Milliyetin halka mah Eski Aarap Halife- lerinden «Mansurva pek sevdiği şairleden biri bir kaside yazıp verir. Mensur, kasideden pek memnun olarak sorar. — Dile benden ne di- lersin? Şair derki: Efendim, sizden di- leğim şudur: Bendeniz arasıra-ne yapayım, bir kerre alış- mışım - şarap içerim. yraşeri! Bayramdı, gezerdim tozardım ben de, Cebimde bulunsa param hemşeri ! Orucu tatlıca bozardım ben de, Papelle olsaydı aram hemeşeri ! Kimi meyhaneden çıktı sallandı, Kimi tatlı yiyip ağzı ballandı, Kimi sinemaya bara yollandı, Benim hiç gelmedi sıram hemşeri! Bu işte çocuklar düdüğü çaldı, Her kes boş bir kapı bularak daldı, Eğlenti yerleri doldu boşaldı , Züğürde eğlence haram hemşeri ! Fakat Bayram diye har vurmak niçin ? Bir aylık kazancı savurmak niçin ? Anayı babayı kavurmak niçin ? Deliye her gündür bayram henişeri ! Bir hilei şeriye.. Adamlarınız, - ikide bir beni yakalayıp ba- yıltıncaya kadar dö- ğereler. Lütfen emir vesenizde bundansonra dokunmasalar. Mansur, hemen keser atar: — Olamaz! — Fakat siz bana dile benden ne dilersen dediniz. Benim de dile- gim bu.. Mensur bir müddet Milliyetin tefrikası 33 i SÖNEN ISIK Yazan —MEBRURE HURŞİT — O gün Neyran kahvaltıda süt | mü, çay mı, ne içtiğinin bile pek . farkında olmadı. Lakırdı yetiştir. mek, babaya yeni tenezzüh plan- Tarımı anlatmakcan Jokmaları hep çiğnemeden yutru! Namuk cıgarasını yakmiş, ba- şımı bahçe koltuğunun arkalığına dayamış, gözleri kıvrıla, kıvrıla yükselen oynak mavi dumanlara dalmış, — düdaklarında — memnun bir tebessüm, küçük geveze ku- şunu dinliyordu; — Babacım, heani geçen - gün ben hasta iken” getirdiğin, gelin cik- desenli “vünl dö suva, yok muf İşte onu yeni arabamın şere- fine diknnriııı.h;lcg] :: hele ba- bicım? — Şimdilik —yeni eibiseye ihtiyacim yok diye — saklamağa karar vermiştim ama VEZ geçtim Bu arada beni yeniden heveslen. dirdi. geniş kenarlı hastr şap- kanın da kurdelesini değiştiririm.. Kısa bir süküt. Neyran düşünüyor.. hayalinde kendisini gelincik desenli elbisesi, yeni kurdeleli şapkası ile görüyor.. | Hstta bu rüyaya, yanaklarını pembeleştiren, — reçele — uzanan kaşığını Ütrettiren müphem bir gölge daha ilâve olunuyor.. Bu, arabalârının — yanından — geçen küçük bir otomobil, daha doğru- su küçük otomobili kullanan.. kullanan? Nef Kim? Şey işte. Ekrem.. — Ne oldu Neyran, genzine mi kaçırdın? Bu kadar acele edecek ne var?.. Bak gözlerinden yaş geldi.. Ben bir yere gitmiyo- rum ki, işte buradayım.. rahar, rahat Jokmamı yut. söyliyeceğini ondan sonra söyle.. Neyran hem öksürüyor. hem gülüyor.. gözlerinde de yaşlar var.. bunlar bir az da ölke yaşı. öyle ya, bu “şeyn işte “o, da nerden çıktı? Neyranın bütün hülya ve düşüncelerinde onun da bir. payımı olacak? Gelincikli elbisesini giydiği, daha ziyade Küzelleşecegini bildiği gün neden onta tesadüf etmek İstedi? Neytan — hissiyatını mütema- diyen didikleyip tablile uğraşan kö, gel li ğ : H | Güzel İzmir yağmurlardan| Vak'alar pek çok zarar gördü Geçen çarşamba günü yağan yağmurlar güzel İzmire pek çok zarar verdi. Karafatma dağından kopan seller bütün caddeleri kapladı, alçak binaların içine girdi. Va Bır çok hayvanlar sellere kapılıp sürüklen- diler ve boğuldular. : Bazı evlerin, dükkânların dıvarları yıkıldı Karantina deresi taştı. Karşı yakada bir pa- lamut fabrikasile köprü az kaldı yıkılıyordu. Kasaba - İzmir dem.r yollarında şimendifer güç işliyor. Çünkü iki üç köprü yıkılmış. Bunların tamiri bir kaç gün sürecek. Bütün irlilere can ve yürekten geçmiş olsun! —— .enrro—— Bostanda bir ceset bulundu Evelki gün Kara gümrükte