Fikir, milliyet 4 K. SANİ 1931 IDAREHANE — Ankara caddesi No: 100 Talgraf ndresi: Milliyet, İs tanbul, Telefon numaraları: İstanbul 3911, 3912, 3913 on ÜCRETLERİ Gelen evrak geri verilme Müddeti geçen nüshalar 10 kuruş tur. Gazete ve matbaaya mit işler için müdiriyete müracaat edili Gazetemiz ilânların mes'uliyetini kabul etmez. Bugünkü hava Dün bersret en çok derece idi. Bugün Fuzgir poyraz esecek bava kapalı olacaktr. süz e O arasında Çamur adam... Geçen yazımızda: Bu adam kimdir, nedir, ne yapâı oturur, nasıl yaşar? Bilmiyo- ruz. Acaba Muhiddin B. de söz- lerile hüviyetine şüphe veren bu adamdan bir defa: — Sen kimsin? Diye sormağı merak etmedi Demiştik. — Ben meşhurum. Beni ga- zete müvezziinden, kundura bo- yacısına kadar sorabilirsiniz... Diyor. San'at, fikir, edebiyat, tiyatro âleminden sorulmak i- çin bir isim bile vermeğe yüzü kalmayan böyle yüzsüz bir ada- ma ömrümüzde ilk olarak rast- yoruz. Birçok Külhan B. lere, — Meşhurdur... — İyi küfürba; Filan, denildiği amma, kendi kendisine: — Meşhurum... Diyeni gene ilk defa bu oldu. Hem ne münasebet?.. (o Gazete müvezzii, kundura boyacısı, bo- zacı İle meyhaneci mi ki onları kendisine şahit tutuyor! Onlarda Ertuğrul Muhsinde olmayan şey bolu boluna var- dır. Onlar, bu memleketin te- miz ve erkek çocuklarıdır. ... mi bilirdik Fazilet sahibi insanların zü hicaptan kızarır. Yer yüzün- de bu adamın yüz derilerini kı- zartmak için tek çare kaldı: Ha- İis mal çıkaran fabrikaların ver- nikleri, Kolundan tutulup safdil bir gafletle sahneye değil, tiyatro kolisine getirilen bu adam anla. şılıyor ki, daha evelden ya bi hayvanat bahçesinde gardiyan- İrk etmiş, yahut ta zengin bir a- hurda seyislik. Katırların çeşidini, rin cinsini, öküzlerin — tab'ını, beygirlerin çiftesindeki isabetle. ri iyiden iyiye sayabilmek için mektepten olmadığına göre ha. yattan gelinecek başka ameli yer ve yol yoktur. Mi illiyetin edebi r. köpekle- | roman, kat, bu adam yalnızoda değil! “ Bazı hatıralar vardır ki, tek- rarı azap verir. Fakat, bu yürek ezinti: ne olduğunu bilen insanlar için böyledir. Tesadüfün karşımıza şeşme meydanlı bir muhatap olarak çı- | kardığı bu adamda hicap, fazi- let denilen hasletlerin olmadığı- nı söylemiştik. Yürek üzüntüsünü duymak için insana daha başka bir şey de lâzım: seciye, Muhatabımız, bize mütema- diyen iki sene evvelki çekişmele rinden bahsetmekle acaba, — Almanyada Türklük aley- hinde çekilen filimde rol aldığı- İni mı hatırlatmak istiyor | İyi hatırlıyoruz: o zamanki neşriyat bunun için yapılmıştı. | — Benim kim olduğumu Al. Jah rizası için bir defa daha şu İ Türk halkına anlatın.. Diye bu derece ısrar göster- mek neden? İşte yalnız bu noktada dur. duk. Bir insan söhretinden bahset tirmeyi ister amma, ayıbından, asla!... GE ... Gene bazı şeyler (vardır ki basit bir zekâ, küçük bir muha- keme, hattâ alelâde bir idrak ile İhallolunur, kendisinde böyle şe- İyler olmıyanları — Ahmak... | derler. Ertuğrul Muhsin de bu satır- İları yazanm kim olduğunu cil İdırarak merak ediyor. Eğer bu- İnu kendisinden başka bilmiyen ve öğrenmiyen kimse kalmadi ise bu kabahat te mi bizde?.. Pis, bulutlu, yağmurlu hava- larda batak sokaklardan geçen otomobillerin yolcular üzerine sıçrattığı çamura, — Zifos. j derler. Sindiği bataktan durma İdan şu veya bu namuslu vatan- daşa rasgele küfür yağdıran bu adama biz de: — Çamur İadını vermeği inmüştük. İ Darülbedayi mecmuasında a- İ kattığı sarı salyesi ile şimdi müd İdetumuminin göz ve takibinden kaçan, yarın da ihtimal bir mah kemenin kararından azat kalabi- lecek olan bu adam keni ni gene en iyi olarak kendisi ko- yuyar, ve hastalığının teşhisini ifade ediyor. Bir köpeği varmış, ismi — Kunduz... muş. O halde kendi ismide: — Kuduz. olacak, Köpeğinin ismi kunduz, kendi ismi ise kuduz olan böyle bir adama bilmem ki biz daha ne diyelim, ne cevap verelim? Belki, Hayım Naum efendi bir az taze serum verebilir, Kunduzla, kuduz tasma maya tutuşup çarçabuk hastaha neye gitmelidirler. Gayri faal şirketler İktısat vekâleti bundan bir müddet evvel gayrifaal şirketle rin ticaret müdüriyetleri tara- İfrindan tesbit edilmesini bildir- işti. İstanbul ticaret müdüriye i mıntakâsında 42 Şirketin iş görmez bir vaziyette olduğu an laşılmıştır. 72 ARAR ERE SA GİLES AŞAYEA Beş hasta var ! Bu nokta galiba aklına gelme mişti. Sana, bu noktayı ehem- miyetle hatırlatmak isterim... Dedi, bütün o servetin mu- © hayyel bir yeyicisi gibi şevk ve neşe ile prrrldayan gözlerile göz lerimin içine baktı, bekledi. — Sen, böyle şeylere aldırma geç... Diyeyim, dedim. Fakat, kafa- mın içinde bir an “burgulanan! şaya karı edilişi gözlerimin ö-| bir his ve fikir Nüsretin bile be ni tanıyamamış olmasındaki noksanlığa isyan ettirdi ve, . O- na bu bahsi kesip attım: — Nüsret, bir defa aklına iyi- ce yerleştir ki, ben paşanm ko- nağına dönmem. Sonra, o da se ain zannettiğin gibi çarçabuk) Dedim. Hayretle yüzüme“ba:|mez, i Etem İZZET ölmez. O ne sinir adamdır. Sen bil- mezsin!. . — Benim de aklımın ermedi- İği nokta bu ya?, . Niçin dönmez sin. Niçin o muazzam servetten istifade etmek istemezsin?.. Bir saniye Emirgânlı Bel kiys, onun hisleri, onun tahay- İyülleri, ve.. Nihayet onun pa- İnüinden geçti. O teessür, o he- yecanla: — Aklın ermedi, ermez de.. Senin bileceğin yalnız bir şey vardır ki, o da benim paşaya 'dönmeyeceğimi, dönmek imkâ- nı olmadığını bilmeridir. MILLYET PAZAR 4 KANUNUSANI Mizah, Edebiy 1931 1914 senesi dünyanm 'çehre- sini, hayatını, iktisadi faaliyeti ni, saadetini ve rahatmı altüst eden büyük muharebenin patla Matbuat hatıralarım Umumi harbin patlayışı — Bizde seferberlik ilân — Göben ve Breslav zırhlılarının gelişi — harp hali — Matbuatta sansür |,| retinin bu ilğa levhaları iri yazı ile: “Umumi seferberlik var, Diyordu ve her tarafta