ve İslam yurdunda bugün uğranılan zulümlerden; ma'ruz kalınan fecayi'den dolayı bir tufan-ı teessür ve isyan çalkanmakda ve göstereceğiniz harekat-ı fedakariye dört gözle intizar etmekdedirler. Bakir ve nezih topraklarımızı; güzel ve pür-taravet yurdlarımızı çiğneyen zalim ve anif kuvvetlere karşı… bütün büyük kafalar vazifedar korkaklar, hain ve ihmalkar kuvvetler susmuş ve göz yummuş oldukları halde yalnız siz pek meşru' pek asil olan silah-ı meslulünüzle meydan-ı cihada atıldınız: Bu suretle ecdadınızın takdisine, ahlafın ta'zizine, milletin de muzahharetine layık oldunuz. Eminim ki tarih sizi birer Salahaddin-i Eyyubi olarak sahifelerine kaydetmek kadirşinaslığında bulunacakdır. Evet! Bu huruc-ı zişanınızla Türklüğün mütevali ve müte'akib felaket ve hıyanetlerle eğilen belini… İslam'ın kahr u inhizamlarla yerlere bakan nasiyesini doğrultmuş ve kaldırmış oldunuz. Bu suretle şarkın sine-i mukadderatında amade-i iştial bir yıldırım bulutu gibi dolaşan sahabe-i felakete birer –pare toz- … O buluta erişecek birer tig-ı haleskar oldunuz ki İslamiyet ancak zılal-i sıyanetinde bir nefes huzur ve selamet alabildi. İşte: yarım yıllık bir müdafa'a sahifeler dolusu bir şehname-i fedakari.. akıdılmış genç kardeş kanları, parçalanmış palikarya….. Kelleleri; asırların mevrusat-ı fennisi ile donanmış askeri kıt'aların uğradığı hezimet; en sonra hilalin muzafferiyeti… Bunlar fa'aliyet ve fedakarimizin en beliğ şahidleridir. Buna karşı millet sine-i hamiyet ve şehametinde sizin gibi bütün mevcudiyeti vatanın istihlas-ı şan ve şerefine hasr u feda etmiş asil evladlar beslediğinden dolayı ne kadar fahr etse ve ne kadar gururlansa hakkı vardır. Tokat: A. H. ————«»——— Hodbinliğin Cezası Fi 1 Şubat sene 1920 tarihli Times gazetesi baladaki ser-levha ile yazdığı bir başmakalesinde ber-vech-i ati idare-i kelam idiyor: Bidayet-i mütarekede düşmanlarımızın en zayıfı zann ettiğimiz Türkiye tarafından bir korku kalmadığı ve hal-i aczi kımıldanamayacak bir hale getirdiğini zann eden konferans meclisi alisi düvel-i müttefikanın en kuvvetlisi zann ettikleri Almanya'nın bidayet-i emirle bir mu'ahede tanzimi ve bu bapta te'ati idilecek protokollerin ihzariyle meşgul oldular. Nihayet bildiğimiz dört yüz bu kadar maddelik bir mu'ahedeyi dört ay sonra Almanya'ya tebliğ ettiler. Diğer tarafdan Avusturya, Bulgaristan ile de aynı zamanda mu'ahede tanzim ve onlara imza ettirdiği halde Almanya tarafından mezkur mu'ahedenin ta'dili ve cihet-i tatbikiyesi meşkuk olanlar hakkında te'ati-i muhaberata koyuldular. Ve şu te'aallülat e'lan devam etmekdedir. Bununla beraber Avrupa-yı Şimalinin tehdidatından mütevellid olarak Bolşevikliğin öyle bir hadd-i devreye girmesiyle düvel-i i'tilafiye ateşin garba ve cenub-ı garbiyeye sirayetine meydan vermemek için birçok tedabir-i askeriyeye de tevessül eylediler. Netice feci' ve feci' olduğu kadar da müellim bir vaziyete girdi. Büyük Britinya'nın milyonlarca İngiliz lirası da ademi abada kadar getti. Şu tehlike karşısında ısrar ve inadımız bugün hala öyle müzemmin ve müz'iç bir şekilde devam iderek zimam-daran-ı umur, efkar-ı umumiyeyi ahval-i mezkureden haberdar etmekten ve Britanya'nın hayat meselesini teşrihden korkuyorlar. Fakat bugün Britanya öyle bir emr-i vaki' karşısında kalmıştır ki o da adem-i İslam'ın hissiyat ve ruhiyat-ı muhtemelesini nazar-ı itibara almadan ve henüz mesele müttefiklerimizde bile bir