Bu esnada köyde kalan on yedi kadına Fransız ve Ermeniler fi'l-i şeni' icra ve bir kız çocuğunu da fercine ağaç sokmak suretiyle cerihadar ve koyun ve keçilerini yağma, hane ve eşyalarını hedm ü zayi' etmişlerdir. Ertesi günü Arablar karyesinden hareket eden müfrezeye toplanan köylüler yol boyunca taarruza başlayarak Maraş mıntıkasına kadar iz'ac eyliyerek iki mitralyözlerini zapt ve hayli telefat verdirmişlerdir. Ahaleden bir şehid iki mecruh vardır. Lanet olsun böyle medeniyete!... Milletim gözünü açsın..” ∼∼∼∼∼∼∼∼ Avrupa Medeniyetinin iç Yüzü ve Fransız Hunharlığı Harpden mağlub çıkan bir milletin birçok avakıb-ı elimeye ma'ruz kalması tarihin bize nakleylediği la-yuadd misallerin tahakkuk ettirdiği desatir-i zaruriyedendir. Fakat harbine mütareke ile nihayet veren herhangi bir milletin hayat-ı ırkıye ve diniyesine su-ikast etmek onun bütün mevcudat ve teşkilatını imha iderek bir mevt-i milli ve muhakkaka sevk etmek tarihin yegane kaydedeceği bekayi-i cinaiyedendir. Beşeriyetin şimdiye kadar geçirdiği edvarda ve bilhassa devri vahşet ve bedeviyetinde tekevvün itmeyen bu gibi hadisatın asr-ı medeniyet denilen şu devr-i tekemmüle hudusunu görünce medeni tanıdığımız akvamın ma'neviyat-ı insaniye değil canavarlığa, hunharlığa teşne olduklarına kani' olmamak elden gelmiyor. Şu bir senelik hayat-ı mütarekemizde ma'ruz kaldığımız vakayi reva görülen mezalimle bu kanaatimizi te'yid ve te'kid idiyor. Demek ki medeniyet bizim bildiğimiz ma'nada tekemmülat ve te'aliyat-ı insaniye değil belki mezalim ü fecayi' içinde icad edilmiş vesaiti cinaiyedir. O halde içinde bulunduğumuz asra asr-ı medeniyet demekten Avrupalıların fecayi' asrı, mezalim asrı demek daha muhak ve daha doğru olacakdır. Tarihi tedkika lüzum yokdur. Şu bir senelik hayat-ı mütarekemizi göz önüne alalım. Hangi an ve dakikamiz medeni bildiğimiz ve o suretde tanıdığımız milletlerin harekat-ı hunharane ve caniyaneleriyle müteellim ve müteessir olmamıştır. Mütarekenin hangi kayd ve bendinde alem-i İslam'ın dimağı ve vatanı saltanatın makarrı olan İstanbul'umuzun işgali mevcud idi. Ne gibi esbab her gün birer suretde izzet-i nefs ve milliyemizin cerihadar edilmesini icab idiyor. Ve orada yaşananların ve sahib-i hakikisi bulunan Türk ve Müslümanlar, insanlar adadına dahil edilmeyerek her türlü hakları çiğneniyor ve gasb idiliyor. Ne idi o fecayi' o şena'at ki Anadolu'nun milli Türk ve Müslüman aleminin göz bebeği olan İzmir'imizdeki ırk ve dindaşlarımıza layık görüldü. Yunan süngüleriyle ve Avrupa devletlerinin taht-ı nezaretinde parçalandı. Yapılmadık fecayi' tatbik edilmedik mezalim kalmadı. Bugün Adana, Urfa, Ayıntab, Maraş ve havalisi Türk ve Müslüman mezaristanı olmuştur. Hangi hakka ne gibi asayişsizliğe delalet ider. Bir vaka-i tahaddüs etti ki bu havalinin işgali lüzumu hissedildi. On üç aylık mütareke anında bu havalide yapılmadık yaptırılmadık zulüm, işkence kalmamış iken i'tidal-i demini kaybetmeyen