asker silâh altına alınıyordu. Hükü- Ahmet İhsan yirmi milyon asker birbirine sal| dırmışlar. Herkesin korkup tit- rediği umumi muharebe akını karşısından duruyoruz. Ve hep Gizli devam ede n bir muhabbe masile cihan tarihinde en faci-|met gazeteleri, bu baştan başa alı sahifeleri yazmıştır. . Bizim! silâhlarımak keyfiyetine ihtiya- alam Trabulusgarp muha-|ti tedbirdir, biz hazır duraca-| rebesinden henüz kurtulmamış-! gız, muharebe ile alâkamız yok| : ken Balkan barbinin telâketle.İdiyorlardı, 1914 yeni bi İL a ie rine düşüp müthiş surette ezil-| 20 inci günü (Rumi Temmuz) | hasebeleri ile bir fark var ki © mişti. Dahili ihtilâllerle hükü-|duvarlara ağılı dediğim büyük! ga vop ve tüfenie muharebesi ile met darbelerin 1918 denberi biri ilânlarda şu satırlar yazılı idi: | ikta muharebesinin beraber biri ardı sıra gelip içimizde ya-| haseprelşreeis aye bir ağızdan: . — Nereye gidiyoruz? | Diye soruyoruz! Evet! Ku —Fransızcadafi Siz beni söylüyorsunuz. . ceğim: Ben del Her işin doğru ve iyi yapılma) niçin gizliyeyim?. sini isteyen, titiz bir adamdı.|diğinizi Söz verdiği yere vaktinde gi-|de gizlemi der, beklediği adamın da vak-| seviyorum! . İtinde gelmesini isterdi. Kendi-| . Genç adam şaşırmıştı. Bİ İsi, genç, bekâr bir adamdı. Faz-|mediği bir saadetin birdet İla olarak hu hürriyetini bir kat| karşısma çıkmış olması önül ralar açması yetmiyormuş gibi emperyalist Avrupanın başımı- Seferberlik var. Asker olanlar silâk altına Seferberliğin birin- Âlemi medeniyetin gittikçe daha güzelleştiren bir şeye ma İikti: Servet. , şırtmıştı. Cevap olarak ati şu sözü kekeliyebildi: | tevessü eden maddi rabıtaları er şeyden ziyade itibara mü. İtenit olduğu umumi muha- beraber |rebenin ilk attığı kurşun beynel jmilel krediyi öldürdü. Piyasa İlarda, kasada, ceplerde bulunan İmilyonlarla liralık kâğıt para Jar ve tahviller malül oldu; kıy- İmetinden düştü; şimdi yalnız muharebe | altının kıymeti var; altının mik İstanbul, darı ise Avrupa muamelelerinin O) belki yüzde birini tutamıyor za çıkarttığı bu iki muharebe içerden akıttığımız kanlara da ha büyük dertler ilâve etmiş ve tam bu sırada 1914 ün umu-! Bu ilân bir kanunla mi muharebesi, Saray Bosnada| çıkmıştı. Kanun 45 yaşına ka- İkatlolunan Avusturya, veliahti-dar herkesin filen hizmeti aske- nin vaka'sı yüzünden patlayı-|riye ile mükellef olduğunü yazı vermişti; ve bütün dünya Şaşı-| yordu ve neşrinden itibaren tat Fıp kalmıştı. İbik olunuyordu. Avrupanın böyle büyük bir) Seferberliğin ve muharebeye doğru gittiği his) hazırlığının yanı sıra, solunuyordu; Fransa rcisicüm-|da para buhranı başlamıştı. huru Poincarenin muharebeyi; tarihte o Osmanir Bankasmın| Darbeler pek çabuk bizde de his hazırlamak için yaptığı Rusya banknotlarmdan maada * kâğıt | olundu. Şehrimizde müthiş bir seyahati, küçlik Sırbistan A-para yok idi; halk bu kâğıt para buhranı var. Şimdi herkes vusturya