29 Haziran 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

29 Haziran 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Amdn dıkkatlı olalım! Büyükadada eşek üstünde turlar başladı. Hele cuma günles| Üti Nizam caddesi üstünde katar halinde stralanan süslü mer-i Pkeplerin dilber suvarilerini hoplatarak Yürük Aliye doğru ko- P şup gitmeleri hakikaten hoş bir manzara teşkil ediyor. Havalar böyle sıcak devam ederse şu bir iki gün içinde de- 'niz banyoları da dolmağa başlıyacaktır. Adada tenezzühe gidenlere dikkat etmeleri lâzım gelen bir hususu biz hatırlatalım: Çamlıklarda dolaşırken rast gele öte- ye beriye cıgara atmasınlar. Zira, küçük bir ihtiyatsızlık, o ğü zelim çamlıkları bir kaç saat içinde kül edebilir. Vilâyetçe mesirelerde ateş yakılmasınm meh'i de son günler de Ada çamlıklarında zuhur eden yangınlara karşı verilmiş bir karardır. Aman, dikkatli olalır» Yolun ıkı tarafı kapalı Mahmutpaşa üstündeki Yeşildirek civarında kanalizasyon *meliyesi çoktan bittiği halde orada bulunan bir hanın yıkylrtız tehlikesi olduğu bahane edilerek sokağın iki başına tahtaperde çekilmiş ve bu yüzden bir taraftan öbür tarafa geçmek imkânı kalmamıştır. Şimdi buradan geçmek istiyenler, dolaşmak mecburiyetindedirler. Han, tehlikeli ise yıkılsın. Değilse-tahtaperdeler kaldırılsın da halk serbestçe dolaşsın. Bilmem bunu istemek te haksız mı- yız? Mahmutpaşayı çepçevre Küçük hey kellraş Adapazarında, Kara Osman ilk mektebinde, yaptığı çamur, erinde çok muvaffak olan Sadeddin Ef. isminde bir çocuk bu tınduğunu öğrendik. Sadeddin, komiser İhsan B. in oğludur. ektep muallimleri, Sadeddin Ef. nin muvaffakıyetinden si- cayişle bahsetmektedirler, Küçük san'atkârın en çok muvaffak olduğu eserler, Gazi Hz; ne ait bulunan cserler der k . ük istidadın alâkad. n edilsin. Gönül ârzü € makar ndan inkişafı ter Havalar pek sıcak Son günlerde havalar pek sıcak gidiyor. Hele öğle saatlerin| de sokakta durulmuyor. Tramvay arabalarmır bile kaplamaları | “anmasın diye arasıra su döküp ıslatıyorlar, âat tara- Şehri, Avrupa şehirlerinden farksız hale getirdik! Sokaklarımız, bal döksen ya lanacak: O kadar temiz... Ar- tık sütlerimiz hilesiz, yağları- mız karışıksız, yiyecek - içecek ne vrsa hep saf, hep temiz, hep ucüz. .. Şehirde bir tek ahşap ev kal- madı. En fakir aileler bile asan- sörle çıkılır yedi katlı muhteşem apartmanlarda oturuyorlar. Bu vaziyette bir şehrin ahır- ları artık eski halinde kalamaz yak.. İşte Şehremaneti de bunu dj şünerek ahırları asrileştirmeğe karar verdi. Hakkı da var. Halkı bu kadar| refah içinde yaşıyan bir şehrin İinekleri, elbette o köhne ahır-| larda kalamazlardı... Gülmeyiniz ama, Şehremane- tinin ahırların asrileştirilmesi hakkında verdiği karar, şüphe yok ki İstanbul gibi bir şehirde ancak yüz sone sonra tatbik sa hası bulabilir. Bir şehirde ki, onun bir kıs- |mek üsere biraz para z sakinleri, kulübeden farksız | evlerde oturur, ve gene bir. kı- İstanbunun iç mahalleleri şeh| vir dıştan pörünüsü gibi değil- Esnafın dertleri Inek sahiplerini dinliyelim Sımları mezar koğuklarında ba- rınırlar, Böyle bir şehirde inek ahırlarmı islahtan evvel düşü- nülecek, yapacak çok şeyler ol- malıdır. Bir ahır sahibi yana yakıla bize şunları anlattı! — Asriliği biz de isteriz, Ta- bil temiz tutulmuş, havadar bir ahırda beslenen inek daha faz- la süt verir. Netice itibarile bunun fayda- sı gene kendinizdedir. Fakat, şunu da insaf ile düşünmeli ki biz kut lâyemut geçinen kimse- leriz, Çoğumuz kira eyinde oturur ve bin müşkülâtla kira bedelini öderken şimdi tutup ineklerimi ! ze apartman mı yaptıralım? Biz, bu darlık zamanda hadi buna da “peki!,, diyelim. Hize bir kaç taksitte öden- verilsin, hemen ahırları yapmağa başlı- yalım, Halbuki Emanet buna da ya- naşmıyor. Siz kendiliğinizden yapm.. diyor, İyi ama nasıl ve ne ile? Bunu düşünen yok! dir. Dar, karanlık ve çoğu iç içe İev. vlerden mürekkeptir. Kendimiz kira evinde otururken inekleri- mize apartımanımı yaptıralım ? | Ahırları temiz tutacaksınız dendi: Evimizden fazla ahırları mıza dikkat ediyoruz. Fakat ne de olsa ahır bu Levanta kokacak değil ki. . Sonra her hayvanın yeri şu kadar genişlikte olacak dendi, Peki dedik. Ahırın üstü lâm: na kaplanacak dendi. İhtara ha cet bırakmadan yaptık. İneklerin her birine ayrı isim konacak dendi. Kimine Ayşe, kimine Fatma, kimine Dilber her birine birer isim bulup ver- dik. Şimdi bütün bunlara kanmı- yor, 4 metre yüksekliğinde, bil- mem kaç metre genişliğinde a- hır. yaptıracaksınız, diyorlar, Her sekiz hayvan için bir van- tilâtör koyduracaksınız diyor- lar, Pencerelerde sinek girme- mek için tel kafes bulunacak di yorlar. Verilen mühletin bir kaç gü- ne kadar bitiyor. O zamang ka- dar tası tarağı toplayıp Bima- net hududu haricine çıkmaktan başka çaremiz yok!,, Açık havaya ıhtıyaç var Bahçeli evler aramak için sür haricine kadar <ıkmak lâ- Manavlar, seyyar satıcılar | Kayısı, armut gibi yaz meyveleri ucuzlamıştır. Yalnız bu ucuzluğun nisbi olduğunu da unutmıyalım, İstanbulda meyve fiatleri, insan sırtında veya manav dük- kânımda oluşuna nazaran değişir. Manavlarda okkasına 60 ku- ruş istenen armudu, seyyar satıcılardan 35—40 kuruşa kadar almak kabildir, Bu sene kayısı da pek çoktur. Manavlarda kayısının okkası 65—70 kuruştan aşağı düşmediği halde seyyar satıcılarda ni hayet 45—50 kuruşa satılmaktadır. | Resicnde Nevşehir orta mektep talebesini bir tenezzüh &$j 'nasında görüyorsunuz. Genç mektepliler, hem tenezzüh ediyor, hem de kırlarda nj batat üzerinde tetkikat yapıyorlar. Bilâhava, bilâzemin.. Şu gördüğünüz harap binanın üstü eski bir medrese binası | altı evdir. Medrese evkafa ait oduğu için bu kabil evlerin sa hipleri evlerifin havsına sahip değildirler. Evkafın kurulduğu gündenberi devam eden bilâhava davası işte budur. Bazı evle | de görürsünüz ki, Evkafa ait binaların üzerine kumlxmıml Bunlara da bilâzemin derler. Böyle havası başkasına, - topi başkasına ait İstanbulda pek çok bina vardır. İçecek su yok! Şehremini ve Topkapı cihe-| tine iyi su taşıyan bir tek kişi vardır. Bu adam üç araba ve bi: kamyonla ancak haftada bir de fa evlere su verebiliyor, Bir ke re bu sular, kontrole tâbi ol dığından iyisu değildir.Müşteri “bunun Üzerinde mühürü yok!,, dediği gün bir daha su alamı yor. Ve neticede ister istemez, iyi kötü, getirdiği suyu kabule mecbür oluyor. Bu sefer Topka pıda bir eve getirdiği su, kula- mılmış sabunlu sudür. Bittabi içilememiş ve ev, susuz kalmış- tır. Bunu bize bildiren karlimiz İ sorüyor: ğ — Susuz kalmamak için ne yapalım? Bu sabünlü - suyu iç-|| İmeli mi? 7ım gelir. Geniş kir manzarala- | İri, ya mezarlıklar arasındadır,' | yahut ta ağaçtan mahrum yer-! | lerdir. Onun içindir ki İstanbul | halkı, derya içinde deryayı gör ( miyen balıklara benzerler. Ta., | biatin bu şehre bol bol verdiği gîıl:_lerdm nadiren istifade ©- W Daha 8 yaŞlndB'_l Tatil günlerinde serbest park| — Şu gördüğünüz resim B yaş | ların ve umumi - bahçelerin bu . da hayata atılmış mini mini N kadar rağbet görmesi de halkın kahveci çırağınındır. açık, havadar, ağaçlık yerlere| Daha bu yaştan ekmeğini | olan iştiyakını ifade eder. 4ı.ınm.ığı başlıyan ki Bal Resmini gördüğünüz Tak-,ayağına pek çabuk, işine Di sim bahçesi de bunlardan - biri- mukayyettir. dir. Ş:hıın orta halli sınıfının| Resmini aldırmak istediğiim temiz hava ihtiyacını uunın zaman: için can attıkları bu bahçe, ak-! — Durun, öyleyse kahve şamları bilhassa pek eğlenceli ıııını alayım da geleyim. , iolmaktadır. enane

Bu sayıdan diğer sayfalar: