» MİLLİYET SALI : m z 4 lliyet milliyef * Asrın umdesi “Milliyet, tit. 9 HAZİRAN 1931 IDAREHANE — Ankara caddesi To: 100 Telgraf adresi: Milliyet, stanbul. Telefon 24311 — 24312 — 24313 ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç 400 içuruş 800 kuruş 750 , 1400 1400 2700 numaraları: Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nüshalar 10 kuruş ur, Gazete ve matbaaya ait işler İçin müdiriyete müracaat edili Gazetemiz ilânların mes'uliyetimi İ sabul etmez. : ' £ s . : , Bugünkü Hava Dün en fazla hararet 27 en az 15 idi. Bugün hava hafif bu- “Yeni Peygamberler! © Eskiden, amma 1500. —2000 ş€ne evel birisi peygamberlik » ddia etse ya tutturur, yahut * kelleyi kaybederdi.. Şimdi biri- i peygamberim, dedi mi, kim- ie 7en yok.. Hemen yapışıp ti- narhaneye gönderiyorlar. Canım bir kerre denesek de- * heye de imkân yok! Diyeni de götürürler... Bundan anlıyorum ki, pey- şamberlik te geçmez oldu!. Son koz Altı kol iskambil oynadmız- ;a bilirsiniz.. Son elde iskam- sil birikir.. Ve son kozu kıran yu iskambilleri toplayıp parti- fi kazanmak ister.. Şu günlerde İstanbul beledi yesine de böyle bir koz kırmak atiyorlar.. Bu ufak mukaddeme ile Si- | sahi Ocağının arkasına düşen * Yorgancı bahçesinin sahiplerin İden bahsetmek istiyorum. İs- 'anbul belediyesi şehre, şehrin * zeneliğine bir stat yapmak is- iyor, ve bu yorgancı bahçesini münasip buluyor. İşi efendice yapmak istediği için sahipleri- 3i arıyor... Buranın sahiple: Yusuf İzzettin EF. veresesi © Oralardan aldıkları senelik car da 2000 lirayı geçmiyor... “Zaten 35000 liraya müşteri a © ayorlar.. Belediye talip olunca “sütün burunlar havaya kalkı- © yor ve 100000 lira bedel istiyor ar. Çünkü ellerinde artık bu | İon koz kaldı. Bununla ne koparabilirlerse “ör. Esasen o yörleri hep alın. “arının terlerile de kazanmış de fil midirler?. Gençlik ve sıhhat hahsolar bu işte bı semice hareket etti sem kızmasınlar.. «reisi olsam hemen orayı mena- fi amme mülâhazasile mevzuu im- (İ (iâk eder ve stadyon yapmağa — Hele ispat et bakalım! di | i sonra hareket etmesi kararlaş- © tırıldı. Kumandan tekrar gö © rüşmek üzere onlara müsaade Zi verdi. i * Dışarıya çıktıkları vakit yüz lerin? çarpan taze ve serin ha Wa iki silâh arkadaşını mem- nun etti. © — Ne güzel! dediler. Yıldız- hı bir gece idi. Sessiz, yavaş a- © dımlarla yürüdüler. Kayma- evliydi. Yüz başı Celâl © yürümek arzusu ile ona evine © Kodar refakat citi. Kumandan genç arkadaşın elini sıkar. / ken: — Yarm buluşalım, istedi- “ğin bölükleri teftiş edersin! de- Ayrıldılar, © Yüz başı Celâl yahudi ma- “ hallesindeki evine gitmek icin Ali Ona Ali Efe derlerdi. Men- dresle Gediz arasnıda “şöhreti köylüyü, kasabalıyı titreten bir şaki idi. Yaşı biraz otuzu geç- mekle beraber, tam bir reis ol- duğunu isbat ediyordu. Yanına ölüme hor bakan on, on beş ki- İ şi toplamış, bunları şayanı hay ret ve cüret ve maharetle sevk ve idare ediyordu. ek bile uçsa, keskin gözlerinden sek- mezdi. Kilometre uzakları gö- rürdü. Burnu sanki fersahlarca | öteden koku alırdı, Şeytani ze- kâsı ile kurduğu pusularda, mutlaka bir hattı rüc'at bırakır dı. Adam öldürmezdi. Fakat İ yolcu soyardı, Paraları adamla İvile taksim eder ve ayrıcada | bir fukara hissesi ayırırdı. Bu İ parayı da hakikaten köylülere ve kendisine yataklık edenlere verirdi. Bir gün Ali Efe, Jandarma aban Efendi ile karşılaş Şaban Efendi, Jandarmada senedir eşkiya peşinde koşuyor du. Başkaları kadı nasıl se- verse, o da dağı, bayırı, kırı, or manı öyle severdi. Ömrünün yarısı at üstünde geçmişti. Va- üifesi icap etmedikçe şehre in- mezdi. İki sene evel bu havaliye ta- yin edildiği zaman, Ali Efeyi kalamağa yemin et kat iki senedir Men- dresle Gediz arasındaki bütün dağları ve ormanları taramış, Ali Efeyi bulamamıştı. Ne za- üstüne düşse, mutlaka bu iz bir ucundan kopuyordu. Fakat tesadüf bu! Nihayet Ali Ete ile Şaban Efendi karşı- laştılar. Yanında on kadar sü- vari Jandarma, uzun bir ceve- lândan sonra yorgun argın kö ye dönerlerken, jandarma Meh met Çavuş, birdenbire: — Ali Efe! diye bağırdı. Mehmet Çavuşun sayhası ü- zerine, jandarmalar durakladı lar ve etrafa bakındılar. Şaban Efendi beş yüz metre ileride Ali Efe ile iki adamının bir taş üzerinde oturmakta ve beygirlerinin dizginlerini tut- makta oldukları gördü ve ba ğurdi: başlarım. İstanbulu bir müflis bezirgân salaşburu gibi aralarında cayır lerini beklemek doğru olamadı ğını biliriz.. Lâkin belediyenin bu işte pazarlık yolunu tutma- sına da hayretten kendimizi a- lamayız! Tükrük! Kâh hakarete, kâh istikraha yarayan tükrüğün son bir hiz- İ metini gazetelerde okudum: İp liği kaçmış kadın çoraplarının arasını tükrüklediniz mi derhal iplik duruyormuş. Şunu ipinin ucunu kaçıranlara da tatbike imkân olsa tükrük abıhayat o- lur.. FELEK burhan Cahit (Halep) in dar, bozuk kaldırım k sokaklarına daldı. Genç erkânı harp bu gece si | nirlerinin taze bir mücadeleye hazırlanır gibi gerildiğini, ba- şımda sert bir harp rüzgârı es- diğini hissediyordu. xs TİE — Esselâm ya seydi! a Gün aydın mülâzım efen- ie Genç erkânı harbin en çok | anlaştığı arkadaşı mülâzum Ri- fat beraber oturdukları evde hek sabah onu uyandırdığı 2: man daima bu kelimelerle si ze başlardı - Yüzbaşı Celâl frenklerin şö- ven dedikleri derecede müfrit milletçi idi, Arapça konuşuldu Zu zaman sinirlenirdi ve mülâ- ğinden yetişmişti. Onbeş İ İ ranıp beş altısını öldürmek is- | | fe! dedi. Sana İ va tam bugün, bu yerde tek ba — Yürüyün çocuklar! Gün bugündür, dedi. Ali Efede jandarmaların kendisini sarmağa savaştıkları nı görmüştü. Fakat kalabalık | olduklarını görünce, silâha dav temedi. Üçü'de beygirlerine at | layarak, dolu dizgin kayaların; yarların arasından kaybolda- lar. Jahidarmalarla araları epey açıldı. Çünkü jandarmaların at | ları yorgundu, fazla koşamıyor lardı. Halbuki Ali Efenin zin- | de atları bile, nereye gidip ne yapacaklarını biliyorlardı. Jandarmalar, Efeyi o kaçıra- caklarını anlayınca, uzaklaştığı istikamete doğru tüfenklerini boşaltmağa başladılar. Tam A | li Efe bir derenin alt başına geldiği zaman, tepeden yaylım ateş ettiler. Tali bu sefer Ali Efeye yar olmamıştı. Başından vurulan atı Ali Efe ile beraber yere yuvarlandı. İ O zaman Şaban Efendi, e- linde tabanca Ali Efeye doğru | yaklaştı. Efenin sol elile kolu- nu tuttuğunu gördüğü zaman, attan düşerken kolu kırıldığını anladı : Ali Efe, diye bağırdı, tes lim ol! Ali Efe Jandarma zabitine baktı: — Ben teslim olmam, kolum kırılmasaydı, o zaman görürdü nüz, Benim bildiğim mert a- dam, eli silâh tutamayınca do- kunmaz. Amma sen mertlik nedir bilmezsen, gel beni yaka la, götür.. dedi. Şaban Efendi hasmma baktı: Ben mert adamım Ali E- bir müddet ilişmeyeceğim. Senden de korkum yoktur. Gi kolunu bağla, Fakat iki ay son #ıma seni bekliyorum. Sen de tek başına geleceksin. Bakalım ikimizden hangimiz daha mert imiş. O zaman anlarız. İki ay sonra tam o gün o sa- atte Şaban Efendi söz verilen yere gitti Ali Efede, atının dizgini elinde tek başına orada bekliyordu. Kolu iyileşmişti. Şaban Efendi: — Geldin mi? dedi, eğer gel | meseydin, başka bir zaman se- | ni yakalayınca köpek gibi öldü | recektim. Ali Efe cevap verdi: — Öldürme, dedi, sen de mert adammışsın. Artık ben eş kiyalığı bıraktım. Sana karşı değil, seninle beraber çalışaca- ğım. İşte alım, işte silâhım! | Hepsini de al, İ disini müfrezesine klavuz aldı. | Bir ay sonra Gedizle Mendres arasında bir tek şaki kalmadı. zim t her sabah onu — Esselâm ya Seydi! Diye uyandırarak kızdırırdı. Bu sabah genç mülâzım ar- kadaşını pek neş'eli bulmuştu, sordi — Dün gece Fonder Orha- nın iltifatı vardı yine, çok kal dın mı sen! Yüzbaşı Celâl getirlerini ge- tiren emirbere kahve söyledi. Asker çıktıktan sonra arkadaşı na döndü ve kıt'a başında ku- mandayı andıran bir sesle: - Çantanı, bavulunu hazır- la bakalım, 'dedi. Yarın gidi- yoruz. İstikamet “Aynilkum,, | marş, marş! Mülâzım Rifat şaşırmıştı. — Hayrola, sahi mi? — Asker yalan Yarım sabah sekizde edeceğiz. — Manevra mı? — Hayır gezinti.. — Anlat Allah aşkına, bizim Fonder Orhan daher ziyafet | gecesi bir şey icat eder. ylemez... hareket mahiyeti anlaşılmadı. Hattâ fikirler | altı kata; İ bütün iküsadi hayatı kavrarlar. | tefazulları arttırırlar. Iktisadi bahisler — | Buhran tahlili İktisadi buhran haldanda bir çok şey söylendi. Buhranm ayrıldı. Buhran vardır di- yenler, buhranı inkâr edenler oldu. Buhran etrafında bu karı- şıklığın sebebini bu mefhumun ilmi sarahatle tarif edilmeme- sinde görmek lâzımdır. Tarif için tahlil lâzımdır: Biz bu tetkik ile buhranı tahlil et- mek istiyoruz. Buhranın iktısattaki mevküini ilmi surette tesbit- ten sonra, bu günkü iktısadi sıkıntıyı anlamaya ç . An lamak tedbir bulmanın başıdır Yüz yıl var ki cihanm iktisat hayatı bir teviye gitmiyor. Bazan iktisadi itilâlar oluyor. Refah var diyoruz. Bazan ikti- sadi sukutlar oluyor. Darlık var diyoruz. Yüz yıldır bu biribirini takip eden refah ve darlık rakamla tesbit edilir derece sarihtir. Bu dalgalanmanın sebebini (yüksek kapitalizm) e atfetmek zarureti vardır. Eskiden böyle değildi. Orta zamanda iktasadi | hayat uzun müddet durgundu. Ne mahsus itilâ, ne mahsus su- kut yoktu. Buhranı anlamak iğin evvelâ itilâ ve sukut mefhumlarını iyi- ce anlamak lâzımdır. alışacağ IKTISADI ITİL NEDİR ? Mevzuumuzu seri sürette tetkik için bu sualin cevabnur müsbet miyarlarla kısaca vereceğiz, İktisadi itilânın karakte şunlardır: 1 — Artan 2 — Artan 3 — Artan 4 — Artan 5 — Artan 6 — Artan sermaye kârı sermaye tesisatı istihlâk kabiliyet” istihsal) para İsizi Eşya fiati Demek iktisadi itilâda, sermaye, faiz, fiat gibi iktisadi kata goriler artıyor. İktısadi itilâda daha bir çok tegayyürler vardır. biz burada belli başlı bu altı katâgorinin tegayyürünü tesbit ile iktifa edeceğiz. İlâve edelim ki bu altı nevi artış birden olmaz. Onlardan biri veya birkaçı önce başlar. Sonra diğerleri iltihak eder. Öyle ki i kismen yan yana ve kısmen arka arkaya bir kafile halinde, itilâ devriyle beraber artarlar. Nihayet yavaş yavaş Bu katagorilerin hepsi bir aya toplanarak iktısadi hayatı karakterize ile itilâ | levrini tesbit ederiz. İtilânın şiddet ve sür'ati bu altı katagorinin şiddet ve sür'ati- ne bağlıdır. Sermaye satı şiddetlenir ve sür'atlenir. Bakılır ki fabrikalar biribiri arkasından açılıyor. İstihsal sür'atle artar. Bakılır ki istihsal üç mislidir, beş mislidir. İstihsal artışının yüksek bir temposu tesbit olunur. Sonra para faizleri gittikçe yükselir. Bütün faizlere istikamet veren merkezi bankalar is- konto mikdarını sür'atle arttırırl, etmeleri ar, Hem sür'at ve hem de geniş Hülâsa altr katagori evvelâ mütezayit olarak, sölisen heps yatı kavrarlar. O zaman itilâ devri İktısadi itilâda izdivaçlar artar, çocu ler azalır, işçi adedi artar, ücretler kuvveti azami derecede çalışır. Ve yani milletin bir senelik kazancı u kabarır. Yüz senedir yapılan tetkiklere bir kaç sene sürer. Bir sual: Kemal derecesine çıkan itilânın sonu ne olur? İtilânın sonu birdenbire gelen son değildir. Az çok inhirafla gelen bir sondur. Ne inhirafı? İti iraf, Sukuta doğru inhiraf. Başka tabirle itilânın sür'atini kaybetmesinden tevel- lüt eden inhiraf, Bu nasıl bir hâdisedir? İtilânın sür'ati, sermaye fıkdanmdan dolayı düşer. Çünkü itilâ öyle dev adımlarile lemiştir ki, o kadar itilâya sermaye yetmez. Hızını almayan itilâ sarsılır. Vazih inikâsini:; istihsal ve istihlâkin artmasında gördüğümüz itilnım sonunda ortada o kadar çok sanayi, zirsat ve nakli bu tesisleri işletecek (reelserm saniyen hepsi örek iktisadi ha- cesine çıkar doğumu çoğalı Jir, milletin istihsal elbette senelik millet neması, ük tesisleri görülür ki bütün mez, Yetmenin derecesi Çapras kelimeler| ederseniz geri Teiirlenk İngilizceden terceme ediler bu eser, Temirlenk ve onun tesis eylemiş olduğu muaz zam imparatorluk hakkında bitarafane yapılan bir tetkik absulüdür. Bu eserde Te mirin hayatı romantize edil miş olduğu için kari yorm yor. Eserde Temirlengin haya tma ve kurmuş olduğu me 387 AİNEN LİAİMA RİZ MİMJURİA|T SAM İİLİE İlm NT deniyetin nefis eserlerine ail güzel resimlerle tezyin edi- İcrek Kanaat kütüphanesi tarafından neşredilen resiml Ansiklopedik neşriyat serisi ne ithal edilmiştir. —w Orman ve Av Ormancılığa ait çok kıy metli yazılarla intişar eden Orman ve Av mecmuasının 39 uncu sayısı mesleke temas eden faydalı yazılarla çıkmış- tır. Av meraklılarına ve or mancılara tavsiye ederiz. Yeni şekil Soldan sağa 1 — Sadık olmak (7) Remil (3) 2 — Alimetler (5) Sinirli (S) 3 — Nadi (6) Sonuna (e) ilâve rmiş olursunuz (3) 4 — Beygir (2) Bir şehir (6) 5 — Sıkıntı sayhasr (2) Hicap (2 6 — Son (6) 7 — Adanada bir dağ (5) sızca çıplak (2) 8 — Faal (5) Gök yüzü (4) 9 — Gevşeklik (2) 10 — Su (2) Ucuz (7) 14 — Uzvun cemi (3) Bir meze (6) Askeri tebligat Beşiktaş Askerlik Şube- | sinden: 931 senesi yoklaması için şubede mukayyet bilâmum ibtiyat zabitanının 1 Haziran- dan 30 Hazrana kadar cu- martesi, pazartesi, çarşamba günleri şubeye müracaatları. Fran. 5 — Başına (i) ilüve ederseni bitirmiş olursunuz (4) Düşman < inde kalmak (6) 6 — Nota (2) Sonuna (m) ilâv ederseniz söz olur (4) 7 — Urağa işaret (2) Ermenic herkesin bildiği bir tabir (2) Umu miyet ifade eder. (3) 8 — Yapmak (3) Yol üstü ğü (9 9 —İstikraz vergisi (4)Uul 10 — Kalın çuha (3) Emirler 11 — Furkan reisi (5) Beyei Yukardan aşağı 1 — Sadık olmak (7) Kör (3) 2 — Makina (4) Keçinin erkeği (3) Çok değil (2) 3— Ağacın kolu (3) Babadan ka- da Fami 4) Mebzul (3) o | 3 yapılma! n olunur, fakat isi ten fazla kısmı barice yok bahasına satıl ve dahilde yüksek fiat tutulur (dumping) ve nihayet istihsal müesseseleri ıslah edilerek daha ucuz istihsal çarelerine bakılır. (Rationalisotion) . Bu şerait altında itilânım deyamından bahsetmek güçtür. Ek: seriyetle iktisat hayatı aksi istikamet alır. İktisadi sukut başlar. İKTISADI SUKUT NEDİR? İktisadi sukutu çok kolay anlayabiliriz. Çünkü iktisadi itilâ nın tamamen aksidir. İktısadi sukutun miyarları gene yukarıki altı miyardır. İktisadi sukuttaki içtimai tezahürler, itilâdakile içi rin tamamen aksidir. İki li sukutta şu hareketler vardır: Azalan Azalan Azalan Azalan Azalan — Azalan sermaye kârı sermaye tesisatı istihlâk kabiliyeti istihsal para faizi fiat 1 2 3 4 5 6 Fakat bu azalışlar hep birden değildi Bu tezahürler bire: İ olmaktan çıkan bir spekülâsyonla fazlalı recelere sevkedilmiştir, denir. Mevcut sermayenin, istihsali ba- ye ndir Çok mu yetmez? Bu, hakiki lir. Kapitalizm rejimi zaten böyle teessüs ve inkişaf ediyor. Fakı bir de normal olmayan tesis hümması olabi muharrik kuvvet sadece spekülâsyon deği nun fevki, sürspekülâsyondur, Bu takdirde (fazla istihsal) den bahsolunur. İstihsal norm, , belki spekülüsy şaramadığı tesbit olunur. Ve çareler aranır. Çareler şunlar olabilir: Ya istihsal tevkif yaçların çok fevkine çı- kan spekülâsyonun derecesine bağlıdır. Tesisler normal olabi- Normal spekülâsyonla ileri götürülen tesisler normaldir. Bu takdirde , ihtiyaçtan aşırı de- ikişer, yan yana veya arka arkaya zamanla ilerler. Zamanla sü: at kesbederler. Bunların hepsi bir araya toplandığı vakit iktej sadi sukukt tekemmül ediyor demektir.Azalışların nisbetleri sü atleri artarak veya kısmen sabit kalarak devam ettikçe iktısa sukut son noktalaçına yaklaşıyor demektir. Azami şiddetini a dığı zaman sukutun sonu geliyor demektir. Artık altı katagor yavaş yavaş, birer ikişer azalmaktan kalırlar, azalma sür'ati den kaybederler. Ve belki bir ikisi tevakkufa ve hattâ tezayi emareleri göstermeğe başlarlar. Artık itilâ başlangıcı gelmişti, İktısadi sukutta refah azdır, izdivaçlar azdır, doğum azdı ölüm çoktur, iktısadi tazyik şiddetle hissolunur. İçtimai bedbi lik başlar. İntiharlar, talâklar itilâ devrine göre fazladır. İktısacf sukutun müddeti gene son yüz senedir yapılan sıkı