TTTTITEE TT 1d No: 27 Sihirbazın odasında Haliç sahilidde iki odalı ufak bir evin zemin katında. — Sinyor Kontarino beni İs tanbuldan kaçırmağa muvaf- fak olur ümidile, gördüklerimi, şimdiye kadar kimseye söyle- memiştim. Venedik'e gitmiş olsaydım, orada Bizans tarihi ni yazan meşhur “Françis,, € bütün bildiklerimi anlatacak- tım. Klio, birdenbire Hüsrevi ha onu ba- na çabuk gönderebilecek mi?! — Ümit ederim. . Sihirbaz (Zamora) nın odasında Haliç sahilinde iki odalı u- fak bir evin zemin katında.. Sihirbaz (Zamora) köşede o- turmuş, önündeki ateşi karış- Uurmakla meşgul. Kite, sihirbaz karıya yalva- rıyor: — Onu çok seviyorum, Za- mora! Beni ona ancak sen kı yuşturacaksın! Hüsrev de (Pri amos) gibi meşhur bir kahra- mandır, Sen bilirsin ki, ben, da ima böyle tehlikeli adamları se verim, Zamora! — Fakat, sevdiğin delikanlı, Priamos'tan daha tehlikeli bir sdamdır. Zamora, ateşin içinden çı- kan mavi dumanı göste! — Bak! Ateş içinde ateşten daha kuvvetli, kızıl bir alev ... İşte sevgilin! Heyecanlı bir erkek.. Yıldızı yükseklerde. Çok meşhur bir adam.. Fak: daha meşhur olacak. İşte, şında bir güneş doğuyor.. Hü- kümdar kadar büyük bir adam olacak! — Kalbinin içini görebilir misin, Zamora? Bana ondan ha | ber ver! Sihirbaz karı korkunç ve bu- ruşuk simasile gülümsedi: — Acele etme... Şimdi kal- bini de göreceksin! Tavana doğru uzayıp giden şu sarı du mana dikkat et'İşte, Hüsrev'in kalbi.. Bir kadın.. Bir kaç k; dır.. Bir çok kadın sevgisi var! © O kadınların içinde sen de var- © sın! Fakat, bu sevgilere inanıl maz. Hiç birisi yerleşmemiş. Melâl bir çehrede beliren te- bessümler gibi geçici.. Kalpten damarlara sirayet etmiyen aşk | steşi, elbette çabuk sönmeğe mahkümdur! Bu erkeğin kal. | binde yerleşen hiç bir kadın yök. Klio sevinçle sordu: Haftalık Edebi Musahabe Abdullah Cevdet: © Abdullah Cevdet Beyin şürle alâ kası pek çoktan beri başlamıştır. *Hiç” ünvanlı ilk şiir mecmuası 1307 senesinde neşretmişti. Bu ço- çukluk yazılarında Abdülhak Hami- din tesiri görülür. 1308 senesinde üstat Ekremin bir mukaddemesile, “Tüluat” ve sonra “Ramazan bahçe si” ve “Türbei masumiyet” isimli üç küçük mecmua daha neşretti. Bun- larda Abdülhak Hamidin tesirile be- #aber üstar Ekremin nüfuzu da his- solünür. Sonra 1309 senesinde “Lah ” 1315 de “Kahriyat” lir mecmuası daha neş- retti, “Kakriyat” çok rağbet ve ret bulmuş, kimej defe olarak basılmış ve Ab. dullah Cevdet “Kabriyat şairi” diye tanılmıştı, “Karlı dağdan ses” zan kadiyorum ki şairin Türkçe olarak meşrettiği yedinci şiir kitabıdır. p Zira onun Fransızca şiir mecmu- © ları da var, Nasıl İçi Farisi ve Ara tesiri altımda kalan ilk şairle. yimiz Farisi ve bazan Arabi divan. e yazdılarsa, nasıl, meselâ Fuzu içe divanindan başka bir Farisi dicem var, rivayete nâzaran bir de Arebi divanı varsa, Fransız — Kültürünün tesiri altında kalan şair- İerimizin bazıları da öylece Fransiz- — ea şiirler yazmışlardır. © eskiler başlamıştı. Sonu © dootumuz şehit Halet let yaşar lin hiza Fransız şairlerini tali. p ie onların ağzından yazdığı şiirle. Bunlera ta| Tp 2 Yazan: M. Yavuz | — Demek ki, Hüsrev'in kal- bi boş, öyle Merak etme.. Oraya seni yer leştireceğim..! — Ne vakit — Üç güne kadar... — Hüsrev, bundan sonra be nim olacak, değil mi? — Evet... Fakat... Zamora elini, üç defa ateşin üstünde dolaştırdı. Duman kesilmişti. Klio, sihirbazın me demek istediğini anlayamadı: — Niçin sustun, Zamora? — Bu iş kolay olmayacak, yavrum! Sen, ş diğim parayı verebilecek mi- sin? — Elbette... Ne istersen ve- ririm! Hem, ben şimdi (Fatih) in gözdesiyim. Eskisinden da- | da çok para bulabilirim. Bu iş parayla hallolacaksa, hiç me- rak etme rim! | Zamora'nın yüzü güldü: | seni paraya garkede- —O halde, Pazar gecesi Hüsrev'i bekle.. Onu senin a- yağına göndereceğim! ((Yenihisarda) bir gece.. | Hisarınen yüksek kulelerin- İ den birinin tepesinde, Boğaz'a nazır ufak pencereli bir odada, Hüsrev'in sesi işidiliyordu; — İki gündenberi içimde bir | sıkıntı Ne yaptığımı, ne | söylediğimi, hattâ ne yediği bilmiyorum.. Padişah beni tal- tif mi etti, buraya sürgün gönderdi? Bir türlü anlıyama- dım. Venedik kaçakçılığının ö- nüne geçtim amma, bu gidişle | uzun müddet burada oturamı- yacağım, galiba! Beynimin için de bir tufan var.. Kalbimde git İ tikçe artan bir ıztırap hissedi- yorum. Tuhaf şey! Gözlerimin önün İde (Klio) nun hayali dolaşı- İ yor. Iki gündenberi onu neden hatırlıyorum ?!, Saraydaki kız- lar arasmda beni cezbedecek başka bir kadın yok mu? Klio, çok güzel bir kadm değil am- ma, onunla neden bu derece megnl oluyorum?! Klio!.. Kli. 0 Allah Allah... Bu kadın, ümün önünden gi İri yah gözlerile, karşı | kilmiş, bana bakıyor... onu seviyor muyum? İ (Bitmedi) Karlı Dağdan Ses | rini Fransızlar da takdir ederlerdi. e Cenap Şehabettin Beyin de 'ransızca şiirleri olduğu söy! .İ KESİME İlam Beri ae manzumelerinin yakında bir kitap balinde tabedileceği haber veriliyor. Görüliyor ki Fransızca yazan Türk | günlerimiz yok değildir. Nasıl ki! zamanında, buraya gelmiş, onun büyük babasmın yalısında ika met etmiş ve en koyu bir Osmanlı. ile yazdığı kaside ve gazellerle | bütün bir divan neşretmişti; Divamı | Şarl Verne (Arap harfları ile hatır- İadığım ismini doğru kaydettiğime emin olamıyorum). İşte e Abdullah Cevdet Türk lisanı — haricinde bir| Garp lisanı ile yazmış olan bu nadir | Türk şairlerinden biridir. Kayde şayandır ki onun şimdiye kadar beş Fransızca şiir recm neşredilmiştir: 1901 senesinde “Fi- övre d'âme”, 1902 de “La Lyre Turgue”, 1903 de “Les Ouatrins onudite et les röves Orphelins”, 1905 de “Rafales de Par. ns” (So-) ler), 1908 de “Viola 5 Florens” (Soneler). ari Abduliha Cevdette kıt'a yazmak | temayülü ve merakı çoktan beri gö- rüliyordu, İçinde: ettik vaşleti Leylâdan istiğna” gibi eski zaman | zevkinin beyeneceği bazı misrahar bulunan “Kahriyat” mecmuasında | bilhassa kıt'alar çoktu. Demin isim- lerini saydığımız Fransızca kitapla. | dan kaldırmış ve şayet ileride bazı | macak müşterek mesaide Almanya- İ mukabil, Fransızca olanlarını İ lunan Şinasinin bazı şiirlerini ihtiva venin biri de kat'alardan mürelekep. ' MİLLİYET