M ı ZONM mssxp Koçanhemşeri! <—<s<ru Köylerde dolaşır cerciler vardır Ellerinde birer koçan hemşeri! Abona yazacak, vakti pek dardır, M ydana çıkmalı bohçan hemşeri! Verirsin, pat çakıp durur saltayı, - Vermezsen kapına asar baltayı, Köy köy dolaşırak vurur oltayı, Her deliğe girer sıçan hemşeri Sana bin dereden getirir suyu. Parası olana kurar pusuyu, Kimi görse mutlaka yapışmak huyu, Bulunmaz övünden kaçan hemşeri! Misafir sanıp ta hoş geldin deme, Şaşkın balık gibi düşersin yeme, Yazıktır parana, verme cereme, Muhtaç mı her avuç açan hemşeril Şehir böylesini pek çabuk sıkar, El oğlu lâfıni ağzına tikar, Çoğu onun için köylere çıkar, Ellerinde birer koçan hemşeri! M.S. Yunanlılar teşekkür etti Meriç nehri taştığı zaman tehlikede kalan yunan köyierinin kurtarılması için çalışılırken hudut memurlarımızda ellerinden geldiği kadar yardımda bulunmuşlardı. Müsyü Venizelos Trakya umumi valisine bir telgraf çekerek kösterdiği bu insani yar- dımdan dolayı Edirne valimize Yunan hukü- meti namına teşekkür etmesini bildirdi. Türkün daima kalbi yüksek ve merhameti çoktur. Kim darda kalırsa kalsın imdadına koşar. Hesap dersi Baha - Oğlum yedi portakal sekiz pota- katdaha kaç portakal eder? Çocuk- Bilmem baba, çünkü, biz mektepte hep elmayla besap ediyoruz. Hatırlamak içle Karısıyl:ı kocası bir kuyumcu dükânının önünden — geçiyorlar . / Karısı çamakânda bir bilezik görüyor, koca- sına diyor ki: — Şu bileziği bana al da, sen evde bulunma- dığın zamanlar ona ba- Ogrunanm ÇÜM LÜLAR, | vbiEiE B 2 . karak seni hatırlıyayım. Kocası gülererek ce- vap verdi. — Hatırlamak için bi- leziğe hacet yok, baş bileğine bakar, sana bileziği almadığımı dü- şünerek te beni aklına getirebilirsin ! İmkâmı yokmuş üseyin efendi yolda yüzü gözü kapkara ; pis bir çocuğa rasgeldi: — Oğlum kaç yaşıda- sın? diye sordu. MİLLİYET. — PAZARTESİ — 26 Bir varmış bir yok- muş. Evvel zaman için- dee gayet zengin ve ahlakı iyi bir Bey var- mış. Tatlı dilliliği , gü- ler yüzlülüğüyle her- kese kendinı sevdirmiş. Bütün kabilelere reis olmuş. Bazan Bağba- tta, bazan Basrada otu- rur, zamanını gezmek- le geçirirmiş. O kadar zengin olduğu halde çoluğu çocuğu yokm- | uş. Bu Bey bir gün ev- lenm'ş: Bir erkek ev- ladı doğmuş.. LA Kıraat Hayvanları seviniz! Yavrumun dünvaye gelişine bütün kabile- ler seviniyorlar. Üç gün üç gece şenlik ya- pıyorlar. Adını “Kays,, koyuyorlar, çocuk do- gduğu günden beri hep, ağlıyor, vücudunu tırmıklıyor. Dur, otur nedir. bilmiyor. Beş altı yeşına gelinciye kdar hep mahzun, ke- derli yaşamış. Nihayet okumak zamanı geli- yor. Evlerinin yakının- daki mMmektebe başla- tılyor. B / Hayvanların bize dokunan faydalarını geçen derslerimi- | zin birinde saymıştık. Bizi et- leriyle, sütleriyle besleyen, iş- lerimizi gören bu mahluklara ' karşl merhametli ve şefkatli | © suval tüccarı musevi ile iki memur yakala- olmamız lâzım gelmez mi? Onların da Bizim gibi can- ları vardır. Noksan olan sey- leri Akıl ve zekâlarıdır. Buna rağmen köpeklerden yazıp okuyacak, fillerden çocuk da-| dilığı edecek, atlardan sayı sayacak kadar zekileri çık- mıyormu? İşlediği kabahatleri bilerek yapmıyan zavallıcıkları sakın dövmeyiniz. YA — Beş yaşındayım !- Z cevabımı alınca; — İmkâanı yok, dedi, || h beş senede insan buka- dar kirlenemez ! Bakatım bulabilecek misiniz? FÜ Suyun başında n ; bir deniz aygırı var,. Eşini kay. llcmıîş hu yor Hadi haka: idim zis - bulun! ŞÜBAT - 1920 Leyla ile mecnun masa K n Ti /lv)İ j ŞĞ L BF NU 4 ""h'xv K 'V/J EĞUA VO «Kaysı orada kendi- sine bir kız arkadaş bu- luyor. Derslerine bera- ber - çalışıyorlar, te- neffüs zamanlarında u- zun uzun konuşuyorlar. Beşkalarına beşlarını döndürüp bakacak va- kıt bulalamıyorlar. Bu kızın adı *Leyla, dır. Fakat Çocuklar ara- sında bir fiskostur baş- layor. *Leyla, ile 'Kays,- n bu herkesten uzak sıkı fiki görüşmelerini kıskanıyorlar, —Millivetin halkamahsus sahifesi Bu kıskançlıkla *Lev- la, ile'Kays, arasında- ki doştluğu ötekine be- rkine habbeyi kubbe yaparak anlatıyorlar Bütün kasaba gürü ltülü bir dedikodu için- de çalkanıyor. Tabit er keç bu dedikodular *Leyla; nın annesinin kulağına da gitti. Kızı- nı bir köşeye çekti. İyi- ce bir haşladı, payladı: —Ben bu rezalete taha- mmül edemem, mekte- be gitmiyecksin!,dedi. - Btmedi - ae be e n ei Çuvalcılar çuvala girdiler İzmir rüsumatında bir çuval işinde dalavere yapıldığı habar alınmış yapılan tahkikatta nıp hapse atılmış. | İşte bu da çuval işinde dalavere yapanların çuvala girdiklerinin resmidir. Kadın vatmanlar Pariste kadin Tra- mvay vatmanları var, Bunda şaşılacek bir şev yok. Fakat bir türlü bu kadınları erkekler- de olduğu gibi resmi elbise giymek mecbur tutamamışlar. İşten çı- kmayı bile göze almış- lar da generazı olma- mışlar. Şimdi her gü- nkü şapka ve mantola- riyle vatmanlık yapı- yorlarmış. Bu soğuk- -| larda donmazlarsa iyi! KEM . j amaşibüelik ddi o Sörüri vi vagonlarda mektep Amerikada, kanada- da bir çok köylerde mektep yokmuş, Fa- kat oradeki çocuklar cahil kalıyorlar zann- etmeyın. Her verde uz: un uzadıya Masraf , edip mektep açmaktansa , beş on şömendöüfer va- gonunu sınıf haline ge- tirmişler. Muallim de vagonun içinde hazır. Her köye oğrayıp bir kaç saat kalıyor , ora- nın çocuklarını okutup gidiyorlarmış . k M GA Aj ;Evvel zamandâ İYŞMAM N Tesirli birduaişetmi Eski Vezi baplık ettiği y bir herif varmış. Alr pabının Vezir olduğur nu işidince hemen sar raya koştu ve bir yor Junu bularak yanınâ girdi. Vezir, bunu gö rünce eski teklifsizliği ele alacağından kor" karak, yanındakilere: — Şuna yüz altın verin ve tenbih edin- ki, bir daha beni ra- hatsız etmesin. Emri- ni verdi. Fakat arsız herif ertesi sene tek- rar geldi. Vezir: — Neye geldin? Di- ye sorunca dediki: — Rahatsızdır diye işit miştim, hatır sormağıi geldim. Vezir kendisine bu defa da yüz altın vere- rek: — Ben hiç hasta ol- mam, zahmet edip - yo rulma! Diyerek başın- dan savdı. Fakat erte- si senc tekrar geldi ve telâşla vezirin huzuru- na girerek: — n efendim de- di, ura bakmayın, sizden pek tesirli. bir dua - iş'tmiştim, onu bellemeğe geldim, Di- yince vezir gülmüş: — Eğer duam tesirli olsa sen şimdi burada olmazdım. — Neden efendim? — Seni gelmesindiyel her namazdan kalkışt? dua ediyorum da yi geliyorsun. Ahbabınızdır.... eçen sene güneş t Gtulduğu gğ: H:ıaa Bey arkadaşı Hikmetl Beyle birlikte rasata: neye gideceklerdi, fa kat Hikmet Bey bi türlü hazırlğaını biti miyordu. Hasan b “biraz çabuk oll,, diyi nce öteki: — Canım, demi şaca: len ne.. Fatin bey ah babımızdır. Güneşi yeniden tutturur, seyr ederiz. —— YENİ — Türkçe dersleri İbrahim Necml Bey Bu kitaptan bir tane alıp okuyun. Daha yarısına gel- meden okuyup yazmağı ka- ideerile birlikte öğrenecek- siniz. Bundan daha kolay belleten kitap yoktur. Duy- düm düymadım - demeyin ha! | HAmliErnm ee <L ĞĞ —