeki çarşamıt: itik Aikazar sinema matinelerden tır, Cidden bir yenilik o aktır, ğinden: Vangel ve Despina. min müddeinle; me ikame ettiği 30 sının icrai muhakemesine tayin ef len günde müddeialöyh mah! gelmemiş ve mahalli i bul olduğu bittalkik ifasma karar verilerek mul 28 kânunuevvel 1931 pazartesi saat! | 14 e talik edilmiş olduğundan yev- mi merkürda mahkemeye bizzat ve ya bir vekil göndermediği takdirde mahkemenin gıyaben rüyet olunaca İr İlânen tebliğ olunur. 3 kânunuevvel 1931 bostor Rusçuklu Hakkı Beyoğlu, İstiklâl cad- desi Büyük Parmak ka- pu, Afrika hanıma bitişik Apartıman No 21.— “Tel: Beyoğlu 2797. Saat: 14 - 1£, Hukuk H3 Efendi Beyoğlu İkinci kimliğinden; Aristoteli Vasil Efendinin şayian ve müştere- hen mutasarrıf bulundukları Herikö yünde Baruthane caddesinde 45 mi Merrer numaralı bir kıt'a arsa hük- de satılığa çıkarılmışlır. | — Merkfir arsanm kıymeti 825 Mra 20 kuruştur. Halen İpotek ve haczi yoktur. 2— Tapuca müseceti ve göyri mü sectel hak sahipleri tarihi Mânâ Gbaren yirmi gün zarfında evrakı müsbitelerile satış memuruna mürs caat etmeleri Bizimdir. Akai takdir de gayri müscecel hak sahipleri sa- | teş bedelinin paylaşmasından hariç | totulurlar. 3 — Müzayedeye iştirak edebil mek için yüzde yedi ya gesi depo edilecektir 4 — Gayri menkülü mezkürun ta- amı kiymeti muhammene üzerin den ilândan itibaren bir ay zarfında yani 11 kânunusani 932 tarihine mü #adif pazartesi günü saat 15 teen fazla bedel veren zatm üstüne bıra- kılır, Üstüne ihalesi icrâ kılınan zat müzayede bedelini beş gün zarfında tediye etmesi macburidir. Aksi hal- de ihale feshölunarak bundan müte vellit zararı ziyan ve farki fiat ve fa iz andan tazmin ettirilir. Fazla ma- lürdat almak isteyenler 931-188 mu- mara İle satış memuruna müracaat € debilir, Talip olanların tarihi mez kürda müracaatları ilân olumur. ba Beyin Sülmmiliyeli Şeyda Kümil Bey kadın çizgili yüzü- nün üstünden bön bön bakan fırlak gözlerile Muhteşem Ni- bat Hanımın yanındaydı. , Bütün bu kafile, sanki mü- pr Elhamranın dar te barmy ali dizilmişti. Ahmet Nebilin rengi attı: ke Numan Hanımın sarı bukle- lerle çerçivelenmiş masum ço- cak yüzünde bir kin kıvrmtısı vardı. Mavi gözleri hınçla Ah- met Nebile dikilmişti. Nevzat Süreyyanın iri burnu sevinçle rakseder gibiydi. Muhteşem Ni hat Hanım sarıya kaçar çiy yeşil gözleri, bulanık bir ihti- rasla bakıyordu. Süheylâ Hanı mın tâvrında muharebeye gi- den bir kumandanın o cür'eti, atılganlığı vardı. Yalnız Semi- ha Nazmi Hanımın gözleri, bir az merhametle bakar gibiydi. (Devamı var)