Memnuniyet-i Mülukane Anadolu ve Rumeli Müdafa'a-i Hukuk Cemiyeti Hey'et-i Temsiliyesine Babıali 112 Fi 7 Teşrin-i Evvel Sene 335 tarihiyle atebe-i mülukaneye takdim olunan telgrafname manzur-ı ali buyurularak zat ve makam-ı akdes-i şahanelerine karşı millet-i sadıkaları namına te'yid idilen hissiyat-ı sadakatkarı mucib-i memnuniyet cenab-ı şehriyari olmuş ve devlet ve milletin kariben selamet ve sa'adete vusulüne du'a buyurulmuş olduğu tebliğ olunur. Sadrazam Ali Rıza ————❖———— Tan Gazetesi ve Harekat-ı Milliye Memleketimizin parçalanmasından ve devletimizin inkırazından birer menfa'at-i hariciye veya dahiliye bekleyenler, vatanın halasına ma'tuf olan ve milletin ruh-ı mazlumundan doğan harekat-ı milliyemizi şimdiye kadar iki suretle lekeleyerek cihan efkar-ı umumiyesi muvacehesinde son ümit-i necatımızın da iflasını ihzar etmek istemişlerdi; milletin galeyan-ı meşru'una sürülmek istenilen bu lekelerin birincisi "ittihatçılık" isnadı şeklinde tecelli idiyor ve diğeri de harekat-ı milliyemizi "bolşeviklik" tarzında göstermek istiyordu! Fakat millet, bidayetden bugüne kadar hiçbir dakikacık ve i'tidal esasından ayrılmayarak bütün bu iftiraları maddeten tekzib etmiş ve hatta hakikatin bu merkezde olduğunu ecnebiler bile tasdik iderek milletin sükun ve intizam-ı vecibanesine hürmeten Samsun'la Merzifon'u tahliye etmişlerdi. Bununla beraber, harekat-ı milliyenin nezahet ve kudsiyetini lüzumundan fazla bir sarahat-ı mutlaka ile isbat eden bu delaile rağmen bir takım menafi-i hasise müctehidleri hala eski basma kalub iftiralarından vazgeçemiyorlardı. Gazetemiz, padişahımız efendimiz hazretlerinin millete sürülmek istenilen bu lekeleri ne şahane bir lisan-ı hamiyetle redd iderek harekat-ı milliye munhasıran esbab-ı milliyeden mütevellid olduğunu beyanat-ı mukerrereleriyle ilan buyurmuş olduklarını şimdiye kadar birkaç kere tebşir etmişti. Bugün de harekat-ı milliyemizi ecnebilerin nasıl telakki ettiklerini arz ideceğiz. Mütarekenamenin imzası gününden beri lehimizde hiçbir kelime yazmamış ve bilakis her vesile ile aleyhimize ateş püskürmüş olan (Tan) Gazetesi'nin son postayla gelen 10 Eylül tarihli nüshasında "Müttefikler Meclis-i Alisi ve Şark Mes'elesi" serlevhalı bir baş makale vardır. Son derece haiz-i ehemmiyet olan baş makalenin muhteviyatından bahs itmeden evvel herkesçe malum olan şu noktayı bir kere daha ihzar etmek isteriz ki Tan Gazetesi Fransa Hükümeti'nin nim-resmi vasıta-i neşr-i efkarıdır. Ve bu sebeble mesa'il-i mühimme hakkındaki başmakaleleri hükümetin tarz-ı telakkisini gösterir. Binaenaleyh Klemanso kabinesinin harekat-ı milliyemizi nasıl telakki ettiğini göstermek için bu şayan-ı dikkat makalenin Anadolu ahvalinden bahis aksamını harfiyyen atiye derc idiyoruz. "Türkiye'de bir takım hadiseler vuku'a gelmekdedir. Bu hadisatı tahrif etmek veya bilmemek, vehametlerini tahfife bir çare olamaz. Garbda ikide bir İstanbul'da bir buhran-ı vükela zuhur ettiğinden, Anadolu'da Türk çeteleri dolaştığından ve Ermeniler'in de katli'am edilmekten korkmakda olduklarından bahs idiliyor. Ve bu ardı arkası gelmez masallar, yeryüzünde herhalde yeni bir şey zuhur etmiş olmadığı zann idilerek dalgın bir kulakla dinleniyoruz. Fakat hata da işte bu noktadadır; çünkü yeni birşey vardır. Mevsukiyetinden şübhe edilmeyecek bir takım istihbaratımıza nazaran Anadolu'da teşekkül etmekde olan Türk kuvvetleri ne öyle zann idildiği gibi ale-l'ade yağmacı çeteler şeklini almakda ne de ibtidai sürüler haline rücu' etmekdedir. Bil'akis mukdedir ve mütehassıs ruesa idaresinde siyasi ve milli bir program mucibince teşekkül etmişlerdir. Meclis-i ali bunu böyle anlamadı. Türk murahhaslarını İstanbul'a i'ade etti, İzmir'e Yunan kıta'atı ihracına müsa'ade etti, Türkiye'nin taksimi esasını nazar-ı itibara aldı. Hulasa, güya dünyada Türklere bir vahdet-i milliye hissi ve bu vahdeti müdafa'a vazifesi telkin idebilecek hiçbir kuvve-i ma'neviye yokmuş gibi hareket etti. Halbuki nihayet bu kuvvet de tezahür idiyordu ve yeni vaziyetin hususiyeti de işte bu mahiyetdeydi. Müttefiklerin siyaseti, Türklerin hissiyat-ı diniye ve vataniyelerini tahrik etmiş ve bu suretle Sivas ve Erzurum havalisinde kuvvetli bir teşkilat-ı askeriye vücuda gelmiştir. Fazla olarak, Aydın vilayetinde tahaşşüd etmiş olan kuva-yı milliyenin Şarki Anadolu kuvvetleriyle her noktada i'tilaf iderek irtibat-ı daimi halinde bulunduğu da rivayet idiliyor. Ve bu suretle bu milli ordunun bütün cüz ü tamları aynı idare altında bulunuyor. Hatda Türklerle Arablar arasında münasebet teessüs etmiştir. Eğer yanılmıyorsak, geçende Mekke'yi almasına ramak kalmışken İngilizlerin müdahalesi üzerine muvaffak olamayan Necid Emiri İbn Suud tarafından gönderilmiş bir murahhasın Erzurum'a geldiği görülmüştü. Fazla olarak bir takım alaimden anlaşıldığına nazaran bu harekat-ı milliye eski Osmanlı İmparatorluğu hududunu bile aşmıştır. [Gürcü Hükümeti] ile Bahr-i Hazar'ın Garbında [Azerbaycan Cumhuriyeti]ni teşkil etmiş olan Tatarlar arasında gizli bir i'tilaf akd idildiği muhakkak gibi görülüyor, bu i'tilafnameyi imza etmiş olan tarafeyn ile Türkler arasında bu sırada pek aşikar bir iştirak-ı menafi' vardır ve hatta bir takım muhaberatın te'atisi bile pek muhtemel görülmekdedir. Türklerde böyle bir vahdet-i milliye ve diniye tezahür edip giderken acaba Türkiye'yi bir müddet sonra yani Amerikalılar vekalet-i idariyeyi redd ettikden sonra paylaşılacak bir miras-ı munhal add etmek imkanı kalmış mıdır..?" İşte Tan Gazetesi'ni harekat-ı milliyemizi bütün esbab-ı meşru'ası ve tekmil ehemmiyet ve vüs'atiyle tedkik ettikden sonra bu neticeye varıyor ve bu suretle hem müfterilerimizi en kat'i bir lisan ile tekzib etmiş ve hem de Türkiye'nin artık kolay kolay paylaşılacak bir lokma mahiyetinde olmadığını cihan efkar-ı umumiyesine ilan ve ihtar etmiş oluyor. -------- ❊ -------- Yunanistan ve Sulh Sivas 18-10-35 Bu nüshamızın son havadis sütununda Garbi Trakya'nın mukadderatına aid Paris Sulh Konferansı'nın kabul ettiği hududlar hakkında bir nebze malumat verilmişti. Ekseriyet-i kahiresi müslümanlardan mürekkeb olan Sultanperi, Kırca'ali, Eğridere, Daritre, Ahi Çelebi kazalarıyla Gümülcine kazasının bir kısmı Bulgarlara, aksam-ı sairesi de şarki Trakya ile beraber mukadderatı hall edilmek üzere şimdilik düveli i'tilafiye emrine terk olunuyor. İskence gazasıyla Gümülcine kazasının Kuruçay mevkine kadar olan ve mühim bir kıymet-i iktisadiyeyi haiz bulunan aksamı da Yunanlıların taht-ı işgaline veriliyor. Şu halde Garbi Trakya hakkında Paris Sulh Konferansı'nın ittihaz ettiği mukarrerat büsbütün muğayir-i adalet bir şekil almıştır. Radop şahikalarının şimalindeki islamlar ile garbındaki islamlar muhtelif devletlerin taht-ı esaretine terk edilmek suretiyle bir islam ekseriyetinin, hakkı, hayatı iptal idildikden sonra baki kalan aksamın da bir idare-i mahalliye teşkil edilmek isteniliyor. Bu idare-i mahalliye ne suretle teşekkül idecekdir? Ma'lumdur ki Balkan Harbi'ni müte'akib Bulgaristan'la hükümet-i seniye arasında mün'akid müahede-i sulhiye mucibince Garbi Trakya Bulgaristan'a terk edilmiş ve harb-i umumide Meriç Nehri'nin sağ sahilinde Bulgarların lehine ufak bir tashih-i hudud yapılmıştı. Meriç'in garbında yapılan bu tashihi hudud ile Dedeağaç, Karacık, Sofulu, Dimetoka, Siminli, Yeni Mustafa Paşa kazaları ahalisi Balkan Harbi'ni ve son tashih-i hududu müte'akib Meriç'in şarkına ve Memalik-i Osmaniyenin bazı aksamına hicret ettirilmişti. İslamların hicretiyle boş kalan bütün islam köyleri Bulgarların tahribatına uğramış, eskeden pek ma'mur olan bu havali ıssız harabelere tahavvül etmiştir. Elyevm Garbi Trakya'dan ma'dud olan bu havalinin sakinlerini Balkan Harbi'nde Bulgar işgal ordusuna mu'avenet eden Rum köyleri teşkil etmekdedir. Sulh Konferansı Garbi Trakya'daki islam ekseriyet ve hakimiyetini o kadar inkısama uğratmıştır ki buralarda teşkil idilecek olan idare-i mahalliyenin bir Yunan idare-i hükümetden ibaret olacağına şübhe bırakmamakdadır. Meriç Nehri'nin sahil-i yemininde Yunan hissiyatıyla meşbu bir hükümet-i mahalliyenin teşekkülü bütün alem-i islamca mukaddes telakki