18 Mayıs 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

18 Mayıs 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MİLLİYET PAZAR 18 MAYIS — 1930 Mizan, Edebiyat, —SoaA Hilliyet 18 MAYIS 1980 — Telefon numaraları: İ_H_U 3911, 3912, 3913 gel *BONE ÜCRETLERİ ğ '!ıı evrak geri verilmez Bti geçen nushalar 10 kuruştur. zete ve matbaaya ait işler için Üdüciyete müracaat edilir. setemiz ilânların mes'uliyetini kabul. etmez. UGÜNKÜ HAVA n harant en çok 17 en z derece — İdl — Bugün — rükgür & hava buludü. olacaktır. sabur! amma | kaç defa 1 serlâvha altında size üç hede kaydedeceğim. Bun- kuyun, ve ya sabur! denir | L ı y d d C g ; *liğmdan — bahsediyorlar. - wulağile dinliyorsunuz, mü yenin en — ehemmiyetli ; , Bında araya biri giriyot ve # p dinir mi?,, diye soruyor . iaki bitmemiş “hayır, kes- J h» diyorsunuz.. Diyorsu- y ama iş işten geçiyor ve ı leme kesiliyor, siz bağı- 4a Jağırıyorsunuz, — oradaki el size #İkevan veriyor: — “Efen- t Durun daha bitmedi He- Ü mütecakip bir dok - o4? ediyorsunurz, o i » hakkmda görüşürken ay- 3: “Bitirdinie mi?,, — diye , mükâlemeyi — kesiyor ve y4 f ayni mtinakaşalar tekrar Öpor. “kapatın, o sizi arar,, cunun miktarımın; arzuhalle sor |ile arkadar s gölnı almanıza rağmen da- Fi mıyor şikâyet — kalemine F gnuz, yarım saat son- > Je: İsrüilt bir şive ile: W Efendim öteki abone ka- i2iş. Deniyor. 1 Ya birincisi?.. gWOnda da irtibat hattında D ıduk varmış! cevabı verili- M Anlaşılıyor ki bu kadın- Haöylece biribirini ve şirket Mükâleme keserek aboneye » 3ç defa numara isteten ve :Ğleyh girkete irat temin yamemurları himaye ediyor. yersiniz?. y ekten bu son günler bu şir- 1 erleri âdeta sar'a geçirmek- * Vir n:üııl:ade: a dorgiye borçlusunuz. Fakat Sorcunuzun miktarı diğer derinizle birlikte ve muh- & tahsil şubelerine ait ola- M toptan bildiriliyor. Han- > Milliyet,,in edebi Meşrutiyet ilânından sonra siyaset kavgaları uzun müddet Sait Paşa ve Kümil paşa isjraleri etrafında teker- lenmişti. Abdülhamit devrinden inti- kal eden bu çok meşhur vezirler, san ki bütün siyasetimizin ikâ hareket mihveri idi. Smit Paşa ittihatçılara iltica ederek hırs 've emelini tahkim etmişti, Kâmil Paşa ise kargı - tardf irtisine dayanıyordu ve bu pâarti 31 ırttan sonra dağıldığı için - Kâmil Paşa dayanacak yerden mahrum kal- mıştı: Paşaların İkisi de eski devirde oynadıkları rollerin ehemmiyetini gös termek Üzere koca ciltlerle “hatırat,, İneşreylediler. Bu kitaplar kitaphane- lerimizde durüyor, fakat doğrusu her ikisinin de tarihi bir kaymeti yoktur; çünkü © koca ciltleri paşaların ikisi de kendilerini temize çıkarmak için işlerine gelen vesikalarla doldurmuş- lardır ve ekseriya hakikati değiştir-| mekten de geri kalmamişlardır. Sait Paşanım kitapları daha — tuhaftır. Bu kitabın son cildinde, meşrutiyet ilâ- nır: tağteakip © mahut renksiz ve ka nunu esasiye muhalif olan — kabine İ teşkilinden dolayı "Servetifinun” un |kendisine ettiği hücumlardan bahse- derken şu Latırları yazmıştır : “Meşrutiyet ilâminı müteakıp «Sec- vetifünun” gazetesinin. hakkımdaki moşriyatı Yıldız. sarayının teşvikatı ve Kâmil Paşa zadenin ilkaatı ile ol duğu anlaşılmış idi.,, Sait Paşa kitabının intişarından bir hayli zaman sonra şu tuhaf fıkra gözüme ilişince şaşmadım acıdım.Meş rutiyet ilâininr takip eden günlerde Servetifünun Sait Paşayı evvelâ tak dir etmişti. Ve o da bize bana istinat noktası olursarız en meşruti - Sadra- zam olurum demiğti. Ancak o mahut fermanı Babsâlide olutup kanunu e- sasiyi kökünden baltaladığı zaman, matbaamızı dolduran bütün münev- verlerle beraber coşmüş idik, bu fer- man ile, meşrutiyeti getirmek için e- ——— —— şubeye ne borcunu: ;oıdugunu bilmediğiniz için ver-| gi gecikiyor. Şubeden — haciz _ıehdidi geliyor. — Borcunuzun İmiktarının resman tebliğ edil- |mesini istiyorsunuz, size: | — Arzuhal ver de sor, cevap| verelim, diyorlar. En salâhi - yettar makama müracaat edip | “vergisini verecek adama bor- cevap verelim!,, demek doğru mudur? diyorsunuz “Evet hak- Tısınız amma elimizdeki - tebli varakalarında müfredat hanesi yoktur, eğer böyle her şubeye düşen miktarı yazmak istesek bu tebliğnameleri yeniden bas- tırmak lâzimgelir, bu da yapı- lamaz,,. diyorlar, ve siz borcu- nuzu vermek için arzuhal veri- yorsunuz.. Bu nasıl?.. #i N Üçüncü müşahede: Birinin hakkında takibat ya- pılıyormuş. Kendine — tebliğat olmamış. Mahkeme — ihzaren celbine karar vermiş, adamın tabif yapışmışlar yakasına. O esnada vekil tayin etmek iste - miş, Noter, iki fotograf iste- |miş. Peşinde polis fotoğrafçıya gitmiş, resim aldırırken fotoğ- rafçı Samatya şivesile: — Biraz gülümsenize! di- yor. . Bu söze ne dersiniz. FELEK romanı: y $ yüuvasına sıkı ve — samimi gelrla merbut olan bir kadın eiğinm uğradığı felâketten Ta Mes'ut geçen günler- - Dcasına bağlı olan kadın C et zamanlarında da ayni Üğiyi, ayni sadakati muha- Ş eder, fakat Galip Bey va- Ünini benden sakladıktan ba- (a düşeceğim mevkii de tak- ;bııtmiyeızk beni tamamile ŞaStü bıraktı. Eğer o haki- inlbenimle paylaşmış olsay- gn elimden gelen her feda- ğ yapabilirdim. Her şeye gnırdım. im selâmeti için her şeyim- faz geçerdim, fakat o beni etti. Kendisini daha faz-| ündü, Bu vaziyette artık vazife borçlu olmam de Bürhan Cahit *O cihet başka.. Evini se-| ğil mi? — şüphesiz! Hâle samimi bir heyecanla de vam etti: — İnsan felâkete uğrıyabilir, fakat hayatını, mes'uliyetini ü- zerine aldığı bir kadını yüz ls- tü bırakmaz. Galip Bey beni a- ilemin, anamın, babamın, hatta kocamın sevgi ve şefkat . dolu kollarından aldı. Bu itibarla be- ni bir cski eşya gibi terketme- mesi lâzımdı. Maamafih bu akibet bana bir ders olmuştur. Hakikatle karşı karşıya gelince insan daha iyi muhakeme edebiliyor. Şimdi su alinize geliyorum. Tabiüdir ki hayatımır yeniden kurmak iste- ğ | detname almuştır; ben 