iilliyet N ” Üt 41 .. ?(', $ € y FPilzir, l ASRIN ÜMDESİ *MİLLİYET.TİR- 16 SUBAT 1900 BUĞGUNKÜUÜ HAVA Rasathaneden aldığımız malömaza güre dün Aramsi hararet 12, atgari Gldi. Bugün rüzgür mürebavvil esecektir. Hava kapalıdır FIKRA NİYETLE AKIBET Türk süvarı alayları mızrak- O larını takmışlardı . Dört beş . koldan tozu dumana katiyor- kardı , Bir An evel İzmire ulaş- mak İstlyorlardı . Türk süvari alayları , alay — alay çakan yıldırımlara dönmüştü. — * Çaktıkları , geçtikleri yerlerden O znler, şan , hak, kurtuluş , Türk süvari alaylarının arka- sında — Türk — piyade alayları yi yıldırım süratitellerliyordu. — Yolda hizla yürürlerken ge- Bç mülazımın gözüne çukurda bir ceset ilişti. Bu bir düşman süvari zabidl Ydi Ati bir. tarafta, kendi bir taralta şerilmiş (yatıyordu. Mü- lazımı bakhı, aü ile. beraber jyaralanıp düşen düşman süvari zabitinin üzerinden Türk süvari alayları geçip gitmiş... Atın ve ölünün üzerlerindeki çamurlu nal izleri Dunu göste- Neferterden biti mülazıma dedi kt ; Beğim ; bunun Üstü aran- mamuış, belki işe yarar bir kâğu filan çıkar . — Ara bakalım Mehmet ; Mehmet aradı , kayacunda kara kaplı bir cep defteri çıktı. Bölükte defterin yazılı olduğu dili bilenler vardı . Mülâzım - birisini — çağırdı , okuttu . Nefer : — Etendim, dedi. Bu tıra defteri. — Şöyle yokla bakalım, ne- ler yazmış? ” Bakınız şurada mühim bir kaç satır var; diyor ki: bir ha- . ÇTürk ordusunu bire kadar atnmın nallarına — çiğnetmeden Mmemleketime dönm'y-ceğim.) BİR TELEFON İ MUHAVERESİ " Dastlarımdan biri haramanlı deri tüccarı vârdir. Ekseri ka- ramanlılar gibdi de gekre bir adamdır. Geçen Çarşanba günd Aköprü üstünden geçerken du adamın hizli hizli önümden Milliyetin tefrikası & Niizah, geçtiğini gürdüm. Seslenece- ktim. Fakat çepel o kadar müziç idi ki canım istemedi -.. © geçtikten bir dakika sonra bir polisin onu takip ettiğinin farkına - vardım, merak ettim ben de hızlı yülüyerek onların hizasına varmak - istedim , o polis şur'atini! artırdı ve ses- lendi : — Baksana efendi?! Bana bak ! Baktım karamanlı dostum daha fazla hızlandı, bunu gü- rünce koşmaya başladı, dikkat ettim karamanlı dostum dâ koşuyordu ... © Artık bu koşmaya bir de benim ıştirâk elmem minasip değildi. Nereye kadar koştuk- darını görmek istedimse de köprürünün kalabalığından elli altmış metre sonra gözden kaybettim , fakat tahmin ettim ki Emin önüne gelmeden dos- tum yakayıvele vermişlir, çünkü polis genç ve letik- bir adamdı, halbu ki dostum 47 numara yakaer takar, mulahham ve bat- lamyos bir şeydi. Hadisenin ne olduğunu merak ettim anta adamcağıza — bir daha rast gelemediğim için işi anlaya- mamıştım . Her geçici merak gibi bunu da ertesi gün unut- muşfum. Üç gün evet matbaaya henüz gelmiştim, telefon çaldı, beri aldırtadımı, çöünkü band erken saatte telefon etmezler . Lakin arkadaşlardan bıri aleti açfıktan sonra beni çağırdı . — Alo ? Kimsiniz Beğim - Der- hal karamanlı dostumun sesini tanıdım . — Ben! Felek! Çok' güzeli Beri 'de To- katoğlur! — 0! Maşallaht Tokaloğto efendi! Şükür görüştüğümüze! geçmiş olsun ! * E) gardeşim , ve ; Tükin ben hasta folan değildim ki, anladın mi , bana geçmiş olsun diyon ! — Hastalık için değil, üç dört gün evel köprü üstünde ... — Vay canına sen de mi gordündü olan nağadar tanıdık varsa korpüstünde mi toplaş- mışlar ,, Hele sen biyol beni dinle de » annadın mu - işi ber sonra- deyiveririm .. goruyon Teti o ilanın dibinde ki ilani bana bir aku * — Dur$ Buldum! Dinle » * Bulunmuş mücevherler. Evelki gün Yemiş iskelesi civarında - SÖNEN IŞIK Yazan “—MEBRURE HURŞİT— şanlk bir. vekar vermişti ki, g- Niğtir hanıtı düğünden aha Kâmile banımı bırakmamak iste- mişse de kocasile beraber yaşa- yıp' ibtiyarladıkları fakir evden ayrılamıyan kadıncağız bir müd- det sonra yine Beşiktaşa dön- müştü. Fakat artık dikişçilik et- Miyordu. Saadet içinde yüzen damadı Rüçük eve eşya da al- miş, hatta kaymanasma — divar yakıklarını, bahçe kapısını tamir etöirmek istediğinden beahsetmişti. Kânunuevelin karlı bir akşama Beşiktaştaki evin kapısı telaş ve hizla çalındı. — Kâmile hammın can yoldaşı olsun diye yent akdığı - küçük — besleme, — kapıyı açüktan, sonra — içeri koşmuş, — Konaktan bir adam gelmiş, söti görmek istiyor. demişti. — Hayırdır — inşallahi diye söğlenerek, başıma namaz bezini örüen, kaşlıncağız.. hemca. dişan, fhırlamış ve adamı Odaya almıştı. Gelen bahçıvan 'Emin ağa idi. — Şey elendim, küçük bey sekim söyledi. ellerinizden öptü. Dirvar karçısındaki ananın me- | rakla büyüyen gözlerini gördükçe tereddüt ediyor, bir türlü söyk- meğe cesaret edemiyordu. Niba- yet, başını eğdi: — Gelin hanım bu gün mer- divende ayağı kaydı da, şöyle biraz inciniverdi, sizi İstiyorlar, almağa geldim, dedi. Kâmile hanım bahçıvanın ta- mamen söylyemediği şeyi anla- mışt. Kâmran” merdivenden düş- müş olacak.. Geç vakit adam aa RARLE z kiymettar Bir mücevher Bulun- muşter. Sahibinin o nispette bir mükâfat vermesi ve mücev- herin şekl ve nev'ini - tayin etmesi şartile — zirdiki- adrese müracaat eylemesi ilân olunr., Çok alü! Şimdi efendim. Sen de bir ilün yazacaksın Rarasını ben vereceğim ! De ki | * O cevahir ney Boroşsa bulanda hediye ettik gule gule kültan- sın. , Bu nasıl şey yahu 1 Canım senin nenegerek? Beni tanıyonya * Eğer bir baş ağrısı olursa beni ele vir, lâkin ilanın altına imzamı neyimi goyma! Sede * Cevahirin sa- hibisi ; deyivir yeter !. Ben de Yârin oradan geçer garasını veririm * Ben böyle karışık şey yapamam , Parasinan değit mi? ÖOlmüaz- sen- bana-opolis macerasını anlatmazsan ilânı koymam ! Canım 4 dİşin mi yok allasen ? Hele, hele! Anlat şimu bükalım * Öyleyse ben - telefonu neyi - gapatıyorum , sen açta biraz da senin hesabına görü- şelim, benim nümerem: Istanbul beş, altı, yedi, sekiz * Üç dakika sonra- telefonu ben öçlüm ve görüştük . Anlat bakalım ' Arlık korkma Muhavere gazete he- sabına işleyor ! Dinlet Bizim madamanın geçen yaz Farapyaya neye getmişik .. bir gece bizim ma- damın göysünde ki boroşu neyi Beyboldu, irtesi ğunü karsını bolmuş aleminen beraber yemek sobasında yimek yirken ketirin önüne goydu! — Kimin? — Lakırdıyı neyi - kesmet görenler , karsanu beğendiler , rtik bir bahşiş hak itti dediler, cikhardık on liralık bir gayme virdik, madam da borşoşu neyi güysune taktı. O günden beri her kesin göozü bizim borşota, nümünelik deye isteyen odur viremedik, eş dostan bozuştuk. Bir gün ötelde bir yaz balozu oldu, bir eli çabuk — boroşu aşırırken yakalandi, polise niye verdiler, bılader guz geceleyin eye hırsız girdi, yakhalandı, bBoroşu çalmağuçün girdiğini itiraf etti. Baktım ki olacak — gibi — değil paşimdan defetmeğüçün köprüstün- den denize atacağıdım, polis gör- dit, yakalanırsak rezalet olur diye gaçlım .. — Poliste emme' Pama J) segirtiyordu. he) Neyse güç belâ, Balık - pazarma — addım, © hanın bBirine girdim.. gırdim emme boroş elimizde galdr . — Drwane mi öldun sakın bö- voş akılırmı? — Hele dinle, İti üç gün şonra sonraya — bekledikleri — minimint | (yolcu da kazaya uğramıştı. Namığa epice göz yaşı dök- Kürmüş — olan © felaketli — vak'e Bakikaten — kaynanasının tahmin etriği gibi olmuştu. — Yalmız biç kimsenin —aklıma getirmiyecepi şey, Kümranın bu kazadan sonra eski rengini, eski sıhbatli gülü- Şünü kaybedecek kadar sarsılmış olması idi. ©O kış sık, sik bastalanmış, ze- diye kadar kehdini göstermek için fhırsat gözlemiş bir öksürük menbar vardı. Evin içinde, sabab akşam, her saat, onun kesik, ku- ru öksürüğü İşidilirdi. Namık ona kaç defalar: Kâmran, kızken de büyle üksürürmüydün? diye sorar, fakat kocasının zihnini burgulayan acı ihtimali bissetmeyen genç kadın: — Daha dün sordun, Namık, söyledim ya öksürmezdim. Hem bu börşey mif Sen babamı gör- melidin, © öksürürken sanki içi- nden bir şey kopuyor gibi bırıl- tılar gelirdi. Benimkisi bir soğuk algınlığı ... diye cevap verirdi. ©- sene-kiş da he Mehmet elendi kahvede dal- gn dalçın oturuyordu.. Arkadaşa lerkeğe sokulmazlar. Hasan cfendi omuzuna dokundu Ke var ne yok Wehmet? — Ne var ne de yok Hasan. Sen nicesin? Bir kahve içer misin? Çok şükür “yiyim, bir kah- ve içerim. Ama senin neyin var? Pek dalgındın. — Beni ginle Hasan, şenin kızın war değil mi? — Var. — Udu akıllı ormüyor mu? — Bİster istemez, - Ne gibi? — Önu uslü oturtacak — ça reyi buldüm. - Aman birader bende işte bu çareyi düşünüyordum. — Senin kız tek — durmuyor mu? Hayır.. — Filvaki gözümle | bir şey görmedim ama, tek | durmadiğina eminim. İ — Bunun kolayi var yavrum. | Benim yaptığımı yaparsın. SOyle/ bakayım. — Kızına akşam sabah pas- tırma yedirirsin. — Ne diye? Koksun deye be.. Malum Yemişten geç vakil yecerken çöp- lerin içine attımi, Çok şukur ben- de gurtuldum öleri de.,, Dedim, halbuysa herif bulmuş cerideylen ilan ediyor. Ben de cavap virmeyi istiyorum.. Annadın mı? — Hala anlayamadım! Boroşu neden herife veriyorsun! Ay ogul! Ben de seni bir zekâvet adamı sanırdım, hiç ben- de boroş verecek kıyafet var mı? — E. ilan sahibine cevap veri- yorsun, boroş senin olsun, diyor- sun ya! O boroş sünnüdür . Boroşun süanüsi şitsi olurmu? Senin anlayacagın — yapma olmastır, sahici degil, Ber Parize neye yardığım — zaman — yözalli Aronga almıştım, haşımıza - belâ kesildi. bir. keret de sahici demiş bulunduk , artık yalanı deyemedik diyemedik, disekte kimse inanma- yacağıdi, şu Delüdam gartulmak için attım getti,. , FELEK müştü. Bir türlü havalar ısınamı- yör ve Kâmranın “soğuk algın- lığı, dt geçmiyordu. Bir çok münakaşalardan sanra karışına aiknaa muvallak — olan Namık üçüncü defadır ki, kan- ağa Daşka, başka doktorlar ge triyor ve hepsinin, birbirine uymmyan tavsiyelerini, tenbihle- meşhur doktorlarından, bir Fran- sızdı. onların zengin olduğunu bildiği için, ufak bir İsviçre seyahati tavsiye etti Kümranın ehemmiyetli bir hastahığı yoktu. Bahasından meyrus bir istidat ile en küçük bir nezleden bile müteessir olabilecek ciğerleri şi- mdiki halde sağlamdı. Fakat ne de olsa, bir müddet için Ktanbulün rütübecli hava- sından uzaklaşmak, şu bitmek bilmiyen kışı“Davos,da geçirmek fena olmazdı. Acı, acı ilaçlardan başka bir şey vermesini: bilmiyen — öteki iki doktora hıncı olan Kümran, bu Fransızin tavsiyesini pek be- Hendi ve zaten çoktandır. yeni, yeni memleketler tanımak koca- sından kaynanasından Daşka kim- n sanEn e Z ae Ai — Fena fikir değil — Mükemmel fikirdir Ben bu, sayede rahat ettim. Kıza pastizmayı dayadım ma, bire; yere kımildayatıyor. * Mehrhet efendi "âkçem evine bir tahta pastirmayla gitti . saf Tada , Buyur dedi, Küçük hanım yüzünü buruş- turdu: —Ben bu gete kidecektim Olsun. Ama kokarım. — Ben böyle şeyden anla: Ve diyörum sana. 1 Çaresiz yedi. Sönrü <n maya- girti. Bibasıtın içi Tahattı, » v “Bir ay sanra. Memet elendi kavede “Şene düşünüyor. Hasan efendi gene omuzuna vuruyur: — Ne var ne yok Mehmet? Çok şey var Hasan Ne gibi? Bizim kız aldı. yürüdü.. Demet Evet. Peki ama sana akıl öy- retmiştim. Faydası olmadı. — Dediğimi yapaın mı? — Yaptım ya — Peki sarmusak kokusuyla erkeğe nasıl yanaştı. — Yanaştı, hem de ne yana- sinamaya ü şiş. — Aklım alımyor: — Benim de almıyordu ama şimdi akiı Pastırma falan para etmedi. — Nası! öldu bu işi anlat ba- kayım? asıl alacak, bizim kız Pastırmacıya aşılt oldu. sakleden Selâmi İzzet seye göstermediği güzelliğinin, biraz da yabancı gözler tarafım- dan — takdir. edilişini hissetmek istediği için gideriz değil mi,helef Diye kocasinın boynuna sanlırak öyle büş hir tarzda sevindi - ki, Tumatizmaları artan, gittikçe çö- ken annesinin yalnız - Kalacağını düşünerek — tereddürler — geçiren Namık katıcığının Bu tatlı halile gösterdiği arzuyu reddedemedi Nigâr hanım, eyladından ayrı- Tacağı güny adeta: hasta: gihil ol- muş, değil istasiyona teşyie git- mek, aşağıya kapıya kadar bhile ibecek dermamı kalmamıştı. İşte fettan. gelini, oğlunun kal- binâ çaldıktan — sonra — şimdi de onu büsbütün alıp götürüyordu Yazık değil miydi ona? Şurada daha kaç aylık ömrü kalmışta ? Sanki ondan yora” gitseler, onca felaket gördükten sanra yaşta ona bir deevlar hasreti çektirmeseler olmaz mi ic ' Bilmiyor muydu, 07 Bu, Namığı son görüşü idi. Altı aylığınz gidtyomnuz. diyip de kim bilir ne kadar caklardı! Bu, onun cezası idi, çeke- zaman kala- d İvan l;'losjoukine tarafı ndan | Çarın Yaveri P minin llk iraesi münasebetlle BÜYÜK GALA î ——— ——— ——— ACI GÜRENDMEĞ Ffildinin fedürettibi KERBERT BRENONSİN KIYAMETT hârğ müthif EN SONRA bis Mümessilleriş ELB. VARNER, NİLS ASTER, ANNA NİLSON Gelecek hafta OPERADA Bu akşam MAJİK SİNEMASINDA VİLİ FRİÇ, DİTA, PARHO, ve FİL DAĞOVER in termsili bmnaziri MACAR RAPSODİSİ Mmuazyam yE müreşem fılminin ilk irsesi münasebetile BÜYÜK GALA MÜSAMERESİ (. film için (PRİMAS BUS PALİ ) niN meşhul'macar çirgelt nrkestfasile Maestro POLYANSKİ nin orkestrasr içzayı detennümart edeceklerinden muhtercin ehalı cidden moazzami Bir temsil görmüş - olacakuır. Müsikf adaptasyonu — hakiki bit şaheserdir. Firlarda zammıyat yoktur. Melek sinemasında Harikülade ve muhteşem bir aşk drumı olan Vera Mirçeva Mümesşilleriş Marla Jakobin! ve Jan Anjelo Yarınki pazar Zam saat 1,15 FRANSIZ TİYATROSUNDA Madamı Mari Terez Pieral ile JORJ MOLOY ve MORİS ESKAND bey'eti temsiliyenin Bernştayum şaheseri — olan LARAFALE piyesi temsil edilrcektir. ernsill, diyamre Kişesine ada gn miştir. Kişeler. bilet “satışına devam etmeki Harbiye mektebi müdüriyetinden: 1929 Şubat bidayetinden Nisanın birinci haftasınt kadar Harhiye mek- tebine Talebe kayt edilecektir. Taşradaki — gençlerin de en büyük ackerlik şebesi ve kalemlerine İüzur müracaatı. Seveceğin düşündüğü Zamanlar , ne g:irıüd:ı— istikbale — ne emniyetle bakmıştı. LA Şimdiye kadar hayata - ’;mak süiki, — sevgili Namığını, Bilmediği, — görmediği uzak yabancı yerlere - götüren arabanın tekerlek sesleri gtikçe sönerken, —kenarı Oyalı, ipek yemenisinin -ucu ile EÖZ- yaşlarını silmeğe çalışan —Zavalh hastahıkhı kadin: — Allahcığım onu bana düny gözü ile bir kere dah& göster de ondan sonra canımı al! diye yalvarıyordu. * Cenabihak, bu” düayı — kabet etti, ve Nigâr hanım — dört ay sonra bir gece, sabaha karşı acı bir çıngırak” sesile uyandı. Yüreği çarpa, çarpa, elleri titriyerek yanı başındaki şamdanı yaktı, kapısı açık duran - bitişik odadaki arap halayığı, çingırak seslerinin daha şiddetle gelmeğe başladığı halde bir türlü bağçı- yanın uyanıp da açmadığı bahçe amış-olduğu ilâp, olunur.. . TİYATRO SİNEMALAR Darülbedayi Tepebaşı tiyatrosunda — bu akşam sant 21,30 da Fermanlı deli hazretler: f 3 perde komcdi Muharriri : Masahip zade Celal B. 'şııııhul Mahkemet asliyesi lera esinden: e tahtilinc mütedair ve olveçhilk tarafınıza berayi tebliğ tasıbr klnad ihbarname, ikametgâh Kanoninizin mechuliyeni - hasebile tebliğ edilmemiş Oolmasına — meba: Müktezi tebligatın İlanen İcrası karar- bulunmak Üzre İları keyüyet olunur Kstanbul mahkemi asliye üçünci hükuk dairesinden: Madam Ağisiya bimti — Alkiviyadı Teodoronun kocası Beyoğlunda Ve mişehirde küçük şişhane sokağında © Noş anukim - iken / ikamctgah — ve meskeni mechul Hiristo veledi Yorgi efendi aleyhine ikame eyledigi dava- dan Goleyı sadır. olan ve tarafeyn arasındaki evliliğin - boşanmaya İnki- Tebına mütediir bulunan $ Şubat 929 tarih ve 94 adetli ilâmin ilânen teb- Hği tensip edilmiş ve tebliğ meka- mına katm olmak üzere ilâmın süreti mahkerne divanhanesine talik. kılın-