18 Şubat 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A853000000031080YU.. B88 — 00800000800000000080$, Bür , ü ı örarme eti — A TT —. MİLLİYET, —PAZARTESİ - 18 Sarhoştan inan ki Üzüm suyu derler sakın inanma, Rakıdır kâfirin adı hemşeri! İçelim diyenin sözüne kanma, Hiç te hoş değildir tadı hemşeri! Olümlü dünyada ne olur derler Gam kuşu bununla vurulur derler,' Sofrası ne güzel kurulur derler, Unutma ettiğin andı hemşeri! Bir sulu ateştir, ciğeri yakar, ' Sokakta düşersin, geçenler bakar, Kim var ki içti de kandı hemşeri! Üç beş kafadarla gidersin saza, Durmadan çekersin kanmazsın aza, Yok yere elinden çıkar bir kaza, Halleder davayı kadı hemşeri! deliler korkar, A M. $ Beyaz Ruslar hudut harici ediliyorlar. Yumurta alırken — Baksana ben birka . çtane yumurta alaca- —ğım amma kara tavuk- ların yumurtladığı yu- murtalardan olacak, — — Hanımcığım, ben - hangisini kara tavuk, hangisidi beyaz tavuk 'yumurtlamış ben ne bilevyim, eğer siz tanı- yorsanız kendiniz seçin! Kadein yumurta se- : petinin başına çöker. Dört tane yumurta seçer, parasını verir, uzaklaşırken yumurta- — çi sorar: ğ — Atfedersiniz. Ha- — ; mımcığım bana merak SŞınıdi de işte böyle g'ciyorlar... oldu. Aldığınız yumur- taları kara tavukların yumurtladıklarını ner- den anladınız? — Nereden olacak... yumurtaların büyük- lüğündan! Bü kurnazlığa yu- murtacının hayretten ağzı açık kalır. İkizler Küçük Nahidin an- nesi ikiz doğurmuştu. Nabit annelerinin yata- ğında yan yana yatan bu iki yavruyu uzun u- zun seyrettikten sonra sordu: —Anneciğim, küçük- ken bende böyle iki ta- ne miydim. aei ae Evvel zamanda/ “Bas al, bas al,, Mollalıkta dikiş tut- turamıyarak bakkal- lıkta karar kılan eski yobazlardan biri, Türkçe konuşmaz, fırsat düşsün düşmesin meramını hep Arapça '| ile ifade edermiş. Bir — çamms> Kandı hemşeri! «sswen gün dükkânına biri gelmiş: — Hocafendi, demiş, | bana bir okka soğan tart ta ver. —Yobaz ,hiç soğan lafını ağzına alır mı. Hemen sormuş: — — Ya'ni basal iştira edeceksiniz. Naam, basal mevcut. (Basal Arapça soğan dem- ektir ) Müşteri bu «Basal» sözünden bir şey anlı- yamayarak tekrar et- miş: — Hocam, beni senden soğan istedim. —A'lâ, münasip, . ba- Osırada. herifin ta- vanda asılı duran so- ğan hevengi gözüne ilişmiş, kendi kendine: — Zahir, demiş, indir- meğe üşeniyorda bana «Bas al» diyor. Ve he- men kerevetin üzerine bineyim de soğanları indireyim derken kere- vet yıkılarak ne var ne yok hepsi yere yuvar- lanmış. Vay hocadaki hiddet: — Bire - nabekâr adam, ne yaptın? Herif hiç sükünetini bozmıyarak: — Her gelen müşte- riye « bas al» dersen, bir gün tavanını da ba- şına yıkarlar demiş. Hlaç- İçemem! Genç ve güzel bir delikanlıyı, komşula- rından birinin henüz doktor çıkan kızı ile evlendirmek — istiyor- lardı. Delikanlı, kızı gördü fakat ilk görüş- te çirkin buldu ve beğenmedi : — Canım, nasıl olur da beğenmezsin, bir doktorun kocası ola- caksın! Dedikleri zaman şu cevabı verdi: — Bilirsiniz ya acı ilaçları midem kabul etmez. nn ça ŞA v v YENİ <ozam Türkçe dersleri İbrahim Necmi Bey Bu kitaptan bir tane alıp Z okuyun. Daha yarısına gel- ? meden 'okı_ıî]ıp yazmağı ka- ğide erile birlikte öğrenecek- ğsiniı. Bundan daha kolay belleten kitap yoktur. Duy- gİ Z NŞ AA AAA dum duymadım demeyin halL UUU AUAUA BC Tei Haai ÇON BŞ Vak'alar Fabrikada yangın Evelki gece Bakır- köy barut - fabrikası- nın tüfek poligonun- dan vangın çıkmış, itfaiye — yetişıp yalnız o poligon yandığı hal- de ateşi söndürmüş. Çok şükür hiç kimse- ve bir şey olmamış. Yangının neden çıktığı henüz bilinmiyor. Tüfekle öldürdü Adanada Kadirli kö- yünde oturan Süley- man köydeki Ayşe is- minde bir kedına sar- kantılık etmiş. Ayşenin kain biraderi Mustafa da buna kızmış' Süley- Mmanı av tüfeğile öl- dürmüş;: Kalp 25 likler Otede beride kalp 23) kuruşluklar çoğal- mağa başladı. Zabıta bunu yapan ve süren- lerin izini aramakla ŞUBAT | 1929 hSahife'si halka m Zıraat dersleri 15 inci ders İyi bir Toprakta neler vardir Kireçli topraklara her mahsul gelmez, çoğu yanar. Renkleri beyazdır. su tutmaz. Ümüslü- topraklar ko- lay işlenir, — su tutar, fakat her mah- sul yetişmez. En iyi toprak her dördünü de münasip nispette ihtiva eden topraktır İyi bir toprak ne gibi evsafta olmalıdır: 1 — Kil, kireç, kum ve ümüs münasip nis- pette olmalı. 2 — Böyle olunca top- rağı kolay işlemek mümkün olur, 3 — İyi işlenen bir “toprak iyi havalanır. 4 — İyi havalanan bir. toprakta kökler mahsulu daha iyi bes- ler. 5 — Böyle bir toprak- ta su toprağın üstünde toplanıp mahsulu çü- rütmez, aşağıya iner, Ve icabinda da aşağı- dan yukarıya çıkar. 6 — Toprak bütün suyunu aşagıya akıtır- sa makbul degildir. * 7 — Toprak çok su tutmamalı, çok su tu- tan topraklar kolay ısınmaz. İyi ısınmayan bir toprak ise iyi erken mahsul vermez. Toprağın renği ne kadar siyah olursa güneşte o nispette ça- buk ısınır. Şimdi iyi bir toprağın nasıl evsafta olduğunu biliyoruz. Gelecek derste fena bir toprağı nasıl iyi' yapmak mümkün ol- duğunu arayalım. Kerlm Ömer VOŞ BİLMECELER/)% meşgul, Tabi yakında ele geçecekler. . Fakat ey esnaf, ehali dikkat edin kalp para alıp ver- meyin. Sonra ciğerini- ze kor, kesenize güve düşer ha! Şapka —Ne güzel şapka bu böyle.. —Üç senedir kullan- dığım bir şapka yahu.. —İmkâni yok. —İmkânı yok olur mu, evelki sene temiz- lettim, geçen sene sil- dirttim, on gün evel de lokantaların birinde gardıropta deyiştir- dirü, Gik a YA 5 ü z d GÜRüZi & A 0 d Z — Müezzinden evel sokur ezanı, dişisine karşı pek kaynar canı. — Horoz. — Hayvan sırtından çıkar, tuzlamazsan kokar. — Kürk. — Kenhdini görürsün, geçip yürürsün. — Ayna. — Ortası delik, ka- dında olur kesik. — Kulak. — Önde gider, arda geçer, karanlıkta ya- lu seçer. — Fener. — Pamuk gibi beyaz- dır, havası pek ayazdır. — Kar, den a - T L E S S ahsu S Yakında veremlilere mah- sus bir hastahane açılacak Şehremaneti Cerrah paşa hastahanesine bitişik bir verem hastahanesi yapmaya karar verdi, 5 Bu çok faydalı bir teşebbüstür. Çünkü şim- diye kadar veremliler ya evlerinin loş ve ha- vasız muhitinde her gün hastalıkları bir kat daha artarak ölüp gitmekte idiler. — Yahutta umumi hastahanelerde diğer has- talarla beraber, müşkülatlı bir hayat yaşı- yorlardı. Halbuki veremlilerin her şeyden ziyade ihtiyaçları havaya ve gidayadır. Onun için muhakkak ayrı bir hastahaneye sanatoryuma Tizum vardı, İşte Cerrah paşadaki bu verem hastahane- sinde açık hava bol gıda ile bir çok veremli- ler pek çabuk iyi olacaklar. j Kıraat Hayvanlar Hayvanlar iki kısımdır. Biri ehli, öteki vahşi. Ehli hayvanlar insanlara alışkın, onların hizmetlerinde bulunan ve yahut onların gıdalarını teşkil eden hayvan- lardır: Beygir, manda, inek, öküz, tavuk, koyun, köpek gibi. Vahşi hayvanlar dağda, ormanda gezip paralayıcı ta- biatte olanlardır: Kaplan, ars- lan, sırtlan, ayı gibi. Fakat insanlar bDu vahşi hayvanları bilte ehli bir hale getirmekte, onlare da kendilerine hizmet ettirmektedirler. Yanında kaplan yavrusu taşıyan adam- lar, arkasından timsah sürük- leyen kadınlar yok mu? Berİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: