Asrın umdesi «Milliyet» tir. 3 K. EVVEL 1931 IDAREHANE — Ankara cadde- pi 100 Telgraf adresi: Milliyet, 'elefon numaraları: 2010 — Nİ 24318 — i ABONE ÜCRETLERİ 6G Türkiye için Hariç için 8 . iz , 140 , 200, ; © Gelen evrak geri verilmez nushalar 10 kuruş Bugünkü hava | Yeşilköy rasat merkezin. den verilen malümata naza- İran bugün hava sabah bida- yette bulutlu sonra açması muhtemeldir. Rüzgâr şimal den mutedil kuvvette ese- cektir. Dün tazyikr nesimi 772 milimetre, azami suhu- net 3, asgari 2 santigrat kay Sokaklarında İstanbul Sokaklarında. İlk sesli Türk filmi. Dünden beri Elhamra sinemasında gös- teriliyor. Türkiyeye asrın / filmcilik san'atını getiren ve Türk aktö- rünü Avrupa ( sahnesine çıka- ran bu film için ilk hüküm: — İyidir. Güzel konuşuluyor. İyi re- simleri, iyi muzik'i var. Şerkı- “ları hoş, aktörler muvaffakıyet Filmin. ilk oluşu, yenilik- deki kusurları elbette örtecek ve aratmıyacakıtır. Fakat, teşebbüslerin asıl he- © deflerine rı için sami- “mi olmak ilk şarttır ve. İyilik © açıklıktadır. © Biz de açık konuşalım. ... ik İstanbul © Sokuklarında'yı © dört noktadan tetkik etmek ye rinde olur. f De Kö Kardeşler limitet mele — ketinin bu teşebbüsü yı dir ve istikbal için çok ü irgani ve- riyor, Karar verebiliyoruz ki, » Türkiyede film yapabiliriz Ve.. © her koyulan sermayeyi çıka- © rabilecek kadar da müşteri var- © dır. İçeride; İstanbul, Ankara, © İzmir.Dışarıda: Yunanistan, Mı sır, Suriye, Bulgaristan, Ro- “ manya, Yugoslavya, İrak, Ar- siavutluk. Bunların her birisin. de Türk ve türkçe konuşan var © dir.Ve bu memleketlelrden gös terilmesi imkân, olan her şehir de Türk filmleri koruya- cak, hattâ kazandıracak kadar seyirci bulabilir. İpekçi Kardeşleri karar ve a U ka Bey, hayretle Ahmet Nebile baklı — Halbuki bana pek lehiniz de bulundu. Arada bir (şey mi geçti yoksa? Ahmet Nebil kızarıp böza- riyordu. Refik Cemal, hazır ele ge- çen'fırsatı kaçırmamak istedi: — Bir de bir Memruke Nu- man Hanım var. Fakat o, aleyh te bir şey söylemedi. Nevzat Süreyya- erdi Ee u muş görünüyor! eri- ie Necdet Beyle Semiha Naz Hanımefendi de teklifsiz... Kâmil Muhte- 5 Nibat Hanımefendiye yal- taklanıyorlardı. Reşit Bey bir kahkaha sa- vurdu; | — Sizede Süheylâ (o Hanım kaldı galiba?.. Dedi, Refik Cemal, utanma- Milliyet in Edebi Romanı: 96 BAŞI DÖNÜKLER Yalaz | dü zimlerinden, emniyet ve teşeb- büslerinden dolayı tebrik ve takdir etmek haklı olur. Birden bire hiç tecrübe edil- memiş bir saha üzerinde 60 bin liralık sermayeyi riske etmek iyi cesarettir, YAPIŞ : Yapışta kusurlar, acemilikler ve.. noksanlar var. Rejisör herhalde noksan ve or- ta bir adam. fotografların çeki lişinde ve sahnelerin filme alı- nışımda ve aldırılışımda kusur- lar var, Dekor, ses, tertip ve teknik acemilikleri gözden kaç mıyor. Bir de : Meselâ niçin Bursa- da, Mısırda, Atinada konuşulu yor da İstanbulda konuşulmu: yor?.. Bunun sebebi daha ziya- de vesaitsizlikte mi acaba?.. Ne tekim, doktorun kohuşuşunda Ertuğrul Muhsinin sesini ve sözlerini dinliyoruz, kendisini göremiyoruz!? | Güzel konuşuyorlar. Galip, Hâ zım, Talât kırk yıldan beri bu işi kendilerine meslek edinmiş gibi pişkinler, Hele, Hâzmm çalışı ve okuyuşu, camide “aşrı ka edişi bharikulâde aakkak ki Hâzim | en mükemmel Türk film artistlerinden birisidir. Talât azıcık yapmacık konu- şuşlarını giderirse kusursuz ve bir ikinci filmde bu şartla fil- me alışkan bir aktör olacak. Rahmi ilk defa sahneye ve filme çıkmasına rağmen iyi. Se si, okuyuşu da güzel. Kör oluş- taki sessizliğini, gözlerinin açı- lışmdaki heyecansızlık ve duy- gusuzluğunu acemiliğine bağış lamak sayısı çok olan muvaffa- ünüşleri yanımda bel Semiha Hanım şarkı söyleye biliyor. Azize Emir Hanım gü zel arapça konuşan, fakat hiç nimseyemeyen , başaramayan bir kadıncağız. Bu hatuncağızın yerine Da- ü kadın. artistlerin- den birisini pekâlâ koyabilirler miş. Bilmiyoruz, belki de bu nok tada bazı mali ve iktisadi dü- ması ve müşteri bulması gibi. Ki, filmde türkçe, rumca, a- rapça, fransızca konuşuşlar bu lunmasından da bunu anlıyo- ruz, ESER : Bunu mevzu ve mu- hassala diye ikiye (O bölüyoruz. Mevzu caziptir, doğrudan doğ ruya sinemacılık noktasından düşünülmüştü! Mütehayyel- Böyle olma- il yok. Avrupa ve Amerikalılar ne akla hayale gelmez, beyin kabma (sığmaz mevzular * uydurup bize seyret tiriyorlar. Yeter ki seyredile- bilsin, derli toplu, kaleme ve söze gelebilen bir şey olsun. Bu mevzuun noksan ve uzamış yer lerini saymazsak başkaca kaba bati yok. Meraklı, seyredilebi- lir, temsil olanabilir bir mev- zu. En iyi tarafı eğer Avrupada gösterilecekse İstanbul için bir reklâm vasıtası oluşudur. Tak- sim meydanı, Cümbur'vet âbi- desi, Beyazıt meydanı s kadar güzel çekilmiş ki için de, çektiren için de, İstanbul bele Ibrahim NECMİ utanmış gibi görünmek is- Ahmet Nebil, bahsi değiş- tirmek lüzumunu hissetti! — Beyefendi, Refik - Cemal Beyde piyasaya ait mühim bir haber var. Dedi, Reşit Bey, birden bire teklifsiz şakacı çehresini değiş tirdi, Tekrar ciddi patron yüzü nü takınarak Refik Cemale dön Refik Cemal, Haraççı zade ticarethanesinin iflâsı, ticaret- hane sahibi iki biraderin külli yetli para ile firarı, Yazıcı za- de ticârethanesile ona merbut müesseselerin bu iflâstaki his- sesi hakkında malümat verme- ye başladı. Bu haberleri dikkat le dinleyen Reşit Bey, Ahmet Nebilin masası başına geçmiş, notlar alıyordu. — Pek âlâ! Hemen gidiniz, te aktör olmayan ve rolünü be | | Hemşiremle kayın birade- rim, küçük yeğenim olan Türk Ayın anası ve babasıdırlar, Bu hafta da şöyle bir mektupları- mi aldım: “Bu cuma da mutlaka öğle yemeğine bekleriz. Senin çok sevdiğin tavuk. yahnisi ile İtal yan makarnesi yaptık. Türk Ay da dayım nerede diye bekle lâmlar. Türk Ay zeki, fakat biraz gürültücü çocuktur. Alu ya- şmdaki çocukların da bukadar- cık gü olmasına müsa- ade edilir değil mi ya? Onun için anası ve babası her hafta cuma günleri