ve Macaristan gibi bü! paraya bile itibar eylemediğin-|ltma koşuyor; altın arıyor; iti- yük devlete meydan okuması,İden bir kanuri daha çıkardılar, bar ile evrakı nakdiye ile yaşa- Almanyanın müthiş hazırlıkla- banknotların tedavülünü mecbu | Yan bütün bankalar ise bu altın rının haberleri, cihan matbuatı-|ri yaptılar. İtalebi karşısında islimi tüken- nı dolduruyordu; bizim gazete-| Meb'usan Meclisi 20 Tem-miş vapur gibi meflüç kaldı. lerimizde bu haberleri sahifele muzda kapatılmıştı. Matbuata, Şehrimizde mevcut muhtelif rine geçiriyordu ve" İstanbulun | basılmadani evvel askeri sansür bankaların hastalığı, iktısadi ha hükümet mahfillerinde çok mü! konulmuştu. Boğazlar kapatı!-| kikatleri anlıyamıyan halkın hü him kararlar alınmakta olduğu | mıştı. |cumile daha ziyade azdı. Tecili kulaktan kulağa dolaşıyordu.) | İşte 1914 Temmuzunun İstan düyun kanunu çıktı; vadeli dü- Fakat bu haberlerin doğrusunu | bula gösterdiği manzaralar bu yün ve mevduatı nakdiyenin he öğrenmek kabil “olmuyordu. O idi, 1910 Trabulusgarp harbine |men iadesi mecburiyeti kaldırıl zamanım gazete kolleksiyonla- koşan, 1911 Balkan muharebe-|dı. Gene ayni heyecanın sevkile rna bakarsanız hariçten gelen si hezimetini gören Türkler, banknota bile nazarı itibar atfet günü Temmuzun 27 inci pa zartesidir. Bu akşam bir yere dav Beni ii seviyorsumu di. Tam sekizde oraya gitti. Bu! de beni seviyorsu rada çok iyi bir vakit geçirecek-! Genç kadın i Bilhassa burada bir müddet-İ — Evet.. Brn de sizi İten beri tesadüf ettiği genç ve|rum. Hem de çoktanberi. güzel bir kadın, esmer güzeli|benim kocamın dostu idiniz İbir kadın vardı. Bu akşam o gü-İni seviyordunuz. Fakat zel kadının evine gidiyordu. Git| gizlediniz. Ben de sizi sevi tiği yerde gene onu görecekti.|dum. Fakat kocamı aldat Salondaki büyük aynaya baktı. kendirii küçültmek istemi İÇok iyi giyinmiş, genç, yakışık |dum. Ben de muhabbetimi lı bir adamdı. Muzaffer bir ta-|dim. Lâkin zevcim vefat e vurla aynada kendini süzdü. Gü|ten sonra bunu sizin izhar zel bir kadımın lâkayt kalamıya-|nizi bekledim, Madâmki il cağı bir erkek değilmiydi?. . ediyorsunuz, ben de mukab Genç kadın gelmişti. Güzel e-| diyorum. İlini ona doğru uzatırken: ld Böle in gok mem-| söytüyordu. Sonra kendini nun oldum. . in ği 2 Diye söze başladı. Sonra ie de be de se ve etti: i v v ag, İtum. Artık ikimiz de mes'uti — Bu akşam diğer çağırdığı") ii, a mız davetliler gelmiyecekmiş. Sizinle yalnız yemek yiyeceğiz.