illiyet m,_f Jlınn umdesi “Milliyet” tir 4 TEMMUZ 1930 İDAREHANE — Ankara caddesi 100 Telgraf adresi: Milliyet, İs- | Telefon numaralı: l & İstanbul 3911, 3912, 3913 e *ES İ z Bİ t ABONE ÜCRETLERİ HG Türkiye için Hariç için YE V x8 aylığı —— 4100 kuruş 800 kurüş »İRbü « 7S0 ,, 1400 . i'ga » 1400 — » 2700 , —a def 'it :' ;'G:len evrak geri verilmez 'NMüddeti geçen nushalar 10 kuruş İvi (3! . Gazete ve matbanya ait işler için vet f | üdüriyete müracaat edili Gazetemiz ilânların mes'i b kabul etmez. E w (A BUGÜNKÜ HAVA © Ç Dümn hararet en çok 26 n az y IT cerece Yd Bugün rüzgür Çnütehawvli hava bulutlu olacaktır. b Sesler |. #i € ÇSon zamanın en göze çarpan ' trikalarından biri de şudur: İr Fiker şeyde doktor işi görmek ve an t İter harekete hastalık adı tak- Bi kelsak. Hele sinir hastalıkları her ge 9. İâin yeni bir isimle zenginleşir- ş; tiön yakın zamanda aksırık ve / Gdöz sgeyirmesinin müthiş bir ma . * W olduğunu işitmemiz pek — © ühtemeldir. * 4 Bu kabil hastalık teşhislerin- len birine son zamanlarda şahit kduk. Adamcağızın birinin ku cığına sesler geliyormuş. . Bir dikım lâflar işitiyormuş. ., Si- bir hekimleri galiha bunun adı- za “Bersam,, diyorlar. . Bir çe- " At hastalıkmış. İyi amma buna ; yim takmadan ne çıkar? İlâcı -h e! r y ik ” ü e - n n göylemek lâzım gelirse hepimi- vet kulâğı envai türlü ses du- il püyor'. Hatta ben bazı gece 4! |ot işittiğim gürültülerden uyku yü gyumuyorum. — Doktora bakar- : şgufi ben bir nevi deliyim, . 1& be Eğer delilik bu kadar kolay- E 4 jeştt ise içimizde akıllılık ihtikâ '& hi başlıyacak demektir. b Dil dersleri | > sn Kadm Birliği siyasi vazifesi- < 4 G yakında başlaması lâzım ge- * | içn kadınlığın tekâmülü için ye “ g S0 yeni tedbirler almaktadır. Bu lueyanda Birlikte Dil dersleri lein Kuct açılmıştır. tâ Bu kurslarda İngilizce ve Dransızca gösterilmekte imiş. .. ka Biz bu çok musip teşebbüsü Tacak takdir ederiz, yalnız ha- vemlarımıza öğretilecek dillerin tihabında tam bir isabet yok. . migilizce ve Fransızca yerine tuürkçe kuru açsalardı daha zi- riade müstefit olurlardı. ae 1 ü B 4 e: 'E ti Nadan geçerken- M. Venizelosu Myaret etmiş ve Yunan Başve- asli efendi bu sâlhorde ihtiyarı e lnedrouı ş M H € —Estafurullah Belma Ha E ; & Lmr itham ediyorsunuz. Siz _flım;, şiirsiniz; anlamağa, oku- bâağa ne ihtiyacınız var? İ le Ferhunde, bunun - intikamını V da — Çok doğrü, beyefendi, Ben, 'r:r. Sİma gibi bir şiir. olmadığım V Prindayım. ... e YE Biraz evvel, Ferhundenin ze- Si X âsmı takdir etmiyen Hürrem Marıp takmıştı: |— Bu da enfes!.. Bu da cid-| istihzadan fazla, canı — sıkkm|liyemiyordu. Ferhunde, istedi- Ki Mien enfes!.. bir tavurla söylediğini görüyor İf gibi açılamıyordu.. Hürrem böp l Rasih Nevres, ayakta, bir ko-|du. lakkı Bey, etiketi bırakıp tek- üiliyetini | | ar mı ona bakalım. Doğrusunu | şin anlamak ve okumak ihtiya K, tekrar tek gözlüğünü ç- Hindistane verilecek- idare şekli hakkındaki raporun ikinci kısmına ait hulâsaları bütün Av rupa ve bilhassa - İngiliz gaze- teleri neşretmişlerdir. Bu uzun raporun hulâsasını bileanlamak ve anlatabilmek için Hindistanm bugünkü ida- ri ve siyasi vaziyeti hakkmda |hayli malümat sahibitolmak lâ- zımdır. Biz bu raporu ince, uzun tetkik edecek değiliz. Kısa ala- tak, şunu söylemek kâfidir ki, raporun tavsiye ettiği idare şek Li, Hintlilerin milli emellerini |tatmin etmekten çok uzaktır. | Gayri muayyen bir istihale dev- rinden sonra, Hindistanın kavu- şacağı idare şekli bir konfede- rasyondur. z Bu konfederasyona, doğru- dan doğrüya İngilizler tarafın- dan idare edilen sekiz ayalet ile miktart bir kaç yüze baliğ olan büyük, küçük hükümetler dahil olacaktır. Fakat memlekette İn giliz hâkimiyeti bir vali tarafın- dan temsil edilecektir. Valinin kuvvet ve salâhiyeti, hiç bir meşruti hükumdarın salâhiye- tile kıyas kabul etmiyecek dere- cede fazladir. Denilebilir ki, Hindistan şimdiki kadar valinin mutlâk idaresi altında kalacak- tır, Bu şeraâit altında, Hindistan milliyetperverleri, hakkile Si- mnot raporundan hiç bir mana gıkaramadıklarını söylemekte- dirler. İngiliz gazetelerinin Hin distandaki muhabirlerine göre, Hindistan efkârı umumiyesinde rapor, büyük bir. memnuniyet- sizlik tevlit etmiştir. Hindistan daki İngilizlerden maada rapo- ru hüsnü telâkki eden kimse yoktur, Bu vaziyet karşısaında, rapo rün Hintliler arasında daha sıkı bir tesanüt tesisine yardım etti- |ği neticesine varmak lâzımdır. İngilizler, her vesile ile Hin- distana daha geniş bir idare ais- temi verememelerine, Hintliler bep olarak gösteriyorlar. Görü- nüyor ki bunu Hintlilerin yüz- sıl olacaktır. Her halde Hintli- ler arasındaki ayrı gayrıyı teba- rüz ettiren rapor, bu neticenin husuline çok yardım etmişe benziyor. K 0E Geçen hafta küçük itilâf dev. letlerinin hariciye nazırları top- landılar ve bermutat, bu itilâfı teşkil eden Romanya, Yugoslâv ya ve Çekoslovakya arasındaki sıkı tesanüdü kaydettiler. Küçük itilâf devletlerinin bu içtimaları ve aralarındaki tesa- nüdün kayıt ve tespiti artık kli- şehalini aldığından beynelmilel öpmüş. .. Bu hâdise üzerine M. Venize losun' dostları b öpücüğün ma nasını sormuşlar. . , Şöyle cevap vermiş: — Ne yapalım? Genç öpsek suitefsir ederler, diğer taraftan antikaya da merakım vardır, .. FELEK Mahmut Yesari hunü, akasya ağacınm buruşük Tm... Kendinizi anlayışsızlık-| gövdesine dayamış, babasına, bir sesle: amcasına, Belmaya, Ferhunde- ye ayrı ayrı bakıyordu. Hürrem Hakkı sordu: — Sen, birşey söylemiyor-/mış olmasına tahammül ede- sun, Rasih? — Dinliyorum, amca! Nevres Vacit, omuz silkti: — Artık âdet etti, lâkırdıya kat iyor, Ferhunde, Rasih Nevres'e gü lümesdi: — Bizi kritik ediyor galiba! Rasih Nevres, Ferhundenin Ldiplomaside bir mana ifade et- memeğe başladı. Hakikat şu merkezdedir ki, bütün teminata rağmen, küçük itilâf devletleri arasındaki tesa- nüdü muhafaza etmek, her gün daha ziyade güçleşiyor. Roman yadaKral Karolün iktidar mev- kiine geçmesi, devletin harici siyasetinde ne gibi bir tesir ha- &l edeceği merak ediliyordu. Taç giyme merasimine İtalya kıralımnın gideceği anlaşılınca, bu merak bir dereceye kadar tatmin edilmiş oldu. Bir derece- ye kadar diyoruz. Çünkü bunun ne dereceye kadar Romanya si- yasetinde bir istikamet değiş- mesi olduğu malüm değildir. urası muhakkak ki, Fransa ile talya Romanyayı aralarında paylaşamıyorlar. Fransa, Ro- |manyayı küçük itilâfa bağlı gör İmek