1887 ına Kâmll Paşa ve Salt Paşanın kitapları - Satt Paşanın Serveti fünun hakkındaki tevehhümü-Fadılı muhlerem Emrullah Efendinin tuhaflığı ve çirkinliği - Avrupa seyahatları - Almanyada cevelân ve Trabulus Garp muharebesinin pallayışı.. dücn bunca fedakârlıkları büyük Sa- drazam yök eşliyor, harbiye ve bah- riye nazırlarının Padişah taralından nasbını ortaya çıkararak katlıru osa- yıkıyordu. d';ı;ı Paçanın kitabındaki — fıkraya kısaca cevap verdim. Ve bu hususta udur söze hacet yoktu; 1908 Temmu zünda mahut kabinesi âleyhinde Sor vetifününda çıkan makalelerimi, Sa- it Paşanın ittihatçılara hulül sayesin- de 1910 da kurduğu kabinesinde ma- aril nazırı olan fadılt muhterem Em- rullah Efendi yarmıştı, makalede im- zası yoktu amma Emrullah - Etendi- nin müzyeddeleri nezdimde idi. Sait Paşaya hitap ederek “İkdam,, da hir açık mektup neşreyledim. 1908 Tem- muzunda kanunu esasiye muhalif © larak kurduğunuz kahine aleyhinde- ki hücum makalelerini yazan — şimdi yanmızda arkadaşınız olan maarif na zırı Emrullah Efendidir, ne onun ya- zışında ve ne de bizim neşrimizde te vehhümünüz gibi saray tesiri, Kâmil Paşa zade gayreti yoktur dedim. Koca fadıl: muhterem Emrullah E fendi, intişar eden bu mektubumün karşısırda şaşaladı. Ayni gazetede bir cevap verdi. Bu cevap çok ko- mik idi. Evvelâ velinimeti Sait Pa- şaya ben sirin ne büyük vezir olduğu nuzu bilmiyordum, o zaman hata et- mişim diye dehalet ile başlıyarak ö- zürler diliyor ve yalvarıyordu ve son ra meşrütiyet ilânında Dizim gazete- de makale yarmak cihetine gelerek: “Ne yapayım? Meşrutiyetin ilk gün- lerinde mübarek “Tanin,, henüz çık- mamıştı; enkazı istibdattan olan “Servetifünuna yazmak mecburiyeti. var idi diyordu ! Yanında oturan başkasının cebin- deki fıstıkları yiyecek kadar dalgın ol düğü meşhür olan yeni maarif nazser) burada yine bir yey unutmuştu. Ser- vetifünunun 1000 inci nüshası çık- Uğı gün lütfez matbaamıza kadar ge lerek bana o tarihte henüz ihdas edi- za eylediği resmi terkereye dahi: “İstibdat zamanmdaki her türlü müşkülâta tahammül ederek memle- ket irfanma çalışmış olan Servetifü- vunun o zamanki ve şimdiki hizmeti- ni takdiren yeni ihdas edilen maarif madalyesinin ikinci rütbesi tevcih olunduğunu,, cümlelerini — sıralamış idi. Halbuki im Emrullah Efendi *m da çok eski idi. raber bulusmuştum. Mektepten Em- tullah Efendi 1884 — 1299 da şeha- — 1302 de çıkmıştım. Kadirşina& hir maarif mazırı olan merhum Münif Paşa Em rullah Efendiyi İzmire maarif müdü- rü yapmıştı. Emrullah Efendi İzmir- de iken o tarihte yeni başlıyan Hür-| riyet hareketine karışmak Üzere Nev- zat (*) isminde bir başka gençle be- raber Avrupaya kaçınışlardı. (1890) Abdülhamit bu iki gencin firarından fena halde kuşkulanatak, kaçan iki zatın maarif sandığından para alıp beraber gitmiş olmalarını behane ile Emrullah Etendiyi İsviçre ve Fransa hükümetinden hırsız olarak — istemiş- ti. ve