asil milletimizin kabahati ne idi ki o zümrüdin ovalar Türk ve Müslüman kanıyla tedvin idiliyor! Maraş'da o hıtta-i mübarekde on üç idi. Kurbanlık koyunlar gibi mütevekkilane akıbetine intizar eden halk bugün Fransız kıyafetindeki canavarlar tarafından kan ve ateş içinde boğduruluyor, yakılmadık ve yıkılmadık hanuman bırakılmıyor. Biz şu satırları karalarken daha kim bilir ne kadar ma'sumlar hak-i helake seriliyor ne kadar biçare ve bigünah kadın çocuklar babasının kardeşinin evladının gaybubet-i ebedisiyle tecennün idiyor. Hakkına sahib olan bir millet günah işlemiş olmaz. Fakat hakka tecavüz edenler dünyada en şeni fecayi' işleyenlerdir. Medeniyet bu asırda hakkı çiğnememek zulmü ika ve icad eylemek mi demekdir. Şu mütareke devrinde alem-i medeniyetin bize karşı takip eylediği meslek ve siyasetin başka bir tarzda tefsir ve tavzihine imkan yokdur. Hem ne hacet tereddüde, işte Maraş, işte medeni Fransız hükumeti…! Hülasa asr-ı hazırda hak sahibi olmak için kuvvetli bulunmak lazım. Zayıf olanlar ne kadar alicenab ve haluk olsalar da her türlü hakdan mahrumdurlar. Bir millet hakk-ı hayatını mevcudiyet-i kat'iyesiyle te'min idemezse o millet ne yaşayabilir ne de yaşamasına imkan yokdur. Biz ne derece bir unsur-ı zayi' ve müsalemet olmak ister isek isteyelim yaşamak için göstereceğimiz azimdeki za'af daima kavilerin nazar-ı iştihalarını celb idecekdir. Her türlü haksızlığa vahşete rağmen onlar medeni, bigayr-ı hak mahv u nabud olsak da biz barbar ve bedevi olacağız. İşte harb ve kuvvetin bu asırdaki rolü, işte medeniyet ve bedeviyetin sırrı.. H. T. ∼∼∼∼∼∼∼∼∼ Amerika ve Düvel-i Mutelifenin Mümessillerine On üç aylık mütareke hayatında ahkam-ı mütarekeden istifadeye hiçbir sebeb ve hak olmadığı halde haksız yere işgal olunarak takip idilen siyaset-i imhanın ihzar eylediği esbab dolayısıyla bugün üç gündür Maraş'daki din ve ırkdaşlarımız Fransız kıyafetindeki Ermeniler tarafından kan ve ateş içinde boğdurulmakdadır. Temin-i asayişi vasıta eden medeni milletlerin vezaifi bir unsuru taht-ı himayeye alarak diğerini imha ettirmek midir? Bu asırda akvam ve akvam-ı vahşiyenin bile uğramadığı mezalimin tatbikine Türk ve Müslüman olmaklığımız mı sebeb teşkil idiyor? Maraş'daki din ve ırkdaşlarımıza reva görülen mezalim ve hunharlığa nihayet verilmediği takdirde bütün cihanı ateşe verecek her türlü esbaba tevessül idileceğini bütün sabırsızlığımızla ilan ider ve yapılan şenayi'a dakika fevt edilmeyerek nihayet verilmesini insaniyet namına rica iyleriz. Sivas Heyet-i Merkeziyesi Namına Mehmet Rauf Dersa'adet'te İngiltere Mümessil-i Siyasiliği Vasıtasıyla İngiltere Hükumeti Başvekili Mister Lloyd George Cenablarına İstanbul Boğazlarının beynelmilel bir hale ifrağıyle Türk hükumetinin Anadolu'da teşekkül ettirilmesi ve İstanbul'un makarr-ı hilafet olması lazım geleceğine dair Sulh Konferansı'na bir teklifde bulunacağınızı gazetelerde gördük. Bunu değil erkeklerimiz, bütün Anadolu kadınları ruhumuzla, kalbimizle protesto idiyoruz. Saltanat hilafetden, hilafet saltanatdan ayrılamaz. Bu ruhsuz bir bedene benzer. Türk hükumetinin merkezi halifesinin bulunduğu yerdir. Türklerin padişahı, halifesi birdir. Payitahtları İstanbul'dadır. Bunu Türkler görmeye değil işitmeye bile tahammül gösteremezler. Biz bütün millet ve halifemiz padişahımız da başta olarak Türk'ün altı yüz senelik parlak tarihine layık adilane bir sulh bekliyoruz. Öyle bütün milleti rencide idecek galeyana getirecek sözlerden tevakki itmenizi insaniyet namına, sulh ve müsalemet-i alem namına istirham iyler bu emniye ile Anadolu kadınları ihtiramat-ı mahsusamızı takdim iyleriz efendim.. Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti Fransa Cumhuriyet-i Fehimesi Reisi Mösyö Ponkara'ın Zevce-i Muhteremeleri Madam Cenablarına, Haşmetlü İngiltere ve İtalya Kraliçeleri Hazretlerine: Bugün Sivas'ın umum İslam kadınları ictima iderek işbu telgrafnamemizle sizlere müraca'at idiyoruz. Kadın olmanız hasebiyle büyük bir şefkatle memlu olacağı tabi'i bulunan kalbinize müraca'at idiyoruz. Milletimizi kurtaracak, bizi yaşatacak sulh istiyoruz. Bugün elimizde kalan memleketlerin müdafa'ası için erkeklerimizle beraber ölmeye yemin eden biz Türk kadınları bu harbi istemedik. Yirminci asr-ı medeniyetde biz Türk kadınları harbi bir şekavet diye telakki idiyorduk. Esasen kadın, erkek bütün millet harb etse biz harb istemiyorduk. Harbi isteyen millet değil hükumet idi. Fakat araya ebedi düşmanımız çarlık Rusyası girince millet de hükumetin arkasından yürüdü. Türk milleti Almanla iştiraki ilminden, irfanından istifade ettiği, evladlarını gönderüb o memleketlerde tahsil ettirdiği Fransa'ya harb etmek için yapmadı. Hindistan gibi İslamiyet'in mecmu' bir memleketin hamisi olan İngiltere'ye harb etmek için de yapmadı. İtalya'ya olan intikamını ise unutmuştu. Çünkü: Trablusgarb memleketinin müdafa'asını İslam'a layık bir suretde kendisi yapmıştır. Türkler Almanlarla harbe iştiraki çarlık Rusyası için yaptılar. Çünkü: ebedi düşmanı olan Çarlığa boğazlarını açamazlardı. Onun ile bir safda harb idemezlerdi. Türk milleti bu harbe hükumetin arkasından bu düşünce ile yürüdü. Haşmetmeab siz anasınız, bir ana olmak itibarıyla sızlayan kalblerimizin elemlerini kendinizinkileriyle mukayese iderseniz ne kadar muzdarib olduğumuzu hissedeceksiniz. Mütarekeden beri memleketlerimizin duçar olduğu ta'arruzat ve tecavüzat hak-şikenaneden müteessir olan biz Anadolu kadınları bütün dünyaya hürriyet, adalet va'deden zevçlerinize, milletlerinize memleketlerimizin mümessilleri vasıtasıyla müraca'at ettik. Hakk-ı meşru'muzun tanınmasını, yapılan haksızlıkların ta'mirini rica ideriz. Vicdan-ı beşeri sızlatan, tarih-i milelde ender tesadüf olunan bekayi-i hazırayı protesto ettik. Ekseriyet-i azimesini Türk teşkil eden İzmir, Antalya, Adana, Maraş, Ayıntab, Urfa gibi vatanımızın en aziz aksamını işgal altına alınmasını ahd üzerine silahını bırakmış olan ma'sum bir milletin boğazlandırılması, şeref ve namus ve haysiyetimizin pay-mal edilmesi, İzmir'de vahşi Yunanilerin milletimize yaptıkları zulümlere göz yumulması Yunan vahşetinden kaçmış bugün karlar, çamurlar içinde aç, sefil, çıplak ölüm ile pençeleşmekde olan muhacirlerimizin yurtlarından cüda olarak süründürülmesi, zalim Yunanilerin el'an İzmir'deki kardeşlerimizi imhaya çalıştıkları görüldüğü halde sükut edilmesi, İzmir'de Yunanilerin ta'dadı gayr-ı kabil yaptıkları cinayetler müttefikin tahkik heyetinin i'tirafıyla da sabit olduğu halde bugün İzmir'in Yunanistan'a ilhak idileceğinden bahs olunması insaniyete, adalete, medeniyete tevafuk ider mi? Haşmetmeab Anadolu kadınları sizin ali vicdanınıza, pek müşfik olacağı tabi'i olan kadın kalbinize danışır. Cephane sulh ve müsalemet te'mini için harb ettiğini söyleyen zevçlerinizin, milletinizin bu fecayi' karşısında sükut itmesi yakışır mı? Aziz madamlar; biz Türk kadınları tekrar sizden rica idiyoruz. Zevçlerinize hak ve adaleti kendilerinden isteyen bir kadın tahakkümüyle söyleyiniz. Biz adil ve devamlı bir sulh istiyoruz. Bunun için de mütarekenamenin imzalandığı gün elimizde olan memleketlerimizi her türlü müdahaleden azade olarak bila-kayd u şart bizim elimizde kalması lazım gelir. Buna tavassut idiniz. Aziz madamlar: Bize yapılan haksızlığı düşününüz, bunun ta'miri için vicdanınızın emriyle hareket idiniz. Biz Anadolu kadınları sizin vicdanınızın emrine razıyız. Çünkü: Kadın kalbi haksızlığa razı olamaz. Kadınların elleri gibi kalbleri de yumuşakdır. Madamlar zevçlerinizi ikaz idecek bu yapılan hataları ta'mir ettirecek sizlersiniz. Anadolu'nun biz İslam kadınları sizi bu vicdan vazifesine davet idiyoruz. Bu davete icabeti yine vicdanınıza terk idiyor, memleketlerinin müdafa'ası yolunda evladlarını, kocalarını, kardeşlerini kaybeden Anadolu'nun gözleri yaşları anaları, kızları, kardeşleri sizlere kalbi hürmet ve ta'zimlerini yolluyor. Herhalde şifa verecek icraatınıza, cevabınıza intizar eyliyorlar efendim. Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti ————❖———— Amasya Müdafaa-i Vatan Cemiyeti Reise-i Muhteremesi Asiye Remzi Hanımefendi'nin Nutkundan Maba'd: Pek yakınımızda ve aramızda yaşayan anasır-ı Hrıstiyaniye bize pek güzel dersler veriyor. Birkaç yüz bin kişeden ibaret Ermeniler istiklal-i daiyesinde senelerce pala çaldılar. Rençber ve sütçü Bulgarlarımız bir Bulgaristan yaptılar. Mora sancağımız sekenesi büyük bir devlet-i Yunaniye vücuda getirdiler. Ve şimdi kendi efendileri Osmanlılarla boy mu ölçüşüyorlar. Hatta memleketimizin en zengin ve en rengin mıntıkasında bugün Türklere karşı fecayi'in enva'ını irtikabdan hazer itmiyorlar. Vaktiyle mahkum, esir, aciz ve bir avuç kitleden ibaret olan bu milletler sa'y ve ikdamlarıyla sebat ve gayretleriyle nail-i garam ve istiklal oldukları halde iki (Maba'dı üçüncü sahifenin üçüncü sütunundadır)