neticeye takarrub itmeden ve nokta-i nazarlarımız te'lif edilmeden Mösyö Lloyd George Türkler'in Avrupa'dan ihracı hakkında verdiği heyecan-amiz nutk-ı ma'hudi işte bugün aksü'l-amellerini Hindistan ve Dımpat'ta[1] göstermekdedir. [Kalküta[2] muhbirimizden aldığımız telgrafa nazaran Bolşeviklerin alem-i İslam ile kesb ettiği irtibat neticesinde İngiliz düşmanlığı ile ma'ruf Enver Paşa Türkistan havalisinde teşkilatına germi vererek Yeşil ve Kırmızı Ordu namiyle üç yüz bini mütecaviz teşekkül ettiği İslam Bolşevik ordularından Kırmızı Ordu'yu Halil Paşa yeşil namiyle diğer bir orduyu da Enver Paşa'nın kumandasına tevdi' eylemiş ve Enver Paşa Cenuh, Buhara tarikiyle Moğolistan'da Bolşevikliği tevsi' ve daire-i nufuzunu Çin'e kadar teşmil eylemiştir. Enver Paşa'nın bu muvaffakiyetini Napolyon ile bile kabil-i kıyas değildir. Çünkü Napolyon istila-yı muhitle tevsi'-i nüfuz ile yeni halde adem-i muvaffakiyeti de bunun neticesi idi. Fakat Enver Paşa ırkdaş ve dindaşlarıyla meskun olan Civali'yi istila eylediğinden her teşebbüsatı muvaffakiyetle neticeleniyor. Bundan başka Enver Paşa yetmiş bin kişilik bir ordu ile Hayber[3] Geçidi'ne vasıl olmuş ve Hindistan gönüllülerine ve aferidi kabailine[4] iltihak edip üç yüz bin kişilik ordunun sevkü'l-ceyşini Sibirya'da hal-i esatirde bulunan güzide Türk erkan-ı harbleriyle idare iderek “Hayber” Geçidi'nde İngilizlerle vuku' bulan musadematda yetmiş bin İngilizin ric'atine ve henüz ta'ayyün etmiş ganaime nail olmuştur. Şüphesiz bu muvaffakiyeti Hindistan İslamlarının ma'neviyatını tezyid ideceği gibi İngiliz sükutunun kalbgahından darbelenmesine sebeb olmuştur.] Mösyö Lloyd George, Türkiye'nin her türlü istiklali taht-ı emniyete alınacağına dair vuku' bulan müraca'atına Kandahar'dan Enver Paşa ilkbaharda İstanbul'da İngilizlerle muharebe ideceğini cevaben bildirmiştir. İşte bu dünkü İngiliz azimetinin bugün en ağır cezasını ve na-çar, Türk hükumetinin dilhahı vech ile akd-i sulhuna sebebiyet vermekdedir. Bundan başka Bolşeviklik tehlikesine karşı ümitvar bulunduğumuz Azerbaycan ve Gürcistan Cumhuriyetleri de bir ihtilal arafesinde bulunuyor. Oralarda hal-i hazır devleti her tarafa müsavat-ı hukukiye nazariyesine tevfikan bir az hiddet eylediği cihetle kırmızı ordunun işine gelmeyen bu hatt-ı hareket küçük Kafkas cumhuriyetlerinin ikisi de yeni bir darbe-i hükumet arefesinde bulunuyorlar. Eğer bu darbe-i hükumet meydana gelirse taht-ı tesirlerinde bulunan Şimali Kafkasya'nın şu hareketi İran'a da sirayet idecekdir ve şu suretle Avrupa'dan tardını istediğimiz Türk hükumetinden daha kuvvetli ve her vech ile tehdidini ika'a kadar müttehid ve kesif bir kitle halinde diğer bir Türk hükumetinin zuhuruna şahid olacağız. Yokohama'dan[5] alınan diğer bir telgrafda Japonya hükumeti teb'asına Bolşevikliğin sirayet itmemesi için bugün Kore'yi[6] tahliye mecburiyetinde kalmıştır. İşte zayıf gördüğümüz Türkiye'nin tarihinde son olarak oynadığımız rol bizi ne gibi tehlikelere ilka idiyor. Artık bu hal karşısında hükumetimiz basiretsizliği bırakub efkar-ı umumiyeyi te'min iderek ba'de-ma takip ideceği hareketi gizli değil açık bir suretde göstermelidir ki düşmanlarımız da va'dlerimize kanaat hasıl etsinler. İrade-i Milliye Fi 1 Şubat sene 1920 tarihli Times gazetesinin bu nüshası İstanbul'da düvel-i i'tilafiye zabıtası tarafından toplatdırıldığı ve her nüshasının (20) İngiliz lirasına satıldığı müessifen haber alınmıştır __________________________ [1] Dımpat: Mısr-ı Esfelde İskenderiye'den sonra Mısır'ın en meşhur bir iskelesidir. [2] Kalküta, Hindistan'ın şimal-i şarki cihetinde Hindistan'ın merkezidir. Bir milyon raddesinde nüfusa maliktir. Birçok medaris ve mekatib ve cevami'-i İslamiyeyi havidir. [3]Hayber, Afganistan ile Hindistan kurbunda ve Kabil'den Peşaver'e geden tarik üzerinde Süleyman Dağı'nda meşhur vahimiyet-i askeriyeyi haiz bir boğazdır. [4] Aferidi kabaili Afganistan'ın şark taraflarında Peşaver'in garb ve cenubunda sakin cengaver bir kuvvettir ki (Hayber) ve (Kühes) boğazlarının civarlarında bulunmakla eskeden beri kervanlara musallat olmakla ma'rufturlar. [5] Yokohama, Japonya'nın makarr-ı idaresi Tokyo'nun en büyük iskelesi olub bir milyona karib nüfusa maliktir. [6]Kore, Asya'nın münteha-yı şarkisinde Çin devletinin Mançurya kıtasına merbut ve resmen Çin devletine tabi'i büyük bir şibh-i cezire olub hakikatde müstakil bir devlettir. On buçuk milyon nüfusu vardır. Rus-Japon Muharebesi'nden sonra Japonların yed-i vesayetine geçmiştir. Ahalisi Çinliler gibi Moğol ırkına mensubdur. Din ve mezhepçe de Çinlilerle farkları olmayıb Buda mezhebine tabidir. Son zamanlarda Wilson Prensipleri'nden istifade (!) etmek üzere Paris Sulh Konferansı'na murahhaslar gönderilmişse de matlubları is'af edilmemiş ve Japonlar'ın taht-ı idaresine verilmişlerdir. Beledi İntihabatı Biruh münadilerin mahall-i ta'lik ve nidası olan ma'hud Taşhan duvarına ta'lik idilen esami listelerini havi tahtalarla beledi intihabına başlanıldığı anlaşıldı. Beledi intihabı denilince bizim memleketde hasıl olan fikir ma'atteessüf şayan-ı teessürdür. Gerçi vilayat-ı sairemiz de bizden pek farklı değilse de yanlış bir zihniyetin umumi olmasıyla memleketimiz halkının bu babdaki mes'uliyet-i umumiye ve milliyeden tebri-e itmesini icab ettiremez. Beledi intihabı ma'atteessüf hasıl olan zihniyete göre bir iki zatın memleket namına angarya kabul itmesi diğer birkaç zatın da beledi a'zası olmuş denebilmesinden başka bir amil ve gayesi yokdur. Bu tarz-ı tefekkür ve zihniyetle memleketimizin ne imarına ve ne de ihyasına imkan yokdur. Bütün dünyada beledi demek o memleketin her türlü terakki ve tealisinden sa'adet ve selametinden refah ve umranından mes'ul ve amil olan bir heyet demekdir. Daha açık ve sade bir fikir ile beledi demek herhangi bir şehrin nazım-ı umuru hal ü istikbalde o şehrin yaşanabilecek bir şekle ifrağından mes'ul olan bir heyet demekdir. Bir evde reis-i aile ne gibi bir vazife ile mükellef ise ve ne demekse bir memleketde de beledi heyeti ve reisi o demekdir. Binaenaleyh beledi intihabatı yapılırken memleketimiz halkının asrın bu gibi terakkiyatına adl u ehemmiyet itmesi icab ider ve asırlardan beri devam eden tarz-ı telkinin bu memleketi ihyaya ziyade tahrib eylediğini nazar-ı itibara alarak vicdanen mu'azzeb olması lazımdır. Bir def'a düşünelim: bu memleketde yaşamış insanlar asırlardan beri beledi namına bil-vasıta ve bila-vasıta birçok paralar vermişlerdir. Buna mukabil şimdiye kadar gelüb geçen heyetler milletin gösterdiği şu hizmete karşı takdir olunabilecek ne ni'met gösterebilmişlerdir. Hiç değil mi? Bu neden, kabahat milletde mi, heyetde mi? Bu uzun bahsi başka bir zamana terk iderek illeti teşhis için hülasaten şunu demek isterim ki kabahet tarz-ı terakkidedir. [Maba'di üçüncü sahifenin ikinci sütununda]