yemekten sonra kafaları bir iki saat dinç olsun ki beni çağırırlar. Karı ko- — Haydi Türk Ay! Dayınla bahçeye çık, biraz eğlenirsin! Dedikten sonra, bizi ; bahçeye gönderirler. Kendileri de da- ma tahtasının başma geçerek, bir iki saat zihin yorarlar. Türk Ayın da istediği bun- | dan ibaret! Beni elimden tu- tar, bahçeye götürür. Artık orada bir haftanın içinde yeni ne öğrendi ise, anlamadıkları- Bı bana sorar. Ne tuhaf şey- ler sorar yarabbi, bu Zümane çocukları! Ben de elimden gel diği kadar anlatmağa çalışı rım. Bazen öyle şeyler sorar ki, yaşına başına uymıyan su alleri beni hayretlere düşürür. O cuma günü de hemşirem le kayin biraderim: İ — Haydi Türk Ay, dediler, dayınla Eaheeya çık, biraz eğ- iddin Bey için de mükemmel bir şey. İnsan âde- | ta İstanbul yerine İstanbuldan | çok başka bir: yeri seyrediyor Zannına düşüyor. Keşke haki kat de böyle olsa! Sonra Ayasofyanın, müzenin içinde çekilen fotograflar bura lardaki san'at eserlerimizi bü- tün ihtişamlarile gözlerimizde birer defa da! yaşatmak ve yükseltmek için çok muvaffa- kıyetli eserlerdir. MUHASSALA : Tecrübe çok iyi olmuştur. Film heyeti umumiyesile (o muvaffakıyetli- dir ve Avrupa eserleri derece- sindedir. Bizim ince eleyip sık; dokuyuşumuz, en küçük kusur ları bile gösterişimiz bugün i- çin değil, yarın içindir. Sinema cılığın ve filmciliğin memleke- timizde de ilerilemesini,inkişaf bulmasını ve Türk filmlerinin çoğalmasını görmek istediği- miz içindir. Aktörlerimizi liyakatli bulu- yoruz. Müteşebbislerin azmini takdir ediyoruz. — Film yapmak için ehliye- timiz vardır. Diyoruz. İlerilemek için de a zim, liyakat, para ve.. cesaret olduktan sonra daha başka ne ister?. Belki bir az dikkat!.. Ethem İZZET bu hususta daha sarih mat top . Öğleden sonra tekrar görü: ürüz. Bu emri alan Refik Cemal, sür'atle dışarıya fırladı. Reşit Bey, o Ahmet Nebili karşısına oturttu. Ciddi bir ta- vurla konuşmağa başladı: — Evvelâ şu lüzumsuz hi- capları bir tarafa bırak.Açık ko nuşalım. İlk haftalarda bu Şiş- lili hanımların göz bebeği idin. Hepsi senin için bayılıyorlardı. Şim. hine dönüşleri senin başka tarafa başka bir kıza a- lâka duyuşundan ileri geldiği meydanda, Bunun için çok en- dişe edecek bir şey yok. Yal- nız merak ettiğim cihet, Nemi- sara bütün bu işlerdeki rolü- ir. Ahmet Nebil, put gibi du. ren bir azap içinde bekliyordu. Reşit Bey, metin, vakarlı, * pü- sesile devam etti: Modern gençlik pek cahil yip duruyor. Muhabbetler, se- | ruyor, için için yüreğini kemi- | — Nemika benim yeğenim- dir. Çok doğru düşünür, kafalı Dakikasında Türk Ayla bah çede baş başa © kaldık. Artık sorgulara cevap vermekten bık tığım içi — Beni dinle Türk Ay! Sa- na bir masal söyliyeceğim, de dim. — Masal mı? — Evet, güzel bir peri ma salı! 'ürk Ay hayretten gözlerini — Masal ns demek? Peri demek? Yani olmamış bir hikâ- yenin içinde perilerin neler yap tığını anlatacağım. — Peri ne demek? Hoppala! Bizim Türk Ay perinin ne demek olduğunu bil miyor. Onu da anlattım: Peri demek sihirli kud. reti olan bir kadın demektir. — Sihirli kudret ne de- mek? — Yani, bir bakarsın duva fin içine girer kaybolur. Hava larda uçar. İstediği zaman gö rünür, isti zaman görün- mez, Türk Ay zeki çocuktur de- | miştim. İzahlarımı can kula- gile dinliyerek anlamı ır. Sonra da ani için mukayeseli bir misal geti rir. Nitekim bu izahıma da şu cevabı verdi: — Sinemadakiler gibi değil mi? — Tıpkı onlar gibil. İşte ben de sana böyle bir peri ma- salı söyliyeceğim. Evvel za- man içinde, kalbur saman için de fakir bir kizcağız varmış. Küllükte yatıp kalkarmış. — Küllük ne demek dayı? — Ocağın birikmiş külleri yok mu? İşte küllük orası! — Bizim Ataman gibi dese- nel R — Nasıl sizin Ataman bi? v — A, al Ağlmanı bilmez misin? Bütün gün çi üstü başı kül ik — Yok, bu öğesi” değil! Bu fakir kız si, içmiyor. Sr cak tutsun diye ucağın soğu- muş külleri içinde yatıyor. — Ocak ne demek? — Kışın kulübeyi ısitmak için odunların yakıldığı yer. Doğru! Zavallr çocuk $0- faj santral ve elektrikli soba devrinde doğmuş. Ocağı nere 2 bilsin? Masala devam et- — O gün Padişahım kızı ev leniyormuş, — Padişah ne demek? - Padişah demek, eskiden hiç liyakatleri olmadığı halde, babası da padişah diye millet- lerin başma musallat olan a- damlar demektir. Bunlar mil- let işlerini bırakıp, saraylarda zevk ve sefa içinde yaşarlar- dı. İşte bu padişahlardan bi- ri kızını evlendiriyormuş. Her kes düğüne gitmiş. Fakat bizim fakir kız nasıl gitsin? Elbise lâzım, © araba lâzım. Sarayda âlem var. ne demek? — Yani herkes orada büyük ibiraz isticvap etmek istedim. Ootomobil için de bayıldı. Zaten geçenlerde bir gün de buradaki tavrından şüp helenmiştim. Reşit Bey, bir lâhza durak- ladı. Gözleri büyük bir dikkat- le Ahmet Nebile dikildi: — Rica ederim, hiç çekinme den serbestçe söyleyin: Nemi- ka ile aranızda ne var Ahmet Nebil, içli bir üzün- tü ile cevap verdi: — Vallahi beyefendi ne cevap vereyim, bi Nemika Hanımefendiyi “lk de fa zatı âlinizle beraber Muhte- şem Nihat Hanımın evinde gör üştüm. O günü fikirlerini çok takdir ettim. Bunu kendilerine de söyledim, Bir kaç gün son- ra Beyazıtta o Darülfünundan çıkarken rastlaştık. o Nebahat Hanım da yanındaydı, Nemi- size ka Hanımefendi Nebahat Hanı | mı baha takdim ettiler. Ben za ten eskiden komşuluk hasebi- le Nebahat Hanımı KANUNUEYVEL tanırım. | Kendisine evine kadar refakat 1931 Yeni şeki! Soldan sağa Z — Nikotinli ot (S) İmal vası- tası (4) 3 — Dokunak (5) Her tarafı su 8 4 — Çiftinbiri (2) Dervişin zikri (2) Beyaz (2) Yama (2) 5 — Can (3 Zehe (4) 6 — Dmeir (4) Dıvarcı aleti | 7 — Tavla kemiği (3) Asleori has tane (5) 8 — Zaman (2) Arazi bulan adam (5) Nota (2) 9 — Pis değil (8) Ağacın kolu (3) 10 — Musikide tabir (2) Me (2) bir (7) Yukardan aşağı 1 — Başıboş (7), e — Köpek (2) Şuh bir tarzda 3 — Çiçeklerin sultanı (3) Edat (3) Ben (3) 4 — Bumaklık (4 Duygu (3) yu aral 6 ©. Su (3) 6— (3) Gayret (4) Edata TY 7 — Cömertlik (7) 8 — Ayak (2) Yere serilir (2) Nota (2) 9 — Yükseltmek (3) bien (2) &) 10 — e (5) Geyiğe benzer hayvan ( “ alar (4) Kibarlık (6) İYİ BİR MÜJDE Amerika cambazhamelerinin en büyüğü MORGAN SiRKI Pek yakında İstanbulda bekleniyor. salonda toplanmış. Yemekler yiyecekler, dans — Dine dansan desen e! — Pek âlâ, dinedansan diye lim; Fakir kız ne yapacağımı düşünürken, kapım önünde bir peri görünmüş: “Kızım, ne düşünüyorsun.. Hiç | di me!,, demiş. Bahçede bir ka bak varmış, parmağı ile doku nunca, kabak bir saltanat ara- bası olmuş.. Anlıyorum, Bat ne demek diyeceksin! ni çok süsli aba olmuş. Arabanın önünde dört tane ka tana! Üstünde pos bıyıklı bir arabacı! — Bıyık ne demek? mika Hanımefendi bendenizi Nebahat Hanıma âşık diye itti ham ettiler, Otomobilde biraz acı konuştular. Sebebini anlıya i madım. Dün gece Nebahat Ha İ mımı Muhteşem Nihat Hanı- İ mın suvaresine götüren de ge- ne Nemika Hanımefendi oldu- ğunu öğrendim. Reşit Bey, parmağını dişle- ri arasında ezerek düşnüyordu: — Hı. Hım. Diye söyleniyordu. Ahmet Nebil, korka korka durdu. Re- şit Bey: — Affedersiniz, mahrem bir şey sormak istemem amma,. Diye tereddüt gösterdi. Ah met Nebil: - Rica ederim, beyefendi, #orunuz. Dedi. — Bu Nebahat Hanımr ger- çekten seviyor musunuz? Ahmet Nebil, utangaç bir kız hicabile kızardı. — Evet, değil mi? Âlâ, bu i bir izdivaca (o doğru mu iyor? — Elbette, efendim. 11 — Vücut suyu (3) Cansız şe- Sonradan, geçen gün Ne BÜTÜN İSTANBUL HALKI Türk sinema san'atınin şaheseri ISTANBUL SOKAKLARINDA ilk TÜRKÇE SÖZLÜ ve ŞARKILI muazzam filmini takdim eden Melek ve Elhamra sinemalarmın gişelerini muhasara ediyor. Bugünkü Perşembe : Elhamrada saat 12,30 tan itibaren ve Melekte saat İ den itibaren seanslar, Gişelerdeki tehaciim dolayısile lütfen yerle- rinizi evvelden” tedarik ediniz, ÜPERK sinemasında GEORGES O'BRİEN : ve MONA MARİS * tarafmdan temsil edilen ESRARENGİZ TAHTELBAHİR Sözlü ve şarkı film. Bü. yük muvaffakiyet kazanmıştır. Yeni neşriyat Muhit Muhit fevkalade bir nüsha neşret- miştir. Gazi Hazretlerinin kuşe kâğı dına gre Örer glisaraş rek Edebiyat ve San'at, gerek ve fen meraklılarını heyecanla alâka dar edecek zengin resimlerle musav- ver mündericat vardır. İp. Halat ve Keten A. Ş. tasfiye memurluğun- dan: 31-12-931 Perşembe günü saat on- beşte Galatada Ömer Abit Hanın- da 2 inci kat No 21 yazıhanede fev- kalâde içtima edeceğinden hisseda: ranın hamil bulundukları hisse s€- metlerini tarihi içtimadan on gün © vel makpuz mükabilinde şirket vez nesine veyahut bir bankaya teslis edilerek almacak mektubun şirkete tevdii ile yevmi mezkürda teşrifle- ri Ruzuamei müzakerat: 1 — Murakıp raporunun keraatı, — Tasfiye memuru raporunun tasdiki. —A, Türk Ay, sen sahiden bir şey bilmiyorsun. Ömrün- de hiç bıyık görmedin mi? Öy le ya, babanın o bıyığı yok. Benim de yok. Hoş kim- senin bıyığı yok ya! Doğru, nerde A Bıyık diye, Bu defa Türk Ay düşündü. Yine anladığını ispat için mu- kayeseli bir misal arıyordu. Ve'en nihayet iki ellerini çır- parak dedi ki: — Anladım dayı Bey! Tıp- kı büyük © annem gibi değil mi? ABiise Nabil, Bir Sul beji keli halinde bekliyordu. Reşit Bey epice tereddütle karar ver- diz — O halde en ölüsi, bu izdi- cak. Kızın babası var mı? — Hayır, ver Bir anne si var, — Erkek akraba, filân? — Yok zannediyorum, efen dim. — O halde kızı annesinden Reşit Beyin dudakları bir te bessümle açıldı. Gözleri, imalı imalı, Ahmet Nebilin gözlerini aradı: — Her halde ederler, değil mi? Ahmet Nebil, kıp kırmızı, | şaşkın, bu umumi adamın ko- ca bir gönül işini böyle kısaca hele doğru gidişine müteeccip, cevap veremedi. — Muvafakat ederler, he- men nikâhı kıyarız. Reşit Bey bir an düşündü: — İki mesele: Biri, izdivaç edince varidatınızı arttırmak, enfes bir resimlerile| vacı bir ayak evvel yapmak ola | istemeli, Muvafakat ederlerse.. | CEHENNEM KARTALLARI Bu sözlü ve şarkılı muazzam eser 3 büyük san'atkâr olan JACK HOLT, RALPH GRAVE ve LİLA LEE nin temsili muhteşeraleridir. Zengin mizansen — 3000 figüran, Mevsimin en büyük muvaffakiyeti olan bu film bütün dünyada muzaffer oluyor, İ zade Celâl, BU AKŞAM Majik Sinemasında Tolstoi'nin meşhur eseri CANLI CESET JOHN GİLBERT tarafından! Zengin sahneler, Rus musiki ve dansları, müthiş bir aşk ve he yecan faciası. İlâveten: UFA dünya havadisleri ve Fran rizça solo keman konseri Tiyatro, Sinema | İstanbul Belediyesi DARULBEDAYİ TEMSİLLERİ Bugün akşam Saat 21.30 da AYNAROZ İ KADISI Komedi 6 perde İİ Yazan : Müsahip- hr in Cumartesi günü MUM SÖN- DÜ. Oyundan sonra hususi tram vay. Bekleyiniz.. ŞARLATAN Şirketimizin heyeti umumiyesi | (Konk) , ——— Üsküdar Hüle Sinemasında TİTANİK Mümessili : Virjina Vali, —— BULGAR OPERET HEYETİ (Pransız Tiyatrosunda) Bugün saat 16 da mekteb talebelere mahsus tenzilâtl matine Viktoria ve Hüsari Fiatlar bütün koltuk için 60 kuruş Akşam saat 21 de: BAYADERA Emmerich Kalmanin en güzel ope- reti, Tenor ; Yvan Çaçef; Prima Donna: Mimi Balkanska; Rejisör: St. Stoyloff. Ademi iktidar ve bel gevşekliğine karşı en müessir deva SERVOİN haplarıdır. Deposu, İstanbulda Sir- kecide Ali Riza Merkez eözünesi- dir. Taşraya 150 kuruş posta ile gönderir, İzmirde İrgat pazarın daki, Trsbzonda Yeni Ferah ecza nelerinde bulunur, bunun için burada maaşınıza bir zam yaparız. İcap ederie bir ders, filân da buluruz. Di- geri, kızın annesine göndere- cek münasip bir kadın bulmak. Akrabanızdan kimse yok mu? — Benim (kimsem yok, İ Beyefendi. Yalnız Cevat Bey akrabamdır. Fakat kadın kimsesi yok. — İşte bu zorca. Benim de kadın tanıdıklarım bu ise pek yaramaz. Ne ise, birini bulu- ruz. — Yalnız. Ahmet Nebilin korka korka ortaya attığı bu kelime üzeri- ne Reşit Bey döndü: — Yalnız ne? — Kız henüz Darülfünun- da tahsildedir. — Varsın olsun, Zaten ni- kâh, düğün falan olasıya kadar bir sömestir geçer. Hangi sö- mesire. — Bilmem ki.. i Reşit Bey, kahkahayla gül- onun da “Devamı var)