zavallı Emrullahı Cenovada ya kalayıp mahpuslara mahsus vagonla Marallyaya getirmişler ve oraya ge- len Osmanlı polislerine tealim etmiş- lerdi. Mahpuslar vapurda polisler ta- ) Zavalr Nevzat memleketi olın. Adanaya avdet etmişti. Orada Nev- zat Bey dahi her türlü yardımdan mahrum ve biçare bırakıldığı için ca mına tak diyerek —intiharın şimdiki gibi hiç moda olmadığı bir zaman- da— kendisi Seyhan nehrine atarak dünyasmına veda etmişti. ladım ki erkekler, cn sakin ve masum görünen erkekler bile nefisleri için hayatını değiştir- dikleri, istikbalini deruhte ettik leri kadını çiğneyip geçiyorlar. Ahmet Saminin - aferist da- marları kabarmıştı: — Hakkınız var hanımelen- di, dedi. Hayatta her işi sigor- talr yapmalı. Rezervesi - olmı- yan işten hayır gelemez, hatta kadın erkek münasebetleri bile! Genç kadım, kendi fikirlerine | yardım eden bu mütaleaları za- â“ tebessümlerile kabul ediyor- u: — Çaresiz, diyordu, erkekler, kadınları da kendileri gibi yapı- yorlar. Artık iki iş adamı gibi konu- şuyorlardı. *** Ahmet Sami, yazrhanesi! de kaâtibine teklifname dikte ettirir gibi söylüyordu: — Kadım da, erkek te kabul ettikleri vaziyeti sağlama bağ- lamalıdırlar, Dünyanın bin tür-|net içinde idi. Şimdiye kadar|lenmiş bir erkeğim, Fakat bü-| etmiş ©ü | maan Reyahati tertip etmek İonun'a mektebi müllkiyede iki sene be | Dararmmı eei bie d $- zaret eyliyordu. Almanyadaki tetkik ratından birinci kamaraya konulunca, İsviçre zabıtası işin sirkatten ziyade siyasetle alâkadar olduğunu anlamış- lar, zabıta memurlarından mevkufun siyasi bir işle muhakeme edilmiyece- iine deir taahhütaame almadan ayrıl mamışlardı. Ve tabiatile bu taahhüt- mamce İstanbulda sarayla muhabere- lerden sonta verilmişti. Bundan do- layıdır ki Emrullah Efendi İstanbu- la gelince hiç bir mahkemeye sevko- lunmiyarak ve menfaya gönderilme- ke dahi cesaret edilemiyerek yalnız tarassut altında ve menküp bırakıl- muşu. Bu dediğim vak'a 1309 da ce- rTeyan ediyordu ve Emrullah Efendi| kendi sınıf arkadaşı olup sonradan | maarif nazırlığı dahi eden Gelenbevi zade Sait Bey kardeşimin arkadaşlı-| ğından ve misalirperverli ğinden isti-| fade ederek İstinyedeki yalısında u- zun müddetler oturmuştu. Ve kendi Bini hiç kimse afamıyor - ve ona bir hizmet vermiyodlardı. Emrullah Efen di İstinyedeki yalıda münzevi yaşar- |Servetifünunda “Emri,, imzasile noş- rederdi Meştutiyet ilânmndı matbaasına, mefkârem şanlar arasında Emrullah hi vardı, yukarda dediğimi leri kendisi yaxmıştı ve he Emtullah dahi coşkun hakde idi Halbuki insanlar acaiptir; neler |görmüş ve çekmiş olsalar da bir na- Zırlık sandalyesine oturunca — maziyi| gabuk unuturlar, ve o sandaliyeyi ve-| Tenlere karşı küçüklüklerin envami nefizlerine kabul ettirirler. İşte meş- rutiyetin göze çarpan ilk maarif nas xırlarından Emrullah kfendi dahi böy| le tuhaflıklara kalkmıytı ve ayni za- manda Veliait Yunuf İszettine çatar tak “Muhili masrit, namımı verdiği| ansiklopedi çıkarınık behanesile hay- H altınlar dahi almıştı ve Muhiti ma- ariften ancak bir ufak kısım neşrolu- nal Servetifünun etralına ko-| endi da- akale- | gibi | 31 Müartın heyecanlı haftaları geçe rek işler tabil bir mecraya girdikten donra üzün senelerdir. seyahatten mahrum edilen Türklerde seyahat arzuları uyanmıştı. Sıra ile Avustur- a, İtalya, Fransa ve nihayet Alman- jyaya seyahatler tertip olundu. Bu se- Yahatleri tertip eden gruplar ve ko- miteler çok seyyah kaydederek ucuz Tuklar temin eylediği için iştirak eden ler çok olmuştu. Avusturyaya yüz- Jerce zair gitmişti, İtalya ve Fransa turnesi de ondan aşağı - kalmamıştı. 1911 de Almanya seyahatini “Serve- de Posta ve telgrai -i matbu işlerini taahhi? ctmiş olduğum | in Kâat tedariki için” Avrupaya gi- diyordum ve bindiğim vapurda dok-) tor Yack isminde bir Alman gazete-| cisine rast gelmiştim. B zat bir Al. üzere biz 1911 Temmu-! zunda seyahati hazırladık; merhum doktor Süleyman Numan Paşa ve Hüzeyin Cahitle ben seyahatin başı- ekmil Almanyada çok kıy cevclân yaptık. Almanyadan Fon der Golç Paşa seyyahların fahri riyasetini deruhte etmişti. Seyahate on meb'us, on — memur, |on tüccar, ot zabit ve on muharrirle iştirak etmiştik. Seyahate iştirak ede cekleri intihapta çok - itina ettik, ve| memleketin en mümtaz simalarını be | taber götürdük. İçimizde şimdiki Mı- ser Elçimiz Muhiddin Paşa, sabık na- fia vekili Feyzi Rey, Röma büyük El çimiz Suat Bey gibi kıymetli arkadaş yardımımnı iste; iktisatçı ve maliyecisi olan Rayihş Bank müdürü —umumisi — doktor Sehacht dahi Alman komitesine ne- |seyahatimizden çok büyük istiladeler de ve tatlı hatızı döndük ve biz İstanbula geldiğimiz zaman — müthiş İstanbul yangınının tahriplerini kar- gımızda bulduk, ve aradan çok geç- medi, dünya muharebesini - doğuran gark muharebelerinden Trabulusgarp muharebesi müthiş gümbürtü ile patladı; AHMET İHSAN. ri girerken hizmetçi kadın: fen madam geldi: bekletmedim değil mi?.. niz gibi misalirinizi bekletme- mnek meziyetine de maliksiniz. rinin ellerin mişlerdi. Armand'ın kapıda bek, Tiyen otomobiline bindiler. Pa-| risin haricine çıktıkları zaman| genç adam sordu: sür'ati hiç sevmem, Her şey a- Kıc, ağır olmalı. .. düşüncesi biribirine o kadar u- yüyor ki dı. Nihayet genç kadın söze baş lıyarak:; sızın tatn bir samimiyet olabile ceğine ihtimal verenler pek az- dır. duğunu isbat ediyoruz değil mi?.. Siz nişanlandınız, kocaya vardınız ve nihayet şimdi dul kaldınız, bu kadar zaman geçti; fakat bizim samimt dostluğu-|; mi mi kadınsınız.. Böyle olduğu hal- de size karşı samimiyetten baş ka bir duygu... ten bunun içindir ki size karşı tam bir itimat besliyorum. çirkin düşünce, itirafı m(.lşkml hiç bir arzu ihlâl etmiyor. Aşk kadınla erkeği az çok biribirine | düşman eder. Halbuki biz. .. batınız vardı, nasıl, hâlâ devam ediyor mu?,.. itin aşk