istiyor, İtalya ise, bu dev- jleti sürüden ayırlak, Macaris- |tanla beraber, Yugoslâvya ve |Çeköslovakyaya karşı kullan- mak istiyor. Romanya için de hangi yolu takip edeceğimi ta- yin zamanı gelmiştir. Gelecek sonbaharda ölen Avusturya im paratoru Karl'ın oğlu prens Ot- to, rüşte varıyor. » Prens Otto'yu Macar tahtına loturtmak için Macaristan'da bir jcereyan vardır. Bu cereyana İ- İtalya'da yardım etmektedir. | Halbuki, Otto, Habsburg hane İdanma mensubiyeti dolayısile, | Trianon muahedesile, Avustur- ya ve Macaristan tahtına otur- |maktan menedilmiştir. | Esağen öyle anlaşılıyor ki Ot- /to'nun en büyük kuvveti de bu İmuahede ile tahta geçmesinin memnuiyet âltına alınımış olma sıdır. Belki de başka türlü tahta )geçmesine imkân yoktu. Statuguonun hararetli taraf- |tarı sıfatile küçük antant devlet leri de Otto'nun Macar kralı ol masına aleyhtardırlar. Karol, Ut a Şimdi Romanya'nın Otto'ya meyyal olduğu söyleniyor. Eğer bu tahakkuk edecek olursa, Ro- manya'nın küçük itilâftan ayrıl ması için kat'i adırmn atılmış ola- cak demektir. * İki hafta evvel Malta'da pa- paslar ile devlet arasında çıkan . * İnin radikal bir şekilde halli bek- | lenebilir. demiştik, — Filhakika Malta meselesi en Tradikal bir | şekilde halledilmiştir. İngiliz hü İkümeti, Malta kanunu esasisini feshetmiş ve adayı doğrudan doğruya müstemlikât nazareti | tarafından tayin edilecek bir va- li ile idare edeceğini ilân etmiş- tir. Meselenin mahiyetini evvel- ce izah ettiğimizden burada tek rar edecek değiliz. Son girdiği safhada başka türlü hareket et- mek mümkün olmadığı muhak- | kaktır. Dinin dünya işlerine ka- rıştırılmasının seyyiatını gör- Mmüş bir millet sıfatile İngiliz hü kümetinin Malta papaslarına karşı takip etiği hareketi alkış- larız. Asırlarca müddet Orto- |doksPatriki Osmatilt memleke- inde, bugün papanın Malta'da mak istediği rolü oynamış- | | ebiya İ Kendisini çok severdim. Fa-İliyen kız değil mi?. Acaba o ne ihtilâftan bahsederken mesele- kat © beni daha çoök seviyor-|hissetmişti?.. O da küçükken| bir halde idi. du. - Bu muhabbet başlamıştı. Ben on yaşında bir. çocuk, © on üç yaşında bir kız- dı. Benim yaptığım bir takım, yaramazlıklar vardı. ki bu kı zın yerinde başkası olsa her hal de tahammül etmezdi. Güzel bir kızdı. Bu güzel kız tarafından affedilmek bana ay- rıca bir zevk veriyordu. Ben on yaşında olmakla beraber iri bir çocuktum. Bir gün birden- bire hastalanmıştım. Gelen he- kim hastalığımı tehlikeli bul- müş olacak ki benim — hemen hastaneye kaldırılmaklığımı sö ylemiş ve öyle yapılmıştı.. Hastanede geçen — günleri- min ne fena olduğunu söyle- meğe lüzum görmüyorum. Her| şeyden büyük mahrumiyet o- larak “ondan,, ayrı kalmıştım.. Bu kizin benim çocukluk haya B r çocukluk ha n t Sarr' M Pu gün BN MELEK Sinemasında * azim muyaffakiyetler“ görmüş bir. filim daha: | S | dich hab'ieh gellept ) STİANS — tarafından temisil planan sesli, sözlü ve ürası şarkılı — filim. Tenzilâdı fiafar. (Duhuliye 25 kuruş) | — Fransızcadan — Burün heyecanlı LHAMRA £İNEMASİND Fakat ben kendi .NKNS) KAROL ve ŞARL sinden daha başka, fevkalâde ROJERS'in temkili bir hareket bekliyordum. Yal- nız gülerek beni eskidenberi tanıdığımı, onun için kendisi- | ne tâkdim edilmeme lüzüm ol- madığını arkadaşıma - söyledi. | Sesi titremiyor değildi, Fıkatı ben onu daha heyecanlı görmek istiyordum. İlk defa aramızda bir ayrı- lık duyuyordum. Kendisine | söyliyecek kelime bulamıyor- | dum. O bu vaziyete bir niha-- yet vermek için mi, yoksa ba- na karşı tamamile lâkayt ol- duğunu anlatmak için mi?.. Bil- miyorum, halamı sordu, gelip kendisini ziyaret edeceğini söy ledi, Daha fazla konuşmak is- teseydik sözlerimiz bayağı bir | şekil alacaktı. O da bunu anla- mıştı. Başile hafif bir selâm ve- rerek bizden ayrıldı. “AWİY ? ÜÇ NİKÂH muhteşem sesli filmi İlüveten, SERENAD ESPANYOL meşhür İspanyot dansözü LA JANA rarafından Dühuliye: 25 kurüş BERAR TIRAŞ BIÇAKLARI Hediyelerinden istifade ediniz. Hanımetendi, İstanbulda, Havağazi Klektrik Teşebbüsan — Siaaiye Türk ve Anoalm — Şizketi, BEYAZITTA ELEKTRİK EVİNDE 5 TEM- MUZ — 1930 GÜNÜ SAAT tı. Siyasetin garip cilvesidir ki, / tımda aldığı kıymeti o -zaman Patrik, bu faaliyetinde Rus Ça- ârıladım. Nihayet hastaneden rı kadar İngiliz hükümetinin de ©ve getirildim. Fakat bir ne- Bu, yeni evlenen bir genç kadının artık bütün mazi ile a- 15,30 DA verilecek amelf aşçılık dersinde lütfen hazır bulunmu- mızı rica ile kesbi Şöref eyler. yardımıma nail olmuştu. Bu va- ziyet, Türk Cümhuriyeti tees- İsüs edinciye kadar devam etti. İingiliz hükümetinin ve efkârı u mümiyesirlin dini devlet işlerine | karıştırmanım fenalığını, Malta gibi küçük bir mesele ile anla- maları şayanı memnuniyettir. —| Malta meselesinin bu şekilde | İhalli üzerine, Papa ile İngiltere | arasındaki münasebatta bir ger | ginlik görüleceği tabiidir. Fakat | papa, bilhassa son konkorda ile | ibir hükümdar vaziyetine feçtik | ten sorira, Malta işlerine müda- Romanya kıralı oluncaya kadar , halesi bir devletin dahili işlerine üç devlet arasında bu mescle müdahalesinden başka 'bir hare- kahat devri vardı ki tamami- le istirahatle — geçirecektim, Bu istirahat günlerimde o ge- liyor, bana türlü türlü hikâye- ler anlatıyordu. Böyle — aylar geçti. Tatil zamanı da geçtik- ten sonra benim için gene mek tebe gitmek mevsimi gelmişti. Bu,, aramızda yeni bir ayrılık baş gösterecekti. Bu daha fe- na bir ayrılık olacaktı. Çün- kü ben uzağa, başka bir mek tebe gönderiliyordum. Ayrılık günleri pek acı ol- du. Biribirimize kart göndere- rek bu ayrılığı telâfiye çalışmı yor değildik... Fakat bir zaman geldi ki o- arasındaki tesanütsüzlüğü se-| lerine vura vura tesanüt te ha-| zı, çmi hakkında tam bir fikir birliği | vardı. | | “Milliyet” in ,-13 45678 9 Gügünkü yen bilmecemiz SOLDAN SAĞA: 1 — Kış yağmuru (3).Geniş değill (3). 3 — Lâhim (2). Dem (3). Nota (2). 4 — Lisan (3). Ufak (3). 5 — Büyük (3). Rabıt edatı (3). — Hane (2). Nota (2). 8 — Çok değil (2). Vahit zait bir| (3). 9 — Tahmin (3). sinirleri gerilen, burkulan yal- nız Ferhunde mi idi?. Rasih Növres, öbürlerine nis betle, sinirlerine daha hâkim - di; kaşlarını hafifçe çattı: — Rica ederim — Ferhunde Hanım sizleri dinlemek haz- başka zevklere — feda edilir. 2 'erhunde, Rasih Nevresin gözlerinin içine bakmak istedi, fakat bakamadı, özür — dileyen — Gücendiniz mi? dedi. Nevres Vacit, oğlunun her hangi bir şekilde bahse karı üt — Ne münasebet, Ferhunde Hanım?, Rasih Nevres, meclise ağır lık veren kendisi olduğunu an- hıyordu. Babası, oğluna ehem miyet vermemesine rağmen, tu tuk duruyordu. Belma, söyli- yeceklerini serbest serbest söy Canı sıkrlan, olduğu yerde| lif: ket telâkki edilemezdi. ş eğlenceleri Dünkü bilmecemizin halledilmiş şekti YUKARDAN AŞAĞI — 1 — Fare düşmanı (4). Ördeğin ağabeysi 2 — İplik (4). 3 — Beyaz (2). Paşa (4). İnun yollamış olduğu — bir kartı cevapsız bıraktım. Bugün, ya- rın yazarım diyerek — haftalar geçti, Ben bir satır bile cevap| yollamadım. Nihayet bu tam ayrılık olmuştu.. Ben büyüyor- dum. Seneler geçti. Yaşım on dördü buldu. Bir yaz tatilini ha lamın nezdinde geçirecektim. İmtihanlar bitince oraya git- tiğim zaman ben yaşta bir ço- cuk gördüm. Bu, benim akra- bamdı, Fakat biribirimizi belki “de ilk defa görüyorduk. Bir sa bah gezmeğe çıktığımız zaman uzaktan bir kadınımn. - geldiğini gördük. Bu kadımı bana göste- ren yol arkadaşım : — Bu yeni evlenmiş bir ka- dındır. Bize gelir, gider... Ken- disini selâmlıyalım, Kadın bi- ze doğru geliyordu. Arkadaşım ve hısımım, genç kadına bir an evvel selâmlamak için acele e- diyordu. Fakat birdenbire hay kırmamak için kendimi zor tu $ — Yol (2) tabildim. Bu kimdi tahmin ede İ e YA Makarada sar İ ilr misiniz?.. Eski — çocukluk Gzrün Salktü; arkadaşım- olan, hasta oldu- 9 — Ev (4). En büyük hayvan(3) #şemiyordu. AA Bütün bu sıkıntıları gördüğü çok iyihissettiği halde, Rasih Nevres oradan ayrılamıyordu. Ferhunde, kırıla döküle şiir den, san'atten dem — vururken, rasından çıkacak sözlerin ma- nalı olmalarına , lüzüm yoktu. İnsanın, kulağından, yanan yü- reğine şeffaf su damlaları gibi dökülen bu cıvıltıların söz, lâ- kıymeti, ehemiyeti yoktu! Rasih Nevres, amcasının bü'- rinde topladığını res Vacitti. O, feri uçuk gözle- Jar aramağa uğraşıyordu. Belma, Ferhundenin sözü - Rasih Nevres, başını ağaca da-' yamış, onun konce -ağzına ba- mişti. Biraz evvel, Ferhundeyi kıyordu, Bu iki Jâl dudaklar a - çekemez, titizlenirken — şimdi kırdı olup olimamasının da bir tün”dikkatini, Belmanın üze - iyice anla- mıştı, Bunu anlıyamıyan Nev/ Nevresin kulağma fısıldadı: Hürrem Hakkı Bey, tek göz lüğünü ikide bir çıkarıp takmak | tan yorulmuş, harap olmuştu./ YOrdu: ğum zaman bana masallar söy cidin dudaki süm beliriyor, Hürrem — Hakkı tek gözlüğünü derhal çıkarıyor. du. Bu alâka, takdirden daha lâkasını kesmesi demekti. Gön | derdiği son karta cevap bile yol lamadığım bu kız, bu kadın me- ğger kalbimde ne derin bir yer tutuyormuş.. Bunu şimdi anla- dim, Dr. Horhoruni Beyoğlu — Mektep sokak — No 35 myene sabahtan akşama akada: Hân Elyevm Hariciye Vekâletinde on dördüncü dereceden mev- cut münhal memuriyetlere talimatnamesine tevfikan bilmüs sabaka memur alınacaktır. Müsabaka imtihanı 16 temmuz 1930 çarşamba günü saat 15 te Ankarada yapılacaktır. Müsabakaya iştirak için, taliplerin memurin kanununun 4 üncü maddesinde yazılr olanlardan başka aşağıda yazılı evsâ” fr da haiz olmaları lâzımdır. A— Hükuk, Mülkiye, Ulümu siyasiye, İktisadiye ve İÇt- maiye ve fakülte derecesindeki Yüksek Ticaret mektepleri veyal Hariciye mesleği ile alâkası bulunan mümasil yüksek mek- teplerden birinden mezun olmak: B — Bu kabil mektepler şahadetnamesini hâiz talipler bu- lunmadığı takdirde namzetler evvelâ bu mekteplerden birinde okunan derslerden imtihan verdikten sonra müsabakaya iştirak hakkını ihraz ederler. Müsabaka imtihanı berveçhi zirdir: 1 — Hukuk, İktisat ve tarihi siyast (1815 ten zamanımıza kadar), hakkında tahriri ve şifahi sualler her biri için tahrirt ve şifaht beraber tam numara ondur. 2 — Türkçe ve Fransızcadan tahrir ve tercüme her biri için tam numara 15 tir. 3 — Müsabakada 40 numara — üssümizant doldurmak en fazla numara alanlar kazanmış olacaktır. Müsavat halinde Fransızcadan maâda ecnebi lisanına vukuf sebebi rüçhandır. Taliplerin mektep şahadotnameleri, askerlik — vesikalari ve hüsnühal ve sıhhat şahadetnameleri ile hüviyet cüzdanı ve ya suretlerini baistida Vekâlet Zat işleri Müdürlüğüne tevdi eylemeleri ve yevmi mezkürda Ankarada Vekâlette hazır bu- lunmaları ilân olunur. slanbul Vilâyetinder: Yalova Hükümet konağile Jandarma dairesinin tamirine it münakasa müddeti görülen lüzuma binaen 20 gün temdit dilmiş ve 19/7/930 tarihinde mukarrer bulunmuş olduğu il olunur. bir tebes-| — Rasih Nevres, amcasının ba| ha kuvvetle gördüğünü iddia sitliğine gülmemek için dişleri-| debilirdi! O, sönük gözlerde ni dudaklarına geçirdi, Hayalin|nan mucize işığı, bu — iddia) deki uyanıklığı, canlılığı, am- ytlıühnnudıl manalı idi. -Belma, kadınlık in siyakile, bunu hemen ,seziver- tihfafla bakıyordu. Rasih Nevres, gözlerini ka- pamış, dinliyordu. Uzun mu, kısa mı, zaman mesafelerini ta- yin edemediği dakikalar, sani- yeler geçmişti; omzunda - bir, elin yumuşak temasını duyarak uyandı. Amcası, iğneli iğneli gülü- — Uyuyor musun?. — Hayır... öyle, dalmıştım, Hürrem Hakkı Bey, Rasih — Canın sıkkın.. Küskün du rini, etrafını kuşatan sisli ha- | ruyorsun! valarda gezdiriyor, sisli, buğu- lu, bulanık çehrelerde âşina hat — Hayır, amca.. — Uyuma, Rasih...'Şu man- zaraya bak... Belma ile Ferhundeyi göste hnü kestiği zaman, Nevres Va-,riyordu. casına nasıl anlatır, nasıl izah Nevres, amcasına dö edebilirdi? Hürrem Hakkı B.in| dü: bir hatırat mahşeri olan yorgun ve ihtiyar dimağı, bunu kavrı- yabilir mi idi?. Hürrem Hakkı Bey, Rasih Nevresin inkârına kanmamıştı.| ir ağır yürüyelim, iz bili — Hata ediyorsun, Rasih, şu/ manzarayi kaçırmakla, çok ha- 'ta ediyorsun, evlâdım ! Belma ile Ferhunde, koltuk| larını Nevres Vacide yaklaştır. mışlar, onun ağzıma, Nevresin koluna girdi — Haklısınız, amca! Hürrem Hakkı Bey, — Onlara Köşkün yanmdan — kr girecek|arkadaki limonluğa doğru gibi hararetli hararetli konuşu-| rüyorlardı. Hürrem Hakkı, ct yorlardı, binden sigar tabakasını çıkaf Nevres Vacidin sönük göz -| mıştı: leri pariryordu. Bu bir mucize idi. Rasih Nevres, dikkatle bak tı. Genç kız sesindeki genç kah kahasındaki — tesir, körlerin gözlerini açan mesih'te acaba var mı idi?. s Vacit, o dakikada,| gördüğünü, gözleri — hastalan- mazdan evvel gördüğünden da sih?, dmlar, genç kızlar bile içiyorlar. — Cigara içiyor musun, F# — Hayır, amca! — Ne yalan söyle, ne de ©f raflik et. Sana mürailik etmt yalan söylemen için sormadıfi! — Hayır, içmiyorum... — Tuhaf şey! Bu asırda vatmüstür. — (Bitmedi)