çukur bostanda sabah güneşi doğarken cansız bir cesedin yüzü | koyun yattığı görülmüş. Bu manzaraya şahit olanlar hemen kasın karako!'a haber vermişler. Müddei umumi muavini İsmet bey de gel- mrş. Tahkikat yapılmış. Bu adamın 49 oî'aşla- rında Cemal Şefik efeni isminde biri olduğu anlaşılmış. Üzerinde yara bere görülmediği- için pek şüphe edilmemiş. Fakat neden oldu- gu anlaşılsın diye yine ihtiyaten morga gön- derilmiş. —- Utanmaza bakın Fatihte oturan Sa fiye hanım evelki gecve geç vakit evine gider- ken yolda karşısına üvey babası — Mecit çıkmış ve — tasallutta »bulunmuştur. Safiye hanım k dini müdalaa edince genç kızı beş yerinden bıçakla * yaralamış . “|Övey kızına tasalluat ! mecburi etmek istiyen bu adam amane alçak vicdan- hiymış ! Yarenlik İsmail isminde biri bavramın ikinci gümü Kumkapı bayram ye- rinde arkadaşı izzeti fena halde dövmüş ve | yor. başından yaralamıştır: ğ Hem havadis hem kıraî;ıt ; Vay hain sahtekârlar Türk milleti kargacık bur- gacık arap yazısından kurtu- lalı çoluğu, çocuğu, ihtiyarı. genci başka bir heves, başka bir sevinçle okuyup yazıyor. Kadın erkek 1 milyon kişi 'halk mekteplerini doldu- 4 Tuyor. Fakat hainler, sahtekârlar nerede olsa kendisini gös- teriyorlar. Herkesin okuma yazma Öğrenip şahadetname alması ya! Bazı açık gözler ötekine berikine, bu zahmete katlan- madan uydurma şahadetna- me veriyorlarmış. Bunu yapanları vatan haini gibi deliğe tıkmalı ve çok ağır ceza vermeli! Bulun ' bakalım Çoban kızı danaları otla- maya bırakmış kendisi dinleni- Fakat ne- f rededir, bulun! İt İiüşünür. sonra kâtibini çağırarak şöyle bir ferman yazdırır: « Şair filan ibni filan, ahkâmi şeriye hilafına Akinci Neyrana Öölfkelendi. Ne de şeytan şeydi, ol Neyranım — birdenbire — yüreği halccanla vurdu. Yukardan gelen bir otomobil tam bahçe duvar- nin parmaklığı önünde durmuştu. Genç kız başını sokağa çevirme- den evel babasına baku. Namık hafifce sararmışt. Tebessüm etme- Be çalışarak hirine selâm veriyor- du. Neyran döndü, gördü ve tpkı demin Jokmasını genzine kaçırdığı zamanki gibi, ta saçla- tımh dibine kadar kızardı. Bir kaç saniye sonra bahçe kapısı gicirtili bir sesle kapandı, ve*oçnun mütebessim çehresi ku- meriyenin önüde göründü Namık ayağa kalkmış bu va- iri: biz de kaç vakittir. sizi davet etmeği düşünüyorduk.. — biliyor sunuz ya daha teşekkür borcumu bile ödemedim. O gün o kadar şaşkın bir halde idim ki.. buyru- nuz. diyerek kabul etmişti. Neyranın ilk tehyyücü çabuk geçti, hatta ev sahibelik vazife- lerini bile unutmıyarık ana çay, çörek ikram etmek istedi. — Teşetkür ederim hanıme- fendi, müsaade ederseniz İçmi: eceğim.. otomobille ta “B., ye îldır gitim. Köylünün biri ka- şerap içip sarhoş ola- rak dolaştığı görülürse haddişeri mucibince kendisine elli sopa...» tüten taze sütten üst Üste iki maşrapa içüm.. tühaf değilmi? ben böyle, koyunların — başında, tahta* bir kovadan alınan, Maşrapa ile içilen süme başka bir - lezzet,| ndeta bir çiçek kokusu bulurum... Neyran onu pek dinlemiyor. du bile. Yalnız ona bakabilmek için susmasını, bep- söylemesini bu — güzel — kırmızı düdakların durmadan oynamasım - istiyordu. O, kameriyeyi örten — sarmaşık- ların arasından süzülen oynak ziya yolları altında ne de cazipti. HBele dudaklarının tamamen te- bessüm etmeden hafifçe, bir ta- rala doğru kıvrılışı ne hoşta! Babanın sualinc cevap verdik- ten sonra birdenbire ona başını çevirdiği zaman,Neyanın sırtından menekşe gözlerin nufuz edici Dazarları altında — gıdıklanırmış gibi bir ürperme, sanki İkinci Neyranın “Aşka mukavemet et- mek istiyen kibirliler, onun inti- kamına uğrarlar, bunu anladın mı küçüğüm?, Diyen muzip nelesi geçi, — Neyran batım, dışardaki araba sizin mif - Ya, sahi size söylemeği umuttum, bu babamın yeni sürp- rizi.. Artık yıldıza binmiyeceğim.. — Kolunüz - tamâmen. geçti * eder: den firliyarak: ——— ON İ «Vurulacak ve ken- — Aman efendim.. disini Vi ş * isini sarhoş gördüğü Diyecek olursa da Man-| için yakalayan adam sur süküt işareti vere- | da Aayrıca 100 sopa k fermanına devam | veyecektir» sormak İstiyordum, fakat iki hafta dan beri burada değildim.. İstan- bulda takip edilecek bir kaç işim vardı. Ancak dün gelebil- | olabileceğini hiç te tahmin etme- dim Köyümüzü o kadar özlemiş- | mişti.. Zaten onu iki defa ne tim ki.. busabah erkenden kalktım.| kadar görmüştü ki !.. Üç santtir geziyorum.. geçerken Akşam - yemekten — Sonra, sâ- burada olduğunuzu gördüm., belki| Jonda babaya kitap okurken hep vakit, ziyaretim biraz uygun- | bunları düşünüyordu.. - satırların suk ama bana bu cesareti verdi- | üzerinde dolaşan gözleri, kelime- ten yine köy havası oldu.. insan' | deri okuyup EBeçiyor, dimağ ile böyle yerlerde şehirdeki Kadar | rabıtasını kaybediyordu. dudak- etiketi döşünmüyor... daha sami- | ları oynuyor,parmakları sahifeleri mileşiyor... şahstyetine”hadaziya» | çeviriyor fakat ağzından dökülen de sabip olabiliyor.. öyle değil- | sözleri anlamak İstemeyen mü- memiş genç komşuşunun yaşını besaplamıştı. Yirmi sekiz yaşında mi, beyfendi? fekkeresi çılğın hamlelerle geriye, Namık çok garip manalı bir | uçuyor, o sabahki kamerlye soh- tebessümle: berinln en ince telerruatı, en SA Galiba öylelL. Dedi. tıfak hatırası ile-meşgul oluyordu. Neyran birdenbire koca- bir fıkrayı atladığını hişsetti. Babası Pnasil olayor da bünü - farketmi: yordu?.. Okumağa devam ederek belli etmeden ona baktı. Namık sıcaktan sıkılarak koltuğunu ba- hçeye açılan camlı kapının Öönü- ne çekmiş elinde, dalgınlıkla içi- lmeden — dibine küllü bir cığara öylece kımıldan- * Bu günkü ziyaret, ne vakittir, genç komşusunu düşündüğü Za- man Neyranın zihnini burgulayan sorguların çoğunu halletmiştir Bir kere onun elektrik mühen. disi olduğunu öğrenmişti . Sekiz sene Almanyada tahsilde kalmış İsunbula Kgeçen sene avdet et- mişt. Büyük annesi ile yaşadı- ım söylemiş ve Namık li :,zerincy S | yadan dürüyordu — *— Hayır annemle — babam | — Evet, Neyran farkıma vatma- öleli on dokuz sene oluyor.. daba | dan — kitabı. boşuna okumuştul ben küçüktüm dokuz yaşında | Namığın dalgınlıtı daha - çok kadar — yanmış | “Şair, bu dermanı c bine koyduktan sonra şarabnaı içip sokaklar- da serbesçe dolaşıır ve * hiç kimse bu haline çıkarmaz beri başlamıştı.. Gözleri - baktığ: şeyleri >görmüyor, — hulızasının çok eski hatıralı köşelerini arı yordu.. Bu ne idit O da bilmi yordu! Yalnız yine geçen defak gibi bu genç adamın gözlerinc Bakarken sebebini anlıyamadığ” garip bir netretle tre büyük bir can acısı çekiyormu Bibi avuçlarınım terlediğini - hise etmişti. — Babacım, cıgaranı at! ü Namik güldü. ne hazin bir gülüş! — Babacım ister misin, senir bahçeye çıkalım, burası çok sıca bak ellerin de ateş gibi.. Neyran babasının koluna gird merdivenlerden indiler. Genç kır yan gözle babasına baktı.. bu akşam ne yorgun... omuzl da biraz — düşük.. — bacakların: kaldırışında bile halsizlik var.. Hasta mısın baba? — Hayır Neyran, neden sör dun? -Hiç.. Biraz durgunsun da- Seni dinlemek - istiyorum- Belki sustağum -ondan.. — Babacım bu sabah gevezi kuşüm diye, diye nazanın değdi Bak işte bir şey söyliyemiyorum- Rirmedi ) ! 5 o sanık din yanıyor «