ile alâkası yok.,. Gev- şek bir bağ... dar vardı ve Almanyanın en büyük| dostuna birdenbire sordu: mer değil mi sunuz, re ostluk — Fransızcadan — Aşk Armand sokak kapısından içe maceralarınıtzdan jniz de,.. — Ne yapayım?, ,, Bir takım erkeklerin beni sevmesine mâ-| vi olamam ya,.. Leopold da bunlar meyanmda, , . Bir aydan beri peşimde.. —CAanınızı sıkıyor değil mi?.. — Sizi çok kıskanıyor,.. bahsetmişti — Madam şimdi gelecek, lüt raz bekleyiniz. .. diyordu. Biraz sonra salona ev sahibi — Armand, diyordu, sizi çok enç, güzel bir kadındı, Misa N fir: Ani bir hareketle) Nasıl?, ken pedagoji hakkında yazılar yazar y K ll ni bir hareketle) Nasıl?. d ye ut sansötdü ve sarayın| — —Müsterih olunuz,dedi, biç. |Beni mi kıskanıyor?. ; |müdahale teblikesine rağmen ben| bekleme: Bir çok meziyeti-| — Çünkü ikimizi her yerde! beraber görüyor. .. — Aramızda samimi bir dost luktan başka bir şey mevcut öl- madığını söylemediniz mi?,, — Buna lüzum görmedi Bu mükâlemeden sonra nin de arasında bir neş'ei başladı. O günden sonra Armand genç kadını gene bir otomobil gezintisine davet ettiği zaman kadın bunu kabul etmedi; — Leopold buna mâni oluyor; dedi. — Ne hakla?,.. Size ne diye karışıyor?.. — Hakkı yak... Fakat ola- cak. Bu hakkr ona aşkı ve kıs- kançlığı veriyor, .. — Mübalâğ İkisi de ediyorsunuz |. . lüştüler.Biribirle- sıktılar. Gezmeğe gitmeğe karar ver- ik —Hizlı gitmiyoruz değil mi?. — Hayır, hayır... Hayatta — Ben de öyle... İkimizin Sonra ikisi de düşünmeğe dal nihayet şimdi — anlıyabildim. Böyle bir dostluğu aşk ergeç ih lâl edecektir. Biz biribirimizi aşk ile sevmedik. Fakat üçüncü bir şahsın aşkı sizinle dostluğu muzu ihlâle kâfi geldi. Ben ka- dınım, lâkayt kalamam. İkisi de biribirine düşman o- larak ayrıldılar. Mekleplilar — müsakaktsı Eskinazi hastanesi 53 üncü haftanın birinciliğini kazanan Kız muallim mektebi talebesinder — Fahriye Hakkı H. m yazısı şudur: “Bu haftanım en mühim ha- |beri her halde Manisada ya- pılacak hastane için — Madam Eskinazinin memleketimize gel mesidir. “Amerikada vefat eden mu- sevi vatandaşımız Eskenazi E- fendinin doğduğu şehirde yapı- lacak olan hastane için 1000000 Türk lirası teberru etmesi bü - yük bir kadirşinastık eseridir. “Hastane şehrin merkezine yakınlığile beraber etrafı açık Uzun boylu, es-| ve havadar bir mevkide, şimdi- gi ki hastane binası — karşısında — Bana ilânı aşketmek isti-| yapılacaktır. M e nn Müusevi zengininin bu hare- — Size ilânı aşk mı?.. keti paralarını barlarda, ecnebi — Niçin, hayret mi ediyorlartistlerin kucaklarında yiyen i zenginlerimize temenni e riz ki, —nümunei imtisal ol- — Halbuki biz bunun kabil ol hiç halel gelmedi. değil Siz pek genç ve pek güzel bir. — Bilirim, bilirim. Ben de za Aramızdaki dostluğu hiç- bir — Sizin bir kadınla münase- — Evet, fakat bu münasebe- Biraz sonra genç kadın genç — Leopoldu tanıyor musu- — Hayır, ,, Onu demek iste|de: miyorum. Bana evvelce bazı|sun.,,. (efendim. Doğrusu sizi çok tak- dir ediyorum hanımefendi. Çok zeki, malümatlı bir hanımsı- nuz ki! tekrar başladı: — Hanmnefendi, sizinle epey zamandır tanışıyoruz, ben sizin | için çok şeyler düşündüm, fa- kat bütün bu düşüncelerim ni-| hayet kendimde kaldı. Bunları size açmak için biraz anlaşmak | lâzım. Ben şair değilim ki size tatlı sözler söyliyeyim, gazete- ci değilim ki bin dereden su ge tireyim, Düşündüğünü iki lâfla | inde desem ayni samimiyetle cevap verecek misiniz? hasbi yordu. ları bahis üzerinde o kadar cid nız... o kadar iyi düşünüyorsu-|di ve samimi idi ki! Ve biraz durarak yutkundula di kararım yok. ruldu, Ciddileşti: l . Demil ine kendi de şaşı ndenberi konuştuk|fraklı veyahut simokinli olmak kadar farkt azdır. Ben size ha- yatımızı birleştirmeği teklif et- Ahmet Saminin bu iknici su-| sem ve sizi geçirdiğiniz vak'a: line ayni sükünetle cevap ver-| lara benzer tesadüflerden kur- ü: taracak bir şekilde istikbalinizi — Hayır efendim, henüz bir|temin etsem ne cevap verirsi-| niz, Ahmet Sami biraz daha doğ-| — Artık ok yaydan çıkmıştı. Ahmet Sami istirap veren ol- — Peki efendim, dedi. Şimdi| gun bir çihanı deşmekten mü- size bir şey söyliyeceğim, yal-| tevellit ferahlıkla geniş geniş nız bir ricam var, Buna verece-|nefes alırken Hâle lâkırdı mev- ğiniz cevap ne olursa olsun ara| zuunun birdenbire böyle ciddi mızdaki ahbaplık şeklini değiş- il alışı karşısında şaşırmıştı. tirmiyecek. Siz müstehzi, yük- 1 ayağında topla kendisine söyliyen, söylediğini sonuna ka/'sek düşünceli bir kadınsınız,|beş metre yaklaşan bir hasım dar yapan bir iş adamıyım. Şim ' başkalarına benzemezsiniz. Siz-| muhacımile karşı karşıya kal- di size bir sual daha sorsam, ye| den korkarım. Onun için bu ri-|mış kaleci gibi ümitsiz bir va- ni kuracağınız hayat için etrafı camı evvelâ kabul edin. -| nızda, sizinle alâkadar olanlar| Hâle gülüyordu. Bu tebes-|üzerinde konuşmak icap ediyor| i intihap ettiniz mi| süm cesaret verdi: ziyete düşmüştü. Artık hakikat| du. — Şimdi size ben desem ki, Genç kadın, şimdiye kadar)| Hâle hanımefendi, ben bütün|kendisine bilvasıta yapılan tek mn'at Deve yapmak! | Yapmak masdarı, bizde en çok kullanıları masdarlardan bi- ridir. Sokakta bir ta Tarız. Tlk sual şudür: dığa ras- — Ecel, .ne yapıyorsun baka hm?... O da hemen ekseriyetle şu ce vabı verir: — İyiyim, sen ne yapıyoz- sün?. . Dünyada herkes mutlaka bir şey yapar, Bu yaprlan şeyler bi- ribirinden farklıdır, Birinin görr lünü yaptığınız gibi yuvasınıda yapabilirsiniz. Lâüatif olmak şartile Jâtile ya- pılir. Niçin itiraf etmemeli, üç beş ahbap bir araya gelince tatlı ta rafından dedikodu yapılır. Tanıdıklardan biri vardır. Ek mek parası çıkarmak için böyle bizim gibi geceli gündüzlü uğ- raşmağa mecbur değildir. Ma- yıs geldi mi, Maltepedeki köş- |itüne çekilip ol .. Şöyle bir kaç y başını dinler. Geçen gün köprü üstünde ras geldim. Baktım, oldukça şiş- manlamış: — Maşallah, dedim, Maltepe min havası yaramış, .. ea — O halde bizim temiz, sami| — Güldü, dedi ki- — Ne tuhaf, dedi, bir erkekle! , Kai ” - esRL A mi dostluğumuz. .. — Şimdilik errse yapıyorum... =k.b?mü“”i=d:,::=h doıı; — Dostum. .. Böyle bir sami, Öyle ya neye yapmasın. En- e BŞBiT gi t olmak ıi O tin deyamlı olmiyacağını se de yapar, göbek te.. İş bir kere para yapmakta... Ama öyle zavallılarda var- dır ki para yapacaklarına tutar da sürü ile çocuk yaparlar. İnsan şu dünyada hiç yoksa caka yapmalı.. Onu da yapamı yorsa iskambilde kâat yapma- h. . Ev yapmak, her yiğitin har er değil.. Bence her şeyden evvel, pi- yaz yapmağı öğrenmeli, Boş zım.ınL:dı muaşaka da yapıla- bilir amma bunu yapacak kim- senin çağı geçmiş olmamalıdır. Sık sık Yapılan şeylerden bi- ri de kavgadır. Hem de sırasın- da pek tatlı olur. Birine oyun yapmağı kim sev mez? Gol yapmak!,. İşte genç sporcunun rüyasina giren şey!.. Dün bizim arkadaşlardan biri ni masanın üstüne dayanmış va ziyette gördüm. Ben, içeri girin ce başını kaldırdı: — Biraz şekerleme yapıyor- dum,.. dedi. Şekerlemeyi sa- de şekerci yapacak değil ya... Bilmem siz gösteriş yapmağı sever misiniz? Ben sevmem. Gönterişi sevenleri de sevmem. Gene sevmediğim şeylerden bi- ri de zarar yapmaktır. Politika yapmak hoş ir ve lâkin yap masını bil şartile. . Bütün bu yapışların en tatlrar hangisi olduğunu pek kestiremi yorum. Fakat en kârlısı herhal de deve yapmak olacak. Bil- mem siz ne dersiniz? M S. o böyle bir teklifte bulunmağa Bu gün esasen dimağı bu sele ile o kadar meşgul idi ki dertleşecek, hakiki fikirlerini dökecek bir dosta ihtiyac. his- sediyordu. Tesadüfen gelen Ah met Saminin lâkırdı mevzuunu buraya getirişi genç kadını bu bahis üzerinde teklifsizce görüş meğe sevketti. Ahmet Saminin, fena vaziye- te düşmüş bir tüccar karşısında pazarlığa banger gibi » şıl işıl gi kendisinden ce- vap bekleyişi genç kadını daha fazla alakoydu. Zaten kendi vaziyetini kurta- racak hareketi gimdiye kadar g_ıgmıınış olması manasızdı. 'alepler, arzular kuvvetleniyor du. Yanlış bir hareket belki de tamiri imkânı olmıyacak bir ne Hâle, bugün derin bir sükü-|itiyat ve âdetlere kapılarak ev-|lifleri soğuk kanla muhakemel| ticeye varacaktı. Ve garibi şu ki hemen, Çehresinde düşündüklerine rim. Fakat artık tesadüflerin ve|lü hali var. Ne olur ne olmaz.|karşı karşıya böyle hususi bir|tün bu şekilde evlenmiş erkek-| hemen akşam sabah beraber bul ait izler peyda etmemeğe çalı- hislerin sevkile hareket etmek| Bir giden bir daha gelmez. Ni bahse girişmediği Ahmet Sami|ler gibi evimle kalben alâkam|lunduğu Cevdet Beyle bu ka-| şarak sükünetle ce çılgınlığını yapamıyacağım, An|zam var, İntizam var değil milile hakikaten samimi olaraklyoktur. V-siyetim serbesttir.|dar husus? bir bahse girmemisi vap verdi: (Bitmedi ) Si aei eeei ei d eai ee

Bu sayıdan diğer sayfalar: