istirdad idilen mevaki'in tahkim edilmiş ve düşmandan birçok tüfek ve bir otomatik tüfek ile techizat-ı askeriye iğtinam kılınmış olduğu muharrerdir. ----------------------- 12-10-35 – Sivas 1- Amerika mehafil-i siyasiyesi harekat-ı ahire-i milliyemizi son derece takdir iderek bunun milli ve medeni bir mahiyeti haiz olduğunu tasdik idiyorlar. 2- Danonçiyon'un Feyume'yi işgaliyle hadis olan müşevveş vaziyetin henüz kesb-i salah itmediği anlaşılmıştır. 3- İstanbul matbuatı Osmanlı sulh murahhası olarak sadr-ı esbak İzzet Paşa (Ahmed İzzet Paşa) ve hariciye Nazırı Mustafa Reşid Paşa ile Ahmed Rıza ve Nabi Beylerin tayinleri ihtimalini yazıyorlar. 4- Posta telgraf müdür-i umumisi olub harekat-ı milliyeye karşı bir casus şebekesi teşkiline çalışan Refik Halit Bey azledilmiş ve yerine Şura-yı Devlet a'za-yı sabıkasından Yusuf Razi Bey tayin kılınmıştır. 5- Erkan-ı harbiye-i umumiye riyasetinden Cevad Paşa ve Bursa valiliğine Hazım Bey tayin edilmişlerdir. 6- İzmir'deki muhtelit heyet ahiren icra ettiği tetkikatda Aydın vilayetinin Yunanlılara aid olduğuna dair serd idilen bütün müdde'iyatın bi-esas olduğuna kanaat getirerek Yunanlıların Aydın vilayetinden derhal ihraclarına dair verdikleri karara Amerika, Fransa, İtalya murahhasları vaz'-ı imza etmişler ise de yalnız İngiliz murahhası muhalif kalarak imzadan istinkaf etmiştir. 7- Şemr aşireti ruesasından Şeyh Muş'il İdiyan Farisi, İbn Abbas ve Esseyyid Abbas ile Ganza aşireti reisi Samera Nakibul Eşrafı Seyyid Muhammed imzalarıyla alınan mühim bir telgrafda makam-ı mualla-yı hilafetpenahiye olan merbutiyetlerini te'yid ettiklerini ve tekmil Irak ile hatta Necid'e ve Maan'a kadar bütün Elcezire arabatının bu hiss-i necib ile mütehassis olduklarını ve bu havalide yaşayanlardan başka hiçbir devletin kabul-u hakimiyetine inkıyad ettirilemeyeceklerini bir lisan-ı kat'i-i sadakatle bildiriyorlar. - - - - - ❖ - - - - - (Maba'd) İzmir Fecayi'i Türkler bu acı felaketlerden sonra bile ahz-i sar sevdasına düşmediler. 1313 Yunan harbinde Teselya'yı işgal ettikleri zaman ahaliyi mahalliye her türlü gadr ve cefayı yapabilecek mevkide iken kimseyi öldürmediler yerinden yurdundan kaldırmadılar; kendilerine has olan şime-i mürüvvet ve insaniyeti gösterdiler. Lakin yine alem-i medeniyet namını kendisine izafe eden Avrupa hükümetlerinin nazar-ı teveccühünü kazanamadılar; Türklüğe sürülmek istenen lekeleri, azv idilen bühtanları silemediler. Geride de binlerce müslümanın suret-i gaddaranede Yunanlar tarafından şehid edilmesine mani' olamadılar. Ekseriyet-i azimesi Türk müslümanlarla meskun bulunan Anadolu'yu ihmal iderek varidat-ı devletin kısm-ı a'zamı Makedonyalıların te'min-i refahı için sarf ettikleri ve Anadolu'nun ocakları sönmüş milyonlarca müslüman evladı Makedonya'da mutavattan anasır-ı Hıristiyaniyenin yine kendi hemcinsleri tarafından yapılan kanlı vahşetlere, savrulan ateşli bombalara karşı muhafazası için feda eyledikleri halde hariçden mütemadiyen beslenen bir ateş gibi ***-pezir isyanları ve feveranları yatıştırmadılar. Ecnebi jandarma zabıtanının gayretine, kontrol memurlarının irşadına rağmen sükun-ı asayişin teessüs idemediği Makedonya'da Yunan eşkıyası Bulgar kızlarına tecavüz ettiği zaman veya Bulgar komitecileri Rum köylerini bastıkları vakit mütecavizleri def' eden, mağdurların imdadına koşan yine Türklerdi. Türkler, her fenalığın sebeb-i müstakili gibi gösterilen istibdadı yıkmakla artık geniş bir nefes alabileceklerini ümit idiyorlardı. İyanetle çalıştılar, ihtiyacat-ı asriyeye tekabül itmeyen eski usul idareyi değiştirdiler. Fakat Türklerin paklanmasını istemeyenler, yeni idarenin teessüsüne vakit bırakmadan bunu ifna içün ellerinden geleni yaptılar. Avusturyalıların ittihaz-ı fırsat iderek Bosna Hersek'in suret-i kat'iyede ilhakı bundan kuvvet alan Bulgaristan prensine de krallığı ilan ettirdi. Bir tarafdan İtalyan'lar öteden beri göz diktikleri sırf bir müslüman memleketi olan Trablus ve Bingazi'ye tehatti içün vesile ararken Rusya'nın İstanbul sefiri Mösyö Dokirs de Balkan ittifakını vücuda getiriyordu. Nagehan tecavüze uğrayan Türkler Afrika çöllerinde hiçden bir ordu teşkil iderek hasımlarının zırhlıların topları himayesinden daha ilerisine gitmesine mani' olurlarken Ruslar eski an'anelerine teb'an Balkanları karıştırmaya, Sırblıları, Karadağlıları, Bulgarları, Yunanlıları üzerimize tasallut içün hamevi bir fa'aliyetle çalışıyorlardı. Lozan Muahedesi'yle sulh ve sükunete erişmeyi ümit eden Türkler henüz mu'ahedeyi imzalamadan yeni bir harbe sürüklendiler. Pek yakında cereyan etmiş olan bu feci' harbin safahatı hakkında tafsilat i'tasına lüzum yok. İbtida-yı muhasamatda, netice ne olursa olsun statükonun muhafaza idileceği Avrupa düvel-i mu'azzamasınca resmen ilan idildiği halde tali'-i harb müttefiklere teveccüh idince bu beyanat-ı resmiye unutuldu. Türkiye'nin parçalanması muhak ve meşru' görüldü. Esir düşen Osmanlı askerlerine yapılan eza ve cefadan bunların yüzde altmışının esaretde helak olmasına hiçbir Avrupalı kalbi müesser olmadı. Hanümanları söndürülerek emvali gasb, mesakini ihrak idilen ahali-i islamiyenin açlık ve sefalet içinde yeni me'valar aramak üzere kafile kafile yollara dökülmesine kimse acımadı. Bulgar, Sırb, Karadağ, tufan-ı vahşetden kaçub kurtulamayanların da cami'lere tıkılarak diri diri yakılması kadın ve çocukların bi-rahmane boğazlanması ırz ve namuslarının paymal edilmesi, yüzbinlerce müslümanın en feci' işkenceler içinde can vermesi medeni Avrupa'da ali-cenab Piyerloti ve müteveffa Alfred Doran gibi iki büyük ruhlu insandan başka kimsenin nefret ve merhametini celb idemedi. Bi-taraf heyetlerin raporları adem-abad nisyana alınarak mazlumlar gaddar gösterildi. Bu felaketli harpde bu kadar kan dökerken bi-hesab zararlara duçar oldukdan sonra Türkler dahili yaralarını tedavi etmek emelindeydiler. Vakı'an su-i tefsir idile idile bir ribka-i tahammülgüzar halini almış olan kapitülasyonlar, devletin gaileli zamanlarından istifade eden bi-insaf maliyunun kerhen kabul ettikleri ağır şeraitle yapılan istikrazlar, gerek düşmanları tarafından tahrik ve ika edilip gerek bu istikrazların hasılı ve gerek varidat-ı saireyi mesarif-i harbiye diye bel' eden daimi isyanlar, harbler menafi-i devleti pek ziyade kurutmuştu. Ticareti hemen kamilen ellerinde bulunduran ecnebiler temettu' vergisi vermiyorlardı. Sanayi'-i dahiliyeyi teşvik için gümrük rüsumunun tezyidine düvel-i mu'azzama muvafakat itmiyordu. Sermayelerini bol bol nemalandırmaktan başka bir gaye takip itmeyen ecnebi şimendifer kumpanyaları mahsulat-ı memleketin teshil-i nakil ve ihracı için müsaid tarifeler tanzim itmiyordu. Türkler bu vesait ile çok iş göremeyeceklerini, görebilmek için uzun senelere muhtac olduklarını takdir etmişler ve ona göre işe başlamışlardı. Gümrüklerinin, umur-u maliyelerinin, ordularının ıslahı için ecnebi müşaverleri istihdam ettikleri gibi vilayat-ı şarkiyeye muktedir ecnebi müfettiş-i umumiler tayin etmişlerdi. İstihdaf ettikleri gayeye sükunetle vasıl olabilceklerini kaviyyen ümit idiyorlardı. Çünkü ellerinde kalan arazinin ekseriyeti sükkan-ı Türk ve Müslüman idi; gerek Rumeli ve gerek Anadolu'da ehemmiyetsiz ekalliyetler Türk vatandaşlarıyla pekiyi geçiniyorlardı. Aydın vilayeti sahillerinde oturub Yunanlıların propagandasına ma'ruz bulunanlardan gayrı Rumlar Ankara, Konya ve sair vilayetlerde Türk lisanıyla mütekellim; Türk kıyafetini labis, Türk adatıyla me'lufdurlar. O derecede ki bunları müslümanlardan tefrik eden yegane şey evvelkilerin cami' yerine kiliseye gitmelerinden ibarettir. Bu emeller ile ve bu şerait dahilinde umur-ı dahiliyelerine hasr-ı mesa'i eden Türkler, Balkan hailesi kapandıkdan birkaç ay sonra, hasm-ı canları olan Rusların yeni bu tecavüzüne uğradılar. İstanbul hakkında besledikleri amalin henüz infilak etmiş olan muharebe-i umumiye sayesinde tahakkuk ideceğine zahib olan Moskoflar Türkleri harbe sürüklemekde tereddüd itmediler ve bir gün Karadeniz'de Osmanlı yalısına hücum ettiler. Moskof tehlikesinden, Moskof tehdidinden, Moskof istilasından, Moskof harbinden bizar olan Türkler Balkan Harbi'nin yorgunluğunu izale idemeden yeneden meydan-ı cenk ve cidale atılmaya mecbur oldular. Elli ay kadar süren bu çetin harb esnasında Türkler her cebhede izzetlerine has bir şeca'at ve kahramanlıkla muharebe ettiler. Maksatları istila-yı arazi değil, te'min-i mevcudiyet ve beka olduğu için ve i'tilaf devletlerinin hürriyet-i akvam uğrunda musara'a ettiklerine kanaat hasıl ettikleri içün Wilson prensiplerine istinaden bir mütareke akdine razı idildiler. Bu sırada bile senelerden omuz omuza harb ettikleri Alman efradını talim itmemek suretiyle bir kahramanlık eseri gösterdiler. Mütareke mevaddından bazılarının su-i tefsir idildiğine şahid olmadılar değilse de tedabir-i müttehızenin muvakkat bir mahiyeti haiz olduğuna itimat ettiklerinden ses çıkarmadılar ve Rus Konferansı'nın adilane hükümlerini kemal-i sabr ve tevekkül ile beklediler Almanlara sulh şeraitinin tebellüğ idildiği ve Türkiye meselesinde an karib tedkik idileceğine intizar olunduğu sırada mütakerenamenin ne elfaz-ı mebanisinin ne de ruh-ı ma'neviyesinin müsa'id olmadığı bir bahane ile İzmir'in işgaline, hem de kimler tarafından, Makedonya'da cami'leri ahıra çeveren Müslümanları gazla yakan Türk kadın ve çocuklarını boğazlayan Yunanlılar tarafından işgaline karar verildiği ilan olundu... Yunan kıta'atının ayak basdığı zamandan itibaren İzmir tarihinin kayd itmediği vahşetlere, fecayi'a kanlı bir sahne oldu.. Müfteris pençeler arasında gizlenen kanlı tırnaklarıyla ve eli Müslüman kanları ile boyandı. Birçok ma'sumlar gadderane boğazlandı.. Kadınların kızların namuslarına ırzlarına tecavüz idildi.. Mukaddesatları tahkir idildi.. Rumluk ve Yunanlılık sahbesi pek bariz bir suretde kendini gösterdi. İnsaniyete birer leke teşkil eden fecayi' bi-muhaba icra idildi.. Yunanlıların, yaptıkları bu vahşiyane mu'amelatı örtmek için tazayyu'atda bulunacakları, ezcümle evvela Türklerin ateşe başladıklarını ve kendilerinin ancak müdafa'a-ı nefs ettiklerini iddi'a eyleyecekleri şübhesizdir. Fakat bu risaleye derc olunan resmi raporların mefadına inanılmasa bile alem bilir ki Türk askeri mukavemete karar verdiği zaman öyle kolay kolay teslim olmaz; Çanakkale'de bulunanlar bu ciheti teslime tereddüd itmezler. Binaenaleyh başlarında kumandanları bulunduğu halde İzmir'deki kolordu erkanının teslim olması mahza sefk-i dimaya mahal bırakmamak içindi, başlarına böyle bir felaket geleceğini tahmin itselerdi herhalde kendilerini pek bahalıya satarlar, hatta Yunanlıların İzmir rıhtımına ayak basmasını belki imkan haricine çıkarırlardı. Nitekim İzmir hadisesinden sonra Ayvalık'a da tasalluta kıyam eden Yunan müfrezeleri oradaki bir avuç Türk askerinden ve ahalisinden gördükleri istikbale dayanamayarak geldikleri gibi geri gettiler. Yunanlılar aleyhinde söylenen şeylere inanmamaya ahd etmiş olanları ikna' etmek muhal değilse bile pek güçdür. Fakat biz Türkler bir kavmin secayası hakkında bir fıkir ittihaz etmek için yalnız bir mahfilden, bir menba'dan sadır olan sun'iyelerle iktifa itmeyerek vekayi-i hakikiyeyi tedkik etmek isteyenlere hitab idiyoruz: Bizim de takdirimizi calib lakin zalam-ı dehre karışmış olan eski Atinalıları, eski Ispartalıları biraz unutsunlar, elyevm Yunanlı namını taşıyan bir mütereddi milletin son yirmi senelik tarihçe-i hayatını gözden geçirsinler. Geride de vahşiyane öldürülen binlerce müslümanı, Makedonya'da katl ve ihrak olunan yüzbinlerce Türkü, İzmir'de onbeş gün evvel vahşiyane boğazlanan ve hala boğazlanmakda bulunan biçare insanları bir kere nazar-ı hayalleri önüne getirsinler. Asar-ı medeniye namına Müslüman ecsadından ehramlar yapmaktan başka bir ma'rifet göstermemiş olan bu şaki tıynetli adamlara İzmir gibi sekenesinin yüzde sekseni Müslüman olan ma'mur bir eyaleti teslim etmek onların cinayetine iştirak etmek değil midir düşünsünler? Harbin en şiddetli bir safhasında bir kısım Belçikalıları Almanya dahiline sevk edenlere karşı ta'n ve teşni' eden bu zavallı muhacirlerin alamıyla kalbleri titreyen o merhametli insanlar bugün harb değil mütareke esnasında binlerce Müslümanın katl, namuslarının hetk idildiğini, yerlerinden yurdlarından ayrılarak dağlara iltica ettiklerini işitirlerse acaba bu zavallılar için bir hiss-i rikkat duymazlar mı? Finlandiyalıların, Lehlilerin, Çeklerin, Slovakların, Hırvatların, Ermenilerin, Gürcülerin hasılı dünyada millet namını taşıyan her cema'atin mükaderatlarını bizzat tayin etmek hakları teslim idildiği cihetle Türklerin de aynı hakdan istifade itmeleri tabi'i iken ve Türklerin ekseriyeti teşkil ettikleri vilayetlerde hakk-ı hükümranilerinin baki kalacağı bütün dünyaca kavl ve bu milyonlarca medeni milletler tarafından tasdik idilen Wilson Prensiplerinin on ikinci maddesine derc edilmiş iken bilinemez hangi gizli sebeblerle bütün bunlar an-ı vahidde unutuluyor ve halen Türk şehirleri işgal olunuyor. Alem-i insaniyeti payidar bir sulha isal için vaz' olunan düsturlar yalnız Türk aleyhine olursa mı tatbik olunuyor? Lehine olanların hiçbir hükmü yok mu? Yoksa Türkler sırf Türk ve müslüman oldukları içün efrad-ı beşeriyeden ma'dud değil mi? İzmir'in işgali üzerine Türklerin bil'umum Müslümanların hiss ettikleri bu galeyan, yalnız bu şehre ma'tuf zann edilmesin. Adana'nın işgal altına alınmasını milli tezahürata sebebiyet vermesi, evvela bu şehirler hakkında ittihaz kılınan kararların muvakkat olduğuna umumda bir kanaat mevcud olduğundan, saniyen bu şehirlerin hin-i işgalinde ahali-i mahalliyeye fena mu'amele edilmediğinden neş'et etmiştir. Yoksa kıymet ve ehemmiyet itibarıyla Türk vatanının bir parçasının diğerinden farkı yokdur. Ve bunlarla meskun bulunan yerlerin her ne suretle olursa olsun bir ecnebi idare altına konulması hiç bir Türk için kabil-i tahammül değildir. Bugün mukadderat-ı cihanı ellerinde bulunduranlar Türklerin hakk-ı sarih ve meşru'unu İzmir'in onları herhangi bir ecnebi boyunduruğu altına sokarlarsa dünya yüzünde öyle bir menba-ı ihtilaf ve vesile-i cenk ve cidal bırakmış olacaklar ki alem-i beşeriyet için tasavvur ettikleri sulh paydar asla vücuda gelemeyecek ve gelemeyecekdir. 22 Haziran 919