tetkikler at 0- olunur, fabrikalar, işletmeler kapanır. Ya istihsal tahdit olunur, fabrikalar, işletmeler tam değil kısmen işlerler. Ya istihsal fazla | kâlemenin bir kısmını arkada. şına anlattıktan sonra ilâve et- ti: Buraya ayrılacak piyade kuvvetlerini paşa benim intiha bıma bıraktı. Bugün kıt'aları | İ bölüğünü alalım. Fırkanm en İstersen mülâzim Enver'in pişkin askeri o bölüktedir. Son ra Enver seni çok sever. — O halde marş! Ben yarım sâat sonra karargâhtayım. | lâzım Rifat, göre, birkaç senedir. N Müderris Nizameddin ÂLİ göründü. —Kumandan geldi, dedi mü Tafsilâtı sana o versin. Bahçenin müzikaya bi- raz uzak olan köşesinde fi | inin çok zengin tekliflere ir men akşam saatlarini ona a ması sırf bu noktadandı. Takdir, gıpta ve biraz da kançlık dolu bakışların bu Erkân harp dün geceki mü- teftiş edeceğim. Ben şimdiden senin bölüğünü ayırdım. Fakat benimle gelmek istemezsen. Mülâzm Rifat hürmetle, tirle sevdiği arkadaşının de- vam etmesine i oldu. — Beraberiz, dedi. gidersek beraber, içinde hazırlanmıştı. Nereye ş€ idi. bölükler tam mevcutlu olacak, sen de şimdiden öteki bölükler den hâlis Türk oğlu Türk, efra dı seç. İki yüz elliyi tamamla. Teçhizat tekmil olsun kuzum. Ağırlıkları da hazır ettir. Bi: de mülâzem Kenan'ın bölüğü- Bü alsam nasıl olur. Sen bun- lari daha iyi bilirsin, — Mülâzim Kenan'ın bölü- | ğü daha talim devresinde. veni efrat değiştirdi. rını söylemişti. Yüzbaşı Celâle hususi den çok müteessir Sordu: di. Ben de gelmek isterim. Mülâzum Rifat Kuvvei seferiye on iki saat O akşam müstakil fırka ku- | mandanından son talimatı alan | yüzbaşı Celâl Şehba bahçelerin de bir gece evel buluşmak için söz verdiği genç arap dansözü- ne iltihak ettiği zaman pür ne- âzım Rifat ondan evel gelmiş, genç kıza yarından iti- baren (Halep) ten ayrılacakla- bir meyli olan genç kız bu haber- göründü. — Nereye gidiyorsunuz, de- ona saffet ve samimiyetle vaziyeti anlat- mağa hazırlanıyordu ki, genç â zarif üniformasile | ne imkân İ yeli havuzun yanında idiler. Genç erkânharp gözlerinden | 31 ona sord ve dudaklarından eksik olmı- | — Sahi mi Celâl, yarın gi yan tebessümü ile onları selâm | yor musun.? İ tadı. | — Muhakkak! Bahçeyi dolduran kadınlı, er | — Nereye? kekli, kalabalık onun adımları. | ni takip ede ede güzel Lübnan kızının bulunduğu masaya ka- dar geldi, durdu. (Halep) sosi yetelerinde . zarafeti ile şöhr bulan yüzbaşı Celâlin bir za mandanberi Lübnan güzeli ile âşıkane bir o mücerasından da i bahsediliyordu. Fakat genç kı- zın belki de samimi görünen bu alâkası karşısında yüzbaşının | xi parladı; duyduğu his tatlı bir arkadaş. | o — Beni d: götür Cehil, lıktan ileri gitmiş değildi. İ di. Her mahrumiyete kat İ Kadma hürmeti ve hizmeti | rım, Sana bir hizmetçi çok iyi bilen genç erkânı har- | gibi çalışırım. i İ bin hayatı tatmış ve zevki in Genç erkânıharp güldü: miş bir kıza hoş görünmemesi oltu. şeye biriktiği anda Lübnan Biraz evel mülâzım Rifa dudaklarından çıkmağa hazı nan cevabı genç erkânı harp şekilde verdi: Yukarıya, dedi. Diyar kire! Bu cevap genç kızı düşünd dü, Buraya gitmesine iml yoktu. Fakat bu düşünce devam etmedi, İri siyah gö: sübnar A