Yungplânının tadilin telmih SALI ? HAZIRAN za HARİCİ HABERLER.. IM. Dumer i ettiler Alman nazırları Almanyanın va- | ziyetini ta: vr ederek tevilen böyle bir talepte bulunmuşlardır LONDRA, 7 A.A. — Dün akşam M. Mac Donald misafirleri şerefi bir ziyafet vermiştir. Ziyafeti mü teakip köşkün bahçesinde mükâle- mata devam olunmuştur. Bahçeye gazetecilerin ve meraklıların girme- si kat'i surelte menedilmiştir. Gece leyin yalnız Alman Başvekilinin re- fakat memuru M. Planck otomobil ile Londra'ya avdet etmiş ve Alman heyeti murahhasasının bulunduğu Westend oteline gitmiştir. Mumaile- yh her hangi bir mülâkat vermekten imtina etmiştir. Zannolunduğuna na Choguets'te meşhur plânmn değiştir! mesi mevzuu bahsolan M, YOUNG zaran başvekil M. Brüning yemek- ten sonra Almanya'nın iktesadi var ziyeti hakkında izahatına devam et- miş ise de, bu vaziyete bir çare bul. mak teklifinde bulunmamıştır. Bazı muhafile inanmak lâzım gelirse, Ak man mazırlarının ileri, çizecekleri karanlık tablodan muvaffık görecek | leri metayici bizzat istihraçta İngi- liz nazırlarını serbest bırakmaktır. | ettiği bey: PARIS, 7 A.A. — Petit Parisien | gazetesinin Londra muhabiri yazı- | yor: “İyi malümat alan zevatın be- yanatına nazaran İngiliz & mazırları Alama meslektaşların Yesag pii- | mın tadili talebinde iktisadi vakin- larla siyasi sebeplerin derecei hisse sini ayrı ayrı tayin etmenin muva fik olacağını söylemişlerdir: Bu su- retle İngiliz nazırları şüphesiz | tanya tarafından derhal hı bir | müsandede bulunacağı fikrini orta- müsaadat derpiş edilebilirse, bunun bütün alacaklı devletlerin iştirakile yapılacak umumi bir anlaşma meti- .cesi olabileceğini ve © bilmuknbele Avrupanın tensiki yolunda sarfolu- tir ve o Fransızca 250 ilâ 300 kıt'a yazmış olacaktır. Ayni zamanda fa'nl bir edebi mütercim olan Ab- dullah Cevdet Bey bundan sonra Ö- mer Hayyamın kat” tercüme etmiş olması da kendisinde bu zev- kın yerleşüp kökleşmesine yardım etmiş olmalıdır. Karlı Dağdan Ses o 1909 “dan 1931 senesine kadar yazmış olduğu İ 8 Fransızca, 4 Farisi ve, bir kısmi aruz bir kısmı hece vezninde 167 Türkçe kıtadan mürekkep bir şiir mecmunsıdır. Şimdi belki siz diyeceksiniz ki bu Farisi ve Fran- sızea kıt'aları kitaba ithale i zum vardı? Fakat bu tarzda Ağ edilmiştir. O lisanı bizde mü esnasında bu bir teamül Şairlerimiz divanlarına Farisi ve A- rabi mısralar, beyitler ve gazeller ithal ederler ve mülamma denilen bir mısraı Farisi, diğeri Arabi ve bir öteki Türkçe manzumeler yazar lardı. Abdullah Cevdet Bey bu mo- daya riayet cden sonuncu şairimiz görünüyor. Bu an'ane, evvelce Arı bi sonra Farisinin terkolunması ü- zerine, hükümden sakıt olmuşdu. Fakat o zamanda bir Fransızca mo- dası başladı ve bu lisanin tesiri al- şür kitaplarına ve İ divançelerine Farisi © manzumelere ikame ve ithal etmekte beis görmediler, Teceddüt devrinin başlangıcında bu- eden bir eserinin sonunda bu yolda Fransızca yazmış bulunduğu birkaç manzume vardır, Üstat Ekremin bir | ağır bulduğu içi | mın: bizzat kendisi iki manzumesinin mısraları Fransız. ya da bir hisse düşeceğini anlatmış oluyorlar. Maamafih; Alman mazır- larının Berlim: boş. elle dönmeleri iplomatik usuller hilâfın ndan, yarın da devam ede bu müzakerelerde müspet ve kat'i birşey çıkmasa da bugünkü buhrana bir çare olabilecek müşte- vek bir hareketin şeklini kararlaştır mak üzre bu telinden diğer hükü- metlerin de haberdar kararlaştırılması pmuhtemeldir. Paris gazetesi ne diyor? PARIS, 7JA.A. —DBir taraftan Cheyuers mülâkatı diğer taraftan Berlin'de neşrolunan ve bütün dün- | lunan kabineyi ipka eylediği yaya Almanya'nın — tamiratı ifaya muktedir olmadığının isbatını istih- af eyleyen beyanname, matbuatını nazarı dikkatmı celbetmekten hali kalmiyor. Gazeteler bunun bir tesa- düf mi yoksa evvelden aktolunmuş | bir itilâf eseri mi olduğunu soruyor lar, Matin gazetesi diyor ki: “Bu sirf bir tesadüf eteri ise hiçde mes'ut | bir değildir. Çünkü Mac Do- nald ile Henderson'u müşkil va yette barakabilir. Yok, eğer evvelden | hazırlanmış bir itilâf varsa, bu mese- lenin esası hakkında İngiliz hüküme tinin düşündüğü sureti halleri bil dirmesine sabırsızlıkla intizar oluna caktır. İlk Cheguers temasları, İngis | liz hükümetinin bu ziyaret etrafında kürültü yapmağı hiçde arzu etmedi. ği intibamı vermektedir. “Exelsior” gazetesi, Almanya'nın Yeni bir tamirat konfetansının inika dı maksadını tskibeylediğini yaz- maktadır. edileceğinin | işe başlıyor Devir muame- lesi'ayın 13 13ünde PARİS, 7 eN a.i haziranda yeni veisicümhura yapılacak olan anenevi vazife devri merasimi hak- kında Echo de Paris gazetesi diyor ki: “Adet veçhile sabık reisicümhur Doumergue yeni reisicümhura bir hoş geldiniz nutku söyleyecek © ve M. Dowmer'de bu nutka cevap vere- cektir. Nutukların tantisinden sonra M. Doumerguc ile M. Dowmer rek #cümhurun hususi mesai odasına gideceklerdir. Bir şekilden ibaret olan vazife devri orada yapılacaktır. Bu esnada başvekil M. Laval yeni devlet reisi- ne kabinenin istifasını o verecek ve M. Dowmer'de M. Laval ve nazırlardan kendisile teşriki mesai- ye devam etmelerini rica edecek ve parlkmentonun itimadına mazhar bu ayi yan edecektir. Sabık ve yeni devlet reisleri ayrı, ayrı parlâmentoya bi- rer meklup göndereceklerdir. Reisi- cümhurun bu mektubunda (o gerek dahili, gerekse harici vaziyeti “ siyeden bahsolunacaktır. M.D: #per, parlamentoya göndereceği ilk mektubu, kabinenin ilk içtimamda tetkike arzedecektir. Büyük bir iştial NORFOLK, 5 A.A. — Limanın ağzmdaki mendireğe halâtla bağlı bir petrol gemisinde dün akşam bir al olmuş ve yangın çıkmıştır, Rihtım boyundaki antrepolardan bir çoğu harap olınuş, itfaiye efra. dından 6 kişi yaralanmıştır. Zarar ve hasar miktarı 5 milyon dolar tah- min edilmektedir. Sahte liretler ROMA, 7 A.A. — “Popolo di Roma” gazetesi, zabitanm Milano'- da beş liretlik sahte paralar basan bir kalpazan çetesini ele geçirdiğini yazmaktadır. Bu çete altı ay zarfın PARİS, (A.A) — Tem- | da 50,000 liretlik sahte parayı pi ps gazetesi, Almapyanın neş- nameden bahsede rek Alman hükümetinin tami- rat meselelerini tekrar ortaya attığını söyliyor ve diyor ki “Young plânı tat ileli | henüz bir sene olmadığı halde Almanya bu yükün tahammül süz olduğunu ilân ediyor. Hal- buki Almanya Dawes plânı Young pl&- istemiş ve rizasile buna muvafakat etmiş t Şimdi ortada bu talebin Al. manya'dan alacaklı olanlar ta- | rafından nasıl karşılanacağı ka garbe şarka sarkıtarak bu ili modaya bir- den tabaiyyet ediyor, Ecnebi hars- lara temessülde bu bir mevi rekor. dür, Bu şiir kitabı insana edebiyat ve san'at meselelerinin en mühimlerin- den bazılarını düşündürüyor. Bunca zamandır devam eden bu sebat ve tekrardan dolayı Abdullah Cevdet Beyin bu tarzda his ediş ve bu yolda söyleyişinde samimi olduğunu ka- bul etmek lâzmdır. o Fakat şairin “kondanse” diye tercih | ettiği bu kıt'a usulü şiir için acaba muvafık mdır? İhtimal ki şairler kendilerini bulundurmalı ve kendi. ruhlarında ü i sun nağme avlamak is- ter gibi, dinlemeğe ve kaydetmeye daha it bir cereyana İm lıdırlar. Maksat bir takım hilemiya. tı kaydetmek değil şir olduktan sonra fırsatlar ve tesadüflerin nağ- melerine bütün kapılarımız açık kal malıdır. Şairin kıt'alarmda kullan dığı o terkip, icmal ve tahlil etmek ister gibi görünen, belki felsefeye yakışan hir lisandır. Fakat her hal- de şiire yakışan fisan bu değil İb- timal ki şiir bu telgraf üslubundan yar. Abdullah Cevdet şöirliğin | saya çıkarmağa muvaffak olmuştur. ninni tisadi teminat ne gibi bir şey olacaktır?” “Journal des Debats” gaze- teside diyor ki: “Alman nazır- larının Londra'da bulundukları bir zamanda Alman beyanna- mesinin intişarı vahim bir alâ- mekle Avrupa" da yeni bir karı- şıklık çıkariyor ve bu karışık» ifade etmek istiyor. muhtelif işlerde ve lâhatta israf eden ve küçük ordusuna 1913 ordusu kadar yüksek meblâğlar tahsis eden Almanya, Avrupa'yı ken- di ödünç para vermek mec buriyetinde bırakıyor.” ap ve bir nevi beşeriyet muhabbeti yok değildir. Fakat büz tün bu tabassüslerle düşünceleri bi- ze isma ve ihsas edecek bir uslup yok, İhtimal ki biz edebiyat perest- İerin her şeyin fevkmde sevdiğimiz bize cazip ve mücssir gelen bir us- laptam ibarettir. (Ne yazık ki bunda da ittifak edebilmek pek güç bir şey). His, fikir, hayal ve teşbih gi- | bi şiir malzemelerini toplayan şair bunlardan terkip ettiği mısralarında bize göre muvaffak olamıyor. Zira bütün bu unsurlarla o bilhassa bir musiki halk edecekti. Şiir cümlesi, yani musra ruhun duyacağı o bira- henk olmaliyken onda bunu duya- Mmiyoruz. Yahut, ahenk hususunda, biz onun zevkine iltihak ve iştirak etmiyoruz. İşte buntun için o bizce ifade ve ihsas kudreti zaif kalan bir #airdir. Şiir ne kadar ruhi, mahrem, safi bir lisan ve bir eda olmalıdır ki kendisinden beklenen tesiri husule getirebilsin. Bu kıt'alarla bizim de mütahassis olmamız için lisan husu sunda şairle ayni tahassüs kabiliye- tinde olmaliydik. Halbuki değiliz. BU şürle rabıtasızlığımız işte bun- dan geliyor. Abdullah Cevdet Bey vezni bil miyerek, ancak kulağıyla duyarak yazdığını söyler. Kitabımdaki aruz nisbeten daha | güzeldir. Zira her ne olan aruzun ritmi duyu- luyor. Hece veznindekilere gelince he- şartı ümeilik olduğunu düşünen ve | muharrir bunlarda bazen on bu mazariyenin de eski bir an'anenin devamından ibaret bir şey olduğunu bilmeyen bir zihniyette | değildir. Şark ve garp kültürü almış, tarihi hatırlayan, imajlarln kuvvei hayaliyesi ol “Karlı Dağ” da his, filir, vecit, iy- ce yazıyor fakat bu yazdığı bir mis- rn değildir. Çünkü durak yok, hece dedini tesbit eden kulağı veznin kdanı ahengini duymıyor demek olacak. Hülüsa şair kulaktan bildi ni söylediği hece veznini iyi yor, alâka ve istifade ile dinlenmiş, mülâhazalara iştirak etmiştir. KASTAMONU 3 (A.A.) tan sonra müddei umum! gisi tur. Elemdağı zirvesine kar Şeni bir hâdise ANKARA 8 (Telefonla) — Koyun pasarında dün sabah ocağı elektrikçilerinden Halil Efendinin iki buçuk yaşındaki | kızı Sabihaya Halilin üvey bi- İ raderi on dokuz yaşında Meh- met tarafından fili şeni icra © dilmiş ve Mehmet derdest edi- lerek Adliyeye teslim olun. muştur. Manisa rontken laboratuvarı İ MANİSA7(A.A.) — Husu si idare tarafından temin olu- nan rontken İoburatuvarının küşat resmi bu gün yapılmış- Kedi zde yol faaliyeti UŞAK 7 (A.A.) — ve Çivril istikametinde yol fa- aliyeti ilerlemektedir. Yol inşa atında amelei mükellefe çalış- maktadır. Denizlide buğday satışı DENİZLİ 7 (A.A.) — Za- hire borsasında bu gün buğda- yın okkası beş kuruş 75 santim ile altı kuruş arasında muame- le görmüştür “Sevdiğimi | ben, vi zaman, git zaman” sözü on bir heceliktir, lâkin bir mış- ra Altı ve beşten terekküp etmiyor; ahenksizliği bundandır. “Aramağa, bulmağa alıştam”. cümlesi de aynen böyle, Abdullah Cevdetin hür, müstakil, dik başlı ve yalnız kendine göre bir lisan, bir ahenk ve bir tarzı vardır ki kendi hususiyetini — teşkil eder. Şair bize bazan his ve dertlerimizi söylüyor. Biliyoruz ki onunla hem his, hem derdiz. Yazık ki aramıza bir takım yabancı kelimeler giriyor. Şairin ekser mısraları o kadar dolu ve gıcırtılıdır ki bir san'at gayesile değil nakil sebebile yüklenmiş göç arabalarına benziyor ve içlerinde ba- 71 kocaman eşyalar sallanarak gene bazan okuduğumuz kıt'a bize halli teklif edilen bir bilmece se sında olduğumuz hissini Bazen metin o kadar rahatatadır ke hi bundan bir tercüme kokusu teregşüh ediyor. Okuduğumuz yabancı bir tercümesi ol- Şair lisan hususunda hiç titiz de- ğildir. Tenafürden li nutmiyan”. Onun bu kusurunu fran sızcasnda aynen görüyoruz. O ka- dar ki o fransızca yazarken bile ge- ne kendine has lisanı konuşuyor ae düyelayor, Sanmam ki fransız ulak “Geni ton devoir abrupt, hutte ö Pojte etmeurs” mısradan memnun — | kalabilsinler, © © şeni bir hâdise olmuştur. Türk | İlk medeniyetleri kadim mede niyetmerkezlerine götürenig Profesör Delaport şerefine verilen ziyafette Ga: Hz. tarafından yapılan tahliller ANKARA 8 (Telefonla) — Pariste Hitit ve Ön Asya td kik cemiyeti reislerinden olup Kırşehir civarında tetkikatta b İ Bunmak üzere Ankaraya gelen Profesör Delaport şerefine Tü | tarihi tetkik cemiyeti tarafımdan bir ziyafet verildiğini ve zi fette Gesi Hz. nin bulunduğunu bildirmiştim. İlk medeniyetlerin kadim medeniyet merkezlerine Orta yadan ayrılan büyük muhaceret kafileleri tarafından götürül ğü etrafurda Gazi Hz. tarafından yapılan tahliller büyük Profesör Delaport bu hususta Bir kaçakçının akıbeti Tütün kaçakçılarından Ayı cıklı Ali Kastamonunun Gökçenğa nahiyesinde jandarma! tarafından ölü olarak elde edilmiştir. Irtişa meseiesi hakkında baz mütalaalar soruldu ANKARA 3 (Telefonla) — Bir meselei kanuniyenin isi zahı için Ankara müddei umumi irtişa meselesi üzerin ceza riyasetinden bazı mütalealar sormuştur. Mütaleaları aldıl kizahnamesini müteakiben karar hâkimliği kararını verecektir. Muamele ve kazanç vergileri ANKARA 8 (Telefonla) — Bütçe encümeni muamele v: i tetkike başlamıştır. İktısat encümeninde kazanç vergi lâ yihası üzerinde müzakeresini ikmal etmiştir. Uşak civarında kar yağdı UŞAK 7 (A.A.) — Havalar iki gündür yağmurlu ve soğuk” hazırlayacaktır düşmüştür. Meriç nehri EDİRNE 6 (A.A.) — Mel riç mehrinin tuğyanı - durma tur. Antalyada hastahane ANTALYA 7 (A.A.) — Mem leket hastahanesinde | harid pavyonunun inşasına (bu güf başlanmış ve temel atma mer# simi yapılmıştır. Sabık müderris meb'uslar ANKARA, 8 — Sabık meb'us o Nureddin — Ali ve Behçet Beylerin müderrislikle re tayinleri meselesi ikmal edil miştir. a Misafir bahriyeliler Dün heybeliadada deniz lisesini gezdiler Bir kaç günden beri limanı“ mızda bulunan Danimarka kru vazörü zabitanı dün saat 14,30 da Şirketi Hayriyenin bir vap! ru ile Heybeliada deniz lisesine gitmiş ve merasimle karşılan” mışlardır. Misafirlere mektebi gezdikten sonra bir çay ziyafe ü verilmiştir. Saat 17 de ayni vapurla gemiye avdet olunmuf tur, Hülâsa, Şair klasik diyebileceği" miz sâlim bir zevkten mahı Bütün müşkilât bundan geliyor. O: nun tercih ettiğimiz. kıtaları çok söylemek merakı ile taşkın olmiyan lar, cümlelerinde sade bir | selâset yahut biraz halecan “Şair hayat pençeres de” ket” ası gibi, Şimdi burada ancak bir şiir kita- ririn hep fikir, hürriyet, san'at ve edebiyata mevkuf geçen bütün ha- yatından, bütün say ve | eserinden bahsedemiyaruz. Bab: İçtihadı açali , bir rabu asri olan bu mu harrir hakkında umumi bir fikir ifa de etmediğimi bilhassa kaydederim taki yazılabilecek başka bir makale ile bu yazı beyninde bilâhare bir tezat tevehhüm edilemesin. | Kalbini kırmak — istemediğimi #üir belki biraz mahzun bir taaccüp lc bize bir mısrainr söyleyecek ve: | “Sana etmedi tesir nevayı udumi” | diyecektir. Esbabinı tahlil etmek i* | temiş olduğum gibi toessüre kapıl- maktan bizi alıkoyan bir zevk mese- lesi oliyor. Fakat 185 sahife tuta bu kitapta kıymetli mira ve şir yok değildir. Bu kıt'alardan kariler! bir fikir ve bir nümune vermek içi birini intihap ediyorum. Bu bir & ne size diğerlerinin bir tadını ver? cektir. “Mağrur insana Ihtiyar olmanın, bir gün ölmenir Mahkümü ey xczü gurur örmesi! | Hayatın mânayı mazlümü nedir? | Camadın bir lâhza ruya görmesi!" Şair burada hakikatan bizim 28“ vallı fani hayatlarımız için söyliye bileceğimiz. en doğru ve güzel ei sözü söylemiş oluyor.! Seki 22 5 >