| Genç kadının aradığı s8 Bu ne büyük bir saadeti. ancak izdivaç ile temin edil; Genç adam bunu saklamadı: |lecekti. Başka bir şekilde bilğ Benim buna ne kadar se-|brtayı bu kadın kabul etme# vindiğimi saklamağa lüzum) Genç adam sevdiği k var mı, dedi, hiç ummadığım |ayrılarak ken Kadın çok samimi bir evine karar şud İzaman ilk ver: her birisinde korkunç endişeler duyarsınız. Alman askeri hey'etinin Li- man von Sanders riyaseti altım- da İstanbula gelip bi letleri matbuatını coşturmuş ol- duğunu yazmıştım, “Altı büyük devlet, amma hareketle kuv- vetli görünerek şarkta her iste- diklerini yaptırmak istiyen Av- rupalı imperyalistlerin ikiye bö lünmüş olduklarmınen bariz, isbatı, bu hey'eti askeriyenin İstanbula vürudunda Paris, Lon dra ve Petersburgta kopan vel- | İ du: Şark işlerinde altı devlet ro Tü iflâs etmişti. Pinçip ismindeki bir Sırplı, Arşidok. Ferdinandı katledince pamuk ipliği ile bağlı duran dü | | vermişti. Ve Avrupayı ateş, dü-| man ve kan kaplamıştı. Biz ne oluyorduk? Ne yapa-| caktık? Hükümet başında olan- lardan iki üç kişiden başkasınm bile bundan haberleri olmadığı! nı, mütarekeden Sonraki neğri- yat bize anlattı; Türk matbuatı ve Türk münevverleri şaşkın şaşkın duruyor, bakıyor, düşü, nüyorduk. İ Günün birinde İstanbul du- varlarında; her sokakta bir ta- kım ilânlar yapıştırılmış oldu- gunu gördi Harbiye neza- kıyor, dudaklarını buruşturuyor du: | — Ve.. Çok rica ederim. Bu bahsi bana tekrar etme. Paşa- dan gene sana haber getirecek kimse olursa onlara da bu vazi-| yeti iyice anlat, Bir defa daha| zahmet etmesinler... Diyerek, yerimden * kalktım; içimi boşaltmak için doğru pi“ yanonun başma geçtim. Zavallı Nüsret hâlâ benim kim olduğumu, nasıl yaşadığı- amı, tımın ne mâna ifade et tiğini öğrenememiş, anlayama- mış. Ya o çok aptal;, Ya ben iyi bir aktörüm. Bilmiyor ki, yaşa- yabildiğim kadar yaşayacağım. Ben selin önüne katılan bir kü- tük parçası gibiyim; nasıl gö- türürse öyle gideceğim; kime gönderirse ona gideceğim!, Yaşamak için yaşamakta, ka- tsız olmak birinci şarttır! Yoksa, Paşa Hazretlerinin al tın hazinelerinin cazibe ve mâ- 'nasın: ben de Nüsret kadar bil- onun kadar takdir. etmez yı haberlere müteallik - satırların (1914 te umumi seferberliğe çağ|miyen rılıyordu ve gidiyordu?! Bu haller içinde perişan çal- kanırken Almanların Göben ve Breslâv harp ' gemilerinin Ça 5 askeri |nakkale boğazına iltica eyledik | tensikata başlaması, itilâf dev-|lerini ve bunlarm Osmanlı dev) $i” leti tarafından satm alınıp “Ya vuz,, ve “Midilli,, isimleri takıl- dığını işittik..Milletimizin iane sile İngilterede yaptırılmış o- lan Reşadiye ve Fatih Mehmet diritnotlarını İngiltere hüküme ti zaptetmiş idi, Ve iki Alman gemisinin alınmış olması mem- lekette tatlr tesir yapıyordu; lâkin Osmanlı imparatorluğu vele olmuştu, artık görünüyor- her adımda harbe karışıyordu. İri çiğnemek şartile bir asırdır 'Türk münevverlerini burada bir nokta müteselli eyleyordu. Çar İlk Rusyasmiin Fransa ve İngil- tere tarafmdan oluşu ve Balkan harbinin Rusya yüzünden çıka- veli muazzama rabrtaları kopu-|rılmış bulunuşu, münevverlerin | muharebe Kırım muharebesinin yüreklerini itilâf tarafından ayı rıyordu. Bununla beraber filen muharebeye girmek hatıra gel miyordu, Nihayet bu felâket da hi Kurban bayramma tesadüf l eden teşrinievvelde vukua gel- di. Ve umumi harbe girdik. Biz umumi muharebeye gir- meden Servetifünuna yazdıkla- rımdan bazı satırlar alıyorum: ... Avrupa, noktai istinadı kop- muş bir kütle gibi müthiş gürül tülerle yuvarlanıyör; kurunu vusta hayatıma avdet eyliyor. Bir kadının; kendisi için yarı şan ve şehvet sıtmasma tutulan bir kaç erkeği bir arada görme- si kadar tatlı, heyecanlı ve zevk li şey yok! Dün gece, Habip Molla Beylerde, pokerde idik. Nâfıa Nazırı Nuri o Hayati Beyefeni Avukat Rifat Şükrü Beyefen- dil; Madenci Şeyh Zade Mithat Beyefendi!, Doktor Şükrü Hasan Beyefen di iri nazırlık koltuğunun ver- gurur ve haşmet içinde yer üzümü ve etrafındakileri yara- salaşan bir gözle görüyor. Öte- kiler hep biribirlerinden üstün birer servetin baş dönmesi için- de hükmün ve hâkimiyetin da- ima kendi taraflarında . olduğu zannına kapılmış gidiyorlar. Hepsinde de her şeyden coş- kun, her şeyi? üstünde bir emel ve.. Bir arzu var: Bana mâlik bir saadet. . Bu onun için hakikaten saadetti. Genç kadını çok takdir ediyordu. Bu bir aşkın başlan gıcı mıydı?. . Bu kadın duldu, Kocast üş, kendisi böyle genç ve gü zel olarak dul kalmıştı Yemekte genç kadini 'eğlen- alk bir diğer kanun ile İbanka kaimelerinin kabulüne iç bar olundu! Telâş ve heyecan olmasın diye nasihat, kolay fa- kat kabil mi? Kendimi kâbuslu bir rüyaya düşmüş sanıyorum, imdi uyanacağımda bu kor-| kunç rüyadan çıkacağım diy: rum, Hattâ gazetelerdeki har- bi umumi telgrafnameleri okur|dirmek için bir çok şeyler anlat ken onlara inanmamak ve bun-|tı. - Söylenen dedikodulardan lar hayalâttır diye hükmetmek | bahsetti. istiyorum, Onun haberdar olmadığı da- ha bir takım şeyl anlattı. Genç adam ket pek bah- tiyar sayıyordu Oturduğu yer rahattı. İyi döşenmişti.. Yediği yemekler nefisti, Konuştuğu ka dın genç ve güzeldi. Böyle ge-! çirilen saatlerde insan kendi bedbaht sayabilir miydi?.. Yemek yenmiş, bitmişti Genç adam sözlerini: yavaş: ya- | vaş öyle bir şekle koymuştu ki nihayet genç kadın: — Anladım, dedi, anladığımı | bir| İ öl | Seyreylediğimiz muharebe İslâv ve Cerman ırkını müca- delei kat'isidir; İslâvların şark- İtan garbe doğru ve bittabi bizle yapmak istedikleri istilâlarını; bundan altmış-sene mukaddem İİngiliz ve Fransızlar durdur. mak için bizimle beraber Kırım İmuharebesini yapmıştı. Şimdiki başka safhasıdır. Çarlık hırsına karşı şimdi Almanya ve Avus turyalılar çıkıyor. , zetecilik âleminde * gördükleri- mi anlatacağım. | Ahmet İHSAN (91 Ahmet İhsan Beyin ha- tıratının 2 inci cildinin son me- kalesini teşkil eden bu makale- Pesimli uyanış'ım son nüs- hasından alıyoruz. Ahmet İhsan B.3 üncü cildi gene ya gazete- izde, ya kendi mecmualarında ilk fırsatta neşre başlıyacaklar- dır. iste kaybediyordu. Hele, bir el pek enteresan geçti. Ha- yati Bey, hiç olmaz ise zararmı değilse bile oyunculuk şerefini kurtarmak içir bana göz dağı vermek istiyordu. Bi oyu- num devamı içinde de galiba, en iyi “bulabildiği kâğıtlar bunlardı. Fakat, ikisinde de önü ne yığdığı fişlerle, — Sizin Restiniz.. . Dedikçe ve benden de: — Pekey.. a Cevabı aldıkça, fişlerimi to parlamaya hazırlanıyor, — Kare... Demesine: — Floş ruvayal!... — Ful. Demesine: — Kare!.. Deyişim karşısında sapsarı 0- Tuyor, — E.. Böyle oyun olmaz! Diye söyleniyordu. Öyle le ikide bir bozguna uğradıkça Mithat, Rifat Şükrü. doktor da hemen yerlerinden frrlavorlar, : » İşte 1914 Ağustosunda böyle düşünerek yazarak şaşırmış a- lıklaşmış duruyorduk, Fakat vu kuatın cereyanıma karşı ne yapı lırdı? Başta bulunanlar bizi mu- harebeye sokmağa karar vermiş lerdi ve nihayet girmiştik. Matbuat hatıralarımın ikinci kısmı burada bitti; üçüncü sımda büyük muharebedeki olmak! Nuri Hayati Bey benim ma- samdaydı. Rifat Şükrü Calibe ileydil, Şeyh Zade Mithat, doktor Ni halin karesine düşmüşlerdi. Fakat, hiç birisi de kendi ka- releri ve kendi oyunlarile meş- gul olamıyorlar, Hepsi de gâh göz ucile, gâh arada bir, —'Ne oldu?.: — Ooh ooh.. Bu resti siz mi kaldıtdınız Hanimefendi?.. — Aman ne şahne blöf! — Bu'şans . kimsede * bulun- maz! — Üstüste kare, floş çıkari- yorsunuz hanımefendi! Diye hep benimle meşgul oluyorlar- dı. Ve. Muhakkak ki akılları benimle oldukça da hepsi zarar ediyorlar, boyuna fiş alıyorlar- dr. Bizim, Nazır Beyefendi de| akılsız âşıklar gibi hem onların karışmasını, alâkadarlıklarını kıskanıp kızıyor, hem şansında- ki tersliğe sinirleniyor ve,. Üs- “İ görmiyecek miyim? . kendi kendine: — Ben, dedi, bu kad vaçtan başka bir sv mıyacağım, Fakat ben ürriyetimi muhafaza eti tiyen bir adam değil miş di nasıl olur da böyle bil aca muvafakat ed Şimdi onu çok seviyorum kat sonrane yapacağım?, # karsam?. . Biribirimizden £ sak?.. Genç kadına bir mektup rak bütün bu endişelerini asi mak istedi. Bir kaç satır yi Fakat az sonra: — Nasıl, dedi, bir daha Onun izdivaç teklifini £ etmiyecek miyim?.. Mi İl Kâğıdı yırttı, attı: — Ne olursa olsun bu izdiği olmalı, dedi, fakat sonu il olur, fena mı? 7 İnsanlar hep istikbali diğ nerek haldeki saadeti bir ti :l l bırakırlarsa bedbahtlıktan tulamazlar!. . Tepti kuyudatı mahzenleri İ Tapu idaresi İmuhafaza ve Ankara; | İdilmekte bulunan tapu kuyğl umumiyesinden üç bin — defi bri vagon derininde olmaliğ zere dörfdüncü partı olarak İre Ankaraya gönderilmişti geliyorlar; — Aman Beyefendi bu hal?.. — Aşkta kazanan kaybeder Filân.. diye söyleniyor; tün bütün Nazır Beyefendi sinirlerini boşandırıyorlard Şeyh zade Mithatle daha hususiyeti, âübali taraflarıfİ Onun şakalarma ağır da ol yanabilyor. O da bu gece katen ağır şaaklar yaptı: — Aldırmayın Belkiy.$ nımefendi.. — Cebinde on parası bile masa olur!.. — Nazırlık lâfla olmaz. — Arkada koca bir “tahsi mestüre,, var. Yenmekle mez. — “ Tahsisatı me kim yemekle tüketebil yati Bey tüketsin?.. — Devlet akçesinin son mez... komu Biti